hafız_32
Thu 14 October 2010, 10:40 am GMT +0200
EVLİLİK
Resulullah'ın (As) Kızının Ve Hanımlarının Mehirleri
Resulullah'ın (as) kızının ve hanımlarının mehirleri ne kadardı?
Nesaî'de, Abdurrezzak'ın Musannefİnde ve Ebu Davud'un kitabında şöyle geçmektedir: AH b. Ebi Talib, Resuluilah'ın (as) kızı Fatıma ile evlerıir-ken "kılıç kıran" denilen hutamiyye zırhını -O'na- vermişti. îkrime Vadıha'da, "ben onu beşyüz dirheme sattım" ifadesini naklediyor. Vadıha'dan başka yerlerde ise, "Resulullah onun bir kısmıyla güzel şeyler satın aldı" ifadesi geçmektedir.
Abdurrezzak'ın Musannefİnde şöyle geçmektedir: Ali b. Ebu Talib, Resuluilah'ın (as) kızı Fatıma'ya mehir olarak oniki ukiyye vermişti.
îmanı Nesaî ise Ali b. Ebu Talib'ten bahsederken, "Resulullah (as) Fatı-ma'yı sade, basit şeylerle hazırladı; bir post ve ihtiyaç duyacağı deri kılıflı bir yastık verdi" demektedir. İbn-i Ebi Zeyd ise bu nikahın hicrî birinci yılda olduğunu söylüyor. Bazıları da bu nikahın hicretten yirmiiki ay sonra, yani hicrî ikinci yılda gerçekleştiğini söylüyorlar. Ama Resuluilah'ın (as) Hz. Aişe'yle evlenmesinin hicretten sekiz ay sonra, yani birinci hicrî yılın Şevval ayında gerçekleşmiş olduğu hususunda herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değildir.
Muvatta, Buharı, Müslim ve Nesaî'de şunlar geçiyor: Bir kadın, Resulul-lah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Ben kendimi sana verdim" dedi ve ayağa kalkıp uzun bir süre durdu. Bir adam kalkıp, "ey Allah'ın elçisi! Eğer ona ihtiyacın yoksa onu bana nikahla" dedi. Resulullah (as), "ona sadaka olarak verecek herhangi birşeyin var mı?" diye sordu. Adanı, "şu entarimden başka herhangi hirşeyim yok" dedi. Resulullah (as), "eğer entarini ona verecek o-lursan hiçbir şeyin kalmaz ortada kalakalırsın, başka bir şey ara" dedi. Resulullah (as) ortadaki zorluğu gidersin, işi kolaylaştırsın diye "başka bir şey ara, isterse demir bir yüzük olsun" dedi. Adam hiçbir şey bulamadı. Bunun üzerine Resulullah (as), "Kur'an~ı Kerim'den bir şeyler biliyor musun?" diye sordu. Adam, "evet" dedi ve şu şu sureler diyerek adlarını sıraladı. Resulullah (as) ona şöyle söyledi: "Bu kadını sana Kur'an'dan bildiklerin karşılığında nikahladım". Bu kadın Havle bint-i Hakim idi. kendisine Ümmü Şerik derlerdi.
Burada fıkhı hususlar vardır: Mesela velisi olmayan kimsenin velisinin devİet başkanı olması gibi. Vatanlarından ayrılıp uzaklara düşmüş, ama evlenmek isteyen yahut arzulayan gençlerin durumları da böyledir. Bu durumda onların velileri devlettir, devlet başkanıdır.
Sünen-i Darimî'de, Ebu Musa'dan rivayet olunan şu hadis yeralmaktadır: Resulullah (as) buyurdu ki, "bekâr yetim kızları evlendirmek istediğinizde onlarla istişare ediniz (onlara danışınız), eğer susarlarsa bu onların sizin ortaya koyduğunuz evlenme teklifini kabul etmeleri demektir. Eğer istemezlerse onları zorlamayımz".
Yukarıdaki hadiste bir de evlilikle ilgili bir helal husus yeralmaktadır; Hz. Ali'nin Fatıma'yla nikahlanması bu kabildendir. [341]
Kocasından Önce Müslüman Olan Kadın
Karısı kendinden önce Müslüman olan, kendisi de daha sonra Müslümanlığı kabul eden Mecusî adamın durumu nedir?
Medûne ve daha başka eserlerde şu haber yeralmaktadır: Resulullah (as) Gaylan b. Seleme es-Sekafî'ye -nikâhı altında on tane hanımı olduğu halde- Müslüman olduğunda şöyle dedi: "Hanımlarından dört tanesini seç, diğerlerini boşa (serbest bırak)". Feyrûz ed-Deylemî ise Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ben Müslüman oldum. Nikahım altında iki kızkardeş var (şimdi ne yapayım?)". Resulullah (as), "onlardan diledğini boşa" dedi.
Ebu Davud'un kitabında ise şöyle geçmektedir: Peygamber (as) döneminde bir kadın Müslüman oldu evlendi ve kocasıyla birlikte Resulullah'm (as) yanına geldiler. Kadın, "ey Allah'ın elçisi ben Müslüman oldum, ve sen de benim durumumu biliyorsun" dedi. Resulullah (as) bu kadını ikinci kocasından ayırdı ve ilk kocasına iade etti. Bu demektir ki kadın hâlâ birinci kocanın nikâhındadır. Bu, Resulullah (as) zamanında kanıtlanmış bir husustur. [342]
Dul Kadının Rızasını Almadan Babasının Onu Evlendirmesi
İstememesine rağmen dul bir kadının evlendirilmesi İslam'a göre helal midir? Dul kadın evliliği istemediği ve direttiği halde böyle zoraki bir nikâh sahih bîr nikâh olur mu?
Muvatta, Buharî, Müslim, Nesaî ve Abdurrezzak'm MusannePinde şu haber yeralıyor: Hasnâ bint-i Cezzâm el~Ensâriyye'den rivayet olunmuştur. Has-nâ'nın babası, dul kaldığında kendisini hemen evlendjrmişti. Oysa Hasnâ bu evliliği hiç istemiyordu. Hemen Resulullah'a (as) gitti ve durumunu anlattı. Resulullah (as) bu nikâhı reddetti, geçersiz saydı.
Musannefte geçen haberde ise: Bu kadın babasının zoraki kıydırdığı bu nikâhı Resulullah'm (as) geçersiz saymasından sonra Ebu Lebâbe el-Ensariy-ye ile evlenmiştir. Bu kocasının künyesi ise Ce2zâm Ebu Veria idi.
Yine Musannef'te geçen bir başka haberde şunları görmekteyiz: Muhacir b. İkrime'den şöyle rivayet edilmiştir: O kadını babası Bekir'e nikahladı. Oysa kadın bu evliliği hiç istemiyordu. Bu yüzden Resulullah'a (as) gelerek durumunu anlattı, Resulullah da (as) bu nikâhı geçersiz sayarak kadını kendi seçimine bıraktı. İbn-i Cureyc, Eyyüb'den, O İkrime'den, O da Yahya bi. Ebi Kesirden rivayet ederek dedi ki: "Dul kadınla Bekir'in nikahım kadının babası kıydı. Ne kadın ne de Bekir hu evliliği istemiyorlardı. Böylece Resulul-lab'ın (as) yanına gelerek O'na durumu anlattılar. Resulullah da (as) nikâhlarını geçersiz saydı ve onları ayırdı".[343]
"Kul Huvellahu Ehad" Suresini De Mi Bitmiyorsun?
Adamın biri Resulullah'a (as) gelerek, "(mehir olarak) verip evleneceğim hiçbir şeyim yok (evlenmek için ne yapayım?)" dedi. Resulullah (as), "yanında Kul huvellahu ehad da mı yok (Ihlas suresini de mi bilmiyorsun)?" dedi. Adam, "evet, biliyorum" dedi. Resulullah (as), "bu, Kur'an'ın üçte biridir" buyurdu. Sonra devam ederek "peki Kâfirun suresini biliyor musun?" dedi. Adam, "biliyorum" dedi. Resulullah (as), "o, Kur'an'ın dörtte biridir" dedi. Sonra, "izâ zulziletil ardu" (zilzal) suresini bilmiyor musun?" dedi. Adam, "evet biliyorum" dedi. Resulullah (as), "işte o, Kur'an-ı Kerim'in dörtte biridir" buyurdu. Sonra "peki ya izâ câe nasrullahi (Nasr) suresini biliyor musun?" dedi. Adam, "evet, biliyorum" dedi. Resulullah (as), "işte o, Kur'an'ın dörtte biridir" dedi. Sonra "ya Ayete'l Kürsî'yi biliyor musun?" dedi. Adam, "evet, biliyorum" dedi. Resulullah (as), "işte o, Kur'an'ın dörtte biridir, evlen, evlen, evlen"diye üç kez yineledi.
Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.
Resulullah'ın (as) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah (as) buyurdu ki, "ümmetimin kadınlarından en hayırlıları yüzleri (fizikî görünümleri) güzel olduğu halde evlendiklerinde en az mehir isteyenleridir".
Bu hususta imamlardan Ahmed, Hakim ve Beyhakî şöyle rivayet ettiler: Resulullah (as) buyurdu ki, "kadınların en bereketlisi geçimi en kolay olanıdır (yani kaprisi en az olanıdır)".
Bir başka rivayette ise Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Kadınların en bereketlisi mehri en az olanıdır" .
Bir başka rivayette de şöyle buyurdu: "Kadınların en hayırlı olanı, evlenirken istediği nikâh parası (mehir) en az olanıdır". Bu hadisin senedi yenidir. [344]
Yüzleri (Fiziksel Görünümleri) Güzel Olan Kadınlar
Taberanî, Resulullah'm (as) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "(Evlendiğ:-nizde) kadınların hayırlı olmalarının yanında yüz güzelliğini de arayınız'
Bu hadisi İmam Buharî Hz. Aişe'den rivayet ederek Tarih'inde yer verd:
Bu hadisin uydurma olduğunu iddia edenler olmuşsa da iddalarını destekleyecek bir kaynaklan olmadığı gibi, herhangi bir değerlendirmeleri de yoktur. Zira hadisin birkaç şekli Cabir'den, Enes'ten, H2. Aişe'den ve İbnik Abbas'tan gelen senetlerle rivayet olunmuştur. Bu rivayetlerin çoğunda söz şöyledir: "Yüz güzelliğinin (fiziksel güzelliğin) yanında hayırlı olmalarım da arayınız".
îbn-i Hacer bu hadisin uydurma olduğunu ileri sürmüşse de biz, çeşiL senetleri ve farklı rivayet yollarını dikkate alarak İbn-i Hacer'in iddiasına katılmıyoruz. [345]
Karısı İçin Mehir Kararlaştırmadan Ölen Kimse
Resulullah'a (as), evlenen, ama daha karısının evlilik mehrini belirlemeden vefat eden adam anlatılarak karısının mehri soruldu. ResuluUah (as) diğer kadınların evlenirken aldıkları normal mehri ona da kararlaştırdı. Dul kalınca bekleyeceği (yas) müddeti (4 ay 10 günü) onun da beklemesine ve om da miras verilmesine hükmetti.
Bu hadisi İmam Ahmed ve Ehl-i Sünnet alimleri rivayet etmiş, îmam Tir-mizî de hadisin sahih oduğunu söylemiştir. Bu fetvaya kimse itiraz etmemiştir. Bu hadisin verdiği hükümden de ayrılmak için herhangi bir bahane yoktur. [346]
Onlardan Dört Tanesini Seç
Kays b. el-Haris Müslüman olduğunda nikâhı .altında sekiz tane hanım vardı. Durumunu Resulullah'a (as) sorduğunda: "Hanımlarından dört tanesini seç" diye buyurdu. Gaylan Müslüman olduğunda on tane hanımı vard: ResuluUah (as) O'na hanımlarından dört tanesini seçmesini emretti.
Bu hadisleri İmam Ahmed rivayet etmiştir. [347]
Zina Eden Bir Erkek Yalnızca Zina Eden Bir Kadınla Evlenebilir, Başkasıyla Değil!
Mersed el-Gunevî, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Anak ile evlenebilir miyim, O, Mekke'de iken kiralık bir kadındı". ResuluUah (as) sustu, bir süre sonra, "zina eden erkek yalnızca zina eden veya müşrik (Allah'a eş koşan) bir kadınla evlenebilir, zina eden bir kadın da yalnızca zina eden veya müşrik bir erkekle evlenebilir" (Nur 3) ayeti indirildi. Bundan sonra ResuluUah (as) O'nu çağırarak ayeti okudu ve "o kadınla evlenme' 'buyurdu.
Adamın biri Resuluİlah'a (as), adı Mehzûl olan ve kiralık kadın olarak kendini satan bir kadınla evlenmenin durumunu sorduğunda ResuluUah (as) bu ayeti (Nur 3) okudu.
Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.
Resulullah'tan (as) zina suçundan ceza görmüş (sopa vurulmuş) bir kimseyle nikahlanma hususunda fetva istenmişti. ResuluUah (as) böyle bir kimsenin yalnızca kendisi gibi aynı suçtan ceza görmüş bir kimseyle evlen-, mesi hususunda fetva vermişti. Bu fetvaya kimse itiraz etmemiştir. İmam Ah-rned de bu şekilde fetva verenlerden biridir. Bu durum İmam Ahmed"in mezhebinin kolaylaştırıcı yönlerinden birisidir. Zira İmam, herhangi bir kimsenin kahpe (kiralık, namussuz) bir kadına sahip olmasını hoş karşılamamış, bu hususta yirmi küsur delil getirmiştir. [348]
Müslüman Oldu, Ama Nikahım Altında İki Kızkardeş Birden Var
Feyrûz ed-Deylemî, Resulullah'a (as), "ben Müslüman oldum, ama şu anda iki kızkardeşle birden evliyim, ne yapmam gerekir?" diye sorunca ResuluUah (as), "hangisini dilersen onu boşa, yalnızca birini nikahın altında tut" buyurdu.
Hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [349]
Bu İşte Babalara Hiçbir Şey Düşmez
Resulullah'a (as), kadının evlilik parası (mehri) hakkında sorulduğunda şöyle dedi: "Evlilik parası, ilgili olanların üzerinde anlaştıkları miktarda ve biçimdedir".
Hadisi Darekutnî rivayet etmiştir.
Yine bu hususta merfu olarak rivayet edilmiş bir başka hadiste şöyle geçmektedir: Resulullah'a (as) şöyle denildi: "Ey Allah'ın Resulü! (evlenmede taraflar) arasında ne gibi bağlar var?". Resulullah (as), "(evleneceklerin) yakın akrabalarının bu evlilikte üzerinde anlaşmaya vardıkları husustur, bu isterse kesilmiş bir misvak ağacı dalı olsun" buyurdu.
Kadının biri Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Baham mal dışarı gitmesin diye cimriliği dolayısıyla beni kardeşinin oğluyla evlendirdi". Resulullah (as) ortadaki durumu kabul edip etmemeyi kadının seçimine bıraktı. Eğer istemese nikâh sahih olmayacaktı. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: "Babamın bu tutumunu, yani beni evlendirmesini onaylıyorum. Ama bu durumun babamın istemesiyle değil de benim arzumla olduğunu söylüyorum ve tüm hanımların evlenirken eş seçmelerinde babaların hiçbir hakkı olmadığını bilmelerini istiyorum".
Hadisi imamlar Ahmed ve Nesaî rivayet etmişlerdir.
Osman b. Maz'un öldüğünde bir kız çocuğu vardı. Amcası -Kudame onu Abdullah b, Ömer'le evlendirdi. Ama kızcağız bu evliliği istemedi ve izin de vermedi. O, Mugire b. Şu'be ile evlenmek İstiyordu. Böylece amcası, Abdullah b. Ömer'le kıyılan nikâhı bozarak O'nu Muğire İle nikahladı ve şöyle dedi: "O, bir yetim kızcağızdır. O'nun izni alınmadan nikâhı kıyüamaz".
Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [350]
Bakire (Kız) Evlendirilirken Kendisine Danışılır
Hz. Aişe, Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Ailesi bir bakire kızı nikahlayacağı (evlendireceği) zaman onunla istişare yapar m\, yoksa onun fikrine başvurmaz mı?". Resulullah (as), "evet onunla istişare yapılır, kendisine danışılır" buyurdu. Hz. Aişe, "ama hu kız utanıyor konuşmuyor ki kendisine danışılsın?" dedi. Resulullah (as), "genç ktz (bakire) evlendirilirken ona danışılır, eğer susuyor konuşmuyorsa bu susması onun iznidir, hu evliliği o-naylamasıdır" buyurdu.
Hadis muttefekun aleyh "tir.
Biz de bu fetvayı ele alıp değerlendiriyoruz. Yani bakire bir kızcağız ev--lendirildiğinde onunla istişare edilir ve onun iznine başvurulur.
Resulullah'tan (as) şöyle bir hadis rivayet olunmuştur: "Dul kadın kendi kararını vermekte velisinden daha çok hakka sahiptir. Nikahlama (evlendirme) konusunda bakirenin fikrine başvurulur. Onun vereceği 'evet' cevabı susmastdır".
Bir başka hadiste İse lafız olarak şöyle aktarılır: "Bahası bakireyi evlendireceği zaman bizzat kendisine danışır. Eğer sorulan soru karşısında susmuş sesini çıkarmamış ise bu onun 'evet' cevabı, bu işe verdiği onayıdır ve iznidir".
Buharî ve Müslim'de şunları görüyoruz: Resulullah (as) şöyle buyurdu: "hakire kız izin vermezse nikâh kıyılamaz". Şöyle soruldu: "Onun izin vermesi nasıl olur?". Resulullah (as), "kendisine danışıldığında susması onun iznidir" buyurdu.
Geaç bir bakire (kız) Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Babam beni istemediğim, sevmediğim halde evlendirdi". ResulullarıXas) onu, bu nikâhı (ve evliliği) kabul edip etmemek hususunda serbest bıraktı. Bakireler evlendirilirken izinlerinin alınmasını emredip izinleri olmaksızın (zoraki) evlendirilmelerini de yasakladı. Zoraki, izinleri alınmadan ve kendilerine danışılmadan evlendirilmiş olanları da bu tür nikâhları kabul edip etmeme hususunda serbest bıraktı. Verilen bu hüküm nasıl olur da bir kenara atılarak başka hükümler uygulanmak istenir? Üstelik burada kullanılan ifade de .somut olarak anlaşılmakta ve "dul kadınlar kendi seçimlerini yapmak konusunda velilerinden daha layıktırlar (kendi kararlarını kendileri verirler)" hükmü ortada ve apaçık anlaşılır bir halde iken nasıl olur da, hangi mantıkla "dul kadınlar isteseler de istemeseler de, seçsinler veya seçmesinler zoraki de olsa evlendirilirler" denebiliyor? Bu cümleden hemen sonraki cümlede, "bakirenin bizzat kendisinden izin alınır" denilmektedir. Üstelik bu anlatımlar, Resulullah'tan (as) a-hnarak buradaki kavrama aktarılan konuşma ve hükmî kesitlerdir. Nitekim Resulullah (as), hutbelerinde "hiçbir Müslüman bir kâfiri öldürmesin, bir sözleşmeli inkarcıyı sözleşme sınırlan içerisinde öldürmesin" diye tekrarladığı sözünde Müslümanın kafiri öldürmesini onaylamıyor ve kabul etmiyordu. Bu nedenle burada kâfirin kanının boşuna akması hususu, onun bir Müslüman tarafından öldürülmesi, cinayet filinden daha az bir değere sahip demektir. Zira kâfirlerin kanının bir değeri, saygınlığı ve dokunulmazlığı yoktur. Burada anlatımın sahip olduğu bir kuşku bir yanılgı vardır. Bunun kaldırılması ise ikinci bir anlatıma muhtaçtır. Bu da, "sözleşme sahibi inkarcının sözleşmesi sınırlan içerisinde" ifadesidir. Burada kâfirlerin bir sınırlaması yapılmaktadır: Sözleşmeli, yani Müslümanlarla bir antlaşma yapmış olan inkarcı ifadesi ilk kapalılığı gidermiştir. Öyleyse herhangi bir kafirin Müslümanlarla veya İslam devletiyle bir antlaşması varsa bu antlaşmanın belirlediği koşutlarda ve sınırlar İçerisinde öldürülmemesİ emredilmiştir. İşte "Müslüman herhangi bir kafiri öldürmesin" yasaklamasının ardından "sözleşmesi olanın sözleşmesi gereğince" kısıtlaması tüm kâfirler arasında onları (sözleşmelilen) a-yırmıştır. Böylece, öldürmeme emri yalnızca Müslümanlarla sözleşmesi olan kâfirlerin sözleşmeleri gerekçelerine bağlanmıştır. Burada önemli olan husus sözleşmenin (antlaşmanın) saygınlığı ve dokunulmazlığıdır. Bu husus Resu-lullah'ın (as) pek çok konuşmasında yeralmıştır. Konu, araştırmak isteyen İ-çin açıktır. Bir başka hadiste ise, "kabirlerin üzerlerine oturmayınız ve onlara karşı namaza durmayınız" buyuruluyor. Burada akla şu soru geliyor: Acaba Resulullah (as) kabirlerin üzerlerine oturmayı yasaklarken kabirlere gösterilmesi gereken bir hürmetin ifadesini mi kastetmiştir? İşte burada bir kapalılık vardır. Bu kapalılığı "kabirlere karşı namaza durmayınız" yasaklaması ortadan kaldırmaktadır. Birinci yasaklamanın amacı ikinci yasaklamada belirginleşmektedir. İşte nikâhta da durum bunun aynıdır. Yani bakirenin zoraki ve damşılmaksızın kıyılan nikâhının geçersizliği ve kendisinin bu nikâhı kabul edip etmemesi hususunda serbest bırakılması aynı amacı taşımaktadır. Bakire bir kızın evlendirilmesinde (nikâhlanmasında) kendisinden izin istenmezse ve bu duruma karşı çıkan kimse de olmazsa o zaman bu kızcağız ortadaki nikâhı kabul edip etmemekte serbesttir. Buradaki amaç bunu açıklığa kavuşturmaktır. Başarı yalnızca Allah'tandır. [351]
Kadını elleri üzerine yere eğerek cinsel ilişkide bulunmanın hükmü
Ensar'dan bir kadın, Resulullah'a (as), kadının elleri üzerine yere eğilerek arkasından fercine (cinsel organına) cinsel ilişkide bulunulmasının hükmünü sorunca, Resulullah (as) kadına, "kadınlarınız sizin tarlalarınız-dır. Öyleyse tarlalarınızı dilediğiniz gibi ekin (Bakara 223)" ayetini o-kudu. Bir anlık suskunluk oldu.
Hadîsi Ahmed rivayet etmiştir.
Hz. Ömer, Resulullah'a (as), "helak oldum ya Resulullah " deyince, Resu-lullah (as) "seni helak eden de ne ki?" diye sordu. Hz. Ömer, "dün gece hanımımla cinsel ilişkide bulunurken kucağıma oturtmak suretiyle sevişme durumumu değiştirdim". Resulullah (as) hiçbir şey söylemedi. Daha sonra "kadınlarınız sizin tarlalarınızdır. Öyleyse tarlalarınızı dilediğiniz gibi ekin" ayeti nazil oldu. Bunun üzerine, "şimdi ister hanımınızla yüzyüze sevişin isterseniz onları kucağınıza oturtmak suretiyle arkadan fercine (cinsel organına) ilişkide bulunun. Ama onlara hayızh (adetli) iken ve gerek arkadan, gerekse önden anüslerine cinsel ilişkide bulunmayın ve böyle bir şey yapmak hususunda Allah'tan korkun" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.
Allah ve Resulünün helal ettiği cinsel ilişki ister önden olsun ister arkadan mutlaka kadının fercine erkeklik organının sokulmasıdır. Yoksa nasıl o-lursa olsun kadının anüsüne cinsel temasta bulunmak kesinlikle haramdır. Bu hususta Resulullah (as), "karısının anüsüne, dtşkı mahalline erkeklik uzvunu sokan la'netlenmiştir. Bir kadınla adetli (hayızh) iken cinsel ilişkide bulunan veya kadınla anüsünden cinsel ilişkide bulunan yahut bir kâhine (büyücüye) gidip onun söylediklerini onaylayan kimse Muhammed'e indirileni (îslam 'ı ve Kuran-ı Kerim 'i) inkâr etmiş demektir" buyurmuştur.
Başka hadislerde ise, "Allah Azze gerçeklerin söylenmesinden (gerçeklerden) utanç duymaz. Sizler kadınlarınızla anüslerinden cinsel ilişkide bulunmayın (burada sözü edilen oğlancılık, lutîlik benzeri ilişkilerdir). Allah Azze erkekle cinsel ilişkide bulunan erkeğin (oğlancıların, homoseksüellerin ve lutîlerin) yahut da kadının anüsünden cinsel ilişkide bulunanların yüzlerine bakmaz" buyurmuştur. Karısıyla anüsünden cinsel ilişkide bulunanlar hakkında, "onlar küçük homoseksüellerdir" buyurmuştur.
Buradaki hadislerin tümünü İmam Ahmed Müsned'inde rivayet etmiştir. [352]
Bakirelerin Evlendirilmesi
Câbir b. Abdullah'tan şöyle rivayet olunmuştur: Bizler Resulullah (as) İle bir yolculukta beraberdik. Dönüşümüzde ben acele ediyordum. Bir atiı bana yetişti ve hemen Resulullah'ın (as) yanına vardık. Resulullah (as) bana, "ey Cahir ne diye acele ediyorsun?" diye sordu. Ben, "yeni evlendim" dedim. Resulullah (as), "evlendiğin kadın bakire bir kız mı yoksa dul mu?" diye sordu. Ben, "dul bir kadın" dedim. Resulullah (as), "bir bakireyle evlenseydin ya, o seninle oynaşırdı sen de onunla" buyurdu. Sonra bana, "yolculuktan döndüğünde hemen ailenin yanına var, cinsel ilişkinize sıkıca sanlın" dedi. Dönüşümüzde biz hemen ailelerimizin yanına varmak istedik o zaman da bize, "gece yatsı vaktine kadar bekleyin. Kadınlarınıza müsaade edin dağınıklıklarını toplasınlar, kendilerine çeki düzen versinler ve ayrı bulunduğunuz süre içerisinde uzamış olan tüyleri, kılları gidersinler ve sizin için hazırlansınlar" dedi.
Bu hadis Darimî'nin Sünen'inde yeraİmaktadır. [353]
Meymune'nin Nikahlanmasında Resulullah'ın (As) Hükmü
Cabİr b. Zeyd'en aktarılıp Buharı ve Müslim'de yeralan bir hadiste şöyle denilmektedir: "Resulullah (as), Meymune ile Muharrem ayında evlendi".
İmam Müslim İse Yezid b. Kettab İbni'l Mevvâz'dan şöyle rivayet etmiştir: "Resulullah (as) Meymune ile umretu'l kadiyye yılında evlendi, ihramdan henüz çıkmıştı". İbn-i Mevvâz, "Meymune, benim ve tbn-i Abbas'ın tez-yesidir" dedi. El-Vâdıh ve diğer eserlerde de şöyle geçiyor: "Resulullah (as) ihramdan henüz çıkmıştı. Şerif denilen yerde Meymune ile gerdeğe girdi". İbn-i Mevvâz'ın kitabında İmam Malik'in şöyle dediği rivayet olunmaktadır: "Resulullah (as) Meymune ile Mekke'de evlendiğinde umretu'l kadiyye yılı i-di. Kureyşliler hazırlık yaptılar. Resulullah da (as) Meymune ile Mekke'de gerdeğe girmek istediğinden Şerif denilen yere geldi ve orada gerdeğe girdi".[354]
Gerdeğe Girip Cinsel İlişkide Bulunmazdan Evvel Kocanın Ölümünden Dolayı Mehirsiz Nikahın Durumu
Bu hususta Ali ve Zeyd'den rivayet olunan haber Nesaî'de ve ibrahim en-Nehaî'den, O'nun Alkame'den, O'nun da Abdullah b. Mesud'dan rivayet ettikleri hadis Abdurrezzakın Musannef inde yeralmıştır: Resulullah'a (as) bir kadınla mehir belirlemeden evlenen ve kadınla gerdeğe girip cinsel.ilişkide bulunmadan ölen bîr adamla hanımının durumları hakkında soru sorulduğunda Resulullah (as) onlara herhangi bir şey söylemedi ve bir ay kadar bir zaman geçtikten sonra şöyle dedi: "Ey Allahım! Ben bu insanlara cevabımı (fetvamı) veriyorum, eğer bu doğruysa sendendir. Eğer yanlış ise bendendir (Nesaî'de "şeytandandır"). Benim görüşüm şudur: Bu kadın diğer kadınların aldığı mehrin aynını alır, onun hakkını.yemek ve eksik veya fazla vererek ona zulmetmek yoktur. Ölen kocasının mirasından hakkı vardır ve dört ay on gün süresini bekler". Eşça'dan bazıları kalkarak şöyle dediler: "Biz şe-hadet ederiz ki Allah'ın elçisi, Vaşik'in kızı Buru hakkında verilen kararın (hükmün) aynını vermiştir".
İmam Ahmed ve dört arkadaşı (veya dört İmam) bu hadisi rivayet etmiştir. Tirmizî, İbn-İ Hazm ve îbn-i Mehd! gibi bazı alimler de bu hadisi sahih kabul etmişlerdir. Bu hadisin senedinde zayıf görülecek bir kısmın bulunmadığı söylenmiştir. Beyhakî de el-Hilâfiyyât'da aynı şeyleri söylemiştir. İ-mam Şafiî, "bu hadisi daha sağlam olarak bir başka senetten öğrenmiş değilim" dedi. Ümm adlı kitabında, "eğer herhangi bir şey Resulullah'tan (as) sağlam bir yolla -bize- ulaşmışsa o işlerin en doğru olanıdır. Bundan dolayı da bir çözüm için Resulullah'tan (as) daha başka birilerine başvurmaya hiç gerek yoktur" demiştir.
Abdurrezzak, Musannef de şöyle diyor: "Vaşik'in kızı Ruas oğullarından, Ruas oğulları ise Amir b. Sa'sa'a oğullarından küçük bir kabiledir. Resulullah'ın (as) yukarıda sözkonusu edilen kadının durumu hakkında verildiği hükme tanık olanlardan birisi Ma'kal b. Sinan el-Eşcaî ve onunla birlikte aynı toplumdan birkaç kişidir. Ali b. Ebi Talib ise, "böyle bir kadının evlilik parası (mehri) yoktur, ona mehir verilmez" diyor. Zeyd aynı fikri savunuyor ve Malik, Süfyan, Hasan ve Katade İbn-i Mes'ud'un fikrini benimsiyorlar. İbn-i Mes'ud, "Araplar Resulullah'tn (as) açıklamasına rağmen kadınlara mehir vermezlerdi", diyor. İki sahih hadis kitabında yeralan haberlere göre îbn-i Mes'ud bu hususta kendisinin verdiği hükmün Resulullah'ın (as) verdiği hükümle uyuştuğunu gördüğündeki sevincini hiçbir yerde ve hiçbir vesileyle göstermemiştir. [355]
İtiraz Edenlerin Kanıttan Ve Mut'a Nikahı
Muvatta, Buharı ve Müslim'de şöyle geçmektedir: Rifaet b. Semuel karısı Temime bint-i Vehb'i Resulullah (as) döneminde üç talakla boşadı. Kadın, Abdurrahman b. Zübeyr ile nikahlandı. Ama Zübeyr kadını kabul etmedi ve O'na dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) boşadı. Bunun üzerine ilk kocası olan Rifaet onunla -eski kocası olması nedeniyle- yeniden nikahlanmak istedi. Bu durum Resulullah'a (as) anlatıldığında Resulullah (as) Rifaefi bu evlilikten men etti. Ve şöyle dedi: "O, senin boşadığın karındır. Başkasıyla evlenip her ikisi de birbirlerinin orgazm durumlarını tadıncaya kadar sa-na helal olmaz".
Bu hüküm içerisinde fıkhı bir mesele vardır: Mesela erkek evlendikten. sonra kadının yanına geliyor, ama kadın uykudadır. Eğer erkek onunla uykuda iken cinsel ilişkide bulunur da kadın hiçbir şey anlamazsa veya kadınla erkek cinsel bulunurlar ama her ikisi de uyanık oldukları halde hiçbir şey hissetmez ve orgazm olmazlarsa, bu ilişki kadını, boşandığı ilk kocasına helal etmez. «■
Sabit aracılığıyla Rabi b. Meysere el-Cühent'den ve O'nun da babasından rivayet ettiği hadiste Sabit şöyle dedi: Fetih yılında Resulullah (as) ile beraber Mekke'ye geldik. Resulullah (as) bize buradaki kadınlardan yararlanmamız için İzin verdi. Ben ve Ben-i Amir'den bir arkadaşım bir kadına gittik uzun boyunlu güzel bir kadındı. Biz kendimizi ona getirdiğimiz kumaş abalarımızla takdim ettik. Arkadaşım kadına hitaben: "Arkadaşımın üzerinde benim abamdan daha güzel bir aba var" dedi. Ama ben de arkadaşımdan daha gençtim. Kadın bir bana bir arkadaşıma baktıktan sonra arkadaşım ona (tekrar), "ama benim abam onunkinden daha iyidir" dedi. Kadın, "arkadaşınla aba karşılığında anlaştık" dedi. Arkadaşım onun yanında üç gün kaldı. Daha sonra Resulullah (as) bu tür olan nikâhı, yani mut'a nikahını yasakladı. Üç gün sonra da, "Allah Azze mut'a nikâhım haram kıldı" buyurdu.
İbn-i Ebî Şeybe Müsned adlı eserinde şöyle diyor: Resulullah (as) buyurdu ki: "Allah Azze mut'a nikântnı kıyamete kadar haram kıldı ve kimiyi yanında bu nikâhın eseri olan herhangi bir alacak verecek varsa terketsin. Eğer kadınların haklan varsa onları ödeyin. Mut'a nikahıyla nikahladığınız kadınlara verdiklerinizden hiçbir şey almayın".
Süfyan'ın tenkid ettiği Şu'be'nin hadisinde İse şöyle geçmektedir: "Benimle onun aramızdaki toplam süre on gün kadardı". Şöyle devam etti: "Geceyi o kadının yanında geçirdim, öyle ki arlık onun yanına gidip geliyordum. Bir gün Resulullah'ın (as) evin köşesiyle kapısı arasında durduğunu gördüm. Bana söylediği söz ise, 'ben bu kadınlardan istifade etmeniz hususunda size izin vermiştim. Allah Azze ise bu mut'a nikâhını kıyamete kadar haram kıldı. Üzerinde bu işle ilgili herhangi bir borcu bulunan onu ödesin kadınlara verdiklerinizden hiçbir şey almayın' oldu". (Bu hususta Muhammed Mütevelli Şa'ravînin Seyyid Cemilî tarafından tahkik ve tedkik olunan "Fetvalar" eserine bakabilirsiniz.)
Mut'a nikânımn yasaklanması, haram kılınması konusunda raviler ihtilaf halindedirler. Bu hususta şunlar söylenmektedir: Mut'a nikâhı Hayber'in fethi günlerinde geçerli İdi, Mut'a nikâhı hicretin yedinci yılı olan amme'l kadiyye senesine kadar geçerli idi. Ebu Ubeyde, Resulullah'ın (as), "ne iyidir ki o a-dam bir kadınla üç gün kalır, ama ona arkasını döner", yani mut'a nikahıyla nikahlandığı ve yanında üç gün kaldığı kadına arkasını dönen, cinsel ilişkide bulunmayan erkeğe ne mutlu diyen hadisi hakkında, "mut'a nikâhı fetih yılında idi" demiştir. [356]
Medenî (Geleneksel) Nikah
Medenî (geleneksel) nikâh şer'î nikâh gibidir. Ne var ki aralarında bir fark vardır. Bu da şerl nikâhın en önemli şartı olan, nikâhın açıkça herkese ilan edilmesidir. Nitekim Resulullah (as) bu hususta, "nikâhı ilan ediniz. Mescidlerde yapınız ve nikâhta tef çalınız" diye buyurmuştur. Tef çalmak hususundaki rivayeti İmam Tirmizî Hz. Aişe'den alarak rivayet etmiş, ama hadisi zayıf saymıştır. Ne var ki hadisi sahih kılacak, onun sıhhatini gösterecek ve hasen derecesinin üzerine çıkaracak kanıtlar vardır. Mesela Hz. Aişe'den rivayet olunan ve "nikâhları (evlilikleri) ilan ediniz" haberine benzer haberlerin sıhhatine işaret etmektedir.
Burada Sehavî şöyle diyor: "Lafız olarak 'nikâhlanmalan ilan ediniz, a-ma nişanı (nişanlı kadım) gizli tutunuz' hadisi dikkate alınarak medenî nikâhın geçersiz olduğu söylenebilir. Zira bu durumda gizli, köklü ve özel bir akrabalık sözkonusudur. Nitekim medenî nikâh, doğal olmayan koşullarda ve durumlarda gelenekleri tamamlamaktadır. Burada Resulullah'tan (as) Ha-kim'in rivayet ettiği hadis lafız itibariyle bu hadisi sahih kılmaktadır. Tef çalınması ve nikâhta bağırıp çağırmalar ise helal ve haram arası şeylerdir. [357]
Babasının Karısıyla Evlenenler Hakkında
Babasının karısıyla evlenenler hakkında Resulullah'ın (as) verdiği hüküm nedir?
Nesaî'de geçen bir haberde babasının karısıyla cinsel İlişkiye giren kişinin öldürülmesi emredilmektedir. Buharî ve Müslim'in dışındaki hadis kitaplarında babasının karısıyla evlenen ya da cinsel ilişkiye giren kimsenin kafasının kesilmesi ve malının tamamen alınması emri yer almaktadır. İbn-i Se-ken'in Kitabu's Sahabe adlı eserinde de aynı emir sözkonusudur. İbn-İ Ebİ Hayseme şöyle diyor: "Halid h. Kerime, Muaviye b. Karra'dan, O da babasından şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (as) babamı, yani Muaviye'nin dedesini, yabasının karısıyla evlenen (gerdeğe giren) bir adama gönderdi. Babam da b adamın boynunu vurdu ve malının beşte birini aldı",
Yahyâvb. Muîn bu hadisin sahih olduğunu söyledi.
İbnu's Sinnî'nin ve İbnu Ebi Hayseme'ııİn kitaplarında şöyle geçmektedir: Resulullah'ın (as) oğlu İbrahim'in anası olan Mariye'nİn amcası, babasının karısıyla evlenmekle suçlanmıştı. Resuluîlah (as) Ali b. Ebi Talib'e, "git, O'nu Mariye'nin yanında bile hulsan boynunu vur" diye emretti. Ali, Mariye'nİn amcasının yanma geldiğinde evin bir köşesinde sinmiş halsiz bir vaziyette duruyor ve tîtriyormuş. Hz. Ali O'nu elinden tutup evden dışarı çıkararak durumu anlatınca adam bulunduğu durumu anlatmak için elbisesini kaldırmış, Hz. Ali bir de ne görsün, adamın erkeklik uzvu kesik. Hemen adamı kendi haline terkedip Resulullah'ın (as) yanına gelerek, "ey Allah'ın elçisi! O adamın erkeklik uzvu yok, kesilmiş" demiştir.
Bu hadisi Sabit el-Bennanît Enes'ten rivayet etmiştir. Bu hadîsin sonunda şöyle denmektedir: ".. Ali adamı hurmalıkta hurma toplarken buldu. A-dam bir bez parçasına bürünmüştü. Kılıcı görünce türedi, sarsıldı ve üzerindeki bez parçası yere düştü. Hz. Ali bir de ne görsün adamın erkeklik uzvu yok, kesilmiş.."
Yezid b. Berrâ'dan, O da babasından rivayet ederek şöyle dedi: Amcamın yanına gittim, yanında bir sancak (bayrak) gördüm ve O'na, "bunu nereden buldun ne yapacaksın ve nereye gideceksin?" dedim. Bana, "Resulullah (as) beni, babasıntn karısıyla evlenen bir adamın boynunu koparıp malım almaya gönderdi" dedi.
Hadis Sünen-i Darimî'de yeralmaktadır. [358]
Bir Kadınla Evlenen Kimse Onu Ana Ve Babasından Alır, Başkasına Nikahlanmasın! Haramlaştırarak Ona Sahip Olur
Kadına sahip olmak bakımından hangisi daha önceliklidir; kocası mı anası babası mı?
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah içindir (O'na özgüdür). Kadın evlendiğinde kocası ona en çok sahip olan kimsedir. (Burada maksat, kadınla ni-kahlanmakla onun başkalarına nikahlanmasını haramlaşürma bakımından bir sahipliktir, köle anlamında sahiplik değil-çev.) Kadının kocasına itaat etmesi de böylece gerekli olur. Allah Azze, "salih (temiz iyi) kadınlar (kocalarına) itaatkâr olurlar ve Allah Azze'nin koruduğu gibi onlar da gaybı korurlar (gizliden gizliye kocalarına herhangi bir ihanette bulunmazlar)";buyurmuş-
tur. Hadiste de, "dünya, yararlanma vasıtalarıyla doludur. Bunların içerisinde en hayırlısı salih kadınlardır. Onlara bakınca sizi sevindirirler, onlara bakmaktan huzur duyarsınız. Onlara emrettiğinizde size itaat ederler onlardan ayrı, uzak kaldığınızda mallarınızı ve namuslarını korurlar" buyu-rulmuştur.
İbn-i Ebi Hatim'in Sahihinde yer alan ve Ebu Hureyre'den rivayet olunan bir hadiste ise Resulullah'ın (as) şöyle buyurduğu kayıtlıdır: "Bir kadın eğer beş vakit farz namazı kılar, bir ay Ramazan orucunu tutar, cinsiyet organını haramdan korur ve kocasına itaat ederse cennetin hangi kapısından dilerse oradan girer".
Tirmizî'nin Sünen'inde Ümmü Seleme'den rivayet olunan bir haberde Resulullah'ın (as) şöyle buyurduğu rivayet olunmaktadır: "Ölen herhangi bir kadından kocası razı olmuşsa o kadın cennete girer".
İmam Tirmİzî bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
Ebu Hureyre'den rivayet olunan bir hadiste ise Resulullah'ın (as) şöyle buyurduğu yeralrnaktadir: "Bir insanın bir başkasına secde etmesini emredecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini emrederdim".
Bu hadisi İmam Tirmizî rivayet etmiş ve hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
Bu hadisi Ebu Davud da rivayet etmiştir. Ama lafzı şöyledir: "Eğer Allah kocalara, kadınların (onlara) secde etmesi (derecesinde) hak verseydi kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim".
İbn-i Huzeyme, Sahih'inde Attar b. Dinar el-Hüzelî tarikiyle şu hadisi rivayet etmiştir: Resululiah (as) buyurdu kî, "üç kimse vardır ki bunların namazları kabul olunmaz, başlarını aşmadığı gibi göklere de ulaşmaz: Kendisini sevmeyen topluma imam (önder) olan kişi, cenazeye (ölüye) doğru namaz kılan ve sevişmek veya oynaşmak üzere geceleyin kendisini çağıran kocasına inat edip isteğine uymayan kadın".
Bu hadisi îbn-i Hibban es-Sikât adlı eserinde rivayet etmiştir. Bu hadis konusunda tercih olunan İse bu hadisin "ceyyid. (yeni)" olmasıdır. Muham-med Nâsırüddin el-Elbânî, SilsÜetü'I Ehâdîsi's Sahiha adlı eserinin ikinci cildinde bu hadise yer vermiştir.
Müsned'de ve İbn-i Mace'nin Hz. Aîşe'den rivayet ettikleri bir hadiste Resulullah (as) şöyle dedi: "Eğer insanın insana secde etmesini emretseydim kadının kocasına secde etmesini emrederdim, isterse adam karısına kendisini kara dağdan kızıl dağa, kızıl dağdan kara dağa taşımasını emretsin. E-ğer erkeğin buna hakkı varsa kadına düşen görev onu yapmasıdır. Yani kadının bunu yapması erkeğin onun üzerinde olan bir hakkıdır".
Müsned'de, îbn-İ Mace'nin Sünen'inde yeralan ve İbn-İ Hayyan'ın Abdullah b. Ebi'I Evfa'dan rivayet ettiği bir haberde şöyle deniliyor: Muaz Şam'dan dönünce Resuiullah'a (as) secde etti. Resulullah (as), "ya Muaz bu da neyin nesi?" dedi. Şöyle cevapladı, "ben Şam'dan geldim-, oradaki halkın yöneticilerine ve din adamlarına secde ettiklerini gördüm. Ben de kendi kenditne bu secdeye en layık şahsiyetin sen olduğunu düşündüm. Böylece 5- w secde etmek boşuma gitti. Bu yüzden sana secde ettim ". Resulullah (as) s buyurdu: "Bir daha hiç kimseye secde etme. Eğer insanın Allah 'lan baskı- ■■ tine secde etmesini emretseydim kadının kocasına secde etmesini dim. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, hiçbir kadın kendi üzerindeki hakkını eda etmeden Allah Azze'nin hakkını eda etmiş > maz. Erkek karısını -yatağa çağırdığında kadın kutuplarda dahi olsa erenin çağrısıyla hemen gelmelidir".[359]
Kocaya İtaat Babaya İtaattan Daha Önemlidir
Acaba baba, itaat bakımından kızının kocasına gösterdiği itaata ortal labiîir mi? Ya da onlardan hangisi daha çok itaat hakkına sahiptir.
Müslümanların ittifaklarıyla gösterilmiştir ki, kadının kocasını bırakıp > basına itaat etmesi helal değildir. Üstelik karısını yatağa çağırdığında yar-ft gelmesi ve ona itaat etmesi gereklidir, farzdır. Mesela gece namazları (terletici) ve gündüz tutulan nafile oruçlar birer iyilik vesilesidirîer. Nasıl olur-" nafile ibadetler farz ibadetlerden önce gelir. Nafilelere farzlardan daha öre--likli davranmak, kadının, kocası dururken babasına itaat etmesi gibidir hususda Buharı ve Müslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettikleri bir hacs^ Resulullah (as) şöyle buyurmaktadır: "Bir kadının, kocası yatımdayken * danHzin almaksızın nafile oruç tutması helal değildir. Kocasının evine o*an izni olmaksızın herhangi bir kimsenin girmesine izin veremez".
Bu hadisi Ebu Davud, İbn-i Mace ve daha başkaları değişik sözler, vayet etmişlerdir; şöyle: "Kocası yanındayken kadın onun iznini almak -Ramazan orucu dışında bir gün bile oruç tutamaz". Kadın, kocası yanın^ olduğu halde onun İznini almaksızın nafile olarak bir tane bile oruç tutamaktadır. Zira kocasının ona her an ihtiyacı olabilir. Durum bu iken naşı > luyor da kocası karısını çağırdığı halde kadın gelmezük edebiliyor! Bu fr rumda kadının durumu ne olur?
Buharı ve Müslim'de şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyı^ ki, "koca karısını yatağına çağırdığı zaman, kadın kocasının isteklerim* vap vermezse sabaha kadar melekler ona la 'net ederler".
Bir başka rivayette ise: "... Kadın kocasının çağrısına gelmezse gök-] lanlar sabaha kadar o kadına kızgınlıklarını sürdürürler" buyurulmuştır
Aîiah Azze şöyle buyurmuştur: "Salih kadınlar, itaatli olan ve Alk koruduğu gaybı koruyup (gizliden gizliye kocalarına) ihanet etmeyenler' Salih (temiz, iyi ve itaatkâr) kadınlar kocalarına itaat eden kadınlardır. Yifi bunlar kocalarına itaat etmekle kalmazlar, bu itaatlarını sürdürürler. Ama I» cası onu yatağa çağırdığında icabet etmezse, kocasının çağrısına uymaza : zaman isyankâr, şirret ve dikkafalı olurlar. Allah Azze ayetin devamı"1^ Şirretliklerinden dikkafalılıhlanndan çekindiğiniz kadınlara nflrf hat edin ve öğüt verin, yataklarında yalnız bırakın ve onları Bunlardan sonra size itaat ederlerse artık onlara kötülük yapmak ü-zere yollar (bahaneler) aramayın" buyurmuştur. (Nisa 34)
Yukarıda açıklanan ve Allah ve Resulü'hün evlilikte kocanın kadın üzerindeki haklan olarak saydığı kocaya bu şekildeki bir itaatin haricinde (yemek yapmak, bulaşık, çamaşır yıkamak, çocuklara bakmak ev işleriyle ilgilenmek gibi) kadına herhangi bir yükümlülük yoktur. Nitekim Resulullah (as) bunun İçindir ki, "insanın insana secde etmesini emredecek olsaydım kocanın karısı üzerindeki evlilik hakkının yüceliğinden olarak kadının kocasına secde etmesini emrederdim" buyurmuştur. Bunun üzerine kadınlar Resulullah'a (as) gelerek, "erkekler Allah yolunda cihad ediyorlar türlü çabalar harcıyorlar, sadakalar dağıtıyorlar ve türlü türlü hayırlar iyilikler yapıyorlar, ama biz kadınlar bunlardan hiçbirini yapamıyoruz" dediler. Resulullah (aş) onlara, "sizlerden herhangi birinizin yapacağı güzel bir hareket, davranış ve faaliyet tüm bunlardan öte bir şeydir" buyurdu. Bu demektir ki, herhangi bir kadın kocasıyla iyi bir muaşeret, iyi bir ilişki kurar onunla hoş geçinir ve onu memnun ederse işte bu davranışları Allah'ın hoşnutluğunu ve ona vereceği ikramı gerekli kılar. İsterse erkeklerin adeta uzmanlaştığı işlerden hiçbirini yapmasınlar. İşlerin en iyisini bilen Allah Azze'dİr. [360]
Dul Kadın Kendisiyle İstişare Yapılmadan Evlendirilemez
Dul kadınların evlenebilmeleri için onların rızaları alınmalı ve onlarla bu hususta görüşülmeli midir?
Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu ki, "dul kadınları fikirlerini almak üzere kendilerine danışmadan evlendirmeyiniz ve nikahlamayınız. Genç kızları (bakireleri) de izinlerini almadan evlendirmeyiniz ve nikahlamayınız'". Şöyle denildi: "Ey Allah'ın elçisi!Bakirenin izni nasıl olur?". Resulullah (as), "bakire (genç kız) kendisine soru sorulduğunda susarsa onun izin vermesi budur" buyurdu.
Bu hadis muttefekuıı aleyhtir.
İbn-i Abbas'tan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu ki, "dul kadının kendi kararlarını kendi kendine alması, velisinin kendisi hakkında kararlar vermesinden daha önceliklidir. Bakirenin evlendirme (nikahlama) işlemi ise bizzat kendisinden izin alınarak gerçekleştirilir. Onun izni susmastdır". Zira evlilik konusunda bir genç (bakire) kıza sorular sorulduğunda utangaçlığı galip geleceğinden yalnızca susmakla yetinir.
Bir başka rivayette de, "bakireden evlendirme izni bizzat babası tarafından kendisine sorularak alınır, onun izin vermesi ve kabul etmesi susma-sidir" diye geçmektedir.
Bu hadisi İmam Müslim Sahih'inde rivayet etmiştir.
Hz. Aişe'den de şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah'a (as), "ailesi bir genç kızı (bakireyi) evlendirdiği zaman onun iznini alır mı? Ona danışır mı?" diye sordum. Bana dedi ki, "evet, ailesi ona danışır onunla istişare eder". Ben, "bakire genç kız utanır, sıkıhr. Bu durumda ne yapılması gerekir?" dedim. Resulullah (as), "onun izin vermesi ve evet demesi -olumlu olarak- susmasıdır" diye cevapladı.
Hazzam'ın kızı Hansa'dan rivayet olunduğuna göre, babası Hansa'yı diretmesine rağmen istemediği biriyle evlendirmiş. Hansa hemen Resulullah'a (as) gelerek durumu bildirmiş. Resulullah da (as) bu nikâhı geçersiz saymış ve reddetmiş.
Bu hadisi İmam Buharı rivayet etmiştir.
Şeyhülislâm İbn-i Teymiye bu hususta şunları söylemiştir: "Kadını kendisinden izin almadıkça biç kimsenin evlendirmemesi ve nikahlamaması gerekir. Nitekim Resulullah (as), 'bakire (genç kızlar) evlendirilirken eğer istemezlerse yaşlarının küçük veya ortada bazı özel durumların olması dışında zorlanamazlar' demiştir", (îbn-i Teymiye el-Fetâvâ el-Küb-râ). Eğer evlenmemekte diretirse izinleri alınmaksızın da evlendirilebilirler. E-ğer evlendirilmek istenen, buluğa ermiş bir erişkin dul kadın ise izni alınmaksızın evlendirilenlez. Bu hususta ne babasının ne de bir başkasının yetkisi yoktur. Bu hususta Müslümanlar hem fikirdirler. [361]
Adaletli Olunuz, Zira Adalet Allah Korkusuna En Uygun Olandır
Bir adamın birden.çok karısı varsa onlar arasında adaleti gözetmesi ve onların hepsine adil davranması birden çok kadınla evlenmenin en önemli koşullarından biridir. Adaleti bizzat İslam emretmiştir. Nitekim Allah Azze, "adaletli olunuz, zira adalet Allah korkusuna, takvaya en yakın olandır" buyurarak adaletin önemini vurgulamıştır. Çok hanımla evlilikte eşler a-rasında adaletin sağlanması ilkesinden ve kavramından uzaklaşmak, adaleti kaldırıp bir kenara atmak kan-koca arasındaki ilişkilerin bozulmasına, aile bağlarının kopmasına ve aile içinde fırtınaların kopmasına sebep olur. Aile i-çerisinde tüm hızıyla devam eden bu yorucu, bıktırıcı ve kan-koca arasına pek çok problem sokan bela, kötülüklerini olanca hızıyla yağdırır. Peki Re-suluîlah'm (as) bu hususta belirttiği bir görüşü ya da uygulaması var mıdır?
Çok hanımla evlenen bir kocanın ilk görevi eşler arasında adaleti sağlamasıdır. Bu hususta İslam alimleri fikir birliği içerisindedirler. Dört Sünen ki-tatıında yeralan ve Ebu Hureyre'den rivayet olunan bir hadiste Resulullah (as) şöyle buyurmuştur: "İki hanımla evlenmiş olup da onlardan birini ihmal edip tamamen diğerinin peşine takılmış olan kimse kıyamet gününde a-vurdunun bir tarafı eğik olarak gelir". İki hanımı olan bir kimse eşlerinden birinin yanında ne kadar kalıyorsa diğerinin yanında da o kadar kalmalıdır. Mesela bir hanımının yanında bir veya iki ya da üç gece geçirmişse diğerinin yanında da aynı geceleri geçirmek zorundadır. Gecelerin, dağıtımında hiçbir zaman adaletsizlik olmamalıdır. Ama eşlerinden birini daha çok seviyor, o-nunla cinsel ilişkide daha çok zevk alıyorsa bu hususta ona bir günah yoktur. Bu hususta Allah Azze, "üzerinde titizlikle dursantz dahi kadınlarınız arasında adaleti sağlayamazsınız" (Nisa 129) buyurarak erkeklerin eşleri arasındaki adaletsizliğin cinsel İlişki ve sevgide ortaya çıkacağını vurgulamaktadır.
Dört Sünen'de (Tirmizî, İbn-i Mace, Nesaî ve Ebu Davud) yeralan ve Hz. Aişe'den rivayet olunan bir hadiste Hz. Aişe şöyle diyor: Resulullah -gecelerini ve başka şeyleri- hanımları arasında paylaştırdıktan sonra onlara, "işte bu benim sahip oduklanmı sizin aranızdapaylaştırmamdır. Ama anık o-nun, yani kalbimin sahip olup da benim elimde olmayan şeylerde de beni kınamayınız" derdi.
Geçim araçlarında ve giyim kuşamda adalet Resulullah'ın (as) bir sünnetidir. Kişi birden çok hanımla evlenmişse bu hususta da Resulullah'ı (as) örnek alarak eşleri arasında adaleti gözetmelidir. Resuluilah (as) insanların nafaka vasıtalarının paylaştırılmasındaki çekişmelerine rağmen eşleri arasında onların geçimlerini temin etmekte de adil davranıyordu. Acaba Resulullah'ın (as) böyle davranması kendisi için gerekli bir görev mis yoksa yapılıp yapılmaması hususunda herhangi bir hüküm bulunmayan müstahap işlerden midi?
İnsanlar eşler arasında geçim vasıtalarının adilce dağıtımının vacipliği (gerekliliği) veya müstahaphğı hususunda tartıştılar. Eşler arasındaki geçim a-raçlarının paylaştırılmasındaki adaletin vacip olduğunu söyleyenler bu adaletin kitap ve sünnete uygunluğunun müstahaplıktan daha güçlü ve daha yakın olduğunu savunuyorlar. Ama kadın erkeğin nikâhı altında bulunduğu sürece bu adalet emredilmiş bir husus mudur? İki hanımı olan bir erkek hanımlarının herhangi birinden uzaklaşmak isterse, boşamak istediği hanımıyla kendi evinde kalması hususunda anlaşmışlarsa diğer eşiyle boşamak istediği eşi arasında herhangi bir eşitliğin olmaması caizdir. Zira boşanacak olan hanım olacaklara razıdır. Nitekim Allah Azze, "eğer kadın, kocasının şirretliğinden (dikbaşltlığından) ya da kendisinden yüz çevirmesinden korkarsa kocasıyla aralarında anlaşmaları gerekir. Antlaşma en ha-yırtışıdır" buyurmuştur. (Nisa 128) [362]
Resulullah (As) Neden Ve Nasıl Kızmıştır?
Resulullah (as) birden çok hanımla evlendiğinde yukarıdaki ayet-i kerime indirildi. Ne var ki, damadı Ali b. Talib Allah Azze'nin verdiği bu ruhsatı kullanmak ve kızı Fatıma'nın üzerine ikinci bir eş olarak Ebu Cehil'in kızıyla evlenmek isteyince Resulullah (as) son derecede öfkelenmişti. Acaba bu kızgınlığının nedeni ne idi?
Buharî, Ebu Davud ve el-Vadıha'da şöyte geçmektedir: Ali b. Ebu Talib, Ebu Cehil b. Hİşam'm kızıyla evlenmek istediğinde Haşim b. Muğire oğulları bu hususta gidip Resulullah'tan (as) izin istediler. Resulullah (as) onlara izin vermedi ve hemen ardından kızgın bir şekilde minbere çıktı. İnsanlar hemen toplandılar. Resulullah (as) Allah'a hamd edip O'nu güzel niteliklerle övdükten sonra şöyle dedi: "Şimdi, Haşini b. Mugire oğulları kendi kızlartnı Ali b. Ebu Talihle evlendirmek istiyorlar. Ben buna izin vermiyorum. Ali h. Ebi Ta-lib eğer evlenmek istiyorsa Önce benim kızımı boşastn sonra onların kızlarıyla evlensin. Bu evliliğe ancak böyle izin veririm. Kızım benim birparçamdır. Onu üzen şey beni de üzer. Ona eziyet veren şey bana da eziyet verir. Allah'ın elçisinin kızıyla Allah düşmanının kızı -hir nikâh altında- hiramya gelmeyecektir. Ben Fattma'nın dininde fitneye düşmesinden korkuyorum, yoksa ne bir helali haram ne de hir haramı helal yapmıyorum, Ne var ki, Allah elçisinin kızıyla Allah düşmanının kızı ebediyyen -bir çatı altında- bir yerde biraraya gelmeyecektir".
İbn-is Habib şöyle dedi: "Bu hadisteki koşulları bu hususta birer kanıt olarak ele almak İsteyen olursa bilmelidir ki bunlar birer kanıt değildir. Zira bu hadisteki koşullar yalnızca Allah 'in elçisine has bir durumdur".[363]
Kadının Geçimi Kocaya Aittir, İsterse Karısından Uzaklarda Olsun
Eğer koca karısından uzakta bulunuyorsa kadının geçimi yine kocasına rnı aittir? Ya da koca son derecede eii sıkı ve cimri birisi ise kadının nafakası yine ona mı aittir?
Buharı ve Müslim'de yeralan ve Hz. Aişe'den rivayet olunan bir hadiste şöyle denilmektedir: "Utbe'nin kızı Hind Resulullah'a (as) gelerek şunları söyledi: "Ebu Su/yan (yani kocası) eli çok sıkı bir kimse (bir başka haberde ise "cimri biri")- Bana ve çocuğuma yetecek kadar nafaka vermiyor. Ancak geçimimize yetecek kadarını onun görmez ve bilmez tarafından almam hariç". Resuluİlah (as), "sizin geçiminize yetecek olanı, hem aklen hem de dinen hoş olan hir tarzda al"'buyurdu.
Bu hadiste karısından uzaklarda olan koca hakkında fıkhı bir hüküm vardır. Bu hususta İmam Buharı, "el-Kadâ Ale'l Gâib" adı atında bazı açıklamalarda bulunmuş; hakimin, suçlama ve iftiralardan korkmuyorsa kendi Ü-miyle insanların problemlerini çözümlemesi demek olan "Re'yun Li'l Kâdî" konusuna da açıklık getirmiştir. Bu durum artık bilinen bir şey olmuştur . în-san kendisinin hakkını gaspeden ve malıyla üstünlük sağlayan birinden kendi hakkına düşen miktarı habersizce alabilir. Bu bakımdan İmam Malikin arkadaşları arasında ihtilaf söz konusudur. Ei-Vadıha'da şöyle geçmektedir: 14-li b. Ebi Talih ve hanımı Fatıma karşılıklı hizmetlerden şikayetlenerek Resu-lullah'ın (as) yanına geldiler. Resulullah (as) evin içindeki işlerle kızı Fatt-ma'nın ve evin dış hizmetleriyle de kocası Ali'nin uğraşması gerektiği hükmünü verdi".
İbn-i Hubeyb şöyle dedi: "Evdeki işler, hamur yoğurmak, ekmek vs. yapmak, yemek pişirmek, yatak yapmak, evi temizlemek ve eve su temin etmek gibi şeylerdir".
Buharı, Müslim ve Nesaî şöyle söylemişlerdir: Fatıma babasının yanına gelerek, değirmenden -tahıl olarak- eline geçenlerden ve un olarak eve gelenden şikayetlendi. Aişe de kendisini ilgilendiren bir hususu anlattı. Ali geldiğinde Aişe durumları O'na da anlattı. Ali de şöyle dedi: Resulullah (as) bize geldi birlikte oturduk. Kalkmak istediğimizde Resulullah (as) bize, "yerinize oturun" dedi. Yanımıza gelerek aramıza oturdu. Öyle ki, iki ayağının soğukluğunu karnımın üzerinde hissediyordum. Sonra şöyle dedi: "Şu istediklerinizden daha hayırlı bir şey göstereyim mi? Yerlerinize geçip yatağınıza girdiğinizde otuzüç kere suhhanellah, otuzüç kez elhamdu lillah, otuz-dört kez de Allahu ekber deyiniz. îşte bu sizin için bir hizmetçiden bile daha hayırlıdır". Ben de bu öğüdü artık hiç terketmedim. Hz. Ali'nin Resulullah'm (as) bu öğüdünü Sıffin gecesi de tutup tutmadığı sorulduğunda, "hayır, Sıf- -fin gecesinde dahi terketmedim" dedi. [364]
Aniden Hamile Kalan Bir Kadının Evlendirilmesi
Adamın biri bir kadınla cinsel ilişkide bulunmuş ve kadının şer'î bekleme süresi içerisinde hamile olduğu anlaşılmıştı. İslam alimleri bu kadının hakkında şöyle dediler: Bir kimsenin ektiği ekini (çocuğu) bir başkasının su-lamaması için bu kadın evlendirilemez..
Bu hususta doğru olan nedir?
Burada; bir kadınla evlenip onun hamile olduğunu öğrenen kişi, bu kadının tüm geçimi (nafaka-i mutlak), İddet (bekleme) süresi ve yerleşimi gibi hususlar olarak göze çarpar.
Muvatta, Buharı, Müslim ve Nesaî'de Fatıma bint-İKays'tan rivayet olunan bir haberde Fatıma şöyle dedi: "Ebu Ömer b. Hafs beni kesinlikle boşa-di". Müslim'de ve Nesaî'de şöyle aktarılıyor: iki talakla boşadı, yalnızca bir talak kaldı, ama kendisi Şam'a gitti ve kendisine bir miktar arpa ile vekilini gönderince kadtn kızdı. Bunun üzerine adam şöyle dedi: "Allah'ayemin olsun ki, sana herhangi bir şey vermek zorunda değilim". Nesaî'de şöyle deniyor: Kocası kadına Haris b. Hİşam b. Ebi Rabia'yı bir miktar nafakayla gönderdi. Kadın onun bu hareketine kızdı. Adam da, "Allah'a yemin olsun ki, hamile olduğun için vermek istediğim dışında sana nafaka olarak hiçbir şey borçlu değilim. Üstelik bana ait olan hir konutta da yalnızca henim iznimle kalabilirsin" dedi. Müslim de ise şöyle geçmektedir: "Adam karısına 5 sa' (14,600 gr.) arpa ve hurma gönderdi. Kadın Resulullah'a (as) gelerek durumu anlattı. Resulullah (as), "senin nafaka hakkın yoktur" buyurdu.
Müslim'de geçen bir haberde şunları okuyoruz: Fatıma bint-i Kays kendisini boşayan kocasını ikamet ve nafaka hususunda Resulullah'a (as) şikayet etti: "O bana ne kalacak bir yer verdi ne de nafaka" dedi. Nesaî'de ise bu haber şöyle geçiyor: Kadının şikayetinden sonra Resulullah (as) o kadına bir tek evde tek başına veya bir ortakla birlikte iddet süresini tamamlamasını emretti. Sonra şöyle buyurdu: "Bu kadını ashabım dışlamaz, bilakis aralarında barındırırlar". Kadına hitaben, "iddet süreni Abdullah İbn-i Ümmü Mektum'un yanında tamamla. Zira o kör bir kimsedir. Onun yanında elbiseni çıkarabilirsin. Doğumundan sonra bana mutlaka bildir" dedi. Kadın doğum yapınca Resulullah'a (as), Muaviye b. Ebi Süfyan'ı ve Ebu Cehm Hıtâ-bî'yı onlardan biriyle evlenmek amacıyla hatırlattı.
Muvatta'da sahabe arasında Ebu Cehm b. Hişam denen birinin bulunmadığı, bunun bir hata olduğu ve bu kişinin Ebu Cehm b. Sahr b. Adî Kura-şîy olduğu ve kendisine Ebu Cehm Huzeyfe b. Ganim denildiği kaydı vardır. Bu haberde ResuluIIah (as), "(kadına hitaben) Ebu Cehm ile mi evlenmek istiyorsun? Onun bir yerleşik düzeni yoktur, Muaviye ise yoksuldur, malt mülkü yoktur. Gel seni Üsame b. Zeyd'le evlendirelim " buyurdu. Kadın bunu pek hoş karşılamadı. ResuluIIah (as),. "Üsame île evlen" diye yineledi. Daha sonra Üsarne'yle nikahlandı. Bu evlilikte Allah Azze onlara iyilik verdi ve kadın rahata kavuştu. [365]
Kadının Kocası Üzerindeki Hakkı
Kadının kocası üzerindeki hakkının ne olduğu sorulduğunda ResuluIIah (as) şöyle buyurdu: "Kendisi yediği zaman ona da yedirmesi, giyindiğinde onu da giydirmesi, bunu yüzüne vurmaması (başına kakmaması), onu kötülememesi, ayıplarını yüzüne vurmaması ve evin içi hariç kadının sırlarını açığa çıkarmaması kadının erkeği üzerindeki haklarıdır".
Bu hadisi İmam Ahmed ve Sünen kitabı sahipleri rivayet etmişlerdir. [366]
Yalnızca Kocasının İzniyle
Ansabe b. Said tarikiyle Beni Ümeyye'nin azatlısı Hammad'dan, O'nun Velid'in azatlısı Cenah'tan, O'nun da Vasile'den rivayetîyle şöyle gelmiştir: ResuluIIah (as) şöyle buyurdu: "Kadın kocasının malından -onun- izni olmaksızın hiçbir şeyi -helal olarak- alamaz (yani izinsiz alacağı berşey haramdır)".
Bu hadisi imam Süyûti el-Mu'cemu'i Kebir'de Taberant'ye isnad etmiştir. İmam Ahmed bu hadise kitabında yer vermiş ve Tahavî de hadisi rivayet etmiştir. [367]
Müslüman Kardeşinin Evlenme Teklifi Üzerine Bir Diğer Müslümanın Evlenme Teklif Etmesi Helal Değildir
Bir Müslümanın yaptığı evlenme teklifinin üzerine bir diğer Müsiümanın evlenme teklifi götürmesi helal midir?
Bu sorunun cevabı Resuîullah'tan (as) rivayet olunan sahih bir hadiste bulunmaktadır. ResuluIIah (as) buyurdu ki, "bir müslümanın evlenme teklifi daha sonuçlanmadan hemen onun üzerine bir başka Müslüman evlenme teklifi yapamaz ve Müslüman kardeşinin İstediğinin peşinden de gidemez". Bu nedenle dört mezhebin imamları bu hususun haramlığı konusunda hemfikir olduklarını ifade ettiler. Bu, onların fikirlerini içeren metinlerde rivayet
olunmuştur. Ne var ki bu alimler bir Müslümanın istediğine İkincisi gidip talip olacak olursa ikincisinin bu şanlar altında yapacağı nikâh akdinin geçerli olup olmadığı üzerinde ihtilaf etmişlerdir. Burada iki görüş vardır: İkincisinin yapacağı nikâh geçersizdir, sahih değildir. Malik ve Ahmed bu görüştedirler. Nakledilen ikinci rivayette de bunun sahih olduğu savunulmaktadır. Nitekim îmam Ebu Hanife ve Şafiî ise bu görüştedirler. Bir başka rivayette de İmam Ahmed'İn bu akde "sahih" dediği görülmektedir. Birinin kızını istemek demek eğer cevap olumlu ise bir dereceye kadar bu bir akd (sözleşme) sayılır. Bundan dolayı ilk teklif bir akid olup mahremiyete sahiptir, yani o bir nikâhtır, bir evliliktir. Bu antlaşmayı kabul etmeyenler: "Birinci teklif ikinci teklifin yapılmasını haram kılmıştır" diyorlar. İslam alimleri, birinci teklifin üzerine i-kinci teklifi sunanların Allah ve Resulüne asi oldukları konusunda ittifak halindedirler. Bu hususta ihtilaf edenler bu alimlerin bazı arkadaşlarıdır. Bir şeyin günah olduğunu bile bile onda ısrar etmek insanın dinine, adaletine ve Müslümanlarla olan velayetine zararlar açar, onları bozar. [368]
Evliliğin Sorumluluklarını Yüklenebilecek Olan Evlensin
Evliliğin sorumluluklarını yüklenemeyecek olanlar oruç tutsunlar. Burada sözkonusu edilen hikmet nedir?
Resuîullah'tan (as) rivayet olunan şu hadiste bunun cevabını bulabiliriz: ResuluIIah (as) buyurdu ki, "ey gençler sizden evliliğin sorumluluklarına güç yetirebilenleriniz evlensin. Zira evlilik gözleri harama karşı koruduğu gibi cinsiyet organlarını da -harama karşı- korur. Sizden evlenmenin sorumluluklarına güç yeliremeyenler oruç tutsunlar. Oruç onlar için bir koruyucudur".
Nikahın sorumluluklarına güç yetirebilmek demek geçim vasıtalarına güç yetirmek demektir. Yoksa cinsel ilişkiye güç yetirebilmek değildir. Zira hadis cinsel ilişkide zaten güçlü olan kimselere hitab etmektedir. Bundan dolayı oruç onun koruyucusu olsun diye evliliğe gücü yetmeyenlerin oruç tutmalarını emretmektedir.
Acaba malı olmayıp da evlenmek isteyen kimse borçlanarak evlenmeyi arzu edebilir mi? Bu hususta görüş ayrılıkları vardır. Bunlardan İmam Ahmed ve arkadaşlarını sayabiliriz. Allah Azze, "evlenmeye güç yetiremeyenler Allah onları fazlından zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar" buyurmaktadır (Nur 33) ■ Salih erkekler (insanlar) kendilerinin üzerinde bulunan ve yerine getirmek zorunda oldukları gerek Allah'ın gerekse insanların haklarını gözetirler. [369]
Zina Eden Köleler
Efendisinin izin vermediği kölenin evliliği geçersiz midir? Eğer bir köle efendisinin izni omaksızın evlenmişse bu evliliği geçerli değildir. Bu hususta Müslümanların fikir birliği sözkonusudur. Sünen kitaplarmda Resulullah'tan (as) şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu ki, "efendisinin izni olmadan evlenen köleler zina etmiş demektir". Sözleşmeli kölenin de efendisi evlenmeyi uygun görmüşse evliliği geçerlidir. Ebu Hanife, Malik ve Ahmed bir rivayette bu görüşü paylaşmaktadırlar. Bir başka rivayette de tmâm Şafiî ve Ahmed'e göre böyle bir evlilik geçersizdir. Eğer köle evlenmek isterse, efendisi, Allah Azze'nin şu hükmünü uygular: "İçinizden bekarlar, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanlarla evleniniz (veya onları evlendiriniz) eğer onlar yoksul iseler Allah onları fazlından zengin eder" (Nur 32) [370]
Azl (Erkeğin Orgazm Anında Dışarıya Boşalması)
Resulullah'a (as) azilden bahsedildiğinde, "ne? Yoksa yapıyor musunuz?&quo