hafız_32
Wed 10 November 2010, 11:43 am GMT +0200
6- Dua Tipleri
Duada insanın duygularının, tepkilerinin, istek ve ihtiyaçlarının önemli bir yeri vardır. Bu bakımdan dua, onu canlandıran duygu ve istekler kadar çeşitlidir. Bir anlamda dua, Allah'la ilişkili olarak kişinin kendi varoluşu hakkında beslediği niyetlerin açığa vurulmasıdır. [386]
a) İstek ve Dilek Duası :
Dua motivasyonunda en başta gelen faktör şahsî istek ve ihtiyaçlardır. Çoğu zaman da, çaresizlik ve mahrumiyet içerisinde kıvranan, korku ve güvensizlik duygularıyla sarsılan insan için bir imdat ve yardım çağrısı olmaktadır. Her durumda istemek ya da talepte bulunmak duanın en karakteristik özelliği olarak kendisini gösterir. Başarı, şifa, güvenlik ve maddî avantajlar elde etme ümidi, hissi sorunlara çözüm bulma isteği hemen her zaman bir dua konusu olabilmektedir. Ancak bu tür dualar, yukarıda da belirtildiği gibi, kimi zaman iman çatışmasıyla sonuçlanan psikolojik problemleri de beraberinde taşımaktadır. Bunlar tabiatı itibariyle bencilce oldukları için, sonuçları bakımından her zaman dinî şuur gelişiminin lehinde bir etki bırakmayabilirler. [387]
b) Şükür Duası :
İnsanın, Allah'ın sonsuz lütfü ve ikramı karşısında takındığı tavrı ve hissettiği duyguları en iyi ifade tarzı şükür duasıdır. Şükretme davranışı, belki duanın en kolay ve yaygın ifade yoludur. Normal olarak insanlar daha çok kendilerine verilen hediyeler ve yapılan yardımlar için teşekkür ederler. Kendi varoluşumuzla birlikte, hayatımızı sürdürmemiz için gerekli ihtiyaçlarımızı ve hayatı renklendirip güzelleştiren, zevk ve değer yüklü hâle getiren, sayısız nimetleri sınırsızca ternin ve tedârik eden ilâhî kaynağın bağışlarına karşı minnettarlık ifadeleri ortaya koyabiliriz. Çoğu aileler çocuklarına ilk olarak şükür duasını öğretirler. [388]
c) Şefaat Duası :
Bir başkası için dua etmektir. İnsanlar çeşitli durumlarda birbirlerinin yardımına ihtiyaç duyarlar. İhtiyaçlar kişileri birbirine yaklaştırır ve bağlar. Diğergamlık ve yardımlaşma duygusu içerisinde bir başkasının maddî, manevî veya psikolojik faydalar elde etmesi için yapılan dualar vardır. Ayrıca, Hz. Peygamber'e ve bazı velilere duyulan aşk ve sevgiyi dile getirme maksadıyla yapılan dualar vardır. Bu, peygamberi ya da veliyi vesile kılarak Allah'a yakınlaşma niyetini ifade eder. [389]
d) Tapınma ve Övgü Duası :
Kâinattaki düzeni, güzellikleri ve Yaratıcı'nın ilâhî tezahürlerini idrak eden bir mümin, bu durumda hissettiği saygı ve hayranlıkla karışık korku duygularını sesli ya da sessiz olarak dile getirir. Bu dua türünde Allah arzusu talep şeklini alır. Yani Allah, tapılacak ve övülecek bir varlık olarak görülür ve bunun dışında bir niyet ve motif taşımaz. [390]
e) Günahları İtiraf ve Bağışlanma Duası:
Allah'a yakın olma ve O'nunla uyumlu bir ilişkiyi sürdürme isteği, bazı dua şekillerinin sebebini oluşturur. Bu bakımdan, insanlar kendilerini Allah'tan uzaklaşmış olarak gördüklerinde, bu kopukluğu pişmanlık, tevbe ve istiğfar, bağışlanma talebiyle onarmaya çalışırlar. [391]
7- Duanın Psikolojik Etkileri
Duanın çok yönlü psikolojik etkileri, gerek teorik gerekse tecrübî gözlemler seviyesinde açıklığa kavuşmuş olan bir husustur. Dua, insanın duygularını, algılarını, davranışlarını, ruhî ve bedeni sağlığını, hatta maddî olayları değişikliğe uğratan etkiler yapabilmektedir. Bir başka deyişle, dua bir tür zihnî ve uzvi değişiklikten ibarettir. Ancak, dua eden kimsenin elde edeceği psikolojik değerlerin, bütünüyle o kişinin inancına bağlı bulunmakta olduğu da bir gerçektir. Samimi inanç sürdüğü tüm duanın etkisi kesin ve mutlaktır [392]. Duanın gerçek değeri, dua fiiliyle teselli bulmadadır; böylece insan iradesi Allah'ın iradesine uyar. İnsanın umut ve tasasının değişmesi ve yüceltilmesi yoluyla insanın Allah'ın iradesine tam uymasıyla son bulan duanın mucizevi gücü vardır.
Duada inancın şart olmadığını ileri sürenler de olmuştur. Marinier'e göre duanın psikolojik etki de değeri, iman esaslarından bağımsız olarak mevcuttur; inançsız insanlar bile dua yoluyla bazı faydalar edebilirler. Burada asıl belirleyici olan, arzu tasavvurunun canlılık ve yoğunluğudur. Bir başka, deyişle duanın şiddet ve kalitesidir. Yani, duayı kılan bazı özel psikolojik şartların gelişmiş olmasıdır. Bunlar da, konusunun net bir belirlenmiş olması, açık bir ifade ile dile getirilmesi ve kuralına uygun olarak tasavvur edilmesidir. [393] İnançsız kişilerin yaptığı duaların gerçek dua mı yoksa bâtıl bir inanç ve büyüsel bir uygulama mı olduğu tartışması bir yana, duanın her durumdaki kişi üzerinde belli bir psikolojik etkiyi açığa çıkarması ihtimâl dışı değildir. Bununla birlikte, duanın etkileri elbette inançtaki samimiyet ve sürekliliğe bağlı olarak değişiklikler gösterecektir.
Dua genel olarak insanın bütün ruhî faaliyetlerine bir güç ve canlılık sağlamaktadır. James, kişinin ister içinde isterse dışında olsun gizli bir enerjinin faaliyete geçmesi [394] olarak yorumlar dua vasıtasıyla Allah'la kurulan ilişki ve iletişim sayesinde ilahî enerjinin etkisi, ruhun ihtiyaçlarını karşılamaya, korkularını yatıştırmaya ve bu yolla dış dünyayı değiştirmeye koyulmaktadır. Böylece dua, normal bir durumda kişinin gücünü artırmakta, şuur düzeyinin yükselmesine ve idrak kapasitesinin keskinleşmesine imkân vermekte, olağanüstü işleri başaracak güç, kuvvet ve yeterlilik kazandırmaktadır. Sıkıntılı, bunalımlı ve gergin bir durumda ise duanın etkisi, “yatışma ve rahatlama” şeklinde kendisini gösterir. Duanın bu sükûnet temin edici etkisi, duada kullanılan söz ve başvurulan tasavvurların kendilerine ait bir kuvvete bağlanamaz. Esasen, söz ya da tasavvurlar duanın zarurî unsuru olmadığından, kişi bunlarsız da dua edebilmekte, Allah'a yönelmektedir. Hatta bazı durumlarda dua açık bir istek konusuna da sahip olmayabilir; burada daha çok belirsiz ve farksızlaşmış bir arzu, Allah'a yakınlaşma arzusu sözkonusudur. Bu bakımdan, duadaki yatışma ve rahatlama etkisi, merkezî ruhî oluşumların, varlığın çekirdeğinin gücünde bir artış olarak anlaşılabilir [395]. Her durumda dua ile meydana getirilen güç ve sevincin artması olarak hissedilen sübjektif tecrübeler, sinir sisteminin dengesinin yeni bir düzenlenişi veya kuvvetlenmesi [396] olarak değerlendirilebilir.
Dua ferdin dünya ile ilişkisini ve dünyaya ait tasavvurunu genel bir tarzda değiştirir; duygusal algılarının biçim değiştirmesine yol açar. Dua derin varlığın, benliğin gizli kalmış bölümlerinin ortaya çıkmasına, normal şuura yabancı kalan birtakım keyfiyetlerin kavranmasına imkân verir. Tecrübelerimiz göstermektedir ki, alçak sesli ciddi anlatımlar, herşeyden önce ruhiyatın alt bölümlerine, içgüdüsel ve şuurdışı kalan ve geçmiş yaşantıları, hatıraları bünyesinde barındıran bölümlere nüfuz etmektedir. İşte bu tarzda dile getirilmiş bir duanın, özellikle hastalık, bedenî dengesizlik veya zihnî bunalım, duyusal ya da duygusal şaşkınlık durumlarında etkileyici olduğu görülmektedir. Böylesi bir dua, şuurun karanlık bölgelerine nüfuz ederek, kişide bir sükûnet meydana getirmektedir.
Kişide iradî bir canlanmaya yol açarak dua, herşeyden önce sıkıntıyı ortadan kaldırır; benliğe ait tepkileri gittikçe artan bir şekilde aşma kapasitesi sağlar; durumlar ve olaylar üzerinde büyük bir estetik güç ve etkiye sahip kılar; tarihin, milletlerin ve medeniyetlerin derin akışına gittikçe daha çok uyum sağlar. Normal şuurun farklı veya tedirgin edici bulup reddetmeye kendisini hazır hissettiği şeyin, daima çok geniş bir kabulü ve benimsenmesini sağlayan davranış değişikliği meydana getirir. Dua sayesinde eşyanın anlamı gittikçe artan bir şekilde keşfedilir; “ben” bütünlüğünün çirkin, korkunç ve ürkütücü diye nitelediği şeyler de dahil, sebep ve sonuçlar çok geniş bir görüş açısıyla görülebilir.
Duanın ahlâk ve karakter üzerindeki çok olumlu etkileri de bilinmektedir. James duayı, insanların çoğunda ahlâkî sıhhatin ve akabinde fizikî sıhhatin vazgeçilmez bir faktörü [397] olarak görür. Carrel de aynı hususa işaret ederek, sık sık yapılan, bir alışkanlık haline gelen duanın karaktere etki ederek, onun temizlenip olgunlaşmasına yol açabildiğini belirtir. [398] Dua bir anlamda kişinin kendisiyle ilgili hakikâti bir bütün olarak keşfetmesine imkân veren bir “şuur genişlemesi”dir. Dua anında şuurun derinliklerinde sanki bir ışık yanar ve orada insan kendisini olduğu gibi görür. Bencilliğini, hırsını, hatalarını, gururunu keşfeder. Sonuçta, ahlâkî vazifelerini yapmaya hazır hâle gelir. Fikri ve zihnî alçakgönüllülüğü, olgunluğu kazanmaya çalışır. Kötülük ve ıstıraplara karşı sabır ve dayanma gücü gelişip, kuvvet kazanır. Devamlı dua eden kişilerde vazife ve sorumluluk duygusu artar, kıskançlık ve kötülük eğilimleri azalır. Başkaları hakkında iyilik ve hayırseverlik duyguları hâkim hâle gelir. Fikri ve zihni gelişimleri eşit olanlar arasında yapılan araştırmalarda, karakter ve ahlâkî değerin, ara-sıra dua edenlerde bile, hiç etmeyenlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir [399]. Böylece dua, kişide zihnî, manevî ve ahlâkî güçlerin daha iyi kullanılmasına, yücelip güçlenmesine, ümit ve inancın canlanmasına, endişe, sıkıntı ve korkunun yatışmasına ve kişiliğin en üst derecede bütünleşmesine imkân sağlayan bir etki gücüne sahip bulunmaktadır. [400]
8- Dua ve Tedavi
Duanın gerek uzvî gerekse ruhî birtakım hastalıkları tedavi edici gücü ve özelliği öteden beri bilinmektedir. Birçok din psikologu, duanın mükemmel bir tedavi vasıtası olduğunu belirlemiş bulunmaktadır. Esasen “inanç tedavisi”, günümüzde bazı doktorların başvurmadan edemedikleri bir yöntem haline gelmiş görünmektedir. Vergote, duada psikanalitik tedaviye benzer bir yol izlendiğini öne sürer. Psikanalitik tedavinin temel kaidesinin, “hareket etmemek, fakat herşeyi söylemek” olduğu bilinmektedir. Temel olarak, başkasıyla konuşma kapasitesini engelleyen düşünceleri unutma durumundan kurtaran söz tedavi edicidir. Dua eden insan, kendisine hile ve kurnazlık yapmak mümkün olmayan Allah'a herşeyi söyleyerek, kendi kendisiyle ilgili ve kendisinin Allah'la ilişkisi konusundaki hakikâti, gizleyip saklamadan, olduğu gibi üzerine alır. Tecrübelerimiz göstermektedir ki, Allah'la serbestçe konuşmak müsaadesi, serbestçe bir dua etme kapasitesi etkisi meydana getirmektedir [401].
Duanın sıkıntıyı tedavi ederek kişide bir rahatlama ve sükûnet meydana getirdiğini yukarıda belirtmiştik. Aynı şekilde, psikolojik yapının işleyişinden ileri gelen bazı ruhî bozuklukların dua ve dinî telkin yoluyla şifaya kavuşturulması imkânları, psikolog ve psikiyatristlere yabancı olmayan bir husustur [402].
Uzvî rahatsızlıkların tedavisinde de duanın, şifa ile sonuçlanan olumlu etkiler meydana getirdiği, bilimsel gözlemlere dayalı olarak ileri sürülebilmektedir[403]. Esasen, her türlü hastalığın tedavisinde, gerek hasta gerekse hekim açısından önem taşıyan hususların başında, şüphesiz ki, “hastanın maneviyâtını güçlendirme ve moralini yükseltme” gelmektedir. Birçok ağır vakalarda, inançlı ya da tecrübeli hekimler, hastalarına öncelikle dua etmelerini tavsiye etmektedirler. Şüphesiz kendi kendine veya alışılmış tedavi usûlleri ile iyi olabilen hastalıklar sözkonusu olunca, şifanın gerçek âmilinin ne olduğunu anlamak güçleşmektedir. Ancak, her türlü tedavinin imkânsız veya başarısız olduğu hâllerde, duanın sonuçları kesin olarak belirlenebilmektedir. Dua, dinî telkin ve moral takviyesi yoluyla elde edilen mucizevî tedavilerin yapıldığı Fransa'daki Lourdes Tıp Merkezinin çalışmaları bilimsel kayıtlara geçmiş bulunmaktadır [404]. Özellikle başkası için yapılan duanın, kişinin kendi kendisi için yaptığı duadan daha etkili ve verimli olduğu gözlemlenmektedir. Hasta insanlar için şifa dileme, okuyup-üfleme [405], bazı kutsal mekânları ziyaret etme gibi uygulamaların günümüzde de yaygın bir şekilde devam ettiği göz önüne alınırsa, insanların dinî inanç ve dua yoluyla bazı uzvî ve ruhî sorunlarına pratik çözümler bulduklarını, ya da bulacaklarına olan güven ve umutlarını sürdürdüklerini söyliyebiliriz. [406]
Duada insanın duygularının, tepkilerinin, istek ve ihtiyaçlarının önemli bir yeri vardır. Bu bakımdan dua, onu canlandıran duygu ve istekler kadar çeşitlidir. Bir anlamda dua, Allah'la ilişkili olarak kişinin kendi varoluşu hakkında beslediği niyetlerin açığa vurulmasıdır. [386]
a) İstek ve Dilek Duası :
Dua motivasyonunda en başta gelen faktör şahsî istek ve ihtiyaçlardır. Çoğu zaman da, çaresizlik ve mahrumiyet içerisinde kıvranan, korku ve güvensizlik duygularıyla sarsılan insan için bir imdat ve yardım çağrısı olmaktadır. Her durumda istemek ya da talepte bulunmak duanın en karakteristik özelliği olarak kendisini gösterir. Başarı, şifa, güvenlik ve maddî avantajlar elde etme ümidi, hissi sorunlara çözüm bulma isteği hemen her zaman bir dua konusu olabilmektedir. Ancak bu tür dualar, yukarıda da belirtildiği gibi, kimi zaman iman çatışmasıyla sonuçlanan psikolojik problemleri de beraberinde taşımaktadır. Bunlar tabiatı itibariyle bencilce oldukları için, sonuçları bakımından her zaman dinî şuur gelişiminin lehinde bir etki bırakmayabilirler. [387]
b) Şükür Duası :
İnsanın, Allah'ın sonsuz lütfü ve ikramı karşısında takındığı tavrı ve hissettiği duyguları en iyi ifade tarzı şükür duasıdır. Şükretme davranışı, belki duanın en kolay ve yaygın ifade yoludur. Normal olarak insanlar daha çok kendilerine verilen hediyeler ve yapılan yardımlar için teşekkür ederler. Kendi varoluşumuzla birlikte, hayatımızı sürdürmemiz için gerekli ihtiyaçlarımızı ve hayatı renklendirip güzelleştiren, zevk ve değer yüklü hâle getiren, sayısız nimetleri sınırsızca ternin ve tedârik eden ilâhî kaynağın bağışlarına karşı minnettarlık ifadeleri ortaya koyabiliriz. Çoğu aileler çocuklarına ilk olarak şükür duasını öğretirler. [388]
c) Şefaat Duası :
Bir başkası için dua etmektir. İnsanlar çeşitli durumlarda birbirlerinin yardımına ihtiyaç duyarlar. İhtiyaçlar kişileri birbirine yaklaştırır ve bağlar. Diğergamlık ve yardımlaşma duygusu içerisinde bir başkasının maddî, manevî veya psikolojik faydalar elde etmesi için yapılan dualar vardır. Ayrıca, Hz. Peygamber'e ve bazı velilere duyulan aşk ve sevgiyi dile getirme maksadıyla yapılan dualar vardır. Bu, peygamberi ya da veliyi vesile kılarak Allah'a yakınlaşma niyetini ifade eder. [389]
d) Tapınma ve Övgü Duası :
Kâinattaki düzeni, güzellikleri ve Yaratıcı'nın ilâhî tezahürlerini idrak eden bir mümin, bu durumda hissettiği saygı ve hayranlıkla karışık korku duygularını sesli ya da sessiz olarak dile getirir. Bu dua türünde Allah arzusu talep şeklini alır. Yani Allah, tapılacak ve övülecek bir varlık olarak görülür ve bunun dışında bir niyet ve motif taşımaz. [390]
e) Günahları İtiraf ve Bağışlanma Duası:
Allah'a yakın olma ve O'nunla uyumlu bir ilişkiyi sürdürme isteği, bazı dua şekillerinin sebebini oluşturur. Bu bakımdan, insanlar kendilerini Allah'tan uzaklaşmış olarak gördüklerinde, bu kopukluğu pişmanlık, tevbe ve istiğfar, bağışlanma talebiyle onarmaya çalışırlar. [391]
7- Duanın Psikolojik Etkileri
Duanın çok yönlü psikolojik etkileri, gerek teorik gerekse tecrübî gözlemler seviyesinde açıklığa kavuşmuş olan bir husustur. Dua, insanın duygularını, algılarını, davranışlarını, ruhî ve bedeni sağlığını, hatta maddî olayları değişikliğe uğratan etkiler yapabilmektedir. Bir başka deyişle, dua bir tür zihnî ve uzvi değişiklikten ibarettir. Ancak, dua eden kimsenin elde edeceği psikolojik değerlerin, bütünüyle o kişinin inancına bağlı bulunmakta olduğu da bir gerçektir. Samimi inanç sürdüğü tüm duanın etkisi kesin ve mutlaktır [392]. Duanın gerçek değeri, dua fiiliyle teselli bulmadadır; böylece insan iradesi Allah'ın iradesine uyar. İnsanın umut ve tasasının değişmesi ve yüceltilmesi yoluyla insanın Allah'ın iradesine tam uymasıyla son bulan duanın mucizevi gücü vardır.
Duada inancın şart olmadığını ileri sürenler de olmuştur. Marinier'e göre duanın psikolojik etki de değeri, iman esaslarından bağımsız olarak mevcuttur; inançsız insanlar bile dua yoluyla bazı faydalar edebilirler. Burada asıl belirleyici olan, arzu tasavvurunun canlılık ve yoğunluğudur. Bir başka, deyişle duanın şiddet ve kalitesidir. Yani, duayı kılan bazı özel psikolojik şartların gelişmiş olmasıdır. Bunlar da, konusunun net bir belirlenmiş olması, açık bir ifade ile dile getirilmesi ve kuralına uygun olarak tasavvur edilmesidir. [393] İnançsız kişilerin yaptığı duaların gerçek dua mı yoksa bâtıl bir inanç ve büyüsel bir uygulama mı olduğu tartışması bir yana, duanın her durumdaki kişi üzerinde belli bir psikolojik etkiyi açığa çıkarması ihtimâl dışı değildir. Bununla birlikte, duanın etkileri elbette inançtaki samimiyet ve sürekliliğe bağlı olarak değişiklikler gösterecektir.
Dua genel olarak insanın bütün ruhî faaliyetlerine bir güç ve canlılık sağlamaktadır. James, kişinin ister içinde isterse dışında olsun gizli bir enerjinin faaliyete geçmesi [394] olarak yorumlar dua vasıtasıyla Allah'la kurulan ilişki ve iletişim sayesinde ilahî enerjinin etkisi, ruhun ihtiyaçlarını karşılamaya, korkularını yatıştırmaya ve bu yolla dış dünyayı değiştirmeye koyulmaktadır. Böylece dua, normal bir durumda kişinin gücünü artırmakta, şuur düzeyinin yükselmesine ve idrak kapasitesinin keskinleşmesine imkân vermekte, olağanüstü işleri başaracak güç, kuvvet ve yeterlilik kazandırmaktadır. Sıkıntılı, bunalımlı ve gergin bir durumda ise duanın etkisi, “yatışma ve rahatlama” şeklinde kendisini gösterir. Duanın bu sükûnet temin edici etkisi, duada kullanılan söz ve başvurulan tasavvurların kendilerine ait bir kuvvete bağlanamaz. Esasen, söz ya da tasavvurlar duanın zarurî unsuru olmadığından, kişi bunlarsız da dua edebilmekte, Allah'a yönelmektedir. Hatta bazı durumlarda dua açık bir istek konusuna da sahip olmayabilir; burada daha çok belirsiz ve farksızlaşmış bir arzu, Allah'a yakınlaşma arzusu sözkonusudur. Bu bakımdan, duadaki yatışma ve rahatlama etkisi, merkezî ruhî oluşumların, varlığın çekirdeğinin gücünde bir artış olarak anlaşılabilir [395]. Her durumda dua ile meydana getirilen güç ve sevincin artması olarak hissedilen sübjektif tecrübeler, sinir sisteminin dengesinin yeni bir düzenlenişi veya kuvvetlenmesi [396] olarak değerlendirilebilir.
Dua ferdin dünya ile ilişkisini ve dünyaya ait tasavvurunu genel bir tarzda değiştirir; duygusal algılarının biçim değiştirmesine yol açar. Dua derin varlığın, benliğin gizli kalmış bölümlerinin ortaya çıkmasına, normal şuura yabancı kalan birtakım keyfiyetlerin kavranmasına imkân verir. Tecrübelerimiz göstermektedir ki, alçak sesli ciddi anlatımlar, herşeyden önce ruhiyatın alt bölümlerine, içgüdüsel ve şuurdışı kalan ve geçmiş yaşantıları, hatıraları bünyesinde barındıran bölümlere nüfuz etmektedir. İşte bu tarzda dile getirilmiş bir duanın, özellikle hastalık, bedenî dengesizlik veya zihnî bunalım, duyusal ya da duygusal şaşkınlık durumlarında etkileyici olduğu görülmektedir. Böylesi bir dua, şuurun karanlık bölgelerine nüfuz ederek, kişide bir sükûnet meydana getirmektedir.
Kişide iradî bir canlanmaya yol açarak dua, herşeyden önce sıkıntıyı ortadan kaldırır; benliğe ait tepkileri gittikçe artan bir şekilde aşma kapasitesi sağlar; durumlar ve olaylar üzerinde büyük bir estetik güç ve etkiye sahip kılar; tarihin, milletlerin ve medeniyetlerin derin akışına gittikçe daha çok uyum sağlar. Normal şuurun farklı veya tedirgin edici bulup reddetmeye kendisini hazır hissettiği şeyin, daima çok geniş bir kabulü ve benimsenmesini sağlayan davranış değişikliği meydana getirir. Dua sayesinde eşyanın anlamı gittikçe artan bir şekilde keşfedilir; “ben” bütünlüğünün çirkin, korkunç ve ürkütücü diye nitelediği şeyler de dahil, sebep ve sonuçlar çok geniş bir görüş açısıyla görülebilir.
Duanın ahlâk ve karakter üzerindeki çok olumlu etkileri de bilinmektedir. James duayı, insanların çoğunda ahlâkî sıhhatin ve akabinde fizikî sıhhatin vazgeçilmez bir faktörü [397] olarak görür. Carrel de aynı hususa işaret ederek, sık sık yapılan, bir alışkanlık haline gelen duanın karaktere etki ederek, onun temizlenip olgunlaşmasına yol açabildiğini belirtir. [398] Dua bir anlamda kişinin kendisiyle ilgili hakikâti bir bütün olarak keşfetmesine imkân veren bir “şuur genişlemesi”dir. Dua anında şuurun derinliklerinde sanki bir ışık yanar ve orada insan kendisini olduğu gibi görür. Bencilliğini, hırsını, hatalarını, gururunu keşfeder. Sonuçta, ahlâkî vazifelerini yapmaya hazır hâle gelir. Fikri ve zihnî alçakgönüllülüğü, olgunluğu kazanmaya çalışır. Kötülük ve ıstıraplara karşı sabır ve dayanma gücü gelişip, kuvvet kazanır. Devamlı dua eden kişilerde vazife ve sorumluluk duygusu artar, kıskançlık ve kötülük eğilimleri azalır. Başkaları hakkında iyilik ve hayırseverlik duyguları hâkim hâle gelir. Fikri ve zihni gelişimleri eşit olanlar arasında yapılan araştırmalarda, karakter ve ahlâkî değerin, ara-sıra dua edenlerde bile, hiç etmeyenlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir [399]. Böylece dua, kişide zihnî, manevî ve ahlâkî güçlerin daha iyi kullanılmasına, yücelip güçlenmesine, ümit ve inancın canlanmasına, endişe, sıkıntı ve korkunun yatışmasına ve kişiliğin en üst derecede bütünleşmesine imkân sağlayan bir etki gücüne sahip bulunmaktadır. [400]
8- Dua ve Tedavi
Duanın gerek uzvî gerekse ruhî birtakım hastalıkları tedavi edici gücü ve özelliği öteden beri bilinmektedir. Birçok din psikologu, duanın mükemmel bir tedavi vasıtası olduğunu belirlemiş bulunmaktadır. Esasen “inanç tedavisi”, günümüzde bazı doktorların başvurmadan edemedikleri bir yöntem haline gelmiş görünmektedir. Vergote, duada psikanalitik tedaviye benzer bir yol izlendiğini öne sürer. Psikanalitik tedavinin temel kaidesinin, “hareket etmemek, fakat herşeyi söylemek” olduğu bilinmektedir. Temel olarak, başkasıyla konuşma kapasitesini engelleyen düşünceleri unutma durumundan kurtaran söz tedavi edicidir. Dua eden insan, kendisine hile ve kurnazlık yapmak mümkün olmayan Allah'a herşeyi söyleyerek, kendi kendisiyle ilgili ve kendisinin Allah'la ilişkisi konusundaki hakikâti, gizleyip saklamadan, olduğu gibi üzerine alır. Tecrübelerimiz göstermektedir ki, Allah'la serbestçe konuşmak müsaadesi, serbestçe bir dua etme kapasitesi etkisi meydana getirmektedir [401].
Duanın sıkıntıyı tedavi ederek kişide bir rahatlama ve sükûnet meydana getirdiğini yukarıda belirtmiştik. Aynı şekilde, psikolojik yapının işleyişinden ileri gelen bazı ruhî bozuklukların dua ve dinî telkin yoluyla şifaya kavuşturulması imkânları, psikolog ve psikiyatristlere yabancı olmayan bir husustur [402].
Uzvî rahatsızlıkların tedavisinde de duanın, şifa ile sonuçlanan olumlu etkiler meydana getirdiği, bilimsel gözlemlere dayalı olarak ileri sürülebilmektedir[403]. Esasen, her türlü hastalığın tedavisinde, gerek hasta gerekse hekim açısından önem taşıyan hususların başında, şüphesiz ki, “hastanın maneviyâtını güçlendirme ve moralini yükseltme” gelmektedir. Birçok ağır vakalarda, inançlı ya da tecrübeli hekimler, hastalarına öncelikle dua etmelerini tavsiye etmektedirler. Şüphesiz kendi kendine veya alışılmış tedavi usûlleri ile iyi olabilen hastalıklar sözkonusu olunca, şifanın gerçek âmilinin ne olduğunu anlamak güçleşmektedir. Ancak, her türlü tedavinin imkânsız veya başarısız olduğu hâllerde, duanın sonuçları kesin olarak belirlenebilmektedir. Dua, dinî telkin ve moral takviyesi yoluyla elde edilen mucizevî tedavilerin yapıldığı Fransa'daki Lourdes Tıp Merkezinin çalışmaları bilimsel kayıtlara geçmiş bulunmaktadır [404]. Özellikle başkası için yapılan duanın, kişinin kendi kendisi için yaptığı duadan daha etkili ve verimli olduğu gözlemlenmektedir. Hasta insanlar için şifa dileme, okuyup-üfleme [405], bazı kutsal mekânları ziyaret etme gibi uygulamaların günümüzde de yaygın bir şekilde devam ettiği göz önüne alınırsa, insanların dinî inanç ve dua yoluyla bazı uzvî ve ruhî sorunlarına pratik çözümler bulduklarını, ya da bulacaklarına olan güven ve umutlarını sürdürdüklerini söyliyebiliriz. [406]