sümeyra
Mon 12 December 2011, 03:53 pm GMT +0200
4286)Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyaîlâhü anh)'den
4286) "... Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyaîlâhü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i şu buyruğu buyururken işittim, demiştir i
Rabbim Sübhânehû benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın cennete dâhil etmeyi bana vaadettİ. (Bunlardan) be herbinin beraberinde yetmiş bin (kişi) ve Rabbim (Azze ve CelleJ'nin avuçlarıyla üç avuç dolusu, (yâni ümmetimden çok sayada kişi) bulunur."[161]
İzahı
R i f â a (Radıyaîlâhü anh) 'in hadisi Zevâid nevindendir. E b ü Ümâme (Radıyaîlâhü anh)'in hadisini Tirmizi ve Ah-m e d de rivayet etmişler. Bu hadiste geçen Haseyât kelimesi Has-yet'in çoğuludur.
Haşyet ve Hasvet: İnsanın iki elini birleştirerek avuçlayıp verdiği şeye denilir. Allah Teâlâ hazretleri hakkında Kur'ân ve hadîslerde gelen el, avuç, parmak gibi kelimeler bâzı âlimlerce te'vil edilir. Diğer bir kısım ilim ehline göre mâhiyet ve anlamı bilinmeyen terimlerdir. Çünkü defalarca anlattığım gibi Allah Teâlâ bir cisim değildir ki el, yüz, avuç ve parmak gibi organları bulunsun. Burada avuç kelimesi çokluğu ifâde etmek için kullanılmıştır. Z ü m e r sûresinin 67. âyetinde geçen; = "ve gökler Allah'ın sağ elinde durulmuştur" Nazm-i îlâhi de bu hadis gibidir. Bu âyete göre Allah'ın bir avucu Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ümmetinin tamamına yeter. Bu itibarla üç avuç ifâdesi Ümmet-i Muhammediye'nin şereflendirilmesi için olabilir. Allah, bunun hikmetini en iyi bilendir.
Hadîs şöyle de yorumlanabilir: "Rabbim Sübhânehu, benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın ve Rabbim (Azze ve CelleJ'nin avuçlarıyla üç avuç dolusunu (yâni ümmetimden çok sayıda kimseyi) cennete dâhil etmeyi bana vaadetti. (Bu yetmiş binden) beher bini beraberinde yetmiş bin kişi bulunur."
Birinci yoruma göre cennete hesabsız ve azabsız girenlerin sayısı daha çok olur. Ahmed'in Ebû Ümâme (Radıyallâhü anh)'den rivayet ettiği ve Tuhfe yazarının bu babın hadisini izah ederken naklettiği bir hadis ikinci yorumu te'yid eder. Ama bâzı ilim ehlinin de dediği gibi inşâallah birinci yorum kasdedilmiştir.
4286) "... Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyaîlâhü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i şu buyruğu buyururken işittim, demiştir i
Rabbim Sübhânehû benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın cennete dâhil etmeyi bana vaadettİ. (Bunlardan) be herbinin beraberinde yetmiş bin (kişi) ve Rabbim (Azze ve CelleJ'nin avuçlarıyla üç avuç dolusu, (yâni ümmetimden çok sayada kişi) bulunur."[161]
İzahı
R i f â a (Radıyaîlâhü anh) 'in hadisi Zevâid nevindendir. E b ü Ümâme (Radıyaîlâhü anh)'in hadisini Tirmizi ve Ah-m e d de rivayet etmişler. Bu hadiste geçen Haseyât kelimesi Has-yet'in çoğuludur.
Haşyet ve Hasvet: İnsanın iki elini birleştirerek avuçlayıp verdiği şeye denilir. Allah Teâlâ hazretleri hakkında Kur'ân ve hadîslerde gelen el, avuç, parmak gibi kelimeler bâzı âlimlerce te'vil edilir. Diğer bir kısım ilim ehline göre mâhiyet ve anlamı bilinmeyen terimlerdir. Çünkü defalarca anlattığım gibi Allah Teâlâ bir cisim değildir ki el, yüz, avuç ve parmak gibi organları bulunsun. Burada avuç kelimesi çokluğu ifâde etmek için kullanılmıştır. Z ü m e r sûresinin 67. âyetinde geçen; = "ve gökler Allah'ın sağ elinde durulmuştur" Nazm-i îlâhi de bu hadis gibidir. Bu âyete göre Allah'ın bir avucu Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ümmetinin tamamına yeter. Bu itibarla üç avuç ifâdesi Ümmet-i Muhammediye'nin şereflendirilmesi için olabilir. Allah, bunun hikmetini en iyi bilendir.
Hadîs şöyle de yorumlanabilir: "Rabbim Sübhânehu, benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın ve Rabbim (Azze ve CelleJ'nin avuçlarıyla üç avuç dolusunu (yâni ümmetimden çok sayıda kimseyi) cennete dâhil etmeyi bana vaadetti. (Bu yetmiş binden) beher bini beraberinde yetmiş bin kişi bulunur."
Birinci yoruma göre cennete hesabsız ve azabsız girenlerin sayısı daha çok olur. Ahmed'in Ebû Ümâme (Radıyallâhü anh)'den rivayet ettiği ve Tuhfe yazarının bu babın hadisini izah ederken naklettiği bir hadis ikinci yorumu te'yid eder. Ama bâzı ilim ehlinin de dediği gibi inşâallah birinci yorum kasdedilmiştir.