- Dil ve bakışın peşinde

Adsense kodları


Dil ve bakışın peşinde

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 28 June 2012, 03:41 pm GMT +0200
Dil ve bakışın peşinde
Mustafa Fuat ER • 63. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


Newton’ın Principia adlı eseriyle bilim “dünya çapında” inanılmaz bir mutlakiyet kazanmıştı. Bu ilkelerle insan her şeyi ölçebiliyor, her şeyi hesap edip öngörebiliyor, evrene istediği şekilde müdahale edebiliyordu. Newton’ın ardından kuantum teorisi gibi çeşitli paradigma değişimleri görülse de bilimin şaşmaz üstünlüğünün en azından bu toprakların resmî zemininde henüz çok da sarsılmadığını görmek zor değil. Çünkü “muasır medeniyet”tle kastedilen tablo bilimin yüce ve aydınlık verileriyle örülüyor hâlâ.

Bu sayıdaki dosya işte bu bakımdan Avrupa-merkezli ve mutlakiyetçi modern bilim anlayışına karşı yeni bir bakışa kapı aralamanın imkânlarını seslendirmeye çalışıyor. Medeniyetler tarihi kitaplarının medeniyetler tarihini Batı medeniyetinden ibaretmiş gibi sunması, bu tarihlerde diğer medeniyetlerin Batı’nın bakışıyla, Batı’nın süzgecinin ardından yazılıp okunması gibi bilimler tarihi de Batı’nın keşif ve başarı zinciriyle sınırlıymış gibi işlenegeldi. Bu egemen bakışa karşı, yeni pencereler açması bakımından bilimler tarihinin Müslüman düşünürlerin çalışmaları üzerinden ele alınması, yeniden okunması, yeniden yazılması, bunun hatırlatılması mühim.

Dosyada Ahmet Yıldız, “Modern bilimin ‘Batılı’ olmaktan kurtulma ihtiyacı” yazısında tam da bunun üstünde duruyor ve Batı’nın ve İslâm’ın bilime bakışlarındaki farkları dile getiriyor. Adnan Aslan bilim ve din gerilimi ekseninde bilime dair oluşan hayatı çepeçevre kuşatan mutlakiyetçi anlayıştaki sakatlıkların altını çiziyor. Alparslan Açıkgenç tarihteki İslâm ve bilim geleneğinden bir kesit sunarken, Salim Aydüz Osmanlı’daki bilimsel çalışmalara eğiliyor. Yazıların dışında dosya bağlamında Prof. Dr. Fuat Sezgin ile yapılan söyleşide ise Sezgin, hem İslâm’ın bilime yaklaşımının hem de Müslüman bilim adamlarının çalışmalarının yeterince bilinmediğini vurguluyor.

Bu sayıda yeni bir bölüme yer veriyoruz. Yakup Öztürk Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden yola çıkarak İstanbul’un bugünüyle Seyahatname arasında bir köprü kurmaya çalışıyor. Evliya Çelebi’nin izinin sürüleceği bu dizi yazılarda, Evliya’nın anlattıklarından bugüne neler değişmiş, neler yerinde duruyor onlar ele alınacak. Bu yazıdaki odak Anadolu Kavağı’ndan Küçüksu semtine kadar uzanıyor.

Ayrıca Elif Tunca’nın Altın Ayı ödüllü son filmi Bal ve sineması üzerine konuştuğu yönetmen Semih Kaplanoğlu ile gerçekleştirdiği söyleşi apayrı bir öneme sahip. Kaplanoğlu’nun rüyalarla ördüğü şiirsel dili baştan beri konuştuğumuz kaybettiğimiz, yeniden inşası için çırpındığımız mihrak sahibi dilin/bakışın sinemadaki ilk ve şimdilik tek yetkin örneği.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…