hafiza aise
Wed 27 April 2011, 11:57 am GMT +0200
Duaya Kalkan Eller
On gün geride kalmıştı ve gergin bekleyiş haliı devam ediyordu.
Atını mahmuzlayıp duran Ahzab ordusu açık yakalamaya çalışıyor, mü'minler de böyle bir açık vermemek veya onların buldukları açıkları kapatmak için var güçleriyle mücadele ediyorlardı. Bir hiç uğruna buralara kadar gelip de kendilerine bu sıkıntıları yaşatan Mekke ordusu için Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), ashabını uyarmış ve şunlan tembih etmişti:
205 Vakıdi, Meğazi, 1/472
206 o gün, "Mutlaka Muhamnıed'i bldüreceğim." deyip de atını mahınuzlayan, ancak hendeğe düşüp de boynu kınlan bir başkası için de Kureyş, bedenini geri almak için bin iki yüz dirhem teklif etmişti. Bu olay üzerine de Allah Resülü (s.a.s.), "Onun ne leşinde ne de leşini« parasında hayır vardır; onu onlara gönderin; zira onun parası da leşi de necistir:" buyuracak, aynı tepkiyi verecekti. Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, ı/248 (2230), 1/272 (2442); İbn Ebi Şeybe, Musannef, 6/496 (33256); Beyhaki, Sünen, 9/133
- Ey insanlar! Sakın düşmanla karşılaşmayı kendi arzunuzla talep etmeyin; Allah'tan afiyet dileyin! Ancak ne zaman da düşmanla karşı karşıya gelirseniz, işte o zaman da dişinizi sıkın ve sabr usebat gösterin; şüphesiz ki cennet, kılıçlarm gölgesi altındadır!
Şimdi düşmanla karşılaşma gerçekleşmiş ve sıra sabr u sebata gelmişti; ancak günler geçmesine rağmen düşmanda geri dönme niyeti sezilmiyor ve her defasında farklı bir taktikle karşılanna çıkmaya çalışıyorlardı.
Bir pazartesi günüydü; öğle ile ikindi namazı arasında Allah Resülü (salIalIahu aleyhi ve selIem), Ahzab mescidine geldi ve mübarek ellerini kaldırarak şöyle dua etmeye başladı:
- Ey kitabı indiren ve hesabı seri gören Allah'ım! Şu Ahzab ordusunun ahengini boz ve onları paramparça eyle; onlara karşı bize nusret lütfedip inayerini müyesser kıl!
Şefkat ve merhamet peygamberi Allah Resülü'ne bu şekilde dua yaptıracak kadar ileri gitmiş ve sıkıntı üstüne sıkıntı vermek istemişlerdi. Canların dudaklara geldiği noktada O da, esbaba tevessülde kusuru olmadığı gibi halini Rabb-i Rahirn'ine arz ediyor ve nusret talebinde bulunuyordu.
Aynı duayı salı ve çarşamba günü de tekrarlayacaktı; hatta tazyiklerden bunalan ashab-ı kirarn hazretleri Efendiler Efendisi'ne dönecekve:
- Ya Resülullah, diyecekti. Artık canlanmız gırtlağımıza geldi; bu durumdan kurtulmak için söyleyip de yapabileceğimiz bir şey yokmu?
- Evet; var, buyurdu Allah Resülü (saIIallahu aleyhi ve selIem). Allah'ıml Ayıp ve kusurlarımizı ört; korku ve endişelerimizi de nihôyete erdir diye dua edin!
Ashabına dua tavsiye eden Habib-i Kibriya Hazretleri'nin dilinde o gün de sürekli dua vardı; bir defasında şöyle dua ettiğini duymuşlardı:
- Allah'ım! Senden, vadettiğin iriayet ve yardımını gerçekleştirmeni diliyorum; aksi halde, Allah'ım! Yeryüzünde Sana ibadet edecek gönül kalmayacak!
Duanın akabinde büyük bir inşirahla ümmetine dönen Allah Resülü'rıün, mübarek yüzlerine akseden beşaşet hemen fark edilmiş
ve ashab-ı kirarn da, yakında gelip gerçekleşecek beşaret ve inayerin sevinciyle mesrur olmuşlardı.