- Evimizden Kalbimize Bakarken

Adsense kodları


Evimizden Kalbimize Bakarken

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Wed 6 June 2012, 07:10 pm GMT +0200
Evimizden Kalbimize Bakarken


Esra Büyücek | Mart 2012 | DİĞER YAZILAR   


    Dekorasyon dergileri, televizyon programları seyirlik evler kurmaya yöneltiyor bizi. Herkes maddi imkanlarının, el becerisinin, zevkinin ölçüsünde bir yarışa dahil ediliyor. Ev yaşanacak bir mekan olmaktan çıkıp, seyir zevki yüksek fakat kullanıma açık olmayan bir mekan haline dönüşüyor. İnsanın sonsuza kadar yaşamak isteyeceği evler inşa ediliyor el birliğiyle.

Ev insanın dünya ve ahiret saadetini inşa ettiği önemli mekanlardan biridir. Evimiz hayata bakışımızı, üslubumuzu, kimliğimizi gösteren bir endam aynasıdır. Hiç farkında olmadığımız arzularımız, bilinçaltına ittiğimiz isteklerimiz evimiz ve alışveriş kültürümüz üzerinden kendini ele verir.

Seyir zevki yüksek ama ruhu yok


Gün geçmiyor ki güzel yaşam/moda dergilerine, ev-dekorasyon konusunda öneriler sunan internet platformlarına bir yenisi eklenmesin. Evleri güzelleştirmek üzere verilen öneriler, stil sahibi bir evde yaşamaya gösterilen özen yükselen bir trend halinde hanımlar arasında yaygınlaşıyor. Herkes maddi imkanlarının, el becerisinin, zevkinin ölçüsünde bu yarışın içine dahil ediliyor. Ev yaşanacak bir mekan olmaktan çıkıp, seyir zevki yüksek fakat kullanıma açık olmayan bir mekan haline dönüşüyor. İnsanın sonsuza kadar yaşamak isteyeceği evler inşa ediliyor el birliğiyle. Bu evlerde yaşayan insan ölümü hatırlayamaz. Sonuç olarak, ortaya evleriyle aşk yaşayan kadınlar çıkıyor ya da aşık olacağı güzellikte eve sahip olamayan mutsuz kadınlar… Gelir seviyesi ne olursa olsun herkes kendini bu yarışın bir parçası gibi hissediyor ve dahası, bir kere seyredilecek bir ev oluşturmak yetmiyor. Arada bir güncelleyerek trendin bir parçası da olmak gerekiyor.

Elbette bu kadar gayret bir de seyirciye ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyaç evlerde misafir ağırlamak yerine, insanın mahremiyet alanı olan evini, oraya ait detayları sosyal medya sitelerinden teşhir etmekle giderilmeye çalışılıyor. Bu eğilimin arka planına baktığımızda rahatlıkla görebileceğimiz ilk şey “mutluluğu ilan ve ifşa” isteğidir. Özünde mutluluğu yakalayamamış, mutluluğun gerçek içeriğinden uzaklaşmış bireyler ne kadar mutlu olduklarını ispat etmek isterler. Daha özgün bir ev, daha stil sahibi eşyalar, hamarat ve mutlu bir kadın! Oysa pahalı mobilyalara, çiçekli tabaklara, puanlı perdelere aşık olan bir kadının mutlu olma ihtimali nedir?

Din’i kuşanmışsak

İşte tam bu noktada tüketirken mutlu olmaya çalışan günümüz insanının şunu hatırlaması gerekiyor: İslâm sadece namaz, oruç gibi rutin ibadetlerden ibaret bir din değil, tüm hayatımızı kuşatan bir yaşam biçimidir. Dindarlık toplumsal alanda da davranışlarımızı kontrol etmek zorundadır. Hayata bakışımızın çerçevesini çizebilmelidir. Yani namaz kılarken de, yolda yürürken ya da alışveriş yaparken de söyleyeceği söz, öğreteceği bir bakış vardır dinin.

İslâm bize tüketirken de ahlâklı olmayı öğretir. Aileyi, yakınları, komşuları hatta diğer canlı varlıkların haklarını gözetmeyi ister. Bize verilen her imkan, azıyla çoğuyla imtihan vesilesidir. Herkes sahip oldukları üzerindeki tasarruf yetkisini doğru kullanmakla yükümlüdür.

Kendimizde eksilenleri tamamlamak görevimiz; bu dünyaya bunun için gönderildik. Evimizi nasıl bir hale getirelim ki içimizde, o evde yaşayan çocukların içinde bir boşluk kalmasın? Ne yapalım ki o evlerde yaşanan güzellikler başka gönüllerde yankısını bulsun ve güzellik dalga dalga yayılsın? Besmele ve selam ile evimize girenler, hiçbir telkine ihtiyaç duymadan muhabbet ve huzuru evimizde nasıl bulsunlar. İşte ardına düşülmesi gereken asıl mesele budur.

Estetik algı insan zihnini etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Gözümüzün gördüğüne kalbimiz meyleder. Bizi tefekküre çağıran manevi bir atmosferin oluşmasına yardım edecek bir dekorasyonun tahmin edilmeyecek ölçüde etkisi vardır yaşam algımıza. İki kişinin yan yana namaz kılamayacağı, üst üste binmiş eşyalarla dolu bir salonda huzurla bir namaz kılmak elbette çok zordur. Dahası bir evin içinde yaşamayı hayal ederken ibadet edeceğimiz aklımıza gelmiyorsa, yani kulluk bizim için dünyadan kâm aldıktan sonra arta kalan zamana sığacak bir hale dönüşmüşse, kendimizi sigaya çekmenin vakti çoktan gelmiş demektir.

Kanaat denen hazine


Eşyaya olan meyli azaltmanın ve hakikat gözüyle bakabilmenin yolu ‘hale razı olmak’tan yani kanaattan geçer. Kişinin içinde bulunduğu durumdan, imkandan razı olmasıdır kanaat. Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurmuşlardı: “Kanaat tükenmeyen hazinedir.”  Tükenmeyen bir hazineye sahip olan bir kimse için yorucu arayışlar içinde ömrü heba etmek elbette söz konusu değildir. Kanaat aynı zamanda kişiyi israf etmekten de alıkoyar. Başta değindiğimiz üzere mümin olmanın su içmemizden yatağa yatışımıza kadar hayatımızın her anını kuşatan bir bütünlük olduğunu anladığımızda, tüketim kültürümüzü de bu ölçüler dahilinde düzenlemek için büyük bir adım atmışız demektir. Zira nimetlerin gerçek sahibini bilen kimse ne daha fazlası için gereksiz bir çabaya girer ne de verilen nimeti sahiplenir. Efendimiz s.a.v. şöyle dua ederlerdi: “Ya Rab! Verdiğin rızıkla beni kanaatkâr kıl ve rızkı benim için mübarek eyle.”

Evlerimizin zekâtı misafirler


Her şeyin zekâtı kendi cinsinden olur. Öyleyse evimizin zekâtı ne olabilir? Elbette misafir ve misafirlere sağlanan imkanlar… Enes ibn Malik r.a.’dan şu hadis-i şerif rivayet olunmuştur: “Evin zekâtı onun içinde misafir ağırlanması için bir oda hazırlamaktır.”

İlim meclislerine, dost sohbetlerine mekan olan evler, Allah için bir araya gelen insanların bereketinden nasiplenir. Kültürümüzde misafir ile yenen yemekten sual olunmayacağı bilinir. Misafire ikram aziz tutulur. Bir su, bir hurma tanesi bile olsa gelen misafir ikramsız gönderilmez. Bu hem müminler arasında muhabbete vesiledir hem de bu evlerde yetişen çocuklar paylaşmayı, insana ve topluma hizmet etmeyi öğrenirler. Gittikçe bireyselleşen dünyada ben yerine biz olmak başka nasıl öğretilir ki? Maneviyat büyüklerimizin nasihatinde olduğu gibi paramız cebimizde, eşyamız evimizde olsun; kalbimizde değil. Müminin evi nezihtir, zariftir. Kendi kalbindeki ferahlıktan nasibini alır. Evlerimizi hem kendimiz, hem sorumlu olduğumuz ailemiz için güzelleştirmek mümkün. Ve bunun yolu para harcamak değil; özen ve muhabbet. Bırakalım evimiz tarz olmasın, trendlere uymasın ama huzurlu olsun. Her akşam koşa koşa geri döndüğümüz dünyadaki cennetimiz olsun.

sümeyra
Thu 7 June 2012, 05:18 am GMT +0200

  Müminin evi nezihtir, zariftir. Kendi kalbindeki ferahlıktan nasibini alır. Evlerimizi hem kendimiz, hem sorumlu olduğumuz ailemiz için güzelleştirmek mümkün. Ve bunun yolu para harcamak değil; özen ve muhabbet. Bırakalım evimiz tarz olmasın, trendlere uymasın ama huzurlu olsun. Her akşam koşa koşa geri döndüğümüz dünyadaki cennetimiz olsun.

    Amin...Bu güzel duaya başka ne denir ?