- Ebu Hüreyre

Adsense kodları


Ebu Hüreyre

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ayten
Wed 6 October 2010, 12:21 am GMT +0200
43)En çok hadîs-i şerîf rivâyet eden sahâbî: EBÛ HÜREYRE


Çok hadis rivâyet eden meşhur sahâbî.
 

Adı, Abdurrahman b. Sahr; künyesi, Ebû Hureyre'dir. Câhiliye döneminde ismi Abdüşşems idi. Hz. Peygamber onu, Abdurrahman (bazı rivâyetlere göre Abdullah, hattâ başka isimler de ileri sürülmektedir) diye adlandırdı.[520] Ne sebeple Ebû Hureyre diye künye edindiğini kendisi şöyle açıklamıştır: "Bir kedi bulmuştum, onu elbisemin yeninde taşırdım; bundan dolayı Ebû Hureyre (kedicik babası) künyesiyle çağrılır oldum.[521]

 
Hayber gazvesi sıralarında Yemen'den Medine'ye gelip müslüman olmuştur (H. 7/M. 629). O tarihten itibaren Hz. Peygamber'in vefâtına kadar ondan ayrılmayan bir sahâbîsi olmuş, kendisini onun hizmetine adamıştır. Hizmet süresi yaklaşık dört yılı buluyordu.[522]
 

Hz. Peygamber'in misafirperverliği ve cömertliği sayesinde yaşayan Ebû Hureyre, Rasûlullah (a.s.)'ın mescidinde sadece ibadet ve ilimle meşgul olan Ehl-i Suffe'nin en ileri gelen siması idi. Hz. Peygamber'i büyük bir muhabbetle sevmiş, onun sünnetine uygun olarak yaşamış ve manevî yüce mertebelere erişmiştir.[523]
 

İffet sahibiydi, eli açık ve cömertti. Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonraki fitne olaylarında köşesine çekildi. Halk onun bu halinden kendisine söz ettiklerinde Rasûlullah (a.s.)'ın şu hadisini rivâyet ediyordu: "Fitneler çıkacak. O zamanda, oturanlar ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlıdır. Kim dönüp bakmaya yönelirse, o da ona yönelir. Kim bir sığınak veya korunak bulursa onunla korunsun."[524]

 
Hoşsohbet, temiz ve ince duygulu, saf gönüllü idi.[525] Emirlik ve valilik ona kibir vermedi. Üstelik alçak gönüllülüğünü arttırdı. Medine valisi Mervan'a vekâlet ettiği sıralarda, üzerine semeri bağlanmış bir eşekle, hurma lifinden örülmüş bir başlık başında olduğu halde çarşıya çıkar ve, "Savulun emir geliyor!" dermiş.[526]
 

İmam Şâfii gibi büyük âlimlerin bildirdiğine göre Ebû Hureyre kendi dönemindeki hadis nakledenlerin içinde hafızası en sağlam olanıdır.[527] Hz. Peygamber ile nisbeten kısa sayılabilecek bir süre birlikte olmasına rağmen, onun hadislerini bu kadar büyük bir sayıda elde edebilmesinin sırrı ve sebebleri şöyle açıklanabilir:
 

a) Birinci sebep: Hz. Peygamber ile sık sık görüşmesi ve ona hiç çekinmeden her çeşit sorular sormasıdır.[528] Nitekim Buhâri ve Müslim'in naklettiklerine göre Ebû Hureyre şöyle demiştir: "Siz, Ebû Hureyre'nin çok hadis rivâyet ettiğini söyleyip duruyorsunuz. Ben fakir bir kimseydim. Karın tokluğuna Hz. Peygamber'e hizmet ediyordum. Muhâcirler çarşıda, pazarda alışverişle, Ensâr da kendi malları, mülkleriyle uğraşırken, ben Hz. Peygamber'in meclislerinin birinde bulunmuştum; buyurdu ki: 'İçinizden kim cübbesini yere serer de ben sözümü bitirdikten sonra toplarsa benden duyduğunu bir daha unutmaz. 'Bunun üzerine ben üzerimdeki hırkayı yere serdim, Hz. Peygamber de sözünü bitirince, onu topladım. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o andan sonra ondan duyduğum hiçbir sözü unutmadım."[529]

 
b) İkinci sebep: İlme olan tutkunluğu ve Hz. Peygamber'in ona bildiğini unutmaması için dua buyurmasıdır. El-Hâkim en-Nisâbûrî, Müstedrek'te (111, 508) şu haberi vermektedir: "Bir adam Zeyd b. Sâbit'e gelerek ona bir mesele sordu. O da Ebû Hureyre'ye gitmesini söyledi ve şöyle devam etti; çünkü bir gün ben, Ebû Hureyre ve bir başka sahâbî Mescid'de oturuyorduk, dua ve zikirle meşgul idik. O sırada Hz. Peygamber geldi, yanımıza oturdu; biz de dua ve zikri bıraktık. Buyurdu ki: 'Her biriniz Allah'tan bir dilekte bulunsun.'

 
Ben ve arkadaşım, Ebû Hureyre'den önce dua ettik, Hz. Peygamber de bizim duamıza âmin dedi. Sıra Ebû Hureyre'ye geldi ve şöyle dua etti: 'Allah'ım, senden iki arkadaşımın istediklerini ve de unutulmayan bir ilim dilerim.' Hz. Peygamber bu duaya da âmin dedi. Biz de, 'Ey Allah'ın Rasûlü, biz de Allah'tan unutulmayan bir ilim isteriz' dedik. Hz. Peygamber, 'Devsli genç sizden önce davrandı' buyurdu.
 

Buhâr-i, ilim bahsinde, hadise olan tutku bâbında; Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Ey Allah'ın Rasûlü, kıyâmet gününde senin şefâatine nâil olacak en mutlu kişi kimdir?" diye sordum. Rasûlullah buyurdu ki: "Ey Ebû Hureyre, senin hadise olan aşırı tutkunluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. Kıyâmet gününde benim şefâatime nâil olacak en mutlu kişi Lâilâhe illallah diyen kimsedir." [530]
 

c) Üçüncü sebep: Ebû Hureyre'nin büyük sahâbîlerle görüşmesi, onlardan birçok hadis alması ve bu sayede ilminin artıp ufkunun genişlemesidir. 
 

d) Dördüncü sebep: Hz. Peygamber'in vefâtından sonra uzun süre yaşamış olmasıdır. Nitekim Hz. Peygamber'den sonra kırkyedi yıl yaşamış, hadisleri halk arasında yaymakla meşgul olmuştur.[531]
 

Bütün bunların neticesinde Ebû Hureyre, Sahâbe içerisinde hadisi en iyi bilen, hadis almada ve rivâyet etme hususunda diğerlerinden daha üstün bir duruma gelmiştir. Onun rivâyet ettiği hadisler, diğer sâhâbilerde veya birçoğunda dağınık halde bulunuyordu. Bu yüzden onlar Ebû Hureyre'ye başvuruyor, hadis rivâyetinde ona dayanıyorlardı. İbn Ömer, onun cenaze namazında, ona Allah'tan rahmet dileyerek, "Hz. Peygamber'in hadisini müslümanlar adına muhâfaza ediyordu" demiştir.[532] Buhâri, 'Ebû Hureyre'den 800 kadar sahâbe ve tâbiîn âlimleri hadis rivâyet etmişlerdir' diyor.[533]

 
Kendisinden beş bin üç yüz yetmiş dört hadis gelmiş, bunlardan üçyüzyirmibeş tanesini Buhâri ve Müslim müştereken, doksanüç tanesini yalnız Buhâri, yüzseksendokuz hadisini de yalnız Müslim Sahîh'lerine almışlardır.[534]
 

Hz.Ebu Hureyre, asırlar boyunca tetkik ve tenkid konusu olmuştur. Gerek Doğu dünyasında gerek Batı dünyasında Ebû Hureyre hakkında ileri geri konuşulmuştur. Bunun sebebi, keyif ve arzulara karşı gelen dine yönelik hile ve tuzakları sonuçsuz bırakan bir kısım hadislerinden kurtulmak istenmesidir. Bu hücumlar ya yalan ve zayıf rivâyetlere, ya da bazı sahîh hadislere dayanır. Fakat bu tür sahîh hadisleri de doğru-dürüst anlayamazlar, bu yüzden de kendi arzuları doğrultusunda yanlış yorumlara başvururlar.[535] Bu hadislerden bir kısmını ve cevaplarını özet olarak verelim:

 
Hz.Ebû Hureyre'nin hadis konusundaki güvenilirliğine gölge düşürecek şüphe kaynaklarından biri, onun Rasûlullah (a.s.)'den: "Bir kimse Ramazan ayında cünüp olarak sabahlarsa, o gün oruç tutmasın " hadisini nakletmesi ve halka bu yolda fetvâ vermesidir. Onun böyle rivâyet ettiğini Âişe ve Ümmü Seleme haber alınca, onun bu rivâyetini kabul etmemişler, şöyle demişlerdir: "Hz. Peygamber ailesiyle birlikte olması neticesinde cünüp olarak sabahlar, sonra da boy abdesti alıp orucunu tutardı." Bunun üzerine Ebû Hureyre onların dediklerini kabul etmiş ve demiştir ki: "Bu hadisi bana Fadl b. Abbâs ile Üsâme b. Zeyd Hz. Peygamber'den nakletmişlerdi. Mü'minlerin anneleri ise bu gibi konuları erkeklerden daha iyi bilirler."[536]

 
Buna şu cevap verilmiştir: Ebû Hureyre söz konusu hadisi Rasûlullâh (a.s.)'den kendisi işitmemiştir. Hadisi Fadl ve Üsâme vasıtasiyle rivâyet etmiştir. Bu iki sahâbî ise doğru ve güvenilir kişilerdir. Âişe ile Ümmü Seleme'nin hadisi, onun yanında ağırlık kazanınca, onların rivâyetine dönmüş, hakka uyarak önceki fetvâsından vazgeçmiştir.[537] Fadl ve Üsâme'nin naklettiği hadise gelince, âlimler bu konuda şunları söylediler: Birincisi, bu hadis kendisinden daha kuvvetli hadisle çelişmektedir; dolayısıyle onunla değil kuvvetli olanla amel edilir. İkincisi, bu iki sahâbînin hadisi orucun farz kılındığı dönemin başlarına aittir.
 

O sırada oruçlunun uyuduktan sonra yemesi, içmesi, cinsel münasebette bulunması haramdı. Daha sonra Allah'tan yeri ağarıncaya kadar bütün bunları mübah kıldı. Onun için karı-koca ilişkisi sabaha kadar devam ederdi. Fecrin doğuşundan sonra da yıkanması gerekmekteydi. Bu da gösteriyor ki Âişe ile Ümmü Seleme'nin naklettiği hadisin hükmünü neshetmiştir. Ne Fadl ile Üsamenin ne de Ebû Hureyre'nin bu son hükmü bildiren hadisten haberleri vardı. Bu yüzden Ebû Hureyre hâlâ önceki hadise göre fetvâ vermeye devam ediyordu. Kendisine bu haber ulaşınca da bu fetvâsından dönmüştür.[538] İbn Hacer şöyle der: "Ebû Hureyre'nin hakkı teslim edip ona dönmesi onun faziletini gösterir."[539]
 

Bir başka itiraz da şudur: Ebû Hureyre hadis rivâyet ederken tedlis yapardı (Hz. Peygamber'den duymadığı bir hadisi kendisine rivâyet eden şahsın ismini vermeyerek, Hz. Peygamber'den rivâyet ederdi). Meselâ, yukarıda geçen "cünüp olarak sabahlayan kimseye oruç tutmak yoktur" hadisinde durum böyledir. Tedlis yapmak ise yalan söylemenin kardeşidir.[540]
 

Bu itiraza şöyle cevap verilir: Ebû Hureyre'nin İslâm'a girişinin hicretin 7. yılına kadar geciktiği dikkate alınırsa, Hz. Peygamber'in pekçok hadisini ondan duymadığı ortaya çıkar. Bu durum, onun hadis bilgisini tamamlayabilmesi için, Hz. Peygamber'den duymuş olan sahâbîlerden almasını gerektiriyordu.
 

Onun bu hali, ya dünyevi meşguliyetlerinden dolayı, ya da yaşlarının küçük olması, yahut da sonradan müslüman olmaları gibi sebeplerle Hz. Peygamber'in meclislerinde bulunmayan diğer sahâbîlerin durumuyla aynıdır. Humeyd'den gelen şu haber de bunu teyid eder: "Biz Enes b. Mâlik'in yanında idik. Bize şöyle dedi: Vallahi size Hz. Peygamber'den naklettiğimiz hadislerin hepsini bizzat kendisinden duymuş değiliz. Fakat (hadisi duyan duymayana naklederdi) biz de birbirimizi yalanlamazdık."[541]
 

Hadisi duyan ve diğerlerine nakleden sahâbînin isminin zikredilmemesini tedlis saymak uygun değildir. Zira ehli sünnet âlimlerinin ittifakıyla sahâbenin hepsi âdildir. Âlimlerin, mürsel hadisi delil kabul etmek hususundaki ihtilâfı, ismi zikredilmeyen râvinin durumunun bilinmeyişi sebebiyledir. İbnu's-Salâh bu hususta şöyle der: "İbn Abbâs ve benzeri yaşça küçük sahâbîlerin Hz. Peygamber'den işitmedikleri halde ondan rivâyet ettikleri mürsel hadisler, mevsûl ve müsned hükmündedir. Çünkü onlar bu hadisleri sahâbîlerden almışlardır. Bir sahâbînin kim olduğunun bilinmemesi, hadisin sıhhatine zarar vermez. Çünkü sahâbîlerin tamamı âdildir.[542]


Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Ebû Hureyre'den hiçbir yalan çıkmış değildir. Zira bu tür mürsel hadislerde Ebû Hureyre, "Rasûlullah'ın şöyle dediğini işittim, ya da şöyle yaptığını gördüm" demiyor; aksine, "Rasûlullah şöyle buyurdu veya şöyle yapmıştır" gibi ifadeler kullanıyordu. Burada onun tedlis yaptığı da söylenemez. Çünkü adını zikretmediği sahâbeden biridir ve sahâbînin âdil olduğuna dair icmâ vardır.[543]
 

Bir başka itiraz: Hz. Ömer, Ebû Hureyre'yi hadis rivâyetinden alıkoymuş ve ona, "Ya Hz. Peygamber'den hadis rivâyetini bırakırsın, ya da seni Devs topraklarına sürerim" demiştir.[544] Ömer'in bu tutumu Ebû Hureyre'nin yalan söylediğini göstermektedir.
 

Buna şöyle cevap verilmiştir: Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'den naklettiği hadisleri halka öğretmeyi, ilmi gizlemenin günahındân kurtulmak için, kendisine bir görev sayıyordu.[545] Bu anlayış onu çok hadis rivâyet etmeye sevketti. Bir tek mecliste bile Hz. Peygamber'in birçok hadisini naklederdi. Fakat Hz. Ömer, halkın herşeyden önce Kur'ân ile meşgul olmasını, amelle ilgili olanların dışında kalan hadisleri az rivâyet etmelerini, halkı yersiz bir tevekküle götürecek ruhsat hadisleriyle, halkın anlayamayacağı müşkil hadisleri halka rivâyet etmeyi uygun görmüyordu.


Bu arada, çok hadis rivâyet edenlerin, rivâyet sırasında hata yapabileceklerinden ve benzeri şeylerden de endişe ediyordu. Bütün bu sebeplerle, Hz. Ömer sahâbîleri çokça hadis rivâyet etmekten alıkoymuş, Ebû Hureyre'ye de ağır konuşmuş ve onu Devs'e sürmekle tehdid etmiştir. Çünkü Sahâbe içerisinde en çok hadis rivâyet eden oydu. İbn Kesir bunu naklettikten sonra şöyle der: "Bildirildiğine göre Hz. Ömer (r.a.) daha sonra Ebû Hureyre'nin hadis nakletmesine izin vermiştir.[546]

 
Bir başka menfî tenkid: Ebû Hureyre'nin diğer sahâbîlerden daha çok hadis rivâyet etmesini sağlayan şey, Hz. Peygamber söylesin veya söylemesin, helâl ve haramla ilgili olmayan, fakat güzel ahlâka teşvik, cennet ve cehennem haberleri gibi bütün güzel sözleri ona isnad etmeyi kendine câiz görmesidir. Onun bu konudaki dayanağı şu hadislerdir: "Benden size hakka uygun bir söz ulaştığında, ben onu ister söylemiş olayım isterse olmayayım, onu alınız' "Benim söylemediğim fakat benden size ulaştırılan güzel bir sözü, ben söylemişimdir."[547]

 
Buna verilen cevap şudur: Geç müslüman olmasına rağmen Ebû Hureyre'nin çok hadis rivâyet etmesi, onların ileri sürdükleri sebeplere bağlanamaz. Bunun asıl sebebi, dünyadan el-etek çekip Hz. Peygamber'in toplantılarına katılması, savaşta ve savaş dışında onun yanından ayrılmaması, hadisleri unutmaması için Hz. Peygamber'in duasını alması, Hz. Peygamber'in vefâtından sonra elli yıl kadar daha yaşaması ve duymadığı hadisleri diğer sahâbîlerden alarak insanlara rivâyet etmesidir.[548]

 
Helâl ve haram dışındaki konularda Hz. Peygamber'e yalan isnad etmesini kendisi için câiz görmesi iddiası da geçersizdir. Çünkü o, "Kim bilerek bana yalan isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın" hâdisinin râvîlerinden biridir. Birçok toplantılarında hadis rivâyet etmek istediğinde bu hadisi zikrettiği sâbittir. Sahâbiler, onun hadis rivâyetindeki üstünlüğünü kabul ettiler ve ondan hadis naklettiler. Hz. Ömer, Osman, Talha, İbn Abbâs, Âişe, Abdullah b. Ömer ve diğerleri (r.anhum) bunlardandır.[549] Bu da onların, Ebû Hureyre'nin güvenilirliği ve doğruluğu hususunda ittifak ettiklerini gösterir. Diğer taraftan, Ebû Hureyre'nin rivâyet ettiği hadislerin çoğunun, başka sahâbîler tarafından da nakledildiği görülür.[550]

 
Hz.Ebû Hureyre'nin dayandığını ileri sürdükleri hadislere gelince, bu hadisleri Ebû Hureyre rivâyet etmemiştir. Aksine bunlar onun adına uydurulmuş sözlerdir. Bu hususta İbn Hazm şöyle demiştir: "Allah'tan korkmaz bazı insanlar birtakım hadisler rivâyet ettiler. Bunların bazısı İslâm'ın temel prensiplerini geçersiz kılmakta, bazıları da Hz. Peygamber'e yalan isnat etmeyi mübah saymaktadır. " İbn Hazm bu iki hadisi de, râvîlerinin çok zayıf olmasından ötürü geçersiz saymaktadır.[551]
 

Macar asıllı ünlü müsteşrik yahudi İgnaz Goldziher de Ebû Hureyre'nin hadis uydurduğunu ve bunda hayli ileri gittiğini ileri sürmüştür. Böyle bir tenkid tümüyle bâtıldır, geçersizdir ve hiçbir haklı tarafı yoktur. Buhâri'nin söylediği gibi Ebû Hureyre'den sekizyüz âlim hadis rivâyet etmiştir. O, sahâbe ve muhaddisler nazarında son derece güvenilir yüce bir şahsiyettir.

 
İbn Ömer şöyle demiştir: "Ebu Hureyre benden daha hayırlı ve naklettiğini daha iyi bilendir." Cennet'le müjdelenenlerden biri olan Talha b. Ubeydullah da: "Şüphe yok ki Ebû Hureyre Hz. Peygamber'den bizim işitmediğimiz hadisleri işitmiştir" demiştir.[552]

 
Mervan'ın sekreteri Ebû Zualza'a da Ebû Hureyre'nin hadis rivâyetinde ne derece güçlü olduğunu gösteren şu haberi nakleder: "Mervan, Ebû Hureyre'yi Saray'da hadis rivâyet etmek için dâvet etmişti. Mervan beni divanın arkasına oturtmuştu ve ben de Ebû Hureyre'nin naklettiklerini gizlice yazıyordum. Ertesi yıl yine onu dâvet etti ve ondan hadis rivâyet etmesini istedi. Bana da bir yıl önceki yazdıklarımdan takip etmemi tenbih etti. Neticede, onun bir tek kelime bile değişiklik yapmadan rivâyet ettiğini gördüm.[553]


Ebû Hureyre 78 yıl yaşadıktan sonra Hicrî 57/676 yılında Medine'de vefât etmiştir.

 
Hzz.Ebu Hureyre (r.a) Rivayet Ettiği Bazı Hadisler

 
ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ إنِّي رَجُلٌ شَابٌّ وَأخَافُ الْعَنَتَ وََ أجِدُ مَا أتَزَوَّجُ بِهِ، أَ أخْتَصِي؟ فَسَكَتَ عَنِّى، ثُمَّ قُلْتُ لَهُ فَسَكَتَ عَنِّي، ثُمَّ قَالَ: يَا أبَا هُرَيْرَة جَفَّ الْقَلَمُ بِمَا أنْتَ َقٍ فَاخْتَصِ عَلَى ذلِِكَ أوْ ذَرْ[. أخرجه البخاري والنسائي .


 
- Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü dedim, ben genç bir insanım, günahtan korkuyorum, evlenecek maddî imkan da bulamıyorum, hadımlaşmayayım mı?" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm bana cevap vermedi. Ben bir müddet sonra aynı şeyi tekrar söyledim. Yine cevap vermedi. Sonra:"Ey Ebu Hureyre! buyurdu. Senin karşılaşacağın şey hususunda artık kalem kurumuştur. Bu durumda ister hadımlaş ister bırak."[554]

 
ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رسولَ اللّهِ # انْصَرَفَ مِنْ اثْنَتَيْنِ، فقَالَ لَهُ ذُو الْيَدَيْنِ: أقَصُرَتِ الصََّةُ أمْ نَسِيتَ يَا رسُولَ اللّهِ؟ فقَالَ: أصَدَقَ ذُو الْيَدَيْنِ؟ فقَالُوا: نَعَمْ، فَصَلَّى اثْنَتَيْنِ أُخْرَيَيْنِ، ثُمَّ سَلَّمَ، ثُمَّ كَبَّرَ ثُمَّ سَجَدَ سَجْدَتَيْنِ مِثْلَ سُجُودِهِ أوْ أطْوَلَ، ثُمَّ رَفَعَ[. أخرجه الستة .


 
- Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (a.s) namazın ikinci rek'atında selam verip bitirdi. Zülyedeyn (r.a)  kendisine:"Ey Allah'ın Resûlü, namaz kısaldı mı yoksa unuttunuz mu?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselam:"Zülyedeyn doğru mu söylüyor?" diye sordu. Herkes:"Evet!" diye cevap verdi. Resûl-i Ekrem (a.s) de iki rek'at daha kıldı, sonra selam verdi, sonra tekbir getirip iki secde daha yaptı. Bu iki secde diğer secdelerinin uzunluğunda idi veya biraz daha uzundu. Sonra namazdan kalktı."[555]
 

ـ عَنْ أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ، أسْمَعُ مِنْكَ أشْيَاءَ فََ أحْفَظُهَا. فقَالَ: ابْسُطْ رِدَاءَكَ. فَبَسَطْتُهُ. فَحَدَّثَنِى حَدِيثاً كَثيراً فَمَا نَسِيتُ شَيْئاً حَدَّثَنِى بِهِ[. أخرجه الشيخان والترمذي، وهذا لفظه .

 
- Hz. Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlu! dedim, senden çok güzel şeyler  işitiyorum, fakat ezberimde tutamıyorum!" "Ridanı  aç!" emrettiler. Ben de açtım [Dua buyurdu, sonra topladım]. Bundan sonra bana çok hadis söyledi. Ben söylediklerinden hiçbirini unutmadım."[556]

ceren
Thu 17 January 2019, 02:41 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Binler selam binler rahmetine kedilerin babası ebu hureyrenin üzerine olsun inşallah. ..

Bilal2009
Thu 17 January 2019, 04:02 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Peygamberimiz in ve sahabe efendilerimizin yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun