- Dört türlü hidayet vardır

Adsense kodları


Dört türlü hidayet vardır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Hadice
Sat 29 January 2011, 05:34 pm GMT +0200
DÖRT TÜRLÜ HİDAYET VARDIR:


Fıtrı (doğuştan) tabii hidayet. Bunu bir alim şöyle ifade etmiştir. Kendisine düşünmeye ne zaman başaldın, diyenlere; anamın karnından çıktığım andan itibaren; acıktım, anamın memesini emdim; acı duydum, ağladım, karşılığını vermiştir!

Bu hidayet (yol bulma) yalnız insana özgü değlidir. Bunun içine hayvanlar, kuşlar ve haşere de girer. Arı bahis konusu olunca buna vahy denilmiştir:

“Rabbin bal arısına da şöyle vahy etti:

“Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin”. (Nahl: 16/68)

Hatta bu hidayet kainatın bütün cüzleri arasına yayılmıştır: Bitkilere yayılmakla sınırlı bir oranda ve belli bir miktarda topraktan gıdasını alır. Yıldızlar da çiğnemeyecekleri bir kanuna uyarcasına yörüngelerinde hareket ederler,

“Ne güneşin aya yetişmesi mümkün olur, ne de gece gündüzü geçer. Hepsi bir felekte yüzerler”. (Yasin: 36/40)

Bu, mahlukatın ulvisini, süflisini kapsayan bir hidayettir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim Musa’nın Firavun’a verdiği bir cevabı hatırlatıyor:

“Firavun şöyle dedi: “O halde sizin Rabbiniz kimdir? Musa: “bizim Rabbimiz, her şeye suret ve şeklini veren, sonra dayolunu gösterendir” dedi”. (Ta’ha: 20/49-50)

“Rabbinin çok yüce adını tesbih et; O Rabbin ki, yarattı da düzenine koydu. O Rabbin ki, takdir etti de doğru yolu gösterdi” (A’la: 87/1-3)

2-
Duyularla temin edilen hidayet. Dış duyular; kulak, göz, burun ve dil. İç duyular; acıkma, susama, sevinme ve üzülme gibi. Hidayetin bu derecesi birinciden daha yüksektir. Bunda biraz idrak vardır. Gerçi bu da hatadan salim değildir; mesela serabı su sanmak ve gölgeyi hareketsiz görmek gibi.

3-Melekleri ve çeşitli kuvvetleri ile aklın hidayeti. Akıl, bir hükme varırken her ne kadar duyulara dayanırsa da duyulardan üstündür. Bu yüzdendir ki akıl ölçüleri sıralamada ve sonuçları çıkarmada duyalara temas eder. Yüksek çalışması ile akıl, insanlara mahsustur ve insan akıl ile hayvanardan ayrılır.

4- Vahy yolu ile hidayet. Vahy aklın hatalarını düzeltir, duyuların evhama kapılmasını önler ve tek başına varamayacağı konularda akla yol gösterir; akılların ittifak edemeyecekleri meselelerde ihtilafı kaldırır.

“İnsanlar iman ezre bulunan tek bir ümmet idi; sonra kimi iman etmek, kimi küfre varmak suretiyle ayrılığa düştüler de Allah, rahmetinin müjdeci ileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi; ve insanlar aralarında ayrılığa düştükleri şeyde hak üzere hükmetmek için, o peygamberlerle kitap gönderdi. Halbuki kendilerine açık deliller geldikten sonra aralarındaki zulmün ve hasetlerinden ötürü, ihtilafa düşenler, o kitap verilenlerden başkası değildir. Onların hak hususunda ayrılığa düştükleri şeyde, Allah kendi izni ile iman edenleri doğru yola hidayet buyurdu. Allah dilediğini doğru yola iletir”. (Bakara: 2/213)

“Celalim hakkı için, biz peygamberlerimizi açık müjdelerle gönderdik ve beraberlerinde kitap ve adalet indirdik ki, insanlar adaletle ayakta dursunlar” (Hadid: 57/25)

“Müjdeleyici, korkutucu olarak peygamberler gönderdik ki, bu peygamberlerin gelişinden sonra, insanların kıyamette: “Bizi imana çağıran olmadı” diye Allah’a bir hücet ve özürleri olmasın”. (Nisa: 4/165)

Peygamberliğe imanın içinde şu manalar vardır:

1- Allah’ın yüce hikmetine ve geniş rahmetine iman vardır. Allah’ın hikmeti ve rahmetidir ki, insanları başı boş bırakmamayı, tebliğden önce azap edilmemelerini ve başvuracakları bir hakem olmasızın ihtilafın içine salıverilmemelerini gerektirmiştir.

“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor”. (Kıyame: 75/36)

“Bir de, biz, bir peygamber göndermedikçe azap etmeyiz”. (İsra: 17/15)

“Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamber gönderdi; ve insanlar aralarında ayrılığa düştükleri şeyde hak üzere hükmetmek için o peygamberlerle kitap gönderdi”. (Bakara: 2/212)

2-Peygamberliğe imanın manası, Allah katında dinlerin bir olduğuna inanmaktır. Zamana göre şeriatlar değişmiş de olsa, her yerde ve her zaman Allah’ın dini birdir, değişmez.

“Biz Allah’a ve bize indirilen Kur’an’a İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakub ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya, verilenlere ve bütün peygamberlere Rableri tarafından vrilen kitaplara iman ettik. Onların hiç birini diğerlerinden ayrt etmeyiz. Biz, ancak Allah’a boyun eğen müslimleriz”. (Bakara: 2/136)

“Dini elbirlik tatbik edin ve ayrılığa düşmeyin, diye Alah, dinden Nuh’a tevsiye ettiğini ve isana vahy eylediğimiz; bir de ibrahim’e, Musa’ya, İsa’ya tavsiye ettiğimizi, sizin için şeriat yaptı. Müşriklere, kendilerini davet ettiğin bu tevhid dini ağır geldi. Allah ona dilediklerini seçerek ve ona dönüp itaat edenleri hidayete erdirecektir”. (fiura: 42/13)

Peygamberimiz kendisi ile eski peygamberlerin durumunu, kendisinin son kerpiç (tuğla) olduğunu tesvir ederik diyorki: “Ben ve peygamberler şuna benzeriz: Adamın biri çok güzel bir ev yapmış, ancak bir köşesinde bir kerpiç eksik bırakmıştır. İnsanlar evi ziyaret ediyor, beğeniyorlar ve: fiu kerpiç de yerine konsa,diyorlar. İşte o kerpiç benim ve ben, son peygamberim”.

3-
Peygeamberliğe imanın manası; gerçekçi yüksek insan idealine ve beşeriyetin seçkin önderlerine iman demektir. Bu önderler; insanların gözü önüne güzel ahlaktan, iyi amellerden ve ruhi fazileterden teşekkül etmiş hakikatler ve şahsiyetler sererler. Bunlar; Bazılarının kafasındaki soyut fikirlere, bazılarının gönlündeki arzulara veya kitap ve defterdeki nazariyelere benzemezler. Halkın çoğu soyut şeyşlere inanacak filozof kaaflı değlidir. Onlar ancak gördükleri ve hissettikleri şeylere inanır ve onların etkisinde kalırlar. Çünkü insan insandan başkasına uymaz ve ısınmaz. Ve insan bundan başka bir şeyle de ilzam edilmez. Müşrikler Resulullahın insan olmasını yadırgamışlardı. Ta Nuh zamanında:

“Eğer Allah dileseydi melekler gönderirdi”. (Mü’minun: 23/247

Peygamberimiz zamanında da:

“Allah bir insanı mı peygamber gönderdi”. (İsra: 17/94)

Dediler. Allah da onları şu ayeti ile reddetti:

“De ki: Eğer yeryüzünde, yürüyüp duran melekler olsyadı, elbette onlara gökten melek bir peygamber gönderirdik”. (İsra: 17/15)

Demek ki peygamberler Kur’an’ın nazarında tanrı, yarı tanrı veya tanrının oğulları değillerdi. Onlar da bizim gibi insandırlar. Allah’ın emirlerini insanlara iletmek için Allah, tarafından vahy nimeti ile mükafatlandırılmışlardır:


“ Peygamberleri onlara dediler ki: “Evet, biz de sizin gibi ancak bir insanız; fakat Allah, peygamberlik nimetini kullarından dilediği kimseye ihsan eder. Allah’ın izni olmadıkça da size bir mucize getirmemize imkanımız yoktur; ve mü’minler ancak Allah’a tevekkül etmelidirler”. (İbrahim: 14/10)

 

cerendemir
Sat 16 November 2013, 09:03 pm GMT +0200
Gece gündüzü geçmez.Ve Rabbim kime ne görev verdiyse onu verir.Rabbim her şeyin hakkımızda hayırlı olanı versin.Hidayete erdirsin inşallah.

Hadice
Tue 19 November 2013, 06:12 pm GMT +0200
Amin ecmaın inşaallah...kardeşim

Rüveyha
Wed 20 November 2013, 07:30 am GMT +0200
Rabbim bizi hidayetine kavuşanlardan eylesin..Bizleri rızasına uygun yaşamamızı nasip eylesin inşaAllah..Biz acizsiz,biçereyiz, mevlam hepimeze çokça merhamet etsin..

Sevgi.
Tue 3 July 2018, 01:23 am GMT +0200
Rabbim cümlesiyle bizlere merhamet eylesin. inşaAllah herdaim Rabbimizin Rızasına uygun yaşıyanlardan oluruz.  Amin Ecmâin

Bilal2009
Tue 3 July 2018, 10:44 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri hidayete eren kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun