- Doğumu Ve Eğitimi

Adsense kodları


Doğumu Ve Eğitimi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Sat 9 July 2011, 02:14 pm GMT +0200
Doğumu Ve Eğitimi


İşte Haris b. Esedi'l-Muhâsibî bu üç farklı düşüncenin kıyasıya çatıştığı böyle bir ortamda doğmuş, yetişmiş ve eğitim almıştır. Sufiye, Mutezile, hadis ve fıkıh ekolleri arasında kıyasıya süren bu mezhep kavgasına tanıklık eden büyük merkezler, buna rağmen Abbasî devletinin ilk asrında (H. 132-247) sakin, istikrarlı ve par­lak bir dönem yaşamışlardı. El-Emin ve Me'mun arasındaki iktidar kavgası ile (H. 195- 197) bir ara bu atmosfer nisbeten dağılmış ise de daha sonra tekrar durularak Mütevekkil'in (H.247) Türkler tara­fından katledilişine kadar sürmüştür.

Haris, yaklaşık H. 165 yılında bu kavgaların ilk ortaya çıktığı bir dönemde Basra'da dünyaya gelmiştir ki Basra, Mutezile'nin de do­ğum yeridir. Yine Basra o dönemde çok sayıda fakih ve muhaddisin ders ve rivayet halkası oluşturdukları bir mekan durumunda idi.

Hâris'in biyografisine yer veren bazı tabakat kitapları annesinin Kaderiye düşmanı [3] babası Esedu'l-Anzî'nin [4] ise Kaderi olduğunu rivayet etmektedirler ki bu rivayetler bizim yukarıda söyledikleri­mizi kanıtlar niteliktedir.

Bu rivayetlerden bazılarına dayanarak el-Hatib el-Bağdadî'nin aktardığı: "Ebu Abdullah Haris b. El-Esed'i Babu't-Tak'ta [5] (Bağ­dat'ın bir mahallesi) gördüm, babasının yakasına yapışmış ve çev­resini bir takım insanlar sarmıştı. Babasına: 'Annemi boşa!.. Senin dînin başka, O'nunki başka...’ diyordu" [6] şeklindeki ifadeleri de bu durumu doğrular niteliktedir. Genelde Kaderiye mensupları kültür­lü insanlar oldukları için bu ifadelerden babasının da belli bir kül­tür düzeyine sahip olduğu sonucuna ulaşmak mümkündür. Tabii Kaderiye ifadesi ile burada Mutezile kastedilmektedir. Mutezile, kaderi (cebir) kabul etmemekle birlikte Mabed ve taraftarlarına benzerlikleri dolayısı ile kendilerine bu isim verilmiştir. Bu karı­şıklık, Nallino'nun (Karlo Alfonso, 1872-1938) belirttiği gibi o dö­nemde müslümanlarda dinî terminolojinin tam olarak gelişmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.[7]

Haris işte bu atmosferde ve son derece rahat bir ortamda yetiş­mişti. Öyle görünüyor ki babasından ziyade annesinin düşünceleri­ne eğilimliydi. Hâris'ten, -hadislerden hoşlanmadığı bilinen- Mutezile'nin ders halkalarına katılması beklenemezdi. Tam aksine Fehmu'l-Kur'ân hayatının ilk yıllarında onun hadîsçilerden doya­sıya yararlandığını göstermektedir.

Haris, "haddesena" ifadesi ile Huşeym b. Beşir'den [8] hadis rivayet etmektedir. Bu ifade doğrudan rivayet anlamına gelir ki Hâ­ris'in Huşeym'den hadis rivayet etmesi, onun, hayatının ilk yılla­rında Bağdat'a geldiğini, yetişip ilim tahsil ettiğini göstermektedir. Çünkü Huşeym, daha çocukken Vasıt'tan Bağdat'a gelmiş ve ölün­ceye kadar hiç ayrılmamıştır.[9]

Haris, Mervan b. Şuca'dan [10] da hadis rivayet etmektedir.

Veki' [11] b. Cerrah'tan hadis rivayet etmiş olan Haris bu durum­da Kufe'ye de gitmiş olmalıdır. Çünkü Veki'nin Kufeli olduğu, hacc ziyareti dışında oradan hiç ayrılmadığı ve bu ziyareti esnasın­da da vefat ettiği bilinmektedir.

Ayrıca Muhâsibi'nin Abbad [12] b. el-Avam,   Ali b. Asım, [13] Süleyman b. Davud [14] et-Tayalusî, Ebu Nuaym el-FazI b. Dukeyn [15] ve Ebubekr b. İbn-i Ebî Şeybe [16] gibi ravilerin her birinden birer ri­vayeti bulunmaktadır.

Daha sonraları rivayetleri artmış ve bir çok raviden iki veya iki­den fazla rivayette bulunmuştur. Yahya b. Bukeyr, [17] Abdullah b. Bekr [18] ve Huceyn b. Müsennâ [19] bu ravilerin en tanınmış olanlarıdır.

Ancak Fehmu'l-Kur'ân'daki rivayetlerin çoğu; Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam, [20] el-Haccac b. Hammad b. Seleme, [21] Ebu'l-Fazl, [22] Süneyd b. Davud, [23] Şureyh b. Yunus [24] ve Yezid b. Ha­run'dan [25] gelmektedir. Hâris'in biyografisine yer veren müellifler en büyük hocasının Yezid b. Harun olduğunu söylemektedirler. Mes'udî Murucu'z-Zeheb'te Yezid b, Harun için: "İlimde hadisçilerin üstadı ve büyüklerin en büyüğü..." ifadesini kullanmıştır, el-Akl risalesinde ise Affanu'l-Basrî'den [26] hadis rivayet etmiştir.[27]

Buna göre Hâris'in hadiste tanınmış hocaları Huşeym, Şureyh b. Yunus, Yezid b. Harun, Ebu'n-Nadr, Haccac ve Süneyd b. Yu­nus'tur.

İlk rivayetlerini türüne göre ele aldığımızda fıkhi sorunlara önem verdiği sonucuna varabiliriz. Hüseyin'den yaptığı her üç rivayet; iddet, zinakârların tevbesi, zekat ve sadaka oranları hakkındadır.

Bu arada Haris, Bağdat'a yaptığı ikinci seyahatte eş-Şâfü'den ders almıştır.[28]

Kur'ân-ı Kerim ve Arabça'yı yetiştiği dönemde bu konuda dö­nemin en büyük otoritesi olan Garibu'l-Hadis ve el-Emval gibi eserlerin müellifi Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam'dan öğrenmiştir.

Onun Ebu Ubeyd'den yaptığı bütün rivayetler; amm-hass, nasih-mensuh [29] gibi dil bilimle ilgisi olan Kur'ân sorunlarına değin­mektedir. Sanki Haris erken bir dönemde Kur'ân'ın dil sorunları ve Arabça'yı anlama biçimi etrafında yoğunlaşacağım anlamış gi­bidir. Hâris'in et-Tayalusî'den tek rivayeti, Yezid b. Harun'dan yap­tığı rivayetlerin çoğu ve Süheyl b. Yunus'tan naklettiği bütün riva­yetler yine bu sorunla ilgili rivayetlerdir.

Biz Basra'dan Bağdat'a gelişi dışında, hayatının çocukluk yılları ile ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Muhtemelen Hâris'in ilk yolculuğu buydu ve bütün ailesi yanındaydı; babası ile aralarında geçen diyalogtan böyle bir sonuç çıkarmak mümkündür. Sözkonusu bu olay Bağdat'ın bir mahallesi olan Babu't-Tak isimli mekanda geçmiştir. Yine biz yaptığı çok sayıda rivayeti göz önünde bulundurarak Hâris'in gençlik yıllarını muhaddis ve fakihlerden oluşan bir çevrede geçirdiğini ve bu dönemin daha sonraki dönemlerde benimsediği inanç ve eğilimleri üzerinde derin etkiler bıraktığını tahmin edebili­riz. Bu etki o derece derindir kî Muhâsibî'nin sadece kendi şahsı ile sınırlı kalmayıp onun üslubuna da yansımıştır. Muhâsibî'nin üslubu bazı bakımlardan Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam'ın Garibu'l-Hadis ve el-Emvalde kullandığı üslubu andırmaktadır.

Haris, hayatının diğer dönemlerine göre nisbeten sakin geçen bu dönemde evlenmiş olmalıdır. Her ne kadar biz çocukları konu­sunda herhangi bir bilgiye sahip değilsek de eserlerinde Hâris'e yer veren tabakat müelliflerinin, künyesini "Ebu Abdullah" şeklin­de kaydettiklerini biliyoruz.

Ekonomik durumu; Rivayetler babasından Hâris'e yüklü bir meblağın miras olarak kaldığını söylemektedir; el-Kuşeyrî'nin [30] ifadesine göre 70.000 dirhem, el-Kelabazî'ye [31] göre ise 30.000 di­nar miras kalmıştır. Ne var ki Haris bu mirastan hiç bir şey alma­mıştır.

Öğrencisi Muhammed b. Mesruk: "Babası, Hâris'e menkul ve gayr-i menkul bir miktar miras bırakmış ama o bu mirastan hiçbir şey almamıştır" [32] derken, Kelabazî bu davranışı babasınm Kaderi olması ile açıklamaktadır.

Öğrencisi İbn-i Mesruk: "Muhâsibî'nin, takva ve Allah'tan sa­kınma hususundaki titizliğinden ötürü böyle davrandığını; çünkü Hz. Peygamber'in iki zümre miras alamaz ve bırakmazlar buyur­duğunu ve bu hadisin sahih olduğunu" söylemiştir. [33] Buna karşılık es-Subkî ise: "Muhâsibî babasının mirası ile ilgilenmemiştir; çün­kü babası Kaderi değil ama Râfizî idi" demektedir.[34]

Bize göre babasının mesleği ne olursa olsun, onun, gerek bu tu­tumu, gerek Babu Tak'daki tutumu ve gerekse babasından annesini boşamasını istemesi; caiz olmadığına inandığı bir konuda radikal bir tavır ortaya koyduğunu göstermektedir. Bu rivayet sahih olma­yabilir. Rivayetin sihhati konusunu bir yana bırakarak böyle bir davranışa yol açan sebepler için şu değerlendirmeyi yapabiliriz: Hâris babasından kalan mirası küfür gerekçesi ile değil takvası ge­reği almamış olmalıdır. Çünkü o, Mutezile'yi küfürle itham etme­mektedir. Ayrıca o, Râfizîleri de küfürle itham etmemiş, sadece bid'at ehli olduklarını söylemekle yetinmiştir. Fehmu'l-Kur'â&'Ğa-Haris: "Mutezile mensubu birtakım bid'atçiler bize karşı şu iddi­aları ileri sürmektedir... Yine ehl-i bid'atten bazıları: "Allah'ın nef­si ile her mekanda olduğunu savunmaktadırlar" demiştir. Haris, nasih-mensuh konusuna ayırdığı bölümde Râfizîlerle ilgili benzer kinayeli ifadeler kullanmış ama küfürle ithama açıkça yeltenme­miştir.

Her halükârda tabakat kitapları, öğrencisi İbn-i Mesruk'un söy­lediği gibi Hâris'in son derece fakir, hatta meteliğe (danik) muhtaç derecede yoksul olduğu rivayetine yer vermektedirler. [35] Başka bir rivayete göre Hâris, öğrencisi Cüneyd'in yüzüne baktığında fark edebileceği kadar aç kalırdı. [36] Ailesinin tek varisi olduğu ve baba­sından kalan mirası da reddettiği için Şafii fıkhına uygun olarak babasının bütün serveti beytu'l-mala (hazine) kalmıştır.[37]

Sonraki dönemlerde bu konudaki aşırılıklardan arındığına tanık olmaktayız; çünkü ömrünün son yıllarında kaleme aldığı eserlerin­de harama bulaşmış bir mirası kabul edip etmeme konusunu ele alırken alimlerin görüşlerini objektif bir yaklaşımla ele almakta ve: "Söz konusu mal eğer miras ise tamamını almak helaldir" diyerek, "Haram mülkün günahı, kazananına aittir" diyen alimleri 'fıkıh öğrencileri' olarak nitelemekte ve kınamaktadır. Takva ge­rekçesi ile böyle bir mirastan kaçınmak gerektiğini söyleyenleri ise aşırılıkla suçlamakta ve kendisi böyle bir davranışın takva ola­mayacağını düşünmektedir. Hâris'e göre en doğru davranış, varisin ihtiyaten haksız kazanılmış (gasbedilmîş) miktarı sahiplerine iade etmesidir. Böyle yaptığı tekdirde kendisine kalan miktar da temiz ve helal olur,[38]

Hâris'in 'el-Muhâsibî' lakabını alması da yine hayatının bu ilk yıllarına tekabül etmektedir. Miras olayından sonra o, nefsine kar­şı tavizsiz tutumu ve şüpheli şeylerden kaçınması ile şöhret bul­muş ve bu şöhreti dilden dile yayılmış ve bu nedenle de 'el-Mu­hâsibî' diye anılmaya başlamıştır. el-Münavî: "Nefsini sık sık he­saba çektiği veya yanında çok sayıda küçük taş bulundurarak zikir esnasında bunları saydığı için el-Muhâsibî ismini almıştır" de­mektedir.[39]

El-Kuşeyrî: "Muhâsibî'nin şüpheli bir şey yemediğini, şayet şüpheli bir yiyeceğe elini uzatacak olsa parmak ucundaki bir da­marın kımıldadığını, bu şekilde yiyeceği şeyin helal olmadığını anladığını" [40] rivayet etmiştir. Bu konuda Haris ise: "Şüpheli bir yiyeceği gırtlağımdan aşağı geçilmeyeceğine ilişkin Allah (c) ile aramızda özel bir şifre var, benîm böyle bir yiyeceği yutmam mümkün değil" demektedir.[41]

Muhâsibî ile Allah (c) arasındaki özel şifre ister elindeki bir damar, ister gırtlağındaki bîr engel olsun -       rivayetin sahih olması kaydı ile- bu olay onun takva derecesini ve nefsini hesaba çekme konusundaki tavizsiz tutumunu ortaya koymaktadır. İleriki bölüm­lerde nefis muhasebesinin Hâris'in tasavvuf anlayışındaki temel il­kelerden biri olduğunu gözler önüne serecektir. [42]



[3] Bkz. er-Risle; c. 1/72.

[4] Muhtemelen; Arab asıllı ve Anze kabilesi mensubu olmalıdır.

[5] Bağdat'ın bir mahallesi. (Çev.)

[6] Bkz. el-Hatib; Tarihu Bağdat; c. 8/214.

[7] Buhusunfi'l-Mutezite; s. 173-210.

[8] Huşeym (H. 104-183): Ebu Muaviye Huşeym b. Beşir el-Vasıtî; Tanınmış ravilerden biridir. Hadiste hafızdır. Hacc esnasında İbn-i Ömer ve ez-Zührî'den hadis dinlemiş, ayrıca Husayn b. Abdurrahman, el-Hakem b. Uyeyne, Mansur b. Zazan, el-Avam b. Havşeb. Amr b. Dinar, Eyyub es-Sicistanî ve el-A'meş'ten hadis rivayet etmiştir. Mâlik b. Enes, es-Sevrî, İbnu'l-Mübarek, el-Kattan, İbn-i Mehdi, Gunder, Veki', Yezid b. Harun, Yahya b. Main, Ahmed b. Hanbel. Ali b. el-Medinî, Ebu Hayseme, Züheyr b. Harb, Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam ve Yakub ed-Darekutni de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Sika ve hadiste otorite bir şahsiyet olup çok sayıda hadis ri­vayet etmiştir. Tedlis (kendisinden önceki raviyi gizlemek) ile itham edilmiştir. Bi­yografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/61; Tarihu Vasıt, s. 152-154; Fihrist, s. 228; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 177; Tarihu Bağdat, c. 14/85-94; Mizanu'l-İtidal, c. 3/306-308; Tehzibu't-Tehzib, c. 11/59-64; el-Belkınî, Ale't-Umm, c. 1/177.

[9] Tarihu Bağdat c. 14/85.

[10] Mervan b. Suca' (H. 184) Ebu Amr el-Cezerî; Abdurrahman'dan ayrılmaması ne­deni ile el-Husayfî diye şöhret bulmuştur. Said b. Süleyman el-Vasıtî, Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main ve Şureyh b. Yunus kendisinden hadis rivayet etmiştir. Harran'dan gelerek Bağdat'a yerleşmiş ve sarayda el-Mehdî'nin çocuklarına hocalık yapmıştır. Hadis kritiklilerinin çoğu rivayetlerini kabul etmektedir. İbn-i Hıbban kendisi için: "Güvenilir ravilerden aldığı rivayetleri değiştirerek nakletmektedir. Şayet başka senetler tarafından desteklenmezse rivayetinin kabul edilmemesine şaşmam" demiştir. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/72; Tarihu Bağ­dat, c. 13/147-149; Mizanu’l-itidal, c. 4/72.

[11] Veki' b. el-Cerrah (H. 130-197) b. Melih er-Ruasî; babasından, el-A'meş'ten, İbnu Cureyc'ten, Mâlik'ten, el-Evzaî'den, es-Sevrî'den, Şu'be'den, İbnu Ebu Zi'b'ten, İbnu Ebî Leyla'dan, Hişam ed-Destuvaî ve Hammad b. Seleme'den hadis rivayet etmiştir. Hocası es-Sevrî ve çocukları, İbnu Mehdî, Ahmed, İshak, Ebu Şeybe'nin çocukları ve Müsedded kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Sika ve güvenilir bir ravi, alim ve seçkin bir şahsiyettir. Çok sayıda hadis rivayet etmiştir ve hadiste otoritedir. Biyografisi için bkz. Tabakam İbn-i Sa'd. c. 6/75; Mizanu'l-İtidal, c. 4/335; Tehzibu't-Tehzih, c. 11/123-131; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/229; Tarihu'I-Hamis, c. 2/233.

[12] Abbad b. el-Avam (H. 185) el-Vasıtî; künyesi Ebû Sehl'dir. Dikkatli ve rivayetine sadık Vasıtlılardandır. Şia mensubu idi, Bağdat'ta oturmuş ve Bağdatlılar kendisin­den hadis dinlemişlerdir. Bağdat'ta el-Bezzazin nehri üzerinde bir kulübede oturmaktaydı. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa’d, c. 7/79; Tarihu Vasıt, s. 177; Meşahiru Ulemai'l-Emsar; c. 2/233.

[13] Ali b. Asım (H. 107-201) Ebu Hasen el-Vasıtî; Ali b. Ata, Husayn b. Abdurrah­man, el-Avam b. Havşeb ve başka bir takım raviler kendisinden hadis rivayet et­miştir. el-Fellas, Yezid b. Harun, en-Nesaî ve el-Buharî zayıf bir ravi olduğunu söylemişlerdir. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/61; Tarihu Vasıt, s. 161; Mizanu'l-İtidal, c. 1/125; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/248.

[14] Süleyman b. Davud et-Tayalusî (H. 111-209); Şube, es-Sevrî ve Ebu Avene'den hadis rivayet etmiştir. Cerir b. Abdülhamid, Ahmed, İbnu'l-Medinî, Ebu Şeybe'nin çocukları, Muhammed b. Sa'd ve başka bir takım raviler kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Güvenilir bir ravi olmakla birlikte bazen hata edebilir. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/15; Tarihu Bağdat, c. 9/25; Mizanu'l-hidal, c. 2/209; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/255.

[15] Ebu Nuaym el-Fazl b. Dukeyn (H. 130-219); el-Kufi, el-A'meş, Mis'ar b. Kiddam, es-Sevrî, Şu'be, Şureyk, Ebu Avane, her iki Hammad ve İbnu Uyeyne'den ders al­mış, İbnu'l-Mübarek, Ahmed, Ebu Şeybe'nin çocukları, İbnu Rahaveyh, Ebu Heyseme, Muhammed b. Sa'd, el-Buharî ve Ebu Zür'a kendisinden hadis almışlardır. Kufelidir ve bir kaç kez Bağdat'a gelmiştir. Sağlam ve güvenilir bir ravi olup seç­kin bir kişiliğe sahipti. Kur'ân'ın mahluk olup olmadığı sorusuna cevap vermemiş­tir. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 6/279; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 174; et-Fihrist, s. 237; Tarihu Bağdat, c. 12/346; Mizanu'l-İtidal, c. 3/350; el-Bi­daye ve'n-Nihaye, c. 10/282.

[16] İbnu Ebî Şeybe (H. 235); tam adı: Ebubekir Abdurrahman b. Abdülmelik el-Medinî'dir. Huşeym, el-Velid b. Müslim ve başka bir takım ravilerden hadîs rivayet et­miştir. el-Buharî, Abdullah b. Şebib ve Ebu Zür'a ise kendisinden hadis rivayet et­mişlerdir. Biyografisi için bkz. Mizanu'l-İtidal, c. 2/578; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/315; Tehzibu't-Tehzib c. 6/2; Tehzib müellifi adının Abdullah b. Muhammed Ebu Ruşeybe olduğunu söylemektedir.

[17] Yahya b. Bukeyr (H. 209) KUfe asıllıdır. Bağdat'a yerleşmiş ve Kirman'da kadılık yapmıştır. Şu'be, İbnu Tahman, el-Hasen b. Sabit ve Şureyk b. Abdullah'tan hadis rivayet etmiş, torunu ve aralarında el-Buharî'nin de bulunduğu bir grup ravi kendi­sinden hadis almıştır. Biyografisi için bkz. Tarihu Bağdat, c. 15/155; Tehzibu't-Tehzib,c. 12/190.

[18] Abdullah b. Bekir (H. 208); Basralı Bahire kabilesi mensubudur. Bağdat'a gitmiş ve Bağdatlılar kendisinden hadis dinlemişlerdir. Sağlam ve güvenilir bir ravidir. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/76; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 162; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/262; Tarihu Hamiş; c. 2/336.

[19] Huceyn b. el-Müsennâ (... ) Yemame asıllıdır. Bağdat'a göç etmiş ve orada Mâlik b. Enes, İbn-i Macişun (Abdülaziz) ve el-Leys b. Sa'd'tan hadis öğrenmiştir. Ah­med b. Habel ve aralarında Muhasibi ve İbn-i Muin'in de bulunduğu bir grup ravi kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Tabakatu İbn-i Sa'd'ın tahkik heyeti, ismini yanlışlıkla "Huceyr" şeklinde kaydetmişlerdir. Bağdat'ta vefat etmiştir. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa 'd, c. 7/78, Tarih, Bağdat, c. 8/282.

[20] Ebu Ubeyd- el-Kasım b. Sellam (H. 157-224); Herat'ta doğmuş, Huşeym, İbnu Uyeyne, Yezid b. Harun, İsmail b. Aliye, el-Kattan ve İbnu'l-Mehdî'den hadis, Ebu Zeyd, Ebu Ubeyde, el-Esmaî, el-Yezidî, İbnu'l-A'rabî, Ebu Amr eş-Şeybanî ve el-Kisaî'den de edebiyat öğrenmiştir. Önceleri Bağdat'a yerleşmiş, daha sonra Tarsus'ta kadılık yapmıştır. Son yıllarında ise Mekke civarına yerleşmiştir. En ta­nınmış eserleri; Garibu'l-Hadis ve el-Emval'dir. Bütün kritikçiler güvenilir bir ra­vi olduğunu kabul etmiş ve hiç biri, hakkında olumsuz bir ifade kullanmamıştır. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/99; Tarihu Bağdat, c. 12/400; Mizanu'l-İtidal, c. 3/271; Vefayatu'i-A'yan, c. 3/225; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/291.

[21] Meşhur hadisçi Hammad b. Seleme'nin oğlu ve Basra hadis üstadlarından Hammad b. Zeyd'in kardeşidir.

[22] Medineli tanınmış hadisçi Salim b. Ebî Umeyye olmalıdır. Ömer b. Abdullah b. Ma'mer et-Teymî el-Kureşî'nin azadlısıdır. Medineli ravilerin en zeki ve güvenilir­lerinden biridir. Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 133. Ama biz Muhâsibî'nin Medi­ne'ye gidip gitmediğini ve oradaki hadisçilerden ders alıp almadığını bilmiyoruz. Gerçeğe en yakın ihtimal; asıl adı Müslim b. Ubeyd olan Ebu Nusayra el-Vasıtî'nin Salim b. Umeyye'den, Hâris'in iki hocası Huşeym b. Beşir ve Yezid b. Harun'un da Ebu Nusayra'dan, Hâris'in de hocaları aracılığı ile bu raviden hadis rivayet etmiş olmasıdır. el-Mizan, c. 4/104; Lisanu'l-Mizan, c. 7/481.

[23] Süneyd b. Davud el-Masısî (H. 226) el-Muhtesibî; adı Hüseyin'dir. Hammad b. Zeyd ve Huşeym'den hadis rivayet etmiştir. Hadiste hafızdır. Kendisinin bir tefsiri bulunmaktadır ve bu eserin kendisine ait olduğu son derece açıktır. Ebu Zür'a el-Esrem ve başka raviler kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Ebu Hatem güvenilir bir ravi olduğunu belirtirken, Ebu Davud ve en-Nesaî zayıf bir ravi olduğunu söy­lemişlerdir. Biyografisi için bkz. Mizanu'l-İtidal', c. 2/236; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/294.

[24] Şureyh b. Yunus (H. 235); el-Hatib ve Îbnu'n-Nedim "Sureye" diye kaydettikleri halde adı Şureyh b. Yunus'tur. Künyesi Ebu Haris el-Mervezî'dir ve Bağdat'a yer­leşmiştir. Süfyan b. Uyeyne, Huşeym ve Mervan b. Şuca' ile görüşmüş ve hadis ri­vayet etmiştir. Müslim, Ebu Zür'a, el-Bağavî ve Ebu Hatem kendisinden hadis ri­vayet etmişlerdir. Ebu Hatem sika olduğunu söylemiş, Ahmed b. Hanbel ise hak­kında övgü dolu ifadeler kullanmıştır. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/94; Tarihu Bağdat, c. 9/219; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/315; el-Fihrist, s. 231.

[25] Yezid b. Harun (H. 118/206) b. Zazi b. Sabit el-Vasıtî; önce Bağdat'ta hadis öğren­miş, sonra kendi memleketine dönmüştür. Bağdat ve Şam'da ileri gelenlerden hadis dinlemiş olup Hammad b. Seleme'nin en büyük öğrencisidir. Ahmed b. Hanbel, el-Medinî, Ebu Heyseme, İbnu Ebî Şeybe ve başka bir takım raviler kendisinden ha­dis rivayet etmişlerdir. Hadis hafızıdır. Sika ve güvenilir bir ravi olup hadiste imamdır. Biyografisi için bkz. Tarihu Vasıt, s. 258; Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/62; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 187; Tarihu Bağdat, c. 14/337; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/299; Tehzibu't-Tehzib, c. 11/266; Tarihu Hamis, c. 2/335.

[26] Affan b. Müslim (H. 134-220) es-Saffar; Basralıdır. Sika ve dikkatli bir ravidir. Çok sayıda hadis rivayet etmiş olup hadiste otoritedir. Kendisine verilen hediyeler kesilmiş olmasına rağmen Kur'ân'ın mahluk olduğunu kabul etmemiş ve kendi inancından asla ayrılmamıştır. İbnu Main, Ahmed ve diğer kritikçilere göre güve­nilir bir ravidir. Biyografisi için bkz. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 7/51; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 11/283; Mizanu'l-İtidal, c. 3/81.

[27] Bu raviler dışında, Ömer b. Talha, İshak b. İsa, el-Hasen b. Muhammed, Osman b. Muhammed, Muhammed b. Ca'fer, el-Kusem b. el-Kusem, Cerir b. el-Huzeyme b. Hâzim, Yusuf ve yine Abdülgaffar b. Davud, Muaz (?) İbnu Ebi Meryem (Nuh?), Yunus b. Muhammed, Mübeşşir, Ebu Süfyan (?) ve Halef b. Hişam'dan da hadis ri­vayet etmiştir.

[28] el-Hatib; Usulü'd-Din, s. 308; İbnu's-Salah ise Muhâsibî'nin Şafiî ile görüştüğü ri­vayetini şüphe ile karşılamaktadır. Bkz. Tehzibu't-Tehzib, c. 2/136.

[29] Hass: Belli bir anlam için vaz'edilmiş özel bir terim ve bir nesneye verilmiş özel bir isimdir. Amm: Terim ve anlam itibarı ile birden fazla ismi birlikte kapsayan her terimdir. Bkz. Usulu's-Serahsî, c. 2/120. Nesh: Tam aksi bir hüküm vaz'eden şer'î bir hükmün varlığına rağmen başka bir şer'î hükmün vaz'edilmesidir. et-Telvih ale'l-Tavzih, c. 2/32.

[30] er-Risale, c. 1/72.

[31] et-Taarutl li Mezhebi Ehli't-Tasavvuf, s. 113.

[32] er-Risâle,c. 1/72.

[33] er-Risâle,c. 1/72.

[34] et-Tabakat, c. 2/37.

[35] er-Risâle, c. 1/72.

[36] er-Risâle,c. 1/73.

[37] el-Attar; Tezkiratu'l-Evliya, s. 225-229.

[38] el-Mesail fi A'mali'l-Kulub ve'l-Cevarih, s. 212.

[39] el-Kevakibu'd'Dürriyye, c. l /218.

[40] er-RisâIe, c. 1/73.

[41] er-Risâle, c. 1/73.

[42] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 15-23.