- Düşüncenin Ve Akli Delillerin Reddettiğini Söyledikleri Hadis

Adsense kodları


Düşüncenin Ve Akli Delillerin Reddettiğini Söyledikleri Hadis

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
meryem
Sun 24 October 2010, 06:48 pm GMT +0200
9-Düşüncenin Ve Aklî Delillerin  Reddettiğini Söyledikleri  Hadis

İddia:Abdulaziz b.el-Muhtâr el-Ansârî'den,o da Abdullah ed-Dânâc'dan[435] rivayet ettiniz ki (ed-Dânac şöyle) dedi:Ebû Seleme b.Abdirrahman'ı ( 22-94) [436] Basra mescidinde gördüm. el-Hasen (ul-Basrî) (22-110) [437] geldi, onun yanına oturdu.ve ona Ebû Hurayra'dan.RasüluUah'm (S.A.V) "Güneş ve Ay.kıyamet günü dürülüp sarılarak ateşe atılmış iki Öküzdürler[438]  dediğini rivayet etti [439]

el-Hasen :Güneş ve ay'ın günahı ne?" dedi.

Ebû Seleme: "Ben sana Rasûlûllahtan hadis riva­yet ediyorum...!dedi ve sustu.

(Dediler ki:) el-Hasen "Güneş ve ay'ın günahı ne-dir?"demekte haklı ve doğrudur.Ve el-Hasen 'in bu sö-zü,Ebû Seleme'yi veya Ebû Hurayra'yı reddetmekte­dir.

EBÛ MUHAMEMD:Biz deriz ki:Güneş ve ay.ate-şe sokulduklannda onunla azâb edilmiş olmazki "bu ikisinin günahı nedir?"denilsin.Bilakis ikisi de ateşte yaratılmışlardır ve böylece yine ateşe döndürülmüş ol­maktadırlar.

Rasulullah.Allahın kızgın ateşi (olan güneş Jbattığı zaman: "Eğer Allahın emrinden,onu (güne-şi)meneden birşey olmasaydı,yeryüzünde ne varsa hepsini helak ederdi"buyurmuştur.[440]

Yine, "Güneş gökte bir kasme (=derece) [441]yükselince,mutlaka ona Cehennem kapılarından bir kapı açılır.Tepeye dikildiği vakitte ise kapıların hepsi açılır." buyurmuştur.

Bu hadis de sana gösterir ki,güneşin sıcaklığı Cehennemin galeyana gelmesindendir.Bu sebeple Raslûllah (S.A.V) "(öğle) namazını serinlikte kıhnız.Çünkü sıcaklığın şiddeti Cehennemin galeya­na gelmesindendir[442]buyurmuştur.

Ateşten olan birşey tekrar ateşe döndürüldüğü zaman "Ona azab olunmuştur."denemez...

Ateş,devamlı dönen itaatkâr yörünge (ve geze-gen)ler,dopdolu deniz ve benzerleri gibi.belli bir iş gören varlıkların meydana getirdikleri etkilerden do­layı ne azab vaki olur ne de sevab.Bunun misali tıpkı Cenâb-ı Hakkın " ...artık o ateşten sakının ki, onun yakıtı insanlarla taşlardır." 2, el-Bakara :24 ayeti­ni duyan bir adamın 'Taşlatın günahı ne?" demesine benzer. [443]

 
10-Mütenakız  Olduğunu Söyledikleri İki Hadis

İddia:Rasûlullahm "Ne sirayet vardır ne de uğrsuzluk [444] dediğini, bunun üzerine kendisi­ne "Nukbe [445]devenin dudağında belirir, bu yüz­den de bütün sürü uyuza yakalanır." denildiği­ni,onun da (S.A.V):"Peki İlk deveye hastalığı sirayet ettiren nedir? dediğini veya bu manada birşey söyle­diğini rivayet ettiniz. [446]

Sonra da bunun aksine olarak" Hastalıklı olan sakın sıhhatlilerin yanına sokulmasın. [447] Cüz-zamlıdan.arslandan kaçar gibi kaçın.. [448]ve Cüz-zamlı bir adam.müslüman olmak için biat etmeğe Rasulullaha geldi.Bunun üzerine Rasûlullah ona kendisinin biatini kabul ettiğini bildirdi ve geri dönmesini emretti .kendisiyle görüşmesine izin vermedi." ve "Uğursuzluk; kadında,evde ve (binek) hayvanında olur"[449]hadislerini rivayet ettiniz.

Bunların hepsi de birbirine aykırı olup,birbirine benzememektedir.

Cevap:Biz deriz ki: Bu hadislerde herhangi bir ihtilaf (aykırılık)yoktur.O hadislerin herbirinin kendi­sine has yeri ve zamanı vardır. Herbirisi kendi yerine konulduğu zaman ihtilaf ortadan kalkar.

Sirayet iki çeşittir:

Birincisi:Cüzzamın sirayeti (bulaşması)dır.Zira cüzzamlı kimsenin kötü kokusu fazlalaşır.öyle ki.onunla uzun bir müdet oturan veya birlikte yemek yiyen kimse de hastalığa yakalanır...

Cüzzamlı kimsenin karısı da böyledir.kocası ile birlikte tek örtü altında yatar ve böylece pislik ona da bulaşır ve muhtemelen o da cüzzama yakalanır.

Bunun gibi çccuklan da çoğu zaman babalarına çekerler.

Kendisinde akciğer veremi,verem ve uyuz hasta­lığı bulunan kimse de böyledir.Doktorlar verem ve cüzzam hastaları ile beraber oturulmamasını emre-derler.Fakat bununla .sirayeti kasdetmezler.Onlar bununla sadece kötü kokuyu kasdederler.Zira bu ko-ku,uzun müddet koklayan kimseyi hasta edebilir.

Halbuki uğur veya uğursuzluk inancından en uzak olan kimseler doktorlardır.

Devede olan nukbe yani yaş (irinli) uyuz da böy-ledir. D eve, hemcinsleriyle ihtilât eder ve yarasını diğer develere sürter, onların ağılına vanr ve yarasından akan irin ile uyuzu oraya bulaştırır.Hayvanın pa-lan'mın sürtmesinden meydana gelen yara da buna benzer bir şekilde bulaşır.

İşte Rasûlullahın Hastalıklı olan.sağlam ola­nın yanına sokulmasın, "derken kasdetmiş olduğu mana da budur.Hasta olanın sağlam ile karışmasını ve ona-uyuzdaki gibi pislik ve kaşıntısını bulaştırma­sını hoş karşılamamışür.

Bazıları .bununla Rasûlullahın, deveye musallat

olan şeyin, (Allah'tan değil) hastalıklı birinden olduğu-t na inanıp da günaha girmemesini kasdettiğini zannetmişlerdir.

Bana kalırsa hadisi bu şekilde açıklamak mümkün değildir. Çünkü biz,benim anlatülanmın doğru ol­duğunu gözlerimizle görmekteyiz.

Sirayetin diğer çeşidine gelince:O da vebanın si­rayetidir .Veba bir yerde ortaya çıkar ve insan vebanın bulaşmasından korkarak oradan kaçar gider.

EBÛ MUHAMMED: Bana Sehl b.Muhammed tahdis etti (ve) dedi:Bize el-Asmaî,Basralı birinden haber verdi ki:O adam vebadan korkup kaçarken,bir eşeğe binerek ailesini Safevân'a [450]doğru götürdüğü sırada, kendisinin arkasından gelen bir deve sürücü­sünün şunları söylediğini duymuş:

Allah'tan ne bir eşeğe binilip kaçılabilir, ne de koşucu ve rüzgar gibi bir at üzerinde... Ölüm takdir edilen zamanda gelir de, Allah,gece yol alanın.sabah karşısında oluve­rir."

Rasûlullah: "Bulunduğunuz beldede veba olur-sa,oradan çıkmayın..! ve "Bir beldede veba olursa oraya girmeyin. [451]buyurmuştur.

"Veba bulunan bir beldeden çıkmayın"sözü ile sanki siz,Allahın kaderi (olan veba) dan kaçmakla,Al-lahtan kaçabileceğinizi sanıyorsunuz!..."demek istemiştir. [452]

"Bir beldede veba olursa, oraya girmeyin" sözü ile de,vebâ olmayan beldedeki yeriniz.sizin için daha hu­zurlu ve yaşayışınıza daha elverişlidir..11 demek iste­miştir.

Bu cümleden olarak,kadın ve ev de,uğursuzluk-la bilinir.Adamın başına ,onun hoşuna gitmeyen bir-şey veya bir musibet gelince adam."(Ev veya kadın) uğursuzluğunu bana sirayet ettirdi (bulaştırdı)" der.Rasûlullahın, "sirayet yoktur" dediği sirayet (bu­laşma ) da işte budur.

Ebû Hurayranm Rasûlullahtan rivayet ettiği "Uğursuzluk ;kadında,evde ve (binek) hayvanında olur[453]hadisine gelince;Bu,Ebû Hurayranın hata etmiş olabileceğini.onun Rasûlullahtan birşey işittiği­ni fakat onu iyi anlayamadığını insanın aklına getiren bir hadistir.

EBÛ MUHAMMED:Bana Muhammed b.Yahyâ el-Kat'î tahdis etti (ve) dedi:Bize Abdu'l-A'lâ,Saîd'den,o da Katâde'den o da Ebû Hassan el-A'rac'dan haber verdi ki:iki adam Âişe (R.A) nin huzuruna girdiler ve ona,Ebû Hurayranın Rasûlullahtan "Uğursuzluk ancak kadında,evde ve hayvanda olur dediğini" ri­vayet ettiğini söylediler.Hz.Âişe (R.A) dehşetle (ve esefle):"Kur'anı indirene yemin ederim ki,bu hadisi rivayet eden.Ebûl-Kâsım'a (Muhammed'e) (S.A.V) iftira etmiştir. "Rasûlullah sadece "Cahiliyye in­sanları,uğursuzluk hayvanda.kadmda ve evde olur derlerdi." demiştir." dedi ve "Ne yeryüzünde .ne de sizlere bir musibet gelmez kl.biz onu yaratmazdan önce (o) ,bir kitapta yazılmış olmasın." (57.el-Hadîd:22) ayetini okudu."

Bana Ahmed b. el-Halîl tahdis etti (ve ) dedi:Bize Mûsâ b. Mes'ûd en-Nehdî,îkrime (b. Ammâr) danjs hak'danjbnu Abdullah b. ebî Talha'dan o da Enes b.Mâlik'den (r.a) haber verdi .(Enes) şöyle dedi:Biz den bir adam.Peygamber'e (S.A.V) geldi ve "Yâ Rasûlallah.biz, bir eve taşındık,orada sayımız ço­ğaldı, mallarımız da arttı.Sonra başka bir eve taşın­dık,orada ise hem sayımız,hem de malımız azal-dı'dedi.Bunun üzerine Rasûlullah:"Orayı terkedin ve bırakın .O ev kötü (bir ev) dir.1 'buyurdu.[454]

EBÛ MUHAMMED:Ne bu hadis,birinci hadisi nakzeder,ne de birinci hadis,bu hadisi...

Rasûlullah onlara sadece o evden ayrılmalarını emretmiştir.Çünkü onlar,o evin havasını ağır bulma­larına ve başlarına gelen şeylere rağmen tedirgin ve sı­kıntılı bir halde orada oturuyorlardi.Bu yüzden Rasû­lullah onlara evi terketmelerini emretmiştir.

Şüphesiz insanların,kendilerine bir kötülüğü dokunan yerin-bu hususta her hangi bir sebep mevT cud olmasa bile-ağırhğını hissetmeleri,Ailahın onların tabiat ve mizaçlarında yaratmış olduğu bir şeydir.

Keza,kendisine iyiliği dokunan kimsenin-o kim­senin maksadı iyilik etmek olmasa bile-insana sevimli gelmesi; kötülüğü dokunan kimsenin-maksadı kötü­lük etmek olmasa bile-sevimsiz ve kötü gelmesi de Al-lahın insanlarda yaratmış olduğu bir şeydir.

Rasûlullah,nasü olur da cibt( kehânet) kabilin­den olan uğursuzluğa inanabilir...? Cahiliyye ehlinin bile pekçoğıu uğursuzluğun mevcud olmadığı kanaa-tında idiler ve onlar uğursuzluğa inanmayan kimseyi medhederlerdi.

Şâir [455] bir adamı medhederek şöyle demiştir:

"Korkak değildir .Yükünü sardığı zaman, "Bugün bana vâk ve hatim düşman oldu" der, fakat uğursuzluğuna inanan bu adam, bu"şey lerden (vâk ve hâtim'den) yüzçevirdiği za. man, (uğursuzluğuna inandığı şeye rağmen) yo luna devam eder..."

EBÛ MUHAMMED:el-Husarîm, uğursuzluğa inanan kimsedir .Vâk, göç eğen kuşu,hatim de karga demektir.

el-Murakkış [456]da (vâk ve hatim hakkında )şöy-le demiştir:

'Vâk ve hâtim'den dolayı hiç yolculuğa çıkmazken.yola çıkmış bulundum...

Baktım ki uğursuz ile uğurlu, uğurlu ile uğursuz aynı imiş.

Onun gibi,bir kimse için ne devamlı uğur ne de uğursuzluk sözkonusudur."

Bize İshâk b. Râhûye tahdis etti. (ve) dedi :Bize Abdurrazzak,Ma'mer'den,o da İsmail b.Umeyye'den haber verdi ki,Rasûlullah:"Üç şey vardır ki,hiçbir kimse onlardan kurtulamaz:UgursuzIuk,(sû-i) zan ve hasedlik..!buyurxnuş, "Bunlardan kurtulmanın çaresi nedir?" diye sorulunca,"Bir şeyi uğursuz saydın mı o yüzden birşeyden geri dönme,sû-i an'da bulunduğun zaman onu araştırma,hased etti­ğin zaman ( o şeyi) arzu etme!"-bu veya buna benzer birşey söyledi-demiştir.

Bana Ebû Hatim tahdis etti (ve) dedi:Bize el-As-maî.Saîd b.Müslîm'den.o da babasından[457] onun (babasının) uğursuzluğa inanan bir kimseye şaştığını onu şiddetle ayıpladığını ve şöyle dediğini haber ver­di:

"Ben bir tepede dururken.devenin birisi kaçtı[458].Ben onun izini takib ederken,Vâil oğullan kabile­sinden Hâni' b. Ubeyd'le karşılaştım.O hızla gidiyor ve şunları söylüyordu:

"ve şer,tepelerin üzerine sanlıp,sarmalanır. [459]

Sonra kabileden başka bir adamla karşılaştım, o ise:

"Eğer sen bizim üzerimize şakileri salarsan, on­lar bizi (asla) bulamayacaktır. [460]

diyordu. Sonra.küçükken ateşe düşmüş ve ateş­te yandığı için yüzü çirkinleşmiş ve şekli bozulmuş bir çocuğun yanına vardık.Ben çocuğa: "Sürüden kaçan bir deve (gördüğünü) hatırhyormusun?" dedim...Ba-na:Burada bedevilerden buralı olanlar var.onlara bir bak (sor) dedi.Ben de baktım,bir de ne göreyim.deve onlarda ve yavrulamış.Ben de onu ve yavrusunu al­dım.

EBÛ MUHAMMED: el-Fârık,hâmile olan ve ar­kadaşlarından ayrılan deveye denir.

Ikrimede (-150) [461]şöyle demiştir: İbnu Abbâs'm (R.A) yanında oturuyorduk.Öterek bir kuş geçti Oradakilerden bir adam:"Hayır olsun,.hayır ol­sun..!" dedi.İbnu Abbas da:"Ne hayır ne de şer...! Rasûlullah güzel isimleri (9) ve hayır ummayı ( el-fe'lû's-sâlih) [462] severdi." dedi. [463]

Bana er-Rakâşî tahdis etti (ve) dedi:Bize el-As-maî haber verdi (ve) dedi:İbnu Avn'a (66-151) [464]Fe'l (hayır umma,uğur) nedir?diye sordum,bana:"Bir kim­senin .hasta olduğu zaman kendisine 'Yâ Salim" [465]dendiğini işitmesi;birşey aradığında da "Tâ Vâcid[466]dendiğini duymasıdır." dedi.(?)

EBÛ MUHAMMED:Bu (anlatılan) da insanların yaratılış icabı hoşlandığı ve ünsiyyet duyduğu şeyler-dir.Bu tıpkı onların âdetleri olan,selâmlaşırken birbir­lerine selâmet dilemeleri,dilek ve temenni hususunda mübalâğa etmeleri,hayırla müjdelemeleri gibidir.Keza "...afiyette olasın,selâmette olasın'Ve " hayırlı,bereket­li sabahlar olsun" denilmesine benzer.İranlılar da:"Bin nevruz (boyunca) yaşayasın!" derler.

Bu sözü işiten kimse.o kimsenin ömrünün uza­yıp kısalmayacağını.artıp eksilmeyeceğini bilir.Lâkin hayn (iyiliği)sevmek,müjdeli haberden,güzel manzaradan,hoşa giden isimden dolayı ferahlık duymak in­sanın tabiatında mevcuddur...

Bazan insan çiçekli bir bahçeye uğrar ve -kendi­sine herhangi bir faydası olmadığı halde-bundan dola­yı sevinir,veya berrak bir su görür, suyu içmediği veya içirmediği halde o su kendisinin hoşuna gider.

Bazı hadislerde Rasûlullahın turunç [467] kırmızı güvercin [468] ve el-fâğıye yani (kına çiçeğin)den hoş­landığı [469]rivayet edilmiştir. [470]

Bu,Rasûlullahın güzel isimden ve hayra yormak­tan hoşlanmasına benzer.

Onun,"ateşin oğullan (=benu'n-nârj","yangının oğullan (=benu hırâk)rı,"Zina oğullan (=benû zinye) ve "hüzün oğulları(=benû huzn) [471] ve buna benzer isimlerden hoşlanmaması da buna benzer bir sebep­ten dolayıdır. [472]



[435] Abdullah b.Feyrûz ed-Dânâc (Tehzîbu't-Tehzîb : 5 / 359 (M)

[436] Ebû Seleme b.Abdirrahman b.Avf ez-Zuhrî,el-Me-denî.Fakîh.cok hadis rivayet ederdi.(Bkz.:Tehzibu't-Tehzîb: 12/ HSîTabakâtu'l-Hufiaz^S; Tabakâtu'I-fukahâ: 61) (M)

[437] Bkz.s.169 (ve dipnot)

[438] BUH: 59 / 4(Yani,sanki güneş ve ay mesholunup iki öküz haline getirilmiş gibidir.(iki öküz(=sevrân) kelime-si,(nevrân) olarak da rivayet edilmiştir.Bu "sevrân" kelimesi­nin yanlış yazılmasından meydana gelmiş bir hatadır.-en-Ni-haye-J

[439] et-Taberî'nin Ikrime'den naklen rivayetine göre Ibn Abbas güneş ve ay'ın kıyamet günü adetâ iki iğdiş öküz şeklin­de getirilip Cehenneme atılacağını ileri süren Ubeyy b.KaVe çok kızmış ve onu yalancılıkla suçlayarak şöyle demiştir:"Bu dediği Yahudiliğe ait birşeydir.onu İslam'a da sokmak isti-yor.Allah kendine itaat edenlere azab etmeyecek kadar yüce ve ihsan sahibidir.Allahu Taâlâ'nm şu âyetini duymadın mı?"Sürekli görevlerini yapan güneş ve ay'ı emrinize verdi" (14,İbrahim,33)Burada onların sürekli olarak itaat halinde ol­duklarını kasdetmektedir.O halde,O'na itaat eden iki kulu­na, onları methettiği halde nasıl azab eder? Halbuki onlar de­vamlı itaat halindedirler! Bu yahudi âlimini .Allah kahret-sin.âlimliği de yere batsın!" (et-Tâberi,Tarîhu'r-Rusul ve'l-Mulûk (Beyrut(?) ,1, 65.)

[440] HAN: 2/ 207

[441] Kamusta,kasme " basamak" demektir.Nihaye'de ise 'derece" demektir.

[442] BUH: 9/9,HAN:2/ 229,266; 3/ 52.

[443] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 189-191.

[444] BUH: 76 / 19,43 54,  HAN: 1 / 174.180; 2 / 152

[445] en-Nukbe,uyuzun ilk açığan çıkan belirtileri demek-tir.Çoğulu en-Nukab.gelir.-Musahhih-

[446] BUH: 76/ 23, 53; HAN: 1/ 269,2 / 24.

[447] BUH: 76 /53, 54;HAN: 2/ 406,434.

[448] BUH: 76/ 19;HAN: 2/ 443.

[449] BUH: 56 / 47; 76/ 43; HAN: 1 / 174,180; 2/ 8,36,85; 5 / 335,338.

[450] Basra'da bir yer.

[451] BUH: 76/ 30;HAN: 4 / 177; 5 / 200.

[452] Bize göre Rasûlullah bu sözü,hastalığın yayılmasını Önlemek maksadıyla söylemiştir. (M)

[453] BUH: 76/ 53

[454] EBU DAVUD: 27/18; MUVATTA: 54/ 23.

[455] Doğru olan bu şair'in er-Rakkas el-Kelbi olduğu­dur. Bunu Ibnu's-Sayrâfî söylemiştir.Şiirdeki ilk "..değil-dir.(=leyse)" nin zamiri.bu beytten önceki beytte kendisine hi-tab ettiği şahsa aiddir .Bu beyt şudur.

"Babanı.yardım konusunda bir iyilik denizi olarak bul­dum ki, bu (meziyyeti) ona,koku şişesinden daha güzel bir şe­ref bînâ etmiştir."

Burada kendisine hitab edilen kimse Mes'ud b.Bahr'dır.Hâtim.kara karga demektir.Onlara göre karga ayrı­lığa hükmedici olduğundan hâtîm demİşlerdir.Husârim ise uğursuzluğa inanan kimse demektir.-Kâmus ve şerhinde böyle denmektedİr-

[456] Bu beytler ,zikredildiği gibi el-Murakksş'a aiddir. Hu-zaz b.Levzân es-Sedusî'ye aid olduğu da rivayet edilir.Bu beyt-lerin ilki:"Nazarlık takman.senİ hayrı aramaktan menetme­sin." ve sonu da:"İşte bunlar eskilerin Zebûrunda yazılmıştır." -Tâcul-Arus'dan-

[457] Babası, Müslim b.Bânek'dir.İbnu Ömer'i işitmiş-tir.(et-Târihul-Kebîr: 7 / 256 ) (M)

[458] Bu tercüme Reisu'l-Kuttab ve Es'ad efendi nüshaları­na göredir.(M)

[459] Diğer bir nüshada -"...atılır."

[460] Bıırada kasdedİlen kaçma.yalnız başına doğurmak için devenin uzaklaşmasıdır. (M)

[461] Bkz.s. 159 ve dipnot.

[462] Krş.BUH: 78 / 107, 108.

[463] el-fe'l.için krş.BUH: 76 / 43, 44, HAN: 1 / 257; 3/ 118.

[464] Abdıülah b.Avn b. Er taban el-Muzenî,Enes b.Mâlik1 i gördü. Ibnu Şirin ,en-Nahaî,el-Hasen ve eş-Şa1>i'den rivayet et-ti.(Tehzîbu't-Tehzîb: 5/ 346,el-Beyân ve't-Tebyin: 2/ 91,190, 211, 318,322; 3/ 159) (M)

[465] Salim ,burada insana selâmet.sihhat afiyet bahşe­den manasına gelir.(M)

[466] Vâcid de bulma manasına gelen (v.c.d) Milinin ism-i fâilidir.(M

[467] Krş,BUH: 70/ 30.HAN: 4/ 397,el-Câmiu's-Sağir: 2/ 119.

[468] el-Câmiu's-Sağir: 2/ 119

[469] Atiyyul-Qârî "turunç ve kırmızı güvercin" hadislerini 11 Mevzuât.ında zikretmiş ve Sahih olmadığını söylemiştir, (el-Esrâru'l-M*arfu'a,s.468).İbn Quteybe'nin" bazı hadislerde" sözü de,onun bu hadislerin sıhhatinden şüpheli olduğunu göste-rir.(M)

[470] el-Câmiu's-Sağir: 2/ 118.

[471] Krş,BUH:78 / 107,108.

[472] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 191-199.