- Ders Verme Usulü Ve Talebeleriyle İstişaresi

Adsense kodları


Ders Verme Usulü Ve Talebeleriyle İstişaresi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 15 September 2011, 03:34 pm GMT +0200
d- Ders Verme Usulü Ve Talebeleriyle İstişaresi


Ebu Hanife'nin tedris faaliyetinde dikkat ettiği en önemli hususlardan birisi, talebeleriyle yaptığı istişaredir. Muvaffak el-Mekkî bunu şöyle anla­tır:

"Ebu Hanife, mezhebini talebeleriyle istişare esasına dayandırmıştır. Onlarla istişare etmeksizin kendi başına dinde bir içtihatta bulunmamış, Allah, Peygamber ve mü'minler için nasihatta bulunurken aşırı gitmemiştir. O, meseleleri tek tek ortaya atar, talebelerini dinler, kendi görüşünü söyler, onlarla bir ay, hatta daha fazla münakaşa ederdi. Bu meseleler hakkında gö­rüşlerden biri ağırlık kazanınca Ebu Yusuf bir esas olarak onu tespit ederdi. Nihayet o bütün esasları böylece tespit etmiş ve mezhep bu şekilde oluş­muştur. En doğrusu ve gerçeğe en yakın olanı da budur. İnsanlar için bu, daha tatmin edici bir yoldur. Tek başına içtihat yapanların ve sadece kendi görüşüne bağlananların mezhebinden daha iyidir."[35]

Talebesi Züfer'den nakledilen şu rivayet de onun sabit fikirli olmadığı­nı ve istişareye verdiği önemi göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Züfer şöyle diyor:

"Ebu Hanife'nin derslerine devam ederdik. Ebu Yusuf ve Muhammed b.Hasan da bizimle birlikte okurlardı. Biz Ebu Hanife'nin gö­rüşlerini yazardık. Bir gün Ebu Hanife Ebu Yusuf a hitaben;

'Ey Yakup vay haline! Benden her işittiğini yazma. Ben bugün böyle düşünüyorum. Yarın onu bırakabilirim. Yarınki görüşümü de ertesi gün terk edebilirim demiş­tir.[36]

Yine onun; "Bu, bizim söyleyebildiğimiz en güzel sözdür. Kim bizim sözümüzden daha doğru bir söz getirirse, o hakikate bizimkinden daha ya­kındır" dediği:[37]

"Senin bu verdiğin fetvalar kendilerinde hiç şüphe olma­yan hakikatler midir?" diye sorulunca da:

"Bilmiyorum, belki de kendisinde hiç şüphe olmayan batıldır"[38] şeklinde karşılık verdiği nakledilmektedir.

Bütün bunlar onun serbest fikirli ve uzak görüşlü bir şahsiyet olduğu­na, verdiği hükümlerle de kimseyi ilzam etmediğine işaret etmektedir. Nite­kim kendisinin hocalarına, talebelerinin de kendisine karşı zaman zaman muhalefet ederek aynı meselelerde farklı hükümler verdikleri nadir olmayan olaylardandır. Bu konuda vereceğim bir iki örnek, aralarındaki hoca-talebe ilişkilerinin ne kadar serbest, hür ve aynı zamanda gerçekçi bir temele da­yandığını gösterecektir.

Hz. Ömer'e Hayber’den güzel bir arazi düşmüştü. Peygamber (s.a.v.)'e, bunun nasıl kullanılması gerektiğini sorunca Peygamber (s.a.v.);

“İstersen aslını hapset (muhafaza et), gelirinden tasadduk et” dedi. Hz. Ömer, gelirin­den tasadduk etti ve aslının satılamayacağını, miras bırakılamayacağını, hi­be edilemiyeceğini söyledi.[39]

Ebu Hanife ise, "varislerin bunu reddetmeye hakkı vardır demiştir."[40]

Ebu Yusuf’un, vakıfların satışı konusunda önceleri Ebu Hanife’yle aynı görüşte olduğu, fakat Hz. Ömer'in Hayber’deki yeri ile ilgili uygulamasını duyunca:

"Bu konuda ihtilaf yoktur, eğer bu haber Ebu Hanife'ye ulaşsaydı bununla amel eder, muhalefet etmezdi" dediği bildirilmektedir.[41]

Ancak İmam Muhammed'in, hocası hakkındaki tenkidi serttir. O şöyle der:

"Ebu Hanife, vakıf konusunda insanlara hüccetsiz hüküm vermiştir. Dolayısıyla halk onun görüşünü benimsememiş ve bu hükmü terk etmişlerdir. İnsanlar hakkında hüküm verenler, eser ve kıyasa dayanmadan hüküm verirler ise bu hükümler taklit edilmez. Eğer taklit caiz olsaydı, Ebu Hanife'den önce Hasan Basrî ve İbrahim Nehaî taklit edilmeye daha layık idiler".[42]

Ebu Hanife, Hasan Basrî yoluyla gelen bir rivayette, onun şöyle dedi­ğini rivayet ediyor:

"İşkembeli hayvanların idrarında bir beis yoktur." Bunu nakleden İmam Muhammed şöyle dedi:

"Ebu Hanife bunu kerih görürdü ve şöyle derdi:

"Eğer abdest suyuna sidik isabet etse, abdesti ifsad eder, elbise­ye çok miktarda bulaşır ve onunla da namaz kılınırsa, namaz iade edilir." İmam Muhammed ise hocasının görüşüne katılmayarak:

"Bunda bir sakınca görmüyorum. Bu, ne suyu, ne abdest suyunu, ne de elbiseyi ifsad eder" de­mektedir.[43]

İşte Ebu Hanife'nin, talebeleriyle birlikte tesis edip yaşattıkları tenkit ve tartışmaya açık bu ilmi anlayış, engin bir müsamaha ve olgunluk zemini üzerinde temellenerek gelişmiştir. Aslında bu anlayış, İslam’ın ilk asırların­da yaşamış İslam alimlerinin ortak bir özelliği idi.[44]


[35] Mekkî. 391.

[36] İbn Main, Tarih, II. 607; Bağdadî. Tarih. XIII. 402

[37] Bağdadî. Tarih, XIII, 352.

[38] Age. XIII. 402.

[39] İbn Ebi Şeybe, Musannaf, XIV. 167.

[40] Age., XIV. 167.

[41] Kevserî, en-Nüket, 41.

[42] Age.

[43] Şeybânî, el-Âsâr. 15-16.

[44] Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 21-22