- Editörden Haziran 2005

Adsense kodları


Editörden Haziran 2005

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 3 November 2011, 06:43 pm GMT +0200
Editörden


Haziran 2005 78.SAYI


Sabahattin AYDIN
kaleme aldı, SUNUŞ bölümünde yayınlandı.

Bizim halimiz, yapıp ettiklerimiz sadece bizi mi bağlar? Üzerine bastığımız toprak, yanından geçtiğimiz insan, dokunduğumuz eşya, içinde bulunduğumuz oda, etrafımızda her ne varsa bizim iç halimizden, yapıp ettiklerimizden etkilenmez mi? Biz ve etrafımızda bulunan her şey, göründüğünden daha derin, daha yoğun bir irtibat içinde olabilir mi?

Öyle olmalı. Bunu kendi tecrübemizle biliriz; bazı insanların yanında, bazı yerlerde içimiz açılır, huzur bulur, kimi yerlerde ise daralır, adeta boğuluruz. Zulmet deriz ya, işte o.

Şimdi sormamız gerekiyor: Biz, kendimiz, bulunduğumuz yere, gördüğümüz ve göründüğümüz insanlara, aynı dünyayı paylaştığımız mahlukata , bütün varlıklara nasıl geliyoruz? Olduğumuz yer, yaşadığımız mekân, yürüdüğümüz yol, sokağımız, mahallemiz bizimle huzur mu bulur, yoksa görünmez, ölçülmez bir acı mı çeker?

Tarihimizde sayısız örnekleri var; bir ya da birkaç adam hiç kimsenin kendisini tanımadığı bir yere gider, kısa zaman sonra orası onlarla değişir, dönüşür. Trabzon fethedildiğinde oradaki Rum halkın bir grup derviş sebebiyle kendiliğinden müslüman olduklarını hatırlamak lazım. 9'uncu, 10'uncu asırlarda müslüman tüccarları gören, evet sadece gören Türk boylarının bölük bölük ihtida etmelerini, Kore'de askerlerimizi tanıyan yerli halkın müslüman oluşunu ve bugün sadece “bir yere gitmekle” kalbi iman halavetiyle tutuşan insanları bir de böyle okumak lazım.

Onlar bulundukları yere iyi geldi, insanları iyileştirdi. Ve nihayet müslümanların topyekûn müslüman gibi oldukları zamanlar bütün dünyaya, insanlığa iyi geldi. Bu sadece zulmün, haksızlığın engellenmesi manasında değil; daha derin, manevi bir iyileşme. Karakışın ardından bir sabah ansızın esen ılık meltem, kuru otlar arasından yüzünüze gülen gelincik...

Dünyanın bugünkü acısında payımız var. İnsanlığın şahitleri, yeryüzünde “iyi”nin ve “ iyileştirici”nin temsilcisi olan bizler nasılsak, dünya buna göre dönecek. Bizim şaşkınlığımız, kendimizden kaçışımız “tuzun kokması” demek. Böyle olunca insanlar kime bakarak doğruyu görecek? Kim onlara gerçek insanlığı gösterecek? Melekler, ruhanîler neyle gülümseyecek, kime rahmet duaları okuyacak?

Bu evrensel ve varoluşsal sorumluluğu ne ölçüde hatırlatır bilemeyiz ama bu ay “Dünya Bizden Ne Bekliyor?” diye sorduk. Başyazımız ve Halil Akgün'ün makalesi, soruya birbirini bütünleyen iki farklı açıdan cevap veriyor.

Bu ay geçen sayıda ele aldığımız “Güven” konusunun devamı niteliğinde “Güvendiğimiz Dağlara Kar Yağarsa” başlıklı yazımıza özellikle dikkatinizi çekmek istiyoruz. Meselenin bizi doğrudan ilgilendiren ve geçen ay eksik kalan tarafını bu ay sunmuş olduk.

. . .

Dergimizdeki reklamlara bakıyorsunuzdur. Bu sayfalarımızın, yayınevimizden yeni çıkan kitapları size duyurmak gibi bir işlevi de var, bu önemli. Bu ay dağıtım şirketimiz Pozitif'in ilan ettiği çocuk kitapları kampanyasına özellikle dikkatinizi çekmek istiyoruz. Kampanya, okul öncesinden gençlik dönemine, boyama kitabından Kur'an elifbasına kadar geniş bir yelpazede hazırlanan bu kitapları edinmek için güzel bir fırsat. İyi kitaplar keşke ücretsiz dağıtılabilse... Ne yapalım, bu olamadığına göre kampanyaları takip etmek gerekiyor. Tam da okulların tatile girdiği bu sıralar bu kampanyayı değerlendirmenizi tavsiye ederiz. Okuduğum için biliyorum, çoğu gerçekten iyi kitaplar.

Temmuz sayımızda buluşmak üzere inşallah.