sidretül münteha
Thu 20 January 2011, 05:13 pm GMT +0200
195. Dinden Çıkan Kimsenin Hükmü
Peygamber (s.a.s )Efendimiz
«Dinini değiştiren kimseyi Öldürünüz» [13] buyurduğu için ulema, dinden çıkan kimsenin hükümet kuvvetleri ile çarpışmadan yakalandığı zaman öldürülmesi gerektiğinde müttefik iseler de, "Dinden çıkan kimsenin kadın olması halinde de öldürülmesi gerekir mi gerekmez mi? Öldürülen kimseye öldürülmeden önce tevbe teklif edilir mi edilmez mi?" diye ihtilâf etmişlerdir. Cumhur, erkek ile kadın arasında ayırım yapmamış ise de, imam Ebû Hanife dinden çıkan kadını aslî kâfir olan kadına kıyas ederek «Öldürülmez» demiştir. Cumhur ise, bu hususta varid olan rivayetlerin umumuna dayanmıştır. Kimisi de şâzz bir görüşte bulunarak «Erkek olsun, kadın olsun kişi dinden çıkü mı tekrar müslüman olsa bile, yine de öldürülür» demiştir.
Dinden çıkan kimseye, tevbe teklifine gelince: îmam Mâlik, bu hususta Hz. Ömer'den getirdiği rivayete dayanarak, «Dinden çıkan kimse, kendisine tevbe teklif edilmeden Öldürülemez» demiş ise de kimisi «Dinden çıkan kimsenin tevbesi kabul olunmaz» demiştir. Dinden çıkan kimse hükümet kuvvetleri ile çarpıştıktan sonra yenilgiye uğraması halinde ise -ister henüz İslâm ülkesinde iken, ister islâm ülkesinden çıktıktan sonra hükümet kuvvetleri ile çarpışmış olsun- müslümanlarla çarpıştığı İçin, öldürülür. Fakat bu kimsenin -yakalanmadan önce veyahut sonra- müslümanlığı tekrar kabul etmesi halinde ihtilâf etmişlerdir. îmam Mâlik'e göre, eğer islâm ülkesinden çıktıktan sonra hükümet kuvvetleri ile çarpışmış ise -aslî olan kâfir, müslüman olduğu zaman nasıl kâfir iken işlemiş olduğu herhangi bir suçtan dolayı cezalandınlmıyorsa- bu da, dinden çıktığı sırada işlemiş olduğu suçlardan sorumlu değildir. Fakat eğer islâm ülkesinde müslümanlarla çarpışmış ise onun tekrar müslüman olması onu sadece soygunculann hükmüne tabi olmaktan kurtarır. Suç işlemekte ise, dinden çıkan ve îslâm ülkesinde birtakım suçlar işledikten sonra tekrar müslüman olan kimsenin hükmüne tabidir ki, Mâliki uleması bu kimsenin hükmünde ihtilâf etmişlerdir. Suç işlediği günü nazara alanlar, «Bu kimsenin hükmü, dinden çıkan kimsenin hükmü gibidir» demiştir. Hüküm gününü nazara alanlar da bu kimseyi müslüman olarak suç işleyenin hükmüne tabi kılmışlardır.
Büyücülük yapan kimsenin hükmü hakkındaki ulemanın ihtilâfı da bu babtandır. Kimisi «Büyücülük yapan kimse kâfir olarak öldürülür» demiş ise de kimisi, öldürülmesini benimsememiştir. Asıl şudur ki: Kendisinden, dini ve din esaslarını inkâr ettiği işitilmedikçe öldürülemez. [14]
[13] Buhârî, Cihadt 56/149, no: 3017; Ebû D&ûĞ,Hudâd, 32/1, no: 4351.
[14] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/349-350.