neslinur
Tue 13 July 2010, 01:06 am GMT +0200
Evlâdlar Arası Eşitlik
Kur'ân-ı Kerîmde yer eden ve mevzûmuza giren meselelerden biri de ebeveynin çocuklara karşı eşit davranmasıyla ilgilidir. Yâni ebeveyn, Kur'ân'ın kendilerine yüklediği vecîbeleri çocuklarına karşı yerine getirirken, onlar arasında bir ayırım yapmadan, Allah'ın tâyin ettiği hudud çerçevesinde hareket etmelidir. Bu meselede iki ayrı eşitlik söz konusudur: Kızlarla erkeklerin eşitliği ve erkek-kız, büyük-küçük vs. bütün çocukların eşitliği:
1. Kız-erkek eşitliği: Burada, câhiliyye Araplarının, kız çocukları hakkında taşıdıkları yanlış bir düşünceyi reddetme gayreti vardır. Bu maksadla câhiliyye Araplarımn kız çocukları karşısında besledikleri istiskal edici telâkki ve davranışı tesbît eden ve bunları reddeden âyetlere fazla yer verilir:
"Beğendikleri erkek çocukları kendilerine, kızları da Allah'a mal ediyorlar. O bundan münezzehtir. Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendigi zaman öfkesinden yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü haber yüzünden halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!"[126]
Şu âyette, bu düşüncedeki tezad ve zavallılığa daha sarih olarak dikkat çekilir.
"Demek O, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp da oğullan size verdi öyle mi? Ama Rahman olan Allah'a isnâd ettiği kız evlâd kendilerinden birine müjdelenince, o kimsenin içi gayzla dolarak yüzü simsiyah kesilir. Onlar süs içinde yetiştirilmekte olup da kendini mücâdelede hüccetini açıklayamayan kişiyi mi (Allah'a nisbet ediyorlar)?"[127]
Bir başka âyette istifhâm-ı inkârı suretinde "Allah kızları oğullara tercih mi etmiş? Ne oluyorsunuz? Nebiçim hükmediyorsunuz, hiç düşünmez misiniz?" buyurulur.[128]
Bâzı âyetler, her şeyin, erkek ve dişi çiftler hâlinde Allah tarafından yaratıldığını tesbît ederken diğer bâzı âyetler de Allah'ın dilediğine kız, dilediğine de erkek yerdiğini beyân eder:
"İbret alasınız diye, her şeyi çift çift yaratmışızdır."[129]
"Sizi çift çift yarattık."[130]
"Doğrusu atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan Odur."[131]
"Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir. Yahut hem kız, hem erkek çocuk verir. Dilediğini de kısır kılar. O, alimdir, her şeye kadirdir"[132]
2. Evlâtların eşitliği: Yukarıda belirtildiği üzere Kur'ân-ı Kerîm, alelıtlak kızla erkeğin cinsiyetlerinden gelen bir üstünlük veya mâdunluğa sahip olmadıklarını belirttikten başka, bir babanın evlâdları veya bir evlâdın da ebeveyni arasında hukuk açısından, Allah'ın tesbiti dışında bir tefrik yapmaması gerektiğine dikkat çeker:
Meâlen: "Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin menfaatçe size daha yakın olduğunu bilemezsiniz?"[133]
Bu Kur'ânî uyarının, erkek-kız evlâdların babadan, anne-babanm evlâddan tevarüs edecekleri miras paylarını tâdâd eden âyette gelmiş olması ayrıca dikkat çekicidir. Zira burada taleb edilen adalet ve adem-i tefrik miras haklarında, yâni maddî muamelâttadır. Nitekim yukarıda kaydettiğimiz ifâde:
Meâlen: "Bunlar Allah tarafından tesbit edilmiştir. (Siz kendinize göre değiştirerek zulme düşmeyin.-) Doğrusu Allah alimdir, hakimdir" diyerek sona erer.
Burada, muhataplardan hissi alâkalarda da eşitlik taleb edilmemiş olduğu açıktır. Zira bizzat Kur'ân: "Allah insanın içine iki kalb koymamıştır" buyurmaktadır.[134] Binâenaleyh, bir babanın daha muttaki,'daha saygılı, daha faziletli evlâdını, böyle olmayana nisbetle daha çok sevip takdir etmesi normaldir. Bu davranışı için herhangi bir sorumluluk mevzûbahs değildir. Ancak bu hissî tefriki, . meşru' ve mâkul bir sebep olmadıkça maddî vecîbelerin ifâsına aks ettirmiy e çektir, bu noktada Allah'ın ölçüsünü, hükmünü değiştirmeyecektir. Tefriki meşru kılan sebep, "fısk"dır. Masiyette yardımcı olmamak için, fâsık evlâda, babanın, zarurî gıdasından fazla vermesinin caiz olmayacağı söylenmiştir.[135]
Evlâdlar arasında eşit davranmaya daha fazla açıklık getirmiş bulunan hadîsleri de göz önüne alan İslâm âlimleri, uyulması kesinlikle farz olan miras meselelerinde değil, hediye, ihsan, ikram maddî ihtiyaçlarına harcama gibi ihtiyarî işlerde ve hattâ "tek öpücüğe varıncaya kadar zahire akseden her bir şeyde" bu eşitlik ve âdem-i tefrik prensibine uymanın şart olduğunu dile getirmişlerdir.[136]
Bâzı âlimler, yukarıda kaydedilen "Allah dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir" mealindeki âyette kızın önce zikredilmiş olmasına dayanarak, kız evlâdın daha hayırlı olduğu hükmünü çıkarmış, bir kısım günlük davranışlarda "hilkatten gelen hassasiyetlerine binâen" kızlara öncelik hakkı verilmesi gerektiğini söylemişler ve bunu te'yîd eden hadîsler de kaydetmişlerdir.[137]
Kur'ân-ı Kerîmde yer eden ve mevzûmuza giren meselelerden biri de ebeveynin çocuklara karşı eşit davranmasıyla ilgilidir. Yâni ebeveyn, Kur'ân'ın kendilerine yüklediği vecîbeleri çocuklarına karşı yerine getirirken, onlar arasında bir ayırım yapmadan, Allah'ın tâyin ettiği hudud çerçevesinde hareket etmelidir. Bu meselede iki ayrı eşitlik söz konusudur: Kızlarla erkeklerin eşitliği ve erkek-kız, büyük-küçük vs. bütün çocukların eşitliği:
1. Kız-erkek eşitliği: Burada, câhiliyye Araplarının, kız çocukları hakkında taşıdıkları yanlış bir düşünceyi reddetme gayreti vardır. Bu maksadla câhiliyye Araplarımn kız çocukları karşısında besledikleri istiskal edici telâkki ve davranışı tesbît eden ve bunları reddeden âyetlere fazla yer verilir:
"Beğendikleri erkek çocukları kendilerine, kızları da Allah'a mal ediyorlar. O bundan münezzehtir. Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendigi zaman öfkesinden yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü haber yüzünden halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!"[126]
Şu âyette, bu düşüncedeki tezad ve zavallılığa daha sarih olarak dikkat çekilir.
"Demek O, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp da oğullan size verdi öyle mi? Ama Rahman olan Allah'a isnâd ettiği kız evlâd kendilerinden birine müjdelenince, o kimsenin içi gayzla dolarak yüzü simsiyah kesilir. Onlar süs içinde yetiştirilmekte olup da kendini mücâdelede hüccetini açıklayamayan kişiyi mi (Allah'a nisbet ediyorlar)?"[127]
Bir başka âyette istifhâm-ı inkârı suretinde "Allah kızları oğullara tercih mi etmiş? Ne oluyorsunuz? Nebiçim hükmediyorsunuz, hiç düşünmez misiniz?" buyurulur.[128]
Bâzı âyetler, her şeyin, erkek ve dişi çiftler hâlinde Allah tarafından yaratıldığını tesbît ederken diğer bâzı âyetler de Allah'ın dilediğine kız, dilediğine de erkek yerdiğini beyân eder:
"İbret alasınız diye, her şeyi çift çift yaratmışızdır."[129]
"Sizi çift çift yarattık."[130]
"Doğrusu atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan Odur."[131]
"Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir. Yahut hem kız, hem erkek çocuk verir. Dilediğini de kısır kılar. O, alimdir, her şeye kadirdir"[132]
2. Evlâtların eşitliği: Yukarıda belirtildiği üzere Kur'ân-ı Kerîm, alelıtlak kızla erkeğin cinsiyetlerinden gelen bir üstünlük veya mâdunluğa sahip olmadıklarını belirttikten başka, bir babanın evlâdları veya bir evlâdın da ebeveyni arasında hukuk açısından, Allah'ın tesbiti dışında bir tefrik yapmaması gerektiğine dikkat çeker:
Meâlen: "Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin menfaatçe size daha yakın olduğunu bilemezsiniz?"[133]
Bu Kur'ânî uyarının, erkek-kız evlâdların babadan, anne-babanm evlâddan tevarüs edecekleri miras paylarını tâdâd eden âyette gelmiş olması ayrıca dikkat çekicidir. Zira burada taleb edilen adalet ve adem-i tefrik miras haklarında, yâni maddî muamelâttadır. Nitekim yukarıda kaydettiğimiz ifâde:
Meâlen: "Bunlar Allah tarafından tesbit edilmiştir. (Siz kendinize göre değiştirerek zulme düşmeyin.-) Doğrusu Allah alimdir, hakimdir" diyerek sona erer.
Burada, muhataplardan hissi alâkalarda da eşitlik taleb edilmemiş olduğu açıktır. Zira bizzat Kur'ân: "Allah insanın içine iki kalb koymamıştır" buyurmaktadır.[134] Binâenaleyh, bir babanın daha muttaki,'daha saygılı, daha faziletli evlâdını, böyle olmayana nisbetle daha çok sevip takdir etmesi normaldir. Bu davranışı için herhangi bir sorumluluk mevzûbahs değildir. Ancak bu hissî tefriki, . meşru' ve mâkul bir sebep olmadıkça maddî vecîbelerin ifâsına aks ettirmiy e çektir, bu noktada Allah'ın ölçüsünü, hükmünü değiştirmeyecektir. Tefriki meşru kılan sebep, "fısk"dır. Masiyette yardımcı olmamak için, fâsık evlâda, babanın, zarurî gıdasından fazla vermesinin caiz olmayacağı söylenmiştir.[135]
Evlâdlar arasında eşit davranmaya daha fazla açıklık getirmiş bulunan hadîsleri de göz önüne alan İslâm âlimleri, uyulması kesinlikle farz olan miras meselelerinde değil, hediye, ihsan, ikram maddî ihtiyaçlarına harcama gibi ihtiyarî işlerde ve hattâ "tek öpücüğe varıncaya kadar zahire akseden her bir şeyde" bu eşitlik ve âdem-i tefrik prensibine uymanın şart olduğunu dile getirmişlerdir.[136]
Bâzı âlimler, yukarıda kaydedilen "Allah dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir" mealindeki âyette kızın önce zikredilmiş olmasına dayanarak, kız evlâdın daha hayırlı olduğu hükmünü çıkarmış, bir kısım günlük davranışlarda "hilkatten gelen hassasiyetlerine binâen" kızlara öncelik hakkı verilmesi gerektiğini söylemişler ve bunu te'yîd eden hadîsler de kaydetmişlerdir.[137]