Eslemnur
Tue 19 October 2010, 12:43 pm GMT +0200
III- Eş Ve Çocukların İhtiyaçlarını Karşılamanın Sevabı:
İhtiyaçları karşılamak, eğitim faaliyetlerinde özellikle de şer'î kaynaklı olduğu zaman iyi bir tesir bırakır. Yüce Allah şöyle buyurur:
"İmkânı geniş olan, nafakayı güç ve imkanına göre versin."[28]
Buna göre harcamalarda israf, savurganlık ve cimrilik yapılamaz; orta yolu tutmak gerekir. Aynı zamanda bu, gelişmekte olan çocuğu normal harcamaya ve iyi bir ev ekonomisi idaresine alıştırmak demektir, insanları nafakaya teşvik eden, bundan dolayı sevap kazanacağını hatta bunun bütün sadakaların başında geldiğini ifade eden birçok hadisler bulunmaktadır:
Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Bir dinar var ki Allah yolunda harcarsın. Bir dinar var ki bir köleyi hürriyetine kavuşturmak için harcarsın. Bir dinar var ki bir fakire/miskine sadaka olarak verirsin. Bir dinar da var ki ailen için harcarsın. Bunların en büyüğü de ailene harcadığındır."[29]
Sa'd b. Ebî Vakkas'dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ailene yaptığın her harcamadan hatta karının ağzına koyduğun lokmadan bile sevap kazanırsın."[30]
Ebu Hüreyre'nin
"Ya Rasûlallah! Hangi sadaka daha faziletlidir?" sorusuna Peygamber (s.a.v.) şu cevabı vermiştir:
"Malı az olan kimsenin güç ve takati nisbetinde verdiğidir. Sen geçiminden sorumlu olduğun yakınlarından başla!"[31]
Mikdâm b. Ma'dikerib'den sağlam bir isnadla rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a,v.) şöyle buyurmuştur:
"Kendine yedirdiklerin senin için bir sadakadır. Çocuğuna yedirdiklerin senin için bir sadakadır. Eşine yedirdiklerin senin için bir sadakadır. Hizmetçine yedirdiklerin senin için bir sadakadır."[32]
İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sizden birinizin kederli ve üzüntülü olarak ölmesi, Allah katında, Allah yolundaki bin kılıç darbesinden daha faziletli olur."
Ebu Hanife'nin Müsned'inde rivayet ettiği bu hadisin şerhinde Aliyyül-Kârî şunları söyler:
"Hadiste geçen kederli ve üzüntülü ölmenin manası, farz-ı ayın olan geçim ve helal kazanç edinmesini hissederek ölmek demektir. "Allah yolundaki bin kılıç darbesinden daha faziletli" oluşu da, bunun genellikle farz-ı kifaye olmasından dolayıdır.
İbn Abbas'dan "Helâl istemek cihad'dır."
Îbn Mes'ûd'dan "Helal istemek bir farizadır."
Enes'den de "Helal istemek her müslümana vaciptir" ve "Kim helali aramada yorularak ölürse, mağfiret olunmuş olarak ölür" sözleri rivayet edilmektedir."[33]
Îbn Ömer'den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Elde ettiği rızkı boşa harcaması kişiye günah olarak yeter."[34]
Hz. Ömer, çocuklarına helal kazanç aramasını oğluna öğütlemektedir.
el-Hasen rivayet ediyor: Hz. Ömer, birgün Medine sokaklarında yürürken önünde kâh oturan, kâh ayağa kalkan bir kız çocuğu gördü. Ömer (r.a.):
"Ey zavallı kadın! Kimin bu çocuk?" deyince, oğlu:
"Ey Mü'minlerin emiri! Bu senin kızlarından biridir" dedi. Hz. Ömer:
"Nesi var?" diye sorunca, oğlu:
'Yanında olan (beytü'1-mal) dan ona birşey 'vermedin" cevabını verdi. Bunun üzerine Ömer (r.a.) şöyle dedi:
"Sen âciz misin? Kızları için insanların çalışarak kazandıkları gibi, sen de kazanasın diye ona birşey vermemiştim. Allah'a yemin ederek söylüyorum, bu hususta seninle başka bir müslüman arasında fark yoktur; eşitsiniz. Benimle senin aranda (müracaat kaynağı olarak) Allah'ın kitabı var."
Râvî el-Hasen der ki:
"Vallahi Ömer, mücadele sonunda haklı olduğunu ona gösterdi."[35]
Burada eşin, kocası ve çocukları için yaptığı harcamanın sevabını hatırlatmak da uygun olacaktır:
Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) bir sabah geldi ve mescidde bulunan kadınlara şöyle seslendi:
"Hanımlar! Ben, akıl ve din bakımından sizden daha eksik ve zayıf kimse görmedim. Gördüm ki, kıyamet gününde ateş ehlinin çoğunu siz kadınlar oluşturmaktasınız. O halde gücünüz nisbetinde Allah'a yaklaşınız." Kadınlar içinde Abdullah b. Mes'ûd'un karısı da bulunuyordu. Hemen kalkıp gitti ve Rasûlüllah'tan duyduklarını kocasına anlattı. Zinet eşyasını eline aldı. Kocası İbn Mes'ud:
"Zinetleri nereye götürüyorsun?" dedi. Karısı:
"Bunu infak etmekle Allah'a ve Rasûlü'ne yakın olacağım" dedi. Bunun üzerine İbn Mes'ûd şöyle dedi:
"Vah! Gel de onu bana ve çocuğuna tasadduk et. Zira bizim ona ihtiyacımız var." Karısı:
"Hayır, Rasûlüllah'a gideyim" dedi. Kadın gitti, Rasûlullah ile görüşmek üzere izin talebinde bulundu. Orada bulunanlar
"Ya Rasûlallah! Görüşmek için Zeyneb izin istiyor" dediler. Rasûlüllah'ın (s.a.v.)
"Hangi Zeynep'tir o?" sorusuna
"İbn Mes'ûd'un karısıdır" cevabı verildi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.)
"Ona müsade ediniz." buyurdu. O da Rasûlüllah'ın (s.a.v.) yanına geldi ve şöyle dedi:
"Ya Rasûlallah! Ben senden bir söz işittim. Ibn Mes'ûd'a vardım, duyduklarımı ona anlattım. Allah'a ve sana yakın olabilmek ve Allah'ın beni ateş ehlinden kılmaması için tasadduk etmek üzere zinetlerimi almıştım. Hemen o esnada Ibn Mes'ûd bana
"Onu bana ve çocuğuna tasadduk et. Çünkü bizim ona ihtiyacımız var." dedi. Ben de
"Hayır, Rasûlullah'a bir danışayım" demiştim. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Onu kocana ve oğluna tasadduk et. Çünkü onlar ona lâyıktır; ihtiyaçları vardır."[36]
Bir rivayette "Kocana ve oğluna tasadduk etmen, tasadduk edeceklerinin en uygunudur" şeklinde, bir diğer rivayette de
"Evet onlar için, yakınlık ve sadaka olmak üzere iki sevap vardır" şeklinde gelmiştir.[37]