- Ensar ın özellikleri

Adsense kodları


Ensar ın özellikleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Fri 17 June 2011, 01:06 pm GMT +0200
ENSAR'İN ÖZELLİKLERİ

 

1012- Ebû Hüreyre'den (R.A.) rivayet edilmişti

«Eğer Ensar (Medine  ashab),   bir vadiye yahud bir yola koyulsalar, ben de onların yoluna girerdim, Eğer hicret olmayaydı, ben Ensar'dan bir kimse olurdum.»

 (Hicret, üstün bir ibadet olmamış olsaydı . Fakat hicretin sevab ve mükâfatı daha ustun öldüğundan kendimi Muhacir saymaktayım.)               

 

1013- Berâ'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:

«Ensar'ı ancak mümin sever. Onlara da ancak münafık buğze-der. Ensar'ı kim severse, Allah da onu sever. Onlara kim buğzederse, Allah ona buğz eder.»

 

1014- Hazreti Enes (Radıyallahu Anh) der ki:

Medîne'li bir çok kadınlar çocukları ile birlikte bir düğün ziyafe­tinden dönerlerken Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları görünce ayağa kalkıp onlara üç defa şöyle buyurdu:

«Allah'ı şahid tutarım, siz (Medîne'liler) insanlar içinde benim en sevdiklerimsiniz.»

 

1015- Hazreti Enes (Radıyallahu Anh) der kî

Ensar'dan bir kadın çocuğu ile birlikte geldi. Hazreti Peygamber o kadının gönlünü hoş etmek için iki defa şöyle buyurdu:

«Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, insanlar içinde benim en sevdiğim sizsiniz.» Kadının dileğini yerine getirdik­ten sonra oha böyle buyurmuştu.

 

1016- Zeyd bin Erkam'dan (R.A.) rivayet edilmiştir;

Ensar (Medîne'li ashab) sordular:

— Ya Resûlallahj Her kavmin bağlıları vardır. Biz topluca size bağlandık. Düa ediniz de bizim bağlılarımız bizden olsun. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara şöyle düa etti:

«Allah'ım! Bunların tabilerini kendilerinden kil.»

 

1017- Ebû Humeyd'den (Radıyallahu Anh)  rivayet edilmiştir;

«Ensar'm (Medîne'li ashabın) ailelerinin en hayırlısı, Benî Nec-car ailesi, sonra Benî Abdl'l-Eşhsl ailesi, sonra Berü'l-Harîs ailesi, sonra Beni S aide ailesidir. Ensar ailelerinin hepsinde hayır vardır.»

Sa'd bin Ubade: Ya Resûlallah! Ensar   ailelerinin   birbirlerine   nis­petle faziletlerini, bildirdiğiniz sıralamada bizim ailemiz olan Benî Sâide, diğer ailelelerden sonraya kaldı, dedi. hazreti Peygamber ona: «Hayırlı kimselerden olmak size yetmez mi?» buyurdu.

 

1018- Hazreti Enes {Radıyallahu Anh) der kiî Ensar'dan biri: Ya Resûlallah! Falanca kimseye valilik verdiği­niz gibi, bana da verimlisiniz? diye rica etti. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

«Siz, tayinlerde adam kayırmayı benden sonra göreceksiniz. Bana kavuşuncaya kadar sabrediniz. Kavuşma yeriniz de cennetteki Kevser Havuzudur.»

 

1019- Ebû Hüreyre'den  (Radıyallahu Anh)   rivayet edilmiştir:

Bir adam Peygamber Sallaîlahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine geldi. Çok yoksul ve aç idi. Hazreti Peygamber onun karnını doyur­mak için evlerinden yemek istedi. Hazreti Peygamberin pâk zedele­ri, evlerinde sudan başka şey bulunmadığım bildirdiler. Sonra Hazre­ti Peygamber ashaba sordu:

«Bu adamı kim yanma alacak yahud misafir edecek?» Ensar'dan biri: — Ben misafir ederim, ya resûlallah! dedi. Sonra adamı evine götürdü ve karısına, Hazreti peygamberin misafirini en iyi şekilde ağırla! dedi. Zevcesi cevab verdi:

—  Biz onu nasıl ağırlayacağız?. Evimizde ancak çocukların bir öğünlük yemeği var. Adam dedi ki:

—  Yemeği hazırlar, lambanı da yakarsın Gocuklar, akşam ye­meği isterse onları uyut. Bunun üzerine kadın   yemeğini   hazırladı, lambasını yaktı ve çocuklarını da uyuttu. Sonra lambasını onarıyor-muş gibi yaparak söndürdü. Sonra misafire   kendileri   yiyorlarmış gibi. göstererek o geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca Ensar'dan bu zat Peygamber SallalJahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna çıktı. Haz­reti Peygamber ona şöyle buyurdu:

«Bu geceki iyi davranışınıza Allah gülümsedi (razı oldu) yahud beğendi ve : «İhtiyaç, içinde olsalar da başkalarını kendilerine tercik ediyorlar. îşte nefislerinin cimriliğinden kimler korunuyorsa kurtulu­şa erenler onlardır.» mealindeki ayeti kerimeyi indirdi. (Haşr sûre­si; 9)»

 

1020- Hazreti Enes (Radıyallahu Anh) der ki:

Peygamber Sallaîlahu Aleyhi ve Selîem'in vefatına sebeb olan hastalıkları zamanında Ebû Bekir ile Abbas Hazretleri,, bir arada top­lanmış bulunan Ensar meclisine uğradılar. Onlar ağlaşır halde idiler. Hazreti Abbas onlara sordu:

— .Neden ağlıyorsunuz? Cevab verdiler:

—  Peygamber Sallaîlahu Aleyhi ve Selîem'in meclisi hatırımıza geldi. Şimdi hastalıkları sebebiyle nîübarek sohbetlerinden mahrum kaldık. Bunun için ağlıyoruz.

Sonra Hazreti Abbas ile Hazreti Ebû Bekir, Peygamber Sallaîla­hu Aleyhi ve Selîem'in huzuruna varıp Ensar'm halini anlattılar. Hazreti Peygamber mübarek başını bir kumaş parçası ile bağlaya­rak saadethanelerinden çıktı. Mescide giderek minbere çıktı. îşte o günden sonra bir daha minbere çıkmaları kısmet, olmadı. Minbere bu en son çıkışlarında Allah'a hamd ve sena etti. Sonra cemaata hi-tab ederek şöyle buyurdu:

«Size Ensar'ı (Medineli ashabımı) tavsiye ederim. Onlar benim cemaatımdır ve sırdaşiarımdır. Onlar kendilerine düşen görevleri tamamiyle yerine getirmişlerdir. Şimdi onların (dünya saadeti ve ahiret cenneti ile mükâfatlandırümaları) hakkı kalmıştır. O halde siz, Ensar'dan iyilik edenin iyiliğini kabul ediniz; ona mükâfat veri­niz. Eğer onlardan fenalık eden olursa, onu da bağışlayınız.»

 

1021- İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma) der ki:

Peygamber Sallaîlahu Aleyhi ye Sellem son defa olarak ölüm hastalıklarında, mübarek omuzlarında bir hırka ve mübarek başlan bir siyah bezle bağlanmış olduğu halde saadethanelerinden mescide girerek minbere çıktılar. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdular:

Simdi, ey müslümanlar! İnsanlar çoğalacak, fakat Ensar (Medl ne'liler) azalacaktır. Öyleki, yemeğe konan tuz kadar az olacaklar­dır. Sizden her kim başkasına zarar veya menfaat verebilecek bir makamda olursa, Ensar'm iyilik edeninden iyiliğini kabul etsin. Onlardan kötülük edeni de bağışlasın.»

 

1022- Hazreti Cabir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:

«Sa'd bin Muaz'ın ölümünden dolayı Arş titredi.» Bir rivayette de: «Şafd bin Muaz'm ölümü için Rahman'ın Arş'ı titredi.» şeklinde varid olmuştur.

(Sa'd bin Muaz Hazretlerinin şehid olarak ahirete göçmesinden Arşın titremesi bu büyük insaftın ölümünün önemli bir hadise oldu­ğunun ifadesidir.)

 

1023- Hazreti Enes'den (Radıyallahu Anh)  rivayet   edilmiştir:

Übeyy bin Kâb'a hitaben Peygamber Sailallahu Aleyhi ve Sel-lem şöyle buyurdu:

«Sana BEYYİNE sûresini okumamı* Allah bana emretti.» Ubeyy sordu: - Ya Resûlallah! Allah Tealâ benim ismimi andı mı? Hazreti Peygamber:

«Evet.» buyurdu. Buna son derece sevinen Übeyy ağladı,

Mütercim:

Beyyine sûresinin Übeyy bin Kâ'b Hazretlerine Peygamber -tara­fından okumhasıriı hikmeti, olduğu gibi eda ve sadasiyle, şive ve nağ­meleriyle öğrenip sonra insanlara öylece öğretilmesi içindir, denili­yor.

 

1024- Hazreti Enes (Radıyallahu Anh) der ki: Uhud savaşında müslümanlar bozguna uğrayıp Peygamber Sal-lallahu Aleyhi' ve Sellemln yanından dağıldılar. Ebû Talha Hazret­leri ise, Hazreti Peygamberin huzurunda sebat.ederek kendi kalkanı-, m Peygamberin önüne koydu ve onu sipere aldı. Ebû Talha aslında çok nişancı biratıcı idi. Yayının kirişi de çok sert ve kuvvetli idi. Bu na rağmen o gün iki-üç yayını kırdı. Bu savaş sırasında bazı kimse­ler yanlarında ok torbaları ile Ebû Talha'mn   yakınından geçerdi. Hazreti Peygamber o geçenlere şöyle buyurdu-.

«Ok torbanızı Ebû Talha'ya açın (o atıcıdır, okları hedefini şaş­maz).»

Yine bu halde iken, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem mey-, dana çıkıp çekinmeksizin düşmana bakardı. Ebû Talha şöyle derdi:

—  Ya Resûlallah! Anam-babam sana feda olsun, düşmanın oku size değmesin. Böyle meydana çıkıp kendinizi göstermeyiniz Benim göğsüm ve vücudum size siperdir. îşte Ebû Talha bu sözleri söyleye­rek Peygambere kalkan ve siper oluyordu. Yine Hazreti Enes anlatır;

—  Ühud savaşında, müminlerin annesi ve Hazreti Ebû Bekir'in kızı Hazreti Âişe ile annem   Ümmü   Süleym,   her ikisi,   eteklerini toplayıp ayak bilezikleri görünür vaziyette   sırtlarında su kırbaları olduğu halde ordan oraya koşarak mücahidlere su taşıyorlar ve onla­ra su içirip yine koşarak su almaya dönüyorlardı. Bu şekilde devamlı olarak su taşıdıklarını gördüm. Yine o gün, üvey babam Ebû Talha nin elinden iki-üç defa kılıç düştü. Bu, onun hiç dinlenmeden düş­manla çarpışmakta olduğunu goteriyordü.)

Çok geniş ve yemyeşil bir bahçedeyim.  bançenin ortasına bir direk vardı. Direğin bir ucu yere saplanmış ve diğer ucu göğe doğ­ru yüklemişti. Tepesinde de bir kulp var. Bana, şu direğe çık, denildi. Ben çıkamam dedim. Sonra bana bir hizmetçi getirildi. O hizmetçi Benim sırtımdan elbiselerimi kaldırdı. Ben de kolaylıkla o direğe çıkıp tepesine vardım. Bana, direğin kulpuna sımsıkı sarıl, denildi. Ben de de sarıldım ve o esnada uyandım. Bu rüyamı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlatınca onu söyle tabir ettiler:

«O bahçe islâmdır. Gördüğün direk islâm direğidir, O kulp da sağlam inançtır. Sen ölünceye kadar İslâm dini üzere kalacaksın.»

 

1026- Hazreti Ali'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:

«Daha önce geçen ümmetler içinde kadınların en hayırlısı Mer­yem idi. Bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı da Hatice'dir.»

 

1027- Hazreti Aİşe (Radıyallahu Anha) der ki:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in pak zevceleri içinde. Hazreti Hatice'yi kıskandığım kadar hiç birini kıskanmazdım. Ger­çekte ben Hatice'yi görmedim; fakat Hazreti Peygamber Hatice'yi çok anardı. Bazan evimizde koyun kesilirdi. Kesilen koyunun etini parça ayırarak hep Haticenin arkadaşlarına gönderirdi. Bazan da: Sanki dünyada Hatice'den başka bir kadın yokmuş gibi iş yapıyorsu­nuz, diye söylenirdim. Hazreti Peygamber (onun meziyetlerini sa­yarak) :

«O şöyle idi, o böyle idi, o benim çocuklarımın annesi idi.» bu­yururdu. (İbrahim'den başka bütün çocukları Hazreti Hatice dendi. İbrahim ise Hazreti Mariye'dendir.)

 

1028- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir :

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine Cibril gelip şöyle dedi:

«Ya Resûlallah! Şu gelen Hatice'dir ve beraberinde azık yahud yemek yahud içecek var. Sana gelince, Rabbisinden ve benden ona selâm söyle, hem de onu müjdele ki, onun cennette inciden bir evi olacak. Öyle bir ev ki, orada ne gürültü var, ne de yorgunluk...»

(Hazreti Hatice sessiz ve sedasız iman edip Hazreti Peygamberin her türlü hizmetinde bulunmuş, yorgunluk ve zorluklara tahammül etmiş olduğundan buna karşılık olarak Cennette inciden yapılmış bir sarayda sessiz ve gürültüsüz ve zahmetsiz olarak yaşamaya hak kazanmıştır.)

 

1029- Hazreti Aişe (Radıyallahu Anha) der ki

Bir gün, Hazreti Hatice'nin kız kardeşi Huveylid kızı Hâle gele­rek Hazreti Peygamberin huzuruna çıkmak için izin istedi. Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hâle'nih sesini. Hazreti Hatice'nin sesine benzettiğinden tavırlarında bir değişiklik ve ürperme oldu ve şöyle buyurdu:

«Allahım, Hâle (geldi)

Hazreti Aişe der ki: Gerçekten ben bu davranışı kıskandım ve dedim ki, halâ Kureyş kocakarılar]ndan bir ihtiyarı hatırlayıp anı­yorsunuz. Yüzünde dudaklarından başka al rengi kalmamış, yüzün­den kan çekilmiş, ölümü üzerinden de hayli zaman geçmiş olan böy­le bir kadını halâ neden hatırlıyorsunuz? Hem de Allah size onun yerine daha iyisini vermiştir.

Mütercim:

Diğer hadîs kitablarında ve başka rivayetlerde Hazreti Aişe der­ki: Bu şekilde konuşmamdan dolayı Hazreti Peygamberin gönlünün kırıldığını anladığımdan: Seni hak peygamber olarak gönderen Al­lah'a yemin ederim ki, bundan sonra Hazreti Hatice'yi hep hayırla anacağız dedim. Böylece Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'iri gönlünü aldım.

 

1030- ibni Ömer'den (Radıyalîahu Anhüma) rivayet edilmiş­tir.

«Dikkat ediniz! Kim yemin edecekse, ancak Allah adına yemin etsin Sakın atalarınız adına yemin etmeyiniz.» (Kureyş kavmi ise, ataları adına yemin ederlerdi. Siz onlar gibi, babam hakkı için, ev­lâdım hakkı için, güneş hakkı için, Kabe hakkı için diye yemin etme­yiniz. Vallahi ve billahi diyerek, yemin ediniz.)

 

1031- Ebû Hüreyre'den  (Radıyalîahu Anh)   rivayet edilmiştir:

Ebû Hüreyre, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in bera­berinde bulunuyor ve abdest için su matrasını taşıyordu. Hazreti Pey­gamber taharet için uzaklaşınca, Ebû Hüreyre su matrasını alarak Hazreti Peygamberi takib etti. Bunu fark eden Hazreti Peygamber:

«Bu (peşimden gelen) kimdir?.» buyurdu. Ebû Hüreyre;

—  Ben, Ebû Hüreyre,'yim, diye cevab verdi Resûl-i Erkrem: «Bana birkaç taş getir, onlarla temizleneyim. Ancak kemik ve te­zek getirme.» Ebu Hüreyre der kij

—  Kemik ve tezeğin nesi var? diye sordum. Peygamber Sallalla-hu Aleyhi ve Sellem bana cevaben şöyle buyurdu:

«Onlar (kemik ile tezek) cinlerin yemeklerindendîr. Nitekim ba­na Nasibin beldesinin cinlerinden bir heyet geldi. Onlar ne iyi cinler-diPBenden azık ve yiyecek istediler. Ben de onlar için Allah'a düa ettim ki, rastladıkları her kemik ve tezeğin üstünde behemehal bir yiyecek bulsunlar.»

 

1032- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur-

«Şairin söylediği sözün en doğrusu, Lebîd'in söylediği: AUah'dan başka her şey batıldır, sözüdür. Ümeyye ibni Ebî Sait'in şiirlerine bpkihrsa, müslüman olmaya çok yaklaşmıştır.»

 

1033- Halid'iri annesinden (Radıyalîahu Anha) rivayet edildi­ğine göre şöyle demiştir: Habeşistan'den (ailemle birlikte döndüğüm­de küçük bir kız çocuğu idim. Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sel­lem bana, işlemeli bir ipek elbise giydirdi ve işlemeleri eliyle okşa­yarak: «Cici, cici...» buyurdu.                                         .

 

1034- Hazreti Abbas'dan (Radıyalîahu Anh) rivayet edilmiştik

Hazreti Abbas, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem'e sordu:

Ya. Resûlallah, amcan Ebû Talib seni korur ve senin için (Kureyş'e) kafa tutardı. Senin ona ne faydan oldu? Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:

«Ebû Talib, cehennemin yufka yerindedir. Ben olmasaydım ce­hennemin en alt tabakasında olacaktı»

 

1035- Ebû Saîd (Radıyallahu Anh) der ki:

Bir gün Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selle'm'in huzurunda Ebû Talib'den söz açıldı. Bunun üzerine Hazreti Peygamber şöyle buyurdu;

«Umarım ki, benim şefaatim kıyamet gününde ona fayda vere­cek ve o, cehennemin, topuklarına varan yufka yerine atılacaktır. Bundan onun beyni kaynayacaktır.» Bir rivayete göre, «başının içi kaynayacaktır.» buyurulmuştur.

Mütercim ;

Hadîste geçen «Dahdah» kelimesinin lügat manası, topuklara ka­dar olan su demektir. Burada ise, mecaz olarak ateş için kullanıl­mıştır.[29]



[29] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:663-674

ceren
Fri 1 December 2017, 07:06 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri ensar kardeslerimiz gibi ıslam yolun da iman yolunda hizmet eden ve peygamber efendimizin sünnetine tabi kalan kullardan olalim inşallah. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ...

Sevgi.
Fri 1 December 2017, 09:01 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Efendimiz Ensar a o kadar değer vermişki eğer hicretin büyüklüğü olmasaydı Ensardan olmak isterdim demiş inşaAllah