sidretül münteha
Wed 22 December 2010, 02:27 pm GMT +0200
(276) Duada Elleri Kaldırmak
609— (152-s.) Ebû Nuaym Vehb'den rivayet edildiğine göre, söyle demiştir:
«— İbni Ömer ve îbni Zübeyr'i gördüm, avuçlarını yüze döndürerek duâ ediyorlardı.»[1181]
Ebû Davud, Tirmizî, Ibni Mace, Ibni Hibban ve Hâkim, hadîsi Peygambere kadar yükseltip şöyle rivayet etmişlerdir:
«— Allah'dan dilediğiniz vaki? avuçlarınızın içi ile isteyin, arkalarıyle ondan istemeyin. Duayı bitirince de avuçlarınızla yüzünüzü siliniz.»
Gerek müştereken rivayet edilen bu hadîsten ve gerekse metindeki haberden dua ediş şeklini öğrenmiş bulunuyoruz. Taassuba kapılarak bîr takım şekiller üzerinde ısrar etmek cehaletten başka bir şey değildir.[1182]
610— îkrime, Hz. Aişe (Radiyallahü anha) 'dan işittiğini sandığına göre, Hz. Aişe, Peygamber (Sav) 'in kollarını kaldırarak duâ edip, şöyle dediğini gördü:
«Ben, ancak bir insanım, bana azab etme. Mü'minlerden hangi adama eziyet verdimse, yahut ona kötü söyledîmse, onun hakkında da bana azab etme.»[1183]
Nübüvvetten sonra peygamberler günah işlemezler, masumdurlar. Ancak kendilerinden beşeriyet icabı zelle tâbir edilen küçük hatalar sadır olabilir. İşte bu gibi hatalar şayet sadır olmuşsa,, onların bağışlanmasını, Cenab-ı Hak'dan diliyor peygamberimiz. Bize de dua şeklini öğretiyorlar. Peygamberlik vazifesi verilmeden önce, peygamberlerin günah İşlemeleri hakkında değişik görüşler vardır. Âlimlerin çoğu bunun caiz olduğunu kaydetmişlerdir Nübüvvetten önce peygamberlerin günah işlemelerini caiz görmek, her peygamberin muhakkak daha önce günah İşlediği manasını taşımaz. Bazı peygamberler hakkında vâki olmuştur ve olması da nübüvvetin gelmesine engel değildir,, şeklînde izah edilir. Bir de Peygamberliğin şanına yakışmayacak şeyler, küçük dahi olsalar, onlara nispet edilmezler.
Peygamber Efendimiz bu dualarında da ellerini yukarı kaldırarak Allah'a yalvarmışlardır.[1184]
611— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Devs kabilesinden Tufeyl îbni Arar, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e gelip dedi ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Devs kabilesi isyan etmiştir ve îslâmdan yüz çevirmiştir. Onların aleyhine duâ et. resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de kıbleye döndü ve ellerini kaldırdı. însanlar zannetti ki, Peygamber onlara beddua edecek. Peygamber şöyle dedi:
«— Allah'ım! Devs kabilesine hidayet ver ve onları (hak din olan îslâma) getir.»[1185]
Peygamber Efendimiz hak yoldan ayrılanları hiç bir zaman lanetlememiş, onların hidayete ermelerine daima dua etmiştir. Gaye beşeriyeti saadet ve selâmete çıkarmaktır, yoksa helaklerini istemek değildir. Bu dualarında da ellerini kaldırdıkları sabit olmuştur.
Tufeyl Ibni Amr kimdir? :
Devs kabilesindendir. İslâm'ı kabul edişini şöyle anlatır:
«— Ben kavmimin ulularından şair bir adamdım. Mekke'ye gittim. Orada Kureyş kabilesinden bir takım erkeklerle görüştüm. Bana dediler ki:
— Sen kavmin içinde itaat olunan şair bîr efendisin. Biz senin bu adamla (Peygamberle! karşılaşmandan korkuyoruz. Sana bazı sözler söyliyebİlir. Onun sözleri sihir gibi tesir eder-, onun için kendisinden sakın kir ne seninle ne de kavminle karşılaşmasın. Bİzim içimize ve kavmimiz arasına soktuğu ayrılığı sokmasın. Çünkü o, baba r!e evlâd arasını, kan İle koca arasını, oğulla baba arasını ayırır.
— Vallahi, bana o kadar söylediler ki, artık peygamberin sözünü işitmemek için kulaklarımı tıkamaya ve ondan sonra Mescid'e girmeye karar verdim. Her iki kulağımı pamukla tıkayıp sabahleyin Mescid'e gittim. Baktım ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mescid'de ayakta duruyor. Ben ona yakın durdum. Ben ne kadar işitmemek istiyordum sa da o, bazı sözlerini bana duyuruyordu. Kendi kendime dedim ki, bu bir mucizedir. Ben sağlam görüşlü bir adamım. İşlerin iyisini ve kötüsünü ayrıt edebilirim. Vallahi onun sözlerini dinleyeceğim. Eğer doğru bulursam onu kabul edeceğim, değilse kendisinden uzaklaşacağım. Bunun üzerine kulaklarımdan pamukları çıkarıp yere attım; sonra onu dinledim. Onun konuştuğu kelâmdan daha güzel bir kelâm asla işîtmemiştİm. Kendi kendime diyordum ki, Allah'ım! Bugün işittiğim sözden daha iyi ve daha güzel bir söz işitmiş değilim. Sonra Peygamber ayrılıncaya kadar bekledim. Ayrılınca ben onu takip ettim ve onunla beraber evine girdim. Kendisine dedim ki :
— Senin kavminden bir takım kimseler bana gelip senin için şunu ve şunu söylediler. Böylece dediklerini Peygambere anlattım; ve dedim ki:
— Bununla beraber senin sözlerini bana Allah duyurdu ve kalbime bunlarrn gerçek olduğu fikri düştü, bana dinini arz et, emir ve yasaklarını bildir. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana İslâm'ı arz etti, ben de kabul ettim. Sonra şöyle dedim :
— Ey Allah'ın Resûlül Ben kavmi içinde hürmet gören ve itaat olunan bir kimseyim. Ben, Devs kabilemi İslâm'a davet edeceğim, olur kİ Allah onlara hidayet verir. Benim için Allah'a dua et ki, onlar üzerine bana yardımcı olacak bir alâmet bana versin. Böylece davetimde basan sağlayayım. Hz. Peygamber şöyle buyurdu :
«— Allah'ım! Buna bir âyet (nişan) ver ki, niyet ettiği hayırlı işte ona yardımcı olsun.»
— Bundan sonra memleketime dönmek üzere ayrıldım. Evime yaklaştığım zaman kamçımın ucunda ışık veren bir nur peyda oldu. Evde yaşlı anne ve babamla bir hanımım vardı. Hayvanımın üzerinde onlara doğru yürüyordum, kamçımın ucunda da sanki bir kandil yanıyordu. Eve varınca babam yanıma geldi. Ben dedim ki :
— Artık uzak ol, ben senden değilim ve sen de benden değilsin. Babam:
— Yavrum, bu neden icab ediyor? dedi. Dedim ki:
— Ben Müslüman oldum ve Hz. Muhammed'in dinine tâbi oldum. Babam şöyle cevap verdi:
— Benim dinim senin dinindir. Böylece babam İslâm'ı kabul etti ve Müslümanlığı güzel oldu. Sonra zevcem bana geldi, ona da aynı şeyi söyledim :
— Artık birbirimize helâl değiliz, dedim. O da :
— Senin dinin benim de dinİmdir, dedi ve yıkanıp temizlenerek İslâm'ı kabul etti.
Sonra Devs kabilesini İslâm'a çağırdım. Bunlar yüz çevirip isyan ettiler. Bundan dolayı tekrar Mekke'ye döndüm ve Hz. Peygamberin huzuruna vardım. Dedim kî:
— Ey Allah'ın Resulü! Devs kabilesinde faiz ve zina taşkınlıkları aldı yürüdü, İslâm'a yüz çeviriyorlar; bunlara beddua et. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu :
«— Allah'ım! Devs kabilesine hidayet et ve onları İslâm'a getir.» Sonra ben kabileme döndüm, Peygamber de Medine'ye hicret etti. Ben kavmim içinde kalıp onları İslâm'a davet ettim ve onların çoğu Müslüman oldu. Bu meşguliyetimden dolayı Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında Peygamberle bulunamadım. Sonra 80 veya 90 kişilik Devs kabilesinden bîr heyetle birlikte Medine'ye hareket ederek Peygamberin huzuruna vard'k. Ben Mekke'nin fethine kadar orada kaldım. Peygamberin emri ile Zi'l-Keffeyn putunu yaktım. Sonra Peygamberin yanından vefatlarına kadar ayrılmadım.»[1186]
612— Enes'den rivayet edildiğine göre, şöyle anlatmıştır: — Bir yıl, yağmur noksan oldu. Müslümanlardan biri, cuma günü Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e ayağa kalkıp dedi ki:
Ey Allah'ın Resulü! Kuraklık oldu, arazi çatladı ve mâllar helak oldu. Bunun üzerine Peygamber ellerini (dua için) kaldırdı. Gökte bulut-i tan bir şey gözükmüyordu, Peygamber her İki koltuğunun' beyanları gözükünceye kadar ellerini uzattı, Allah'dan yağmur istedi. Henüz cuma namazını .kılmıştık ki, evleri yakın olan gençlere, (yağmurdan ıslanmak endişesiyle) evine dönmek gayreti geldi. (Yağmur ilerki) cumaya kadar devam etti. Ertesi cuma olunca, ashabdan biri şöyle dedi:
— Ey Allah'ın Resulü! Evler yıkıldı, yolcular yoldan alıkondu. (Halimiz perişan, bize dua et). İnsanoğlunun çabuk usanmasından ötürü Hz. Peygamber tebessüm etti; ve eliyle (işaret ederek) şöyle buyurdu:
«— Allah'ım! (Yağmuru) etrafımıza ver, üzerimize değil...» Bunun üzerine Medine şehri üzerinden yağmur sıyrılıp gitti.[1187]
Burada, dua ederken kolları kaldırmanın da sünnet olduğu bildirilirken, kuraklık zamanlarda yağmur duasında bulunmanın da bir sünnet olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Fikıh kitaplarında yağmur duasının keyfiyeti tafsilâtı ile mevcuttur. Yağmur talebi için toplu olarak yüksek yere veya şehir dışı araziye çıkılıp, namaz kılınıp, duada bulunulduğu gibi, yalnız başına da düa edilir ve Allah'dan yağmur bereketi istenir.[1188]
613— Hz. Âişe, Peygamber (Sav)'i ellerini kaldırarak duâ. ediyor gördü, (duasında) şöyle diyordu;
«— Allah'ım! Ben ancak bir insanım; bana azab etme. Mü'minlerden hangi adama eziyet verdimse, yahut ona kötü sÖyledimse, onun hakkında da bana azab etme.»[1189]
614— Cabir İbni Abdullah'dan rivayet edildiğine göre, şöyle" demiştir :
— Tufeyl îbni Amr, Peygamber (Sav) 'e dedi ki: (Düşman saldırısından seni koruyacak) bir kalen ve bir kuvvetin
olsa; Devs kabilesinin (cahiliyetteki) kalesi gibi? Cabir dedi ki:
— Allah, Ensar'a hicreti hazırladığı için, Peygamber bu teklifi kabul etmedi. (Çünkü Mekke'deki müslümanların Medine'ye hicretlerine müsaade çıkmıştı. Hz. Peygamberin Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra) Tufeyl de hicret etti ve beraberinde kavminden bir adam vardı. Adam hasta oldu ve çok darlandı, (yahut ravi buna benzer bir kelime kullandı). Adam ok torbasına doğru emekledi de ucu keskin bir ok aldı ve bununla bilek damarlarını kesti; sonra öldü. Tufeyl onu rüyasında gördü ve (ona) sordu:
— (ölümünden sonra) sana ne yapıldı? Adam dedi ki:
— Peygambere (Sav) hicretimden dolayı bağışlandım. Tufeyl sordu:
— îki elinin hali ne, (neden bunlar sarılmış bulunuyor)? Adam dedi ki:
— Bana, ellerinle bozduğun şeyi düzeltmeyiz, dendi, (onun için böyle sakat duruyorlar).
Ravi demiştir ki:
— Tufeyl bu rüyayı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e anlattı. Bunun üzerine Peygamber ellerini kaldırdı ve şöyle dedi:
«— Allah'ım, ellerini de bağışla!..»[1190]
Bu hadîs-i şerif eh!-İ sünnet inancı için büyük bir delildir: İntihar eden kimse, yahut büyük günah işleyen kimse tevbe etmeksizin bu cinayeti üzere Ölürse kâfir değildir ve onun için muhakkak cehennemliktir hükmü verilemez. Böyle kimseler Allah'ın dileğine tâbi olurlar. Allah dilerse onları cezalan miktarınca Cehenneme kor, dilerse bağışlar. Küfre varmadıkça mümin olanlar ebedî olarak da Cehennem de kalmazlar.
Peygamber Efendimizin bu intihar eden saha biye duaları bize bu gerçeği ispat etmektedir. Zira kebire sebebi Cehennemlik olsaydı, bunun bağışlanması için Peygamber Efendimiz dua etmezlerdi.[1191]
615— Enes İbni Mâlik'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki: — Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Allah'a sığınarak şöyle buyururdu :
— Allah'ım! Tenbellikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, ihtiyarlık zafiyetinden sana sığınırım, cimrilikten sana sığınırım.»[1192]
Bu hadîs-i şerîf, dua ederken elleri kaldırmak bölümünde getirildiği halde, burada Peygamberimiz ellerini kaldırdıklarına dair bir ifade bulunmamaktadır. Fi'len el kaldırıldığından bunu ifadeye lüzum görülmediği anlaşılmaktadır.
Peygamber Efendimiz bu dualarında 4 şeyin şerrinden Allah'a sığınıyorlar ve bunlardan son derece kaçınıyorlar:
1— Tenbellik: Tenbellik her kötülüğün başıdır. Tenbel insan Allah'a karşı olan ibadet mükellefiyetini yerine getiremediği gibi, cemiyeti ve ailesi için de faydalı olamaz. Önce kendine, sonra en yakın ailesinden cemiyetine kadar zararlı olur ve ağır bir yük teşkil eder. Tenbellik hem maddî, hem de manevî büyük kayıplara sebebiyet verdiği için bundan silkinip meşru yollarda çalışmak her mükellefe farzdır. Ancak çalışmayı manevî şuur altında değerlendirmek, dine ve cemiyete hizmet etmek gayesini taşımalıdır. Yoksa sırf maddecilik ve madde hakimiyeti zihniyeti ile yapılacak çalışmalar insanın manevî kurtuluşunu sağlayamaz. Böyle maddeciliğin hesabı ve vebaü çok ağır olur.
2— Korkaklık: Düşmana karşı savaşmak ve yüce dini korumak için insanın cesur olması şarttır. Korkak olanlar hiç bir hakkı müdafaa edemezler, insanlara emanet edilen hak dinin korunması ancak cesaret ve. çalışma ile mümkündür. Korkaklık ise yıkıntının baş sebebidir. Böyle bir hastalıktan müminlerin Allah'a sığınmaları gerekir.
3— Cimrilik : İnsan kazandığı mal üzerine terettüp eden ze!<ât ve sadaka verme vazifelerini cömertliği ile yerine getirebilir. Sırf dine hizmet olsun diye hayır yollarına harcayacağı mallar da ancak cömertlikle verilebilir. Cimri olanın dine ve cemiyete maddî bir hizmeti olamaz, üstelik kıskanç da olursa, bazı manevî hizmetleri de yerine getiremez. Cimrinin topladığı mal, dünyada ne kendine yarar, ne de bir hayır işine geçer, üstelik âhirette cefasını çeker, varisleri de onunla dünya safası sürer. Onun için böyle korkunç bir hastalıktan kurtulmak için dua edip Allah'a sığınmalıdır.
4— İhtiyarlık : İnsan eli ve kolu tutmayacak kadar ihtiyarlarsa, bunun tedavisi yoktur. Böyle İhtiyar düşenler, kendi ihtiyaçlarını göremezler ve devamlı olarak başkalarının hizmetine muhtaç olurlar. Hem kendileri ızdı-rap çekerler, hem de başkalarına yük olurlar, üstelik vazifelerini de yapamazlar, işte böyle acıklı hale düşmemek için Allah'a sığınmak ve sürünmeden imanla göçmeği dilemek gerekir.[1193]
616— Ebû Hüreyre'den, Resûlüllah (Sav) şöyle buyurmuştur:
«— Azîz ve Celîl olan Allah buyurmuştur ki, ben kulumun (bana olan) zannı üzereyim ve bana duâ ettiği zaman onunla beraberim.»[1194]
Bu hadîs-i kudsî, dua ile ilgili İse de, bu bölümle bir ilgisi yoktur. Çünkü bu bölüm duada elleri kaldırmaya mahsustur. Bu bölümde getirilmesinde bir sebep bulunamamıştır.
«— Ben, kulumun bana olan zannı üzereyim.»
Demek, kulun Allah'a oian kesin inancına göre Allah'ın ona lûtufia veya kahırda bulunacağı demektir. Allah bana muhakkak başarı verecektir, bana şifa verecektir; Allah Tealâ'nın bunlara gücü yeter diye inanarak iltica edilirse, Allah bu zannı gerçekleştirir, aksine bir inanç taşırsa, buna da bu İnanca göre muamele eder. Onun için Allah'a daima güzel zanda bulunmak ve kesin İnançla ondan istemek lâzım gelir. İnsan ecelinin geldiğini hissettiği zaman, Allah'ın rahmetinin muhakkak erişeceğine inanç beslemelidir. Dünyada iken rahmet ve azab arasında bulunduğunu, bilerek ikisi arasında bir inanç beslemek ehl-i sünnet akidesidİr.
Allah'ın kul ile beraber olması, kulun yardımında bulunması ve ona rahmet etmesi, kulundan razı olması demektir.[1195]
[1181] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/614.
[1182] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/615.
[1183] Müslim: (45) Kitabü'l-Birri, Hadîs No. (88). Fadlu'llah : Cild : 2, Sayfa : 68. MUsned-i imam Ahmeü; ÇM ; 6, Sayfa : 107/İlk bask.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/615.
[1184] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/615.
[1185] Buhûrî: (56) KitabÜ'l-Cihad, (100.) Bab. Müslim: (44) KİtabÜ Fezaili's-Sahabe, Hadîs No. (197). Fadlu'Hah: Cild : 2, Sayfa : 69. Eî-îsabe : Cild : 2, Sayfa : 216, Bayı; 4254. El-İstiab : Cild : 2, Sayfa : 221.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/616.
[1186] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/616-618.
[1187] Buhârî: (15) Kitabü'l-İstiska, (6.), Bab. Müslim: (9) Kltabti'l-İstiska, (2.) Bab.Ebû Davud: (3) Salatti'l-İstiska, (2.) Bab. Nese'l: (15) KitabtTl-İstiska, (1.) Bab. El-Muvatta': (13) Kitabü'l-îstiska, (2.) Bab, Hadîs No. (3).İbnl_Mac&: (5) Kitabü İkameti's-Salât, (154.) Bab. Hadîs No. (1269). Fadlu'lİah : Cild : 2, Sayfa : 70.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/618-619.
[1188] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/619.
[1189] Bu hadîs-i şerîf bazı ravi değişikliği ile 610 sayıda geçmişti, Hadîs-1 şerifin kaynakları için oraya müracaat edilsin.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/619.
[1190] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/620-621.
[1191] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/621.
[1192] Müslim: (1) Kitabü'l-lman, Hadîs No. (184). Fadîu'llah: Cild : 2, Sayfa: 70-71.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/621.
[1193] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/621-622.
[1194] Buhârî: (97) Kitabü't-Tevhîd, (15.) Bab. Müslim: (48) Kitabü'z-Zikri, Hadîs No. (2, 19). Fadlu'llah: Cild : 2, Sayfa : 72-74.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/622.
[1195] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 1/623.