- Doksansekizinci Mektup

Adsense kodları


Doksansekizinci Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
derya
Fri 22 January 2010, 09:23 am GMT +0200
DOKSANSEKİZİNCİ MEKTUP

Halifesi Şeyh Mahmud’a, Haremeyn-i Şerifeyn’den Mekke ve Medine – Allah şereflerini arttırsın – ziyaretinden selametle dönmesi dolayısıyla onu tebrik etmesi, kabulü için dua ettiği, bu nimetin karşılığına dünya nimetinden daha ziyade şükr edilmesi lazım olduğu, en kamil şükrün beyanı ve nimetler, Allah’ın halis fazilet ve kereminden olduğunun bilinmesi. Şükr olduğu, kul kendine acz ve kusuru ikrar etmesi, hakkıyla şükür ifa etmediği takdirde, insanların en günahkarı olduğunu itiraf etmesi, tevfik ile ibadetin kabulü Allah’tan olup, kulun malı olmadığından, kendine bir ucb ve sevab bilmesi hakkı olmadığından dolayı, hayr işleri yaptıktan sonra, Allah’tan mağfiret dileyip Allahü tealayı yalvarması lazım olduğu ve bu konu ile ilgili meseleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Bütün hamdler, işleri kolaylaştıran Allah’a olsun! Salat ü selam, ferah ve emniyet zamanına kadar, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) alinin, ashabının, ezvacının ve zürriyetinin üzerine olsun!

Bundan sonra, bu mektub, fakirlerin hizmetçisinden, Allahl yolundaki kardeşi ve Allah’ın doğru dostu, Allah’ın yolunda çalışan sevgili Şeyh Mahmud’adır. Allah onu, mukarrebeundan ve sevdiği zümreden eylesin! Allah’ın evini – Allah onun şerefini artırsın – ve muazzam Peygamberinin – onun, alinin ve sahabilerinin üzerine savatın en tamamı, selamın en kamili olsun! – Ziyaretlerinedn selametle döndüğünüzün haberi, hizmetçiye ulaştı. Allah, her iki ziyareti de kabil edip, dünya ve ahirette seadete ulaşmanıza ve hülasası Zatı Bari tealaya muhabbetten ibaret olan, yüce Nakşibendi tarikatının nisbetinie çalışmak için eteklerinizi kaldırıp hazırlanmanıza sebeb olsun! O, muhabbeti ki, sahibi nezdinde, artık izzet ve zillet gibi birbirlerine muhaflif olan sıfatlar nazıranda, müsavi olup izzet ve zilletin zarar ve menfaatına iltifat etmez.

Ey kardeş! Hizmetçi gelmenizin haberini işitince, Allah’a hamd ü şükr etti. Çünkü bir dostun üzerine Allah’ın nazil eylediği nimeti, diğer dostun üzerine de nazil olduğu demektir. Bilhassa büyük nimet olan uhrevi nimettir. Onadan başka dünya evi nimetlere iltifat edilmez. Öyle ise, bu nimete karşı, ziyadesiyle şükr etmeniz lazımdır. Kuranı Kerim de: “Eğer şükr ederseniz, size (nimetimi) arttırırım.” Buyruğu buna kati bir delildir.

Malumunuz olduğu üzere, hakiki şükür, kul kendisine Allah tarafından ihsan edilen bütün azasını teker teker neye yarıtıldığına harcamasıdır. Mesela işitme duyu organını yaratıldığı işte sarf etmektedir. Keza görme duyusu organını da. Bütün zahir ve batın kuvvetlerini de aynı şekilde sarf edip, yine Allah’ın nimetine karşı şükür hakkını eda etmediği için, azcini, kurusurunu itiraf etmesi vacibdir.

Rivayet edilmişki, Hazreti Davud, (Aleyhisselam) izzet sahibi olan Allah’tan, sen Adem’i (Aleyhisselam) kudretinle yarattın. Sonra ona ihsan ettin. O nimete karşı sana ne gibi bir şükr etti? Diye sordu. Aziz ve celil olan Allah, benim onu yarattığımı daha sonra yaptığından onu ettiğimi bildi, diye buyurdu. Yani Adem (Aleyhisselam) Allah, onu yaratmasına ve afv etmesine dair kendisnde hiçbir sebeb anlamayıp, belki o nimetler Allah’ın faziletinden olduğnu bildi, diye cevab verdi.

Üstadı Azam, Demirci köyünde rahmetli baban (Kuddise sirruh) halife olduktan sonra, ilk mülakatta ona buyurdular ki, eğer benden Helenze ahalisinden en çok günahkar olan kimdir? Diye sorulsa, Molla Abdülkahhar ile beraberinde gelenlerdir, derim. Çünkü, Allah (celle ve ala) taat ve amel etme azmini kalyblerine atmakla, ona doğru ulaştıracak yeri de ğistermiş, o yere gitmleri için de onlara kuvvet vermiş. Onlar ise, bu nimetlere karşı, ona hakkıyla şükr etmemişlerdir. Fakat Halenze’deki diğer halka bu büyük nimeti vermedi ki, onlara bu şükür vacib olsun! İşte, bndan anlaşılıyor ki, insan hayır işleri yaptıktan sonra, Allah’ın (celle ve ala) cenabına layık olan bir şükür yapmadı. Bu da anlaşıldı ki, Allah’ı taleb eden kimse, kendini ortada görmemek gerekir. Çünkü her şey Allah’ın malı olup ona bir şey kalmamıştır. Nitekim Üstadı Azam (Kaddesallahü sirreh) bir mektubunda insanın fazileti, şükür ve ibadet etmekledir. Halbuki her ikisi de Allah’tan olup, kabulü de ona aittir. Öyle ise, kendisine onlardan hiçbir şey kalmayıp kendini beğenmeye veya yaptığı iyi amellerin sevabını görmesine dair hiçbir sebeb yoktur.

Mezkur hizmetçi, size selam ve dua eder, sizden ve annenizden dua taleb eder. Muhammed Şefik ile oğullarınızın gözlerinden öper. Talabelere, komşularınıza ve tabilerinize, Mustafa’nın (Sallallahü aleyhi ve sellem) şeriatına tabi olanlara selam eder. Mustafa’nın (Aleyhisselam) alinin, sahabelerinin, zevcelerinin ve zürriyetinin üzerine salat ü selam olsun.

Ayşegül Yıldırım koü
Wed 5 December 2018, 12:27 am GMT +0200
AIdığımız şeyIerIe geçici bir süre var oIur, ama verdiğimiz şeyIerIe ebediyen yaşarız. Dm Lavson

Sizlerde bizlere yardımseversınız bu kadar güzel ilimler sayesinde bilgilerime daha iyisini kazanmıs oldum. Ennas hocam ve emeği geçen herkesten Allah razı olsun.