hafız_32
Thu 11 November 2010, 11:04 am GMT +0200
7- Dinî Tecrübe ve Dinî Motivasyon
Bu iki ruhî olay arasında birçok farklar vardır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür [258].
a- Dinî tecrübede bir çaresizlik ya da kabullenilmeyen bir yetersizlik durumu sözkonusu değildir; aksine, temas kurulan bir realitenin vuku bulması vardır. Bu diğer duygusal tecrübeler için de aynıdır. Bir huzursuzluk hatta sıkıntı döneminden sonra Allah tarafından kurtuluşa erdirildiklerinin yoğun tecrübesi ile kendilerini hürriyete kavuşmuş bulduklarını ileri süren kimseleri misâl olarak ele alalım. Bu karmaşık olaylarda bile tecrübe aktif bir ilerleyişin sonucu olarak gözükmediği için, bu şaşkınlığa uğratan ilâhî bir gerçekliğin varoluşa baskın yapması izlenimi olarak değerlendirilir [259].
b- Sonuç itibariyle dinî tecrübe bir sebepsizlik ya da karşılıksızlık özelliğine sahiptir; O, ihtiyaçlar düzenine ait olan şeyle uygunluk arzetmez.
c- Güdülenmiş olan davranış hoş olmayan bir gerilimden doğmakta ve bir tatmin olarak tecrübe edilen, bu gerilimi ortadan kaldırmaya yönelmekte iken, tecrübe tersine bir eğriyi takip eder. Tecrübenin getirdiği gerilim hoştur ve o bir eksiklik gibi gözüken şeyi doldurmaya gelir.
d- Gerilimin yatışmasını ve talebin tatminini sağlamak yerine tecrübe “zevk” sağlar. Dinî tecrübe bu özelliği ile güzellik ve aşk zevkiyle kıyaslanabilir.
e- Tatmin ve zevk arasındaki farka bağlı olarak, aynı zamanda yaşanmış zamanın yönü bakımından biri diğerinden farklıdır. Güdülenmiş davranış mevcut ızdırabı ortadan kaldırmak zorunda olan geleceğe doğru yönelir. Buna karşılık tecrübe, doğduğu şeyin hâli hazırına aittir.
f- Güdülenme her zaman varoluşun bir yönüyle ilgilidir; bu bakımdan onun ilgisi kısmîdir. Tecrübe, varoluşun kapsayıcı huzuruyla ilgilidir; o, insan varlığının genişlemesi olarak yaşanır.
g- Tecrübe, bizzat kendiliğinden davranış değildir, fakat kendine has bir dinî davranış onun sonucudur. Buna karşılık talep, dini bağlamda tabii bir güdülenmenin meydana getirdiği dinî bir davranıştır.
h- Dinî olmayan bir güdülenme tarafından harekete geçirilmenin aksine dinî tecrübe, tam anlamıyla dinî bir uyarıcıyla işe başlar ve normal olarak bu uyarıcının meydana getirdiği davranış, dinî tecrübenin sonucudur. Bu bakımdan dinî tecrübenin kendisi dışında sebebi yoktur; o kendi kendisine davranışın sebebidir. [260]
Bu iki ruhî olay arasında birçok farklar vardır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür [258].
a- Dinî tecrübede bir çaresizlik ya da kabullenilmeyen bir yetersizlik durumu sözkonusu değildir; aksine, temas kurulan bir realitenin vuku bulması vardır. Bu diğer duygusal tecrübeler için de aynıdır. Bir huzursuzluk hatta sıkıntı döneminden sonra Allah tarafından kurtuluşa erdirildiklerinin yoğun tecrübesi ile kendilerini hürriyete kavuşmuş bulduklarını ileri süren kimseleri misâl olarak ele alalım. Bu karmaşık olaylarda bile tecrübe aktif bir ilerleyişin sonucu olarak gözükmediği için, bu şaşkınlığa uğratan ilâhî bir gerçekliğin varoluşa baskın yapması izlenimi olarak değerlendirilir [259].
b- Sonuç itibariyle dinî tecrübe bir sebepsizlik ya da karşılıksızlık özelliğine sahiptir; O, ihtiyaçlar düzenine ait olan şeyle uygunluk arzetmez.
c- Güdülenmiş olan davranış hoş olmayan bir gerilimden doğmakta ve bir tatmin olarak tecrübe edilen, bu gerilimi ortadan kaldırmaya yönelmekte iken, tecrübe tersine bir eğriyi takip eder. Tecrübenin getirdiği gerilim hoştur ve o bir eksiklik gibi gözüken şeyi doldurmaya gelir.
d- Gerilimin yatışmasını ve talebin tatminini sağlamak yerine tecrübe “zevk” sağlar. Dinî tecrübe bu özelliği ile güzellik ve aşk zevkiyle kıyaslanabilir.
e- Tatmin ve zevk arasındaki farka bağlı olarak, aynı zamanda yaşanmış zamanın yönü bakımından biri diğerinden farklıdır. Güdülenmiş davranış mevcut ızdırabı ortadan kaldırmak zorunda olan geleceğe doğru yönelir. Buna karşılık tecrübe, doğduğu şeyin hâli hazırına aittir.
f- Güdülenme her zaman varoluşun bir yönüyle ilgilidir; bu bakımdan onun ilgisi kısmîdir. Tecrübe, varoluşun kapsayıcı huzuruyla ilgilidir; o, insan varlığının genişlemesi olarak yaşanır.
g- Tecrübe, bizzat kendiliğinden davranış değildir, fakat kendine has bir dinî davranış onun sonucudur. Buna karşılık talep, dini bağlamda tabii bir güdülenmenin meydana getirdiği dinî bir davranıştır.
h- Dinî olmayan bir güdülenme tarafından harekete geçirilmenin aksine dinî tecrübe, tam anlamıyla dinî bir uyarıcıyla işe başlar ve normal olarak bu uyarıcının meydana getirdiği davranış, dinî tecrübenin sonucudur. Bu bakımdan dinî tecrübenin kendisi dışında sebebi yoktur; o kendi kendisine davranışın sebebidir. [260]