armi
Wed 27 January 2010, 05:13 pm GMT +0200
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - IV
RUBAİLER
1
Ey gece, neselisin, hep böyle neseli gel, neseli gel! Ömrün bitmesin, kıyamete kadar uzasın
gitsin, dostun yüzünün güzelliginden, hatırında öyle bir ates var ki, ey üzüntü, eger cesaretin varsa
gel, benim hatırıma gir!
2
Ey yolcu; aklını basına al, seferin nereye? Hangi diyara gitmek istiyorsun? Nereye gidersen git,
sen bizim gönlümüzdesin. Denizden uzak düsmüs bir balık gibi, o denizin gamını daha ne kadar
çekeceksin? Kupkuru kalmıs dudakların, ne zamana kadar denize hasret ve ayrılıktan sikayet
incilerini aleme saçacak.
3
Bir kurnazlık sarhos ederek, gibi kendimi oraya atayım, atayım da bakayım, o cihanın canı
orada mıdır? Ya maksadıma eriseyim, o yurda ayak basayım, yahut da gönlüm gibi, basımı da
vereyim, elden çıkarayım gitsin.
4
Sesin, gönlümüzün sesine, gönlümüzün huyuna uysun! Gece, gündüz neselensin, söyledikçe
söylesin. Sesin yorulunca, biz de yoruluruz, hasta oluruz. Sesin, kamıs gibi sekerler çignesin, ballar
yesin.
5
Asık, bütün yıl sarhos olmalıdır. "Ayıplayan olur mu?" diye düsünmeme-lidir. Asık. coskun
olmalı, deli, divane olmalıdır. Ayıkken her seyin tasasını çeker, gamını yeriz. Fakat olunca; "Ne
olursa olsun!" der isin içinden çıkarız.
6
Omür tükendi ise Allah baska bir ömür verdi. Geçici ömür kalmadıysa, te suracıkta
tükenmeyen, ölümsüz ömür.. Ask, hayat suyudur, bu suya dal! u denizin her damlasında baska bir
hayat, baska bir ömür var.
7
Yazıklar olsun ki vakit geçti, bizse çılgın asıkız, deli divaneyiz. Kıyısı belli olmayan bir
denizdeyiz. Bir gemiye binmisiz, gece, bulutlu bir gece... Allah´ın denizinde Allah´ın lütfu ile, onun
ihsan ettigi güçle, basarıyla gemimizi sürüp durmadayız.
8
Güzel sakîyi rüyamda gördüm. Sarab kadehini eline almıstı... Bu gördügüm onun hayali idi. Ben
hayaline dedim ki: "Sen onun kulusun, kölesisin, ama bizim efendimiz, sahibimiz olmaya da
layıksın. Umarım ki onun yerine geçersin de onun gibi bize sarab sunarsın."
9
Bu ask atesi bizi pisirir, her gece harabata dogru çeker götürür. Baskası bizi bilmesin,
görmesin, tanımasın diye, yalnız harabat erenleriyle bizi bir araya getirir, onlarla beraber oturtur.
10
Ey seher rüzgarı! Bize haber ver; sen geçtigin yolda, o alev alev yanan, o ates dolu, o sevda
dolu gönlü gördün mü? 0 gönül, yüzlerce yalçın kayaları,graniti atesiyle yaktı, eritti.
11
Efendim, sen bizi artık rüyada bile görmez oldun! Ta gelecek seneye kadar bir daha bizi
göremeyeceksin. Ey gece; her dem bize bakıp duruyorsun ama, sen seherin aydınlıgı olmadan bizi
göremezsin.
12
Ey sevgili, geceleri gökyüzünde dolasan ay senin çevreni bulamamıstır. Geceleri seni bulmak
için ugrasana, dönüp dolasana senin ayından armaganlar gelir. Her ne kadar safagın çevresi, al
yanaklı ise de, bu onun tabîi renginden degil, senin sapsarı yüzünün güzelliginden mahcup
olusundan, utanısındandır.
13
Bir ömürdür ki, senin gül bahçeni görmedik. 0 mahmur, o insanın aklını basından alan nergis
gözlerini seyretmedik... Vefa gibi halktan gizlenmissin, nice zamandır ki biz senin güzel yanaklarını
görmedik.
14
Ey dost! Dostlukta sana çok yakınız. 0 kadar ki nereye ayagını bassan, sevine sevine o yerin
topragı oluruz. Sevgilim, asıklık mezhebinde reva mıdır ki, alemi seninle görelim de seni
görmeyelim?
15
Ben bir müddet taklit ile kendimi bildim, kendimi begendim. Ben o vakitler kendimde idim ama,
asıl kendi varlıgımı sezememis, anlayamamıstım. Çünkü, o zaman ben kendimi görememis,
kendimi tanıyamamıstım. Sadece adımı isitmistim. Fakat ne zaman ki, kendimden çıktım, benligimi
terkettim;iste asıl o zaman kendimi gördüm, kendimi buldum.
16
Ben kendime bazen; "Emîr´im, bey´im" derim. Bazen de tutar; "Ben bir esirim" diye haykırırım.
0 haller geldi, geçti. Bundan sonra ben artık kendime gelemem. Zaten kendime gelmemeyi,
kendimde olmamayı huy edindim.
17
Gönlümü, belanın geçtigi yola koydum. Yalnız senin arkandan kossun diye, gönlün ayak bagını
çözdüm... Bugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi, ben de tesekkür için ona gönlümü
verdim.
18
Benim zatım, bahr-ı küll, bütünlük aleminin denizi haline gelince, zerre-lerin güzelligi, Hakk´ın
yarattıgı bütün varlıkların hoslugu, nizamı, bana aydınlanıp görünür. Ben ilahî tecellilerin
heyecanına kapılırım da bütün vakitlerimin bir vakit olması için, ask yolunda gece.gündüz mum
olup yanmak isterim.
19
Beni önce binlerce lüfuf ile oksadı. Sonra tuttu binlerce kahır ile, binlerce dertle beni eritti...
Benimle, sevgisinin zarı gibi oynuyordu. Ben, benligimden geçip o olunca, ben onda yok olunca,
beni bırakıp gitti.
20
Benim asktan baska bir arkadasım yoktu ve olmadı. Ne dünyaya gelme-den önce, ne de daha
sonra asksız yasadım. Canım içimden bana söyle sesleniyor: Ey ask yolunun olgun yolcusu, bana
kapıyı aç!
21
Ben zerreyim, sen benim günesimsin; ben gam hastasıyım, sen tam benim ilacımsın! Kolsuz,
kanatsız arkanda uçar dururum, sanki ben bir saman çöpü olmusum, sen de benim kehribarımsın.
22
Ey durmadan akıp giden gözyası; gönlümüzdeki sevdayı artıran güzelimize, o bagımız, o
baharımız, o hos seyran yerimize de ki: "Birlikte geçirdigimiz gecelerimizden bir geceyi anınca,
edepten dısarı çıktıgımızı düsünerek tasalanmasın, bizi mazür görsün"
23
Sevgilim, senin gönlün, inci ve mercan denizidir. Sen. incileri, mercanları dagıtmaya, saçmaya
bak! Az harcayan nekeslere hak yolu kapalıdır. Ten, sedef gibi agzını açmıs da ah ederek diyor ki:
"Canın yol bulamadıgı bir yere ben nasıl sıgarım?.."
24
Senin canında bir can vardır. Sen o canı ara! Senin teninin dagında çok kıymetli bir inci
bulunmaktadır. Sen o incinin madenini ara! Ey hak yolunda yürüyüp giden süfî! Eger
arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, kendinden dısarda arama!
25
Dünyaya ait duygular, üzüntüler senin gözlerini karartmıs da; bahtsız insanların acılarını,
günleri kararıp giden kisilerin kederli hallerini, gözyaslarını göremiyorsun. Cehennemde yananlann
feryadları, uzaktan duyulmaz... Gönle huzür veren, cana can katan güzelleri sevdigini ne diye iddia
ediyorsun? Ask kendini alçaltanların kandır, iyi nam sahiplerinin ask ile ne isi var?
26
0 meftunun, o tutkun asıkın gözlerini, sevgilisinin gözünde gör, seyret! 0 kudretine son
olmayan, o yaratma gücüne akıl ermeyen, nasıl yarattıgı anlasılamayan Allah´ın halk ettigi
güzelliklerde, gösterdigi nükteyi, manayı, inceligi iyice duy, anla sonra da, o nergis gözlerin içtigi
hepsinin de benim gözlerimden aktıgını seyret, gör!
27
Güzel huylu, sevgilimi denedim, o büyük bir ırmak gibidir, bulanık sel suları, onu asla
bulandıramaz. Ben bir gün bile onun kaslarını çatık görmedim. Onu, tıpkı ölümsüz (fanî olmayan)
hayata benzetirim.
28
Zaman halktaki bu birbirine hiddetle söz söylemeyi, kırıp geçirmeyi, su gürültüyü patırtıyı kısa
keser. Ölüm kurdu, bu sürüyü birbirine katar, parçalar gider. Herkesin basında bir gurur, bir ululuk
vardır. Fakat ecelin sillesi, günü gelince her kafaya iner.
29
Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgarı sana degmesin. Ey cihanın gözbebegi, kem göz
senden uzak olsun. Sen göklerin de canısın, yerin de!.. Canına, rahmetten, rahattan baska bir sey
dokunmasın!
30
Ey gönül; gönlümüzün dumanı sevdamızı belirtir, sevdamızdan haber venr: Ey gönül gönülden
tüten dumanın, askla yanan, yakılan gönlün dumanı oldugu apaçık görünür. Ey gönül; bir gönlün
kandan dalgalanması, o gönlün gönül degil, belki bir ask deryası oldugunu gösterir.
31
Dostun hayali bizimle oldukça bütün ömrümüz seyirle, seyranla geçer, mutlu bir hayat yasarız.
Ey gönül; gönül nerede muradına ererse, sevdigine kavusursa, oradaki bir diken, binlerce
hurmadan daha iyidir, daha hostur.
32
Atımız, ask yükleriyle, yokluk diyanndan yola çıktı. Gece idi, fakat gecemiz karanlık degildi,
vuslat sarabiyle hep aydınlanıyordu, mezhebimizde ha-ram olmayan ask sarabından,
dudaklarımızı, yokluk sabahına kadar asla kuru bulmayacaksın.
33
Mademki Cenab-ı Hakk tezce ayrılmamızı yazmıstı. Bizim o kavgamız, o tiksinmemiz ne içindi?
Kötü idiysem zahmetten, sıkıntıdan kurtuldum; iyi idiysem, seninle birlikte yaptıgımız konusmaları,
tatlı sohbetlerimizi yad et, an!
34
Peygamberimizin yolu, izi asktır. Biz, ask ogullarıyız. Ask, bizim anamızdır. Ey ten çadırında
gizlenen anamız, sen bizim hakikatı örten, gerçegi göremeyen tabiatımızdan, nefsimizden
35
Gevherimiz, mayamız, la´l renkli saraplarla yogruldu. Kadehimiz, çok sarap içtigimizden ötürü
elimizden sikayete, feryada geldi. 0 kadar çok mey üstüne mey içiyoruz ki, ne biz sarabın basından
ayrılıyoruz, ne de sarap bizim basımızdan ayrılıyor.
36
Eger ben ölürsem, beni ölü olarak alın, götürün, sevgilime teslim edin. Sevgilim, eger benim
pörsümüs, çürümüs dudagımı öper de, ben o anda dirilirsem sakın sasmayın.
37
Sevgilim! Ne vakte kadar bize, uzaktan seyirci olacaksın? Biz, çare bulucuyuz. Ask bizim çaresiz
bir zavallımızdır... Can kimdir? Besikte yatan aciz bir çocugumuz. Gönül kimdir? Bir garip, avare
konugumuz.
38
Bazen temizligimizi melekler kıskanırlar, bazen korkusuzlugumuzu, yap-tıgımız kötü isleri
görür de, Seytan bile bizden kaçar. Su topraktan olan tenimiz, Hakk´ın bize lutfettigi emaneti
tasımaktadır, çevikligimize, gücümüze, kuvvetimize ask olsun.
39
Bizim topraktan yaratılmıs olan tenimiz, göklerin nürudur. Bizim hak yolundaki çevikligimizi
melekler kıskanırlar. Bazen bizdeki temizlige melekler imrenirler, haset ederler. Bazen de,
hayasızlıgımızdan, kötülügümüzden seytanlar kaçar.
40
Sevgilim, incir satan bir kisiye, hangi is daha iyidir? Ey can kardesim, elbette, incir satmak daha
iyidir. îste bize de yarasan, iyi gelen sey, sermest yasamak, mest ölmektir. Sevgilim, mahsere de
kosa kosa mest olarak varmaktır.
41
Tanbur; "Tentenen" diye inlemeye baslayınca ten zindanında mahpus olan gönül, elsiz ve
ayaksız zincirini koparmaya koyulur... Çünkü tanburun nagmelerinin mehtabında, gizlenmis birinin
sesi, ona; "Ey yolunu sasırmıs, ayrılık hastalıgına tutulmus gönül, gel!" diye seslenir.
42
Seni, kimseye muhtaç olmadan tek basına yaratan o essiz varlık, seni sevda içinde tek basına
bırakmaz.. Kendi içine kapanıp hayaller, düsünceler meydana getirdigin evde, yani senin gönül
evinde, seni yalnız bırakmamak için, sana yüzlerce güzel yüzlü es, dost belirtir.
43
Seninle birlikte oldugum zaman, sevgiden, dostluklar yüzünden uyuyamam. Sensiz oldugum
vakit de, inler dururum, üzüntüden gözümü kapaya-mam. Sasılacak sey.. Her iki gece de uyanıgım,
fakat bu iki uyanıklıgın arasındaki farkı sen gör!
44
Ey dönek huylu felek, türlü kötülüklerle, hile ile gönlümün rahatını kaçırdın, bana ne oyunlar
ettin! Ama bir gün beni senin sofrana oturmus, ay gibi nürdan kaseler yaparken görürsün.
45
Ask atesinden dünyada sıcaklıklar vardır. Askın vefa sütünden cefa bile yumusar. Günesin bile
utandıgı bir ay´dan utanmayan kisi, ne utanmazdır, hem ne utanmaz!
46
Ey günes gibi essiz olan sevgili, gel! Senin güzel yüzün olmadıkça, bag da, yapraklar da sarı
sarıdır. Gel, sevgilim gel! Dünya sensiz, tozdur, topraktır. Su meclis. su nese, su zevk alemi, sensiz
tatsızdır, soguktur.
47
Gel sevgilim, senin güzel yüzünün nüm ısıgı örtülecek, gizlenecek bir nür degildir. Senin
güzelligin, erlik suyunda meydana gelmis bir güzellik degildir... Gel, sevgilim; kendini öfke perdesi
içinde gizleme!.. Gel; gel ki senin güzelligin gizlenecek güzellik degildir!
48
Ey her agacın, her bagın, her otun yesilligi, tazelik ve baharı! Ey benim devletim, bahtım,
yüceligim!.. Ey yalnızlıgım, ey sema´ım, ey ihlasım ve riyam!.. Gel; gel ki sensiz, sen olmadıkça
bütün bunların hepsi sevdadan ibarettir!
49
Efendim, mevlam! Ben eskiden islenmis günahlara, geçmiste yaptıklarıma tövbe ederim. Telef
olmus, yok olup gitmis bir asıkın özrünü kabul etmez misin? Benim pismanlıgım, her ne kadar
senin bol kereminden, merhametinden kendi varlıgıma yönelmek ve cömertligini incitmekse de,
efendim, Allah´ım beni affet, beni affet, beni affet!
50
Bizi dirilten o dost, ne kadar temiz, ne kadar tatlıdır, ne kadar hostur, güzeldir... Biz insanlar,
ruhlardan, gönüllerden ibaret idik, bedenlerimiz yoktu. 0 aziz dost, bedenlerimizi, ruhlanmıza
konuk evi olarak yarattı. 0 dostumuz, o efendimiz, lutfeder, kerem buyurursa bizi affeder, nasıl
önceden yarattıysa, gene yaratır, bizi tekrar diriltir.
51
Ask geldi, beni her seyden, herkesten ayırdı, beni maddî isteklerden alıkoydu, üzdü, perisan
etti. Sonra bana acıdı, lütfetti ihsanlarda bulundu, beni oksadı. Allah´a sükürler olsun ki, seker gibi
vuslat suyunda eritti, beni kendine kattı.
52
0 dost, beni sevgi ile, nazla, çesit çesit nimetlerle besledi. Etten, deri ve damarlardan
dokunmus çok degerli bir kumastan arkama usta bir terzinin diktigi süslü püslü bir elbise giydirdi.
Aslında, tenimiz bir hırkadır. Onun içinde bulunan gönül, süfî bir dervistir. Su gökkubbesinin
içindeki bütün alem, bir ibadet yeridir. Seyhimiz de O´dur.
53
Seni kucaklayamadıgımdan beri aglıyorum. Aglamadan kaldıgımı gören yok! Sen canımda,
gönlümde ve gözümdesin, bu sebeple unutulmamaktasın. Allah için sen de beni unutma!
54
Bu sendeki gurur ne kadar artacak? Çesit çesit görünüsünün hayali, sende daha ne kadar
sürecek?.. Sübhanallah, sende sasılacak bir tavır, anlatılamayacak bir is, bir hal var. Ben sana "hiç"
diyecegim ama, sen "hiç" de degılsin. Bu kendini bir sey görmen, hep senin zannın, vehmindir.
55
Hakk´ın nüriyle nürlanma kabiliyeti olan gönül sahibinin canı, Hakk´ın sırlarıyla dolar. Sakın
benim etten, kemikten, deriden ibaret olan tenimi, o sırlardan habersiz tenler arasında sayma!
Çünkü bu ten, Hakk´ın ihsan ve lütuf denizine girdi, bastan basa lütuf ve ihsan kesildi.
56
Allah´ı zikretmekle, degerli bir insanın degeri artar, nürlanır. Yolunu kaybetmis kisiyi zikir,
hakîkat yoluna getirir. Her sabah, her aksam, her namazda, bu "La ilahe illallah" (=Allah´tan baska
mabud yoktur) sözünü kendine vird edin.
57
Eger yasıyorsan, canın varsa, gel, orada can feda et! Oradaki sen, buraya gelmeden önce orada
idin. Orası senin asıl vatanındı. Can bir nükte duydu, bir buyrukla o yerden ayrıldı, buraya geldi.
Burada yüzlerce nükte duydugu, yüzlerce isaret aldıgı halde nasıl oldu da o yere dönmedi?
58
Eger kendini, gerçek varlıgını bulmak istiyorsan, kötü huylarından, nefsanî arzularından kurtul!
Kendi maddî varlıgından dısarı çık! Dereyi bırak, Ceyhun dogru gel! Felegin yükünü öküz gibi ne
diye çekip duruyorsun? Bir takla at, sıçra felegin üstüne çık!
59
Hakk yolunda ten pamugundan can esvabını ayıran o efendi Mansur idi. Aslında Mansur; "Ben
Hakk´ım!" demedi, bu sözü Hakk dedi. Mansur nerede;bu söz nerede? Bu sözü söyleyen Hakk idi,
Hakk idi.
60
Gene gel! Gene gel! Her ne isen oldugun gibi gene gel! Hakk´ı tanımıyorsan, atese tapıyorsan
puta tapıyorsan gene gel... Bu bizim dergahımız, evimiz umutsuzluk evi degildir. Yüz kere tövbeni
bozmussan gene gel!.
Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhümun Semsî 1342 (1963) senesinde
Tahran´da bastırdıgı ve benim tercümeme esas teskil eden Ruba ´î Dtvanı´nda ve bendenizde
bulunan baska yazma ruba´îler arasında bulamadıgım bu ruba´înin Hz. Mevlana´ya ait olmadıgını
soyleyenler varsa da, Mevlana´dan bahsedilen her yerde, her toplantıda sanki bu büyük velînin
baska güzel siirleri yokmus gibi hep bu ruba´i tekrar edilip durulur. Kimin olursa olsun, bu ruba´î:
"Allah´ın rahmetinden ümit kesilmez. Allah bütün günahları bagıslar. Çünkü o çok bagıslayan,
çok esirgeyendir." (39/53) Ayet-i kerîmenin izahından ibarettir.
Hosumuza giden "Yüz kere tövbeni bozmussan yine gel!" sözü, "Ümitsizlige kapılma! Allah´ın
rahmetinden ümit kesme!" manasına gelmektedir.
Yoksa Hz. Muhammed(s.a.v.)´in yolundan kıl kadar ayrılmayan Hz. Mevlana, tövbeyi sık sık
bozmanın Hakk´a karsı küstahlık oldugunu elbette bilmektedir.
Çünkü bir hadîslerinde alemlere rahmet olan büyük ve essiz Peygamberimiz söyle
buyurmuslardır: "Günah islemekte ısrar ettigi halde günahlardan tövbe eden kisi, adeta Allah ile
alay etmis olur."
Yahya b. Muaz hazretleri de; "Ben tövbeden sonra islenen bir günahı, tövbeden evvel islenmis
yetmis günahtan daha çirkin görürüm." diye buyurmuslardır.
_ran´ın yetisirdigi en büyük sairlerden Sîrazlı Hafız merhum da gönül kırmanın büyük bir günah
oldugunu anlatmak için miibalagalı bir ifade ile:
"Kimsenin kalbini kırma da, ne yaparsan yap! Bizim serîatimizde bundan baska bir günah
yoktur." derken; "Gönül kırma da, her türlü kötülügü yap!" mı demek istemistir? Yukarıdaki
ruba´îyi okurken bu husüsu da düsünmek gerekir.
61
Rebab, îsrafîl´in nefesiyle seslenmede, feryad etmededir. Bu sebepledir ki, rebabın sesi, ask
atesi ile kavrulan gönülleri diriltir. Onlara yeniden can verir, onları gençlestirir. Zamanın iyi ettigi
sevgi yaralan kanamaya baslar, batıp yok olan sevdalar küçük balıklar gibi bir bir suyun dibinden
yukarıya çıkarlar.
62
Ya Rabbî! Ya Rabbî; rebabın tesbihi hakkı için! Çünkü rebabın tesbihinde yüzlerce soru,
yüzlerce cevap vardır... Ya Rabbi; yanmıs, kavrulmus gönül, yaslarla dolu göz hakkıyçün
söylüyorum, biz, küpteki saraptan daha çoskunuz.
63
Biliyor musun, su rebabın sesi ne diyor? Diyor ki: "Benim arkamdan gel;beni takip et de yolu
bul! Çünkü dogruya varmak için yola çıkmıssın ama, egri bir yol tutmussun... Çünkü sormakla
cevaba yol bulunur."
64
Bugün de her gün gibi yine harabız. Yine harab olmusuz. Endise kapısını açma! îçli feryadları
ile, yanık sesiyle bize her seyi unutturan rebabı eline al, çalmaya basla! Her zerrede, her seyde
kainatı yaratanın kudretini görenler ve onun ilahî güzelligini kendilerine mihrap edinenler için, yüz
çesit namaz, yüz çesit rükü, yüz çesit secde vardır.
65
Bizim sarhos olmamız için, saraba ihtiyacımız yoktur. Meclisimizin neselenmesi için çeng ve
rebab da istemeyiz! Biz gönül alıcı bir güzelin yüzünü görmeden, hos sesli çalgıcıyı dinlemeden
mest olmusuz, kendimizden geçmisiz.
66
Bizim sarabımız, kadehsiz olarak sunulmaktadır. îçimize bir ates düsmüstür, yüregimiz yanıp
tutusmaktadır. Fakat, bu gönül yangınının dumanı görülmemektedir. Ask rebabının feryadı,
inlemesi gerçek sevgilimizin, gönül sultanımızın yayından, O´nun mızrabındandır. Sakın; "Bu
rebabdır, bu sesi rebab çıkanyor." deme!
67
0 essiz, parlak incinin hayali gözümün önüne geldi. 0 anda kendimi tutamadım, aglamaya
basladım. Gözyaslarım akarken içim yanıyordu. Heyecandan sasırmıstım. Gizlice gözümün kulagına
dedim ki; "Biliyor musun? Gelen konuk çok kıymetlidir, çok azizdir. Ona bol bol ask sarabı sun!"
68
Sübhanallah! Ey parlak, ey essiz inci! Seninle ben, her hususta birbirimize aykırı düsüyoruz.
Ben, senin bahtınım, beni hiç uyku tutmuyor, geceleri uyuyamıyorum. Sen ise, benim bahtımsın,
uykudan kendini alamıyorsun, hiç uyanmıyorsun.
69
Düsünme! Bos yere kafanı yorma! Kendini uykuya ver, uyu! Çünkü düsünce, gönlün ay yüzüne
perde olur. Gönül ay gibidir. Düsünce bulut olur, onu örter, nürunu gizler. Bu sebeple gönülde
düsünceye yer verme, düsünüp tasınmayı suya at!
70
Uyku geldi, göze girmek istedi fakat gözde yer bulamadı. Çünkü, göz senin sevdan yüzünden
atesler içinde kalmıs, yaslarla dolmustu. Göze giremeyen uyku, bu defa gönle dogru gitti. Civa gibi
yerinde duramayan kararsız bir gönül buldu, sonra o, tene dogru yol aldı, oraya yerlesmek istedi,
orayı da harap, hem de çok harap gördü.
71
Ey uyku! Sen tadı hos, içilmesi hafif bir ab-ı hayat bile olsan, bu gece bizim yanımızda ise
yaramazsın, senin bizimle isin yok. Ey uyku, basındaki saç sayısınca basın olsa, bu gece bir bas
kadar ise yaramaz, kendi basını bile kasıyamazsın.
72
Sakî! Cananın güzel yüzü askı için, sevabına bana o toprak ve su görme-yen ask sarabından
sun! Ben beden hastası degilim, hastasıyım. Ben, serbeti ne yapayım? Sen bana sarap sun, sarap!
73
Gece geldi. Su gönüldeki yanısın acaba sebebi nedir? Ben sanıyorum ki, tanyeri agardı, acaba
gündüz mü oldu? Sasılacak sey! Askın gözüne ne gece sıgar, ne de gündüz... Su askın gözü acaba,
gözleri mi baglıyor... însanı görmez hale sokuyor.
74
Sen öyle güzel, öyle essiz bir varlıksın ki, gökler bile seninle neselenir, seninle güler. Hal böyle
iken, eger bir insan tutar da sana asık olursa, buna sasılır mı? Bu sebeple sen beni istesen de,
istemesen de, ben yasadıgım müddetçe sana, kul köle olacagım.
75
Sen bu gece birdenbire perdeleri kaldır! Korku ve endiseyi üstünden at! îki dünyadan da
tamamiyle vazgeç, onlarla zerre kadar ilgilenme! Dün sen candan ve gönülden bahsetmis, onlardan
sikayette bulunmustun. Bu gece ben onları yakaladım. Canı öldürülmüs, kesilmis bir halde, gönlü
de aglar ve inler bir durumda önüne bırakıyorum.
76
Sırlara dalanlar, sırlar içinde varlıktan kurtulanlar, bu gece, kendilerinden geçmisler, sevgili ile
perde arkasında, halvette oturmuslardır. Ey yabancı varlık! Ask yolundan çekil, bu gece
yabancıların aramızda bulunması bizi üzer, bize zahmet verir.
77
Dostların hatırı için bu gece uyuma! Gecenin kulagını tut, bük, uyuma! "Fitnenin uyuması daha
iyidir." derler. Sen de bir fitnesin. Fakat senin gibi güzel bir fitnenin uyanıklıgı daha iyidir. Bu
sebeple acele etme, uyuma!
78
Ey talihimi, bahtımı uyandıran sevgili uyuma! Ey ilkbaharın, ey giil bahçesinin rengi, parlaklıgı
uyuma! Ey kanlar içen nergis göz! Bu gece zevk gecesidir, nese gecesidir, sakın uyuma!
79
Ey ay yüzlü, böyle bir gecede ay gibi sen de uyuma! Su dönüp duran gökkubbe gibi dönmeye
basla, uyuma! Bizim uyanıklıgımız, alemi aydınlatan ısık olur, çerag olur. Sen de bir gece ısıgı
bekle, onu koru, gözet uyuma!
80
Ey yar, senin gibi bir sevgili yoktur! Senin benzerin bulunmaz. Her is seninle yola girer, senden
düzenlenir. Sen uyuma! Bu gece senin güzel nürlu yüzünden yüzlerce ısık parlayacak, etrafı
aydınlatacaktır. Zaten sen bizim içimizdesin, sakın,uyuma!
81
Ey sevgili, yine bize yakınlık göster, dostluk et, bize yar ol! Bizi sensiz bırakma, uyuma! Ey
sarhos bülbül, gül bahçesinde uyuma, garip olan, kimsesiz bulunan dostalan düsün, onları gözet,
koru, uyuma! Bu gece, lutuf gecesi, bagıs gecesi, ihsan gecesidir, sakın uyuma!
82
Eger sonsuz bir hayat ve mutluluk istiyorsan, uyuma, dostun ask atesiyle yan, yakıl, uyuma!
Yüzlerce gece uyudun, ondan ne elde ettigini, ne kazandıgını gördün. Allah için olsun bu gece
sabaha kadar uyuma!
83
Agza sıgmayan lokmayı iste! Rüh gıdası gönül lokması ara! Kitaplarda yazılı olmayan ledün
ilmini ehlinden ögrenmeye çalıs! Cenab-ı Hakk ile kamil insanların, ermislerin gönülleri arasında
öyle bir sır vardır ki, Cibril bile oraya girip o sırrı ögrenemez. îste sen o sırra asina olmaya gayret
sarfet!
84
Dînî vazifelerini yapmadan, iyj, yararlı bir insan olmadan Cenneti isteme! Hakk´a layık bir kul
olmadan, onun lütfuna, ihsanına nail olmadan Süleyman mülkünü taleb etrne. Mademki, isin
sonunda ecel vardır, ölüm bir gün gelip yakana yapısacaktır, hiç bir müslümanın hatta hiç bir
insanın kalbinin incinmesini arzu etme!
85
Müskülünü çözen, seni hakikata ulastıran bilgiyi, ölüm gelip çatmadan önce iste, ögrenmeye
çalıs. Aklını basına al da, su dünyayı, yani var gibi görünen yogu bırak, yok gibi sandıgın varı iste!
86
Bu gece, dosta kavustugum için sevinç içindeyim, pek mutluyum. Bu gece ayrılık kaygısından
kurtuldum. Dostla kucaklastık, sarmas dolas olduk. Bu ugurlu, bu mes´ud anlarda gönlüme
sesleniyor, diyorum ki; "Allah bana acısa da, bu gecenin anahtarı kaybolsa; ne olur; sabahın kapısı
açılmasa.
87
Bu seher vakti esen rüzgar, Hakk asıklarının gönüllerindeki sırlara asinadır. Bu ugurlu zamanda
sen de uyuma. Bu zaman yalvarma, yakarma zamanıdır, uyuma zamanı degildir! îki cihanın halkına,
ilahî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan dilek kapısı, seher vaktinde açıktır. Fırsatı
kaçırma, yatıp uyuma!
88
Ansızın bir seker kamısı bitti, filizlendi, birdenbire böyle bir ab-ı hayat kaynayarak costu.
Ansızın padisahlar padisahından lütuflar, ihsanlar, sadakalar gelmeye basladı... Hz. Mustafa´nın
aziz ve mukaddes ruhunun sad olması için
89
Biz askın asıkıyız. Çünkü ask kurtulustur. Can Hızır gibidir. Ask ise ab-ı hayata benzer. Ask
padisahından beratı olmayana yazıklar olsun! Hayvanın, askı besleyen, ruha gıda olan manevî
tatlılıklardan, can sekerinden ne haberi olacak?..
90
Sıfatların sekline, rengine baglanmıs olan o ruh, Hz. Mustafa´nın nüruyla zat-ı ilahîye yükseldi...
0 rüh Hakk´ın zatına dogru yükselirken, sevincinden, Hz. Mustafa´nın rühunun sad olması için
salavat getirmeye basladı.
91
Her iki gözüm, o mahmur gözlerinden mest olmustur. Sunu anla ki, senin askından, senin
elinden ben elden çıktım. Bari bana uy da sen de basını salla, peki de! Basında ask havası esiyorsa,
bu haller sende de vardır.
92
Yarla hos geçinen kimse yarsız kalmaz. Müsterisi ile uzlasan tacir, müflis olmaz. Ay geceden
ürkmedigi, karanlıgından kaçmadıgı içindir ki nürlandı.gül , o güzel kokuyu dikenle hos geçinmekle
kazandı.
93
0 padisah, kötü huylu kullarından yüz çevirmez. Senin gibi yüzlerce kulunun suçuna,
edepsizligine bakmaz. Bu sözü sen söyleme, bunu onun deniz gibi sonsuz olan lütfu söylesin. 0 öyle
merhamet sahibidir ki, bizim kötülügümüzden kara seytan kaçar da, o kaçmaz!
94
Gönlüm beni kavgaya düsürdü, kendisi kaçtı gitti. Beni yalnız bıraktı. Can halime acıdı geldi.
Fakat sevdamı görünce, o da dayanamadı, kaçtı. Bu defa ürküp Zühre yıldızı, benim feryadımı
duydu, gökten yere indi, yanıma geldi. Beni atesler içinde bulunca, korktu, acele ile sazını yere
bırakarak o da, kaçtı gitti.
95
Rüzgar geldi, bahçede içki içenlerin baslarına güller saçtı. Yar geldi, dostların kadehlerine mey
doldurdu. 0 taze sünbül gibi kokan saçlar, güzel kokular satanların karına engel oldu. 0 mest nergis
gözler, aklı basında olanların kanlarını döktü.
96
Yagmur, askla gönlü yanan, birisinin basına yagıp durmadaydı. 0 kadar çok yagdı ki, asık
hemen eve kaçtı. Bu hali gören hos bir kaz, kanadını çırparak dedi ki: "Yagmuru benim üstüme
yagdır, çünkü Allah benim canımı sudan yarattı, benim su ile ülfetim vardır
97
Sevgilim! Gönül seni anınca senlendi, neselendi. Allah´a yemin ederim ki, o neseyi, zevki
saraptan almayı düsünmedi de elindeki kadehi içmeden yere döktü. Gönül sensiz kendini cansız ölü
bir kalıp gibi gördü. Zaten candan kaçanın layıkı da iste budur.
98
Rüzgar, sevgilinin dagınık saçlarını oksayınca, ay, o güzellige hayran olur da, ona candan dua
eder: "Ömrün uzun olsun!" der. Ey bana ögüt veren kisi, asktan, gönlümün aldıgı manevî zevki, sen
de tatsaydın, beni bırakır, kendine ögüt verirdin!
99
Güzelim! Senin zaten bahanen azmıs gibi, simdi de "uykum geldi" bahanesiyle bizden kaçarsın
degil mi? Hosça yat, uyu! Ben seher vaktine kadar, gözümü kapamadan, senin uykuya bulanmıs
nergis gözlerinden feryad edip durayım.
100
Senin içinde bulunan, o çok yakın dostun, sana hayat veriyor, seni yasatıyor, sana konusma,
hissetme, düsünme gücü lutfediyor. Hatta, hareme, o güzel, o rühanî yerlere ulasmak ümidini de
veriyor, sen son nefesine kadar onun sundugu meyi iç, çünkü o isveden degil, kereminden bunu
sunmaktadır
101
0 nedir ki, sürete, sekle lezzet ondan gelir? 0 ne seydir ki, onsuz sekil de kederlidir, bulanıktır,
süret de? 0 sey, bir an olur ki süretten gizlenir. Bir an olur ki mekansızlık aleminden sürete
akseder, sekilde parlar, görünür.
102
Ey cahil nefsinin havasına uyan kisi! Ey baskalarının halinden ibret almayan! Senin bütün
hayrın, su içilecek yere bir tas koymaktan ibaret. Sen istiyorsun ki, bu tastan bütün sehir halkı
senin hayrına su içsinler, kansınlar degil mi?
103
Ay yüzlü sevgilim, bugün ellerini çırpa çırpa gelmis, can gibi gelmis; can, nasıl hem apaçık
meydanda, hem de gizli, görünmez ise, o da öyle gelmis. Sevgilim, kendinden geçmis, hos neseli ve
aman bilmez bir halde gelmis. 0 öyle geldigi için ya, ben de bu haldeyim.
104
Bugün nasıl bir gündür ki, günes, hergünkü gibi parlamıyor? îki misli kuvvetli parlıyor. Bugün
ayrı bir gün, günlerden hiç birine benzemiyor. Bugünkü günde baska bir tecellî nüru görünüyor. "Ey
asıklar, ey gönüllerini yitirmis kisiler! Size müjdeler olsun, bugün sizin gününüz diye gökten
yeryüzündekilere sesler gelmede, saçılar saçılmada.
105
"Hayatta oldugum müddetçe, egri gitmeyeyim, dogruluktan ayrılmayayım." diye tevbe ettim.
Fakat egriye, dogruya bakıyorum ve her baktıkça görüyorum ki; bütün egri de dogru da,
sevgilimizin dogru ve egrisidir.
106
Bu evde bir ısık vardı, ne oldu? Simdi nerededir? 0 ısık gözde idi. Simdi gönüllerdedir. Hos bir
hayal gibi geldi, gönülde oturdu, kalktı. Hayır, hayır gönülden gitmedi, hala da bizim gönlümüzün
içindedir.
107
Ne asagıda, ne yukarıda olmayan ay, acaba nerededir? Ne bizsiz, ne de bizimle olan degerli
nesne, nerededir? Sakın, orada, burada deme! Bütün alem onun kudretiyle, sanatıyla doludur. Ama
gören nerede?
108
Dünyada sabırsız, asıktan daha bîçare, daha zavallı kim vardır? Çünkü bu ask, devasız bir
derttir. Ask gamının dermanı, ne cimriliktir, ne de riyadır. Gerçek askta, ne vefa vardır, ne de cefa...
109
Bazı insanlar vardır ki, gamlıdırlar, bu gamın nereden geldigini bilmezler. Bazı insanlar da
vardır ki, neselidirler, onlar da bu nesenin Hakk´tan geldigini bilmezler... Ne kadar solda, sagda
bulunanlar, egri, dogru yolda yürüyenler vardır ki, soldan, sagdan, egriden, dogrudan haberleri bile
yoktur. Ne kadar;"ben ve biz" diyenler vardır ki, onların da "ben ve biz"den haberleri yoktur.
110
Gayb aleminin atlısı geçti, gitti. Onun geçtigi yerden bir toz bulutu yükseldi. 0 atlı, yerinden
gitti, fakat kopardıgı toz hala orada yerli yerinde duru-yor. Ey Hakk´ı ve hakikati arayan kisi, sen
saga, sola bakma, dosdogru bak da gör ki o toz koparanın tozu burada, kendisi ise ölümsüzlük,
sonsuzluk alemindedir.
111
Dediler ki: "Her tarafta, altı yönde de hep Hakk´ın nüru parlamaktadır." Halk; "Hani o nür
nerede?" diye feryada basladı. Gerçegi göremeyen kisi, saga, sola her yöne baktı, bir nür göremedi.
Bunun üzerine, ona, dediler ki;"Bir an için olsun sagsız, solsuz olarak bak! 0 vakit, o nüru
görürsün."
Her zerre, aç bir insan gibi Hakk´ın sofrasına oturmus, yiyip içmededir. Bütün varlıklar, hiç
durmadan, o sofrada yeseler, içseler yine de yiyecekler eksilmez. 0 sofra ebedî olarak açıktır,
kaldırılmaz, oldugu gibi yerinde durur. Hal böyle iken, bu ezel sofrası basında, halk her ne kadar aç
gözlülüklerinden bırbırleri ile çekisirler, kavga ederlerse de, yaratıldıkları günden bugüne kadar
yedıkleri gibi, hala da yemektedirler, yine de yiyeceklerdir. Sofra kaldırılmamıstır. Oldugu gibi
durmaktadır.
113
Ey dost, böyle yapma, bugünlerin bir de yarını vardır. lyilik de, kötülük de gün gibi görünür,
meydana çıkar. Asıklık mezhebinde hainlik reva degildir. Ben dogru gideyim de sen egri gidesin, bu
dogru degildir.
114
Birisi diyordu ki: "Güzeller güzeli bir peri var, fakat ortada yok, görünmüyor, mekandan
münezzeh olan o mukaddes can acaba nerededir? Nerede bulunmaktadır?" Iki cihan da onun
nimetleriyle orucunu bozmadadır. Fakat, agızsız, damaksız oruç bozmak ancak ona mahsustur.
115
Seni rüyamda gördügüm o gece geçip de gündüz olunca, gönül gündüz gibi, kavga ve gürültü
ile dolar... Dün gece rüyasında Hindistan´ı görüp de ayagının bagını koparan fili tutmaya kimin
kuvveti, gücü yeter?
116
Ay yüzlü sevgilim, daima sag taraftan parlar, sag taraftan yüz gösterir, dogardı. Bir gün ona;
"Sola bakmak haramdır, hatadır." dedim. Bu defa o ay;yüzlüm, sol tarafını da süsleyince, sol
yönünü de nürlandırınca dedim ki; "Sol da, sag da, saglar da, sollar da hep sevgiden ibarettir. her
tarafta, her yerde Hakk tecellî etmektedir.
117
Senin askın neden böyle hikmet sahibi, pek bilgili ve hünerli? Sevgin ve sefkatin neden böyle
saglam ve sarsılmaz bir halde? Ask, eger hos ve güzel degilse neden onun üstüne böyle titriyorum;
onu çok seviyorum? Eger ask, hossa, güzelse bu feryadlar, bu sızlanmalar, bu sikayetler neden?
118
Bana dediler ki: "Sende olan bütün bu dertlerin bu acıların sebebi nedir? Bu feryadlarm, bu
yaygaraların, bu gürültülerin, bu solgun yanakların sebebi nedir?" Dedim ki: "Böyle söyleme,
bunda yanılıyorsun. Git de benim ay yüzlü sevgilimi gör, o zaman müskülün kalmaz. Bütün
bunların nedenini anlarsın."
119
Eger gönlün atesi yoksa, bu tüten duman nedir? Eger, öd agacı yanmıyorsa bu buram buram
tüten öd agacı kokusu nereden geliyor? Benim bu var olusum meydanda iken, asıkın yoklugu ne
demektir? Mumun yanmasından pervane neden hoslanıyor?
120
Deli oldum, divane oldum. Deli bir kisinin uyuması hatadır. Deli bir insan, uykunun yolu
nerededir bilmez ki, onu bulsun da uyusun! Allah uyumaz, o uykudan beridir, arınmıstır. Sen Allah´ı
o kadar düsün, o kadar sev ki Allah delisi ol; "Nerde olursan ol, ben seninle beraberim." sırrına er
de, Allah´la yat,kalk...
121
Senın bülundugun yerde hep gam vardır, savas vardır, cefa vardır, dert vardır, elem vardır.
Fakat sen kendinden geçer, Hakk´ta yok olursan, hep ´lütuf vardır, ihsan vardır, vefa vardır. Dogru
olursan, neyimiz varsa senin olur. Fakat sen dogru olmasan da, kötülük yollarında yürüsen, ben
senin kötülüklerini bile iyilik sayarım.
122
Sendeki varlıgı yiyip bitiren bu sade ates, yarının yüzlerce güzelinden, yüzlerce yakısıklı,
gösterisli dilberlerinden daha iyidir, görmüyor musun? 0 sehvet atesi de ne kadar safdır, ne kadar
sadedir ama, o sade olan atesten ne kadar yakısıklı güzeller meydana geldi, yaratıldı...
123
Kimde gönül varsa, o bizim dilberimizdir. 0 simsek nereden parlar, han-gi yönden çakarsa, o
bizim cevherimizdendir. Allah´ın; "Ben sizin Rabbiniz degil miyim?" sorgusuna karsı "Evet!" diyen,
her rühun sevgi ve heyecanını ta-sıyan mana altını, hangi madende olursa olsun, o bizim
altınıınızdandır.
" Bu ruba´îde A´raf Suresi 7/172-173. ayetlerine isaret vardır."
126
Felek, bizim kendi re´yini begenmis olan tabiatımızın kölesi degildir. Bu cebeple gönlümüzün
dilegini dinlememektedir. Su varlık alemine gelip, bize vokluk sermayesi olmustur. Onun sayesinde
yokluga ulasacagız. Perdelerin arkasında gizlenmis, bizi terbiye eden bir dadımız var. Aslında biz,
dünyaya gelmis degiliz. Bu dünyada yasar gibi görünen, dolasan, gezen bizim gölge-lerimizdir.
125
Senin elinin, gözünün, ayagının iki olması dogrudur. Fakat gönül ve sevgiliyi ayrı ayrı sanmak
hatadır. Bunları ayrı ayrı görmek yanlıstır. Sevgili dedigimiz varlık bir bahanedir. Aslında gerçek
sevgili Allah´tır. Kim bunları bir bilmez de iki zannederse ya yahüdîdir, yahut hıristiyan...
126
Bu gece, öyle bir gecedir ki, bütün gecelerin rühudur. Bu gece öyle bir gecedir ki, bütün dualar
kabul edilir. Bu gece, ihsan gecesidir. Bu gece bagıslarda bulunma, nimetlere erme gecesidir. Bu
gece, Hakk´ın sırlarına mahrem olanın gecesidir.
127
0 öyle bir güzeldir ki, yüzünün sevdasından arsa kadar velveleler yükseliyor. Gönülde paha
biçilmez güzelligi için, yanagının pazarından akseden güfültüler duyuluyor. Onun sarap testisinden
canın avucundaki kadehe sarap konurken hos seda çıkmaktadır. Gönlün boynunda onun
saçlarından örülmüs gibi baglar var.
128
Asıkların bu naraları zevk ve nese mumunun yüzündedir. Sasılacak sey su ki, mum geldi,
yanıyor, fakat pervaneden eser yok, görünmüyor. îste bu mum, öyle bir mumdur ki, gündüzden de,
geceden de üstündür. Ey can; kos, kos ki, gönül mumu can istiyor.
129
Ey gece! Sen nasıl bir gecesin ki gündüzler sana kul, köle kesilmistir? Sen bir denizsin, canın
canı ise, senin dalgalarının geceleyin gösterdigi bir alevindir, bir korundur. Senin basındaki o ask
atesi, o fitne, o afet, bu gece, alev alev yanmada ve ısıklar saçmadadır.
130
Zamanın devri gelip geçmesi; ve bu ab-ı hayat çesmesinin hasreti beni öldürdü sanma!.. însanı,
can düsmanının öldürmesine sasılmaz, benim asıl sasırıp kaldıgım sudur ki: Beni düsmanımın degil
de, canımın canının öldürmesidir.
131
Kanlı yaslarla dolan, gama es olan, arkadas olan bir gözden sen, uyku umma, onu uyur sanma!
Böyle bir göz nasıl uyuyabilir? Ondaki bu uykusuzluk halinin geçecegini sanarak, ona; "Uykusu
gelince uyur." diyen kisi! Sen asktan habersiz oldugun için böyle söylüyorsun.
132
Ben tövbeyi ne yapayım? Nasıl tövbe edeyim ki, benim tövbem senin sayendedir, senin
lütfunladır? Tövbenin bütün aslı, bütün hasılı senin sermayendir. Huzurunda tövbeden daha büyük
bir günah olamaz. Senin büyüklügüne layık tövbe nerede? Böyle tövbeyi kim yapabilir?
133
Ben seninim, benim isteklerimi yerine getirmen, her hususta beni memnun etmen gerek. Çiinkü
bu sehirde herkes senden ve benden bahsetmektedir. îster gönlünü katılastır, bana sert davran,
ister yumusak ol, beni oksa.. Ne olursan ol, ne sekilde hareket edersen et, ben senin o katı
gönlünden el çekmem, çünkü seni seviyorum.
134
îsteklerimi yerine getirmen, çaresiz gönlümü memnün etmen lazımdır. Çünkü bu sekilde,
herkes senden ve benden bahsetmektedir. îster gönlünü katılastır, bana sert davran, ister
yumusak ol, beni oksa... Sert bir kayanın içinden fıskırıp çıkan tatlı bir kaynak gibi akacak, bana
geleceksin.
135
Sevgilim! Senin askında bas vurdugum her hile hiçe gitti. Senin için bos yere kan agladım,
yandım, yakıldım, acılar çektim; çektiklerimden haberin bile olmadı, bütün bunlar sensiz, hiç olup
gitti. Bana verdigin ızdıraba, düsürdügün derde hiç bir yüzden, hiç bir kimsedenbulamadım.
Aslında, kim bana derman edebilir ki, benim çektigim derd de bir hiçten ibarettir.
136
Sana, gamına ortak bir yar oldugu ümidini verenin sözü yalandır. Sakın bu yalana kanma! 0,
seni kandırmak için dil dökmededir, sevinç gününde, iyilik ve varlıklı gününde bütün cihan senin
dostundur. Fakat, gam gecesinin dostu pek azdır.
137
0 kimseye ki, Allah senin gibi çok güzel bir sevgili lütfetti, ona kararsız, huzursuz bir gönül, bir
can verdi... Öyle bir kisiden sakın bir is bekleme, bir istekte bulunma. Çünkü, Cenab-ı Hakk, ona
bambaska, hiç bir ise benzemeyen, görülmemis bir is vermistir. Onu, askla vazifelendirmistir.
138
Mademki etrafımızda bulunan kisileri görmedeyiz, su halde biz yalnız degiliz, tek bir fert
degiliz. Biz bu gerçegi anlamıyor da, sayılara takılıp kalıyoruz. îyiden de, kötüden de haberimiz var,
onları da duyuyor, anlıyoruz. Aslında bu anlayıs, bu idrak bizim için kötü bir haldir. Bu duygular
yüzünden, benlikten kurtulamıyor, kendimizden geçemiyoruz. Kendinden geçmeyen gönül ayak
altındadır, iskencededir.
139
Bugün bir ben varım, bir de elimdeki sabah sarabının kadehi var... Düsüyorum, kalkıyorum,
sarhos sarhos dönüyorum. Servi boylu sevgilimle ben mestim, kendimden geçmisim, alçalmısım,
ondan baska bir var, bir varlık kalmasın diye, ben yok olmusum.
140
Bir can ki, ask-sarabını ötelerde, ezelde, rüh aleminde içmistir; o güzel yüzlünün hakikat
bagının üzümünden yapılmıs mana sarabını tatmak saadetine ermistir. 0 bag, o mutlu canın
bogazına sarılır da der ki: "Ben, onun kanını dökerim, çünkü, o bizim kanımızı içmistir."
141
Ey can sakisi, mutribimize ne oldu? Neden hos bir ahengle çalmıyor? Onun güzel nagmelerinin
yolunu kim kesmis? Mutrib bilir ki, askın iyisi de var, kötüsü de. Askın iyisine de, kötüsüne de
mutribin yardımı vardır.
142
Bize dost olan bir can vardı, o can bize yabancı oldu. Hekim olup hastalıkları iyi eden akıl da,
deli divane oldu. Padisahlar, bütün hazineleri yıkık yerlere, viranelere, gömerler. Bizim viranemizse
(yıkık gönlümüzse) dostun hazinesinden ötürü virane olmustur. Dostun ilahî emanetine
dayanamamıs,yıkılmıs, bu hale gelmistir.
143
Gece gözü görmeyen gam, niçin bana sarılmıs, yakamı bırakmıyor? Acaba, o kör müdür, yahut
beni mi kör sanıyor? Aslında ben gokteyım, su balçıktan yaratılmıs fanî cismim, benim aksimden,
gölgemden ibarettir. Suya akseden yıldızı, bir kimsenin sudan çaldıgı müdür?
144
Seni zahir gözü ile, bas gözüyle gören, mananı görmeyen, gülünç olmustur. Seni kendisiyle
kıyaslayan yoksulun gözlerinde ne dikenler vardır, ne dikenler...
145
Günesle ısınan, atesler yagdıran toprak, yemyesil olur. Çiçeklerle, çimenlerle süslenir. Hele,
bahusus o toprak ki, söz söyleyen, uyanık olan toprak olursa... 0, neler nelerle süslenmez. Geline
benzeyen su topragın, kendini süsleyenden haberi yoktur. Ne de hos, tuhaf habersizlik! Kendini
süsleyenden, uyandırandan haberi yok.
146
Geceleyin yürü, gece, sırlar rehberidir, herkes uyurken, ilahî ask sırları, mana zevkleri gönle
gelir. Çünkü geceleyin gönlün kapılan açılır, yapılan isler, yabancıların gözlerinden gizlenir.
Geceleyin, gönlümüz ask ile,gözlerimiz ise uyku ile karısmıs oldugu halde, bizim yarin güzel yüzü
ile isimiz vardır, bulusmamız vardır.
147
Bagda, bahçede görülen selviler, güller, aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun, yanaklarının
aksidir. Düsüncem; rüh aleminde verilen ezelî ikrarla mest olmustur. 0 ikrarın zevki ile yalnız ben
mest degilim, bütün insanlardan bir tane bile ayık varsa, ben imansızım.
148
Benim bagımda bahçemde görülen selviler, güller aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun,
yanaklarının aksidir. Billah sevgilim! Senin ikrarın olan o ada yemin ederim ki, bugün benim bir
damarım bile kendinde degildir.
149
Benim bu gecem pek zayıftır, bitkindir, inlemektedir. Bu gece, sırların düzenlendigi, açıklandıgı
bir gecedir. Sırlardan bahsettim; benim gönlümün bütün sırları, sevgilinin hayali, baska bir sey
degil. Ey gece! Çabuk geçme, bizim seninle isimiz vardır.
150
Ayna gibi olan su gökyüzü, dönüp durdukça, askın gönlünden kan dalgaları cosup
kabarmaktadır. Kan dalgaları, bir gün geliyor, görünüyor, bir gün gelmiyor, görünmüyor, fakat
gönlün içindeki dalgalara gece ve gündüz sükünet yoktur.
151
însaf et, ask güzel bir istir. O´nun bozulması, güzelligini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli
olusundandır. Sen, kendi sehvetine, ask adını koymussun, halbuki, sehvetten kurtulup, aska
ulasabilmek için çok uzun yollardan geçcek
152
Ben, bir dagım, sesim, sözüm, yarin sadasıdır, yarin sözüdür. Ben bir resimim, benim ressamım
o güzeldir. Sen sanıyorsun ki, konustugum zaman agzımdan çıkan sözler, benim sözümdür. Hayır;
anahtar kilide sokulur da açılırken ses çıkarır ya, iste benim sözlerim böyledir.
153
Sevgilim, ne dersem diyeyim, senin gamın, hepsinden de beter... 0 gönlün zahmeti, agrısı, tenin
atesi, hastalıgı, kalbin yanısı, kavrulusu, her hangi bir¦ sey, yenildikçe azalır. Fakat senin gamın
öyle degildir. Ben senin gamını ne kadar yesem, eksilmek söyle dursun, o daha ziyade artar.
154
Gönlüm, gamınla her gün biraz daha sızlıyor, biraz daha inliyor... Sevgilim, merhametsiz
kalbim, her gün benden biraz daha bıkıyor... Gamından biz vazgeçtik, ama gamın bizden
vazgeçmedi. Gerçekten de, gamın senden daha vefalı imis.
155
Asık suratlı günde, bulutun gözü yaslıdır. Bulutun bu aglayısı, yaprakların, meyvelerin gülüsü
içindir. Çocukların oyunları, neseleri, gülüsmeleri de,annelerinin, babalarının çalısıp
çabalamalarından, geçinmelerini saglamak için didinip yorulmalarındandır.
156
Ey Yüsuf, senin için kurtulus yeri; babanın evidir. Ovalar, kardeslerinin vanı, ölümlerle,
tehlikelerle doludur. Kurtla anlas, arkadas ol fakat, sakın hasetçilerle oturup kalkma, çünkü haset
kurdu, daglarda bulunan kurttan beterdir.
157
Ey la´l, ey akik, ey inci, ey mana denizi, ey saglık, esenlik! Yerden, yurttan vazgeçmissin, fakat
mübarek ayagını, hakikata saglamca basmıssın, Hakk yolundan dönmüyorsun. Ey rühlann efendisi,
ey rühlara rüh katan! Ruhu da, gönlü de yasatan aziz varlık! Geç gelmissin, geç gelmen de
kutludur, sana yarasır.
158
Perde arkasına gizlenmis olan o sevgilinin canına, basına and olsun ki, sevgiliyi bizden
saklayan, bize göstermeyen bu perde, perde degildir; aslında yar, perde arkasında degildir, perde
yırtılmıstır. Sevgili, ister perde arkasında olsun, ister perdeyi yırtıp görünsün, sen onun niyaz
kapısını çal, yalvar, yakar;sunu iyi bil ki, sevgilinin kapısı, onu senin gözünden gizleyen perdelerin
ar-kasındadır.Bu, Peygamberimize hitap olsa gerektir.
159
Bir kisi aklına güvenip, düsüncelere kapılarak Hakk´ı inkar ederse, onun, inkarı da Hakk´tandır,
Hakk´ın yazısı iledir. Fakat inkarcının bu hakikattan haberi yoktur. Sevgiliye dedim ki: "La´l
dudaklanndan bana verilecek bir sekerj var mı?" "Yok!" dedi, fakat bilmedi ki, onun "yok" demesi
de bir sekerdir.
160
Ayagının bastıgı toprak baslara tac olan o padisaha dedim ki: "Senin ayrılıgın ölümümden
beterdir. îste su sararmıs yüzüm benim sahidimdir." Padisahım bana; "Yürü git!" dedi, "Ask
yüzünden sararmıs, altına dönmüs bir yüzün sikayete ne hakkı vardır?"
161
Zahirde, batında; hayır, ser ne varsa, hepsi Allah´ın hükmünden, kaza kaderindendir. Ben
gayret sarf ederim, çalısır çabalanm, fakat kaza bana d ki; "Senin elinde olmayan, senin
yapamayacagın baska bir is var. 0 isten ser haberin yok."
162
Senin askın yüzünden tehlikeye düsmüs, felakete ugramıs olan bir can için, bilgisizlikleri,
irfansızlıkları sebebiyle, ona acıyanlar, aglayanlar, feryat edenler vardır. Aslında o asık canın
yüzünde, onun mutlulugundan haberdar olan binlerce belirtiler vardır, göz onu görür, fakat gerçegi
anlayamaz.
163
Asıkların meclisindeki durum baskadır. Bu ask sarabındaki mahmurluk da baskadır...
Medresede ögrendikleri o ilim baska bir is, ask gene baska bir istir.
164
Bizim basımızda baska bir himmet, baska bir is vardır. Bizim güzel sevgilimiz, baska güzellere
benzemeyen bambaska bir güzel. Allah´a yemin ederim ki, biz yalnız ask ile de kanaat etmeyiz, askı
da yeter bulmayız. Bizim bu sonbahardan sonra gelecek baska bir baharımız vardır.
165
Sendeki bu süzgün bakıs, baska bir nurdandır. Sendeki bu tefekkür, bu düsünceler, baska bir
hale, baska bir mertebeye geçisindendir. Agız oynatarak yutkunman onun tatlılıgından ise de,
zevkle el çırpısın baska bir sevdadan, baska bir coskunluktandır
166
.Bu bahar mevsimi deyil baska bir mevsimdir. Her gözdeki mahmurluk, baska bır bulusma
neticesidir. Her ne kadar bütün dallar, rüzgarların tesiriyle sallanıyor, oynuyorlarsa da, aslında, her
dalın kımıldanısının bir sebebi vardır.
167
Bizim bu dilden baska bir dilimiz vardır. Cehennemden, cennetten ayrı baska bir yerimiz vardır.
Hür gönüller, baska bir canla dirilirler. Onların o tertemiz cevherleri baska bir madendendir.
168
Senin sesin, Sur´un üflenmesinden bir armagandır. Bu yüzdendir ki o, ask hastası olan her
gönlün kuvvetidir, gıdasıdır. Sen sesini yükselt ki, her nerede amir, her nerede memur varsa, hepsi
sana karsı alçalsınlar, kul, köle olsunlar.
169
Ey dar fikirli, düsüncesi baglanıp kalmıs kisi! Senin ayagın da bagdan kurtulmus degildir. Sen
de gördün ki, hareketlerimiz, gidis gelislerimiz adeta bir sır! Fakat su da bir hakikat ki, harekette
bereket vardır. Hareketle, gezip dolasmakla (yakîn) tutuklugu, manevî sıkıntı gider, insan
genisler, ferahlıga kavusur. Kaynak suyu, ırmak suyu hareket ettikleri için, durgun sulardan üs-tün
tutulurlar. Akan sular çer çöpü alır götürür, üstlerinden atar, arınırlar.
170
Cihanı aydınlatan o yücelik, o güzellik, neseye, zevke aydınlık veren gizli yüz, bugün mademki
bizımle beraberdir, biz ona sımsıkı sarılalım. Dün geçti evvelki gün de geçti, bugüne bakalım.
Çünkü, gün, bu gündür..
171
Sevgilimiz her ne kadar, yumusak huylu oldugundan çok cefalar çeker, çok sıkıntılara
katlanırsa da, asıkların aglayıp inlemeleri de hostur. Aslında asıkların tenleri sıtmaya yakalanmıs
hastalar misali tir tir titrerse de, canları, gül bahçesi gibi güzel kokular yayarak güler.
172
Gönül, isrete oturunca, seni yad etti de saki olan kadehi aldı, yere attı, kırdı. Sonra perisan bir
halde costu, dısarıya fırladı. 0 ne kendini kaybetmis mest bir halde idi, ne de aklı basında uyanık
bir halde idi... Etrafa; "0 delirdi, divane oldu." diye bir ses yayıldı.
173
Ey benim gönlümün içinde oturan! Gel, gönülde oturma vakti, geldi. Ey tövbe bozan! Gel
tövbeyi bozma zamanı geldi. Ey böyle güzel, hos renge giren, gül renkli sarap! Gel, gül gibi elden
ele gezmek vakti geldi.
174
Bensiz, bizsiz oldugu halde hos olanın, benlikten kurtuldugu için mutlu olanın kulu, kölesiyim.
Sikayet etmeden, kimseye yük olmadan, kendi acıları basbasa kalarak yalnızlıktan hoslanan kisinin
gamı ile arkadasım. Sevgılinin vefakarlıgı ne kadar hostur? Onun vefalarında da ne zevkler vardır?"
diye sordular, onlara dedim ki: "Onun vefalarından haberim yok, bence onun nazları, cefaları
hostur.
175
Gönül, bizi bıraktı da, kalktı, bensiz, bizsiz oldugu halde hos olanın, benlikten kurtuldugu için
mutlulugu elde eden birinin yanına gitti. Aslında gam hos bir sey degildir. Fakat, sevgilinin verdigi
ızdıraplar, gamlar çok tatlıdır, çok hostur. Sevgili, can almak istiyor. Ben, istedigini hemen yerine
getirmeyecegim. Canımı bir kaç gün vermeyecegim. Fakat sevgilinin ugrunda canın, can vermenin
ne önemi var? Asıl önemli olan, hos olan sey, onun istedigidir, edasıdır.
176
Sevgilinin yalnız gülüsü, yüzü güzel degildir, onun öfkesi de, hiddeti de, katı yürekliligi de, kini
de, sinsiligi de güzeldir... Benden basımı istedi. Versem de, vermesem de bu önemli bir sey degil!
Sevgilinin ugrunda basımın ne yeri¦ vardır? Yalnız onun isteyis tarzı, edası pek güzeldir, pek
hostur.
177
Sen cansın, sen cihansın. Cihan, ancak seninle hostur. Sen beni yaralasan mızragının tenimde
açtıgı yara, senin açtıgın yara oldugundan benim için bir lütuf olur. Avucuna aldıgın bir toprak
parçası bile, bir kimya madenidir Hulasa; hos olmayan her sey, seninle hostur, güzeldir.
178
Su yeryüzü, cansız, aklı fikri yok sanmayasın diye tavsan uykusuna yat mıs uyur gibi görünüyor,
halbuki, o uyanıktır, canlıdır, o da senin gibi kendi hayatını yasamakıa, Hakk´ın kendisine verdigi
vazifeleri yapmaktadır. Görmez misin? Ocakta ates üstünde kaynayan tencerenin agzına binlerce
köpük yükselir durur. 0 köpükleri gören halk tencerenin kaynadıgını anlar. Su yeryüzünün
kalbinden fıskırıp çıkan çesitli renkli çiçekler, sayısız bitkiler, agaçlar neyi ifade eder?
179
Kendi kusurunu gören, kendi benligini yok etmeye ugrasan her dervisi, hayal pesinde kosuyor
sanma! 0 hos gidislinin otagının bulundugu yer, varlıktan da, mekandan da ve bütün alemden de
ileridir.
180
Dediler ki: "Baga gel, bahçeye gel, orada eglence var, zevk var, ferahlık vardır. Orada ne
gezme, dolasma, yorgunlugu var, ne de kuzgun sesi... Halbuki, benim gönlümün içinde, boyaları
çok güzel kullanan büyük bir ressam var ki, çiçeklerin, bagların, asmaların rengini çok hos bir
sekilde boya-maktadır. 0, öyle essiz bir sanatkardır ki, bir kuzgunun kanadında bile yüzlerce bag ve
bahçelerin rengi vardır.
181
0 nedir ki, semalara seref ondandır? 0 nedir ki, o gidince degerli bir seyin oradan eksildigi belli
olur? Meclis bozulur, nesesi kalmaz? Semalarda duyulan manevî zevkin, rühanî sevkin neyden,
defden olmadıgı anlasılsın diye, gizlice gelir, gizlice gider.
182
Kadehinin nakısları ask olan bir sarapla mest olmusum. Öyle bir at üstündeyim ki onun agzına
ask gemi vurulmustur. Benim ay yüzlü sevgilimin askı az bulunur asklardan degildir. 0 çok büyük
bir asktır. Fakat, ben aska köle olanın degil de, askı kendisine köle yapanın kulu, kölesi olmusum.
183
Ask geldi, tövbeyi bir sise gibi kırdı. Sise kırıldıktan sonra, onu kim eski haline getirir? Kim
onarabilir? Kıngı eski haline getirecek, onaracak biri varsa, yine asktır, askın tövbe sisesini kınp
onarmasından nasıl kurtulabiliriz, nerelere kaçmamız gerek?
184
Ayrılık, her ne kadar ümidin belini kırsa, ızdıraplar, cefalar isteklerın. emellerin ellerini baglasa
da, Allah sevgisi ile mest olan asıkın gönlü, ümitsizlige düsmez, Hakk´tan ümidini kesmez. însanlar,
gayret ettiklerine muhakkaki ulasırlar, her ne süretle olursa olsun, kapalı bir kapıyı, himmetle
açarlar.
185
Sevgili kucagında, ask sarabı elinde, kendini kaybetmis bir halde, elest n,ecSen çıktı geldi...
Ben, ask sarabmm sütünü ıçerken. akıl bana; Ey askatapan,afiyetolsun."diyordu.
186
Su toprak bedenim, gönlün kadehidir. Piskin ve olgun fikrim de, gönlün henüz olmamıs ham
sarabıdır. Su zavallı bilgi kınntılarımızın hepsı gonul tuzagının yemidir, bugdayıdır. Bu sözleri ben
söyledim sanma, bu sozler go-nülden gelmektedir.
187
Derler ki: "Bilgiler, fenler, hünerler sahibi Akl-ı Küldür. Su bas asagı göge sermaye veren, onu
kuran, onu döndüren, sasmaz kanunlarla onu idare eden Akl-ı Küldür. 0 aklın ki aklı vardır. o, Akl-ı
Külden bir cüz´dür. Eger, akıldan akıl giderse, iste böyle akıl, o vakit Akl-ı Küldür."
188
Askta, her ne kadar evvellik içinde evvellik varsa da asıl evvellik, o evvellikten daha evveldir,
daha eskidir... Yokluk evi olan §u dünyada, bir çok varlar, varlıklar görünmektedir. Halbuki
gözlerimizi iyice ogusturur da bakarsak,çogu yoktur, yok! Dünya, var gibi görünen bir yokluktur.
189
0 mest dilber, ansızın kapımdan içeri girdi. Elinde bulunan, la´l renkli sarap kadehinden içerek
oturdu. Onun güzel saçlarını görmekten, onları tutup, hayranlıkla oksamaktan ötürü yüzüm bütün
göz kesildi, gözlerim de, bakıslarım da, bütün el oldu.
190
0 mest dilber, her gün yeniden yeniye, yeni güzel bir sîma ile gelir. însanın aklını, fıkrini bozan
fitnelerle, fesatlarla dolu bir kadehi elinde tutarak bana gösterir... Ben ne yapayım? Eger o kadehi
alsam akıl testisi kırılacak, aklım basımdan gidecek; almasam, bilmem ki, o güzelin elinden nasıl
kurtulurum?
191
Sarhos bir halde, o güzel ayaklar sultanın harem dairesinde yürür dururdu. 0 nazik eller
gülbahçesinde güller devsirir, desteler yapardı. Ecel tuzagı agzını açıp kapayınca o eller kesildi, o
ayaklar kırıldı.
192
Sevgilimizi sevindiren, her canın bası, daima neselidir, gönlü daima güler... Öyle bir güzellik,
öyle bir lütuf cana göre degildir, cana nisbet edilemez. canda olamaz. Yavas söyleyeyim, bunlar
olsa olsa canandadır.
193
Senin heveslerinin, isteklerinin üzümü bitmis, sarhos gibi asmanın dallarına yapısmıs, sallanıp
durmada. Eglence dalı, bir ogula gebe kalmıssa, o eglenenlerin, zevke dalanların göz bebegi olur.
194
Bütün arzulardan, isteklerden vazgeçebilirim, üstüne düstügüm her sey-den, herkesten
kopabilirim. Ancak canımıza can olan aziz varlıktan imkanı yok ayrılamam. Birinden ayrılan kayan
herkes, senin için ayrılır. Fakat senden bir an bile kim ayrılabilir? Buna imkan var mı?
195
Ne seninle rahat, düzenli bir sekilde bir an bile oturabiliyorum, ne de sensiz bir an yasamama
imkan var. Düsünce, bu hadiseden bası döndü, ser-semlesti. Hayır, bu hadise degildir, dermanı
olmayan bir derttir.
196
Senin sevgi gammın diyarında sabır ferman, emir dinlemez. Göz senın için yas döküyor, onda
sabra karsı mahrumiyet vardır. Gönül de, senın der-manı olmayan dertlerini çekmektedir. Ben
sikayetçi degilim, seni çok sevdigim için bunların hepsine razıyım. Bu sözleri sadece dilim
söylemiyor. Bu sozleri gönlüm söylüyor, bu sözler candandır.
197
Geceye dedim ki: "Seni aydınlatan ay´ı seviyorsan, ona imanın varsa, bu çabucak geçüp gitmen
ona vefasızlıktır, sevgi noksanlıgıdır. Gece, yüzünü bana dönerek söyle bir özür beyan etti: "Bizim
ne günahımız var? Askın sonu yok ki."
198
Geri gel, sevgili sözünde durmaktadır. Yüz defa oldugu gibi yine de senin sevginden
vazgeçmedi. Senin bir tek canın oldugu halde sevgide vefalısın. Ya o canın, canının canı nasıl olur,
ne yapar?
199
Bu gece, o sonsuz devlet gecesidir, saadet gecesidir. Bu gece, gece degildir, Allah´ı arayanların
dügün günüdür. 0 güzel varlık, bir diyenlere, tevhid ehline es olmustur. Bu gece, güzel yüzlülerin
yüzlerini örten, gizleyen bir duvak olmustur.
200
Yol ne kadar uzun, sonsuzsa da, sen o Hakk yoluna ayagını bas. Çünkü o yola uzaktan bakmak,
insan olmayanların isidir... Bu yolu gönül diriliginden elde et! Zira, gönül diriligi insanın, ten diriligi
ise hayvanın sıfatıdır.
201
Bir ömürdür ki can benligini terk etmis bir kisinin kulu, kölesi olmustur. Bu yüzdendir ki,
dünyada bulunan erkekler de, kadınlar da onu parmakla gösteriyorlar. Candan, cihandan
vazgeçmek zor degildir. Sevgilim asıl zor olan sey senin mahallenden kalkıp gitmek, senden uzak
düsmektir.
202
însaf et, bu kadar gönül kıran, o acı sözler, bu güzel agıza hiç yakısır mı? Su var ki, sevgilinin o
latîf, o tatlı dudaklarından hiçbir zaman acı söz çıkmaz. Fakat onun gönül kıran acı sözler
söylemesi, benim kendi acı bahtındandır.
203
Artık bildim ki, ask benden ayrılamaz, bana baglanıp kalmıstır. Onun örtülmüs saçları benim
elimdedir. Dün, her ne kadar ben kadehin sarhosu idiysem de, bugün öyleyim ki, kadeh benim
sarhosumdur.
204
Sevgilimin bana karsı olan ahdinde, vefasında, gösterdigi ilgisizlikten otürü, gece ve gündüz
gözlerimden kanlı yaslar dökmek adetim oldu, o bir "aska sevgili, benden vazgeçmis, rahat rahat
oturuyor. Ben ise, aptallar gıbi oturmusum; o, benim sevgilimdir deyip duruyorum.
205
Dedim ki: "Gönlüm benim aletımdir, edevatımdır. Rebab gibi benimle aynı seste, aynı
terennümdedir." Ben bu gonlümü, kendime dost sanıyordum, meger, bu gönlüm, baska birinin
dostu imis, haberim yok.
206
Sevgilim, senin sayende gönlüm güllerle, yaseminlerle dolu. Senin lutfuna, ihsanına nail olmus
benim gibi kim var? Candan ve cihandan vaz geçmek zor degildir, asıl zor olan sey, senin
mahallenden ayrılmak, senden uzak düsmektir.
207
Tenimin her cüz´ünde sevgilimin bir belirtisi vardır. Vücüdumun her parçası sevgilimin bir dili
gibidir. Ben sanki bir çeng olmusum da onun güzel gögsüne dayanmısım. Bendeki bu inleyis, bu
feryad sevgilimin parmaklarındandır.
208
Ayagının bastıgı toprak, canımın saadetidir. Toprak, onun ayakları altında çignendigi için
bastan basa gül olmustur. Yasemin olmustur. Sevgilim, ayagını bastıgın yerler sana meyveler verir,
çiçekler, çimenler bitirir. 0 ayagını bastıgın topraktan, yüz nasıl kaldırılabilir?
209
Kavusma, bulusma zamanında güzel yüzü, benim gülen bir gülümdür. Ayrılık anında, hayali
benim gönlümdür, imanımdır. Gönül benimle, ben de gönülle hep kavga ediyoruz, bir türlü
barısamıyoruz. Her birimiz, "0 güzel senin degil, benimdir." diyoruz.
210
Güzelligin, sevimliligin sultanı benim o düzgün endamlı ay yüzlümdür. Su deli gönlüm, onun
ask zincirine vurulmustur... Ben o ay yüzlümün kapı-sının topragını gönül kanıyla sulamaktayım.
Halbuki onun kapısının topragı, kanımdan daha kıymetlidir, daha degerlidir.
211
Sevgilim, senin yüzünün günesi göklere sıgmaz. Çünkü güzelligin, dille anlatılacak bir güzellik
degil. 0 bambaska bir güzellik... Senin askın, cana, cihana sıgmazken, sasılacak bir seydir ki, geldi,
benim içime, benim gönlüme sıgdı, gönlümü kendine yer edindi.
212
Yerde ve havada olan her zerreye iyi bak ki onlar da bizim gibi bir kudretin meftunu ve
mecnünudur. Neseli, nesesiz; iyi, kötü her zerre, essiz bir gönlünü kaptırmıs, dönüp durmaktadır.
213
Sevgili zariftir, naziktir; günahı budur. Güzeldir, latîfdir, hostur; günahı budur. Acaba hangi
ayıbımı gördüler de ondan kaçıyorlar?... Onun ayıbı yoktur, afîftir; günahı budur.
214
Eger sevgiliye kavustunsa, baglı, bahçeli cennet budur. Eger ayrı düs-tünse cehennem, ates
budur. Ask kadimdir, ondan önce hiçbir sey yoktur. Fakat ask, cihanda örtülmüs, bir sır olarak
kalmıstır. Ne gariptir ki, örtülü olan kendini örteni meydana çıkanyor, ask Allah´ı buluyor; oyun,
saka iste budur.
215
Benim yasadıgım müddetçe sanatım, isim, gücüm budur. Avcılıgım, avlanmam, avım budur.
Günüm, zamanım budur. Rahatım, kararım, gam ortagım budur.
216
Ey gönül, bir sen varsın, bir de O´nun derdi var. O´nun dertlisi olmak ne hostur. O´nun derdi,
senin dermanındır. Bu sebeple O´nun verdigi, ızdırabı, çek, sakın sikayet etme, sızlanma. O´nun
takdiri, onun femanı, budur. Maddî arzularını ayak altına alırsan, o zaman, nefsin köpegini
öldürürsün ki asıl kurban da budur.
217
Gözümden uzaksın, bakıs ve görüsüm sana varamıyor. Sebebi su: Bizim gözlerimiz hala süreti
görmekte, renk ve sekil üzerinde durmaktadır. Senin vüzünü görmeye, cemalini müsahede etmeye
ehliyeti, kabiliyeti yoktur. Fakat böyle olmakla beraber gönül senden kendini nasıl çeksin? Sen
cansın, can da tatlıdır.
218
Ölümde, adalet ve din ehline bir baska hayat vardır. Ölümden, temiz ruhlara huzür ve sükün
gelir. Ölüm, Hakk´a kavusmadır. Cefa etmek, kin gütmek degildir. Fakat, ölmeyen bir kimse,
ölecegim diye, boyuna ölür durur. Zaten en büyük dert de budur.
" Bu ruba´î; "Ölmeden evvel ölünüz." hadîsinin yardımı ile demanalandırılabilir."
219
Sözün altın gibi degerli olsa, isledigin isler kötü ise, kimsenin yanında bir pul bile etmezsin.
Degeri sırtındaki eyerden asagı olan bir ata nasıl güvenir de yola sürersin?
220
Bizim günesimiz, yıldızlarımız, dolunayımız O´dur. Bostanımız, gül bahçemiz, sarayımız, bas
kösemiz O´dur. Kıblemiz, orucumuz, sabrımız O´dur. Bayramımız 0, Ramazanımız 0, Kadir gecemiz
0, her seyimiz O´dur.
221
Isle güçle dolu olan bu gönül, onun mektebindendir. Bugün ki ben ask hastasıyım, bu hastalık,
onun verdigi hararettendir. Hekimin bana emrettigi her seyden perhiz ederim, sakınırım. Ancak
onun güzel dudaklarının sarabından ve sekerinden asla perhiz edemem.
222
Her nereye basımı koysam, secde edilen ancak O´dur. Altı cihette ve altı cihetten dısarda
mabud ancak O´dur. Bag, gül, bülbül, güzel hepsi birer bahanedir. Bunların hepsinden maksat,
bütün O´dur.
223
Senin basını kesen, seni öldüren aslında sana iyilik eden, seni gamdan, ız-dıraptan kurtaran bir
kisidir. Basına taç koyan kisi ise, seni aldatan, senin iyi huyları
RUBAİLER
1
Ey gece, neselisin, hep böyle neseli gel, neseli gel! Ömrün bitmesin, kıyamete kadar uzasın
gitsin, dostun yüzünün güzelliginden, hatırında öyle bir ates var ki, ey üzüntü, eger cesaretin varsa
gel, benim hatırıma gir!
2
Ey yolcu; aklını basına al, seferin nereye? Hangi diyara gitmek istiyorsun? Nereye gidersen git,
sen bizim gönlümüzdesin. Denizden uzak düsmüs bir balık gibi, o denizin gamını daha ne kadar
çekeceksin? Kupkuru kalmıs dudakların, ne zamana kadar denize hasret ve ayrılıktan sikayet
incilerini aleme saçacak.
3
Bir kurnazlık sarhos ederek, gibi kendimi oraya atayım, atayım da bakayım, o cihanın canı
orada mıdır? Ya maksadıma eriseyim, o yurda ayak basayım, yahut da gönlüm gibi, basımı da
vereyim, elden çıkarayım gitsin.
4
Sesin, gönlümüzün sesine, gönlümüzün huyuna uysun! Gece, gündüz neselensin, söyledikçe
söylesin. Sesin yorulunca, biz de yoruluruz, hasta oluruz. Sesin, kamıs gibi sekerler çignesin, ballar
yesin.
5
Asık, bütün yıl sarhos olmalıdır. "Ayıplayan olur mu?" diye düsünmeme-lidir. Asık. coskun
olmalı, deli, divane olmalıdır. Ayıkken her seyin tasasını çeker, gamını yeriz. Fakat olunca; "Ne
olursa olsun!" der isin içinden çıkarız.
6
Omür tükendi ise Allah baska bir ömür verdi. Geçici ömür kalmadıysa, te suracıkta
tükenmeyen, ölümsüz ömür.. Ask, hayat suyudur, bu suya dal! u denizin her damlasında baska bir
hayat, baska bir ömür var.
7
Yazıklar olsun ki vakit geçti, bizse çılgın asıkız, deli divaneyiz. Kıyısı belli olmayan bir
denizdeyiz. Bir gemiye binmisiz, gece, bulutlu bir gece... Allah´ın denizinde Allah´ın lütfu ile, onun
ihsan ettigi güçle, basarıyla gemimizi sürüp durmadayız.
8
Güzel sakîyi rüyamda gördüm. Sarab kadehini eline almıstı... Bu gördügüm onun hayali idi. Ben
hayaline dedim ki: "Sen onun kulusun, kölesisin, ama bizim efendimiz, sahibimiz olmaya da
layıksın. Umarım ki onun yerine geçersin de onun gibi bize sarab sunarsın."
9
Bu ask atesi bizi pisirir, her gece harabata dogru çeker götürür. Baskası bizi bilmesin,
görmesin, tanımasın diye, yalnız harabat erenleriyle bizi bir araya getirir, onlarla beraber oturtur.
10
Ey seher rüzgarı! Bize haber ver; sen geçtigin yolda, o alev alev yanan, o ates dolu, o sevda
dolu gönlü gördün mü? 0 gönül, yüzlerce yalçın kayaları,graniti atesiyle yaktı, eritti.
11
Efendim, sen bizi artık rüyada bile görmez oldun! Ta gelecek seneye kadar bir daha bizi
göremeyeceksin. Ey gece; her dem bize bakıp duruyorsun ama, sen seherin aydınlıgı olmadan bizi
göremezsin.
12
Ey sevgili, geceleri gökyüzünde dolasan ay senin çevreni bulamamıstır. Geceleri seni bulmak
için ugrasana, dönüp dolasana senin ayından armaganlar gelir. Her ne kadar safagın çevresi, al
yanaklı ise de, bu onun tabîi renginden degil, senin sapsarı yüzünün güzelliginden mahcup
olusundan, utanısındandır.
13
Bir ömürdür ki, senin gül bahçeni görmedik. 0 mahmur, o insanın aklını basından alan nergis
gözlerini seyretmedik... Vefa gibi halktan gizlenmissin, nice zamandır ki biz senin güzel yanaklarını
görmedik.
14
Ey dost! Dostlukta sana çok yakınız. 0 kadar ki nereye ayagını bassan, sevine sevine o yerin
topragı oluruz. Sevgilim, asıklık mezhebinde reva mıdır ki, alemi seninle görelim de seni
görmeyelim?
15
Ben bir müddet taklit ile kendimi bildim, kendimi begendim. Ben o vakitler kendimde idim ama,
asıl kendi varlıgımı sezememis, anlayamamıstım. Çünkü, o zaman ben kendimi görememis,
kendimi tanıyamamıstım. Sadece adımı isitmistim. Fakat ne zaman ki, kendimden çıktım, benligimi
terkettim;iste asıl o zaman kendimi gördüm, kendimi buldum.
16
Ben kendime bazen; "Emîr´im, bey´im" derim. Bazen de tutar; "Ben bir esirim" diye haykırırım.
0 haller geldi, geçti. Bundan sonra ben artık kendime gelemem. Zaten kendime gelmemeyi,
kendimde olmamayı huy edindim.
17
Gönlümü, belanın geçtigi yola koydum. Yalnız senin arkandan kossun diye, gönlün ayak bagını
çözdüm... Bugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi, ben de tesekkür için ona gönlümü
verdim.
18
Benim zatım, bahr-ı küll, bütünlük aleminin denizi haline gelince, zerre-lerin güzelligi, Hakk´ın
yarattıgı bütün varlıkların hoslugu, nizamı, bana aydınlanıp görünür. Ben ilahî tecellilerin
heyecanına kapılırım da bütün vakitlerimin bir vakit olması için, ask yolunda gece.gündüz mum
olup yanmak isterim.
19
Beni önce binlerce lüfuf ile oksadı. Sonra tuttu binlerce kahır ile, binlerce dertle beni eritti...
Benimle, sevgisinin zarı gibi oynuyordu. Ben, benligimden geçip o olunca, ben onda yok olunca,
beni bırakıp gitti.
20
Benim asktan baska bir arkadasım yoktu ve olmadı. Ne dünyaya gelme-den önce, ne de daha
sonra asksız yasadım. Canım içimden bana söyle sesleniyor: Ey ask yolunun olgun yolcusu, bana
kapıyı aç!
21
Ben zerreyim, sen benim günesimsin; ben gam hastasıyım, sen tam benim ilacımsın! Kolsuz,
kanatsız arkanda uçar dururum, sanki ben bir saman çöpü olmusum, sen de benim kehribarımsın.
22
Ey durmadan akıp giden gözyası; gönlümüzdeki sevdayı artıran güzelimize, o bagımız, o
baharımız, o hos seyran yerimize de ki: "Birlikte geçirdigimiz gecelerimizden bir geceyi anınca,
edepten dısarı çıktıgımızı düsünerek tasalanmasın, bizi mazür görsün"
23
Sevgilim, senin gönlün, inci ve mercan denizidir. Sen. incileri, mercanları dagıtmaya, saçmaya
bak! Az harcayan nekeslere hak yolu kapalıdır. Ten, sedef gibi agzını açmıs da ah ederek diyor ki:
"Canın yol bulamadıgı bir yere ben nasıl sıgarım?.."
24
Senin canında bir can vardır. Sen o canı ara! Senin teninin dagında çok kıymetli bir inci
bulunmaktadır. Sen o incinin madenini ara! Ey hak yolunda yürüyüp giden süfî! Eger
arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, kendinden dısarda arama!
25
Dünyaya ait duygular, üzüntüler senin gözlerini karartmıs da; bahtsız insanların acılarını,
günleri kararıp giden kisilerin kederli hallerini, gözyaslarını göremiyorsun. Cehennemde yananlann
feryadları, uzaktan duyulmaz... Gönle huzür veren, cana can katan güzelleri sevdigini ne diye iddia
ediyorsun? Ask kendini alçaltanların kandır, iyi nam sahiplerinin ask ile ne isi var?
26
0 meftunun, o tutkun asıkın gözlerini, sevgilisinin gözünde gör, seyret! 0 kudretine son
olmayan, o yaratma gücüne akıl ermeyen, nasıl yarattıgı anlasılamayan Allah´ın halk ettigi
güzelliklerde, gösterdigi nükteyi, manayı, inceligi iyice duy, anla sonra da, o nergis gözlerin içtigi
hepsinin de benim gözlerimden aktıgını seyret, gör!
27
Güzel huylu, sevgilimi denedim, o büyük bir ırmak gibidir, bulanık sel suları, onu asla
bulandıramaz. Ben bir gün bile onun kaslarını çatık görmedim. Onu, tıpkı ölümsüz (fanî olmayan)
hayata benzetirim.
28
Zaman halktaki bu birbirine hiddetle söz söylemeyi, kırıp geçirmeyi, su gürültüyü patırtıyı kısa
keser. Ölüm kurdu, bu sürüyü birbirine katar, parçalar gider. Herkesin basında bir gurur, bir ululuk
vardır. Fakat ecelin sillesi, günü gelince her kafaya iner.
29
Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgarı sana degmesin. Ey cihanın gözbebegi, kem göz
senden uzak olsun. Sen göklerin de canısın, yerin de!.. Canına, rahmetten, rahattan baska bir sey
dokunmasın!
30
Ey gönül; gönlümüzün dumanı sevdamızı belirtir, sevdamızdan haber venr: Ey gönül gönülden
tüten dumanın, askla yanan, yakılan gönlün dumanı oldugu apaçık görünür. Ey gönül; bir gönlün
kandan dalgalanması, o gönlün gönül degil, belki bir ask deryası oldugunu gösterir.
31
Dostun hayali bizimle oldukça bütün ömrümüz seyirle, seyranla geçer, mutlu bir hayat yasarız.
Ey gönül; gönül nerede muradına ererse, sevdigine kavusursa, oradaki bir diken, binlerce
hurmadan daha iyidir, daha hostur.
32
Atımız, ask yükleriyle, yokluk diyanndan yola çıktı. Gece idi, fakat gecemiz karanlık degildi,
vuslat sarabiyle hep aydınlanıyordu, mezhebimizde ha-ram olmayan ask sarabından,
dudaklarımızı, yokluk sabahına kadar asla kuru bulmayacaksın.
33
Mademki Cenab-ı Hakk tezce ayrılmamızı yazmıstı. Bizim o kavgamız, o tiksinmemiz ne içindi?
Kötü idiysem zahmetten, sıkıntıdan kurtuldum; iyi idiysem, seninle birlikte yaptıgımız konusmaları,
tatlı sohbetlerimizi yad et, an!
34
Peygamberimizin yolu, izi asktır. Biz, ask ogullarıyız. Ask, bizim anamızdır. Ey ten çadırında
gizlenen anamız, sen bizim hakikatı örten, gerçegi göremeyen tabiatımızdan, nefsimizden
35
Gevherimiz, mayamız, la´l renkli saraplarla yogruldu. Kadehimiz, çok sarap içtigimizden ötürü
elimizden sikayete, feryada geldi. 0 kadar çok mey üstüne mey içiyoruz ki, ne biz sarabın basından
ayrılıyoruz, ne de sarap bizim basımızdan ayrılıyor.
36
Eger ben ölürsem, beni ölü olarak alın, götürün, sevgilime teslim edin. Sevgilim, eger benim
pörsümüs, çürümüs dudagımı öper de, ben o anda dirilirsem sakın sasmayın.
37
Sevgilim! Ne vakte kadar bize, uzaktan seyirci olacaksın? Biz, çare bulucuyuz. Ask bizim çaresiz
bir zavallımızdır... Can kimdir? Besikte yatan aciz bir çocugumuz. Gönül kimdir? Bir garip, avare
konugumuz.
38
Bazen temizligimizi melekler kıskanırlar, bazen korkusuzlugumuzu, yap-tıgımız kötü isleri
görür de, Seytan bile bizden kaçar. Su topraktan olan tenimiz, Hakk´ın bize lutfettigi emaneti
tasımaktadır, çevikligimize, gücümüze, kuvvetimize ask olsun.
39
Bizim topraktan yaratılmıs olan tenimiz, göklerin nürudur. Bizim hak yolundaki çevikligimizi
melekler kıskanırlar. Bazen bizdeki temizlige melekler imrenirler, haset ederler. Bazen de,
hayasızlıgımızdan, kötülügümüzden seytanlar kaçar.
40
Sevgilim, incir satan bir kisiye, hangi is daha iyidir? Ey can kardesim, elbette, incir satmak daha
iyidir. îste bize de yarasan, iyi gelen sey, sermest yasamak, mest ölmektir. Sevgilim, mahsere de
kosa kosa mest olarak varmaktır.
41
Tanbur; "Tentenen" diye inlemeye baslayınca ten zindanında mahpus olan gönül, elsiz ve
ayaksız zincirini koparmaya koyulur... Çünkü tanburun nagmelerinin mehtabında, gizlenmis birinin
sesi, ona; "Ey yolunu sasırmıs, ayrılık hastalıgına tutulmus gönül, gel!" diye seslenir.
42
Seni, kimseye muhtaç olmadan tek basına yaratan o essiz varlık, seni sevda içinde tek basına
bırakmaz.. Kendi içine kapanıp hayaller, düsünceler meydana getirdigin evde, yani senin gönül
evinde, seni yalnız bırakmamak için, sana yüzlerce güzel yüzlü es, dost belirtir.
43
Seninle birlikte oldugum zaman, sevgiden, dostluklar yüzünden uyuyamam. Sensiz oldugum
vakit de, inler dururum, üzüntüden gözümü kapaya-mam. Sasılacak sey.. Her iki gece de uyanıgım,
fakat bu iki uyanıklıgın arasındaki farkı sen gör!
44
Ey dönek huylu felek, türlü kötülüklerle, hile ile gönlümün rahatını kaçırdın, bana ne oyunlar
ettin! Ama bir gün beni senin sofrana oturmus, ay gibi nürdan kaseler yaparken görürsün.
45
Ask atesinden dünyada sıcaklıklar vardır. Askın vefa sütünden cefa bile yumusar. Günesin bile
utandıgı bir ay´dan utanmayan kisi, ne utanmazdır, hem ne utanmaz!
46
Ey günes gibi essiz olan sevgili, gel! Senin güzel yüzün olmadıkça, bag da, yapraklar da sarı
sarıdır. Gel, sevgilim gel! Dünya sensiz, tozdur, topraktır. Su meclis. su nese, su zevk alemi, sensiz
tatsızdır, soguktur.
47
Gel sevgilim, senin güzel yüzünün nüm ısıgı örtülecek, gizlenecek bir nür degildir. Senin
güzelligin, erlik suyunda meydana gelmis bir güzellik degildir... Gel, sevgilim; kendini öfke perdesi
içinde gizleme!.. Gel; gel ki senin güzelligin gizlenecek güzellik degildir!
48
Ey her agacın, her bagın, her otun yesilligi, tazelik ve baharı! Ey benim devletim, bahtım,
yüceligim!.. Ey yalnızlıgım, ey sema´ım, ey ihlasım ve riyam!.. Gel; gel ki sensiz, sen olmadıkça
bütün bunların hepsi sevdadan ibarettir!
49
Efendim, mevlam! Ben eskiden islenmis günahlara, geçmiste yaptıklarıma tövbe ederim. Telef
olmus, yok olup gitmis bir asıkın özrünü kabul etmez misin? Benim pismanlıgım, her ne kadar
senin bol kereminden, merhametinden kendi varlıgıma yönelmek ve cömertligini incitmekse de,
efendim, Allah´ım beni affet, beni affet, beni affet!
50
Bizi dirilten o dost, ne kadar temiz, ne kadar tatlıdır, ne kadar hostur, güzeldir... Biz insanlar,
ruhlardan, gönüllerden ibaret idik, bedenlerimiz yoktu. 0 aziz dost, bedenlerimizi, ruhlanmıza
konuk evi olarak yarattı. 0 dostumuz, o efendimiz, lutfeder, kerem buyurursa bizi affeder, nasıl
önceden yarattıysa, gene yaratır, bizi tekrar diriltir.
51
Ask geldi, beni her seyden, herkesten ayırdı, beni maddî isteklerden alıkoydu, üzdü, perisan
etti. Sonra bana acıdı, lütfetti ihsanlarda bulundu, beni oksadı. Allah´a sükürler olsun ki, seker gibi
vuslat suyunda eritti, beni kendine kattı.
52
0 dost, beni sevgi ile, nazla, çesit çesit nimetlerle besledi. Etten, deri ve damarlardan
dokunmus çok degerli bir kumastan arkama usta bir terzinin diktigi süslü püslü bir elbise giydirdi.
Aslında, tenimiz bir hırkadır. Onun içinde bulunan gönül, süfî bir dervistir. Su gökkubbesinin
içindeki bütün alem, bir ibadet yeridir. Seyhimiz de O´dur.
53
Seni kucaklayamadıgımdan beri aglıyorum. Aglamadan kaldıgımı gören yok! Sen canımda,
gönlümde ve gözümdesin, bu sebeple unutulmamaktasın. Allah için sen de beni unutma!
54
Bu sendeki gurur ne kadar artacak? Çesit çesit görünüsünün hayali, sende daha ne kadar
sürecek?.. Sübhanallah, sende sasılacak bir tavır, anlatılamayacak bir is, bir hal var. Ben sana "hiç"
diyecegim ama, sen "hiç" de degılsin. Bu kendini bir sey görmen, hep senin zannın, vehmindir.
55
Hakk´ın nüriyle nürlanma kabiliyeti olan gönül sahibinin canı, Hakk´ın sırlarıyla dolar. Sakın
benim etten, kemikten, deriden ibaret olan tenimi, o sırlardan habersiz tenler arasında sayma!
Çünkü bu ten, Hakk´ın ihsan ve lütuf denizine girdi, bastan basa lütuf ve ihsan kesildi.
56
Allah´ı zikretmekle, degerli bir insanın degeri artar, nürlanır. Yolunu kaybetmis kisiyi zikir,
hakîkat yoluna getirir. Her sabah, her aksam, her namazda, bu "La ilahe illallah" (=Allah´tan baska
mabud yoktur) sözünü kendine vird edin.
57
Eger yasıyorsan, canın varsa, gel, orada can feda et! Oradaki sen, buraya gelmeden önce orada
idin. Orası senin asıl vatanındı. Can bir nükte duydu, bir buyrukla o yerden ayrıldı, buraya geldi.
Burada yüzlerce nükte duydugu, yüzlerce isaret aldıgı halde nasıl oldu da o yere dönmedi?
58
Eger kendini, gerçek varlıgını bulmak istiyorsan, kötü huylarından, nefsanî arzularından kurtul!
Kendi maddî varlıgından dısarı çık! Dereyi bırak, Ceyhun dogru gel! Felegin yükünü öküz gibi ne
diye çekip duruyorsun? Bir takla at, sıçra felegin üstüne çık!
59
Hakk yolunda ten pamugundan can esvabını ayıran o efendi Mansur idi. Aslında Mansur; "Ben
Hakk´ım!" demedi, bu sözü Hakk dedi. Mansur nerede;bu söz nerede? Bu sözü söyleyen Hakk idi,
Hakk idi.
60
Gene gel! Gene gel! Her ne isen oldugun gibi gene gel! Hakk´ı tanımıyorsan, atese tapıyorsan
puta tapıyorsan gene gel... Bu bizim dergahımız, evimiz umutsuzluk evi degildir. Yüz kere tövbeni
bozmussan gene gel!.
Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhümun Semsî 1342 (1963) senesinde
Tahran´da bastırdıgı ve benim tercümeme esas teskil eden Ruba ´î Dtvanı´nda ve bendenizde
bulunan baska yazma ruba´îler arasında bulamadıgım bu ruba´înin Hz. Mevlana´ya ait olmadıgını
soyleyenler varsa da, Mevlana´dan bahsedilen her yerde, her toplantıda sanki bu büyük velînin
baska güzel siirleri yokmus gibi hep bu ruba´i tekrar edilip durulur. Kimin olursa olsun, bu ruba´î:
"Allah´ın rahmetinden ümit kesilmez. Allah bütün günahları bagıslar. Çünkü o çok bagıslayan,
çok esirgeyendir." (39/53) Ayet-i kerîmenin izahından ibarettir.
Hosumuza giden "Yüz kere tövbeni bozmussan yine gel!" sözü, "Ümitsizlige kapılma! Allah´ın
rahmetinden ümit kesme!" manasına gelmektedir.
Yoksa Hz. Muhammed(s.a.v.)´in yolundan kıl kadar ayrılmayan Hz. Mevlana, tövbeyi sık sık
bozmanın Hakk´a karsı küstahlık oldugunu elbette bilmektedir.
Çünkü bir hadîslerinde alemlere rahmet olan büyük ve essiz Peygamberimiz söyle
buyurmuslardır: "Günah islemekte ısrar ettigi halde günahlardan tövbe eden kisi, adeta Allah ile
alay etmis olur."
Yahya b. Muaz hazretleri de; "Ben tövbeden sonra islenen bir günahı, tövbeden evvel islenmis
yetmis günahtan daha çirkin görürüm." diye buyurmuslardır.
_ran´ın yetisirdigi en büyük sairlerden Sîrazlı Hafız merhum da gönül kırmanın büyük bir günah
oldugunu anlatmak için miibalagalı bir ifade ile:
"Kimsenin kalbini kırma da, ne yaparsan yap! Bizim serîatimizde bundan baska bir günah
yoktur." derken; "Gönül kırma da, her türlü kötülügü yap!" mı demek istemistir? Yukarıdaki
ruba´îyi okurken bu husüsu da düsünmek gerekir.
61
Rebab, îsrafîl´in nefesiyle seslenmede, feryad etmededir. Bu sebepledir ki, rebabın sesi, ask
atesi ile kavrulan gönülleri diriltir. Onlara yeniden can verir, onları gençlestirir. Zamanın iyi ettigi
sevgi yaralan kanamaya baslar, batıp yok olan sevdalar küçük balıklar gibi bir bir suyun dibinden
yukarıya çıkarlar.
62
Ya Rabbî! Ya Rabbî; rebabın tesbihi hakkı için! Çünkü rebabın tesbihinde yüzlerce soru,
yüzlerce cevap vardır... Ya Rabbi; yanmıs, kavrulmus gönül, yaslarla dolu göz hakkıyçün
söylüyorum, biz, küpteki saraptan daha çoskunuz.
63
Biliyor musun, su rebabın sesi ne diyor? Diyor ki: "Benim arkamdan gel;beni takip et de yolu
bul! Çünkü dogruya varmak için yola çıkmıssın ama, egri bir yol tutmussun... Çünkü sormakla
cevaba yol bulunur."
64
Bugün de her gün gibi yine harabız. Yine harab olmusuz. Endise kapısını açma! îçli feryadları
ile, yanık sesiyle bize her seyi unutturan rebabı eline al, çalmaya basla! Her zerrede, her seyde
kainatı yaratanın kudretini görenler ve onun ilahî güzelligini kendilerine mihrap edinenler için, yüz
çesit namaz, yüz çesit rükü, yüz çesit secde vardır.
65
Bizim sarhos olmamız için, saraba ihtiyacımız yoktur. Meclisimizin neselenmesi için çeng ve
rebab da istemeyiz! Biz gönül alıcı bir güzelin yüzünü görmeden, hos sesli çalgıcıyı dinlemeden
mest olmusuz, kendimizden geçmisiz.
66
Bizim sarabımız, kadehsiz olarak sunulmaktadır. îçimize bir ates düsmüstür, yüregimiz yanıp
tutusmaktadır. Fakat, bu gönül yangınının dumanı görülmemektedir. Ask rebabının feryadı,
inlemesi gerçek sevgilimizin, gönül sultanımızın yayından, O´nun mızrabındandır. Sakın; "Bu
rebabdır, bu sesi rebab çıkanyor." deme!
67
0 essiz, parlak incinin hayali gözümün önüne geldi. 0 anda kendimi tutamadım, aglamaya
basladım. Gözyaslarım akarken içim yanıyordu. Heyecandan sasırmıstım. Gizlice gözümün kulagına
dedim ki; "Biliyor musun? Gelen konuk çok kıymetlidir, çok azizdir. Ona bol bol ask sarabı sun!"
68
Sübhanallah! Ey parlak, ey essiz inci! Seninle ben, her hususta birbirimize aykırı düsüyoruz.
Ben, senin bahtınım, beni hiç uyku tutmuyor, geceleri uyuyamıyorum. Sen ise, benim bahtımsın,
uykudan kendini alamıyorsun, hiç uyanmıyorsun.
69
Düsünme! Bos yere kafanı yorma! Kendini uykuya ver, uyu! Çünkü düsünce, gönlün ay yüzüne
perde olur. Gönül ay gibidir. Düsünce bulut olur, onu örter, nürunu gizler. Bu sebeple gönülde
düsünceye yer verme, düsünüp tasınmayı suya at!
70
Uyku geldi, göze girmek istedi fakat gözde yer bulamadı. Çünkü, göz senin sevdan yüzünden
atesler içinde kalmıs, yaslarla dolmustu. Göze giremeyen uyku, bu defa gönle dogru gitti. Civa gibi
yerinde duramayan kararsız bir gönül buldu, sonra o, tene dogru yol aldı, oraya yerlesmek istedi,
orayı da harap, hem de çok harap gördü.
71
Ey uyku! Sen tadı hos, içilmesi hafif bir ab-ı hayat bile olsan, bu gece bizim yanımızda ise
yaramazsın, senin bizimle isin yok. Ey uyku, basındaki saç sayısınca basın olsa, bu gece bir bas
kadar ise yaramaz, kendi basını bile kasıyamazsın.
72
Sakî! Cananın güzel yüzü askı için, sevabına bana o toprak ve su görme-yen ask sarabından
sun! Ben beden hastası degilim, hastasıyım. Ben, serbeti ne yapayım? Sen bana sarap sun, sarap!
73
Gece geldi. Su gönüldeki yanısın acaba sebebi nedir? Ben sanıyorum ki, tanyeri agardı, acaba
gündüz mü oldu? Sasılacak sey! Askın gözüne ne gece sıgar, ne de gündüz... Su askın gözü acaba,
gözleri mi baglıyor... însanı görmez hale sokuyor.
74
Sen öyle güzel, öyle essiz bir varlıksın ki, gökler bile seninle neselenir, seninle güler. Hal böyle
iken, eger bir insan tutar da sana asık olursa, buna sasılır mı? Bu sebeple sen beni istesen de,
istemesen de, ben yasadıgım müddetçe sana, kul köle olacagım.
75
Sen bu gece birdenbire perdeleri kaldır! Korku ve endiseyi üstünden at! îki dünyadan da
tamamiyle vazgeç, onlarla zerre kadar ilgilenme! Dün sen candan ve gönülden bahsetmis, onlardan
sikayette bulunmustun. Bu gece ben onları yakaladım. Canı öldürülmüs, kesilmis bir halde, gönlü
de aglar ve inler bir durumda önüne bırakıyorum.
76
Sırlara dalanlar, sırlar içinde varlıktan kurtulanlar, bu gece, kendilerinden geçmisler, sevgili ile
perde arkasında, halvette oturmuslardır. Ey yabancı varlık! Ask yolundan çekil, bu gece
yabancıların aramızda bulunması bizi üzer, bize zahmet verir.
77
Dostların hatırı için bu gece uyuma! Gecenin kulagını tut, bük, uyuma! "Fitnenin uyuması daha
iyidir." derler. Sen de bir fitnesin. Fakat senin gibi güzel bir fitnenin uyanıklıgı daha iyidir. Bu
sebeple acele etme, uyuma!
78
Ey talihimi, bahtımı uyandıran sevgili uyuma! Ey ilkbaharın, ey giil bahçesinin rengi, parlaklıgı
uyuma! Ey kanlar içen nergis göz! Bu gece zevk gecesidir, nese gecesidir, sakın uyuma!
79
Ey ay yüzlü, böyle bir gecede ay gibi sen de uyuma! Su dönüp duran gökkubbe gibi dönmeye
basla, uyuma! Bizim uyanıklıgımız, alemi aydınlatan ısık olur, çerag olur. Sen de bir gece ısıgı
bekle, onu koru, gözet uyuma!
80
Ey yar, senin gibi bir sevgili yoktur! Senin benzerin bulunmaz. Her is seninle yola girer, senden
düzenlenir. Sen uyuma! Bu gece senin güzel nürlu yüzünden yüzlerce ısık parlayacak, etrafı
aydınlatacaktır. Zaten sen bizim içimizdesin, sakın,uyuma!
81
Ey sevgili, yine bize yakınlık göster, dostluk et, bize yar ol! Bizi sensiz bırakma, uyuma! Ey
sarhos bülbül, gül bahçesinde uyuma, garip olan, kimsesiz bulunan dostalan düsün, onları gözet,
koru, uyuma! Bu gece, lutuf gecesi, bagıs gecesi, ihsan gecesidir, sakın uyuma!
82
Eger sonsuz bir hayat ve mutluluk istiyorsan, uyuma, dostun ask atesiyle yan, yakıl, uyuma!
Yüzlerce gece uyudun, ondan ne elde ettigini, ne kazandıgını gördün. Allah için olsun bu gece
sabaha kadar uyuma!
83
Agza sıgmayan lokmayı iste! Rüh gıdası gönül lokması ara! Kitaplarda yazılı olmayan ledün
ilmini ehlinden ögrenmeye çalıs! Cenab-ı Hakk ile kamil insanların, ermislerin gönülleri arasında
öyle bir sır vardır ki, Cibril bile oraya girip o sırrı ögrenemez. îste sen o sırra asina olmaya gayret
sarfet!
84
Dînî vazifelerini yapmadan, iyj, yararlı bir insan olmadan Cenneti isteme! Hakk´a layık bir kul
olmadan, onun lütfuna, ihsanına nail olmadan Süleyman mülkünü taleb etrne. Mademki, isin
sonunda ecel vardır, ölüm bir gün gelip yakana yapısacaktır, hiç bir müslümanın hatta hiç bir
insanın kalbinin incinmesini arzu etme!
85
Müskülünü çözen, seni hakikata ulastıran bilgiyi, ölüm gelip çatmadan önce iste, ögrenmeye
çalıs. Aklını basına al da, su dünyayı, yani var gibi görünen yogu bırak, yok gibi sandıgın varı iste!
86
Bu gece, dosta kavustugum için sevinç içindeyim, pek mutluyum. Bu gece ayrılık kaygısından
kurtuldum. Dostla kucaklastık, sarmas dolas olduk. Bu ugurlu, bu mes´ud anlarda gönlüme
sesleniyor, diyorum ki; "Allah bana acısa da, bu gecenin anahtarı kaybolsa; ne olur; sabahın kapısı
açılmasa.
87
Bu seher vakti esen rüzgar, Hakk asıklarının gönüllerindeki sırlara asinadır. Bu ugurlu zamanda
sen de uyuma. Bu zaman yalvarma, yakarma zamanıdır, uyuma zamanı degildir! îki cihanın halkına,
ilahî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan dilek kapısı, seher vaktinde açıktır. Fırsatı
kaçırma, yatıp uyuma!
88
Ansızın bir seker kamısı bitti, filizlendi, birdenbire böyle bir ab-ı hayat kaynayarak costu.
Ansızın padisahlar padisahından lütuflar, ihsanlar, sadakalar gelmeye basladı... Hz. Mustafa´nın
aziz ve mukaddes ruhunun sad olması için
89
Biz askın asıkıyız. Çünkü ask kurtulustur. Can Hızır gibidir. Ask ise ab-ı hayata benzer. Ask
padisahından beratı olmayana yazıklar olsun! Hayvanın, askı besleyen, ruha gıda olan manevî
tatlılıklardan, can sekerinden ne haberi olacak?..
90
Sıfatların sekline, rengine baglanmıs olan o ruh, Hz. Mustafa´nın nüruyla zat-ı ilahîye yükseldi...
0 rüh Hakk´ın zatına dogru yükselirken, sevincinden, Hz. Mustafa´nın rühunun sad olması için
salavat getirmeye basladı.
91
Her iki gözüm, o mahmur gözlerinden mest olmustur. Sunu anla ki, senin askından, senin
elinden ben elden çıktım. Bari bana uy da sen de basını salla, peki de! Basında ask havası esiyorsa,
bu haller sende de vardır.
92
Yarla hos geçinen kimse yarsız kalmaz. Müsterisi ile uzlasan tacir, müflis olmaz. Ay geceden
ürkmedigi, karanlıgından kaçmadıgı içindir ki nürlandı.gül , o güzel kokuyu dikenle hos geçinmekle
kazandı.
93
0 padisah, kötü huylu kullarından yüz çevirmez. Senin gibi yüzlerce kulunun suçuna,
edepsizligine bakmaz. Bu sözü sen söyleme, bunu onun deniz gibi sonsuz olan lütfu söylesin. 0 öyle
merhamet sahibidir ki, bizim kötülügümüzden kara seytan kaçar da, o kaçmaz!
94
Gönlüm beni kavgaya düsürdü, kendisi kaçtı gitti. Beni yalnız bıraktı. Can halime acıdı geldi.
Fakat sevdamı görünce, o da dayanamadı, kaçtı. Bu defa ürküp Zühre yıldızı, benim feryadımı
duydu, gökten yere indi, yanıma geldi. Beni atesler içinde bulunca, korktu, acele ile sazını yere
bırakarak o da, kaçtı gitti.
95
Rüzgar geldi, bahçede içki içenlerin baslarına güller saçtı. Yar geldi, dostların kadehlerine mey
doldurdu. 0 taze sünbül gibi kokan saçlar, güzel kokular satanların karına engel oldu. 0 mest nergis
gözler, aklı basında olanların kanlarını döktü.
96
Yagmur, askla gönlü yanan, birisinin basına yagıp durmadaydı. 0 kadar çok yagdı ki, asık
hemen eve kaçtı. Bu hali gören hos bir kaz, kanadını çırparak dedi ki: "Yagmuru benim üstüme
yagdır, çünkü Allah benim canımı sudan yarattı, benim su ile ülfetim vardır
97
Sevgilim! Gönül seni anınca senlendi, neselendi. Allah´a yemin ederim ki, o neseyi, zevki
saraptan almayı düsünmedi de elindeki kadehi içmeden yere döktü. Gönül sensiz kendini cansız ölü
bir kalıp gibi gördü. Zaten candan kaçanın layıkı da iste budur.
98
Rüzgar, sevgilinin dagınık saçlarını oksayınca, ay, o güzellige hayran olur da, ona candan dua
eder: "Ömrün uzun olsun!" der. Ey bana ögüt veren kisi, asktan, gönlümün aldıgı manevî zevki, sen
de tatsaydın, beni bırakır, kendine ögüt verirdin!
99
Güzelim! Senin zaten bahanen azmıs gibi, simdi de "uykum geldi" bahanesiyle bizden kaçarsın
degil mi? Hosça yat, uyu! Ben seher vaktine kadar, gözümü kapamadan, senin uykuya bulanmıs
nergis gözlerinden feryad edip durayım.
100
Senin içinde bulunan, o çok yakın dostun, sana hayat veriyor, seni yasatıyor, sana konusma,
hissetme, düsünme gücü lutfediyor. Hatta, hareme, o güzel, o rühanî yerlere ulasmak ümidini de
veriyor, sen son nefesine kadar onun sundugu meyi iç, çünkü o isveden degil, kereminden bunu
sunmaktadır
101
0 nedir ki, sürete, sekle lezzet ondan gelir? 0 ne seydir ki, onsuz sekil de kederlidir, bulanıktır,
süret de? 0 sey, bir an olur ki süretten gizlenir. Bir an olur ki mekansızlık aleminden sürete
akseder, sekilde parlar, görünür.
102
Ey cahil nefsinin havasına uyan kisi! Ey baskalarının halinden ibret almayan! Senin bütün
hayrın, su içilecek yere bir tas koymaktan ibaret. Sen istiyorsun ki, bu tastan bütün sehir halkı
senin hayrına su içsinler, kansınlar degil mi?
103
Ay yüzlü sevgilim, bugün ellerini çırpa çırpa gelmis, can gibi gelmis; can, nasıl hem apaçık
meydanda, hem de gizli, görünmez ise, o da öyle gelmis. Sevgilim, kendinden geçmis, hos neseli ve
aman bilmez bir halde gelmis. 0 öyle geldigi için ya, ben de bu haldeyim.
104
Bugün nasıl bir gündür ki, günes, hergünkü gibi parlamıyor? îki misli kuvvetli parlıyor. Bugün
ayrı bir gün, günlerden hiç birine benzemiyor. Bugünkü günde baska bir tecellî nüru görünüyor. "Ey
asıklar, ey gönüllerini yitirmis kisiler! Size müjdeler olsun, bugün sizin gününüz diye gökten
yeryüzündekilere sesler gelmede, saçılar saçılmada.
105
"Hayatta oldugum müddetçe, egri gitmeyeyim, dogruluktan ayrılmayayım." diye tevbe ettim.
Fakat egriye, dogruya bakıyorum ve her baktıkça görüyorum ki; bütün egri de dogru da,
sevgilimizin dogru ve egrisidir.
106
Bu evde bir ısık vardı, ne oldu? Simdi nerededir? 0 ısık gözde idi. Simdi gönüllerdedir. Hos bir
hayal gibi geldi, gönülde oturdu, kalktı. Hayır, hayır gönülden gitmedi, hala da bizim gönlümüzün
içindedir.
107
Ne asagıda, ne yukarıda olmayan ay, acaba nerededir? Ne bizsiz, ne de bizimle olan degerli
nesne, nerededir? Sakın, orada, burada deme! Bütün alem onun kudretiyle, sanatıyla doludur. Ama
gören nerede?
108
Dünyada sabırsız, asıktan daha bîçare, daha zavallı kim vardır? Çünkü bu ask, devasız bir
derttir. Ask gamının dermanı, ne cimriliktir, ne de riyadır. Gerçek askta, ne vefa vardır, ne de cefa...
109
Bazı insanlar vardır ki, gamlıdırlar, bu gamın nereden geldigini bilmezler. Bazı insanlar da
vardır ki, neselidirler, onlar da bu nesenin Hakk´tan geldigini bilmezler... Ne kadar solda, sagda
bulunanlar, egri, dogru yolda yürüyenler vardır ki, soldan, sagdan, egriden, dogrudan haberleri bile
yoktur. Ne kadar;"ben ve biz" diyenler vardır ki, onların da "ben ve biz"den haberleri yoktur.
110
Gayb aleminin atlısı geçti, gitti. Onun geçtigi yerden bir toz bulutu yükseldi. 0 atlı, yerinden
gitti, fakat kopardıgı toz hala orada yerli yerinde duru-yor. Ey Hakk´ı ve hakikati arayan kisi, sen
saga, sola bakma, dosdogru bak da gör ki o toz koparanın tozu burada, kendisi ise ölümsüzlük,
sonsuzluk alemindedir.
111
Dediler ki: "Her tarafta, altı yönde de hep Hakk´ın nüru parlamaktadır." Halk; "Hani o nür
nerede?" diye feryada basladı. Gerçegi göremeyen kisi, saga, sola her yöne baktı, bir nür göremedi.
Bunun üzerine, ona, dediler ki;"Bir an için olsun sagsız, solsuz olarak bak! 0 vakit, o nüru
görürsün."
Her zerre, aç bir insan gibi Hakk´ın sofrasına oturmus, yiyip içmededir. Bütün varlıklar, hiç
durmadan, o sofrada yeseler, içseler yine de yiyecekler eksilmez. 0 sofra ebedî olarak açıktır,
kaldırılmaz, oldugu gibi yerinde durur. Hal böyle iken, bu ezel sofrası basında, halk her ne kadar aç
gözlülüklerinden bırbırleri ile çekisirler, kavga ederlerse de, yaratıldıkları günden bugüne kadar
yedıkleri gibi, hala da yemektedirler, yine de yiyeceklerdir. Sofra kaldırılmamıstır. Oldugu gibi
durmaktadır.
113
Ey dost, böyle yapma, bugünlerin bir de yarını vardır. lyilik de, kötülük de gün gibi görünür,
meydana çıkar. Asıklık mezhebinde hainlik reva degildir. Ben dogru gideyim de sen egri gidesin, bu
dogru degildir.
114
Birisi diyordu ki: "Güzeller güzeli bir peri var, fakat ortada yok, görünmüyor, mekandan
münezzeh olan o mukaddes can acaba nerededir? Nerede bulunmaktadır?" Iki cihan da onun
nimetleriyle orucunu bozmadadır. Fakat, agızsız, damaksız oruç bozmak ancak ona mahsustur.
115
Seni rüyamda gördügüm o gece geçip de gündüz olunca, gönül gündüz gibi, kavga ve gürültü
ile dolar... Dün gece rüyasında Hindistan´ı görüp de ayagının bagını koparan fili tutmaya kimin
kuvveti, gücü yeter?
116
Ay yüzlü sevgilim, daima sag taraftan parlar, sag taraftan yüz gösterir, dogardı. Bir gün ona;
"Sola bakmak haramdır, hatadır." dedim. Bu defa o ay;yüzlüm, sol tarafını da süsleyince, sol
yönünü de nürlandırınca dedim ki; "Sol da, sag da, saglar da, sollar da hep sevgiden ibarettir. her
tarafta, her yerde Hakk tecellî etmektedir.
117
Senin askın neden böyle hikmet sahibi, pek bilgili ve hünerli? Sevgin ve sefkatin neden böyle
saglam ve sarsılmaz bir halde? Ask, eger hos ve güzel degilse neden onun üstüne böyle titriyorum;
onu çok seviyorum? Eger ask, hossa, güzelse bu feryadlar, bu sızlanmalar, bu sikayetler neden?
118
Bana dediler ki: "Sende olan bütün bu dertlerin bu acıların sebebi nedir? Bu feryadlarm, bu
yaygaraların, bu gürültülerin, bu solgun yanakların sebebi nedir?" Dedim ki: "Böyle söyleme,
bunda yanılıyorsun. Git de benim ay yüzlü sevgilimi gör, o zaman müskülün kalmaz. Bütün
bunların nedenini anlarsın."
119
Eger gönlün atesi yoksa, bu tüten duman nedir? Eger, öd agacı yanmıyorsa bu buram buram
tüten öd agacı kokusu nereden geliyor? Benim bu var olusum meydanda iken, asıkın yoklugu ne
demektir? Mumun yanmasından pervane neden hoslanıyor?
120
Deli oldum, divane oldum. Deli bir kisinin uyuması hatadır. Deli bir insan, uykunun yolu
nerededir bilmez ki, onu bulsun da uyusun! Allah uyumaz, o uykudan beridir, arınmıstır. Sen Allah´ı
o kadar düsün, o kadar sev ki Allah delisi ol; "Nerde olursan ol, ben seninle beraberim." sırrına er
de, Allah´la yat,kalk...
121
Senın bülundugun yerde hep gam vardır, savas vardır, cefa vardır, dert vardır, elem vardır.
Fakat sen kendinden geçer, Hakk´ta yok olursan, hep ´lütuf vardır, ihsan vardır, vefa vardır. Dogru
olursan, neyimiz varsa senin olur. Fakat sen dogru olmasan da, kötülük yollarında yürüsen, ben
senin kötülüklerini bile iyilik sayarım.
122
Sendeki varlıgı yiyip bitiren bu sade ates, yarının yüzlerce güzelinden, yüzlerce yakısıklı,
gösterisli dilberlerinden daha iyidir, görmüyor musun? 0 sehvet atesi de ne kadar safdır, ne kadar
sadedir ama, o sade olan atesten ne kadar yakısıklı güzeller meydana geldi, yaratıldı...
123
Kimde gönül varsa, o bizim dilberimizdir. 0 simsek nereden parlar, han-gi yönden çakarsa, o
bizim cevherimizdendir. Allah´ın; "Ben sizin Rabbiniz degil miyim?" sorgusuna karsı "Evet!" diyen,
her rühun sevgi ve heyecanını ta-sıyan mana altını, hangi madende olursa olsun, o bizim
altınıınızdandır.
" Bu ruba´îde A´raf Suresi 7/172-173. ayetlerine isaret vardır."
126
Felek, bizim kendi re´yini begenmis olan tabiatımızın kölesi degildir. Bu cebeple gönlümüzün
dilegini dinlememektedir. Su varlık alemine gelip, bize vokluk sermayesi olmustur. Onun sayesinde
yokluga ulasacagız. Perdelerin arkasında gizlenmis, bizi terbiye eden bir dadımız var. Aslında biz,
dünyaya gelmis degiliz. Bu dünyada yasar gibi görünen, dolasan, gezen bizim gölge-lerimizdir.
125
Senin elinin, gözünün, ayagının iki olması dogrudur. Fakat gönül ve sevgiliyi ayrı ayrı sanmak
hatadır. Bunları ayrı ayrı görmek yanlıstır. Sevgili dedigimiz varlık bir bahanedir. Aslında gerçek
sevgili Allah´tır. Kim bunları bir bilmez de iki zannederse ya yahüdîdir, yahut hıristiyan...
126
Bu gece, öyle bir gecedir ki, bütün gecelerin rühudur. Bu gece öyle bir gecedir ki, bütün dualar
kabul edilir. Bu gece, ihsan gecesidir. Bu gece bagıslarda bulunma, nimetlere erme gecesidir. Bu
gece, Hakk´ın sırlarına mahrem olanın gecesidir.
127
0 öyle bir güzeldir ki, yüzünün sevdasından arsa kadar velveleler yükseliyor. Gönülde paha
biçilmez güzelligi için, yanagının pazarından akseden güfültüler duyuluyor. Onun sarap testisinden
canın avucundaki kadehe sarap konurken hos seda çıkmaktadır. Gönlün boynunda onun
saçlarından örülmüs gibi baglar var.
128
Asıkların bu naraları zevk ve nese mumunun yüzündedir. Sasılacak sey su ki, mum geldi,
yanıyor, fakat pervaneden eser yok, görünmüyor. îste bu mum, öyle bir mumdur ki, gündüzden de,
geceden de üstündür. Ey can; kos, kos ki, gönül mumu can istiyor.
129
Ey gece! Sen nasıl bir gecesin ki gündüzler sana kul, köle kesilmistir? Sen bir denizsin, canın
canı ise, senin dalgalarının geceleyin gösterdigi bir alevindir, bir korundur. Senin basındaki o ask
atesi, o fitne, o afet, bu gece, alev alev yanmada ve ısıklar saçmadadır.
130
Zamanın devri gelip geçmesi; ve bu ab-ı hayat çesmesinin hasreti beni öldürdü sanma!.. însanı,
can düsmanının öldürmesine sasılmaz, benim asıl sasırıp kaldıgım sudur ki: Beni düsmanımın degil
de, canımın canının öldürmesidir.
131
Kanlı yaslarla dolan, gama es olan, arkadas olan bir gözden sen, uyku umma, onu uyur sanma!
Böyle bir göz nasıl uyuyabilir? Ondaki bu uykusuzluk halinin geçecegini sanarak, ona; "Uykusu
gelince uyur." diyen kisi! Sen asktan habersiz oldugun için böyle söylüyorsun.
132
Ben tövbeyi ne yapayım? Nasıl tövbe edeyim ki, benim tövbem senin sayendedir, senin
lütfunladır? Tövbenin bütün aslı, bütün hasılı senin sermayendir. Huzurunda tövbeden daha büyük
bir günah olamaz. Senin büyüklügüne layık tövbe nerede? Böyle tövbeyi kim yapabilir?
133
Ben seninim, benim isteklerimi yerine getirmen, her hususta beni memnun etmen gerek. Çiinkü
bu sehirde herkes senden ve benden bahsetmektedir. îster gönlünü katılastır, bana sert davran,
ister yumusak ol, beni oksa.. Ne olursan ol, ne sekilde hareket edersen et, ben senin o katı
gönlünden el çekmem, çünkü seni seviyorum.
134
îsteklerimi yerine getirmen, çaresiz gönlümü memnün etmen lazımdır. Çünkü bu sekilde,
herkes senden ve benden bahsetmektedir. îster gönlünü katılastır, bana sert davran, ister
yumusak ol, beni oksa... Sert bir kayanın içinden fıskırıp çıkan tatlı bir kaynak gibi akacak, bana
geleceksin.
135
Sevgilim! Senin askında bas vurdugum her hile hiçe gitti. Senin için bos yere kan agladım,
yandım, yakıldım, acılar çektim; çektiklerimden haberin bile olmadı, bütün bunlar sensiz, hiç olup
gitti. Bana verdigin ızdıraba, düsürdügün derde hiç bir yüzden, hiç bir kimsedenbulamadım.
Aslında, kim bana derman edebilir ki, benim çektigim derd de bir hiçten ibarettir.
136
Sana, gamına ortak bir yar oldugu ümidini verenin sözü yalandır. Sakın bu yalana kanma! 0,
seni kandırmak için dil dökmededir, sevinç gününde, iyilik ve varlıklı gününde bütün cihan senin
dostundur. Fakat, gam gecesinin dostu pek azdır.
137
0 kimseye ki, Allah senin gibi çok güzel bir sevgili lütfetti, ona kararsız, huzursuz bir gönül, bir
can verdi... Öyle bir kisiden sakın bir is bekleme, bir istekte bulunma. Çünkü, Cenab-ı Hakk, ona
bambaska, hiç bir ise benzemeyen, görülmemis bir is vermistir. Onu, askla vazifelendirmistir.
138
Mademki etrafımızda bulunan kisileri görmedeyiz, su halde biz yalnız degiliz, tek bir fert
degiliz. Biz bu gerçegi anlamıyor da, sayılara takılıp kalıyoruz. îyiden de, kötüden de haberimiz var,
onları da duyuyor, anlıyoruz. Aslında bu anlayıs, bu idrak bizim için kötü bir haldir. Bu duygular
yüzünden, benlikten kurtulamıyor, kendimizden geçemiyoruz. Kendinden geçmeyen gönül ayak
altındadır, iskencededir.
139
Bugün bir ben varım, bir de elimdeki sabah sarabının kadehi var... Düsüyorum, kalkıyorum,
sarhos sarhos dönüyorum. Servi boylu sevgilimle ben mestim, kendimden geçmisim, alçalmısım,
ondan baska bir var, bir varlık kalmasın diye, ben yok olmusum.
140
Bir can ki, ask-sarabını ötelerde, ezelde, rüh aleminde içmistir; o güzel yüzlünün hakikat
bagının üzümünden yapılmıs mana sarabını tatmak saadetine ermistir. 0 bag, o mutlu canın
bogazına sarılır da der ki: "Ben, onun kanını dökerim, çünkü, o bizim kanımızı içmistir."
141
Ey can sakisi, mutribimize ne oldu? Neden hos bir ahengle çalmıyor? Onun güzel nagmelerinin
yolunu kim kesmis? Mutrib bilir ki, askın iyisi de var, kötüsü de. Askın iyisine de, kötüsüne de
mutribin yardımı vardır.
142
Bize dost olan bir can vardı, o can bize yabancı oldu. Hekim olup hastalıkları iyi eden akıl da,
deli divane oldu. Padisahlar, bütün hazineleri yıkık yerlere, viranelere, gömerler. Bizim viranemizse
(yıkık gönlümüzse) dostun hazinesinden ötürü virane olmustur. Dostun ilahî emanetine
dayanamamıs,yıkılmıs, bu hale gelmistir.
143
Gece gözü görmeyen gam, niçin bana sarılmıs, yakamı bırakmıyor? Acaba, o kör müdür, yahut
beni mi kör sanıyor? Aslında ben gokteyım, su balçıktan yaratılmıs fanî cismim, benim aksimden,
gölgemden ibarettir. Suya akseden yıldızı, bir kimsenin sudan çaldıgı müdür?
144
Seni zahir gözü ile, bas gözüyle gören, mananı görmeyen, gülünç olmustur. Seni kendisiyle
kıyaslayan yoksulun gözlerinde ne dikenler vardır, ne dikenler...
145
Günesle ısınan, atesler yagdıran toprak, yemyesil olur. Çiçeklerle, çimenlerle süslenir. Hele,
bahusus o toprak ki, söz söyleyen, uyanık olan toprak olursa... 0, neler nelerle süslenmez. Geline
benzeyen su topragın, kendini süsleyenden haberi yoktur. Ne de hos, tuhaf habersizlik! Kendini
süsleyenden, uyandırandan haberi yok.
146
Geceleyin yürü, gece, sırlar rehberidir, herkes uyurken, ilahî ask sırları, mana zevkleri gönle
gelir. Çünkü geceleyin gönlün kapılan açılır, yapılan isler, yabancıların gözlerinden gizlenir.
Geceleyin, gönlümüz ask ile,gözlerimiz ise uyku ile karısmıs oldugu halde, bizim yarin güzel yüzü
ile isimiz vardır, bulusmamız vardır.
147
Bagda, bahçede görülen selviler, güller, aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun, yanaklarının
aksidir. Düsüncem; rüh aleminde verilen ezelî ikrarla mest olmustur. 0 ikrarın zevki ile yalnız ben
mest degilim, bütün insanlardan bir tane bile ayık varsa, ben imansızım.
148
Benim bagımda bahçemde görülen selviler, güller aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun,
yanaklarının aksidir. Billah sevgilim! Senin ikrarın olan o ada yemin ederim ki, bugün benim bir
damarım bile kendinde degildir.
149
Benim bu gecem pek zayıftır, bitkindir, inlemektedir. Bu gece, sırların düzenlendigi, açıklandıgı
bir gecedir. Sırlardan bahsettim; benim gönlümün bütün sırları, sevgilinin hayali, baska bir sey
degil. Ey gece! Çabuk geçme, bizim seninle isimiz vardır.
150
Ayna gibi olan su gökyüzü, dönüp durdukça, askın gönlünden kan dalgaları cosup
kabarmaktadır. Kan dalgaları, bir gün geliyor, görünüyor, bir gün gelmiyor, görünmüyor, fakat
gönlün içindeki dalgalara gece ve gündüz sükünet yoktur.
151
însaf et, ask güzel bir istir. O´nun bozulması, güzelligini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli
olusundandır. Sen, kendi sehvetine, ask adını koymussun, halbuki, sehvetten kurtulup, aska
ulasabilmek için çok uzun yollardan geçcek
152
Ben, bir dagım, sesim, sözüm, yarin sadasıdır, yarin sözüdür. Ben bir resimim, benim ressamım
o güzeldir. Sen sanıyorsun ki, konustugum zaman agzımdan çıkan sözler, benim sözümdür. Hayır;
anahtar kilide sokulur da açılırken ses çıkarır ya, iste benim sözlerim böyledir.
153
Sevgilim, ne dersem diyeyim, senin gamın, hepsinden de beter... 0 gönlün zahmeti, agrısı, tenin
atesi, hastalıgı, kalbin yanısı, kavrulusu, her hangi bir¦ sey, yenildikçe azalır. Fakat senin gamın
öyle degildir. Ben senin gamını ne kadar yesem, eksilmek söyle dursun, o daha ziyade artar.
154
Gönlüm, gamınla her gün biraz daha sızlıyor, biraz daha inliyor... Sevgilim, merhametsiz
kalbim, her gün benden biraz daha bıkıyor... Gamından biz vazgeçtik, ama gamın bizden
vazgeçmedi. Gerçekten de, gamın senden daha vefalı imis.
155
Asık suratlı günde, bulutun gözü yaslıdır. Bulutun bu aglayısı, yaprakların, meyvelerin gülüsü
içindir. Çocukların oyunları, neseleri, gülüsmeleri de,annelerinin, babalarının çalısıp
çabalamalarından, geçinmelerini saglamak için didinip yorulmalarındandır.
156
Ey Yüsuf, senin için kurtulus yeri; babanın evidir. Ovalar, kardeslerinin vanı, ölümlerle,
tehlikelerle doludur. Kurtla anlas, arkadas ol fakat, sakın hasetçilerle oturup kalkma, çünkü haset
kurdu, daglarda bulunan kurttan beterdir.
157
Ey la´l, ey akik, ey inci, ey mana denizi, ey saglık, esenlik! Yerden, yurttan vazgeçmissin, fakat
mübarek ayagını, hakikata saglamca basmıssın, Hakk yolundan dönmüyorsun. Ey rühlann efendisi,
ey rühlara rüh katan! Ruhu da, gönlü de yasatan aziz varlık! Geç gelmissin, geç gelmen de
kutludur, sana yarasır.
158
Perde arkasına gizlenmis olan o sevgilinin canına, basına and olsun ki, sevgiliyi bizden
saklayan, bize göstermeyen bu perde, perde degildir; aslında yar, perde arkasında degildir, perde
yırtılmıstır. Sevgili, ister perde arkasında olsun, ister perdeyi yırtıp görünsün, sen onun niyaz
kapısını çal, yalvar, yakar;sunu iyi bil ki, sevgilinin kapısı, onu senin gözünden gizleyen perdelerin
ar-kasındadır.Bu, Peygamberimize hitap olsa gerektir.
159
Bir kisi aklına güvenip, düsüncelere kapılarak Hakk´ı inkar ederse, onun, inkarı da Hakk´tandır,
Hakk´ın yazısı iledir. Fakat inkarcının bu hakikattan haberi yoktur. Sevgiliye dedim ki: "La´l
dudaklanndan bana verilecek bir sekerj var mı?" "Yok!" dedi, fakat bilmedi ki, onun "yok" demesi
de bir sekerdir.
160
Ayagının bastıgı toprak baslara tac olan o padisaha dedim ki: "Senin ayrılıgın ölümümden
beterdir. îste su sararmıs yüzüm benim sahidimdir." Padisahım bana; "Yürü git!" dedi, "Ask
yüzünden sararmıs, altına dönmüs bir yüzün sikayete ne hakkı vardır?"
161
Zahirde, batında; hayır, ser ne varsa, hepsi Allah´ın hükmünden, kaza kaderindendir. Ben
gayret sarf ederim, çalısır çabalanm, fakat kaza bana d ki; "Senin elinde olmayan, senin
yapamayacagın baska bir is var. 0 isten ser haberin yok."
162
Senin askın yüzünden tehlikeye düsmüs, felakete ugramıs olan bir can için, bilgisizlikleri,
irfansızlıkları sebebiyle, ona acıyanlar, aglayanlar, feryat edenler vardır. Aslında o asık canın
yüzünde, onun mutlulugundan haberdar olan binlerce belirtiler vardır, göz onu görür, fakat gerçegi
anlayamaz.
163
Asıkların meclisindeki durum baskadır. Bu ask sarabındaki mahmurluk da baskadır...
Medresede ögrendikleri o ilim baska bir is, ask gene baska bir istir.
164
Bizim basımızda baska bir himmet, baska bir is vardır. Bizim güzel sevgilimiz, baska güzellere
benzemeyen bambaska bir güzel. Allah´a yemin ederim ki, biz yalnız ask ile de kanaat etmeyiz, askı
da yeter bulmayız. Bizim bu sonbahardan sonra gelecek baska bir baharımız vardır.
165
Sendeki bu süzgün bakıs, baska bir nurdandır. Sendeki bu tefekkür, bu düsünceler, baska bir
hale, baska bir mertebeye geçisindendir. Agız oynatarak yutkunman onun tatlılıgından ise de,
zevkle el çırpısın baska bir sevdadan, baska bir coskunluktandır
166
.Bu bahar mevsimi deyil baska bir mevsimdir. Her gözdeki mahmurluk, baska bır bulusma
neticesidir. Her ne kadar bütün dallar, rüzgarların tesiriyle sallanıyor, oynuyorlarsa da, aslında, her
dalın kımıldanısının bir sebebi vardır.
167
Bizim bu dilden baska bir dilimiz vardır. Cehennemden, cennetten ayrı baska bir yerimiz vardır.
Hür gönüller, baska bir canla dirilirler. Onların o tertemiz cevherleri baska bir madendendir.
168
Senin sesin, Sur´un üflenmesinden bir armagandır. Bu yüzdendir ki o, ask hastası olan her
gönlün kuvvetidir, gıdasıdır. Sen sesini yükselt ki, her nerede amir, her nerede memur varsa, hepsi
sana karsı alçalsınlar, kul, köle olsunlar.
169
Ey dar fikirli, düsüncesi baglanıp kalmıs kisi! Senin ayagın da bagdan kurtulmus degildir. Sen
de gördün ki, hareketlerimiz, gidis gelislerimiz adeta bir sır! Fakat su da bir hakikat ki, harekette
bereket vardır. Hareketle, gezip dolasmakla (yakîn) tutuklugu, manevî sıkıntı gider, insan
genisler, ferahlıga kavusur. Kaynak suyu, ırmak suyu hareket ettikleri için, durgun sulardan üs-tün
tutulurlar. Akan sular çer çöpü alır götürür, üstlerinden atar, arınırlar.
170
Cihanı aydınlatan o yücelik, o güzellik, neseye, zevke aydınlık veren gizli yüz, bugün mademki
bizımle beraberdir, biz ona sımsıkı sarılalım. Dün geçti evvelki gün de geçti, bugüne bakalım.
Çünkü, gün, bu gündür..
171
Sevgilimiz her ne kadar, yumusak huylu oldugundan çok cefalar çeker, çok sıkıntılara
katlanırsa da, asıkların aglayıp inlemeleri de hostur. Aslında asıkların tenleri sıtmaya yakalanmıs
hastalar misali tir tir titrerse de, canları, gül bahçesi gibi güzel kokular yayarak güler.
172
Gönül, isrete oturunca, seni yad etti de saki olan kadehi aldı, yere attı, kırdı. Sonra perisan bir
halde costu, dısarıya fırladı. 0 ne kendini kaybetmis mest bir halde idi, ne de aklı basında uyanık
bir halde idi... Etrafa; "0 delirdi, divane oldu." diye bir ses yayıldı.
173
Ey benim gönlümün içinde oturan! Gel, gönülde oturma vakti, geldi. Ey tövbe bozan! Gel
tövbeyi bozma zamanı geldi. Ey böyle güzel, hos renge giren, gül renkli sarap! Gel, gül gibi elden
ele gezmek vakti geldi.
174
Bensiz, bizsiz oldugu halde hos olanın, benlikten kurtuldugu için mutlu olanın kulu, kölesiyim.
Sikayet etmeden, kimseye yük olmadan, kendi acıları basbasa kalarak yalnızlıktan hoslanan kisinin
gamı ile arkadasım. Sevgılinin vefakarlıgı ne kadar hostur? Onun vefalarında da ne zevkler vardır?"
diye sordular, onlara dedim ki: "Onun vefalarından haberim yok, bence onun nazları, cefaları
hostur.
175
Gönül, bizi bıraktı da, kalktı, bensiz, bizsiz oldugu halde hos olanın, benlikten kurtuldugu için
mutlulugu elde eden birinin yanına gitti. Aslında gam hos bir sey degildir. Fakat, sevgilinin verdigi
ızdıraplar, gamlar çok tatlıdır, çok hostur. Sevgili, can almak istiyor. Ben, istedigini hemen yerine
getirmeyecegim. Canımı bir kaç gün vermeyecegim. Fakat sevgilinin ugrunda canın, can vermenin
ne önemi var? Asıl önemli olan, hos olan sey, onun istedigidir, edasıdır.
176
Sevgilinin yalnız gülüsü, yüzü güzel degildir, onun öfkesi de, hiddeti de, katı yürekliligi de, kini
de, sinsiligi de güzeldir... Benden basımı istedi. Versem de, vermesem de bu önemli bir sey degil!
Sevgilinin ugrunda basımın ne yeri¦ vardır? Yalnız onun isteyis tarzı, edası pek güzeldir, pek
hostur.
177
Sen cansın, sen cihansın. Cihan, ancak seninle hostur. Sen beni yaralasan mızragının tenimde
açtıgı yara, senin açtıgın yara oldugundan benim için bir lütuf olur. Avucuna aldıgın bir toprak
parçası bile, bir kimya madenidir Hulasa; hos olmayan her sey, seninle hostur, güzeldir.
178
Su yeryüzü, cansız, aklı fikri yok sanmayasın diye tavsan uykusuna yat mıs uyur gibi görünüyor,
halbuki, o uyanıktır, canlıdır, o da senin gibi kendi hayatını yasamakıa, Hakk´ın kendisine verdigi
vazifeleri yapmaktadır. Görmez misin? Ocakta ates üstünde kaynayan tencerenin agzına binlerce
köpük yükselir durur. 0 köpükleri gören halk tencerenin kaynadıgını anlar. Su yeryüzünün
kalbinden fıskırıp çıkan çesitli renkli çiçekler, sayısız bitkiler, agaçlar neyi ifade eder?
179
Kendi kusurunu gören, kendi benligini yok etmeye ugrasan her dervisi, hayal pesinde kosuyor
sanma! 0 hos gidislinin otagının bulundugu yer, varlıktan da, mekandan da ve bütün alemden de
ileridir.
180
Dediler ki: "Baga gel, bahçeye gel, orada eglence var, zevk var, ferahlık vardır. Orada ne
gezme, dolasma, yorgunlugu var, ne de kuzgun sesi... Halbuki, benim gönlümün içinde, boyaları
çok güzel kullanan büyük bir ressam var ki, çiçeklerin, bagların, asmaların rengini çok hos bir
sekilde boya-maktadır. 0, öyle essiz bir sanatkardır ki, bir kuzgunun kanadında bile yüzlerce bag ve
bahçelerin rengi vardır.
181
0 nedir ki, semalara seref ondandır? 0 nedir ki, o gidince degerli bir seyin oradan eksildigi belli
olur? Meclis bozulur, nesesi kalmaz? Semalarda duyulan manevî zevkin, rühanî sevkin neyden,
defden olmadıgı anlasılsın diye, gizlice gelir, gizlice gider.
182
Kadehinin nakısları ask olan bir sarapla mest olmusum. Öyle bir at üstündeyim ki onun agzına
ask gemi vurulmustur. Benim ay yüzlü sevgilimin askı az bulunur asklardan degildir. 0 çok büyük
bir asktır. Fakat, ben aska köle olanın degil de, askı kendisine köle yapanın kulu, kölesi olmusum.
183
Ask geldi, tövbeyi bir sise gibi kırdı. Sise kırıldıktan sonra, onu kim eski haline getirir? Kim
onarabilir? Kıngı eski haline getirecek, onaracak biri varsa, yine asktır, askın tövbe sisesini kınp
onarmasından nasıl kurtulabiliriz, nerelere kaçmamız gerek?
184
Ayrılık, her ne kadar ümidin belini kırsa, ızdıraplar, cefalar isteklerın. emellerin ellerini baglasa
da, Allah sevgisi ile mest olan asıkın gönlü, ümitsizlige düsmez, Hakk´tan ümidini kesmez. însanlar,
gayret ettiklerine muhakkaki ulasırlar, her ne süretle olursa olsun, kapalı bir kapıyı, himmetle
açarlar.
185
Sevgili kucagında, ask sarabı elinde, kendini kaybetmis bir halde, elest n,ecSen çıktı geldi...
Ben, ask sarabmm sütünü ıçerken. akıl bana; Ey askatapan,afiyetolsun."diyordu.
186
Su toprak bedenim, gönlün kadehidir. Piskin ve olgun fikrim de, gönlün henüz olmamıs ham
sarabıdır. Su zavallı bilgi kınntılarımızın hepsı gonul tuzagının yemidir, bugdayıdır. Bu sözleri ben
söyledim sanma, bu sozler go-nülden gelmektedir.
187
Derler ki: "Bilgiler, fenler, hünerler sahibi Akl-ı Küldür. Su bas asagı göge sermaye veren, onu
kuran, onu döndüren, sasmaz kanunlarla onu idare eden Akl-ı Küldür. 0 aklın ki aklı vardır. o, Akl-ı
Külden bir cüz´dür. Eger, akıldan akıl giderse, iste böyle akıl, o vakit Akl-ı Küldür."
188
Askta, her ne kadar evvellik içinde evvellik varsa da asıl evvellik, o evvellikten daha evveldir,
daha eskidir... Yokluk evi olan §u dünyada, bir çok varlar, varlıklar görünmektedir. Halbuki
gözlerimizi iyice ogusturur da bakarsak,çogu yoktur, yok! Dünya, var gibi görünen bir yokluktur.
189
0 mest dilber, ansızın kapımdan içeri girdi. Elinde bulunan, la´l renkli sarap kadehinden içerek
oturdu. Onun güzel saçlarını görmekten, onları tutup, hayranlıkla oksamaktan ötürü yüzüm bütün
göz kesildi, gözlerim de, bakıslarım da, bütün el oldu.
190
0 mest dilber, her gün yeniden yeniye, yeni güzel bir sîma ile gelir. însanın aklını, fıkrini bozan
fitnelerle, fesatlarla dolu bir kadehi elinde tutarak bana gösterir... Ben ne yapayım? Eger o kadehi
alsam akıl testisi kırılacak, aklım basımdan gidecek; almasam, bilmem ki, o güzelin elinden nasıl
kurtulurum?
191
Sarhos bir halde, o güzel ayaklar sultanın harem dairesinde yürür dururdu. 0 nazik eller
gülbahçesinde güller devsirir, desteler yapardı. Ecel tuzagı agzını açıp kapayınca o eller kesildi, o
ayaklar kırıldı.
192
Sevgilimizi sevindiren, her canın bası, daima neselidir, gönlü daima güler... Öyle bir güzellik,
öyle bir lütuf cana göre degildir, cana nisbet edilemez. canda olamaz. Yavas söyleyeyim, bunlar
olsa olsa canandadır.
193
Senin heveslerinin, isteklerinin üzümü bitmis, sarhos gibi asmanın dallarına yapısmıs, sallanıp
durmada. Eglence dalı, bir ogula gebe kalmıssa, o eglenenlerin, zevke dalanların göz bebegi olur.
194
Bütün arzulardan, isteklerden vazgeçebilirim, üstüne düstügüm her sey-den, herkesten
kopabilirim. Ancak canımıza can olan aziz varlıktan imkanı yok ayrılamam. Birinden ayrılan kayan
herkes, senin için ayrılır. Fakat senden bir an bile kim ayrılabilir? Buna imkan var mı?
195
Ne seninle rahat, düzenli bir sekilde bir an bile oturabiliyorum, ne de sensiz bir an yasamama
imkan var. Düsünce, bu hadiseden bası döndü, ser-semlesti. Hayır, bu hadise degildir, dermanı
olmayan bir derttir.
196
Senin sevgi gammın diyarında sabır ferman, emir dinlemez. Göz senın için yas döküyor, onda
sabra karsı mahrumiyet vardır. Gönül de, senın der-manı olmayan dertlerini çekmektedir. Ben
sikayetçi degilim, seni çok sevdigim için bunların hepsine razıyım. Bu sözleri sadece dilim
söylemiyor. Bu sozleri gönlüm söylüyor, bu sözler candandır.
197
Geceye dedim ki: "Seni aydınlatan ay´ı seviyorsan, ona imanın varsa, bu çabucak geçüp gitmen
ona vefasızlıktır, sevgi noksanlıgıdır. Gece, yüzünü bana dönerek söyle bir özür beyan etti: "Bizim
ne günahımız var? Askın sonu yok ki."
198
Geri gel, sevgili sözünde durmaktadır. Yüz defa oldugu gibi yine de senin sevginden
vazgeçmedi. Senin bir tek canın oldugu halde sevgide vefalısın. Ya o canın, canının canı nasıl olur,
ne yapar?
199
Bu gece, o sonsuz devlet gecesidir, saadet gecesidir. Bu gece, gece degildir, Allah´ı arayanların
dügün günüdür. 0 güzel varlık, bir diyenlere, tevhid ehline es olmustur. Bu gece, güzel yüzlülerin
yüzlerini örten, gizleyen bir duvak olmustur.
200
Yol ne kadar uzun, sonsuzsa da, sen o Hakk yoluna ayagını bas. Çünkü o yola uzaktan bakmak,
insan olmayanların isidir... Bu yolu gönül diriliginden elde et! Zira, gönül diriligi insanın, ten diriligi
ise hayvanın sıfatıdır.
201
Bir ömürdür ki can benligini terk etmis bir kisinin kulu, kölesi olmustur. Bu yüzdendir ki,
dünyada bulunan erkekler de, kadınlar da onu parmakla gösteriyorlar. Candan, cihandan
vazgeçmek zor degildir. Sevgilim asıl zor olan sey senin mahallenden kalkıp gitmek, senden uzak
düsmektir.
202
însaf et, bu kadar gönül kıran, o acı sözler, bu güzel agıza hiç yakısır mı? Su var ki, sevgilinin o
latîf, o tatlı dudaklarından hiçbir zaman acı söz çıkmaz. Fakat onun gönül kıran acı sözler
söylemesi, benim kendi acı bahtındandır.
203
Artık bildim ki, ask benden ayrılamaz, bana baglanıp kalmıstır. Onun örtülmüs saçları benim
elimdedir. Dün, her ne kadar ben kadehin sarhosu idiysem de, bugün öyleyim ki, kadeh benim
sarhosumdur.
204
Sevgilimin bana karsı olan ahdinde, vefasında, gösterdigi ilgisizlikten otürü, gece ve gündüz
gözlerimden kanlı yaslar dökmek adetim oldu, o bir "aska sevgili, benden vazgeçmis, rahat rahat
oturuyor. Ben ise, aptallar gıbi oturmusum; o, benim sevgilimdir deyip duruyorum.
205
Dedim ki: "Gönlüm benim aletımdir, edevatımdır. Rebab gibi benimle aynı seste, aynı
terennümdedir." Ben bu gonlümü, kendime dost sanıyordum, meger, bu gönlüm, baska birinin
dostu imis, haberim yok.
206
Sevgilim, senin sayende gönlüm güllerle, yaseminlerle dolu. Senin lutfuna, ihsanına nail olmus
benim gibi kim var? Candan ve cihandan vaz geçmek zor degildir, asıl zor olan sey, senin
mahallenden ayrılmak, senden uzak düsmektir.
207
Tenimin her cüz´ünde sevgilimin bir belirtisi vardır. Vücüdumun her parçası sevgilimin bir dili
gibidir. Ben sanki bir çeng olmusum da onun güzel gögsüne dayanmısım. Bendeki bu inleyis, bu
feryad sevgilimin parmaklarındandır.
208
Ayagının bastıgı toprak, canımın saadetidir. Toprak, onun ayakları altında çignendigi için
bastan basa gül olmustur. Yasemin olmustur. Sevgilim, ayagını bastıgın yerler sana meyveler verir,
çiçekler, çimenler bitirir. 0 ayagını bastıgın topraktan, yüz nasıl kaldırılabilir?
209
Kavusma, bulusma zamanında güzel yüzü, benim gülen bir gülümdür. Ayrılık anında, hayali
benim gönlümdür, imanımdır. Gönül benimle, ben de gönülle hep kavga ediyoruz, bir türlü
barısamıyoruz. Her birimiz, "0 güzel senin degil, benimdir." diyoruz.
210
Güzelligin, sevimliligin sultanı benim o düzgün endamlı ay yüzlümdür. Su deli gönlüm, onun
ask zincirine vurulmustur... Ben o ay yüzlümün kapı-sının topragını gönül kanıyla sulamaktayım.
Halbuki onun kapısının topragı, kanımdan daha kıymetlidir, daha degerlidir.
211
Sevgilim, senin yüzünün günesi göklere sıgmaz. Çünkü güzelligin, dille anlatılacak bir güzellik
degil. 0 bambaska bir güzellik... Senin askın, cana, cihana sıgmazken, sasılacak bir seydir ki, geldi,
benim içime, benim gönlüme sıgdı, gönlümü kendine yer edindi.
212
Yerde ve havada olan her zerreye iyi bak ki onlar da bizim gibi bir kudretin meftunu ve
mecnünudur. Neseli, nesesiz; iyi, kötü her zerre, essiz bir gönlünü kaptırmıs, dönüp durmaktadır.
213
Sevgili zariftir, naziktir; günahı budur. Güzeldir, latîfdir, hostur; günahı budur. Acaba hangi
ayıbımı gördüler de ondan kaçıyorlar?... Onun ayıbı yoktur, afîftir; günahı budur.
214
Eger sevgiliye kavustunsa, baglı, bahçeli cennet budur. Eger ayrı düs-tünse cehennem, ates
budur. Ask kadimdir, ondan önce hiçbir sey yoktur. Fakat ask, cihanda örtülmüs, bir sır olarak
kalmıstır. Ne gariptir ki, örtülü olan kendini örteni meydana çıkanyor, ask Allah´ı buluyor; oyun,
saka iste budur.
215
Benim yasadıgım müddetçe sanatım, isim, gücüm budur. Avcılıgım, avlanmam, avım budur.
Günüm, zamanım budur. Rahatım, kararım, gam ortagım budur.
216
Ey gönül, bir sen varsın, bir de O´nun derdi var. O´nun dertlisi olmak ne hostur. O´nun derdi,
senin dermanındır. Bu sebeple O´nun verdigi, ızdırabı, çek, sakın sikayet etme, sızlanma. O´nun
takdiri, onun femanı, budur. Maddî arzularını ayak altına alırsan, o zaman, nefsin köpegini
öldürürsün ki asıl kurban da budur.
217
Gözümden uzaksın, bakıs ve görüsüm sana varamıyor. Sebebi su: Bizim gözlerimiz hala süreti
görmekte, renk ve sekil üzerinde durmaktadır. Senin vüzünü görmeye, cemalini müsahede etmeye
ehliyeti, kabiliyeti yoktur. Fakat böyle olmakla beraber gönül senden kendini nasıl çeksin? Sen
cansın, can da tatlıdır.
218
Ölümde, adalet ve din ehline bir baska hayat vardır. Ölümden, temiz ruhlara huzür ve sükün
gelir. Ölüm, Hakk´a kavusmadır. Cefa etmek, kin gütmek degildir. Fakat, ölmeyen bir kimse,
ölecegim diye, boyuna ölür durur. Zaten en büyük dert de budur.
" Bu ruba´î; "Ölmeden evvel ölünüz." hadîsinin yardımı ile demanalandırılabilir."
219
Sözün altın gibi degerli olsa, isledigin isler kötü ise, kimsenin yanında bir pul bile etmezsin.
Degeri sırtındaki eyerden asagı olan bir ata nasıl güvenir de yola sürersin?
220
Bizim günesimiz, yıldızlarımız, dolunayımız O´dur. Bostanımız, gül bahçemiz, sarayımız, bas
kösemiz O´dur. Kıblemiz, orucumuz, sabrımız O´dur. Bayramımız 0, Ramazanımız 0, Kadir gecemiz
0, her seyimiz O´dur.
221
Isle güçle dolu olan bu gönül, onun mektebindendir. Bugün ki ben ask hastasıyım, bu hastalık,
onun verdigi hararettendir. Hekimin bana emrettigi her seyden perhiz ederim, sakınırım. Ancak
onun güzel dudaklarının sarabından ve sekerinden asla perhiz edemem.
222
Her nereye basımı koysam, secde edilen ancak O´dur. Altı cihette ve altı cihetten dısarda
mabud ancak O´dur. Bag, gül, bülbül, güzel hepsi birer bahanedir. Bunların hepsinden maksat,
bütün O´dur.
223
Senin basını kesen, seni öldüren aslında sana iyilik eden, seni gamdan, ız-dıraptan kurtaran bir
kisidir. Basına taç koyan kisi ise, seni aldatan, senin iyi huyları