hafiza aise
Sat 23 April 2011, 02:12 pm GMT +0200
Ensar'a Sesleniş
Bir aralık Saffi tepesine çıkmıştı; biraz daha yüksekten Beytullah'a bakıyor ve ellerini açıp Allah'ı ta'zim ediyor, hamd ii sena ile Rabbine yalvarıyordu. Bir müddet öyle devam edip içinden geldiği gibi duasını yaptıktan sonra Efendimiz'in üzerinde yeniden vahyin emareleri belirmeye başladı; yeni bir mesaj daha geliyordu!
Nihayet vahiy hali geçip de Resülullah bir nebze rahatlayınca: - Ey Ensar topluluğu, diye seslendi. Özellikle Ensar'ı çağırıyordu; belli ki, gelen haberin konusu, doğrudan Ensar'ı ilgilendiriyordu. Zaten onlar da, bu sırada Allah Resülü'nün alt tarafında oturmuş, Efendimiz'in yeniden Medine'ye dönüp dönmeyeceğini konuşuyorlardı. İsimlerinin zikredildiğini duyar duymaz:
- Lebbeyk ya Resülullah, diyerek huzuruna koştular. Şunları söylüyordu:
- Sizler, 'Artık: bu adam memleketine geldi ya, bizimle dönmeyip artık yakznlarzyla buluşur ve akrabalarzyla hasret qiderir" diyorsunuz öyle mi?
Gerçekten de söylemişlerdi ve bununla da, kendi memleketi olan Mekke'nin fethinden sonra burada kalacağının endişesini duyduklarını ifade etmek istemişlerdi. Zira gönülleri, Resülullah'ı Mekke'de bırakıp da yalnız Medine'ye dönmeye razı değildi! Boyunlarını bükerek:
- Bunu söyledik ya Resülullah, dediler. Bunun üzerine Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) şunları söyledi:
- Benim bir adım yok mu da Bana, 'Adam' diye sesleniyorsunuz! Hayır, hayır! Ben, Allah'ın kulu ve Resülü'yüm; size ve Alla-
321 Efendimiz (s.a.s.) bu borçlarını, Hevazirı dönüşünde ödeyecektir. Öderken de: - Muhakkak ki alınan borcun karşılığı, teşekkür etmek ve onu geri ödemektir, diyecek ve borç aldığı şahısların mallarında bereket ihsan etmesi için de Allah'a dua edecektir. Bkz. Vakıdi, Megazı, 1/863; Salihi, Sübülü'l-Hüda ve'r-Reşad, 5/258
h'a hicret ettim! Öyleyse Benim hayatım, sizin hayatınız; ölümüm de sizin ölümünüzdür!
Resülullah'ın sözleri onları çok etkilemişti; hıçkırıklara boğulmuş ağlaşıyorlardı; bu arada Sultanlar Sultanı'na yaklaşmış ve:
- ValIahi de ya Resülullah, diyorlardı. O dediklerimizi biz, sadece Allah ve Resülii'ne olan aşırı düşkünlüğümüzden dolayı söyledik!
Zaten farklı düşünülemezdi; tam da Mekke'nin fethiyle sevinirken, sekiz yıldır hep birlikte oldukları Efendiler Efendisi'nden ayrı kalamaz, daha düne kadar O'na tuzak kuranlarla O'nu paylaşamazlardı! Öyleyse bu ifadeleri, içlerindeki samimiyetten kaynaklanıyordu ve Server-i Kainat da:
- Şüphesiz Allah da, Resülullah da sizin halinizi mazur görüyor ve söylediklerinizi tasdik ediyor, buyurdu