sümeyra
Sun 15 January 2012, 11:41 pm GMT +0200
Evliyanın, İslâm Prensiplerine Bağlı Kalması Şarttır
«Velî, ancak resulün risaletini tasdik eden, tam inanan ve dinin emirlerini harfiyen tatbik eden kimsedir,»
Bir takım harikalar izhar ederek, cahillerin gözlerini boyayıp, dini yıkmağa kastedenler, hiç bir zaman velî olamaz.
Bütün nebilerin, tebliğ ettikbri dine bağlı olup o dine uygun amel ettikleri gibi; velîlerin, ariflerin, sıddîkların, salihlerin ve diğer insanların da İslâm'ın bütün prensiplerine uygun hareket etmeleri şarttır. İslâm'ın hükümlerine aykırı amel ve söz edenler, vasıfları ve kişilikleri ne olursa olsun; hatalıdır, sapıktır.
Bu hususta, Maruf Kerhî'nin talebesi, Cü-neyd-i Eağdadî'nin dayısı vs hocası Seriyyü's-Sa-katİ (Rh. A.) şöyle der.
«Gerçek mutasavvıf, üç ismi ihtiva etmelidir :
a) Marifet nurlan, vera nurunu söndürmemelidir.[273]
b) Kuran'ın zahirine muhalif olan batın ilmini konuşmamalıdır.[274]
c) Kendisinden zuhur eden kerametler, onu lah'ın yasaklarım ihlâl etmeye sevketmemelidir » [275]Yine bu zat buyurur ki:.
«Bir arif, bahçeye girse; bahçedeki bütün ağaçla ağaçlardaki bütün kuşlar, açık bir lisanla 'Esselânn aleyke ya veliyyellah' diye kendisine selâm verseler velî üzerine vacip olan, Allah'tan korkusunun daha da da artmasıdır. Eğer korkusu çoğalmaz, sürür ve rura kapılırsa; bu hal onun için istidrac ve felûket olur.[276]
Bayezid-i Bistamî'nin arkadaşları anlatıyor:
«Muhitimizde velayet ve keramet sahibi bir kimsenin ismi duyulmaya oaştamıştı, ünden ciue bu kimsenin zahitliği dolaşıyordu. Bir gün Bayeaid, bize 'kalkın gidelim; şu velayet ve zühtle meşhurlaşmiş olan zatı birlikte görelim" dedi. Kalktık ve bu kimsenin bulunduğu yere vardık. Aradığımız zat da, evinden çıkmış mescide girmişti. Mescide girerken kıbleye doğru tükürerek o mübarek makama saygısızlıkta bulunmuştu. Bunun üzerine Bayezid, o şeyhe selâm vermeden ve konuşmadan geri döndü. Biz, bu durumdan bir şey anlayamamıştık. Bize dönerek dedi ki:
'Bu adam ki, Resuiüllah'ın (SAS.) âdaplarından birisini muhafaza etmede emin olamıyor. Nasıl olur da, iddia ettiği velayet ve kerametlerde emin olabilir ve kendisine güvenebilir. Siz, kendisine harikalar verilmiş bir kimseyi gördüğünüz zaman, velevki bu kimse, havaya bağdaş kurup oturmuş olsun; o kimsenin bu harikasına aldanmayın. Velayetine ve Allah'a yakınlığına itikad etmeyin. Zira, bu bir istidrac da olabilir. Ancak, siz, onun emir ve nehiylere karşı naşı! davrandığına; Allah'ın kulları için çimiş olduğu hudutları nasü muhafaza ettiğine; İslam'la nasıl amel ettiğine bakın, ve o kimseye buna göre itibar edin. Kıbleye, mescide karşı tükürmek yasaktır. Bu yasağa riayet ise, İslâm'ın âdaplanndandir. İslâm'ın herhangi bir edebine riayetsizlik ise keramet ve velayete manidir.'»
Ebu Süleyman ed-Daranî der ki:
«Çoğu zaman, feyiz yoluyla kalbime birtakım sular ve tecelliler vaki olurdu. Fakat ben bunları kitap ve sünnetten iki âdil şahit olmadan kabul etmezdim.» [277]Cüneyd-i Bağdadî der ki:
«Allah'a ulaştıran yolların hepsi kapalıdır. Ancak Rasulallah'ın yoluna uyanlara yollar açıktır.
İtikatta, amelde, bütün hareket ve konuşmalarda Resulüllahm yolu ve sünnetleri üz3rinde olanlar ancak Allah'ın rızasını kazanabilirler.
Evliyanın, îslâmî prensiplere bağlı olmasının gerekliliği hususunda İmam Rabbani (Rh. A.)t Mektubat'ında şöyle demektedir:
«İslâm'ın hükümlerini işbatta muteber olan, kitap ve sünnettir. Müctehitlerin kıyası ve ümmetin icmaı da, ahkâmı isbat ederler. Bu dört şer'î delilden başka hiç bir şey, dinî ahkâmı isbat edemez. Ne ilham, ne de keşif ve velayet sahibi kimseler, haram-heiâl, farz ve sünnetten hiç bir hüküm koyamazlar. Velayet sahipleri de, müetehitleri taklitte diğer mü'minler gibidirler. Bunların ilhamları ve keşifleri. müctchirîİ taklitte, bunların başkaları üzerine daha meziyetli olmalarını gerckthmez. Bu büyük zevatın meziyetleri başka hususlardadır. Zira bunlar, keşif ve müşahede sahibidirler. Yaşayınca Allah için yaşarlar, ölünce Allah için ölürler.
«İslâm'ın hükümleri bir ağaçtır. Marifet de bu ağacın meyveleridir. Ağaç, yaşadığı ve iyi bakıldığı müddetçe meyve beklenir ve güzel olur. Ağacı kesip de meyve bekleyen kimseden daha ahmak kim olabilir? Ağacın kökünde hastalıklar, sakatlıklar olunca meyveler de yok olur.
«Bu halde islâm'a bağlı olan kimse, marifet sahibidir, islâm'a bağlı ve müdavim olmayan kimsenin marifetten nasibi yoktur. Eğer bu kimseden herhangi bir keşif olursa; istidractır. islâm'ın reddettiği her şey zındıklıktır, küfürdür.» [278]Seyyid Ahmed Rufaî (Ah. A.) de, «EI-Bürha-nü'1-Müeyyed» isimli kitabında şöyle der.
«Tarikat, şeriatın aynıdır. Aralarındaki fark, lâfız-, dadır. Maddeten ve manen netice birdir. Şeriatın reddettiği her şey zındıklıktır. Efendiler!. 'Ebu Yezid böyle dedi', 'Haris şöyle söyledi1, 'Hallaç bu sözlerde bulundu" deniliyor. Bu nasıl sözdür? Bu lâkırdılardan önce îmam Numan, imam Şafiî, İmam Malik, !iham Ahmet, bunlar ne dedi? Bunlara bakmalısınız. Kulluk işlerinizi bunlarin sözleriyle tashih etmelisiniz. Bundan sonra, fazla sözlerle menfaatlenebilirsiniz. Ebu Yezid'in, Ebu Haris'in sözleriyle bir şey çoğalıp azalmaz. Ama Şafiî, Malik, Numan ve Ahrned'in sözleri en güzel yollardır. îlim ve amel ile şeriatın temellerini muhkem kıldıktan sonra; îlim ve amelin kapalı olanlarına himmetinizi yürütünüz.» [279]Peygamberlerin, Allah tarafından verilmiş, üstün tıfatian vardır.
İslâm'ı bilmeyen sapıklardan bazıları, velilik mertebesinin, peygamberlik mertebesinden efdal olduğunu iddia edsrler. Böyle bir iddia, kim ve nereden gelirse gelsin; buna inanan kâfirdir.
Yukarıda da dediğimiz gibi; İtikatta, amelde, bütün hareket ve konuşmalarda Resuluîlahm yolu ve sünneti üzerinde olanlar ancak Allah'ın rızasını kazanabilecek, vs onlar ilâhî lûtuflara erişeceklerdir.[280]
«Velî, ancak resulün risaletini tasdik eden, tam inanan ve dinin emirlerini harfiyen tatbik eden kimsedir,»
Bir takım harikalar izhar ederek, cahillerin gözlerini boyayıp, dini yıkmağa kastedenler, hiç bir zaman velî olamaz.
Bütün nebilerin, tebliğ ettikbri dine bağlı olup o dine uygun amel ettikleri gibi; velîlerin, ariflerin, sıddîkların, salihlerin ve diğer insanların da İslâm'ın bütün prensiplerine uygun hareket etmeleri şarttır. İslâm'ın hükümlerine aykırı amel ve söz edenler, vasıfları ve kişilikleri ne olursa olsun; hatalıdır, sapıktır.
Bu hususta, Maruf Kerhî'nin talebesi, Cü-neyd-i Eağdadî'nin dayısı vs hocası Seriyyü's-Sa-katİ (Rh. A.) şöyle der.
«Gerçek mutasavvıf, üç ismi ihtiva etmelidir :
a) Marifet nurlan, vera nurunu söndürmemelidir.[273]
b) Kuran'ın zahirine muhalif olan batın ilmini konuşmamalıdır.[274]
c) Kendisinden zuhur eden kerametler, onu lah'ın yasaklarım ihlâl etmeye sevketmemelidir » [275]Yine bu zat buyurur ki:.
«Bir arif, bahçeye girse; bahçedeki bütün ağaçla ağaçlardaki bütün kuşlar, açık bir lisanla 'Esselânn aleyke ya veliyyellah' diye kendisine selâm verseler velî üzerine vacip olan, Allah'tan korkusunun daha da da artmasıdır. Eğer korkusu çoğalmaz, sürür ve rura kapılırsa; bu hal onun için istidrac ve felûket olur.[276]
Bayezid-i Bistamî'nin arkadaşları anlatıyor:
«Muhitimizde velayet ve keramet sahibi bir kimsenin ismi duyulmaya oaştamıştı, ünden ciue bu kimsenin zahitliği dolaşıyordu. Bir gün Bayeaid, bize 'kalkın gidelim; şu velayet ve zühtle meşhurlaşmiş olan zatı birlikte görelim" dedi. Kalktık ve bu kimsenin bulunduğu yere vardık. Aradığımız zat da, evinden çıkmış mescide girmişti. Mescide girerken kıbleye doğru tükürerek o mübarek makama saygısızlıkta bulunmuştu. Bunun üzerine Bayezid, o şeyhe selâm vermeden ve konuşmadan geri döndü. Biz, bu durumdan bir şey anlayamamıştık. Bize dönerek dedi ki:
'Bu adam ki, Resuiüllah'ın (SAS.) âdaplarından birisini muhafaza etmede emin olamıyor. Nasıl olur da, iddia ettiği velayet ve kerametlerde emin olabilir ve kendisine güvenebilir. Siz, kendisine harikalar verilmiş bir kimseyi gördüğünüz zaman, velevki bu kimse, havaya bağdaş kurup oturmuş olsun; o kimsenin bu harikasına aldanmayın. Velayetine ve Allah'a yakınlığına itikad etmeyin. Zira, bu bir istidrac da olabilir. Ancak, siz, onun emir ve nehiylere karşı naşı! davrandığına; Allah'ın kulları için çimiş olduğu hudutları nasü muhafaza ettiğine; İslam'la nasıl amel ettiğine bakın, ve o kimseye buna göre itibar edin. Kıbleye, mescide karşı tükürmek yasaktır. Bu yasağa riayet ise, İslâm'ın âdaplanndandir. İslâm'ın herhangi bir edebine riayetsizlik ise keramet ve velayete manidir.'»
Ebu Süleyman ed-Daranî der ki:
«Çoğu zaman, feyiz yoluyla kalbime birtakım sular ve tecelliler vaki olurdu. Fakat ben bunları kitap ve sünnetten iki âdil şahit olmadan kabul etmezdim.» [277]Cüneyd-i Bağdadî der ki:
«Allah'a ulaştıran yolların hepsi kapalıdır. Ancak Rasulallah'ın yoluna uyanlara yollar açıktır.
İtikatta, amelde, bütün hareket ve konuşmalarda Resulüllahm yolu ve sünnetleri üz3rinde olanlar ancak Allah'ın rızasını kazanabilirler.
Evliyanın, îslâmî prensiplere bağlı olmasının gerekliliği hususunda İmam Rabbani (Rh. A.)t Mektubat'ında şöyle demektedir:
«İslâm'ın hükümlerini işbatta muteber olan, kitap ve sünnettir. Müctehitlerin kıyası ve ümmetin icmaı da, ahkâmı isbat ederler. Bu dört şer'î delilden başka hiç bir şey, dinî ahkâmı isbat edemez. Ne ilham, ne de keşif ve velayet sahibi kimseler, haram-heiâl, farz ve sünnetten hiç bir hüküm koyamazlar. Velayet sahipleri de, müetehitleri taklitte diğer mü'minler gibidirler. Bunların ilhamları ve keşifleri. müctchirîİ taklitte, bunların başkaları üzerine daha meziyetli olmalarını gerckthmez. Bu büyük zevatın meziyetleri başka hususlardadır. Zira bunlar, keşif ve müşahede sahibidirler. Yaşayınca Allah için yaşarlar, ölünce Allah için ölürler.
«İslâm'ın hükümleri bir ağaçtır. Marifet de bu ağacın meyveleridir. Ağaç, yaşadığı ve iyi bakıldığı müddetçe meyve beklenir ve güzel olur. Ağacı kesip de meyve bekleyen kimseden daha ahmak kim olabilir? Ağacın kökünde hastalıklar, sakatlıklar olunca meyveler de yok olur.
«Bu halde islâm'a bağlı olan kimse, marifet sahibidir, islâm'a bağlı ve müdavim olmayan kimsenin marifetten nasibi yoktur. Eğer bu kimseden herhangi bir keşif olursa; istidractır. islâm'ın reddettiği her şey zındıklıktır, küfürdür.» [278]Seyyid Ahmed Rufaî (Ah. A.) de, «EI-Bürha-nü'1-Müeyyed» isimli kitabında şöyle der.
«Tarikat, şeriatın aynıdır. Aralarındaki fark, lâfız-, dadır. Maddeten ve manen netice birdir. Şeriatın reddettiği her şey zındıklıktır. Efendiler!. 'Ebu Yezid böyle dedi', 'Haris şöyle söyledi1, 'Hallaç bu sözlerde bulundu" deniliyor. Bu nasıl sözdür? Bu lâkırdılardan önce îmam Numan, imam Şafiî, İmam Malik, !iham Ahmet, bunlar ne dedi? Bunlara bakmalısınız. Kulluk işlerinizi bunlarin sözleriyle tashih etmelisiniz. Bundan sonra, fazla sözlerle menfaatlenebilirsiniz. Ebu Yezid'in, Ebu Haris'in sözleriyle bir şey çoğalıp azalmaz. Ama Şafiî, Malik, Numan ve Ahrned'in sözleri en güzel yollardır. îlim ve amel ile şeriatın temellerini muhkem kıldıktan sonra; îlim ve amelin kapalı olanlarına himmetinizi yürütünüz.» [279]Peygamberlerin, Allah tarafından verilmiş, üstün tıfatian vardır.
İslâm'ı bilmeyen sapıklardan bazıları, velilik mertebesinin, peygamberlik mertebesinden efdal olduğunu iddia edsrler. Böyle bir iddia, kim ve nereden gelirse gelsin; buna inanan kâfirdir.
Yukarıda da dediğimiz gibi; İtikatta, amelde, bütün hareket ve konuşmalarda Resuluîlahm yolu ve sünneti üzerinde olanlar ancak Allah'ın rızasını kazanabilecek, vs onlar ilâhî lûtuflara erişeceklerdir.[280]