sumeyye
Sat 9 April 2011, 12:35 pm GMT +0200
EZAN
Ezan; lügatte mutlak bildirmek demektir. Meselâ bir âyet-i kerîmede Allah (cc) şöyle buyurmuştur:
“Allah ve Rasûlünden bir bildirmedir.” [23] Şer'i ıstolahda ise ezan; namaz vakitlerini, nakledilmiş olan belli kelimelerle ve hususi surette duyurup bildirmektir. Muhkem bir sünnettir. Şehirde namazı cemaatle, ama ezansız ve ikametsiz kılan bir topluluk hakkında Ebû Hanîfe; "Onlar sünnete muhalefet ettiler, günahkâr oldular." demiştir.
Ezanın vâcib olduğunu söyleyenler de vardır. Çünkü İmam Muhammed demiş ki; “Eğer bir belde halkı ezanı terk etme hususunda ittifak ederlerse, ben onlarla savaşırım.” Bir toplulukla savaşmak da, ancak onların bir vacibi terk etmeleriyle söz konusu olabilir. Bu iki kavli şöyle bağdaştırabiliriz: Terk edilmesinden dolayı günaha girme hususunda sünnet-i müekkede de vâcib gibidir. Ancak İslâmın özellik ve şiarlarından biri oluşu sebebiyle ezanı terk edenlerle savaşılır.
Ezanın sıfatı bellidir: Kelimeleri şunlardır; Allahü ekber (dört defa), eşhedü en-lâ ilahe illallah (iki defa), eşhedü enne Muhammeden rasûlullah (iki defa), hayya ale's-salâh (iki defa), hayya ale'l-felâh (iki defa), Allahü ekber (iki defa) ve lâ ilahe illallah (bir defa). Abdullah b. Zeyd b. Abdi Rabbih ezanın lâfızlarını böyle nakletmiştir. Onun rivayetine göre semadan inen ezan lâfızları bunlardır. Hz. Ömer ve ashabdan bir cemaat de bu hususda ona muvafakat etmişlerdir. Abdullah ezanı böyle naklederken, Rasûlullah (sas) ona;
“Sen bunu Bilâl'e öğret. Çünkü onun sesi seninkinden daha gür ve güzeldir,” buyurdu. [24] Abdullah (ra) kelimeleri Bilâl (ra) e öğretmiş, o da ezanî bu kelimelerle okumaya başlamıştı.
Onda tesci’ yoktur: Çünkü semadan inen ve ezanın aslını teşkil eden kelimeleri rivayet eden cemaat terci' rivayet etmemişlerdir. Yine onlar demişler ki; “Sonra azıcık durdu, ardısıra Abdullah yine aynı kelimeleri söyledi. Bu defa söyledikleri arasında fazladan iki defa da, kad kameti's- salâh dedi.” İkamette terci' olmadığı hususunda icmâ vardır. Bir rivayete göre Hz. Peygamber (sas) Ebû Mahzûre (ra) ye ezanı telkin etmiş ve terci' etmesini emretmiş deniliyor ise de, bu; ezanı ona öğretmek içindir. Öğretme esnasında kelimelerin iyice ezberlenebilmesi için umumiyetle terci’ yapılır. İşte bu sebeple, ezanda terci', onu bir parçası zannedilmiştir. Terci'; ezandaki şehadet cümlelerini evvelâ alçak sesle, sonra yüksek sesle okumaktır.
İkamet de onun gibidir. Fazla olarak iki defa 'kad kameti's-salâh' denilir: Bunu bildiren rivayeti naklettik. Ebû Mahzûre (ra) nin de şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlullah (sas) bana ezanı onbeş kelime, kameti ise onyedi kelime olarak öğretti.” Hadîs imamları dediler ki; bu hususda gelen rivayetlerin en sahihi Ebû Mahzûre'ninkidir.
Beş vakit namaz ile cuma namazı için ezan ve ikamet sünnettir: Çünkü Hz. Peygamber (sas) bu namazlarda ezan ve ikameti devam ettirmiştir. Ayrıca bu namazların belli vakitleri vardır. Cemaatle eda edilirler. Bu sebeple de, kılınacakları zaman ilâna ihtiyaç vardır. Ama diğer namazlar böyle değildir.
İmam Muhammed dedi ki; bir kimse kendi evinde namazı ezansız ve kametsiz kılarsa, caizdir. Ama ezan ve kametle kılması daha güzeldir. Câizliğinin delili İbn. Ömer'den rivayet edilmiştir; rivayete göre İbn. Mes'ûd kendi evinde namazı ezansız ve ikametsiz kılar ve; “Çevremizde kamet edenlerin okudukları ezan bize de yeter” dermiş. Ama kendi evinde namaz kılan kişinin ezan ve kametle namaz kılması daha faziletlidir. Çünkü ezan ve kamet diğer zikirler gibi namazla alâkalı zikirlerdir.
Sabah ezanında müezzin 'hayya ale'l- felah' dedikden sonra iki defa da; 'es- salâtu hayrun mine'n- nevm' der: Zira rivayete göre Bilâl (ra) evinde uzanmış olan Rasûlullah (sas) a sabah namazı vaktinin girdiğini bildirmek için hane-i saadetlerinin kapısına geldiğinde iki defa 'es- salâtu hayrun mine'n- nevm' (yani, namaz uykudan daha hayırlıdır) demiş; bunun üzerine Hz. Peygamber (sas);
“Bu ne güzel şey! Sen bunu ezanına ekle” buyurmuştur. [25] Muhammed ümmeti de Rasûlullah (sas) in bu emri verişinden bu ana dek ezanda bu cümleyi hep okuyagelmişlerdir. Bu cümle sabah ezanından başka ezanda okunmaz. Çünkü Bilâl (ra) dediki; Rasûlullah (sas) bana şöyle buyurdu:
“Ey Bilâl! Sabah ezanında tesvîb yap, başka ezanlarda yapma.” [26]
Çünkü fecir; uyku ve gaflet zamanıdır. Diğer vakitler böyle değildir. İmam Ebû Yûsuf dedi ki; “Ümera için böyle yapmanın bir sakıncası yoktur. Çünkü Hz. Ömer halife olunca namaz vakitlerini bildirecek bir vazifeli tayin etmişti.” Bir kavle göre kadı, müftü ve müslümanların idaresiyle meşgul olan her kes için namaz vaktinin girdiğini bildirmekte sakınca yoktur. Denildi ki; zamanımızda dinî işlerde ihmalkârlık zuhur ettiği için, her namaz vaktinde bu yapılmalıdır.
Tesvîb; namaz vaktinin girdiğini her belde halkının anlayacağı dilde ve şekilde, ezanla kamet arasında fazladan bildirmektir. [27]
[23] Tevbe: 9/3.
[24] Bu hadisi Ebu Davud, Tirmizi ve Müsned’inde Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir.
[25] Bunu Malik Sahih’inde, İbn. Huzeyme, Darekutni ile Beyhaki de sünenlerinde rivayet etmiştir.
[26] Bunu Tirmizi rivayet etmiştir.Tesvib; sabah ezanında ‘es-salatu hayrun mine’n nevm cümlesinin okunmasıdır.
[27] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 1/82-85.