- Edebiyat ödülleri ve jüriler

Adsense kodları


Edebiyat ödülleri ve jüriler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 2 August 2012, 01:00 pm GMT +0200
Edebiyat ödülleri ve jüriler
Alper Çeker • 83. Sayı / EDEBİYAT


Jüriler, tarafsız olarak hüküm vermesi gereken yeminli insanlar. Her ne kadar “jüri” sözcüğü Fransızca (Norman) kökenli olsa da, jüri düzeni eski bir Alman geleneği. Alman kabileleri cinayet ve benzeri meseleleri güvenilir adamlardan oluşan bir heyet ile çözerdi.

Geçtiğimiz ay Cezmi Ersöz’ün Balçiçek İlter’le yaptığı söyleşinin edebiyat ödüllerini konu alan bölümü oldukça yankı uyandırdı: “Örneğin Semih Gümüş ya da Doğan Hızlan, en az dört kitap jürisinde yer alıyorlar. Yani bu eşittir yılda 450 kitap okumak demek. Ben yazarım, şairim, her gün üç saatimi kitap okumaya ayırırım. Yılda okuduğum kitap sayısı 50’yi geçmez, geçemez. Bunlar 450-500 kitabı nasıl okuyorlar? Bence okumuyorlar, okumadan oyluyorlar!”

Batı ve ödül
Edebiyatın yarıştırılması kulağa hoş gelmiyor, ama ödüllendirilmesi tabii ki sevindirici. Dünyada pek çok edebiyat ödülü var. Batıda bir yazarın kitabının ödül ya da burs kazanması demek, aynı zamanda ciddi bir maddî kazanç elde etmesi anlamına geliyor. Bu sayede yazarlar uzun süre geçimlerini sağlayabiliyor ve yeni kitaplarını yazabiliyorlar. “Miguel de Cervantes” ödülü 125.000 Euro değerinde. İspanyolca konuşulan ülkelerin edebiyatçılarına verilen ödülü alanlar arasında Octavio Paz, Jorge Luis Borges, Carlos Fuentes ve Mario Vargas Llosa gibi isimler var. “Booker Prize” ya da “Miguel de Cervantes” gibi ödüller, “Nobel Edebiyat Ödülü”nün de habercisi niteliğinde.

Alan daraltan ödüller de var. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “Hugo Ödülü”, bilim-kurgu edebiyatının Oscar’ı olarak tanınıyor. Bir yayınevi, ilgilendiği yazarın geçmişinde “Hugo Ödülü” varsa, onun kitaplarının yayın hakkını almakta tereddüt etmiyor. Yani yurtdışında edebiyat ödüllerinin, dağıttıkları paranın dışında da faydaları var.

Ödüller her zaman iyi niyetli olmayabiliyor. “Nobel Edebiyat Ödülü” tanımlanırken; bir yazarın belli bir eserine değil, çalışmalarının bütününe verildiği belirtiliyor. Tolstoy, Joyce, Çehov gibi yazarlara “Nobel Edebiyat Ödülü” verilmedi.

Benim edebiyat ilgimin başladığı yıllar olan 1980’lerde “Behçet Necatigil Şiir Ödülü”, Türkiye’nin en önemli edebiyat ödüllerinden biriydi. Bu ödülün birincisi 1980 yılında İlhan Berk’e verilmişti. Örneğin Tuğrul Tanyol’un Ağustos Dehlizleri adlı kitabı, “Behçet Necatigil Şiir Ödülü”nü aldıktan sonra ikinci baskıyı yapmıştı ki bu, o yıllarda ödülün okurlar tarafından etkili, saygın ve güvenilir bir kurum olarak algılandığını gösteriyor. Ancak ilerleyen yıllarda jüri üyelerinden biri ödülü önce yakın çevresine, ardından oğluna vermeye kadar ileri giderek, ona tüm saygınlığını kaybettirdi. Günümüzde “Behçet Necatigil Şiir Ödülü”nü alan kitabı hiç kimsenin umursadığını sanmıyorum.

Şaşırtıcı tercih
Ödül konusunda kişisel bir deneyimimi paylaşarak, Cezmi Ersöz’ün jürilerle ilgili “Bunlar 450-500 kitabı nasıl okuyorlar?” sorusuna yanıt vermek istiyorum: 2008 yılında, o yıl çıkan bir eleştiri kitabımla ilgili olarak yayıncıma “Memet Fuat Eleştiri Deneme Yayıncılık Ödülleri”nin sekretaryasından bir mektup geldi. Kitabımdan 8 adet talep ediyorlar ve eleştiri dalında ödüle aday göstermek istiyorlardı. Yayıncım benim de onayımı alarak 8 kitabı yolladı. Kısa bir süre sonra da Murat Belge’nin tarihî roman konusundaki Genesis adlı kitabı yayımlandı. Açıkçası o yıl “Memet Fuat Ödülü”nü eleştiri dalında Murat Belge’nin kitabının alacağını tahmin ettim, ama şaşırtıcı bir biçimde ödülü Erol Üyepazarcı’nın Korkmayınız Mr. Sherlock Holmes adlı kitabı aldı. “Şaşırtıcı” diyorum, çünkü ödül yönetmeliğine göre aday kitabın ilk baskısının o yıl yapılmış olması gerekiyordu; oysa Üyepazarcı’nın kitabı, yaklaşık on yıl önceki ilk baskının genişletilmiş haliydi. Kitabın ilk baskısı 1997 yılında Göçebe Yayınları’ndan, ikinci baskısı ise 2008’de Oğlak Yayınları’ndan çıkmıştı. Bu uygulamanın nedenini öğrenmek için ilgili kurumu telefonla aradığımda her şey ortaya çıktı. Her ne kadar “Memet Fuat Ödülleri”nin duyurularında edebiyatımızın tanınmış isimlerinden oluşan bir jüri ilan edilse de aday kitapları toplayan ve onlardan birini bu ödüle layık gören kişi, sekretarya unvanı ile benimle telefonda konuşan bayandı. Doğal olarak bu bayanın Erol Üyepazarcı’nın kitabının daha önce basıldığından haberi yoktu. Çünkü Oğlak Yayınları kendi bünyesinden çıkan kitabın künyesine “birinci baskı” ifadesini koymuştu. Oysa jüri üyeleri bu kitabı görmüş olsalar, aralarında ilk baskısının yıllar önce yapıldığını hatırlayanlar mutlaka çıkardı (öyle ya; bir edebiyat ödülü jüriliğine seçilen ismin, kitabı okumuş olmasa da en azından adını hatırlama yetkinliğinde olması beklenir).

Böylece edebiyat ödüllerinde kitapları kimin okuduğu, daha doğrusu kitapların okunmadığı ortaya çıkmış oluyor. Bundan dolayı Türkiye’de ödüller kitapların satışına etki etmiyor, çünkü ciddiye alınmıyorlar. Hatta bırakın ciddiye alınmayı, Behçet Necatigil’in kızı Ayşe Sarısayın’ın öykü kitabının 2005 yılında “Sait Faik Hikâye Armağanı” ve “Yunus Nadi Öykü Ödülü” alması, edebiyat çevrelerinde alay konusu bile olabiliyor.

Buraya kadar anlattıklarımız, Türkiye’de edebiyat alanında verilen ödüllerin neden yazarların yabancı dillere çevrilmesinde ya da daha büyük uluslararası ödüller almalarında referans oluşturmadığını açıkça ortaya koyuyor.