sidretül münteha
Wed 8 June 2011, 02:16 pm GMT +0200
Ebu Hureyre'nin Faziletine Dair Rivayetler
828. Seleme b. Hacel[32] den rivayet edildiğine göre, Ebû Hureyre (ra) hastalığında ağlamaya başlamış. Kendisine niçin ağladığı sorulunca: "Ben, sizin şu dünyanıza ağlamıyorum. Fakat ben, yolculuğumun uzunluğuna, azığımın azlığına ağlıyorum. Ben cennet ve cehennemin üzerinde bir tepede akşamladım ve hangisine götürüleceğimi de bilmiyorum" demiştir.
829. Ebû'l-Mühzem'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Biz sabah akşam Ebû Hureyre'nin yanma gelirdik. O bize Kur'ân okur, dua eder ve birtakım kıssalar naklederdi."
830. Ebû Hureyre'nin kızına şöyle tavsiyede bulunduğu rivayet edilmiştir: "Kazım, altın takınma, ipek te giyme. Zira seni ateşe sevketmesinden korkarım."
831. Ebû Hureyre>(ra)'nin: "Adeta kendimizi (Resûlullahm) havzından dönerken görüyorum da insanlar birbirine: 'Ey falan! İçtin mi havzından?' diye soruyor. O da: 'Hayır, ah susuzluk ah!' cevap veriyor" dediği rivayet edilmiştir.
832. Kays b. el-Hâris'den Selmân'm (ra): "Bir müslümanm edep yerini görmemden ve onun benim edep yerimi görmesinden-se üç kere ölüp sonra dirilip tekrar ölmeyi tercih ederim" dediği rivayet edilmiştir.
833. el-Alâ b. el-Müseyyib, Selmân'a isnad ederek şunu rivayet etmiştir: "İlim olup ta amelin olmadığı, dillerin anlaşıp ta, kalplerin ayrıldığı ve akrabaların sılay-ı rahimi terkettiği bir zamanda, Allah o kimselere lanet eder, onları sağır kör ve dilsiz kılar."
834. Ca'fer, Selmân el-Fârisî (ra)'nin: "Üç şey beni güldürür, üç şey de ağlatır. Ölüm kendisini bekleyip dururken dünyada emeli olan kimse, gafil kimse ve Rabbının kendisinden razı mı yoksa ona gazab mı ettiğini bilmeden katıla katıla gülen kimse. Bunlar beni güldürür. Sevgililerden ayrılmak, Muhammed (sav) ve ashabının ayrılığı ki, Muhammed ölüm hengamesinde hazır olandır. Cennete mi yoksa cehenneme mi gönderileceğini bilmeksizin, âlemlerin Rabbinin huzurunda durmak, işte bunlar da beni ağlatır" dediğini haber vermiştir.
835. Yahya b. Sa'îd'den rivayet edildiğine göre, Ebû'd-Derdâ, Selmân el-Fârisî'ye bir mektub yazarak, Arz-ı mukaddese'ye gelmesini söylemiş Selmân da ona cevap olarak: "Toprak, hiçbir kimseyi mukaddes kılmaz, kişiyi ancak ameli mukaddes eder. Duydum ki tabiblik yapıyormuş sun. Eğer derde derman olur, iyileşti-rirsen, senin için ne güzel. Ama eğer bu işi güzel yapamıyorsan, aman birisinin ölümüne sebep olup ta bu yüzden cehenneme girmekten iyi sakın" demiştir. Ebû'd-Derdâ iki kişi arasında hüküm verip onlar dönüp giderlerken şöyle bakar ve Selmân'ın sözünü hatırlayarak onları geri çağırır ve "Şu meselenizi bir daha yeni baştan bana anlatın" dermiş.
836. Mâlik b. Dinar'dan, Selmân el-Fârisî'nin, Ebû'd-Derdâ'ya mektup yazarak: "Duydum ki, tabibliğe oturtulmuşsun, insanları tedavi ediyormuşsun. İyi dikkat et te bir mü'minin ölümüne sebebiyet verip cehennemi boylama" dediği rivayet edilmiştir.
837. A'meş'ten birtakım kimselerin, Huzeyfe'nin Selmân'a şöyle dediğini zikrettiklerini duyduğu rivayet edilmiştir; Huzeyfe (ra): "Ey Ebû Abdullah! Kendine bir ev yapsan" demiş, Selmân bunu çirkin görmüş. O da devaümla: "Ağır ol da sana haber vereyim; sana bir ev yapayım, orada, yattığın vakit ayakların şu uçunda başında öbür ucunda olsun. Kalktığın zaman da başına değsin" demiş. Selmân da buna karşılık: "Tıpkı benim gibi düşünüp söyledin" demiştir. [33]
838. Ebû Kılâbe'den rivayet edildiğine göre, bir zât, Selmân el-Fârisî'nin yanma girmiş, bakmış ki hamur yoğuruyor. "Bu ne hal?" diye sormuş. O da: "Hizmetçiyi bir işe gönderdik te iki işi birden ona yüklemeyi uygun görmedik" demiştir. Adam: "Falanca kişinin sana selamı var" demiş. Selmân: "Ne zaman geldin?" diye sormuş. Adam: "Şu kadar zaman evvel" demiş. Selmân: "Eğer söylemeseydin boynunda edâ etmediğin bir emanet olarak kalacaktı" demiştir.
839. ibn Şevzeb'ten rivayet edildiğine göre, bir dostu Selmân'in başını (saçını) kazıyormuş. Ona: "Ne bu hal?" denilmiş te o da: "Gerçek hayat âhiret hayatıdır" cevabını vermiş.
[32] Ta'cîlu'l-Menfa'a 'da Salim, Selim b. Beşir b. Hacel şeklindedir. Seleme de denilir. Sanki burada nisbet edilmiş.
[33] Kitabın buradan sonuna kadar olan kısmı, İbn Yûnus'un Ebû Tâlib Abdülkadir b. Yusuf tan sema ile yapılan rivayetlerdir. Kitabın başından buraya kadar olan kısmı ise İbn yanus'un Ebû Tâlib'ten icazeti ile rivayet edilmiştir. Bunu da Yusuf b. Muhammed b. Abdullah eş-Şâfi'î zikretmiştir.