- Doğal olaylar ve afetler

Adsense kodları


Doğal olaylar ve afetler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Thu 12 May 2011, 11:49 am GMT +0200
4-Doğal Olaylar ve Afetler

Doğal afetler, doğurduğu sonuçlar itibarıyla birtakım toplumsal sorunların ortaya çıkmasına sebep olduğu için bu konuyu Hz. Peygamber'in toplumsal sorunlarla ilgili davranışlarını ele aldığımız bu bölüm altında işlemeyi uygun bulduk. Burada, tedbir alınarak zararın önlenebileceği doğal felâketlerle, insanın müdahelesi dahilinde bulunmayan olaylar karşısında Hz. Peygamber'in tutum ve davranışlarından bazı örnekler sunacağız.

Hz. Peygamber Tebük Seferi esnasında, Tebük'e varıldığında (veya yolda Hicr mevkiinde) bir akşam vakti, geceleyin şiddetli bir fırtına kopacağını bildirir. O nedenle sahâbeden hiç kimsenin, yanında arkadaşı bulunmadıkça, ayağa kalkmamasını ve develerinin dizlerini bağlamasını tembih eder. Herkes develerinin dizlerini bağlar. Gece vakti çıkan fırtınada onun tavsiyesine uyanlara bir zarar gelmezken, uymayan Benî Sâide kabilesinden iki kişiden birinin boğazı tıkanır, diğerini de fırtına bir taraflara atar. Boğazı tıkanan sahâbî daha sonra iyileşir, diğeri de Tay kabilesi tarafından Medine'ye gönderilir.[969] Bu olayda önemli olan nokta, Hz. Peygamber'in fırtınanın çıkacağını nereden bildiğinden ziyade, doğal bir felâket öncesinde tedbir alınmasını istemesi ve arkadaşlarını uyarmasıdır. Nitekim onun ikazına uyanlar felâketten etkilenmedikleri halde, dinlemeyenlerzarara uğramışlardır. Doğal felâketlerin dinle ilgili yönü de esasında ve büyük ölçüde bu noktada, yani tedbirde düğümlenmektedir. Çünkü doğal bir felaketin vukûunun önlenmesinin imkansız olduğu durumlarda, insana düşen görev tedbir almaktır.

Aynı şekilde Hz. Peygamber'in salgın hastalıktan korunma konusundaki tavsiyelerinin de o gün için çok güzel ve faydalı sonuçlar alınabilecek bir tedbir olduğu görülmektedir. O bu konuda şu sözü söylemiştir: "Bir yerde vebâ olduğunu işittiğiniz zaman oraya girmeyiniz! Bulunduğunuz yerde vebâ ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız".[970] Kaynaklarımızda, Hz. Peygamber'in Tebük Seferi esnasında Şam'da veba salgını bulunduğuna dair bir haberin kendisine ulaşması üzerine bu sözü söylediğine dair rivayetler bulunmaktadır.[971]

Şimdi Hz. Peygamber'in doğal olaylar karşısındaki tutumuna temas etmek istiyoruz. Câhiliye halkı ay ve güneş tutulması gibi tabiat olaylarını uğur veya uğursuzluk olarak yorumlamakta, önemli bir kişinin veya bir hükümdarın doğum, ya da ölümünün işareti saymakta idiler.[972] Hz. Peygamber, ay ve güneş tutulması hakkında, eski çağlardan beri kehânete dayalı bu tür yorumların yanlış olduğunu bildirmiştir.

Hz. Peygamber zamanında, birisi Mekke döneminin sonlarında, ikisi de Medine döneminde olmak üzere üç defa güneş tutulması ve iki defa da ay tutulması meydana gelmiştir. Ay tutulması esnasında Yahudiler toplanıp ateş yakmışlar, tas çalmışlar, ayın büyülendiğini söylemişlerdir. Diğer birçok konuda olduğu gibi Hz. Peygamber güneş ve ay tutulmaları konusunda da bu tür gerçek dışı inanç ve telakkileri yıkmıştır.Câhiliye halkının bu konudaki telakkisinin doğru olmadığını belirtmiş, bunlara sadece birer gök olayı olarak bakmıştır. Akıl erdirilemeyen olaylar karşısında akıl dışı yorumlar yerine Allah'a sığınmanın daha sağlıklı yol olduğunu göstermiştir. Nitekim oğlu İbrahim'in vefat ettiği gün güneş tutulmuş, halk bu olayın İbrahim'in ölümünden dolayı gerçekleştiği şeklinde yorumlamışlardır. Fakat Hz. Peygamber "Bir kimsenin ölümü ve doğumu sebebiyle güneş ve ay tutulmaz. Siz bu gibi olayları gördüğünüz zaman namaz kılın ve Allah'a niyazda bulunun"[973] tavsiyesinde bulunmuştur. Bir başka rivayette ise "Hiçbir insanın ölümüyle güneş ve ay tutulmaz. Bunlar Allah'ın kudretinin bir nişanesi olan âyetlerinden iki âyettir. Bu olayları gördüğünüzde namaz kılın"[974] demiştir. Güneş tutulması esnasında Mescid'e çıkarak dört (bazı rivayetlerde iki) rekat namaz kılmıştır.[975] Tamamen insanların gücü ve iradesi dışında meydana gelen güneş ve ay tutulmaları esnasında Hz. Peygamber'in ibadet etmesi, onun, kâinattaki düzeni yaratan Yüce Allah'ın gücünü takdir ve takdiseyönelik bir davranışı olarak değerlendirilmelidir.

Hz. Peygamber hadislerinde hayatın korunmasıyla ilgili alınması gereken pekçok tedbirden bahsetmiştir. Sözgelimi fırtınalı havada denize açılmama, korkuluğu bulunmayan bir terasta geceleyip uyku sersemliği ile düşmemek için böyle bir mekanda uyumama,[976] yanar durumda bırakılan lambanın yağına tamah eden farenin yanan fitili çekerek yangına yol açmasını önlemek için uyumadan önce lambayı söndürme[977] gibi tedbirler bunlar arasındadır.


[969]     Vâkıdî, III, 106; İbn Hişâm, II, 520-521; İbn Hanbel, V, 424-425; Taberî, III, 105.

[970]     Mâlik, s. 895-897; Buhârî, VII, 20-22; Müslim, II, 1737-1742; Ebû Dâvud, III, 478.

[971]     İbn Hanbel, III, 416.

[972]     Müslim, I, 622; Neseî, III, 136, 141, 145; İbn Mâce, I, 401.

[973]     Buhârî, II, 24.

[974]     Buhârî, II, 24.

[975]     Buhârî, II, 23-31; Müslim, I, 618-630; Neseî, III, 124-154; İbn Mâce, I, 400-402; Mehmet Apaydın, s. 95-98.

[976]     Tirmizî, V, 141.

[977]     İbn Hanbel, V, 82; Buhârî, VII, 143.

ikranur 7d
Sat 21 March 2015, 10:52 am GMT +0200
Hz. Peygamber Tebük Seferi esnasında, Tebük'e varıldığında (veya yolda Hicr mevkiinde) bir akşam vakti, geceleyin şiddetli bir fırtına kopacağını bildirir. O nedenle sahâbeden hiç kimsenin, yanında arkadaşı bulunmadıkça, ayağa kalkmamasını ve develerinin dizlerini bağlamasını tembih eder. Herkes develerinin dizlerini bağlar. Gece vakti çıkan fırtınada onun tavsiyesine uyanlara bir zarar gelmezken, uymayan Benî Sâide kabilesinden iki kişiden birinin boğazı tıkanır, diğerini de fırtına bir taraflara atar.Allah razı olsun bunu bilmiodumm. öğrenmiş oldum sağolun.