- Ey canların canı !

Adsense kodları


Ey canların canı !

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Sat 23 October 2010, 11:47 am GMT +0200
421. Ey canlann canı, ey güzellerin güzeli;
yüzündeki perdeyi kaldır!

Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. II, 534)

• Git, şu rebap çalan kişiye de ki: "Rebabının sesi ile mest olmuş, kendinden geçmiş kişiler sana selam ediyorlar!" Yalnız rebapçıya değil, o su kuşuna da mest olmuş kişilerin sana selamı var!" de! Yani, sevgi denizine dalmış Hakk aşıklanna da mest olmuş kişilerin selamını götür!

• Sonra, o sakîlik eden beye de; "Mest olmuş kişiler sana selam ediyorlar!" de de, o ebedî olan ömre de; "Kendinden geçmiş kişilerin selamı var!" de!..

• însanlan birbirine kırdıran o savaş emîrine, o kargaşalığa, o sevdaya, o sevdalıya; "Kendinden geçmiş kişilerin sizlere selamı var!" de!

 • Nürlu, güzel yüzünü görünce ayın bile utandığı dilbere; "Sana mest olmuş kisilerin selamı var!" de! "Ey gönlün rahatı, huzuru! Kendinden geçmiş kişiler sana selam ediyorlar!" de!

• "Ey canın canına can olan; mest olmuş kişilerin sana selamlan var! Ey bu dünyada görülen güzeller, güzellikler, ötelerde bulunan daha da güzeller, güzellikler; kendilerinden geçmiş kişilerin sizlere selamları var!

• Ey arzuların arzusu, ey isteklerin isteği, ey canların canı, ey güzellerin güzeli; yüzündeki perdeyi kaldır; kendinden geçmiş kişilerin sana selamlan var!"

 

422. 0 "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklaşmıştır.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa-îlün
 (c. II, 577)

• Şimşek gibi bir şey çakıyor; acaba, o gönüller alan sevgili midir? 0 köşeden parlayan ne; acaba, o la'l madeni mi?

• 0 gevherin etrafında görülen nedir? Ay mı, yıldız mı? Nürdan bir kandil gibi gökyüzünden sarkmış, boşlukta asılı kalmış?

• Ey gönül! Başını çıkar da bir bak; senin gözlerin pek parlaktır, pek keskindir! Gözlerini ov da dikkatle bak; dünyada ne görürsen herşeyi 0 yaratmıştır! Yarattıklarında O'nun yaratma gücünü, sanatını, kudretini müşahede et, gör!

• Biz ortaya çıkınca, 0, bizden çekilir, uzaklaşır. Fakat biz çekilip gidince, 0 ortaya çıkar. Çünkü 0, "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklaşmıştır.

• Suyu dalgalandırdığın zaman, Güneş'in suya vurmuş ışığı da dalgalanır. 0 öyle görünür ama, aslında güneş gökyüzündedir.

 

423. Seher vaktinde "Ya Rabbî, ya Rabbî!" demen duyuldu da, 0, gönlüne geldi.

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mefülü, Mefa'îlün
(c. II, 631)

• Sevgilim! Ümitsizliğe düşme; yeni bir ümit belirdi! Çünkü, bütün canların ruhu gayb aleminden çıktı geldi!

• Ümitsizliğe kapılma; her ne kadar Hz. Meryem senden uzaklaştı ise de, Hz. îsa'yı gökyüzüne, ötelere çeken nür geldi yetişti!

• Ey can; ümitsizliğe düşme! Şu zindanın karanlığı içinden Hz. Yusufu aydınlığa çıkaran, kurtaran padişah geldi!

• Hz. Yakup, gizlilik perdesinden dışarı çıktı; Züleyha'nm perdesini yırtan Yüsuf(a.s.)geldi!

• Ey geceyi seher vaktine kadar; "Ya Rabbî, ya Rabbî!" diyerek geçiren Hakk aşığı! 0 eşsiz varhk, senin; "Ya Rabbî, ya Rabbî!" demeni duydu ve sana acıdı da geldi; gönlünde yer ayırdı!

• Ey göklerden, ötelerden gelen yemekle sahur yiyip oruç tutan; orucunu aç, hoş bir şekilde iftar et! Çünkü bayram hilali göründü!

 

424. Beni benden aldılar, bir yere götürdüler ki,
orada bu dünya gözüme pek küçük görünmededir!

Mefulü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün
(c. II, 633)

• Benim güneşim geldi, "ay"ım geldi; gözüm kulağım geldi. 0 gümüş bedenlim geldi, o altın madenim geldi!

• Güzelliğiyle aklımı başımdan alanım, bana mestlik verenim geldi; gözüme nür bağışlayanım geldi. îstediğim, fakat açıklayamadığım başka bir şeyim de geldi!

• Ey eski dost; O'ndan bir haber aldığım için bugün, dünden daha hoş, daha güzel! Zaten dünden beri O'nun yüzünden mest idim!

• Dün gece elime bir çerağ alarak aradığım dost, bugün bir gül demeti gibi çıktı geldi!

• Onun güzelliğinin şu bağına, baharlna bak; kadehsiz sunduğu şu şarabının mestliğini seyret! Hazmı çok kolay, çok hoş, çok tatlı gülbeşekerim geldi!

• Ben, artık ölümden korkmuyorum! Neden korkayım ki? Benim, apaçık hayatım geldi! Kınanmaktan, ayıplanmaktan ne diye korkayım ki? O'nun gibi bir siperim, bir kalkanım var!

• Derdim başımdan aştı, derman aramak için yollara düştüm. Allahım; bu yolculukta ne saadetler buldum, ne güzellikler elde ettim!

• Şimdi, pek mutluyum, büyük bir neşe içindeyim. Şarap içmenin tam zamanı! îçeyim de, aklımda şimşekler çaksın! Uçmamın, göklere yükselmemin zamanı geldi! Çünkü güçlendim; kolum kanadım geldi!

• Sevgilim, bu gazelin söylenecek birkaç beyti daha var! Var ama, beni benden aldılar, bir yere götürdüler ki, orada bu dünya, gözüme pek küçük görünmektedir!

 

425. Aşk, ab-ı hayattır; seni ölümden kurtarır!

Mefulü, Mefa'îlün, Mefülü, Mefa'îlün
(c. II, 629)

• Aşık, benim gibi olmalı; durmadan yanmalı yakılmalı! Böyle olmayan kişi değildir! 0, çocuk gibi aşık oynasın dursun!

• Ey ayın bile kendisine kul olduğu güzel varlık! Ay yüzlü dilber senin gibi olmalı da, bütün ay yüzlülerin hepsinden de güzel, hepsinden de üstün, hepsinden de nazlı olmalı!

• Aşık dediğin de, benim gibi olmalı! Öyle mest, öyle kendinden geçmiş olmalı ki, ne halkla uzlaşmalı, ne de kendisine bir hayrı dokunmah!

• Aşk, ab-ı hayattır; seni ölümden kurtarır! Kendisini tamamıyla aşka veren kişi ne mutlu kişidir! 0, adeta, aşk padişahı olmuştur!

• Bu can, yaş bir ağaç dalına benzer; onu tut, kendine doğru çek! Şunu iyi bil ki, ne kadar çekilirse, sana doğru o kadar eğilir!

• Sen çeng gibi gamdan iki büklüm olursan, o vakit seni hoş bir şekilde bağrına basar; elsiz kolsuz seni okşamaya, sevmeye başlar!

 

426. Birisi var ki, aşka da ateşten bir kemer kuşatmış,
aşık olanları yakıp yandırmada!

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulii, Mefa'îlün
 (c. II, 628 )

• Ey dost! Şeker mi iyidir, yoksa şeker yapan mı; ayın güzelliği mi daha üstündür, yoksa ayı yaratanın güzelliği mi?

• Ey bağ! Sen mi daha hoşsun, sende bulunan gül bahçesi mi, gül rnu hoştur? Yahut o gülleri, nergisleri şu kara topraktan meydana getiren mi daha hoştur?

• Ey akıl! Sen mi daha iyisin, bilgide, görüşte sen mi daha üstünsün, yoksa her an yüzlerce akıl, yüzlerce görüş lutf eden aziz varlık mı?

• Ey aşk! Gerçi dağınıksın, perişansın, açılıp saçılmışsın fakat, bir şey var, birisı var ki; aşka da ateşten bir kemer kuşatmış da, aşık olanları yakıp yandınnadadır!

• Ben, O'nun yüzünden kendimden geçmişim, O'nun yüzünden başım dönüyor; şaşırıp kalmışım! Bazan kolumu kanadımı yakıp yandırıyor, bazan da yeni bir baş lutf etmede, manen yükselmem için yeni bir kanat bağışlamakta...

 

427. Aşk uğrunda neden Ferhad gibi dağları delmediniz?

Mefa'îlü, Mefa'îlü, Mefa'îlii, Mefa'îlü
 (c. II, 638 )

• Neşesizlerin, hayattan bıkmış ve usanmış olanlann hepsi de gittiler! Evin kapısını kapayınız; düşüncelere dalmış, ümidini kaybetmiş şu aklın haline de gülünüz!

• Mademki siz de Hz. Muhammed(s.a.v.)'in manevî evlatlarındansınız, müminsiniz, mirac ediniz, göklere yükseliniz de, ayın yanağını öpünüz!

• Ey neşesizler, ey hayattan bıkmış usanmış kişiler! Niçin cesaretinizi kaybettiniz, niçin gittiniz; aşk uğrunda neden Ferhad gibi dağları delmediniz?

• Öyle oldu, böyle oldu; niçin doğru gelmedi? Kendiniz nasılsınız, değeriniz nedir; biliniz, anlayınız!

• Mademki aşk çeşmesini gördünüz, ümit çeşmesini gördünüz, neden kana kana su içmediniz? Mademki o güzeli gördünüz, nasıl oluyor da hala kendinizi beğeniyorsunuz?

• Mademki nür almak, nürlanmak istiyorsunuz, devletten, saadetten kaçmayınız; zaten O'nun tuzağına düşmüşsünüz!

• Canı ile oynayan pervane gibi, muma doğru koşunuz! Ne diye vefasız arkadaşa kendinizi vermiş, ne diye ona bağlanmışsınız?

• Pervanenin, mumun alevine kendini attığı gibi siz de aşk ateşine kendinizi atınız, yanınız yakılınız da, gönlünüzü, rühunuzu aydınlatınız! Hayretinizden senelerin eskittiği, hırpaladığı bu köhne bedeni atınız da, taze bir tene, yeni bir bedene

 

428. Aşk meşalesi, sırlar penceresinden nürlar saçmaya başladı!

Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. 11, 650)

• Geçen sene ay gibi doğan o kırmızı kaftanlı güzel, bu sene boz renkli bir hırkaya bürünerek geldi.

• Bu sene Arap kılığında karşımıza çıkan, geçen sene yolları kesen, malları yağma eden Türk'tür!

• Elbisesini değiştirdi ama, gelen sevgili, yine geçen sene gelen sevgili! 0, elbisesini değiştirdi, başka bir elbise ile tekrar karşımıza çıktı.

• Şişe değişti ama, içindeki değişmedi! Bak da seyret; o şarap, sarhoşun başını nasıl döndürmede, nasıl mest etmede, aklını başından almada!

• Ey sabah şarabı içmeye alışmış olanlar, nerdesiniz? Gece geçti; aşk meşalesi, sırlar penceresinden nurlar saçmaya başladı!

 

429. Bu güzel güllere bu hoş renkleri, güzel kokulan kim verdi?

Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün
(c. II, 651)

• Ay ışığı geldi de, kelek kavunlar, karpuzlar mezarlanndan çıktılar. Simsiyah kumlu sulardan da, timsahlar baş çıkarıp göründüler.

• Şu kara toprağın gönlü ilkbahann sıcaklığından bir haber mi aldı ki, karınca sürüleri yuvalarından dışan çıktılar?

• Hakk'ın bal denizinden nasıl haber aldılar da, bal arısı sürüleri ortaya çıktılar, şifalı, misk gibi bal yapmaya başladılar?

• 0 pek küçük, zayıf ipek böceği Hakk'ın kerem mahzenine nasıl bir yol buldu ki, birçok iplikler dokudu, ibrişim ördü?

• Gözü ve kulağı olmayan sedef nereden rızık buldu da, inci elde etti, bir hazineye sahip oldu?

• Bir demir parçası ile, sert çakmak taşı nasıl oldu da nürlara giden gizli bir yolda yürüyerek nürlandılar, içlerine nür doldu da, taşı demire çarpınca kıvılcım halinde nürdan bayraklar açmaya başladılar?

• Bir boyacı yokken, gelinleri süsleyen kadın da ortalıkta görünmezken, gül o güzel rengini, o hoş kokusunu nereden aldı da parıl parıl parlamaya, gizlilik perdesinden yüz göstererek gülmeye başladı?

• O'nun yüzünün, O'nun güzelliğinin bağında bir elma ağacı gördüm. 0 elma ağacının her elması yarılınca, içinden bir huri belirmede idi.

• Elmanın gönlünden çıkan huri kızı gülüyordu. Onun gülüşünden gamlı gönüller şad oluyor, dertliler deva buluyordu.

• Bağlarda bulunan asmalar, çiçek açmışlardı. Zamanı gelince onlar, hoş renkli, tatlı üzümler vereceklerdi. Ama sizler, sakın, mest olmuş Hakk aşıklarının şu kendinden geçmiş hallerini bu üzümlerin suyundan elde ettiklerini sanmayınız! Onlar, gayb aleminin üzümlerinden yapılan acaip bir şarapla mest olmuşlardır!