saniyenur
Tue 5 July 2011, 10:09 pm GMT +0200
Ehl-i Sünneti Tanıyabilmemize İmkân Veren Bazı Bakış Açıları
1- Onlar sünneti bilen, onu belleyen, gereğince amel eden, onu nakleden, onu rivayet, dirayet ve yöntem olarak taşıyan Rasûlullah -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın ashabıdırlar. İlim amel ve zaman itibariyle herkesten önce sünnete koştukları için ehl-i sünnet olarak adlandırmaya en lâyık olan kimseler onlardır.
2- Ashabtan dini öğrenen, onu nakleden, onu bilen ve gereğince amel eden Rasûlullah -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın ashabına uyan kimseler de bunlardan sonra gelir. Tabiûna uyanlar ve kıyamet gününe kadar onlara güzelce uyacaklar da bu kapsam içerisindedirler.
Çünkü bunlar Rasûlullah -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın sünnetine sıkı sıkıya sarılan, bid’at ortaya koymayan ve müminlerin yolundan başka bir yola uymayan sünnet ehli kimselerdir.
3- Ehl-i sünnet ve’l-cemaat kitab ve sünnet ehli olan selef-i salihin kendisidir. Bunlar Rasûlullah -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın gösterdiği hidayet yolu gereğince amel ederler.[166] Ashabın rivayetlerine uyarlar, tabîinin rivayetlerine uyarlar. Bid’at ortaya koymamış, dini değiştirmemiş, Allah’ın dininde ondan olmayan şeyleri sonradan çıkarmamış, dinde kendilerine uyulan hidayet imamları da bu kapsam içerisindedir.
4- Ehl-i sünnet ve’l-cemaat bütün fırkalar arasında fırka-i nâciye (kurtulmuş fırka)’yı teşkil edenlerdir. Bunlar ise kıyamet gününe kadar (hak üzere) zahir (ve muzaffer) ve îlahî yardıma mazhar olan kesimdir.
5- Hevâların, sapıklıkların ve bid’atlerin çoğalıp, zamanın bozulduğu takdirde “garib” olan kimseler. Bu da Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın şu hadisinden alınmadır: “İslam garib başladı. Başladığı gibi tekrar garib dönecektir. O halde gariblere ne mutlu!”[167] Yine Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: “Gariblere ne mutlu! Onlar sayıca çok olan kötü insanlar arasında bulunan, salih olan (azınlıkta kalan) kimselerdir. Onlara karşı çıkanlar, onlara itaat edenlerden daha çoktur.”[168]
6- Ehl-i sünnet ve’l-cemaat rivayet, dirayet, ilim ve amel bakımından hadis ehli olan kimselerdir. Bundan dolayı kimi selef imamlarının ilâhî yardıma mazhar kesim ve fırka-i naciye ehl-i sünnet ve’l-cemaati (hadis ehli) diye tefsir ettiklerini görüyoruz. Bu açıklama İbnu’l-Mubârek, Ahmed b. Hanbel, Buharî, İbnu’l-Medinî, Ahmed b. Sinan[169] -Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun-dan rivayet edilmiştir. Bu, elbetteki doğrudur, çünkü bu niteliğe layık görülen hadis alimleri ehli sünnetin imamlarıdır. İmam Ahmed ilahi yardıma mazhar kesim” hakkında şunları söylemektedir: “Eğer burada sözü edilenler hadis ehli değil ise ben bunların kim olduklarını bilemiyorum.” Kadı Iyad -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- de şöyle demektedir: “Şüphesiz İmam Ahmed ehli sünnet ve’l-cemaat ile hadis ehlinin mezhebine uygun itikad sahibi olan kimseleri kastetmektedir.”[170]
[166] Bk. İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetava, III, 157.
[167] Müslim, İman, 55, Hadis no: 145, I, 130.
[168] el-Elbanî, Sahihu’s-Camii’s-Sağir’de sahih olduğunu söylemiştir. I, 12, no: 3816.
[169] Bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bâri, XIII, 393, Tirmizî, IV, 504-505. Bk. Silsiletu’l-Ahadîsi’s-Sahiha, 270. hadise dair not, III, 136-137.
[170] Şeyh Abdullah el-⁄uneyman, Şerhu Kitabi’t-Tevhid min Sahihi’l-Buhari, II, 238.