- Editörden

Adsense kodları


Editörden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 6 October 2011, 11:22 am GMT +0200
Editörden



Nisan 2006 88.SAYI


Sabahattin AYDIN kaleme aldı, SUNUŞ bölümünde yayınlandı.

Bunca zaman sonra ayın konusunu düşünürken hâlâ ele almadığımız temel konu ve kavramlarımız bulunduğunu görmek doğrusu şaşırtıcı. Sanki o konu ve kavramlar bir yere saklanmışlar da birdenbire, bir sebeple ortaya çıkıveriyorlar, buradayız diyorlar.

Güncel mevzuları kovalamayan ama bir yandan da kitlelerin beğenisini talep eden bizim tarz bir dergi için konu seçimi, hele de dosya konusu seçimi kritik mesele. Bunun başta gelen sebebi, birer izleyici/okuyucu olarak gündelik ilgilerimizle derginin ilgilendiği konuların paralel olmaması. Her ne kadar Şubat ve Mart sayımızdaki ayın konularının güncellik karakteri ağır basıyor olsa da, çoğunlukla durum izah ettiğimiz gibi. Yani modern iletişim örgüsünün dayattığı gündem konuları bir tarafta, dergimizin ve bizim gibi başka dergilerin konuları daha başka tarafta…

Bunun anlamı şu demek değil ama: Dergimizin bugünle, yaşadığımız zaman ve mekânla bir ilgisi-irtibatı yok! Aksine, her gün değişen ya da değişmeye aday uçucu gündemden daha derin bir ilgi ve irtibattan söz edilmelidir. Çeşitli sosyolojik izahlarla bunların neler olduğunu sayıp dökmek yerine, şu kadarını söylemekle yetinelim: Dergimiz, ele aldığımız konular bir inşanın unsurlarıdır; bir zihin ve gönül inşasının… Bir başka deyişle bugünü ve yarını etkilemek peşindedir; onarmak ve iyileştirmek istemektedir. Ne büyük iddia bu demeyin; insan değişince, insan iyileşince nelerin değiştiğini, iyileştiğini hesap edin, hatırlayın.

Başta söylediğimiz gibi, sekizinci yılımızın ortasına yaklaşırken bu inşanın temel konularından biri daha çıktı geldi, dosyamızı şekillendirdi.  Bu ay “Cahiliye Dönemi ve Asr-ı Saadet” kavramlarını, bu iki dönemden yola çıkarak temel iki inanış, algı ve anlayış biçimini irdeliyoruz. Başlığımız ele veriyor zaten, ama okuyunca göreceğiz ki, ne Cahiliye Dönemi ne de Asr-ı Saadet olmuş bitmiş birer tarih kesiti değil. Aksine hep var olan, farklı görünümler altında ferdî ve sosyal hayatta tekrar tekrar üretilen birer gerçeklik. Ali Yurtgezen’in konuya dair satır satır dikkatle okunması gereken yazısı kendimizi, telakkilerimizi, içinde bulunduğumuz sosyal dokunun ve kültürün karakterini sorgulatıyor bize.   

Geçen ayki dergimizde yayınlanan “Halimizi Güzel Kıl” başlıklı yazının bir paragrafı tartışmalara sebep oldu. Mesele, eksik anlatım nedeniyle faizli muamele gibi anlaşılan bir “selem akdi” hadisesi idi. Bu sayımızda Binbir Damla köşemizin ilk yazısını bu konuya ayırdık. Geçen ayki yazıda -yazının ana fikri ve kurgusu sebebiyle- ayrıntıları anlatılmayan bu konunun tamamını buradan okuyabilirsiniz.

Mayıs sayımızda buluşmak üzere inşallah…