hafız_32
Sat 9 October 2010, 06:57 pm GMT +0200
EŞ'ARİYYE
Kelâm metodunu benimseyen ehl-i sünnetin Ebu'l-Hasan el-Eş'-arî'ye mensup kolu. Cem'i «eşâıra»dır. Eş'ariyye mezhebinin ortaya çıkışı sırasında, akaidin en önemli meselelerinden birini teşkil eden Allah'ın sıfatları için birbirine zıd iki görüş ileriye sürülüyordu : Sıfatları kabul eden Selefiyye görüşü ile onların bir kısmını inkâr eden Mu'tezile (veya Muattıla) görüşü. Selefiyyeye, sıfatları kabul etmesi sebebiyle «Sıfâtiyye» deniliyordu. İmam Eş'arî Mu'-tezileden ayrılıp Selefiyyeye geçtikten ve Eş'ariyye mezhebini kurduktan sonra, Selefiyye de dâhil, artık sıfât-ı ilâhiyyeyi kabul eden ehl-i sünnete «Eş'ariyye» denilmiştir. «Eş'ariyye», ehl-i bid'ate mukabil olarak kullanıldığı takdirde Mâtürîdiyyeyi de içine alır[1].[2]
A. Eş'arı Ve Eserleri
Ebu'İ-Hasan Alı b. İsmâîl b. Ebî Bişr İshak, ashâb-ı kiramdan Ebû Mûse'l-Eş'arî'nin (v. 44/665) neslindendtr. Hicrî 260 tarihinde Basra'da doğmuştur. Fıkıhta Hanefiyye, itikadda 40 yaşına kadar Mu'tezile mezhebini.benimsemiş, kelâm ilmini üvey babası Ebü Alî el-Cübbâî'-den (v. 303/916) almıştır.
Eş'arî 300 tarihlerinde Mu'tezileden ayrılmış ve selef akidesine bağlanmıştır. Bazı eserlerde onun Mu'tezileden ayrılışını Ebû Alî el-Cübbâî ile yaptığı bir münazarada hocasının kendisine cevap vere-meyişine bağlıyorlarsa da bu rivayet muteber kaynaklarca doğrulanmamıştir[3]. Her halde Mu'tezile mezhebi, ilmî kemal mertebesine eriştiği bir sırada Eş'arî'yi tatmin edememiş olacaktır ki o, bir Cuma günü büyük Basra camiinde minbere çıkmış ve i'tizal mezhebinden ayrıldığını, bu mezhebin görüşlerini reddettiğini ilân etmiştir. Ebul1-Hasan el-Eş'arî, ömrünün geri kalan 25 yılını Mu'tezİleyi red ve ehl-i sünnet akidesini izah ve isbat ile geçirmiş, tercih edilen görüşe göre 324/936 tarihinde Bağdat'ta ansızın ölmüştür[4].
Eş'arî'nin eserleri hakkında bildiklerimizi şöyle hulâsa edebiliriz : İtizal mezhebinden ayrılmadan önce eser yazdığı ve Mu'tezile prensiplerini tashih ettiği muhakkaktır. Fakat Mu'tezileden ayrıldıktan sonra kaleme aldığı bir çok kitapta eski mezhebinin yanlış ve sakat taraflarını ortaya koymuş, dolayısıyla eskiden yazdıklarını reddetmiştir. Eş'arî'nin hayatı ve eserleri hakkında en güzel bilgileri veren İbn Asâkir'in (v. 571/1176) nakline göre Eş'arî, vefatından dört yi! öncesine kadar kaleme aldığı eserleri «el-Umed -i*^1 » adlı kitabında bizzat tek tek saymış ve neye dair olduklarını da umumiyetle kaydetmiştir. Sayılan 70 civarında olan bu eserler, onun, itizal mezhebinden ayrılışından sonra yazılmıştır[5]. Eş'arİyye âlimlerinden İbn Fûrek (v. 406/1015) bu eserlere, imamın daha sonra kaleme aldığı 27 kitap, İbn Asâkir de 3 eser daha ilâve etmişlerdir. Böylece Eş'arî'nin telifatı nevi itibarıyla 100 civarında oiur. Bazı rivayetlere göre onun eserleri 200 (veya 300) civarındadır. Hanefiyyenin iieri gelen âlimlerinden Kazasker Ebu'I-Abbâs'ın ifadesine göre Eş'arî'nin eserleri 200e yakın olup «el-Mücezu'l-kebir »adlı kitabı bütün eserlerini hulâsa eder[6]. Belki bu rivayetler, eserlerin cilt sayısını nazar-ı itibara almıştır. Zira bu kitapların bir kısmı 10 sayfalık risaleler halinde ise de bazıları Tefsiri gibi [7] cilt imiş.
Eş'arî'nin eserlerini, kaynaklarda zikredilen konularına bakarak, şu guruplara ayırmak mümkündür:
a) Kelâm ilminin bahisleriyle ilgili olan ve ehl-i bid'atı, özellikle Mu'tezileyi reddi hedef alan eserler.
b) Filozoflar, tabiatçılar, dehrîler, Brahrnanlar, Yahudiler ve hı-ristiyanlar gibi İslâm dışı cereyanları reddeden eserler.
c} İslâmî ve gayr-ı islâmî mezheplerin görüşlerini aynen (red-detmeksizin) nakleden Makalât kitapları.
d) Tefsir, hadis, fıkıh ve diğer islâmî ilimler sahasında meydana getirdiği eserler.
İmam Ebu'l-Hasan el-Eş'arî'nîn kaleme aldığı bunca eserden bize intikal edebilen ve bugün elimizde bulunanlar maalesef pek azdır. Onun, 70 cild olduğu söylenen tefsirinin bazı cildleri hicrî 8. asırda hâlâ mevcud iken bugün bu eserden elimizde hiç bir şey yoktur [8]. Eş'arîye ait bugün mevcud olan eserler şunlardır:
1) el-İbâne an usûli'd-diyâne : İtizal mezhebinden çıktıktan sonra Eş'arî tarafından ilkin kaleme alındığı sanılan bu eser, başta ehl-i hadis (selef) akidesini hulâsa ettikten sonra, nübüvvet bahisleri dışında, kelâmın hemen bütün önemli konularına temas eder, bu konularda ehl-i bid'atın görüşlerini çürütür[9].
2) el-Lûma1 fî'r-reddi alâ ehli'z-zeyğı ve'l-bida':
Kelâm ilminin bazı ilahiyat bahisleriyle imamet meselesini ele alır. Kelâmî bir üslûb taşır .
3) Risale fî îstihsâni'l-havd fî ilmi'l-kelâm :
Akaid sahasında kelâm metodunu kullanmanın cevazı hakkında 11 sayfalık bu risaleden daha önce bahsetmiştik (bk. s. 24) [10].
4) Makalâtu'l-İslâmiyyîn: Hiç bîr tenkide tâbi tutmadan İslâm fırkalarının (ehl-i bid'atin) görüşlerini nakleder. Ehi-i sünnet akidesinin de esaslarını sayarak bunlara bağlılığını ifade eder. Eserin ikinci kısmı keiâm ilminin bazı ince meselelerine tahsis edilmiş olup bilhassa Mu'tezilenin bu meseleler hakkındaki görüşleri sıralanır. Esere ilâve olunan üçüncü bir kısım ise Allah'ın esma ve sıfatlan hakkındaki ihtilâflara dairdir [11].
5) Bâbu'l-ebvâb (Debend, Demirkapı) âlimlerine yazdığı risale. Eş'ari bu risalede ehl-i sünnet akidesini selef açısından anlatmıştır[12].
6) Bunlardan başka iki küçük risale[13].[14]
b) Eş'ariyye Mezhebi
İmam Ebu'l-Hasan el-Eş'arî'nin fıkıhta tâbi olduğu mezhep hakkında âlimler ihtilâf etmiştir. Bazıları, onun kelâmı görüşlerini kendisinden sonra başarı ile yayan Kâdî Ebû Bekr el-Bâkıllânî'nin (v. 403/ 1013) Mâliki oluşuna bakarak kendisine de Mâliki demiş. Tâcüddîn es-Sübkî (v. 771/1370) gibi Şâfiîler de onun Şafii olduğunu savunmuştur[15], Büyük tarihçi Makrîzî (v. 841/1441), onun Hanefî olduğunu söylemiş, M. Zâhid el-Kevserî (v. 1371/1952) gibi muhakkıklar da, Eş1-arî'nin, itizal mezhebinde iken tabii olarak Hanefî olabileceğini gözi önünde bulundurarak (çünkü Mu'tezile, fıkıhta umumiyetle Hanefîdir) amelde Hanefî olduğuna hükmetmiştir. Her halde doğruya en yakın olan da budur. Nitekim Hanefiyye ulemâsını konu edinen tabakat kitapları Eş'arî'yi fıkıhta kendi mensuplarından, itikadda da Eş'ariyye mezhebinin reisi olarak zikrederler [16]. Şüphe yok ki diğer fıkıh mezheplerinin, büyük imama sahip çıkmalarının sebebi, onun, akaid sahasındaki şöhreti ve muvaffakiyetidir.
Eş'arî'nin akidesine gelince, kaynaklar, onun bir bid'atçı olmadığını, yeni bir mezhep getirmediğini, kendisinden önceki ehİ-i sünnet ve'l-cemâat akidesini şerh ve izah ettiğini kaydeder[17]. Nitekim bizzat kendisi el-İbâne"sinde şöyle der:
«Bizim kabul ettiğimiz görüş ve benimsediğimiz mezhep şundan ibarettir: Aziz ve celil olan Rabbimizin Kitabına, Peygamberimiz (s. a.)İn sünnetine, sahabe, tabiîn ve hadis imamlarından rivayet olunan şeylere tâbi olmak. Evet biz bunlara bağlanıyor, sığınıyoruz. Hususiyle Ahmed b. Hanbel'in (yüzü ak, derecesi yüksek, mükâfatı bol olsun) akidesini benimsiyor, onun görüşlerine muhalefet edenleri reddediyoruz. Çünkü o, faziletli bir imam ve kâmil bir üstaddı. Cenabı Hak onun sayesinde hakkı izhar ve sapıklığı izâle etti, doğru yolu açıkladı; bid'atçıların bid'atını, sapıkların çarpık görüşünü ve şüphecilerin tereddüdünü bertaraf etti. Allah, o eşsiz öndere, o büyük dosta ve bütün müslüman imamlara rahmet eylesin» [18].
Bu ifadelere göre İmam Eş'ari itikadda tam bir selefi olmalıdır. Ancak onun, akaid meselelerini ele alış tarzında kelâmî bir istidlali (metodu) sezmemek mümkün değildir. Ayrıca onun seleften ayrılan görüşleri de tesbit edilmiştir[19]. el-İbâne'sinde sıfât-ı haberiyyeyi tevil etmiyorsa da bugün elimizde bulunmayan diğer eserlerinde bunları tevil cihetine gittiği rivayet edilmektedir[20].
îbn Kesir (v. 774/1373), Eş'arî'nîn ilim hayatında üç merhale geçirdiğinin kabul edildiğini söyler. Birincisi itizal halidir ki bilâhare bundan vazgeçtiği muhakkaktır. İkincisi hayat, ilim gibi 7 aklî sıfatı isbat edip vech, yed gibi haberi sıfatları tevil ettiği devre. Üçüncüsü de bütün sıfatları, teşbihe düşmeksizin, selef metodu üzere isbat etme devresi[21]. Burada önemli olan husus, Eş'arî'nin bu son iki fikrî telâkkisinden hangisinin onun son kanaati olduğudur. Onun kurduğu kelâm mektebinin mensupları bilâhare tevili kabul ettiğine bakılırsa kendisinin de tevili benimsediğini söylemek mümkündür.
Öyle anlaşılıyor ki Ebu'l-Hasan el-Eş'arî (v. 324/936), itizal .mezhebinden ayrılırken o zamanın ehl-i sünnetini teşkil eden Selefiyye-yi, selef yolunun çilesini en çok çeken Ahmed b. Hanbel'in mezhebini benimsediğini ilân etmiş, böylece muhafazakâr zümrelerin itimadını kazanmıştır[22]. O, bir çok akide meselesinde selefe uymuş, nakli esas almış; bunun yanında akla da önem vermek suretiyle Mutezilenin en kuvvetli silâhı olan «kelâm metodu»nu benimsemiş ve bunu kendilerine karşı kullanmıştır. Eş'arî, Mu'tezileden başka, nas-ları yanlış anlayan, kaba görüşlü Haşviyye ve îvlüşebbihe ile de mücadele etmiş ve akaid konularında aklı hâkim kılan görüş ile onu mahkûm edip nakli yanlış anlayan görüş arasında mutedil bir yol takibet-miştir.
Eş'arî'nin (Allah rahmet eylesin) 200 civarındaki eserinden bize intikal edebilen el-İbâne, onun akidesini gayet güzel bir şekilde hulâsa eder. O, 80 sayfa tutan bu risalesinde, Mu'tezilenin aksine, sıfât-ı Hâhiyyeyi, ru'yetullahı, şefaati, kabir azabını ve diğer âhiret hallerini kabul eder, kulların fiillerini Allah taâlânm yarattığını (kaderi) isbatlar, mürtekib-i kebîre konusunda Havâric ve Mu'tezileyi reddeder, hilâfeti ehl-i sünnet anlayışıyla anlar, ashâb-ı kiram hakkında nezih ifadeler kullanır. Mu'tezile ile Selefiyye arasında önemli bir ihtilâf ve mücadele konusu olan «kelâm» meselesine gelince, Eş'arî, el-İbâne ve el-Lûma'ında hiç bir ayırım yapmadan kelâmullahın gayr-ı mahlûk olduğunu söyler ve uzun uzun istidlaller yapar[23]. Fakat onun akidesini nakleden müellifler, kendisinin, kelâmullahı nefsî ve lâfzî diye ikiye ayırdığını, nefsî kelâma gayr-ı mahlûk (kadîm} deyip diğerini mahlûk telâkki ettiğini zikrederler[24]. Nitekim Eş'ariyye mektebi de kelâm meselesini aynı şekilde izah eder. Muhtemeldir ki onun bu ayırımı yapan eserleri bize intikal etmeyen kitapları arasındadır veya bu İnce görüş Mâtürîdiyyeden alınıp Eş'arî ve ekolüne nisbet edilmiştir.
Ehl-i sünnet kelâmının iki büyük kurucusundan biri olan İmam Ebu'l-Hasan el-Eş'arî'nin akidesi, kendisinden sonra, mensupları tarafından devam ettirilmiştir. Ancak gittikçe inkişaf eden Eş'arî mektebinin telâkkileri ile İmamın akidesi arasında bazı farklar da teşekkül etmiştir. Meselâ sıfât-ı haberiyye, İmamın bugün elimizde mevcud eserlerinde te'vile tâbi tutulmamış, hatta te'vil reddedilmiştir. Bu tutum kendisinden sonra Bâkıllânî'de de devam etmiş, fakat İmâ-muTHaremeyn el-Cuveynî (v. 478/1085), talebesi Gazzâlî (v. 505/ 1111) ve daha sonraki Eş'arî âlimleri te'vili rahatlıkla benimsemişlerdir[25]. Şehristânî (548/1153), bu değişikliklerin bir kısmına temas etmiştir[26].
Eş'arîye, muarızlarının bir hilesi olarak, aslında kendisinin benimsemediği bazı görüşler nisbet edilmiştir. Hafız İbn Asâkir (v. 571/1176), «Tebyînu kezibi'l-mufterî fî mâ nusibe ile'l-İmâm Ebî'l-Hasan el-Eş'arî eserini bu iftiraları ortaya,çıkarmak maksadıyla kaleme almıştır[27]. Muhakkik M. Zâhid el-Kevserî şöyle der: «Eş'arî'nin eserleri pek çoksa da onlara ait sağlam nüshalar bulmak çok güçtür. el-İbâne'nin tab'ı güvenilir bir nüshadan yapılmamıştır. Onun adıyla neşredilen «Makalât» hakkında da hüküm vermek zor. Zira bu eserlere ait olmak üzere bugün mev-cud olan bütün nüshalar, ne adına ne de şahsına itimad edilemiyecek Haşviyye ileri gelenlerinden birinin elinde bulunan bir ana nüshaya dayanır. Hatta şöyle diyeceğim : Şayet adı geçen bu iki kitap bugünkü şekilleriyle orijinal olsalardı Haşviyye zümresinin Eş'arî'ye karşı beslediği malûm düşmanlığa lüzum kalmazdı»[28].[29]
C. Eş'ariyye Eserleri
Ebu'l-Hasan Alî b. İsmâîl el- Eş'arî'nin (v. 324/936) kurduğu kelâm mezhebini kendisinden sonra bir çok âlim devam ettirmiştir. Kaynaklar bu bilginlerin bir çoğunu tercüm-i halleriyle birlikte zikreder[30]. Asrımıza kadar kelâm ilmi ile alâkalı olarak Eş'arî âlimlerinin meydana getirdiği eser çoktur. Ehl-i sünnet zümrelerince tanınan ve okunan kelâm kitaplarının büyük çoğunluğu Eş'arîlere aittir. Hatta İslâm ülkelerinin çoğunda «ehl-i sünnet» denilince Eş'arî'ler (el-Eşâtra) akla gelirmiş[31]. Kitabımızın baş tarafında «Akaid ilminin geçirdiği merhaleler» anlatılırken söz konusu ettiğimiz bilginlerin çoğu Eş'-rî'dir : Bâkıllânî (v. 403/1013), Cuveynî (v. 478/1085), Şehrıstânî (v. 548/1153), Razı (v. 606/1210), Âmidî, (v. 631/1233), Beydâvî (v. 685/ 1286), Teftâzânî (v. 793/1390), Devvânî (v. 908/1502) gibi. Bu zevatın eserlerini de özellikleriyle birlikte orada zikrettiğimizden burada tekrarına lüzum yoktur. [32]
[1] eş-Şehristâni, el-Milel, I, 92-93; Ahmed Cevdet, Mukaddime-i İbni Haldun Terceme5İ, III, 69 (kendi notu); İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, I, 110.
[2] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:135.
[3] Konusu «ıhve-i selâse (üç kardeş)- meselesi diye bilinen bu münazaradan, Eş'arî hakkında en güzel eseri (Tebyînu kezibi'l-müfteri) yazmış bulunan İbn Asâkir bahsetmemiş, aynı şekilde Makrîzî el-Hıtat'ında, Sübkî Taba-kat'mda ve Zebîdî İhya' Şerhinde sözü edilen münazaraya temas etmemiştir. Buna mukabil Şehristânî el-Müel'inde (I, 93), Kuraşî, el-Cevâhiru'1-mudıyye'sinde (H, 247), Teftâzânî Şerhu'l-Akaid'inde (s. 16) bu rivayete yer vermişlerdir.
[4] İbnu'n-Nedîm, el-Fihrist, s. 231; eş-Şehristânî, ag.e., I, 93; el-Kuraşî, ag.e., I, 353-354, II, 247-248; es-Sübkî, ag.e., III, 347-349; el-Makrîzî, ag.w. II, 359; ez-Zebîdî, ag.e., II, 3-4.
[5] İbn Asâkir, Tebyîn, s. 128-134. Müsteşrik Ritter'in aynı kaynağa dayanarak bu eserleri Eş'arî'nin itizal devresine nisbet edişini akıl almıyor (bk. İ.A. IV, 390). Halbuki eserlerin çoğu, zikredilen konularından apaçık anlaşılacağı üzere, Mu'tezileyi redde dairdir. Ayrıca İmam Eş'arî, 21. olarak zikrettiği «el-Cevâ-bât fî's-sıfât. adlı eseri hakkında şöyle diyor: »Bu kitapta, daha Önce Mu'tezile mehzebini teyid için telif ettiğimiz emsali bulunmaz bir kitabımızı reddettik. Bilâhare Allah Taâlâ bize hakkı gösterdi de eseki görüşümüzden rucû ettik. Bu eserde o görüşümüzü nakzedip yanlışlığını ortaya koyduk» (ag.e., s. 131).
[6] İbn Asâkir, ag.e., s. 135-136, 139-140; es-Sübkî, ag.e., III, 359-361.
[7] el-Lûma', RJ. Mccarthy neşri, Beyrut, 1953, 83 sayfa.
[8] Hafız İbn Asâkir tv. 571/1176), Eş'arî'nin «Tefsîru'l-Kur'an. mukaddimesinden bir buçuk sahife kadar bir parçayı eserinde nakletmiş (Tebyîn, s. 137-139), Tâcuddîn es-Sübkî (v. 771/1370), tefsirin birinci cildini okuduğunu söylemiş (Tabakat, III, 355-356), Zâhİd Kevserî (v. 1371/1952) ise hayli aramalara rağmen kütüphane ve kataloglarda bu esere dair bir ize tesadüf edemediğini kaydetmiştir (Tebyîn, s. 136, dn. 1).
[9] el-İbâne Haydarâbâd ve Kahire'dç basılmıştır; bendeki nüsha: Kahire,
Münîriyye baskısı, ts-, 70 sayfa.
[10] Bu risalenin, Eş'arî'nin Mu'tezilî devresine ait olması da muhtemeldir. Risale el-Lûma' ile birlikte neşredilmiştir, s. 87-97. Dr. Talât Koçyiğit, bu risaleyi, Haydarâbâd, 1344/1928 baskısından türkçeye çevirmiştir, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1960, VIII, 165-174.
[11] Makalâtul-İslâmiyyin, Ritter neşri, İstanbul, 1928-1933, 611 sayfa.
[12] Bu risalenin aslı Topkapı Sarayı Revan Köşkü Kütüphanesinde, 510 numarada kayıtlıdır. Kıvâmuddİn (Burslan), risalenin aslını ve türkşe tercümesini neşretmiştir (İlahiyat Fakültesi Mecmuası, sy. 7, s. 154-176, sy, 8, s. 50-108; arapça metin, s. 80-108).
[13] bk. Î.A. IV, 391.
[14] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:135-138.
[15] es-Sübkî, ag.e., II, 352, 366-367; ez-Zebîdî, İthaf, II, 4,
[16] el-Makrîzî, el-Hıtat, II, 359; el-Kevserî, Tebyîn haşiyesi, s. 117-118. dn. 1; el-Kuraşî, el-Cevâhirul-mudıyye, I, 353-354, II, 247-248.
[17] İbn Asakir, Tebyîtı, s. 118; es-SÜbkî, ag.e., II, 365, 367, 374, 397; ez-Zebîdî, ag.e., II, 7.
[18] el-Eş'ari. el-İbâne, s. 8; İbn Asâkir, ag.e., s. 157-158.
[19] bk. İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, I, 110-113.
[20] Eş'arî, el-İbâne'sinde, -istiva, vech, aynı gibi sıfât-ı haberiyyeyi tevil etmeksizin, fakat teşbihe de düşmeksizin Allah'a nisbet eder, bunların teviline karşı çıkar (s. 31-39). Ayrıca Jkendi eserlerini bizzat kendisi sayarken sıfât-ı haberiyyeyi isbat eden bir eser telif ettiğim zikreder, (bk. İbn Asâkir, ag.e-, s. 129). Eş'arî'den gelen diğer bir rivayete göre o, bu sıfatları tevil etmiştir (bk. El Beyâzî, İşârâtu'l-merâm, s. 186-189). Muhammed Ebû Zehra, Eş'arî'nin, sıfât-ı haberiyyeyi el-Lûma' adlı risalesinde te'vil ettiğini söylüyorsa da bendeki nüs-lıada böyk- bir ibare bulamadım (bk. Ebû Zehra, el-Mezâhib, I, 305-306).
[21] İbn Kesir'den naklen ez-Zebîdî, ag.e., II, 4.
[22] M. Zâhid el-Kevseri'nin Eş'arî hakkında benzer bir kanaati için bk. et-Tebyin, s. 117-118, dn. 1.
[23] bk. el-İbâne, s. 19-31; el-LÛma', s. 15-23.
[24] bk. eş-Şehristânî, el-Milel, I, 96; İbn Asâkir, et-Tebyîn, s. 150.
[25] bk. el-Bâkıllânî, et-Temhîd, s. 258-262; el-Cuveynî, el-İrşâd, s. 155-164; el-Gazzâlî, el-tktisad, s. 41-60; et-Teftâzânî, Şerhu'l-Makasıd, II, 49-50.
[26] eş-Şehristânî, el-Milel, I, 95-100.
[27] es-Sübkî de bu iftiraların bir kısmına temas etmiş ve onları redde
[28] el-Beyâzî, İşârâtu'l-marâm mukaddimesinde, s. 7. çalışmıştır (et-Tabakat, III, 384-385, 406-420, 423-437).
[29] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:138-141.
[30] bk. Msl. İbn Asakir, ag.e., s. 177-331; es-Subki, ag.e., 11, 368-373.
[31] ez-Zedibi, İthaf, 11, 6.
[32] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:142.