- Doksanüçüncü Mektup

Adsense kodları


Doksanüçüncü Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Fri 22 January 2010, 09:13 am GMT +0200
DOKSANÜÇÜNCÜ MEKTUP

Yine mezkur halifesini, taat, takva ve Allah’ın emir ve nehiylerini halka tebliğ etmeye teşviki, nefsi emmare ile çok hilekar olan dünyadan korkutması, bunların bazı hallerinin beyanı, bazı haletlerin zuhurundan mağrur olmaktan ve haletlerden ucb hasıl olmasından, nefs ve şeytanın tuzağ olduğu için, kainatın havadislerine dalmasından korkutması, belki o havadisten, imanın artmasına sebeb olmaları layık olduğu ve o konu ile ilgili meseleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Bütün hamdler, alemin Rabbine olsun! Salat ü selam, yaratıklarının enhayırlıs olan Muhammed’e, (Sallallahü aleyhi ve sellem) bütün al ve ashabına olsun!

Bundan sonra bu mektub alem kubu kaymakamının perverdesinden, Allah yolundaki en şerefli kardeşi Molla Ahmed’edir. Allah, onu ayıblanacak şeylerden muhafaza eylesin! Sizin ve yanınızda olan dostların üzerine selamdan sonra, Allah’ın takva ve taatına, Allahü sübhanehü, razı olmadığı zahir ve batındaki şeylerden korunmaya bu zamanda ondan daha üstün bir makam olmayı, mühim şeylerden ve taatlardan olan Allah’ın emir ve nehiylerini halka tebliğ etmeye sıkıca sarılın! Fakat bu tebliğ, ilkin bir an dahi olsa, bedenden ayrılmaya nefsi emmareye olsun! O nefsi emmare ki, Allah, sahibini mezkur nefsin şerrinden muhafaza edip, Allahü sübhanehünün emrine itaatkar olup nefsi doğru yola girmiş kimseden başka, bir an bile beden ayrılmaz.

Lakinbununla beraber, o kimse, yine nefsi emmarenin şerrinden emin olamaz. Zira nefsi emmare, sahibine günahları taat şeklinde gösterir. Bal içine zehir katar. Öyle ise, sahibine birşeyin yapmasını veya yapmamasını içinde geçirdiğinde , adam onu şeriat ölçüsüyle ölçmesi lazımdır. Şayet dosdoğruise, güzel. Değilse, onu kınayıp, Ahmediyye şeriatına – sahibinin üzerine salavatın en efdali, senaların en tamamı olsun- tarafına doğru çevirmesi gerekir!

İlkin nefse yapılan bu tebliğden sonra, halka, Allahü bübhanehünün emr eyledğiği şeyleri, yapıp nehiy eylediği şeylerden kendilerini korumak için olmalıdır. Ancak tebliğ eden kimse, bunda da dikkat edip, gizli olan kalb hastalıklarından korusun! Yine bundan kendine nasihat etmesini irade etsin! Hatta hlka sohbet ettiği vakitte bile ancak kendi nefsinden başka bir şeyle hitab etmeyecektir. Yoksa o sohbeti kalblerde tesir etmez. Nitekim Hakk teala, Kuranı Kerimde:

“Hem bana ne oldu ki, beni yaradan ibadet etmeyeyim ve ancak ona doğru döndürülüp gödeceksiniz.” Diye buyurdu.

Yine tebliğ eden kimse, aladatıcı, hilekar olan dünya hakkında korku üzere bulunsun. Çünkü dünya, insanlara gelinlerin süs ile süslenir. Lakin Allah’tan ebed bir tevfik ve kamil bir mürşidden ruhani bir imdat almış kimseden başka onun çirkinliğine muttali olamaz.

Aziz kardeş! Birçok zamanlarda manevi haletlerin zuhurundan gurur hasıl olmasın! Zira onlar, çalışmanızın mahsulu değil, ancak rabıtadandırlar. Ölle ise, o haletlere taaccüb etmeyin! Fakat bu haletler, senden uzaklaşınca veya taat ve ibadette sana gevşeklik hasıl olunca, üzülüp teessüf ediniz! Çünkü bu her iki şey de ancak nefsten peyda olurlar. Bundan dolayı, Allahü sübhanehudan af dileyin!

Şu da tavsiye edilir ki, ey kardeş! Gücün yettiği kadar, kendinizi bu zamanda yaygın olan dünya bahislerinden muhafaza edin! Kalbin manevi luzurunda bulunmasına çalışın! Çünkü dünyadaki bu günlük hadiseler, kulu, Allah’tan uzaklaştırmak ve onu utandırmak için nefis ve şeytanın tuzağıdır. Onlara ladnmayıp, her ne vakit bir şey işitirseniz, imanınızı onlaral takviye ediniz! Ta ki yakini bir iman hasıl olsun! Zira doğru, emniyetli olan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) o havadislerden bahisle “böyle böyle olacak” diye haber vermiştir. Halbuki Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) ondan haber verdiği şey, bu zamanda şafak gibi zahir olmuştur. mürşidimiz hazretleri (kuddise sirruh) “zamanın sonunda hayatta kalacak kimsenin imanı, kanini bir iman olur.” Buyurmuş ve bundan maksadı, mezkur şeylerden ibaret olduğu umulur.

Bu vakitte halka yapılacak sohbet, dünyayı göz önünden soğutmakla olsun. Ki ahiret işi tatlı olması ümit edilir. Çünkü dünya ile ahiret, iki kuma kadınlara benzer. Birisi, razı olunca, diğeri darılır. Allah, bizi ve sizi kendi muhabbetine ve Resulünün (Aleyhisselam) muhabbetine muvaffak eylesin! Allah, onun alinin, ashabının, dünürlerinin, ensari ve ona tabi olanların üzerine salat ü selam eylesin. Amin!