hafız_32
Sat 9 October 2010, 07:06 pm GMT +0200
EHL-İ SÜNNET
Umumî Bakış
a) Ehl-i sünnet ve'l-cemâat:
aleyhi ve selem takibettikleri yolu ile ashab izleyenlerce [1]
Rasılüllahı(sallâllahu maatının akaid sahasında mânâsına gelen bu terim, daha çok kısaltılmış şekliyle «ehl-i sünnet» olarak kullanılır. Bazan bu mefhumu ifade etmek üzere «ehl-i hak» terimi de kullanılmaktadır.
İslâm tarihi boyunca olduğu gibi bugün de akaid sahasında isabetli yolu takibettiği kabul edilen ve müslümanların büyük çoğunluğunu sinesinde toplayan ehl-i sünnet, Abdülkahtr el-Bağdâdî'ye (v. 429/1037) göre şu sekiz zümreden teşekkül eder:
1) Ehl-i bed'atın hatalarına düşmeyen kelâm âlimleri
2) Sevrî, Evzâî, Dâvûd-i Zahirî dâhil büyük fakîhler ve mensupları
3) Muhaddisler
4) Ehl-i bid'ate meyletmeyen sarf-nahiv, lügat ve edebiyat âlimleri
5) Ehl-i sünnet görüşlerine sâdık kalan kıraat imamları ile mü-fessirler
6) Müteşerri' Sûfiy
7) Ehl-İ sünnet yolundan ayrılmayan müslüman mücâhidler
8 ) Ehl-i sünnet akidesinin yayıldığı memleket ehâlisi. [2]
Ümmet-i Muhammed'in fırkalara ayrılacağı hususunda nakledilen hadisin bazı rivayetlerine göre Rasûlüllah (s.a.) efendimize kurtuluşa erecek fırkanın (fırka-i nâciyenin) hangisi olduğu sorulmuş, o da : «Benim ve ashabımın yolunu takibedenler» buyurmuştur [3] Hakikaten kelâm mezheplerinin prensip ve görüşleri incelendiği takdirde görülecektir ki itikad sahasında Kitab ve sünnete bağlı kalan, bu İki kaynakta mevcud, akaide ait delilleri İslâmın ana prensiplerine ve ruhuna uygun bir şekilde yorumlayan, bilhassa sem'İyyât bahislerinde naşsa teslimiyet gösteren zümreler ehl-i sünnet cemaatleridir. Ehl-i sünnet ayrıca Mu'tezüe, Havâric, Şîa ve diğer bid'at fırkaları hilâfına ashâb-ı kiramın (Allah cümlesinden râzi olsun) hepsine hürmet ve mahabbetle bağlı kalmış, onları hayırda önder bilmiş, rivayetlerini kabul etmiş, dinin diğer sahalarında olduğu gibi akaid mevzuunda da Rasûlüllahtan sonra onların yolunu takibetmiştir. Binaenaleyh hadis-i şerifteki «Benim ve ashabımın yolunu takib edenler» İfadesine en çok yaklaşan, bu payeye en çok* yakışan ehl-i sünnet olmuştur.
Ehl-i sünneti kendi arasında Selefiyye, Mâtürîdiyye ve Eş'ariyye olmak üzere üç gurupa ayırıp tedkik etmek münasip olur. Fakat bundan önce ehl-İ sünnet mezhepleri tarafından kabul edilen ve onlardan olmanın şıârı haline gelen umumî prensipleri sıralıyalım. [4]
b) Ehl-Î sünnetin umumi prensipleri:
Mezhepler tarihine ait eserlerde ehl-i sünnet ve'l-cemâatın, akaid sahasında müştereken benimsediği umumi prensipler tek tek zikredilir. İmam Ebu'l-Hasen el-Eş'arî (v. 324/936), Makalâtu'l-İslâmiy-yîn'inde, «Ashâb-ı hadis İİe ehl-i sünnetin akidesi» başlığı altında 32 maddede hulâsa edilebilecek bazı esaslar saymış ve sonunda : «İşte ashâb-ı hadis ile ehl-i sünnetin emrettikleri, tasvibedip inandıkları akaidin hulâsası bundan ibarettir; onlara ait zikrettiğimiz her şeyi biz de söyler, kabul ederiz» demiştir. Aynı esaslar «Selefin üzerinde ittifak ettiği esaslar» başlığı altında «r. ilâ ehli's-Sağr» adlı eserinde de yer alır [5] Ancak Eş'arî'nin bu eserlerinde sıraladığı akaid meseleleri içinde öyleleri vardır ki bunları sadece Selefiyye kabul eder. Meselâ Allah'ın Arş üzerinde oluşu, Allah'ın dünya semâsına inişi (nuzûl hadisi), mahîûkatına yaklaşması, İmanın artıp eksilmesi gibi. Bilindiği üzere kelâm metodunu benimsemiş bulunan Eş'ariyye ile Mâtürîdiyye bu nevi nasları, olduğu gibi mânâlandırmayıp te'vîle tâbi' tutar.
Mâtürîdiyye âlimlerinden Sadru'l-İslâm el-Pezdevî (v. 493/1100) de Usûlu'd-dîn'inde ehl-i sünnet ve'l-cemâat prensiplerini hulâsa eder [6]
Mezhepler tarihi âlimlerinden Abdulkahir el-Bağdâdî (v. 429/ 1037), meşhur eserinde, «ehl-i sünnetin ittifak ettiği esaslar»! 15 maddede, İsferâyînî (v. 471/1078) ise daha ayrıntılı bilgi vererek aynı esasları 47 maddede sıralamıştır [7]. İsferâyînî, bu meselede, Ebu Hanîfe (v. 150/767) ile Şafiî (v. 204/820) arasında bir ihtilâf bulunmadığını, hatta ehl-i re'y ile ehl-i hadisin de aynı akideye sahip bulunduğunu İlâve eder [8]
Mezhepler tarihi bilginlerinin sıraladığı bu prensipler, aşağı yukarı ehl-i sünnete ait kelâm kitaplarının ihtiva ettiği bahislerin serlevhalarını teşkil eder. Bu prensipleri pek kısa olarak bîr kaç maddede hulâsa edelim :
1) Kâinat vehim ve hayalden İbaret olmayıp onun bîr öz-varlı~ ğı ve hakikati mevcuddur. İnsan, bu kâinatı tanımaya, ayrıca bilgi edinmeye muktedirdir.
2) Kâinat bütün ayrıntılarıyla yaratılmış bir şeydir, onun mutlaka tek olan bir yaratıcısı (Allah) vardır.
3) Allah taâlânın, zâtından ayrılmayan, çeşitli ezelî sıfatları vardır.
4) Allah, âhirette, mü'rainler tarafından görülecektir.
5) Kader haktır, fakat kul icbar altında değildir.
6) Peygamberler ve mu'cizeleri, veliler ve kerametleri haktır.
7) Kelâmullah kadîmdir, ses ve harflerden müteşekkil değildir.
8 ) Âhİret ve ahvâli: cennet, cehennem, sırat, hisap, mizan, şefaat... haktır, cennet ve cehennem sakinleriyle birlikte ölümsüzdür.
9} Peygamberden sonra en faziletli zat ve ilk halife EbÛ Bekir'dir. Sonra Ömer, sonra Osman, sonra Ali'dir. Ashâb-ı kiramın hepsi muhteremdir, itimada şayandır.
10) Ehl-i kıbleden olan bir kimse, işlediği günah sebebiyle tekfir olunamaz. Mü'mine kâfir diyenin küfründen korkulur. [9]
[1] bk. et-Teftâzânî, Şerhu'l-Akaid, s, 16-17, Şerhu'l-Makasıd, II, 199; <sj-Şâtıbî, el-Muvâfakat, IV, 48-52. Buradaki tcemaat», ashâb-ı kiram mânâsına gelebileceği gibi her devirdeki müslümanların büyük ekseriyeti, (sevâd-ı a'zam), veya müctehid âlimler, yahut da aynı devlet reisine bfey'at eden müslüman cemâati mânâsına da alınabilir, (bk. eş-Şâtıbî, el-İ'tisam, II, 258-265).
[2] sl-Bağdâdî, el-Fark, s. 313-318. İhya' şârihi allâme Zebîdî (vf. 1205/1790) ehl-i sünnet denilince şu dört fırkanın kasdolunduğunu söyler: Muhaddisler, Sûfiyye, Eş'arîler, Mâtürîdîler (Şerhu'1-İhyâ1, II, 86).
[3] Bu hadisin kaynakları için 106. sayfanın 19 numaralı dipnotuna bakınız.
[4] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:109-110.
[5] el-Eş'arî, Makalât, I, 277-284; r. ilâ ehli's-Sağr, s. 93-108.
[6] el-Pezdevî, Usûlu'd-dîn (Ehl-i Sünnet Akaidi), s. 349-352.
[7] el-Bağdâdî, ag.e., s. 323; el-İsferâyînî, et-Tebsîr, s. 91-113; bk. el-Malatî, et-Tenbîh, s. 14-15.
[8] et-Tebsîr, s. 113.
[9] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:110-112.