hafız_32
Thu 11 November 2010, 11:43 am GMT +0200
b) Duyular Teorisi
îbn Sina'nın duyuları iç ve dış şeklinde yaptığı ayırım ve iç duyularla ilgili çoğu görüşleri kendine has ve orijinal nitelik taşır. [74]
1. Dış Duyular :
Bunlar öteden beri bilinen dokunma (=lems), tatma (=zevk), koklama (=şemm), işitme (=semf), görme (=basar) duyularından ibarettir, îbn Sina, dokunma duyusunun dört ya da daha fazla duyuyu içerdiğini belirtir ki, günümüz psikolojisi bunları ayrı duyular olarak ele almaktadır. Dokunma duyusu içerisinde saydığı bu duyu türleri soğukluk-sıcaklık, kuruluk-yaşlık, sertlik-yumuşaklık, kabalık-düzgünlük, haz ve elem gibi duyulardır. [75]
2. İç Duyular :
Bunlar da beş tanedir. Ortak duyu (=hiss-i müşterek veya kuvve-i bantasya) bütün duyuların izlenimleri -dış duyular dışında- bu ortak duyuda toplanır ve idrakler hâline dönüşür. Tasavvur ve hayal gücü (=musavvıra veya hayâl), ortak duyunun beş duyudan aldığı duyum izlenimlerini, duyulur nesneler ortadan kalktıktan sonra da muhafaza eder. Hayal kurma gücü (=mütehayyile). tasavvur gücünde bulunan suretleri birleştirme ve ayırma işleminde bulunur. Tahmin gücü (=vehmiyye veya mütevehhime) maddî olmayan fikirleri, anlamlan algılar. Bunlar, algılanan nesnelerin tabiatlarında var olduğu sanılan ve duyulur olan fakat yargı sırasında duyularla algılanmayan dostluk-düşmanlık, iyilik-kötülük, nefret-sevgi.. gibi anlamlardır. Dolayısıyla bu duyu kişiliğimizin temelidir. İç duyuların sonuncusu olan hafıza ve hatırlama (-hâfıza-zâkira) duyusu, tahmin gücünde yer alan mânâ ve fikirleri hafızada saklar.
îbn Sin'a'nın vehim (=tahmin) gücü ile ilgili görüşleri, canlı varlığın başkalarına karşı gösterdiği duygusal tepkileri açıklayan ve günümüzdeki tesbitlere yaklaşan bir psikoloji görüşüdür. [76]
3. İlham, Rüya ve Vahy
îbn Sina bu konularda Farâbî'nin görüşlerini temel almakla birlikte onlan daha da geliştirerek, ayrıntılı bir teori ortaya koymuştur. O'na göre, bazı psikolojik yaşantılarımızın kaynağında “hayal gücü”nün çalışması vardır. Hayal gücü düşüncelerimizi, arzularımızı, psikolojik eğilimlerimizi semboller hâlinde ifade eder, onlara canlılık kazandırır, Bu meleke, gerçekle hiç ilgisi bulunmayan görüntülerin algılanmasında başlıca rolü oynadığı gibi, uykuda veya uyanık durumda gerçekle ilgili görüntülerin algılanmasını da sağlayabilir. Bu durum, hayal kurma ve düşünceye bağlı bir sebeple ortaya çıkabileceği gibi, insan üstü aşkın bir etki kaynağından (=Faal Akıl) da ileri gelebilir.
İnsan nefsinde, gayb âlemine dönük ve orayla temas kurma yeteneği taşıyan bir boyut vardır. Bu da en alt düzeyde hayal gücü vasıtasıyla gerçekleşir ve gerek uyurken algılanan rüyalarla, gerekse uyanıkken algılanan görüntülerle kendisini gösterir. Bu türden bir “dünya ötesi algı” biçimine herkes sahiptir. Bundan dolayı “ilham” ve “sadık rüya” herkes için sözkonusudur. Bu tür ilhamlar (=havâtır), bilincinde olmadığımız birtakım ilişkilerin sonucu olarak nefste ansızın ortaya çıkarlar. Nefsin bu ilhamlardan elde ettiği şey alışkanlığa ve yaratılışa uygun olarak bir akıledilir olabileceği gibi, bir uyan, bir işaret de olabilir. Nefs bu ilhamları iyi bir biçimde tesbit etmedikçe onlar, hayal gücünün faaliyeti sonucu kapalı semboller halindedir. Onların hatırlanması ve çözümlenmesi gerekir.
Çok güçlü ve istisnaî bir hayal gücüne sahip olan peygamber, başkalarının uyku halinde gördüklerini uyanıkken görür ve tıpkı rüya gören bir insanın durumunda olduğu gibi, görülmeyen nesneleri gerçekte oldukları gibi ya da benzerleriyle algılar. Vahy anında çoğukez peygamber duyularla ilişkisini keserek, baygınlık (=igma) türünden bir hâl içerisine girebilmektedir. Vahy anında peygamberin zihni, psikolojik bir tazyikin zorunluluğu altında tamamen aklî hakikatleri ve kavramları canlı hayaller ve sembollere (=teşbih ve temsil) dönüştürür. Bunların, onları duyan ya da okuyan biri üzerinde son derece etkileyici bir telkin gücü de mevcuttur. Bu sembolleştirme ve telkin, peygamberin her düşündüğü ve tasarladığı şeyin öyle güçlü ve canlı hayallerini ortaya çıkarır ki, o gerçekten görmeye ve işitmeye başlar. Meleği görmesi ve işitmesinin sebebi budur. [77]
îbn Sina'nın duyuları iç ve dış şeklinde yaptığı ayırım ve iç duyularla ilgili çoğu görüşleri kendine has ve orijinal nitelik taşır. [74]
1. Dış Duyular :
Bunlar öteden beri bilinen dokunma (=lems), tatma (=zevk), koklama (=şemm), işitme (=semf), görme (=basar) duyularından ibarettir, îbn Sina, dokunma duyusunun dört ya da daha fazla duyuyu içerdiğini belirtir ki, günümüz psikolojisi bunları ayrı duyular olarak ele almaktadır. Dokunma duyusu içerisinde saydığı bu duyu türleri soğukluk-sıcaklık, kuruluk-yaşlık, sertlik-yumuşaklık, kabalık-düzgünlük, haz ve elem gibi duyulardır. [75]
2. İç Duyular :
Bunlar da beş tanedir. Ortak duyu (=hiss-i müşterek veya kuvve-i bantasya) bütün duyuların izlenimleri -dış duyular dışında- bu ortak duyuda toplanır ve idrakler hâline dönüşür. Tasavvur ve hayal gücü (=musavvıra veya hayâl), ortak duyunun beş duyudan aldığı duyum izlenimlerini, duyulur nesneler ortadan kalktıktan sonra da muhafaza eder. Hayal kurma gücü (=mütehayyile). tasavvur gücünde bulunan suretleri birleştirme ve ayırma işleminde bulunur. Tahmin gücü (=vehmiyye veya mütevehhime) maddî olmayan fikirleri, anlamlan algılar. Bunlar, algılanan nesnelerin tabiatlarında var olduğu sanılan ve duyulur olan fakat yargı sırasında duyularla algılanmayan dostluk-düşmanlık, iyilik-kötülük, nefret-sevgi.. gibi anlamlardır. Dolayısıyla bu duyu kişiliğimizin temelidir. İç duyuların sonuncusu olan hafıza ve hatırlama (-hâfıza-zâkira) duyusu, tahmin gücünde yer alan mânâ ve fikirleri hafızada saklar.
îbn Sin'a'nın vehim (=tahmin) gücü ile ilgili görüşleri, canlı varlığın başkalarına karşı gösterdiği duygusal tepkileri açıklayan ve günümüzdeki tesbitlere yaklaşan bir psikoloji görüşüdür. [76]
3. İlham, Rüya ve Vahy
îbn Sina bu konularda Farâbî'nin görüşlerini temel almakla birlikte onlan daha da geliştirerek, ayrıntılı bir teori ortaya koymuştur. O'na göre, bazı psikolojik yaşantılarımızın kaynağında “hayal gücü”nün çalışması vardır. Hayal gücü düşüncelerimizi, arzularımızı, psikolojik eğilimlerimizi semboller hâlinde ifade eder, onlara canlılık kazandırır, Bu meleke, gerçekle hiç ilgisi bulunmayan görüntülerin algılanmasında başlıca rolü oynadığı gibi, uykuda veya uyanık durumda gerçekle ilgili görüntülerin algılanmasını da sağlayabilir. Bu durum, hayal kurma ve düşünceye bağlı bir sebeple ortaya çıkabileceği gibi, insan üstü aşkın bir etki kaynağından (=Faal Akıl) da ileri gelebilir.
İnsan nefsinde, gayb âlemine dönük ve orayla temas kurma yeteneği taşıyan bir boyut vardır. Bu da en alt düzeyde hayal gücü vasıtasıyla gerçekleşir ve gerek uyurken algılanan rüyalarla, gerekse uyanıkken algılanan görüntülerle kendisini gösterir. Bu türden bir “dünya ötesi algı” biçimine herkes sahiptir. Bundan dolayı “ilham” ve “sadık rüya” herkes için sözkonusudur. Bu tür ilhamlar (=havâtır), bilincinde olmadığımız birtakım ilişkilerin sonucu olarak nefste ansızın ortaya çıkarlar. Nefsin bu ilhamlardan elde ettiği şey alışkanlığa ve yaratılışa uygun olarak bir akıledilir olabileceği gibi, bir uyan, bir işaret de olabilir. Nefs bu ilhamları iyi bir biçimde tesbit etmedikçe onlar, hayal gücünün faaliyeti sonucu kapalı semboller halindedir. Onların hatırlanması ve çözümlenmesi gerekir.
Çok güçlü ve istisnaî bir hayal gücüne sahip olan peygamber, başkalarının uyku halinde gördüklerini uyanıkken görür ve tıpkı rüya gören bir insanın durumunda olduğu gibi, görülmeyen nesneleri gerçekte oldukları gibi ya da benzerleriyle algılar. Vahy anında çoğukez peygamber duyularla ilişkisini keserek, baygınlık (=igma) türünden bir hâl içerisine girebilmektedir. Vahy anında peygamberin zihni, psikolojik bir tazyikin zorunluluğu altında tamamen aklî hakikatleri ve kavramları canlı hayaller ve sembollere (=teşbih ve temsil) dönüştürür. Bunların, onları duyan ya da okuyan biri üzerinde son derece etkileyici bir telkin gücü de mevcuttur. Bu sembolleştirme ve telkin, peygamberin her düşündüğü ve tasarladığı şeyin öyle güçlü ve canlı hayallerini ortaya çıkarır ki, o gerçekten görmeye ve işitmeye başlar. Meleği görmesi ve işitmesinin sebebi budur. [77]