- Din psikolojisinin dünü ve bugünü

Adsense kodları


Din psikolojisinin dünü ve bugünü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Thu 11 November 2010, 11:50 am GMT +0200
C- Din Psikolojisinin Dünü Ve Bugünü
 
I-  İslâm  Dünyasında Psikoloji Ve Din Psikolojisi
 

Psikolojinin konusu olan insan davranışları, her dinî  geleneğin  temel  ilgi  alanının  başında  gelir. Çünkü, dinin tebliğ ve öğretilerinin muhatabı in­sandır.   Şüphesiz  din,   insanın  nasıl   olduğundan daha fazla nasıl olması gerektiği ile ilgilenir.  Bir ahlâk ve terbiye sistemi olarak din, insanî güç ve eğilimleri fenomenler seviyesinde tesbit ve tasvirle yetinmeyip, bunları kendi hedefleriyle irtibatlandırıp yorumlar, imân, şüphe ve inkâr, rıza, teslimiyet ve  bağlanma,   karşıkoyma,   itiraz,   isyan  ve   geri dönme, ilgisizlik., gibi tutumlar, insanın dinin dave­tine verdiği çeşitli cevap şekilleridir. Başka bir de­yişle, insan-Allah ilişkisinde bunlar, insan davranı­şının çeşitli görünüşleridir. Temel Îslâm kaynaklarında, insanın dinin daveti karşısında or­taya koyduğu bu farklı tutumlar ve bunlara yol açan niyet ve güdülerle, bunların etki ve sonuçları hakkında tesbit ve tahlillerin sıkça yer alması, insan davranışıyla ilgili kanunların araştırılıp orta­ya konulmasının gereğine işaret eder.

Geçen asırlarda İslâm dünyasında “İlmü'n-Nefs” ve “İlm-ü Ahvâli'r-Rûh” gibi isimler altında ortaya konmuş olan eserlerin varlığı, müslümanların psi­koloji alanına ilgi ve katkılarını ifade eder. Kendi dönemlerinin ilim anlayışı ve şartları içerisinde or­taya konmuş olan bu tür çalışmaların, günümüz bilim dili ve kavramlarına aktarılması, bu alanda bilim geleneğinin yeniden kurulup yaşatılması bakı­mından önem taşımaktadır. [42]

 
1- Kuran ve Hadislerde İnsan ve Bazı Psikolo­jik Fenomenler
 

K. Kerim'de “ruh” kavramına çok az rastlanır; buna karşılık “Nefs” çok sık yer almaktadır [43]. Nefs, ruh ve bedenden oluşmuş ve benlik şuuruna sahip, bütün halindeki somut insan, beşeri kişilik, kişinin zâtı, kendisi veya “insan şahsiyetinin temayülleri” [44] olarak anlaşılabilir. Nefs insanın iç benliği, bütün insanî yaşantıların oluştuğu psikolojik alandır. Gazzâli'nin belirttiği gibi [45], Nefs'in biri bedene diğe­ri ruhanî âleme dönük iki yüzü vardır. Dolayısıyla Nefs'te zıt eğilimler aynı anda etkin durumdadırlar.

Bu zıt eğilimlerin üstünde Nefs kendi varlığında, kendi kendisini düzenleyici ve dengeleyici bir sistem [46] gelişme ve olgunlaşmaya kabiliyetli [47] dina­mik bir gücü saklamaktadır. Allah'ın varlığının de­lilleri dış dünyada olduğu kadar insan nefsinde de mevcuttur. [48] Bu bakımdan, tabiat ve tarih gibi insan nefsi de araştırılması ve dikkatle incelenmesi gereken bir bilgi kaynağıdır.

Kur'ân'daki birçok ifadelere göre insan istikrar­sız, değişken, zayıf, hırslı ve huysuz bir tabiata sa­hiptir. [49] Nefsin   tabiatında  yer alan dürtü ve eğilimler [50] davranışı kuvvetle etkilemektedirler. İnsan çok kolay bir şekilde bunların büyüsüne kapılabilmekte ve bu durumda da Allah'tan kopuk, yanılsamalar içerisinde, aşağı seviyede bir hayat yaşamaktadır. Nefsin gelişip  olgunlaşmasında  en  büyük  engel, yine kendisidir; kendi sübjektif eğilimlerine (hevâ) saplanıp kalmasıdır. [51]  İnsanın Allah'la olan ilişkisini tehlikeye sokan ve dinin ölçü­leri dışında bir hayat yaşamaya yönelten temel fak­tör de budur. [52] Bu ba­kımdan, nefsin tabii dürtü ve eğilimlerinin insanı aşan yüce bir ilke, Allah karşısında sorumluluk ilkesine göre düzenlenip dengelenmesi mümin insan tipinin  oluşmasında en  önemli gelişme yoludur. Nefsin, gelişimi içerisinde alt basamaklarda sapla­nıp  kalması  ve  tam  olgunlaşmaya  erişememesi, dinin hedeflerinden uzak düşmesiyle ilgilidir.

Kur'ân'da insan tabiatı ve karakteri ile ilgili belir­lemeler çok yerde tekrar edilmiştir. Ayrıca, insanın psikolojik meleke ve fonksiyonları, gelişim çağları, insan tipolojisi gibi konularda da açıklamalar yer almaktadır. Fakat şüphesiz Kur'ân'da en geniş şe­kilde ele alınan konu, imân ve inkâr psikolojisidir. Bunlara ek olarak, vahy ve ilham, rüya, sosyal kalıpyargıların etkisi, dinî tebliğe karşı direnme ve sa­vunma mekanizmaları, grup ve cemaat psikolojisi gibi daha birçok konuda Kur'ân'da aydınlatıcı bilgi­lerin yer aldığını söyleyebiliriz.

İslâm'da ruhî olayın ilk tenkitçi araştırmacısı olarak Hz. Peygamber'i gören M. İkbâle hak vermek gerekir. İbn Sayyad isimli genç yahudinin bazı ola­ğan dışı hallerini bizzat müşahedeye tâbi tutan Hz. Peygamber, bu arada ona çeşitli sorular sorarak, onun yaşadığı bu ruhî hâllerin mâhiyeti hakkında bilgi edinmek istemiştir [53]. Böyle bir olayın Hz. Peygamber'in ilgi ve merakına konu olması kadar, bu olayda izlenen araştırma metodu da son derece dik­kat çekicidir. Günümüz kavramlarıyla ifade edecek olursak, burada dış gözlem ile iç gözlem bir arada kullanılmış olmaktadır.

Daha önemlisi, Hz. Peygamber ve arkadaşları ya­şadıkları dinî hayatın, başta şahsî ve mahrem iç yönü olmak üzere, her boyutunda gerçek ve doğru bilgiler edinmeyi bir ilke olarak benimsemişlerdi. Hz. Peygamber, yaşadığı kendi vahy tecrübesi hak­kında ayrıntılı bilgiler vermiş, bu olaya şahit olan kimseler de, Hz. Peygamber'in o anda yaşadığı ruh hâllerinin dışa yansıyan belirtilerini dikkatli bir şe­kilde kaydetmişlerdir [54]. Rüya tahlil ve yorumu, ilk müslümanların zaman zaman başvurdukları bir “kendini anlama” yolu olarak anlam kazanmıştır. Sahih hadis kitaplarının çoğunda, “Rüya ve yoru­mu” konusundaki hadisler ayrı bir bölüm oluşturmaktadır [55]. Daha sonraları bu konunun İslâm kül­tür tarihinde kazandığı önem, bu konuda müstakil eserlerin yazılmasına yol açmıştır [56]. Sahabeden bazılarının kendi ruh halleri ve dinî tecrübelerini iç gözleme tâbi tuttuklarını haber veren hadisler var­dır [57]. Bu sübjektif tecrübelerin anlamı ve yorumu ise, Hz. Peygamber'den sorulmuştur. Yakın zamanlara kadar psikologlar arasında tartışılan çevre ve kalıtım meselesi, Hz. Peygamberin “fıtrat” hadisi çerçevesinde çok açık şekilde çözüme kavuşturul­muştur [58]. Böylece, hadislerde günümüz psikoloji ve Din Psikolojisi çalışmalanna ışık tutacak daha pekçok konunun yer aldığı tesbit edilebilir. [59]