- Ermeni meselesi küresel bir sorun mu

Adsense kodları


Ermeni meselesi küresel bir sorun mu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 1 August 2012, 11:59 am GMT +0200
Ermeni meselesi küresel bir sorun mu?
İbrahim BARAN • 83. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


1915 yılında Osmanlı coğrafyasındaki Ermeniler’in sürülmesine ilişkin çıkarılan tehcir kanunu ve sonrasında yaşananlar defalarca kez Türkiye’nin önüne sürüldü. Dergiyi baskıya göndermek üzere çalışırken, bu kez tıpkı daha önce de olduğu gibi “soykırım yasa tasarısı” Fransa ulusal meclisinden geçti. Maalesef bu ne ilk ne de son olacak. Batı Ermeni kartını Türkiye’ye karşı her zaman hazır tutuyor. Tarihçiler işin böyle olmadığının altını ısrarla çizerken, meselenin günümüzdeki muhatabı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı “arşivlerimizi açalım, her şey gün yüzüne çıksın” derken Batılı devletler ısrarla neredeyse her yıl Ermeni soykırımı iddialarıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Temennimiz bu meselenin artık enine boyuna konuşulması ve hakkaniyet ölçüleriyle bir an önce çözülmesi. Çünkü gerçekten bu konuyla ilgili haberler görmekten sıkıldık.

Mostar’ın dosya konusunu çözüm arayışı içerisinde olduğumuz ve sonuçlarına fert fert maruz kaldığımız başka bir meseleye ayırdık bu ay: Küreselleşme’ye. Özellikle teknolojik gelişmeler nedeniyle dünyanın artık bir köy haline geldiğine şahitlik ediyoruz. Çok uzak coğrafyalarda gerçekleşen neredeyse her meseleye vakıf olur duruma geldik. İlk bakışta bu durum pek çoğumuza cazipmiş gibi gelebilir. Ancak yalnızca dünyanın diğer ucunda yaşananlardan haberdar olmakla kalmıyoruz, yaşananları iyisiyle kötüsüyle -farkında olmayarak belki de- hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz. Bugün “mesele” olarak gördüğümüz her şeyin temelinde böylesi bir gerçeğin yattığını ifade etmeliyim.

“Küreselleşme, bir çıkış yolu arayışı” başlığını koyduğumuz dosyada birbirinden ilginç yazılar bulunuyor. Dosya yazılarından özellikle Hasan Hüseyin Öz’ün kaleme aldığı “Küreselleşme ve çöküş” başlıklı yazıya dikkat çekmek istiyorum. Öz, yazısında meselenin felsefî alt yapısını derinlemesine inceliyor. Ona göre küreselleşme “iki dünya savaşıyla intiharın eşiğine gelen fakat bir şekilde kendini kurtaran ve sonra da 1960’lı yıllarda ortaya atılan tezlerle, sömürge ve emperyalizm aşamaları sonrasında” ortaya çıkan bir süreç. Dolayısıyla küreselleşmeyi doğru okumak için komünizm, kapitalizm, sömürgecilik ve emperyalizm gibi kavramları iyi analiz etmek gerekiyor. Prof. Dr. Naci Bostancı’ya göre de “küreselleşme ve yerelleşme süreçlerinin muhakkak ayrı mecralarda akması, başka başka kişilerle ve çevrelerle ilişkili olması” gerekmiyor. Bostancı’ya göre daha dikkat çekici olan ise “aynı kişi ve gruplar esasında bu süreçlerin yan yana kol kola yaşanması”. Bir diğer dosya yazarı Doç. Dr. Semih Yıldırım da küreselleşmenin finansal yönünü “finansal küreselleşme fırsat mı tehdit mi?” sorusu etrafında inceliyor. Dosyanın söyleşi konuğu Prof. Dr. Suna Başak da küreselleşmeyi çok net bir şekilde tanımlıyor: “Yakınların uzak, uzakların yakın olması.”

Mostar’ın tarih sayfalarında da ilginç bir yazı var bu ay. Doç. Dr. Ali Şükrü Çoruk’un yazısında yer verdiği, 1898 yılında meydana gelen acı bir olayın, Balıkesir Depremi’nin üzerine Tevfik Fikret’in kaleminden dökülen şiir, Batı hayranı aydınların halka nasıl baktıklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Önümüzdeki sayı görüşmek dileğiyle…