hafız_32
Wed 10 November 2010, 11:48 am GMT +0200
3- Dua ve İnsan Tabiatı:
Din gibi dua da evrensel bir olaydır; her dinde, her toplumda, her kültür ve medeniyette duanın varlığına rastlamak mümkündür. Hatta, dine ilgisiz ya da inançsız insanlar arasında bile arasıra dua edenlerin bulunduğu da bir gerçektir. Muhtevası değişik olmakla birlikte, benzer uygulamalar ve duanın etkileri her yerde müşahede edilmektedir [369].
İlkel insan için duanın anlamı medenî insandan çok farklı değildir. Çoğu zaman ilkel insan hususî avantajlar elde etmek için dua eder. Genellikle belirsiz bir durumla karşılaştığında ilkel insan, dua etmek ihtiyacı duyar. Şimdiki durumdaki somut bir ihtiyaç, ferdin ya da grubun temel hayatî ilgilerinin ciddî olarak tehdit edildikleri bir felaket ve çaresizlik durumu, ilkel için her zaman bir dua vesilesi olur. Açlık, kuraklık ve fırtına tarafından meydana getirilen ölüm tehlikesi, yırtıcı hayvan ya da düşman saldırısı, hastalıklar veya salgınlar, hakarete uğrama, suçlanma veya kısırlık utancı, yüce bir kudrete dua etmeye onlan isteklendirir [370].
Çeşitli araştırmalar modern toplumlarda da duanın çok yaygın bir davranış olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle gençlerin %90-95'inin çeşitli sebeplerle devamlı ya da arasıra duaya başvurduklarım ve yarıdan fazlasının da bundan fayda bulduklarını kendi araştırmalarımızda tesbit ettik [371]. Batı toplumlarında yapılan araştırmalar da benzeri yönde sonuçlar ortaya koymuştur [372].
Bütün bunlar gösteriyor ki, dua insanın fıtrî bir eğilimi, vazgeçilmez bir ihtiyacıdır. İkbâl'in ifadesiyle;
“İster ferdî ister içtimaî olsun dua, kâinatın dehşet verici sessizliği içinde, insanoğlunun kendisine bir cevap bulmak için hissettiği derin hasret ve iştiyakın ifadesidir” [373]. James, insanların psikolojik yapısı köklü bir değişikliğe uğramadıkça ta kıyamete kadar dua edeceklerini belirtir. Ona göre dua arzu ve ihtiyacı, insan varlığının en derininde yer alan “sosyal benlik”le ilgilidir. Çünkü sosyal benlik, ihtiyacını duyduğu mükemmel, kusursuz arkadaşını ancak ideal bir dünya içinde bulabilir. Ayrıca, çeşitli felâketler karşısında sosyal benliğin dağılıp çözülmesi durumunda, içinde böyle derûnî bir sığınak olmayan bir dünya insan için dehşetli bir cehennem olur. Bu bakımdan az ya da çok her insan ideal ve kusursuz bir dünya özleminin duygusunu yaşar [374]. İşte dua böylesi bir özlemi dile getirir. Bu bakımdan, dine sırt çevirerek akılcı ve maddeci bir hayat tarzı benimsemiş olan bazı insanların, bir kaza anında, bir hastalık sırasında, ya da ölüme yakın anlarda, insanı bunaltan hayatî bir tehlike durumunda dualar ve yalvarmalar dile getirmeye koyulması, ruhî kendiliğindenlikle sürüklenerek Allah'a başvurması [375], insan yaratılışının bir özelliği olarak gözükmektedir. Çaresizlik durumlarının uyandırdığı dua ihtiyacı, şuurlu benliğin bir alçalması, zayıflaması, buna karşılık, ruhî bütünlüğün bir çağrısı, başvurusu olarak yorumlanabilir. Yâni dua ihtiyacının uyanması ruhî varlığımızın şuurdışı bir tepkisidir. Bir başka deyişle dua, derin varlığın yüze çıkmasıdır [376] denilebilir. Bu bakımdan da insanların büyük çoğunluğu çeşitli sebepler altında dua etmenin zorlayıcı ihtiyacını içlerinde hissetmektedirler. [377]
Din gibi dua da evrensel bir olaydır; her dinde, her toplumda, her kültür ve medeniyette duanın varlığına rastlamak mümkündür. Hatta, dine ilgisiz ya da inançsız insanlar arasında bile arasıra dua edenlerin bulunduğu da bir gerçektir. Muhtevası değişik olmakla birlikte, benzer uygulamalar ve duanın etkileri her yerde müşahede edilmektedir [369].
İlkel insan için duanın anlamı medenî insandan çok farklı değildir. Çoğu zaman ilkel insan hususî avantajlar elde etmek için dua eder. Genellikle belirsiz bir durumla karşılaştığında ilkel insan, dua etmek ihtiyacı duyar. Şimdiki durumdaki somut bir ihtiyaç, ferdin ya da grubun temel hayatî ilgilerinin ciddî olarak tehdit edildikleri bir felaket ve çaresizlik durumu, ilkel için her zaman bir dua vesilesi olur. Açlık, kuraklık ve fırtına tarafından meydana getirilen ölüm tehlikesi, yırtıcı hayvan ya da düşman saldırısı, hastalıklar veya salgınlar, hakarete uğrama, suçlanma veya kısırlık utancı, yüce bir kudrete dua etmeye onlan isteklendirir [370].
Çeşitli araştırmalar modern toplumlarda da duanın çok yaygın bir davranış olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle gençlerin %90-95'inin çeşitli sebeplerle devamlı ya da arasıra duaya başvurduklarım ve yarıdan fazlasının da bundan fayda bulduklarını kendi araştırmalarımızda tesbit ettik [371]. Batı toplumlarında yapılan araştırmalar da benzeri yönde sonuçlar ortaya koymuştur [372].
Bütün bunlar gösteriyor ki, dua insanın fıtrî bir eğilimi, vazgeçilmez bir ihtiyacıdır. İkbâl'in ifadesiyle;
“İster ferdî ister içtimaî olsun dua, kâinatın dehşet verici sessizliği içinde, insanoğlunun kendisine bir cevap bulmak için hissettiği derin hasret ve iştiyakın ifadesidir” [373]. James, insanların psikolojik yapısı köklü bir değişikliğe uğramadıkça ta kıyamete kadar dua edeceklerini belirtir. Ona göre dua arzu ve ihtiyacı, insan varlığının en derininde yer alan “sosyal benlik”le ilgilidir. Çünkü sosyal benlik, ihtiyacını duyduğu mükemmel, kusursuz arkadaşını ancak ideal bir dünya içinde bulabilir. Ayrıca, çeşitli felâketler karşısında sosyal benliğin dağılıp çözülmesi durumunda, içinde böyle derûnî bir sığınak olmayan bir dünya insan için dehşetli bir cehennem olur. Bu bakımdan az ya da çok her insan ideal ve kusursuz bir dünya özleminin duygusunu yaşar [374]. İşte dua böylesi bir özlemi dile getirir. Bu bakımdan, dine sırt çevirerek akılcı ve maddeci bir hayat tarzı benimsemiş olan bazı insanların, bir kaza anında, bir hastalık sırasında, ya da ölüme yakın anlarda, insanı bunaltan hayatî bir tehlike durumunda dualar ve yalvarmalar dile getirmeye koyulması, ruhî kendiliğindenlikle sürüklenerek Allah'a başvurması [375], insan yaratılışının bir özelliği olarak gözükmektedir. Çaresizlik durumlarının uyandırdığı dua ihtiyacı, şuurlu benliğin bir alçalması, zayıflaması, buna karşılık, ruhî bütünlüğün bir çağrısı, başvurusu olarak yorumlanabilir. Yâni dua ihtiyacının uyanması ruhî varlığımızın şuurdışı bir tepkisidir. Bir başka deyişle dua, derin varlığın yüze çıkmasıdır [376] denilebilir. Bu bakımdan da insanların büyük çoğunluğu çeşitli sebepler altında dua etmenin zorlayıcı ihtiyacını içlerinde hissetmektedirler. [377]