neslinur
Tue 13 July 2010, 01:11 am GMT +0200
Evlât Fitnedir
Yukarıda, görüldüğü üzere, bir kısım âyetlerde mal ve evlâdın bir kuvvet ve övünme kaynağı, dünya hayatını tezyin edip süsleyen bir nimet olduğu ifâde edilirken, diğer bir kısım âyetlerde de mal ve evlâdın Allah'a yaklaşmada yardımcı olmadığı, aksine "bir fitne" ve-bâzan da daha açık bir ifâde ile- "düşman" olduğubelirtilir:
Meâlen: "Ey iman edenler! Sizi bana yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de çocuklarınızdır. Yalnız iman edip sâlih amelde bulunanların yaptıklarına karşılık mükâfatları kat kat artırılır."[115]
Bu mevzu şu âyette daha sarih olarak ifâde edilir:
Meâlen: "Ey iman edenler! Allah'a ve Peygambere karşı hainlik etmeyin, size emânet edilen şeylere bile bile ihanet etmiş olursunuz. Mallarınızın ve çocuklarınızın aslında bir fitne olduğunu ve büyük ecrin Allah katında bulunduğunu bilin."[116]
Fitne kelimesinin Kur'ân-ı Kerîmde umumiyetle "imtihan" mânâsına kullanıldığını göz önüne alacak olursak mal ve evlâdın dünya hayatındaki gerçek yeri daha iyi anlaşılmış olur. İslâmın hayat telâkkisine göre, gerek hayat, gerek ölüm, "kimin daha iyi ameledeceğini" denemek üzere yaratılmıştır. İnsana maldan, evlâddan, makamdan, sağlık vs.den verilen nimetler, imkânlar, bunların azaltılıp çoğaltılması veya tamamen geri alınması söz konusu imtihanın zarurî şartlarındandır."[117]
Daha önce kaydettiğimiz âyet nokta-i nazarından ise, bunlar, imtihan edilmesi için insana tevdi edilen emânetler durumundadır. Bunları dinin derpiş ettiği şekilde kullanmadığı takdirde insan, bir nevi ihanette bulunarak imtihanı kaybetme durumuna düşecektir. Ebedî hayatini kazanmak için yaratılan insanı, bu gayesinden alıkoyan her şey, gerçek mânâda onun düşmanıdır. Bir imtihan vâsıtası olan mal ve evlâd, kişiyi, şu veya bu şekilde, Allah'a karşı vazifelerini yapmaktan alıkoymak suretiyle hedefinden saptırmış ise ona düşmanlıktan başka ne yapmıştır?
Meâlen: "Ey iman edenler! Eşlerinizin, evlâdlarınızın içinde hakikaten size düşman (olanlar) da vardır. O halde onlardan sakının."[118]
Mal ve evlâdın düşmanlık durumu, İsrâ Sûresinde, Allah'ın emrine isyan eden şeytana tanınan imkânlar arasında kendisine uyan insanların "mallarına ve çocuklarına ortak olması"[119] şeklinde beyan edilir.
İster şeytanın ortaklığı, ister düşmanlık şeklinde ifâde edilsin mal ve evlâdın hangi durumda düşman rolü oynayacağını öğrenmek istersek yine bizzat Kur'ân-ı Kerîmin, bu mes'eleyi de aydınlattığını görürüz, meseleyi üç mühim açıdan açıklayacağız:
1. Gurur ve istiğna vermesi: Yukarıda kaydedilen âyetlerin bir kısmı insanın mal ve evlâd sebebiyle kendini güçlü hissederek boş bir gurur ve istiğnaya düştüğünü ifâde etmektedir. Yine Kur'ân'm ifadesiyle, insan kendini müstağni hissetti mi Allah'a karşı isyan ve azgınlığa düşmektedir.[120]
2. Zikirden alıkoyması: Bâzı âyetler, mal ve evlâdın kişiyi Allah'ı zikirden alıkoyduğunu ifâde eder. Bu, bâzan meşru görünüm taşır:çocukların rızkını te'mîn meşgalesi, onların meselelerini halletmek üzere boğulma derecesine varan meşguliyetler gibi. Bâzan da hiçbir meşru yönü olmaz. Çeşitli âyetler, Allah'ı zikirden alıkoyan bütün durumları reddeder ve gayr-i meşru ilân eder:
"Ey îman edenler! Sizi ne malınız, ne evlâdlarmız Allah'ı zikirden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir."[121]
3.İslâmî terbiyenin verilmemesi: Kur'ân-ı Kerîm, evlâdın İslâmî terbiye üzerine yetiştirilme sorumluluğunu, başta baba olmak üzere ebeveyne tevdi etmektedir. Onların bu vazifeyi ihmalleri, yine Kur'ân'ın ifadesiyle, dünyada da, âhirette de düşman olmalarına sebep olmaktadır. Bu mühim hususu, terbiye ile alâkalı bahiste inceleyeceğimiz için burada bu kadar işaretle yetiniyoruz.[122]