- Dediklerine Göre Nikah Hususunda kuran ın Reddettiği hüküm

Adsense kodları


Dediklerine Göre Nikah Hususunda kuran ın Reddettiği hüküm

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
meryem
Sun 24 October 2010, 04:40 pm GMT +0200
46-Dediklerine Göre Nikâh Hususunda Kur'an ın Reddettiği  Hüküm

İddia:RasûIullahın,"Kadın,halası ve teyzesi «zerine nikâh edilemez.[38] ve'Neseb yoluyla (nikahı) haram, olanlar.aynı şekilde süt (emme) yo­luyla da haram olurlar" [39]buyurduğunu rivayet ettiniz.

Allah ise:"Size şunları nikahlamak haram ki-hndı:AnaIanniz,kızlannız..."(4.en-Nisâ:23} buyur­maktadır .Allah (C.C) âyette;kadın ile,onun hala ve teyzesinin bir nikâh altında cemedilmesinden bah-s etmemiş tir.Süt (emmek) ile de sadece süt anne ile süt kızkardeşi haram kılmıştır.

Sonra Allah (C.C):"Haram kılınanlar dışında kalanlar size helâl kılındı."(4.en-Nisâ:24) buyur-muştur.Bu suretle kadını,hala ve teyzesiyle birlikte nikahlamak ve aynı şekilde süt anne ve süt kızkardeş dışındaki bütün süt akrabalan,Allah'ın helâl kıldıkla­rının şümulüne girmektedir.

Cevap:Biz deriz kî:Allah azze ve celle (insanla­rın ) itaatkârlıklannm veya isyankarlıklarının nasıl olduğunu denemek ve iyilik ve kötülük yapana karşı­lığını vermek için -helâl veya haram kıldığı şeyler-deionlan helâl veya haram kılacak bir illet (=sebep) ol-maksızın-farzlarla kullarını imtihan eder..

Yalan ,koğuculuk,iftira,gıybet,cimrilik,zulüm ve benzerleri gibi, Allah'ın bize fıtraten çirkin kaldığı şeyler hariç;bütün çirkin olan şeyler,Allah'ın o şeyler­den nehyetmesi ile çirkin olur.Güzel de,Allah'ın onu emretmesi ile güzel olur.

Allah (Azze ve Celle) bir peygamberi.bir şeriat ile gönderir.Uzun müddet bu şeriat ile'amel edilir.Bu şe­riatla amel edenler Allah'a itaat etmiş olurlar. Sonra ikinci bir peygamberi, ikinci bir şeriat ile gönderir, ve birinci şeriatı nesheder. Bu ikinci şeriatla amel eden ler de Allah'a îtaat etmiş olurlar. Tıpkı Musa'yı (A.S)Cumartesi yasağı ile göndermesi ve bunu, İsâ (A.S) ile neshetmesi; yine Musâ,yı, yedinci günü (doğan çocuğun) sünnet edilmesi hükmü ile göndermesi ve bunu da İsâ (A.S) ile neshetmesi gibi; aynı şekilde Allah'ın, bir tek peygamberin zamanında, kullarına bir şeyi farz kılması ve sonra onu neshetmesi caiz­dir.

Allah (C.C): "Biz, bir âyetin hükmünü diğer bir âyetle değiştirirsek veya unutturursak (geri bırakırsak) ondan daha hayırlısını yahud onun benzerini getiririz.." (2. el-Bakara: 106) buyuruyor. "...Ondan daha hayırlısı..." ile, "Ondan daha kola-yı"nı kastetmektedir.

O halde: Kur'an'ın Kur'an'la neshedilmesi caiz olunca, Kur'an'ın sünnetle de nesheditmesi caiz olur. Çünkü sünneti kendisine Cebrail, Allah'tan getir­mektedir. Bu taktirde Kur'an olan (neshedilmiş) Allah kelâmı, Kur'an olmayan Allah'ın vahyi ile neshedil­miş olur. Bundan dolayıdır ki Rasûlullah: "Bana Kur'an ve onunla beraber, onun misli (benzeri) ve­rildi.[40]buyurmuştur. Bununla; kendisine Kur'an, ve sünnetten de onun misli verildiğini kasdet-mistir. Bu sebeple Allah (C.C.) da: "Peygamber size ne yi verdiyse onu alın, size neyi yasak ettiyse on­dan uzak durun." (59.el-Haşr:7) buyurmuştur. Allah (C.C.) Rasûlullahtan Allah kelamı olarak bize ne ula­şırsa onu alacağımızı bilmektedir. Lâkin o, Rasûlulla-ha vahyetmek suretiyle, Kur'an'ın bazı âyetlerini nes-hedeceğini de bildirmektedir.

Bu (neshetme) vuku bulunca, bazılarının kalp­lerine dokunmuş ve anlayışlarına tesir etmiş bunun üzerine Allah da bize: "Peygamber size neyi verdiy se onu alın..." (59. el-Haşr:7) Yani: Kur'anda olma­yan bir hüküm veyahutta Kur'an'ı nesheden bir hü kum getirdiği zaman onu alın (kabul edin), buyurmuştur.

EBÛ MUHAMMED : Sünnetler bize göre üç türlüdür.

BirincİsirCebrâil'in Allahu Taâlâ'dan getirdiği sünnet..."Kadın halası ve teyzesi üzerine nikâh edilmez." ve "Nesep  yoluyla  (nikahı )haram olanlar,aynı şekilde süt ( emme] yoluyla da haram olurlar." ve "Bir veya İki emme ile haramhk (hük­mü) cereyan etmez.[41] ve "Diyet kişinin asabesl-ne (baba tarafından akrabalarına) düşer, "hadisleri ve bunlara benzer esaslar (temel hükümler) gibi...

ikincisi Allah'ın Rasûlullaha sünnet kılması­nı mubah kıldığı,bu hususta kendi görüşüne (=reyi-ne)  başvurmasını emrettiği sünnettir.Bu nevi sün­nette Rasûlullahın, dilediğine -ÜUet ( sebep) ve maze­retine göre-ruhsat tanıma hakkı vardır.İpeği erkek­lere haram kılması ve Abdurrahman b.Avfa (R.A)-ondaki bir hastalıktan dolayı-tpek kullanması için izin vermesi; [42] ve Mekke hakkında" Oranın otu koparılmaz, ağacı kesilmez." buyurması gibi...Ab-bas b. Abdilmuttalib[43]bu söz üzerine: "Ya Rasûlullah! izhir hariç (olsun).Çünkü o.bizim ka­birleri mizfveya evlerimizin çatışım örtmek) için[44]ge rekdir."uedi.Rasûlullah da:"(Pekâlâ) izhir hariç!" [45]dedi.

Eğer Allahu taâlâ ,Mekke'nin bütün ağaçlarının kesilmesini haram kılmış olsa idi,Abbas'ın (R.A) izhir'in mubah kılınması isteğine muvafakat etmez-di.Fakat Allah,onun,faydalı gördüğü şeyi mubah kıl­masına müsaade etmiş,o da Mekke'lilere olan fayda­sından dolayı izhir otunu mubah kılmıştır.

Rasûlullahın münâdisi:"(Mekke'nin ) feth (in) den sonra hicret yoktur." diye bağınr.Sonra Abbas (R.A) Mucâşî1 b. Mes'ûd [46]un kardeşinin ,Fe-tih'den sonra Muhacir olabilmesi için şefaatçi olarak Rasûlullaha gelir.Rasûlullah ona:"Amcamın şefaa­tim (^aracılığını) (istisna olarak) kabul ettim.(Fa­kat aslında) hicret yok"[47]buyurmuştur..Eğer bu hüküm,nazil olmuş olan (değişmez bir hüküm) olsay-dı.onda şefaat caiz olmazdı.

"Eski (ölü) topraklar Allah'a ve Rasûlüne ait-tir.Bilâhare bu topraklar,benden size verilmiş­tir. Binaenaleyh her kim ölü bir araziyi (işleyip) ih­ya ederse,orası onundur[48]buyurmuştur.

Umre ile alâkalı olarak da:"Şayet şimdiki görü­şüme daha önce sahip olmuş olsaydım.umre için ih rama girerdim. [49]buyurmuştur

Yatsı namazı hakkında da:Eğer ümmetime meşakkat vermeyecek olsaydım,bu namazın vak­tini ,şu an (içinde olduğum gecenin son kısmı) ola­rak tayin ederdim. [50] buyurmuştur. Ayrıca,kurban etlerinin üç günden fazla sak Ummasını,kabir ziyaretini ,(içki saklamaya mah­sus) kaplardaki nebiz'İ[51]İçmeyi yasakla-miş;sonra da "Ben sizin kurban etlerini üç günden fazla saklamanızı yasaklamıştım .Sonra anladım ki,İnsanlar bunu misafirlerine takdim ediyorlar ve o anda mevcut olmayanlar için sakhyorlar.Binae-naleyh artık yiyiniz ve dilediğiniz kadar saklayı­nız. Sizi kabir ziyaretinden de nehyetmiştim.Şİm-di artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz.(Fakat feryâd-u figân ederek) haddi aşmayın!...Çünkü kabir ziyaretinin kapleri incelttiğini (yumuşattığı) gör­düm ve fikrimi değiştirdim. [52] Sizi (İçki sakla­maya mahsus) kaplardaki nebizl içmekten neh-y etmiş tim. Artık içiniz, fakat sarhoş eden şeyleri içmeyiniz!.. [53]

EBÜ MUHAMMED:Muhammed b.Hâlid b. Hıdâş'ın  rivayet ettiği şu hadis,bu hususu   daha iyi açıklamaktadır:

Bana Muhammed b.Hâlid b.Hidâş tahdis et-ti.Bana Müslim b.Kuteybe tahdis etti (ve) dedi:

Yûnus ,Mudrik b.Umâra'dan (R.A) bize haber verdi (ve) dedi ki:"RasûlulIah (S.A.V) Ansârdan biri­nin bahçesine girdi.Yanmda nakîr [54]içersinde nebiz bulunan bir adam gördü ve:"DÖk onu! " bu­yurdu.

Adam :"(Son olarak) onu içmeme müsaade et­mez misin? Sonra bir daha içmem! " dedi.

Rasûlullah :"Onu (son olarak) iç.Fakat (bun­dan sonra) bir daha İçme![55] buyurdu.

İşte bütün bunlar Allah'ın, Rasûllahın birşeyi menetmesini ve menettikten sonra,dilediği kimse için müsaade etmesini ona mubah kıldığını sana göste­rir.

Eğer bu hususlarda,bu şekilde haraket etmesi

caiz olmasaydı,"Kelâle[56] hakkında sorulduğu za­man tevakkuf ettiği gibi o hususlarda da tevakkuf ederdi.Kelâleden sorana:"Bana bildirilen budur .Ba­na daha fazla bîrşey bildirilinceye kadar sana bun­dan fazla birşey söyleyecek değilim!" [57] demiş­tir.

Yine bunun gibi,kocası ile anlaşamayan bir ka­dın gelip,zıhar'dan sorduğu zaman tevakkuf etmiş ve ona bir cevap vermeyerek. :"Bu hususta Allah.hükmünü verecektir[58] demiştir.

Ona (S.A.V);İhramh olan ve üzerinde yünden bir cübbe ve koku eseri olan biri geldi.(Durumu hakkında) ondan fetva istedi.Rasûlullah ona ce vab vermedi.Elbisesine büründü ve kendisinden erkek devenin hırıltısına benzer bir hırıltı duyuldu. [59]  Sonra kendine geldi ve adama cevab ver. [60]

Üçüncü   tür Sünnet:Bize ,edep maksadıyla sünnet kıldığı şeydir.Eğer bu sünneti işlersek,bundan dolaya sevab kazanmış oluruz.Yok eğer terk eder­sek, -inşaallah - bize herhangi bir günah yoktur.

Sarığın çene altından bağlanmasını emret­mesi ve pislik yiyen hayvanın etini yemekten [61]ve hacamat (kan almajdan elde edilen ka­zançtan [62]nehyetmesi gibi.

Allah (C.C):"De ki :"Bana vahyolunanlar içinde bir kimsenin yiyeceği arasında,dediğiniz gibi ha­ram edilmiş birşey bulmuyorum. Ya İniz haram olarak şunlar var:Leş,yahut akmış kan,yahut do­muz e ti,ki o şüphesiz bir pisliktir. Yahut Allah'tan başkasının adına bir fısk olarak boğazlanan."(6.el-En'âm:145) buyurduğu halde;ehli eşeklerin [63]azi dişli bütün yırtıcı hayvanların ve pençeli kuşların [64]etlerini haram kılması da böyledir.

RasûlulIah,"Bu sûre indiği zaman,zikredilenler­den daha fazla,haram kılınacak birşey bulamıyorum?"demek istemiştir.Sonra Mâide sûresi nazil ol­muş ve bu sûrede; henüz canlı iken yetişip kesmedi-ğimiz;boğulmuş (sert bir cisimle) vurulmuş ,(yüksek bir yerden) yuvarlanmış,başka bir hayvan tarafından boynuzlanmış «yırtıcı hayvanlar tarafından parçalan­mış hayvanlar haram kılınmıştır. [65]

Allah , Kur'an ile bize haram kıldıklarını (bu su retle arttırmıştır.Yine bu hususta, Rasûlullanin di­linden, yırtıcı vahşî hayvan ve yırtıcı kuşları ,ehli e-şeklerin etlerini haram kılmıştır.

Allah ,(C.C) "Kâfirlerin size bir fenahk yapma­sından korkarsanız dört rekâtlı namazları kısalt manızda üzerinize bir günah yoktur."(4.en-Nisa: 101) buyurmasına rağmen,ernniyyette olundu­ğu zamanda namazı kısaltmak hususunda da aynı şeyi söyleriz:

Allah (C.C),korku bulunduğu zaman namazı kı­saltmamızda üzerimize bir günah olmadığını bize bil­dirmiştir. [66]

"...yüzünüzü ve ellerinizi yıkayın,başınızı mesnedin ve ayaklanızı da yıkayın "(5.el-Mâide:6) âyetine rağmen mestlere meshedilmesi de [67]böy­ledir.

İsa b.Yûnus el-Evzâîden, ,o da Yahya b.ebî Kesîr'den ( -129) [68]rivayet etti ki o, şöyle demiş­tir: "Sünnet, Kur'an üzerinde hüküm vericidir.Kur'an ise sünnet üzerinde hüküm verici değildir." [69]Ya­ni demek istiyor ki:Sürmet Kur'an'ı açıklayıcıdır.Al-Iah'ın Kur'an'da ne murad ettiğini (sünnet) haber ve­rir. [70]



47-Dediklerine Göre Cuma Günü Gusletmek Hakkında Tutarsız Bir Hüküm

Iddia:Mâlik-SafVân b.Süleym -Atâ b. Yesâr Ebû    Saîd    el-Hudrî    isnadıyla.Rasûlullahın (S.A.V):"Cuma günü gusletmek,âkil ve baliğ olan herkese vaciptir. [71] buyurduğunu rivayet ettiniz.

Sonra Hemmân -Katâde-el-Hasen (el-Basrî) -Semûre (b.Cundeb) isnadıyla rivayet ettiniz ki (Se-mure) şöyle demiştir:"Rasûlullah (S.A.V) "Kim Cuma günü abdest alırsa iyi ve güzeldir.Fakat kim gusle­der (boy abdesti alır) sa ,o daha iyidir.[72] buyur­du.

Bu hadis birincisine aykırıdır.

Cevap: Biz deriz ki:Rasûlullah,"Cuma günü gusletmek,âkil ve baliğ olan herkese vaciptir." sözü ile onun farz olduğunu kasdetmemiştir.Kirlerden temiz­lenmiş, kötü kokulan izale edilmiş bir şekilde camiye gelmeleri için;faziletini sevabını kazanmak isteyenle­re bayram namazları için gusletmek [73] vacip oldu­ğu gibi; bu da Rasûlullahın aynı şekilde vacip kıldığı birşeydir.....

Rasûlullah ayrıca;koku sürünmeyi [74] elbi­seleri temizlemeyi,İş elbiselerinin dışında Cu-ma'ya mahsusu elbise giyinmeyi de emretmiştir[75]

Bütün bunların hepsi; Rasûlullahın tercih ettiği ve farz olarak değil de fazilet cihetinden vacip kıldığı şeylerdir.Sonra Rasûlullah.insanların içersinde hasta ve meşguliyeti olanların bulunabileceğini.bir memlekette gusledüemeyecek kadar şiddetli soğuk olabileceğini ve ancak zor şartlar altında gusledilebileceğini düşünerek: "Kim abdest alırsa iyi ve güzel-ir.Yani caizdir." buyurmuş,sonra bunu müteakib.yapabilen için gusletmenin daha iyi ve faziletli ol­duğunu açıklamıştır.

Üç günden fazla,kurban etlerinin saklanmasını yasaklaması ve sonra: "Sonra anladım ki insanlar inisafırlerine takdim ediyorlar ve o an mevcud olma-yanlan için saklıyorlar.Binaenaleyh artık yiyin ve di­lediğiniz kadar (et) saklayın." demesi,

Kabir ziyaretinden nehyetmesi ve sonra da :"Çünkü kabir ziyaretinin kalpleri yumuşattığını gör­düm ve iıkrimi değiştirdim. Şimdi artık kabirleri ziya­ret edin, (Fakat feryad-u figân ederek) haddi aşma­yın..." buyurması da böyledir. [76]

 
48-Dediklerine Göre Tecrübenin Yalanladığı Hadis    
 

Iddia:İbnu Lehî'a'dan.o ,Mişrah b. Âhân'dan,o da Ukbe b.Amir'den;onun Rasûlullahı "Eğer Kuran deri içine konsa .sonra ateşe atılsa yanmaz.[77]derken işittiğini rivayet ettiniz...

Bu,asılsız olduğundan şüphe etmediğimiz bir hadistir.Çünkü biz mushaflann yandığını, diğer eşya­lara ve kitaplara ânz olan şeylerin onlara da arız oldu­ğunu görüyoruz.

Cevap:Biz deriz ki:Bu hadisin;onların unut­tukları ve bilemedikleri bir tevili (yorumu) vardır.Ben inşâallah

Bana Yezîd b.Amr tahdis etti (ve) dedi:el-As-î'ye (122-213) [78]bu hadisi sordum.Bana:'Yani eğer Kur'an insanın içine konsa (insan onu ezberlese) sonra bu insan ateşe aülsa,yanmaz." dedi.

el-Asmafnin kasdettiği şudur:Allah,müsIü-manlardan kime Kur'an'ı öğretir ve ezberlettirirse; günahlarından dolayı içine atılsa bile,Kıyamet günü ateş onu yakmaz." [79]

de:"Kur'an'ı ezberleyiniz.Veya Kur'an'ı okuyunuz.Bu mushaflara aldanfıp ta ezberlememezlik etjmeyi-niz. Çünkü Allah Kur'an'ı ezberlemiş olan bir kalbe ateş ile azab etmez." demiştir.

Ebû Uraâme (yukarıdaki sözü ile) insanın cismi­ni, deri(el-ihâb) gibi.Kur'an için kılıf yapmıştır.el-İhâb dibağatlanmamış deridir.

Eğer el-ihâb 'in " dibağatlanmış deri" olması caiz olsaydı;onu cisimden kinaye olarak zikretmesi caiz olmazdı.

Bunun benzeri,Âişe'nin (R.A) bir konuşma yap­tığı ve babasınfm mürtedleri öldürmesin) den bahset­tiği zaman-Başları omuzlara düşürdü,kanlan da derilerin (=uhub) içinde topladı." sözüdür.Hz.Âişe'nin derilerden kasdı,cesedlerdir.

Bu hadisin tevili (yorumu) hususunda başka bir görüş daha vardır.Bazısı demiştir ki:"Bu,Hz.Peygam ber'in(S.A.V) devrinde idi.Bu (deri içindeki Kur'an'm yanmaması)   onun  peygamberliğine  alâmet  ve Kur'an'ın Allah'ın kelâmı olduğuna.omın katından nazil olduğuna delil idi.Allah bu hususu bir vakitler müşrikler Kur'an'a hakaret ettikleri zaman bu muci­ze   ile açıklamıştır.Hz.Peygamberden sonra ise.bu mucize ortadan kalkmıştır.

Aynı bunun gibi, peygamberlerin kendi zaman­larında mucizeler meydana gelir.Ölü dirlUr;kurt ko­nuşur[80]eve şikâyette bulunur[81]kabir.içindeki ölüyü dışarı fırlatir[82]Fakat pey­gamberlerden sonra bunlar ortadan kalkar.yok olur.'

Bu husustaki diğer bir görüş de:"...yanmaz" sö­zünün deriye değil,Kuran'a aid olmasıdır.

Yani:Eğer Kur'an bir deriye yazılsa,sonra ateşe atılsa;yanan şey deri ve mürekkebtir.Kur'an de-ğiI.Sanki Allah (Azze ve Celle) Kur'an'ı deriden kaldı­rıp yükseltmekte ve onu ateşten korumaktadır.Biz kelâmcılann:"Mushafta olan Kur'an'a delâlet eden (mânâlâr)dır.yoksa kendisi değil" dedikleri gibi;Kur'an'm mushailarda mecazi olarak bulunduğu­na değü.hakikaten bulunduğuna şüphesiz inanırız.

Zira Allah tabâreke ve taâlâ da: "Muhakkak ki o Levh-i mahfuzda saklı bir Kuran-ı Kerîm'dir.Ona tertemiz olanlardan başkası el süremez."(56. el-Vâkıa:77-79) buyurmuş;

Rasûlullah da "Düşman topraklarına yanınız­da Kur'an varken girmeyin. [83] buyururken mus hafi kasdetmiştir. [84]

 
49-Dediklerine Göre Kur'an ın Nakzettiği  Hadis

RasûIullahm:1(Sıla-i rahim (akraba zi­yareti) ömrü arttınr[85]buyurduğunu rivayet et ™^.Halbuki Allah (CC):"...ecelIeri gelince bir an geri kalmazlar ve öne de geçmezler.t((7.el-A'raf: 34) buyurmaktadır.

Sıla-i rahlm,ne geri kalacak ne de ileri geçecek olan bir eceli nasıl uzatabilir?

Cevap:Biz deriz ki:Ömrün artması iki mânaya gelir.

Birisi:Zenginlik,refah,rızık bolluğu,vücud sıh­hatidir. Nitekim "Fakirlik en büyük ölümdür" denil-miştir.Bir hadiste şöyle denmiştir : Allah (C.C) Musa'ya (A.S) ,onun düşmanını öldüreceğini bildirir.Sonra Mûsâ (A.S) düşmanının (ölmeyip) hurma yapraklan ile birşeyler ördüğünü görür ve:'Yâ Rabbi! Bana,onu öldüreceğini vadetmiştin?" der.Allah (C.C) da:(Vadettiğimi) yaptım.Onu fakirleştirdim." der...    .

Şâir de şöyle demiştir:

"Ölüp de rahata kavuşan,ölü değildir. Ölü ancak,dirilerin ölüşüdür."

Yani, dirilerin ölüsü ilejakiri kasdediyor.

Fakirliğe.ölüm denmesi ve hayattan azalma ola rak kabul edilmesi caiz olunca;zenginliğe de hayat ismi verilmesi ve ömrün artması olarak kabul edilme­si caiz olur.

Hadisin başka bir mânası da şudunAllah kulu­nun ömrünü,kendi nezdinde yüz sene olarak yazar.Fakat onun bünyesini ,terkîbini,şeklini seksen senelik bir ömre göre takdir eder.Bu kimscakrabalarını ziyaret ederse, o terkibi ve bünyeyi arttırır.Adam seksen sene yaşar.buna ilâveten yirmi sene daha ya­şar, ve yüz seneye ulaşır.îşte bu yüz sene,arük ne ileri ne de geri bırakılmayan eceldir. [86]




[38] BUH: 67 / 28.

[39] BUH: 52/7 ;67/ 21.U7.HAN: l / 275.290,329; 4 /

[40] Krş,DÂRİMÎ : 1 / 145.

[41] HAN: 4 / 4,5: Krş.HAN: 1 / 432.

[42] BUH: 51 / 27; 56 / 91; 77 / 29.HAN: 3 / 122,18°

[43] RasûluIIahm amcası (M).

[44] Bir nüshaya göre de:"demircilerimiz ve kuyumcul*" nnuz için (?)..."

[45] BUH: 87/8.İzhir,bir nevi kokulu ottur (M).

[46] Sahatû (BkzTTehzîbu't-Tehzîb: 10/38) (M)

[47] BUH: 56 / 94.Krş,BUH: 63/45.

[48] BUH: 41 / 15, Krş.HAN: 3 / 304.327,338

[49] BUH: 25/ 81.Yani:Hac aylarında umre için İhrama girmeyen cahiliyye ehline muhafelefet etmeyi kasdetmiş

[50] Krş,BUH: 9/ 24.

[51] Hurma.küru üzüm.bal .buğday veya arpa suyunun köpük atması ile meydana gelen bir nevi içki. (M]

[52] HAN:3 / 237,250.

[53] A.y. Buradaki hadiste kapların çeşitlerinin isimle­ri de zikredilmektedir. (M)

[54] Ağaçtan yapılmış şarap kabı, (M)

[55] HANt 3 / 237,250.

[56] Ölenin,babasının veya çocuğunun olamaması ha-»•(M) Bkz.: 4.en-Nisâ: 12.176.

[57] Krş ,HAN: 4 / 295,301

[58] EBÛ DÂVUD: 13 / 17.

[59] Vahiy geldiğine işaret .(M)

[60] BUH: 26 / 10,Krş,BUH: 25 / 17.

[61] HAN:1 / 226,241

[62] Krş,BUH: 34 / 25.

[63] BUH: 72 / 28.

[64] BUH: 72 / 28; 76 / 57.HAN: I / 147,244, 326;3/323

[65] Bkz:5.el-Mâide: 3.

[66] BUH: 18 / 5,11,HAN: 1 / 30,215.

[67] Bkz:BUH: 4/48.

[68] Yahyâ b.ebî Kesîr et-Tâî. Muhaddis.Tedlis yapar-«•ITehzîbu't-Tehzîb : 11 / 268 ) (M)

[69] DÂRİMÎ: 1 / 145

[70] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 305-313.

[71] BUH: 10 / 161; 11/2 ,HAN: 3 / 6.30.

[72] Krş.BUH: 1I/5.HAN: 1 / 29.45; 2/424.

[73] Bkz:HAN:4 / 78.

[74] BUH:11 / 6

[75] krş.BUH: 11/7 .HAN: 3 / 65.

[76] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 313-315.

[77] DÂRİMÎ: 23 /I (2 / 430)

[78] eI-Asmaî,Ebû Saîd Abdulmelik b. Kurayb .En meş­iniarap filologlanndandır.Hal'Ü.Ebû Amr b.el-Alâ gibi hoca-iIhnanuerS almı9tır-Harikulâde hafizası ile .devrinin bütün özeirtı îerİni kavramıŞ'bedevilerin dilini ve bu dilin bütün beri ı rinİıbütün lehçelerini öğrenmiş ve bütün şiirleri ez-eriemişti.Birçok eserleri bize kadar gelmiştir.{İslâm Aiısik- / 679) (M)

[79] Sudeyy b.Aclân b.Vehb.Umâme el-Bâhai,Sahabî (Tehzîbu't-Tehzîb: 4 / 420) (M)

[80] BUH: 62/6; 6O / 54.

[81] HAN: 4/172,173.

[82] BUH: 61 / 25.

[83] BUH:56/129,HAN: 2 /6.10.63.

[84] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 315-317.

[85] BUH: 78/12.

[86] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 317-318.