- Esved B. Yezıd El-Cureşî´nin Zühdü

Adsense kodları


Esved B. Yezıd El-Cureşî´nin Zühdü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Thu 31 December 2009, 02:58 pm GMT +0200
Esved B. Yezıd El-Cureşî´nin Zühdü İle İlgili Haberler

2027. Ebû İshâk´ın rivayetine göre, Esved b. Yezîd, Hac ve Umre kasdıyla seksen defa Mekke´ye gitmiştir.

2028. Rivayete göre Artır b. Meymûn ise hac ve umre için alt­mış defa Kâbeyi ziyaret etmiştir.

2029. Abdullah b. Bişr´in bildirdiğine göre Alkame b. Kays ve Esved b. Yezid beraber hac yolculuğuna çıkmışlar. Esved ibadete çok düşkün olduğu için insanlar dinlenirken o oruç tutar. Yüzünün sarardığını gören Alkame dizlerini döverek; "Bu cesedine neden azap ediyorsun, Allah´tan korkmuyor musun?" deyince, Esved: "Yâ Ebâ Şibil, dayanmak lâzım" diye karşılık vermiştir.

2030. Ali b. Müdrik ise, Alkan´nin oruçlu olan Esved b. Yezîd´e: "Bu cesedine neden azap ediyorsun?" sorusuna, Esved´in "Onun rahatını düşündüğüm için" diye cevap verdiğini nakleder.

2031. Abdurrahman b. Serdan Ebû Kays el-Evdî aynı haberi şöyle rivayet eder; "Esved b. Yezîd çeşitli ibadet ve oruçlarla kendi­sini yıpratır. Alkame ona: ´Bu cesedine neden azab ediyorsun?´ der. O da: ´Bu iş çok ciddîdir´ diye karşılık verir."

2032. Ebû İshâk´ın haber verdiğine göre Hz. Âişe (r.anhâ): "Irak´ta Esved b. Yezîd´den daha iyi bir insan yoktur" demiştir.

2033. Abdullah b. İdrîs´in naklettiğine göre Mâlik b. Miğvel´e bir namaz esnasında tekbir getireceği zaman: "Daha kılacak kaç rekâtın var?" diye sorulur. O da: "Yansı kaldı; o da iki yüz elli re­kattır" der.

2034. Abdülkerim el-Eyâmî der ki: "Bir defa [Mâlik b. Miğ-vel] el-Henedân'ye vardık. Alnında, dizlerinde ve ellerinde secde­nin izlerini gördük. Biraz bizimle oturdu, tekrar namaz kılmaya döndü."

2035. Ebû´l-Ahvas der ki, "Fustât [Kâhire´nin eski ismi]´a gi­den birisi gece [oraya yerleşen sahabenin] arı uğultusu gibi [ibâdet ederken] seslerini işitirlerdi. Ne oluyor şimdi de, onlar böyle Al­lah´tan korkuyorlardı da şimdiki insanlar kendilerinden emin du­ruyorlar."

2036. Mâlik, Talhâ´nın: "Her insan için bir günün zorluğu vardır" dediğini, bunun üzerine kölelerinden birinin ona: "Eğer böyle devam edersen gözlerini kaybedeceksin ve seni yadeyecek bi­rini arar hâle geleceksin" dediğini nakleder.

2037. Salim, Mesrûk´un şöyle dediğini haber verir: "Kişinin kalbi Allah´ı zikrettiği müddetçe çarşıda bile olsa namazda sayılır."

2038. Ebû İshâk, Mesrûk´un hac esnasında secde hâlinde uy­kusunu giderdiğini rivayet eder.[5]

2039. Saîd b. Cübeyr, Mesrûk´un şu sözünü nakleder: "Al­lah´a secde etmekten başka dünyadan bir şeye üzülmem."[6]

2040. Saîd b. Cübeyr kendisi ile karşılaşan Mesrûk´un şöyle dediğini nakleder: "Ey Saîd, yüzümüzü şu toprağa sürmekten, sec­deden başka bir şeye rağbet etmeyelim."

2041. Abdullah b. Murre, Mesrûk´un şöyle dediğini haber ve­rir: "Kişiye ilim olarak Allah´tan korkmak yeter, cehalet olarak da ilmi ile övünmesi yeter."

2042. Süleyman, (el-A´meş) Mesrûk´un, "Bir adam attığı her adımda ya bir sevap alır, ya da bir günah" dediğini nakleder.

2043. Müslim´in rivayetine göre Mesrûk´a şiirden bir beyit so­rulmuş. O da: "Amel defterimde şiir olmasını istemiyorum" demiş­tir.

2044. Abdullah b. Murre, Mesrûk´un şöyle dediğini nakleder: "Hizmetçi para yok, ekmek yok dese de rızkımın geleceğine güve­nim tamdır."

2045. Müslim, Mesrûk´un, ´Her kim Allah´tan korkarsa ona bir çıkış yolu gösterir´[7] âyetini tefsir ederken: "Çıkış yolu verenin de alanın da Allah olduğunu bilmesidir" dediğini nakleder. ´Her kim Allah´a tevekkül ederse ona kâfidir´[8] âyetinde ise şöyle der: "Bu kendisine tevekkül eden herkese yetişeceği anlamına gelmez. Kişi tevekkül eder Allah da onun günahlarına keffaret kılar ya da ecrini arttırır." Âyetin, ´Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir[9] kısmında ise: "Hem tevekkül eden, hem de etmeyenlerle ilgili ola­rak O, emrini infaz eder" der; yine aynı âyetin son bölümü olan ´Her şey için bir ölçü koymuştur´[10] kısmına da: "Her şey için bir ecel biçmiştir" diye tefsir etmiştir.

2046. Müslim, Mesrûk´un şöyle dediğini rivayet eder: "Kişi için ne kadar ilim meclisleri olursa olsun günahlarım hatırlamak ve istiğfar etmek için kendisine yalnız kalacak bir zaman ayırmalı­dır."

2047. İbrahim b. Muhammed der ki: "Mesrûk her Cuma ka­tırına biner; beni de arkasına alır ve Cize mevkiinde bir çöplüğe gi­derdi. Katırını çöplüğün üzerinde durdurur ve İşte dünya altımız-dadır´ derdi."

2048. Haffâf b. Ebû Seria, Mesrûk´un şöyle dediğini nakle­der: "Dünyada en çok gıbta edilecek şey kabirde istirahata çekil­miş ve azaptan emin olan mümindir."

2049. Enes b. Şîrîn, Mesrûk´un hanımının: "Mesrûk namaz kılardı, ayakları şişerdi; ben oturur hâline ağlardım" dediğini nak­leder.[11]

2050. Eş-Şa´bî, Mesrûk´un: "Biriniz kırk yaşma geldiği za­man Allah´a karşı tedbirini alsın" dediğini nakleder.

2051. Süfyân´ın naklettiğine göre bir adam Mesrûk´a: "Ben seni Allah için seviyorum" der. Mesrûk da ona: "Sen Allah´ı sevdi­ğin için, Allah´ı seveni de seviyorsun" der.

2052. Ebû Vâil der ki: "Mesrûk bir su yatağına emir olarak gönderilmişti. Ben de beraberdim. Ondan daha iffetli iyi birisini görmedim. Kendi ihtiyacı olan suyu Dicle´den alırdı."

2053. Eş-Şa´b'nin bildirdiğine göre Mesrûk, bir su yatağına memur olarak gönderilir. Mesrûk, Kûfe´den çıkınca Küfe ehlinin kurrâsı da onu desteklemek için beraber çıkarlardı. Aralarında at üstünde bir de genç vardı. İnsanlar döner, Mesrûk sadece bazı ar­kadaşlarıyla kalır. Genç adam kendisine yaklaşarak şöyle der: "Sen Küfe ehli kurrâlarının başısın. ´En efdali kim?´ diye sorulsa, ´Mesrûk´ derler. ´En âlimi kim?´ denilse, ´Mesrûk´ derler. ´En fakihi kim?´ diye sorsalar yine ´Mesrûk´ diye cevap verirler."

Mesrûk ona: "Bulunduğum görevde bana yardım eder mi­sin?" der. Genç: "Ben aldığım göreve razı değilim ki, nasıl sana yardım edeyim?" der. Genç çekip gidince Mesrûk: "Şu gencin bana yaptığı nasihati hiç kimse yapmadı" der. Sufyân der ki: "Mesrûk bu görevinden dönünce Ebû Vâil kendisine geldi. Mesrûk ona şöyle dedi: ´Beni cehneneme sokacak bunun gibi bir görev almamıştım. Hiçbir müslümana ve zımmîye zulmetmedim amma Resûlullah´ın (sav), Ebû Bekr´in ve Ömer´in sünnetinde olmayan bu işi neden yaptım, bilemiyorum.´ Ebû Vâil: ´Öyleyse seni bu göreve sevkeden kimdi?´ diye sorar. O da: ´Kâdi Şureyh, İbn Ziyâd (Küfe valisi) ve şeytan´ diye cevap verir."

2054. Haris b. Umeyr, Mesrûk´un şöyle dediğim rivayet eder: "Belâ ehli [yâni musibetlere sabreden zâhidler ilâhi rızaya kavuşmak için] kıyamet günü ciltlerinin makasla kesilmesini arzu ederler."

2055. Talha, Mesrûk´un bu konuda şöyle dediğini haber ve­rir: "Belâ ehli [musibetlere sabreden zâhidler] kıyamet günü dünyadaki belâlara karşı mükafaat alacaklarım bildikleri için, dünya­da derilerinin makasla kesilmesini dahi arzu ederler."

2056. Amr b. Meynıûn der ki: "Mescidler, Allah´ın evleridir. Ev sahibi ziyaret edenlere ikram eder."

2057. İbrahim´in rivayetine göre, Meymûn b. Ebû Şebîb sah­te bir para gördüğü zaman onu kırar ve "Seninle bir müslüman al­danmasın" derdi.

2058. Hasan b. Hasan, Meymûn b. Ebû Şebîb´in şöyle dediği­ni nakleder: "Haccâc-ı [Zâlim] zamanında bir gün Cumaya gitmek için hazırlandım. Sonra kendi kendime: ´Niye gidip bunun arka­sında namaz kılayım ki?´ dedim. Bir gideyim, bir gitmiyeyim de­dim ve tereddüt ettim. Sonra gitmeye karar verdim. Evin köşesin­den şöyle bir ses işittim: ´Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrıldığınızda Allah´ın zikrine koşun´[12] Bir defasında da bir kitap yazmaya başladım. Güzel yazıp süslesem yalan söylemiş olurum. Süslemesem kitabım kötü olacak diye düşündüm ve yazıp yazma­makta tereddüt ettim. Terketmeye karar verdim. Evin bir köşesin­de şöyle bir ses işittim: Allah iman edenleri dünya hayatında ve âhirette sabit sözle sağlam yolda yürütür...[13] "

2059. Alkame der ki: "Bir savaşa çıktık; yanımızda, Mesrûk, Amr b. Utbe ve Ma´dad da vardı. Seydan suyu mevkiine geldiği­mizde emirimiz olan Utbe´nin oğlu Amr: ´Eğer bu suyun başında konaklarsak ola ki birileri gelir, bize zulmeder. Öyleyse şu ağacın dibinde biraz dinlenelim ve yemeğimizi de yiyip gidelim´ dedi. Biz de öyle yaptık. Savaşacağımız yere varınca, Amr b. Utbe beyaz bir cübbe çıkarıp giydi ve (Kan bu cübbenin üzerine akarsa daha güzel olur´ dedi. Sonra bir isabet aldı ve elini koyup gösterdiği yerden kan aktığını gördüm. Sonra da Öldü. Akşam oldu soğuk bir geceydi Ma´dad´a kaftanımı verdim, ona sarıldı." İbnu´d-Devrekî der ki: "O da bir yara aldı, ancak küçüktü. Kendisi: ´Yaram küçüktür, fakat Allah bereketlendirir´ dedi. Sonra o da öldü. Alkame bu kaftanı gi­yer ve ´Ma´dad´in kanını görürüm de sevgim artar´ dedi."

2060. A´meş´in bildirdiğine göre: "Alkame b. Kays, Amr b. Utbe ve Ma´dad, Belencer´e [Ermenistanda bir yer] gittiler. Amr b. Utbe dörtbin dirheme bir at satın alır. Kendisine: ´Çok pahalı al­mışsın´ diyenlere şöyle der: ´Benim için her adımı iki dirhem eder.´ [Zira Allah yolunda kullanacağım]"

2061. Abdullah b. Rebî´a´dan rivayet edildiğine göre bir gün Utbe b. Ferkad, Abdullah b. Rebî´a´ya: "Ey Abdullah, kardeşinin oğluna görevinde yardım etmez misin ki o da bana görevimde yar­dım etsin" demiş. Abdullah da: "Ey Amr, babana itaat et" diyerek yanlarında oturmakta olan Ma´dad´a bakmış ve ´Onlara itaat et­me. Secde et ve yaklaş [14] âyetini okumuş [A´meş (bunu okuyunca) secüe etmemiştir.] Amr: "Babacığım ben bir hürüm ve kendi hürri­yetim için çalışırım" demiş. Utbe bundan dolayı ağlamış ve "Yav­rucuğum ben seni Allah için seviyorum ve bir baba evladını nasıl severse öyle seviyorum" demiş. Amr ise: "Babacığını, bana verdiğin yetmiş bini (dînâr-dirhem) istiyorsan işte şurada, al; istemiyorsan bırak beni, onu tasadduk edeyim" demiş ve bir dirhem dahi bırak­madan sadaka olarak dağıtmıştır.

2062. Rivayet edildiğine göre Utbe b. Ferkad, oğlu Amr´a ev­lenmesini teklif eder. O da reddeder. Bunun üzerine Utbe oğlunu Hz. Osman´a şikâyet eder. Hz. Osman kendisini çağırır ve "Seni evlenmekten alıkoyan nedir? Oysa hem Resûlullah (sav) hem Ebû Bekir hem de Ömer evlenmişlerdi. Amr ise şöyle cevap verir: "Kim Resûlullah´ın (sav), Ebû Bekir´in ve Ömer´in yaptığını yapabilir?" Bunun üzerine Hz. Osman: "Öyleyse git, ister evlen, ister evlenme" der.

2063. Isâ b. Ömer´in bildirdiğine göre Amr b. Utbe bir gece atına binerek kabristana varır ve "Ey kabir ehli, sayfalar dürüldü ameller kaldırıldı" der ve ağlamaya başlar. Daha sonra sabaha ka­dar bekler ve sabah namazında hazır bulunur.

2064. Ali b. Salih´in bildirdiğine göre Amr b. Utbe, arkadaş­larının bineklerini otlarken bir bulut onu gölgeliyordu.

2065. Yine aynı rivayete göre, Amr b. Utbe namaz kılarken yırtıcı hayvanlar onu korumuştur.

2066. Amr b. Utbe´nin azadlı kölesi der ki: "Bir gün sıcak bir saatte uyandık. Amr b. Utbe´yi aradık. Onu bir dağda secde halin­de gördük. Bir bulut da onu gölgeliyordu. Beraber gazvelere çıkar­dık. Çok namaz kıldığı için onu bekleyemezdik. Bir gece o namaz kılarken aslan sesi işittik. Hepimiz kaçtık; o namazı terketmedi. Ona: "Aslandan korkmuyor musun?" dediğimizde: "Ben Allah´tan başkasından korkmaktan haya ederim" dedi.

2067. El-A´meş, Amr b. Utbe´nin şöyle dediğini nakleder: "Al­lah´tan üç şey istedim, ikisini verdi; üçüncüsünü de vereceğini ümid ediyorum. Dünyada zahid olmayı, gelip geçen hiçbirşeye aldırmamayı istedim. Namaz için bana kuvvet vermesini istedim, verdi. Bir de şehid olmayı istedim onu da vereceğini ümid ediyo­rum."

2068. Alkame, Muhammed´in yine Amr hakkında şöyle dedi­ğini rivayet eder: "Amr b. Utbe kimseye benzemezdi. Bir gece ça­dırda namaz kılıyordu. Arkadaşı da dışarda kılıyordu. Derken bir aslan gelir, arkadaşının önünden geçerek çadıra girer ve Amr´m ayağına dokunur. Secde etmek istediği zaman secde yerine çömelir. Amr üzerine secde eder. Sabah olunca arkadaşı gelip kendisine aslanın gelişinden sözeder ve ona ayağındaki izini gösterir."

2069. Hût b. Râfi´nin bildirdiğine göre Amr b. Utbe arkadaş­larına hizmet etmeyi şart koşardı. Sıcak bir günde hayvan yayar­ken bazı arkadaşları yanma giderler ve bir bulut tarafından gölge­lendiğini görürler. "Müjde ey Amr" dediklerinde de başkalarına söylememelerini ister.

2070. Oğlu Muhammed´in nakline göre Amr b. Utbe´nin an­ne ve babası onu evlendirmek ister. O da reddeder. Bunun üzerine Hz. Osman´dan yardım isterler. Hz. Osman: "Sen neden evlenmi­yorsun? Oysa Resûlullah (sav), Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer de ev­lenmişlerdi. Ben de evlendim" deyince: "Fakat ben kim? Sizin yap­tıklarınızı yapmak kim?" cevabım alır. Hz. Osman: "Subhânallâh" der ve kötü bir şey görmüşçesine yüzünü kapatır. Kendisini daha fazla sıkıştırınca kabul eder ve Cerîr´in kızı Aliyye ile nişanlarlar. Amr: "Ben bu kadınla konuşmadan evlenmem" der ve kabul eder­ler. Cerîr´in kızını getirirler ve ona: "Benim kadına ihtiyacım yok­tur, fakat annem babam ısrar edince evlenmek istedim. Eğer razı olursan yemen, içmen ve giyinmen bizden olacaktır, o kadar" der. Kız da razı olur ve evlenirler. Evlendikleri gece Amr, namaza du­rur, hanımı da arkasında tâbi olur. Sabaha kadar sürer ve her iki­si de oruç tutar. Çok geçmeden ebeveyni: "Biz seni bize torunlar yapasm diye evlendirdik. Fakat bunun çocuğu olmuyor öyleyse onu boşa" derler. Daha sonra ikinci bir hanım isterler. Onu da görüp aynı şeyleri söyler. Bir müddet sonra birgün bir yere yaslanmış dinlenirken, ailesinden bir kadın hanımına: "Senin çocuğun neden olmuyor? Yaşlandın mı yoksa?" der. Hanımı da: "Kocasız hiç çocuk olur mu?" cevabını verir. Bunu duyan Amr onu boşar. Bunun üze­rine anne ve babası da onu kendi haline bırakır.

2071. es-Süddî, Amr b Utbe´nin amcasının oğlundan şunu nakleder: "Beraber güzel bir otlağa varmıştık. Amr b Utbe: ´Bu ne güzel otlakmış, keşke şimdi birisi Allah için savaşa çağırsa, ben de hemen atıma binip katılsam ve şehid olsam da sonra da buraya ge­tirilip demedilsem´ dedi. Daha o öyle derken birisi işgal edilen bir köy için savaşa çağırdı ve ilk hareket eden de Amr b Utbe oldu. Babası Utbe bu haberi alınca kendisine haber gönderdi. Fakat ye­tişemedi ve şehid oldu. Mızrağı ile işaret ettiği o yere de getirilip gömüldü. Babası Utbe insanlarla beraber başında duruyordu." Süddî´den başka ravilerin anlattıklarına göre önce küçük bir yara almış, "Ola ki Allah bu küçük yarayı benim için mübarek kılar. Be­ni o gömülmek istediğim yere yürüyerek götürün. Eğer yaşarsam kaldırır, götürürsünüz" der. Fakat o yere geldiğinde vefat eder. Al­lah ona rahmet etsin.

2072. Halef b. A´yün´ün rivayet ettiğine göre Bekr b Vâil he­yeti Resûlullah´a geldiğinde Resûlullah (sav) onlara; Kûsş b.Sâ´ıde el-Kıyadî ne yapıyor ?" diye sordu.[15] Onlar da: "Öldü, yâ Resûlullah" deyince Resûlullah: ´Ben onu Ukaz panayırında kırmızı bir deve üzerinde: ´Ey insanlar, toplanın ve söyleyiceklerimi dinle­yip belleyin; her yaşayan ölür, her ölen geçip gider. Her gelen gelir, geçer. Geldiği yer de konulmuş bir beşik, bir tavan akmayan yıldız­lardan bitip tükenmeyen denizlerden ibarettir. Bilin ki gökten ha­berler vardır. Yeryüzünde de ibretler vardır. Yemin ederim Al­lah´ın razı olduğu ve sizin bugünkü dininizin aksine bir din var­dır, dediğini görüyor gibiyim. Sonra bir şiir okudu deyince orada bulunanlardan birisi: "Yâ Resûlullah, eğer izin verirseniz okuduğu şiiri de ben söyliyeyinı" der ve Resûlullah izin verir.

Daha önce geçen asırlarda bizim için ibretler vardır Görüyoruz ki, Ölüme gidenler var, fakat oradan dönenler yok Görüyoruz ki, büyük küçük herkes ölüme koşuyor Ne gidenlerden kimse dönüyor, ne de kalanlardan kimse kalıyor Anladım ki, şüphesiz insanların gittiği yere ben de gideceğim.

2073. Abdullah, Mucâhid´in ´Onların simaları yüzlerinde secde izinden bellidir...[16] âyetini tefsir ederken: "Yani kıyamet gü­nü dünyada çok secde ettiklerinden yüzleri beyaz olacaktır" dediği­ni nakleder.

2074. Süfyân b Uyeyne´nin haberine göre Zer b. Amr b. Zer öldüğünde Amr b. Zer şöyle demiştir: "Ey Zer! Sana olan hüznü­müz arttı. Ne dediğini ve sana ne denildiğini keşke bilsek. Alla-hım, bizim Zer üzerinde hakkımız varsa helal olsun. Taksiratını da affet" Sonra Amr, ´Din gününün sahibidir´ âyetini okur ve "Sâdık­ların kalplerine kimsenin sahip olamayacağı o günün vay haline" der.

2075. Abdullah b. Mübarek, Osman b. Ebî Dehreş´in her sa­bah üzüntü ile kalktığını ve "İnsanlarla beraber (ölüme doğru) gi­diyorum. Başıma ne gelecek bilemiyorum" dediğini nakleder. Ayrı­ca şöyle dediğini de bildirir: "Ben her namazımda taksiratımdan dolayı Allah´tan istiğfar diliyorum."

2076. Muhammeci b. Bişr el-Abdî´nin bildirdiğine göre Müs­lim b. Ca´fer şöyle demiştir: "Dünyaya karşı oruçlu ol, iftarın ölüm olsun ve dünyada sabırla yarasını tedavi eden hasta gibi ol...."

2077. Nadr b. İsmail der ki: "Bir Ramazan gecesinde Amr b. Zerr´in meclisindeydik. Ölümden ve ölüm esnasında hazır buluna­cak azap ve rahmet meleklerinden bahsediyordu. Derken bir genç bir çığlık attı ve yere düştü. Biraz sonra da vefat etti."

2078. Rivayete göre birgün oğlu, Amr b. Zerr´e: "Neden her­kes konuşuyor da kimse ağlamıyor? Fakat sen konuşunca surdan burdan ağlama sesleri işitiliyor" diye sorar. O da şöyle cevap verir: "Yavrum, ücretle tutulan ağıtçının ağlaması ile çocuğunu kaybede­nin ağlaması bir değildir."

2079. Ebû Hayyân et-Teymî, İbrahim et-Teymî´nin şöyle de­diğini nakleder: "Hep sözlerimi amellerime vurup ölçtüğümde ya­lancı olmaktan korkarım."

2080. Muğîre, İbrahim et-Teymî´nin evinde zikrettiğim Ebû Vâil´in de kuş gibi çırpındığını nakleder.

2081. Ebû Mis´ar, İbrahim et-Teymî´nin şöyle dediğini haber verir: "Her beldeyi ehlinden bazıları serlere karşı müdafaa eder. Ebû Vâil´in onlardan olduğunu ümid ediyorum."

2082. Ebû Ca´fer´in haberine göre Ebû Vâil şöyle demiştir: "Yüzbin oğlum olacağına Allah yolunda cihad eden bir tek oğlu­mun olmasını tercih ederim,"

2083. Asım´ın haber verdiğine göre Ebû Vâil´in hurma kamı­şından bir kulübesi vardı. Kendisi ve atı orada barmırdı. Cihada çıkacağı zaman yıkar, tasadduk ederdi. Geri dönünce de yeniden inşa ederdi.

2084. Mansûr, Ebû Vâil´in, ´Allah´a (varmak için) vesile ara­yınız´[17] âyetinde: "Allah´a yakınlaştıracak şeyler amellerdir" dedi­ğini haber verir.

2085. el-A´meş, bir dostun kendisine: "Eğer Allah´a itaat edersek bize isyan edilmez" dediğim haber verir.

2086. Asım, Ebû Vâil´in yatsı namazından sonra alnını yere koyup: "Allahım, eğer beni affedeceksen kereminle affet, eğer azab edeceksen zâlimlere verdiğin azapla azabetme" dediğini rivayet eder.

2087. Ma´rûf b. Vasıl, İbrahim et-Teymî´yi kıssa anlatırken Ebû Vâil´in de dinleyip ağladığını haber verir.

2088. Âsım´ın naklettiğine göre birisi Ebû Vâil´e: "Bazıları Allah mü´minleri de ateşe atacak diyorlar ne dersin?" diye sorar. O da şöyle der: "Andolsun ki cehennem için yapılan mahşer toplantı­sında müminler olmayacak."

2089. Ebû´l-Bahterfnin haber verdiğine göre, birgün bir adam Abdullah b Mes´ûd´a gelerek: "Bazıları akşam namazından sonra mescidde halka kurup oturuyorlar; birisi de onlara komut vererek: ´Tekbir getirin´, Teşbih getirin´ ve ´Hamdedin´ diyor. On­lar da bu komutlara uyarak, ´Allahu Ekber´, ´Subhânallâh´ ve ´Elhamdülillah´ diyorlar" der. İbn Mes´ûd; "Gerçekten öyle mi yapı­yorlar?" diye şaşkınlığını belirttikten sonra: "Bir daha yaparlarsa bana haber ver" der. Kendisine birgün haber verildi. Üzerinde bir kaftan olduğu halde gelip mescidde oturdu. Onların bu harekete başladıklarını görünce ayağa kalktı, sert bir şekilde şöyle der: "Ben Abdullah b. Mes´ûd´um. Allah´a andolsun ki, siz ya kötü bir bid´at peşindesiniz ya da Muhammedin (sav) ashabından ilmen da­ha yükseksiniz." Aralarında bulunan Ma´dad: "Allah´a andolsun ki, biz ne kötü bir bid´at peşindeyiz, ne de ashaptan âlim olduğumuzu iddia ediyoruz" der. Yine aralarında bulunan Amr b Utbe ise: "Ey Ebû Abdurrahman! Biz Allah´a istiğfar ediyoruz" deyince İbn Mes´ûd: "Ne haliniz varsa görün, Allah´a andolsun ki, eğer bir daha yaparsanız yapmakla emrolunmadığımız uzak bir şeyi yapmış olur­sunuz, eğer başkalarını da buna dahil ederseniz tamamen dalalete düşersiniz" der.

2090. Asım, Ebû Vâil´in cariyesi Bereke´ye şöyle dediğini nakleder: "Eğer oğlum Yahya, bu eve birşey getirirse alma fakat başka bir dostum getirirse al." Oğlu Yahya kilise sorumlusu oldu­ğu için Ebû Vâil böyle demiştir.

2091. Aynı rivayete göre Ebû Vâil evinde namaz kıldığı za­man hıçkırarak ağlardı. Bütün dünya kendisine verilseydi başkası görürken bunu yapmazdı.

2092. El-A´meş bir dostunun şöyle dua ettiğini bildirir: "Alla-hım! Eğer bizi kötülerden yazmışsan, bu yazıyı silerek bizi saidlerden yaz. Eğer said olduğumuzu yazmışsan bu yazıyı sabit kıl. Zira kitabın anası yanındadır; dilediğini siler dilediğini sabit kılarsın."

2093. Rivayet adildiğine göre, Suveyd b Şu´be adeta erimiş bir vaziyette hasta yatağında yatıyordu. Hanımı başı ucunda: "Ai­lem sana feda olsun, sana ne yedirelim, ne içirelim?" diye nida eder. O da gizli bir sesle şöyle cevap verir: "Hastalığım uzadı, Al­lah´ın onu eksiltmesini istemem."

2094. Yezîd b. Hayyân, Anbes b. Ukbe´nin secde ederken ser­çe kuşlarının cansız duvar zannederek üzerine konduklarım nakle­der.

2095. Süfyân´ın bildirdiğine göre Haysem, öldüğü zaman kavminin fakirlerinin gömülü olduğu mezarlığa gömülmeyi, vasi­yet etmiştir.

2096. Muhammed b Hâlid ed-Dabbî der ki: "Hayseme b. Abdurrahman´ın nasıl Kur´ân okuduğunu bilmiyorduk. Hastalandı­ğında hanımı başında oturup ağlamaya başladı. Hayseme ona: "Ne ağlıyorsun, ölüm nasıl olsa bir gün gelecektir" der. Hanımı; "Sen­den sonra bana bütün erkekler haramdır" deyince Hayseme şöyle der: "Bütün bunları istemiyorum. Benim korktuğum tek kişi var­dır; o da fasık bir adam olan ve içki içen Muhammed b. Abdurrahman´dır. Zira günde üç defa Kur´ân okunan bu evde içki içilmesini istemem."

2097. ibrahim et-Teymî babasından şöyle bahseder: Babası Yezîd b. Şureyk, Basra´da dörtbin dirheme bir arsa satın alıp üze­rine bir ev yapar. Sonra da dörtbin dirhem kâr ile geri satar. İbra­him et-Teymî babasına: "Babacağım, keşke tekrar Basra´ya dönsek de orada yine böyle bir ev alıp satıp kâr etsen" der. Bunun üzerine babası: "Yavrum, neden öyle diyorsun? Allah´a andolsun ki, ben kâr ettiğim için fazla sevinmedim; bir daha da düşünmüyorum" der.

2098. Süfyân, Ebûl-Bahterî et-Tâî´nin şöyle dediğini nakle­der: "Bir yerde öğrenci olmayı başkalarına öğretici olmaya tercih ederim."

2099. Nadr b. İsmail´in naklettiğine göre, Abdurrahman b. Esved günde yedi yüz rekat namaz kılardı. Buna rağmen ailesinde en az amel eden olarak bilinirdi. Kendisi bir deri bir kemik kalmış­tı. Esved ailesi cennet ehli diye adlandırılırdı.

2100. Haysenıe´nin rivayetine göre Haris b. Kays el-Cûfî şöy­le demiştir: "Âhiret işi oldu mu, dur; dünya işi olduğu zaman, geç. Bir hayır yapmak istediğin zaman erteleme. Namaz kılarken şey­tan gelir de: ´Sen riya olsun diye kılıyorsun?´ derse namazı uzat.

2101. Asım´ın bildirdiğine göre Zer, Ebû Vâil´den daha bü­yüktür, birlikte oturduklarında Ebû Vâil onunla konuşamazdı. Birgün Ebû Vâil´i evinde yalnız başına secdede iken şöyle dediğini işittim: "Allahım, beni bağışla, beni affet, beni affedersen lutfunla affetmiş olursun, azabedersen zulmetmiş olmazsın." Sonra hıçkıra­rak ağlamaya başladı. Çocuğunu kaybeden insanlar gibi ağladı. Başkası görseydi böyle ağlamazdı.

2102. el-A´meş, Ebû Vâil´in şöyle dediğini nakleder: "Ev hal­kı garip olan başka ailelere sofralarında helal taze ekmek yapıp bulundurmalıdır."

2103. İbn İshâk rivayet eder, der ki: "Abdurrahman b. Es­ved, Medine´ye yanımıza geldi. Ayağı sakat birisiydi. Sabaha ka­dar tek ayağı üzerinde durarak namaz kıldı. Yatsı abdestiyle bize sabah namazım kıldırdı."

2104. Yine rivayete göre Abdurrahman b. Esved farz namaz­ları camide kılar; sonra da evine girer, gün boyu namaz kılardı.

2105. Hasan b. Abdullah, Abdurrahman b. Esved´in oruçlu iken ayaklarını suya saldığım haber verir.

2106. Ebû Bekr b. Amir´in haberine göre Abdurrahman b. Esved: "Her kim bir gecede Bakara sûresini okursa cennette ona bir taç giydirilir" demiştir.

2107. Zubeyd der ki: "Abdurrahman b. Esved ile her karşı­laştığımızda: ´Allah´la karşılaşmaya hazır olun´ derdi.

2108. Muhârib b. Disâr, Abdurrahman b. Esved´in şöyle de­diğini nakleder: "Her kim yatsı namazından sonra dört rekat kılar­sa, Kadir gecesindeki dört. rekat gibi sayılır. Kendisine: ´Bunu kim­den işittin?´ dedim. ´Tabi, tam şöyle şöyle olursa, aksi takdirde sa­dece salih bir amelden sayılır´ dedi."

2109. Hilâl b. Habbâb´m haber verdiğine göre, Abdurrahman b. Esved, Âdem b. Nâime´nin azadlısı Ukbe ve Saîd Ebû Hâşim Kûfe´den hac için çıktıklarından dönünceye kadar oruç tutarlardı.

2110. Hammâd b. Ebû Süleyman´ın anlattığına göre birisi Abdurrahman b. Esved´e bir mal teslim eder. Bir müddet sonra Haccac-ı Zâlim adamın malına el kor. Kendisine Abdurrahman b. Esved´in yanında da biraz malının olduğunu söylerler. Haccâc, Kü­fe valisine bir mektup yazarak Abdurrahman b. Esved´i makamına çağırır. Huzuruna girdiğinde: "Sen Abdurrahman b. Esved misin?" diye sorar. Abdurrahman: "Emir beni çağırttığına göre, ismimi de biliyor, sanıyordum" der. Haccâc: "Evet" dedikten sonra: "Falanın senin yanında nesi var?" diye sorar. O da: "İki kese parası var" der. Haccâc: "Başka bir şey yok mu?" diye sorar. O da: "Hayır" der. Haccâc der ki: "Gaybı ve hazırı bilen, Kendisinden başka ilah ol­mayan Allah´a andolsun ki, falanın senin yanında bundan başka bir şeyi yok." Haccâc´ın yemin içtirmesi böyleydi. Abdurrahman: "Rabbime hamdederim ki ben emire yalan söylemedim, onun ben­de sadece iki kese parası var" der. Haccâc: "Bu kabul değil" der ve onu hapse atar. Hapishanenin başında Şam âbidlerinden birisi vardı. Âbid bakar ki, Abdurrahman namaz kıldığı zaman hep ayakta kılıyor; kılmadığı zamanlarda da Allah´ı zikrediyor, teşbih ediyor. Çok geçmeden Şamlı hastalanır ve kendi kendine der ki: "Ben Allah´a vardığımda ne derim? Bu sâlih adam hapiste belki de mazlumdur? Daha sonra Abdurrahman´ı çağırarak, "Haccâc´ı bilir­sin, bana bir söz ver, seni serbest bırakacağım. Eğer iyileşirsem tekrar hapse döner ve bir kurtuluş gelinceye kadar beklersin. Şayet ölürsem zaten sen kendini kurtarmış olursun." Abdurrah­man da bunu kabul eder ve bir kadın elbisesi giyerek iki kadın arasından çıkar. Yolda bir adam katırını getirerek kendisine: "Bin" der. Kadınlardan birisi cevaben: "Biz kadınız, bir ihtiyacımız için gelmiştik. Sağolun, siz binin" der. Adam yine kendisine işaret edince Abdurrahman meseleyi anlar ve katıra binerek evine gelir. Şamlı ölür fakat katırı kimin getirdiği bilinmez.

2111. Ebû´n-Nu´aym en-Nehaî, Abdurrahman b. Esved´in. "Ka´betullah´a bakmak ibadettir" dediğini, haber verir.