hafiza aise
Mon 2 May 2011, 02:47 pm GMT +0200
Ehl-i Kitaba Hitap
Medine nüfusunun çoğunluğunu Yahudiler oluştursa da, belli oranda Hristiyan nüfus da yok değildi. Her iki zümre ile bir araya gelindiğinde konu, ister istemez dini meseleler etrafında dönüp duruyor ve karşılıklı bir alışveriş yaşanıyordu. İşin burasında, diğer din müntesipleriyle ilişkileri düzenleyen ilahi rehberlik oldukça dikkat çekecektir. Zira Allah (celle eelaluM), öncelikle Habib-i Ekrem'ini muhatap alarak, onlarla nasıl
bir düzlemde konuşulup anlaşılması gerektiğini şöyle anlatıyordu:
- Ey ehl-i kitap! Gelin, sizinle bizim aramızda müşterek tek bir kelimede, asgari müşterekte birleşelim; Allah'tan başka hiçbir şeye mabud nazanyla bakmayalım ve O'na hiçbir şeyi şerik tutmayalım. Sizinle bizim aramızda hiç kimseyi, Allah'tan başkasını Rab yerine ikame edilmiş bir dost olarak olarak görmeyeliml'?'
Bir gün, Neoran Yahudi ve Hristiyan alimleri bir araya gelmiş Efendimiz'i ziyaret ediyorlardı. Tabii olarak konu, Allah'ın arzu ve isteklerine gelince Efendiler Efendisi, onlara da İslam'ı anlatıp Hakk'a davet etti.
- Yoksa Sen ey Muhammed! Hristiyanların İsa'ya ibadet ettikleri gibi bizim de Sana kullukta bulunmamızı mı istiyorsun, diye tepki gösteriyorlardı. Garip bir anlayıştı; tek olan Allah'a kulluğa davet edildikleri halde sözün mecrasını değiştiriyor ve kendilerince kelime oyunlan yaparak işin içinden sıynlmaya çalışıyorlardı. Çünkü onlar, tarihin akışı içinde anlayışlanm değiştirmiş ve aralanndan temeyyüz edip öne çıkanlara Rab diye ibadet etmeye başlamışlardı.v"
Bu arada, 'Reis' diye çağırdıklan bir Hristiyan alimi öne atılacak ve:
- Sen'in, bizi O'na çağınrken gerçekten böyle bir isteği n de var mı, diyerek, öncekilerden farklı düşünmediklerini ortaya koyacaktı. Önce:
- Maazallah, dedi Efendiler Efendisi. Ardından da:
- Allah'tan başka bir güce ibadet etmekten ve yine O'n-
dan başkasına ibadete çağırmaktan Allah'a sığınınm! Zira O
611 Al-i İmran, 3/65. Bu ayetin, Hudeybiye'den önce indiği, Mekke fethinden sonra ise tekrar indirildiği anlatılmaktadır. Bkz. İbn Kesir, 13/143
612 Bir ayette bu husus, "Onlar, ruhban ve alimlerini Allah konumunda değerlendirmiş ve onlan Rab olarak kabul etmişlerdi!" denilerek yerilmektedir. Bkz. Tevbe, 9/31
(celle celaluhü), ne Beni bunun için gönderdi ne de Ben, bununla emrolundum, buyurdu. Anlamak biraz zordu; Allah adamı olduklannı söyleyen bu insanlar nasılolur da, Allah adına kendilerini davet eden birisine bunu söyleyebilirlerdi! Cibril-i Emin yine görünmüştü, gelen ayetler ağızlannın payını verecekti:
- Bir beşere Allah, kitap, hüküm ve nübüvvet verdikten sonra o, "Allah'ı bırakıp da bana ibadet edin" diyecek değildir!613
Müslümanlık gibi kıymetli bir zemin bulunduktan sonra bir peygamber veya başka bir Hak dostu, insanlan yeniden küfre davet eder miydi hiç!
Ortamı bir nebze olsun rahatlatma adına Adiyy İbn Hatem, Efendimiz'e yöneldi ve:
- Ya Resülallahl Onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki! Buna mukabil Allah Resülü de:
- Elbette onlara ibadet etmiyorlar! Ancak onlar, helali haram, haramı da helal olarak telakki ediyor ve insanlara kendi arzulannı söylüyorlar; insanlar da onlann dediklerini kabullenip sözlerine tabi oluyorlar. İşte bu, onlara ibadet anlamına gelmektedir, diyecekti.