- Doğumu, Çocukluğu ve Gençliği

Adsense kodları


Doğumu, Çocukluğu ve Gençliği

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
GizEmLi_yAzaR
Sun 9 December 2007, 06:41 pm GMT +0200
Insanligi hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini saglamak üzere ALLAH Teâlâ tarafindan gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildigine göre 2I Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de dogdu. Islâm tarihi kaynaklari, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar siralanan Secere tablolari ile belirlemislerdir. Bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in yirminci göbekten atasi olan Adnan'a kadar ittifak edilmis, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazi farkliliklar ortaya çikmistir. Ama O'nun Hz. Ibrahim'in oglu Hz. Ismail soyundan oldugunda süphe yoktur. Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'in seceresi söylece siralanir: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâsim b. Abdümenâf b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. En-Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. Ilyas b. Mudar b. Nizâr b. Me'add b. Adnan.

     Hz. Peygamber'in dogumundan iki ay kadar önce babasi Abdullah, ticarî bir seferden dönüsünde Yesrib (Medine)'de vefat etmisti. Annesi Amine, Kureys Kabilesinin kollarindan Benû Zühre'nin reisi Vehb b. Abdümenaf'in kiz idi. O siralarda Mekke esrafi, çocuklarini çölde bir süt anneye vererek emzirme âdetine sahip olduklari için Hz. Peygamber, kendi annesi Amine tarafindan ancak bir kaç kez emzirilmis, süt anneye verilinceye kadar da amcasi Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, O'na süt annelik yapmisti. Daha sonra Mekke'ye komsu çöllerde yasayan Hevâzin kabilesinin kollarindan Benû Sa'd'a mensup Halîme bint Ebî Züeyb, uzun süre Hz. Peygamber'e süt emzirmistir. Mekke esrafi tarafindan Mekke'nin agir ve sicak havasi çocuklarin gelisimine ve sagliklarina zararli görülüyor; ayrica hac münasebetiyle her kesimden insanla temas halinde bulunan Mekke'de arap dili, yabanci tesirler altinda kalabildiginden, fesahat ve belâgata önem veren Mekkeliler çocuklarinin dili ögrendikleri ilk yillarinin Arapçanin saf ve bozulmamis sekliyle ve olanca fesahat ve belâgatiyla ari duru konusuldugu badiyelerde geçmesini gerekli görüyorlardi. Bu bakimdan Araplar arasinda fasih Arapçalari ile ün yapmis Benû Sa'd kabilesi arasinda yaklasik ilk iki buçuk yilini geçiren Hz. Peygamber, ileride üstlenecegi ilâhî risâlet görevi için hem bedenen, hem de ruhen burada hazirlanmis oluyordu.

     Hz. Peygamber'in kirk yasindan itibâren yürüttügü Islâm'a davet vazifesi, kabul etmek gerekir ki, aslinda mesakkatli, yorucu, bir takim sikintilari olan mukaddes bir vazifedir. Iste bu yorucu ve mesakkatli görevi lâyikiyla yerine getirebilmek için saglam ve sihhatli bir bünyeye sahip olmak gerekiyordu. Hz. Peygamber, böylelikle çocuklugunun ilk yillarinda Mekke'nin bogucu sicak ve sitmali havasindan uzaklasmis, suyu ve havasi güzel bâdiyede saglikli bir sekilde gelisme imkânini bulmus oluyordu. Diger taraftan güzel konusmanin kitleler üzerindeki etkisi malumdur. Ileride muhtelif insan kitlelerine muhâtap olacak bir peygamberin süphesiz iyi bir dil bilgisine sahip olmasi ve dili, davasinin ugrunda en iyi sekilde kullanmasi gerekiyordu. Iste bu yönlerden Hz. Peygamber henüz çocuklugundan itibâren davet faâliyeti için hazirlaniyordu. Yalniz kendisi henüz o siralarda ileride peygamber olacagi konusunda hiç bir bilgiye sahip olmadigindan, bu hazirlanma O'nun bizzat iradesi ile ve bilerek olmayip, Cenâb-i Hakk'in yönlendirmesi, kontrol ve murâkabe altinda tutmasi seklinde cereyan ediyordu. Peygamber Efendimizin süt annesi Halime'nin yaninda iken vukû bulan "Gögsünün yarilmasi" (Serhu's-Sadr veya Sakku's-Sadr) olayini da yine davete hazirlik olarak degerlendirmek gerekir. Bu olayda Hz. Peygamber'in gögsü, görevli iki melek tarafindan yarilmis, kalbi çikarilarak Seytanin ve nefsin tasallut ve saptirmasindan arindirilmis ve Zemzem'le yikanarak tekrar yerine konulmustur. Böylece Hz. Peygamber, rûhen davete hazirlanmis oluyordu.

    Serhu's-sadr olayindan sonra süt anne halime tarafindan Mekke'ye getirilerek öz annesi Amine ve dedesi Abdülmuttalib'e teslim edilen Hz. Muhammed, alti yasina kadar annesi Amine'nin yaninda kaldi. Bu siralarda Amine, Hz. Peygamber'i de yanina alarak Medine'deki akrabalarini ziyarete gitmisti. Bu vesile ile, alti yil kadar önce Medine'de ölen esinin kabrini de ziyaret etmis olacakti. Bir ay süren bir misafirlikten sonra Mekke'ye dönerken henüz Medine'den pek fazla uzaklasmadan Ebvâ denilen köyde Âmine aniden rahatsizlandi ve vefat etti; oraya da defnedildi. Artik hem yetim, hem de öksüz kalan çocugu bu yolculukta kendilerine refakat eden dadi Ümmü Eymen Mekke'ye getirip dedesi Abdülmuttalib'e teslim etti. Yasli dede, kalben büyük bir muhabbet besledigi bu yavruyu sevgi ve rahmetle iki yil bagrina basti. Abdülmuttalib'in temsil ettigi Hâsimogullarinin Mekke'deki itibâri ile Abdülmuttalib'in sahsî özellik, kabiliyet ve ahlâki faziletleri ve özellikle bir zamanlar yeri kaybolan kutsal Zemzem suyunu olgunluk devrelerinden tekrar bulup çikarmis olmasi, onun Mekke'de kendisine son derece saygi duyulan, sözüne itibâr ve itâat edilen bir reis hâline gelmesini saglamisti. Abdülmuttalib, Kâbe duvarina bitisik olarak sirf kendisine mahsus serilen minderde ve Mekke idare meclisi hüviyetini tasiyan Dâru'n-Nedve'de Mekke halkinin çesitli problemlerini dinler ve çözüm yollari arardi. Dedesi Abdülmuttalib'in yanindan hiç ayrilmayan küçük Muhammed, Dâru'n-Nedve'de yapilan idareye ve çesitli problemlere ait müzâkerelerde de dedesinin yaninda bulunuyor ve daha o yaslarindan itibaren zulmün hâkim oldugu Mekke toplumunda ortaya çikan problemleri, insanlarin dinî, idârî, iktisadî, ilmî, ictimâî yönlerden nasil bir batakligin içinde bulunduklarini yakindan görüp idrâk ediyordu.

    Hz. Peygamber sekiz yasina geldigi zaman Abdülmuttalib seksen iki yasina erismisti ve yasli bünye, ugradigi hastaliklara tahammül edemeyerek bu dünyadan ayrildi. Abdülmuttalib vefatindan önce sevgili torununu ogullari arasinda, Hz. Muhammed'in babasi Abdullah'la ana-baba bir kardes olan Ebû Talib'e teslim etmisti. Artik Hz. Muhammed sekiz yasindan yirmibes yasina kadar amcasi Ebu Talib'in yaninda kalmistir.

    Gelecekte peygamber olacagi hakkinda ne kendisinin ne de çevresinin kesin bir bilgisi olmadigindan, tâbiîdir ki Hz. Peygamber'in bu devrelerdeki hayati hakkinda fazla bilgimiz yoktur. Ancak sadece Hz. Peygamber'i degil, ayni zamanda diger Mekkelileri de ilgilendiren bazi olaylarda Hz. Peygamber'in aldigi yer ve oynadigi rol, kaynaklarimizda tespit edilmistir. Bu devreye ait mevcut bilgiler arasinda süphesiz önemli olanlarindan birisi, Hz. Peygamber'in Râhib Bahîrâ ile karsilasmasi meselesidir. Hz. Peygamber on iki yaslarinda iken amcasi Ebû Tâlib ile birlikte Sam'a dogru yol alan ticarî bir kervana katilmis ve kafile Sam yakinlarinda Busrâ adli bir mevkide mola verdigi zaman buradaki manastirda bulunan Bahirâ adli râhib, Islâm kaynaklarina göre Hz. Peygamber'deki özelliklere bakarak O'nun ileride çikmasi beklenilen son peygamber olabilecegi kanâatine varmisti. Müstesrikler bu olayi kendi yanli bakis açilari ile ele alarak Islâm'in dogusunda Hristiyan rûhiyâtinin etkileri oldugunu, Râhib Bahîrâ'nin dinî telkinlerinin tesirinde kalan Hz. Muhammed'in bu dinî suuru gelistirerek ileride Islâm'i ortaya attigini iddia ederlerse de, Islâmiyet'in temelini olusturan tevhid akidesi ile Hristiyanligin temeli olan teslis * inancinin aslâ bagdasamaz bir karakterde olusu, Islâm'in Hristiyanlik'da mevcut teslis düsüncesini sirk olarak kabul etmesi, bu iddiânin ne derece asilsiz ve gülünç oldugunun en açik delillerindendir (genis bilgi için bkz. Bahîrâ maddesi).

    Hz. Peygamber, bu ilk seferin ardindan daha sonraki yillarda diger amcalari ile birlikte Mekke. disina yapilan bazi ticari seferlere katilmis, muhtelif bölgelerde yasayan insanlarin farklilik arzeden dinleri, örf ve âdetleri, hal ve vaziyetleri hakkinda bilgi sahibi olmustur. Peygamber Efendimizin daha sonralari Islâm'i teblig ederken bu bilgilerinden istifade etmesi tabiî olduguna göre cereyan eden bu olaylari da O'nun peygamberlige ilmen hazirlanmasi olarak degerlendirmek gerekir.

    Cenâb-i Hakk'in kontrol ve murâkabesi, müstakbel peygamberi rûhen de davete hazirliyor ve cahiliye döneminin her türlü sirk ve sapikligindan, kötülük ve ahlâksizligindan uzak tutuyordu. Mekkelilerin dinî bir âyini ve bayrami olan Büvâne'ye çocukluk yillarinda amca ve halalarinin zorlamalari ile götürülen Hz. Muhammed, âdet üzere diger akrabalarinin yaptigi sekilde burada hazir bulundurulan bir puta tapmak içiri siraya girdiginde, henüz kendisine sira gelmeden ilâhi bir ikaz ile puta tapmaktan alikonulmus ve olayin hasyeti içerisinde Hz. Peygamber kisa bir bayginlik geçirmisti. Bu olaydan sonra artik akrabalari O'na putlara tapmak için her hangi bir israrda bulunmadilar. Tabîidir ki Peygamber Efendimiz çocukluk yillarindan itibâren hayati boyunca aslâ hiç bir puta tapmadigi gibi, onlar adina kurban kesmemis, putlar adina kesilen hayvanlarin etini yememis, onlar adina yemin etmemis, hatta onlarin adini dahi agzina almaktan hoslanmadigini belirtmisti.

    Geçim sikintisi çeken amcasi Ebû Tâlib'e yardimci olmak için gençlik yillarinda Mekkelilere ücretle çobanlik yapan Hz. Muhammed, çobanligi sirasinda Mekke'nin dagdagali, debdebeli, sirkin hâkim oldugu havasindan uzaklasarak tabiatla karsi karsiya gelmis, bu anlarda muhakeme ve idrâk gücü geliserek herseyin yaraticisi olan Cenab-i ALLAH'in varligi ve birligini, O'na esler kosmanin sapiklik oldugunu iyice kavramis, karsilastigi bir takim sikinti ve mesakkatler O'nu rûhen olgunlastirmisti. Çobanlik yaptigi günlerden birisinde sürüsünü bir çoban arkadasina emanet ederek Mekke'de tertiplenen gece eglencelerini seyretmek için kirdan sehire inen Hz. Peygamber, eglence yerine gelip oturur oturmaz Cenâb-i Hakk'in kendisine verdigi bir uyku ile, içkilerin içildigi, oyunlarin oynandigi, ahlâksizliklarin yapildigi bu isret âlemini seyretmekten dahi alikonulmustu. Bir baska sefer yine böyle bir eglenceyi seyretme arzusu ayni sekilde engellenmis; artik bir daha da Hz. Peygamber böyle bir seye tesebbüs etmemis, istek de duymamisti.

    Hz. Peygamber yirmi yaslarinda iken Mekkeliler ile Hevâzin kabilesi arasinda Ficâr Harbi vukû buldu. Aslinda savasabilecek bir yasta ve güçte olmasina ragmen Hz. Peygamber bu harpte sadece savas alaninin gerisine düsen oklari toplayip amcalarina vermekle yetinmisti. Böylece genellikle cephe gerisinde bulunmasina ragmen bu olayin O'nda harp taktik ve teknikleri, sevk ve komuta gibi konularda tecrübeler olusturdugu bir gerçektir. Peygamberliginden sonra dahi hatirladigi zaman bir üye olarak katilmaktan seref ve iftihar duydugunu açikça belirttigi Hilfü'l-Fudûl ise hemen bu savastan sonra gerçeklesmisti. Bu vesile ile Hz. Peygamber, cemiyet meselelerini yakînen tanimis, câhiliye toplumunda güçlünün güçsüzü nasil ezdigini, güç ve kuvvet karsisinda zâlimlerin nasil eriyip titredigini örnekleriyle görmüstü.

    Yirmibes yasinda bizzat kendisinin idare ettigi bir ticaret kervani Hz. Muhammed'i Hz. Hatice ile karsilastirdi ve aralarinda gerçeklesen evlilik, Hz. Muhammed'in amcasi Ebû Tâlib'in yanindan ayrilip yeni bir aile yuvasi kurmasini sagladi. Hz. Peygamber'in bu evlilik dolayisiyla Hz. Hatice'den alti çocugu olmustu. Bunlardan dördü kiz olup Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Külsüm ve Fâtima adlarini almislardi. Bunlarin dördü de babalarinin peygamberligine erismisler ve O'na iman ederek hicret etmislerdir. Ogullari ise Kasim ve Abdullah adini tasiyordu. Hz. Peygamber'in ilk oglunun **** Kasim oldugu için kendisine Ebû'l-Kâsim künyesi verilmisti. Bazi kaynaklar bunlardan baska Hz. Peygamber'in Tayyib ve Tâhir adinda iki oglu daha oldugunu zikrederken, diger bazi kaynaklar bu son iki ismin Abdullah'in lâkabi oldugunu belirtmislerdir. Hicretten sonra dogan oglu Ibrahim ise Misirli câriye Mâriye'dendir. Hz. Peygamber'in bütün erkek çocuklari henüz küçük yaslarda vefat etmislerdi.

    Hz. Hatice ile evliliginden sonra Peygamber Efendimiz ailenin geçimini ticaret yoluyla saglamaya çalismis, bazan ortaklik yoluyla, bazan müstakil olarak ticaret yapmisti Hz. Muhammed, bu ticarî muamelelerindeki dürüstlügü, dogru sözlülügü, ahde vefasi, âdil ve âlicenâb davranislari, herkes hakkinda iyimser davranip elinden gelen iyilik ve yardimi yapmasi, yoksulun, muhtacin elinden tutmasi, yakinlarina ve akrabalarina karsi gösterdigi ilgi, ahlâkî olgunluk ve rûhî üstünlükleri ile derhal temâyüz etmis, çevrede herkesin güvenip itibar ettigi, sayip sevdigi bir kisi hâline gelmisti. Bu sebeple Mekkeliler kendisine "el-Emîn = güvenilir kisi" lâkabini vermislerdi.

    Hz. Peygamber'in otuz bes yasinda iken meydana gelen Kâbe tâmiri olayi ve bu olay sirasinda el-Haceru'l-Esved'in* yerine konmasi meselesinde Mekke sülâleleri arasinda çikan ve kanli bir çatismaya dönüsme temâyülü gösteren anlasmazligi herkesi memnun edecek bir tarzda ve âdil bir sekilde çözmesi, O'na duyulan güveni daha da artirmisti.

    ALLAH'in mukaddes evi Kâbe'nin tâmiri dolayisiyla herkeste oldugu gibi Hz. Muhammed'de de dinî duygu ve heyecanlar süphesiz harekete geçmistir. Bu sebeple O'nda bu yillardan itibâren Rabbi ile basbasa kalma arzusu görülür. Bir de buna toplum içinde islenen haksizliklar, zulümler, ahlâksizliklar, din adina icrâ edilen sapiklik ve akilsizliklar eklenecek olursa, Hz. Muhammed'in böylesi câhilî bir toplumdan kendisini uzak tutarak yalniz, sessiz, sakin bir magarada bir süre uzlete çekilmesinin sebebi daha iyi anlasilir. Artik otuz bes yasindan itibâren Hz. Peygamber, belli zamanlarda özellikle Ramazan ayi boyunca Mekke'den uzaklasiyor, uzlet yeri olarak kendisine seçtigi Hira dagindaki bir magarada günlerini geçirerek Cenâb-i Hakk'in varligini, birligini, kudret ve azametini, O'nun gücü karsisinda mahlûkatin aczini ve zayifligini düsünüyor; Rab Teâlâ'nin insanlara sonsuz nimetlerini, buna karsi insanoglunun nankörlügünü, onlarin dinî, siyasî, ictimâi, ahlâkî vs. yönlerden içerisine düstükleri kötü durumlari hatirliyordu. Iste bu uzlet,günleri Hz. Peygamber'i rûhi, ahlâkî bir olgunluga götürdügü gibi tefekkür ve istidlâl melekelerini gelistirerek aklî ve ilmî bir yücelige de eristirdi.


Kaynak: Islam tarihi

cesim-6-A
Tue 5 April 2011, 08:41 pm GMT +0200
Hz. MUHAMMEDİN ÇOCUKLUĞU
Hz. Muhammed’in doğumundan iki ay önce babası Abdullah 25 yaşında iken hayata gözlerini kapamıştı. Hz. Muhammed (s.a.v )efendimizin doğduğu zaman dedesi Abdülmuttalib Mekke’nin reislerindendi. Dünyaya yeni gözünü açan torununu çok seviyordu. Efendimizin adını ( Muhammed ) olarak, dedesi verdi. Daha dünyaya gelmeden babasız kalan Hz. Muhammed (s.a.v) büyütme ve eğitim verme görevini üzerine aldı.Hz Muhammed’in babasından miras olarak efendimize bir sürü koyun beş deve doğmuş olduğu ev ve de Ümmü Eymen adında bir cariye kalmıştı. Mekke’de zengin olan aileler çocuklarını annelerine emzirtmeyip yakın köylerde bulunan ve aşiretlerden gelen süt annelere verirlerdi. Hz. Muhammed ( s.a.v ) de Said Kabilesinden Halime Hatuna verilmişti. Halime’nin Haris adında bir kocası vardı. Karı Koca Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizi kendi çocuklarından çok daha fazla sevmişlerdi. Hz. Muhammed dörty yaşlarına gelince, annesi Amine hatuna  getirilip teslim ettiler. Anne Amine Hatun Hz. Muhammed ile birlikte dayılarını ziyaret etmek için Medine’ye gittiler. Bir süre Medinede kaldılar. Daha sonra Mekke’ye dönerlerken Hz. Amine “Ebva” denilen bir köyde vefat etti. Amine Hatun vefatında 21 yaşında idi. Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizi Ümmüeymen adındaki dadısı alıp Mekke’ye getirdi ve de dedesi Abdülmuttalib’e teslim etti. Ancak iki sene sonra Hz. Muhammed o senelerde 8 yaşlarında iken ve kendisini bütün oğullarından çok seven dedesini de kaybetti. Dedesinin vefatından sonra Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizin amcası Ebu Talib’in himayesi altına alındı. Ebu Talib Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin babası Abdullah’ın anne baba bir, kardeşi idi.

         


Bahattin-Anıl-7I
Thu 7 April 2011, 12:38 pm GMT +0200
Elinize Sağlık Allah Sizi Başımızdan Eksik Etmesin.

çağla_7D
Sat 16 April 2011, 02:32 pm GMT +0200
ÇOK TEŞEKKÜRLER  ÇOK AYDINLATICI BİLGİLER VAR  ÖDEVİMİ RAHATCA YAPIP DAHA AYDINLATICI BİLGİLER BULMAMIZA YARDIMCI OLDUNUZ  :D  :D

Gökhan-7G
Thu 21 April 2011, 04:38 pm GMT +0200
çok teşekkürler  :) :) :D

ykpcn
Thu 2 January 2014, 03:10 pm GMT +0200
ALLAH bütün annelere babalara HZ MUHAMMED gibi güzel evlatlar nasib eylesin

mevlüdekalınsaz
Wed 29 January 2014, 08:23 pm GMT +0200
Varlığın tacı ,iki cihan Sultanı Efendimiz(s.a.v) hakkında bu bilgileri bize sunduğunuz için Rabbim razı olsun inşALLAH...
O'nu öğrendikçe ,elhamdülillah O'na olan sevgimiz ve muhabbetimiz de artıyor.Bu eşsiz muhabbeti tatmaya bir nebze daha yaklaşmamıza vesile olduğunuz için teşekkürler...
Rabbim emeklerinizin karşılığını en güzel şekilde versin inşALLAH...
Rabbim bizleri alemlere rahmet olarak gönderdiği Habibi'nin şefaatinden mahrum eylemesin....

yagmur_7-c
Wed 29 January 2014, 08:36 pm GMT +0200
Varlığın tacı ,iki cihan Sultanı Efendimiz(s.a.v) hakkında bu bilgileri bize sunduğunuz için Rabbim razı olsun inşALLAH...
O'nu öğrendikçe ,elhamdülillah O'na olan sevgimiz ve muhabbetimiz de artıyor.Bu eşsiz muhabbeti tatmaya bir nebze daha yaklaşmamıza vesile olduğunuz için teşekkürler...
Rabbim emeklerinizin karşılığını en güzel şekilde versin inşALLAH...
Rabbim bizleri alemlere rahmet olarak gönderdiği Habibi'nin şefaatinden mahrum eylemesin....
Amin

Burcu7
Fri 9 May 2014, 03:45 pm GMT +0200
Aslında bu makalede peygamber efendimiz s.a.s. hayatından kasitler söz edilmiş tabiki bütün hayatı ilgi çekici farklı ama benim için en okumayı dinlemeyi hoşlandığım çocukluğu çünkü biraz daha farklı acı dolu en azından küçükken her putperest ona kötü davranmıyordu ona karşı davranmıyorlardı

Derya 7/B
Sat 17 January 2015, 06:05 pm GMT +0200
İslâmiyetin doğuşundan evvel Cahiliye dönemi yaşanıyordu. Bu dönemde dolandırıcılık, hile, aldatma, hak yeme, söze ihanet etme kol geziyordu.Peygamberimiz o dönemde yaşamış olmasına rağmen tertemiz bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirmiştir. Peygamberlik hayatının öncesinde de sonrasında da dönemin çirkinliklerine rağmen Hz. Muhammed (s.a.v) tertemiz, nezih ve güvenilir kalmayı başarmıştır.

gulbaharaktay
Sat 17 January 2015, 06:16 pm GMT +0200
Hz Muhammed küçükken ne kadar çok sıkıntı,acı,keder çekmiş,bir çok kişinin yanın da kalmış,tutunduğu dallar hep kırılmış.ama Hz Muhammed bu olumsuzluklara rağmen her zaman dimdik ayakta durmuş,tertemiz, nezih ve güvenilir kalmayı başarmıştır.paylaşım için ALLAH razı olsun.

AyşeSungur7-B
Sat 31 January 2015, 06:08 pm GMT +0200
Bu makale gerçekten çok bilgilendirici.Peygamberimizin hayatının bütün evreleri anlaşılabilir bir şekilde yazılmış.Emeği geçenlerden Allah razı olsun.Bu sayede Peygamber Efendimiz ile ilgili bilmediğim çoğu şeyi öğrendim.

ceren
Sat 31 January 2015, 07:48 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan hocam.Peygamber efendimizin çocukluğundan,doğumuna kadar geçen zaman da neler olduğunu öğrenmiş olduk....

[Muhammed]
Sat 31 January 2015, 08:22 pm GMT +0200
Ve aleykumselam...
Peygamber efendimiz (sallahu aleyhi ve selem) hayatı hakkında bir çok kitap okudum Rabbim razı olsun hocam bu makalelede okuduklarımı pekiştirmiş oldum...
Rabbim razı olsun paylaşımdan dolayı...

gözdenur:)
Tue 3 February 2015, 03:14 pm GMT +0200
Allah razi olsun bilmemiz  gereken konulardan birisi  bence.

Kaan8/B
Sun 19 April 2015, 06:35 pm GMT +0200
ÇOK TEŞEKKÜRLER  ÇOK AYDINLATICI BİLGİLER VAR  ÖDEVİMİ RAHATCA YAPIP DAHA AYDINLATICI BİLGİLER BULMAMIZA YARDIMCI OLDUNUZ 

Bilal2009
Thu 6 August 2015, 10:59 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah,  Efendimize ( sallallahu aleyhi ve sellem ) olan sevgimiz yalnız dilde kalmamalı . Kalpten sevmek te Efendimizin ( sallallahu aleyhi ve sellem ) yolundan giderek olur. Rabbim ( celle celaluhu ) bizleri bu yoldan ayırmasın.

selinay 7b
Mon 18 January 2016, 04:39 pm GMT +0200
selamun aleykum Mekke'de doğan Hz.Muhamed 'in bir süre sütanneliğini Süveybe yaptı. Süveybeaynı zaman Hz.Hamza'yı emzirmiş, dolayısıyla HZ. Muhammed ile Hz. Hamza süt kardeşi olmustu. Hz. Muhammed saygı göstermiş ve vefasın da çok üzülmüştü.sonra  Halime Efendimize süt annelik yapmiş idi. iki yıl süre ile ona bu şekilde sütannelik yapan Halime , ikinci yılın sonunda onu sütten kesti ve annesi Amine'ye getirdi.
Allah razı olsun

damla6d
Mon 18 January 2016, 04:49 pm GMT +0200
Esselamu aleykum..Peygamberimiz zor günler geçirmiş..Çok zor imtihanlar verilmiş..Annesini ve babasını küçük yaşta kaybetmiş..O yaşlarda ticaretle uğraşmış..Üstelik İslam dinini seçtiği için ve peygamber olduğu için zulümler yapılmış..Allah kimseye böyle imtihanlar ve zorluklar vermesin inşAllah..Allah c.c. razı olsun inşAllah..

rabiayldz
Wed 17 February 2016, 03:06 pm GMT +0200
Ve aleykümselam.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) doğduğunda sünnetli olarak doğmuş biraz tuhaf nasıl sünnetli olarak doğmuş anlayamadım.
Allah c.c razı olsun.

ceren
Fri 19 May 2017, 02:15 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda giden ve onun gibi gençliğini islam yolunda,Allahın yolunda geçiren kullardan eylesin inşallah...

Ayşegül Yıldırım koü
Fri 30 November 2018, 12:32 am GMT +0200
"İhtiyaç sahiplerini rahatsız etmeden yapılan iyilik, gizli iyiliktir. Böyle iyilikler ummadığın yerde, ummadığın biçimde sana döner." NEVZAT TARHAN
Sizlerde bizler bu kadar bilgiyi, emeği, zorluğu hiç hissettirmeden yaptınız. ALLAH RAZI OLSUN emeği geçen herkesten.

Sevgi.
Fri 30 November 2018, 01:24 am GMT +0200
Aleyküm Selam. Bizlere her yönüyle mükemmel örnek olan Peygamberimizi kendine rehber edinenlerden olalım inşaAllah
Bilgiler için Allah Razı olsun

ceren
Fri 30 November 2018, 03:14 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun bilgilerden kardeşim. Binler salatu selam peygamber efendimizin üzerine olsun inşallah...

Esma korkmaz koü
Fri 8 February 2019, 11:55 pm GMT +0200
Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimize salat ve selam olsun...dua ile

ceren
Sat 9 February 2019, 02:49 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm. Her anında peygamber efendimizi ornek alan onun yolunda sünnetine tabi yaşayan kullardan olalım insallah..