- Enfal Suresinden

Adsense kodları


Enfal Suresinden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Thu 16 September 2010, 03:37 pm GMT +0200
Enfal Suresinden


Meali



“Hem Allah´a, hem O´nun Peygamberine muti olunuz, birbirînizle uğraşmayınız, yoksa korkaklaşır, kuvvetten düşersiniz; bir de sabrediniz, zira şüphe yoktur ki Allah sabredenlerle beraberdir.” [58]


Tefsiri



Müslümanlar apaçık ziyandan kurtulmak isterlerse; yani dünyada sefil, ahirette rezil olmayalım derlerse, kendileri için, sûre-ı Enfale mensup olan şu âyeti celileyi düsturu hareket edinmekten başka çare yoktur.

Şimdiye kadar gelip geçen İslâm milletlerinin tarihi üzerinde kısacık bir nazar gezdirecek olursak, yüce kitabımızın açıkladığı şu hakikati teyit edecek namütenahi sayfalar, hem pek acı, pek kanlı sayfalar görürüz!

Evet, hiç bir cemaat-i islâmiye yoktur ki;´Allah´a itaat etsin; Peygamberin gösterdiği yolda gitsin; efradı arasında birlik olsun da o yine şevketinden, azametinden mahrum kalsın. Sonra hiç bir cemaatı islâmiye yoktur ki, ilâhî emirleri dinlemesin; Resulü muh­teremin tebligatına kulak vermesin; fertleri birbirine düşsün de o yine izmihlal uçurumlarına yuvarlanmasın.

Müslümanların kaynayıp gittiği uçurumlar hep tefrika yüzünden açılmış; o tefrikayı ise bütün azgınlıklar, evamiri ilâhiyeye alâkasızlıklar meydana getirmiştir.

îslâm dini insanları yalnız ahirete hazırlamaz; onlara dünyada insanca yaşamanın nasıl olacağını, hem nasıl kabil olabileceğini gösterir. Va´zeylediği kanunlar ise kavanini fıtratın aynıdır. Bu âlemi hilkat durdukça bir noktasının bile değişmesine imkân yoktur.

“Tenazu” birbiriyle uğraşmak; tefrikalar, ihtilâflar içinde çalkanmak manasınadır. Efradı birbiriyle boğuşan millet harice karşı mevcudyetini muhafaza edebilecek maddî kuvvetler tedarikine ne vakit, ne imkân bulamayacağı gibi âlemde hiç bir şeyle telâfisi kabil olamayan kuvve-i maneviyeden mahrum olur ki; bu en müthiş bir hüsrandır. îşte (Birbirinizle uğraşmayınız. Yoksa korkaklaşır, kuvvetten de düşersiniz.) nehyi ilâhisi en sarih, en kat´î bir tarzda gösteriyor ki; birlikten ayrılan, birbiriyle uğraşan milletler evvelâ şecaat, metanet, itimad-ı nefs gibi seciyelerden cüda düşüyor; sonra da satvetine, istiklâline veda ediyor.

Âyet-i kerimedeki (Rih) kuvvet, devlet, azamet mânâlannadır. Büyük tefsirciler kelimeyi hep o suretle tefsir buyurmuşlardır.

Yaşamak isteyen millet için birliğin lüzumu, evvelden beri açıkça bilinen şeylerdendir. Öyle efradı birbirine kaynamış, heyeti mecmuası bir bunyanı mersus [59] vücuda getirmiş olan cemaatler düşman topuyle, tüfeğiyle kolay kolay devrilmezler. (Kale, içinden fetholunur) sözü ne büyük bir hakikattir.

Âyet-i celiledeki sabır her türlü güçlüğe göğüs germek; hiç bir düşman, hiç bir tehlike karşısında metaneti elden bırakmamak mânâlarınadır; yoksa miskin miskin oturmak, alçaklığa, mahkûmiyete katlanıp durmak demek değildir. Tevekkül gibi sabır da bazıları tarafından yanlış telâkki edilmekte olduğu için şu ihtara lüzum gördük.

Merhum üstad Mehmet Akif bu âyeti 1328 (1912) yılının 17 Mayıs günü kaleme almış, daha sonra 1334 (1918) yılının Aralık ayında aynı âyetten ilham alarak şu şiiri yazmıştır:

Sen! ben! desin efrad, aradan vahdeti kaldır;

Milletler için işte kıyamet o zamandır.

Mazilere in, malışer-i edvarı bütün gez:

Kanun-i ilâhî, göreceksin ki, değişmez.

Tarih, o bizim eştiğimiz kanlı harabe,

Saklar sayısız lâhd ile milyonla kitabe.

Taşlar ki biner parçadır üstünde zeminin,

Ma´nay-i perişanı birer nakş-i cebinin,

Eczasını birleştirebildinse elinle,

Gel, şimdi o elfâz-i perakendeyi dinle:

“Her hufre bir ümmet, şu yatanlar bütün akvam;

Encama bu ahengi veren ayni serencâm!”

Ey zair-i avare, işittin ya! Demek ki:

Birmiş bütün ümmetlerin esbab-ı helaki

Lâkin, bilemem, doğru mudur eylemek işhâd,

Mazileri, mazideki milletleri? Heyhat!

Bir nesle ki eyyamı asırlarca vekayi,

Etmek ne demek, vaktini Tarih ile zayi?

Boştur, hele ibret diye a´makı tecessüs,

Âyât-ı ilâhî dolu âfâk ile enfüs.

Bunlarda tecelli eden âsârâ bakanlar,

Ümmetler için rûh-i beka nerdedir, anlar.

Bilmem neye bel bağlıyarak hayr umuyorduk,

Bizler ki o âyâta bütün göz yumuyorduk?

Dünyada nasihat mi olur şarka müessir?

Binlerce musibet, yine hâib, yine hâsir!

Ey millet-i merhume, güneş battı... Uyansan!

Hâlâ mı, hükümetleri, dünyaları sarsan,

Seylâbelerin sesleri, âfâkın enini

A´sâra süren uykun için gelmede ninni?

Efradı hemen milyar olur bir sürü akvam,

Te´min-i beka namına eyler durur ikdam.

Bambaşka iken her bîrinin ırkı, lisanı,

Ahlâkı, telâkkileri, iklîmi, cihanı,

Yekpare kesilmiş tutulan gaye için de

Vahdetten eser yok bir avuç halkın içinde

Post üstüne hem kavgaların hepsi nihayet;

Hâlâ mı boğuşmak? Bu ne gaflet, ne rezalet!

“Hürriyeti aldık!” dediler, gaybe inandık;

“Eyvah, bu baziçede bizler yine yandık!”

Cem´iyete bir fırka dedik, tefrika çıktı;

Sapsağlam iken milletin erkânını yıktı.

“Turan ili” namiyle bir efsane edindik; “Efsane, fakat gaye!” diyip az mı didindik?

Kaç yurda veda´ etmedik artık bu uğurda? Elverdi gidenler, acıyın eldeki yurda! [60]