meryem
Sat 23 October 2010, 12:40 pm GMT +0200
81-Dediklerine Göre Kur'an ın Yaratılmış Olduğuna Delalet Eden Hadis
Iddia: Siz,"Kur(an'm kalbi Yâ-Sîn (suresi) dir."Kur'anfin hörgücü eî-Bakara'dır." "er-Rahman ve Âl-i îmrân sureleri kıyamet günü sanki iki bulut veya iki karaltı veya (gökyüzünde karaltı halindeki) iki kuş sürüsü gibi gelir.[245] ve "Kur'an kişi-ye.kabrinde iken gelir ve ona şöyle, der. [246] diye rivayet ettiniz.Bütün bunların hepsi Kur'an'm mahlûk (^yaratılmış) olduğunu gösterir.
Kalbi,hörgücü olan veya bulut veya karaltı olan birşeyin yaratılmamış olması mümkün değildir.
Cevap: Biz deriz ki:Gerçekten bu adamlara (=Kelâmcılar) yakişan-çünkü onlar Kelâm ve kıyas ehlidirler-Kur'an'ın ne cisim,he de sınırlı ve şekilli bir şey olmadığını bilmeleri idi.
"Kur'an'm hörgücü el-Bakara'dır."sözü ile Rasûlullah sadece Kur'an'ın en yüksek kısmını kas-detmiştir.Nasd ki hörgüç de devenin en yüksek kısmıdır.
"Kur'an'm kalbi Yâ-Sîn'dir." sözü ile onun-Kur'andaki yerininjbedende kalbin yeri gibi olduğunu kasdetmiştir.
"el-Bakara ve Âl-i îmrân sanki iki bulut gibi ge lir." sözü ile de,bu surlerin sevabîarı,onlan okuyanlara gelir ve kıyamet günü onu gölgelendirir.Yine bu surelerin sevabı adama.kabrinde gelir ve kıyamet günü de gelir onu müdafaa eder." demek istemiştir.
Allahu Taâlânın.Kur'an'ı- adamı müdafaa eden ve onu kurtaran-bir varlık haline getirmesi de mümkündür.
EBÛ MUHAMMED:Bize Ebu'l-Hattâb Ziyâd 3.Yahya[247]tahdis etti (ve) dedi:Bize Abdula'lâ tahdis îtti (ve) dedi:Bize Muhammed b.İshak ,Amr b.Şu-iyb'dan,o da babasından.o da dedesinden tahdis et-[i. (Dedesi) dedi:Rasûlullah şöyle buyurdu:"Kur'an kıyamet günü adam şekline girer ve(Kur'an'ın) farzlarını zayi eden (tatbik etmeyen) yasaklarını çiğneyen, itaat in (i emrettiği şeyler) e aykırı davranan,günahlarını işleyen adama getirilir,.Kur'an,hasım olarak iddiaya hazırlanır,ve :"Ey Rabbim beni taşıyıcıların en kötüsüne yükle-din.Yasaklarımı çiğnedi,farzlarımı yerine getir-medi.bana İtaati terketti, (menedilen) günahlarımı işledi." der, ve durmadan onun aleyhine delilleri sıralar. Nihayet kendisine : "Ona dilediğini yap(abilirsin) ! denilir.
(Kur'an) da adamın elinden tutar ve onu yüzüstü cehenneme düşürünceye kadar ondan ayrılmaz.
(Sonra), (Kur'an'm) sınırlarını tecavüz etmeyen, farzları İle amel eden, emirlerini tutan, günahlarından kaçınan adama getirilir. Kur'an, adamı müdafaaya hazırlanır ve : "Ey Rabbim, beni taşıyıcıların en hayırlısına yükledîn. Benim yasaklarım (i İşlemek) dan sakındı, farzlarımla amel etti,emirlerimi tuttu, günahlarımı terketti" " der ve (adamın lehine) durmadan delillerini sıralar. Nihayet kendisine: "Ona dilediğini yap (abilirsin)!" denilir. (Kur1 an) da adamın elinden tutar ve ona atlas elbise giydiresiye, başına kral tacını oturtasıya ve ona Cennet kâsesinden içiresiye kadar onu bırakmaz. [248]
"Kur'an (adam) şekline girer." sözünde,Allah'ın onu okuyan ve onunla amel eden sahlbine,kendisini kurtaranın Kur'an'm ta kendisi olduğunu bildirmek için Kur'an'ı bir (adam) şekline sokacağına dair bir delil yok mudur?
Kur'an bizzat ne adam olabilir ne cisim.ne de söz söyleyebilir,çünkü o (kendisi) kelâm(=söz) dır.
Eğer bunlar (=kelâmcılar) daha derin düşünse-ler,kendilerine bir nebze de (Allanın) yardım (ı) nasib olsr ydı Kur'an'ın mahlûk olmasımn mümkün olamı-yacağmı mutlaka bilirlerdi.Çünkü o,Allah'ın kelâmı ve Allah'tan bir sÖzdür.Allah'tan olan.yaratılmış olamaz.
Meseleyi .onların anladıkları şu "konuşmamız"a havale ederek bir mukayese yapabiliriz .Çünkü bizim konuşmamız.bizim fiilimiz değildir.Konuşma sadece ses ve ayn ayrı harflerden ibarettir.Sesin de harflerin de bizim için bir fiil olması mümkün değildir.Çünkü ikisi de Allah'ın yarattığı şeylerdir.Bu ikisinde amel (=fîil) olarak bize aid olan sadece bu fiillerin edâsıdır [249] ve Allah'ın sevabı da bunun üzerine terettüb eder...
Bunun misali bir adama benzer ki,sen ona emanet olarak bir mal verirsin,sonra ondan,onu geri istersin .O da eliyle onu.sana geri verir.(Burada) ne"mal"dan,ne de "el"den dolayı onun için sevap yoktur.Sevab sadece malın geri verilmesindedir.
Kur'an'ı sesinle,tek tek harflerle okumadaki se-vab da böyledir.Kur'an bu nazmı (tertibi) ve bu te'lifi (terkîb,arrangement,composition) ile Allah'ın kelâ-mıdır.ondan sadır olmuştur.Onu okuyan herkes,Al-lah' in kelâmını okumuş olur.Bu husus o kimsenin üzerinden Kur'an'ı okuyan biri olma keyfiyetini kaldırmaz.
Eğer bir adam bir hutbe yazsa,bir kaside düzse sonra bunlar ondan naklolunsa; ne hutbe ne de şiir, nakledenin bir ameli sayılmaz.Şiir sadece müellife aiddir.Nakledenin rolü ise,sadece onu tekrar etmektir, (edâ). [250]
82-Îcmâya Aykırı Olduğunu Söyledikleri Hadisler
İddia:Eyyûb (es-Sahtıyânî)den to da İbnu Si-rin'den,o da Amr b.Vehb es-Sakafi'den,o da el-Mugira b.Şu'be'den rivayet ettiniz ki (el-MuğJra) şöyle demiştir :"RasûluIlah (S.A.V) haceti için dışarı çıktı .Ben de su ile onun peşinden gittim .Abdest aldı ve sangına mesnet t İ, sonra sabah namazını kıI(dır]dı.[251]
Keza,Ebû Muaviye (Muhammed b.Hâzim) den,o da el-A'meş'den,o da el-Hakem (b.Uteybe) den,o da Abdurrahman b.ebî Leylâ'dan,o da Ka'b b.Ucre'den,o da Bilâl'den (R.A):"RasûIullahın,başörtüsüne meshettiğini" rivayet ettiniz. [252]
Yine,el-Velid b.Müslim 'den,o da el-Evzâî'den,o da Yahya b.ebî Kesir'den,o da Ebû Seleme b.Abdir rahman'dan o da Amr b.Umeyye ed-Damrî1den,onun"RasûlulIahi gördüm,abdest aldı ve sangına meshetti.[253] dediğini rivayet ettiniz. Bunlar sizin nazarınızda sağlam isnadlar-dır.Halbuki siz bunlarla amel etmeyi;Rasûlullahtan bunları nesheden birşey rivayet etmeksizin terketti-niz...
Cevap:Biz deriz ki:Hak ve hakikat bizim nâza-rımizda.rivayetle sabit olmaktan daha kuvvetli olarak.icma ile sabit olur.Çünkü hadislere bazan sehiv(=dalgınlık) ve iğfâl(=gaflet ve ihmal) gibi noksanlıklar ânz olur,ve hadisler şüphe, (çeşitli) tevil ve izahlar ve nesh ile karşı karşıyadır,Ve bazen hadisi.sika olan ravi sika olmayan raviden alır (ve rivayet eder.)
Bazan da.ikisi de caiz olan iki farklı hüküm geü-rir.Namazdan sonra bir kere (sağa) ve iki kere (sağa ve sola) selâm verilmesi rivayetleri gibi..
Bazan bir adam .Rasûlullah bir şeyi emrederken hazır buhınur.Sonra Rasûlullah.o adam yok iken,bu-nun aksini emreder.Adam ise birincisini nakle-der.haberi olmadığı için ikinciyi nakletmez.
İcmâ ise bütün bu arızalardan salimdir,uzak-tır.Bu sebepten İmâm Mâlik (95-179) [254] Rasûlullahtan bir hadisi rivayet eder.sonra da (beldesindeki) bu hadise aykırı bir tatbikattan dolayı: "Beldemizde ise.şu şekilde amel edilmektedir. "derdi.Çünkü onun beldesi (MedinejRasûlullahın beldesidir.
Rasûlullahın devrinde herhangi birşeyle amel edildiği zaman.ikinci asırda da onunla amel edilir.Ke-za üçüncü dördüncü ve daha sonraki asırlarda da böyle olur.
İnsanların hepsinin birden.beldelerinde kendi zamanlarında câri olan bir âdeti terkedip.başkasmı kabul etmeleri mümkün değildir.
Hele (bu değişme) ferd ferd değil de asırdan aşıra olacak olursa (daha da imkânsızdır.)
Gerçek şu ki insanlar (senedi) muttasıl pekçok hadis rivayet etmişler fakat, onunla amel etmeyi terke tmişlerdir. Bu hadislere misal olarak ,şunları zikredebiliriz:
Sufyân , ve Hamraâd b.Zeyd'in,Amr b.Dinâr"dan,onun da Câbir'den,onun da İbnu Ab: bas'tan (rivayet ettiği) hadistir ki, İbnu Abbâs:"Rasû-lullahın Medine'de öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını emniyette olup,korkulu bir hal olmadığı halde birarada kıldığını ( =cem)"[255]naletmiştir.
Fakihlerin hepsi,bu hadise-ya neshedildiğini yahud Rasûlullahın iki namazı yağmur veya herhangi bir meşguliyet dolayısıyla zaruret halinde birarada kılmış olduğunu düşünerek-amel etmeyi terketmişlerdir[256]
(Keza) Sufyan (b.Uyeyne) nin Amr b.Dînar'dan onun Avsece'den.onun da İbnu Abbas'dan rivayet ettiği hadis de böyledir:"Rasûlullah zamanında adam biri azad ettiği kölesinden başka vâris bırakmadan ölmüş»Rasûlullah da adamın mirasını köleye vermiş.[257]
Fakihler ise ya bu hadisin ravisi Avsece'yi (hadisi uydurmakla) itham edip ona istinaden herhangi bir farz veya sünnetin sabit olamıyacağını söylemelerinden veyahut da hadisin mânâsındaki bir bozukluktan dolayı-sanki hadisin mânâsı:"..ölen (köle),azad eden efendisinden başka vâris bırakmadı." şeklin-dedir-bu hadise karşı çıkmışlardır.Bu tevile gö-re,onun vâris olması mümkündür.Çünkü o. kölenin sahibidir.
Yahut da.neshedilmiş olması sebebiyle bu hadisle amel etmemişlerdir.
(Diğer bir misal) :Şu'be'nin,Amr b.Mur-ra'dan,onun Abdurrahman b.Ebî Leylâ'dan onun da el-Berâ (b.Ma'rûr) (R.A) dan rivayet ettiği hadisür.el-Bcrâ:"RasûIullah,sabah ve akşam namazlarında kunut (duasını) okurdu. [258]demiştir.
Alimler sabah namazında kunut'un okunup okunmayacağı hususunda farklı görüştedirler.Fakat akşam namazında kunut'un okunmayacağı hususunda müttefiktirler.
Buna benzer şeyler çoktur.İşte sarığa ve baş Örtüsüne meshedilmesi de böyledir.Fakihler bu hadisin terkedilmesi üzerinde İcma etmişlerdir. Onların da kabul ettikleri bir isnadla rivayet edilmiş olmasına rağmen sadece neshedilmiş olduğu için bu hadisi terketmişlerdir.
(Diğer bir sebep de şudur) :Ravi,Rasûlullahı sanğa ve sangın altına .başına meshettiğini görmüş ve hadisi nakleden de bu iki fiilden enteresan olanını nakletmiştir. Çünkü başa meshetmek normaldir.ya-dırganmaz:Zira bütün insanlar böyle yapmakta-dır.Ancak örtü üzerine meshetmek garipsenebilir.
(Fakihler) kendilerinin bu görüşlerini destekleyen, el-Muğîra'nın başka bir hadisini delil olarak zikretmektedirler.Bu hadisi el-Velid b.Müslim.Sevr (b.Yezîd el-Kalâî)den,o da Raca b.Hayve'den.o da Verrâd (es-Sakafî) den o da el-Muğira'dan rivayet etmiştir ki( el-Mugira)Rasûlullahin başının ön kısmına ve sarığına meshettiğini söylemiştir...
Başın ön kısmına meshetmek Kur'an'da farz kı-lınmıştır.Bu farz,lafzı ihtilaflı bir hadis ile ortadan kalkmaz.
Buna benzer bir rivayet de onların bazısının Rasûlullahm çarıkları (veya sandaletleri) üzerine meshettiğine-başka bir rivayette de-çoraplarma meshettiğine dair rivayettir.Rasûlullah çarıkları içersindeki çoraplara meshetmiştir.Fakat her râvi bu ikisinden,birisini nakletmiştir. [259]
83-Müşriklerın Çocukları Hakkında İki Farklı Hadis
İddia:es-Sa'b b.Cessâme'nin (R.A):'Ta Rasû-lallah.gece karanlığında düşmana hücum ederken atlarımız müşriklerin çocuklarını çiğniyor." dediğini, Rasûlullahın da:"Onlar babalanndandır!" cevabını verdiğini rivayet ettiniz. [260]
Sonra yine,"Rasûlullahın bir askeri birlik gön-derdiğini,onların da kadınları ve çocukları öldürdüğünü,Rasûhıllahın buna şiddetle karşı çıktığını, bun un üzerine Ashabın :" Yâ Rasûlullah, onlar müşriklerin çocuklarıdır." dediğini ,Rasûlullahın da :"Sizin seçkinleriniz de müşriklerin çocukları değiller midir?" dediğini rivayet ettiniz.
Cevap: Biz deriz ki:İki hadis arasında aykırılık mevcud değildir.Çünkü es-Sa'b b.Cessâme,Rasûlul-laha;müslümanların atlarının düşmana hücum ederken gece karanlığında onları çiğnediğini haber vermiş,Rasûlullah da :"Onlar babalanndandır" buyurmuştur."
"Onlar babalanndandır. "sözü ile Rasûluî-lah, "onların (çocukların) dünyada hükmü babalarının hükmü gibidir,gece olup da hücuma geçildiğinde müşriklere saldırma fırsatı ortaya çıkınca,çocuklar yüzünden (hücumdan) vazgeçmeyin .Çünkü çocuklarının hükmü-onları öldürmeyi kasdetmeksizin- babalarının hükmü gibidir" demek istemiştir...
Sonra İkinci hadiste, askerî birliğin .kadınları ve çocukları öldürmelerini hoş karşılamamıştır. Çünkü bu birlikteki askerler, babaları müşrik olduğu için çocukları kasten öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Rasûlullah:" Sizin seçkinleriniz de müşriklerin çocukları değiller midir?" buyurmuştur.Bu sözüyle de "Belki müşrik çocukları içersinde bulûğa erince iman edecek ve iyi bir müslüman olacak olanlar vardır." demek istemiştir. [261]
[245] HAN: 5/26 (Kalp ve hörgüç için) ;4 / 183 (Bu-Iut,gölge ve kuş karaltısı İçin),5 / 249,361.
[246] Krş,HAN: 4 / 183.
[247] ReIsü'l-Küttab nüshasında "Ziyad b.Yahya" ibaresi yoktur. (M)
[248] Krş.BUH: 4 / 183,-5 / 249,361.
[249] Yerine getirme,tekrar etme.M
[250] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 392-395.
[251] Bkz:EBÛ DÂVUD : 1 / 58.
[252] TIR:1 / 75.HAN: 5 /281.
[253] EBÛ DÂVUD: 1 / 60.
[254] Bkz:s. 82 ve dipnotu.
[255] HAN: 1 / 223,283;2 / 33.
[256] Bilakis İbn Abbas'a Hz.Peygamberin (S^-V) niçin böyle yaptığı sorulduğunda "Ümmetime zorluk vermemek için!" cevabını verdiği hadislerde zikredilmiştir.Bkz:MUS ,6.Salâ-tu'l-musâfirin,5 (I / 490);Abdurrazzak,eİ-Musannef,II.555;el-Beyhakî,es-Sunen;III.166,167;Bu konuda daha geniş bilgi için bkz:"Seferde ve Hazarda iki namazın cemedilmesi" adlı basılmamış doktora seminerimiz,s.67 v.d.;176 v.d.(M)
[257] HAN: 1 / 221.EBÛ DÂVUD: 12 / 8 (3 / 124)
[258] TIR: 2 / 177.
[259] Mİsal olarak bkz: HAN: 4 /24S.252. İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 395-399.
[260] MUS: 32 / 28.EBÛ DÂVUD : 3 / 54.
[261] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 399-400.
Iddia: Siz,"Kur(an'm kalbi Yâ-Sîn (suresi) dir."Kur'anfin hörgücü eî-Bakara'dır." "er-Rahman ve Âl-i îmrân sureleri kıyamet günü sanki iki bulut veya iki karaltı veya (gökyüzünde karaltı halindeki) iki kuş sürüsü gibi gelir.[245] ve "Kur'an kişi-ye.kabrinde iken gelir ve ona şöyle, der. [246] diye rivayet ettiniz.Bütün bunların hepsi Kur'an'm mahlûk (^yaratılmış) olduğunu gösterir.
Kalbi,hörgücü olan veya bulut veya karaltı olan birşeyin yaratılmamış olması mümkün değildir.
Cevap: Biz deriz ki:Gerçekten bu adamlara (=Kelâmcılar) yakişan-çünkü onlar Kelâm ve kıyas ehlidirler-Kur'an'ın ne cisim,he de sınırlı ve şekilli bir şey olmadığını bilmeleri idi.
"Kur'an'm hörgücü el-Bakara'dır."sözü ile Rasûlullah sadece Kur'an'ın en yüksek kısmını kas-detmiştir.Nasd ki hörgüç de devenin en yüksek kısmıdır.
"Kur'an'm kalbi Yâ-Sîn'dir." sözü ile onun-Kur'andaki yerininjbedende kalbin yeri gibi olduğunu kasdetmiştir.
"el-Bakara ve Âl-i îmrân sanki iki bulut gibi ge lir." sözü ile de,bu surlerin sevabîarı,onlan okuyanlara gelir ve kıyamet günü onu gölgelendirir.Yine bu surelerin sevabı adama.kabrinde gelir ve kıyamet günü de gelir onu müdafaa eder." demek istemiştir.
Allahu Taâlânın.Kur'an'ı- adamı müdafaa eden ve onu kurtaran-bir varlık haline getirmesi de mümkündür.
EBÛ MUHAMMED:Bize Ebu'l-Hattâb Ziyâd 3.Yahya[247]tahdis etti (ve) dedi:Bize Abdula'lâ tahdis îtti (ve) dedi:Bize Muhammed b.İshak ,Amr b.Şu-iyb'dan,o da babasından.o da dedesinden tahdis et-[i. (Dedesi) dedi:Rasûlullah şöyle buyurdu:"Kur'an kıyamet günü adam şekline girer ve(Kur'an'ın) farzlarını zayi eden (tatbik etmeyen) yasaklarını çiğneyen, itaat in (i emrettiği şeyler) e aykırı davranan,günahlarını işleyen adama getirilir,.Kur'an,hasım olarak iddiaya hazırlanır,ve :"Ey Rabbim beni taşıyıcıların en kötüsüne yükle-din.Yasaklarımı çiğnedi,farzlarımı yerine getir-medi.bana İtaati terketti, (menedilen) günahlarımı işledi." der, ve durmadan onun aleyhine delilleri sıralar. Nihayet kendisine : "Ona dilediğini yap(abilirsin) ! denilir.
(Kur'an) da adamın elinden tutar ve onu yüzüstü cehenneme düşürünceye kadar ondan ayrılmaz.
(Sonra), (Kur'an'm) sınırlarını tecavüz etmeyen, farzları İle amel eden, emirlerini tutan, günahlarından kaçınan adama getirilir. Kur'an, adamı müdafaaya hazırlanır ve : "Ey Rabbim, beni taşıyıcıların en hayırlısına yükledîn. Benim yasaklarım (i İşlemek) dan sakındı, farzlarımla amel etti,emirlerimi tuttu, günahlarımı terketti" " der ve (adamın lehine) durmadan delillerini sıralar. Nihayet kendisine: "Ona dilediğini yap (abilirsin)!" denilir. (Kur1 an) da adamın elinden tutar ve ona atlas elbise giydiresiye, başına kral tacını oturtasıya ve ona Cennet kâsesinden içiresiye kadar onu bırakmaz. [248]
"Kur'an (adam) şekline girer." sözünde,Allah'ın onu okuyan ve onunla amel eden sahlbine,kendisini kurtaranın Kur'an'm ta kendisi olduğunu bildirmek için Kur'an'ı bir (adam) şekline sokacağına dair bir delil yok mudur?
Kur'an bizzat ne adam olabilir ne cisim.ne de söz söyleyebilir,çünkü o (kendisi) kelâm(=söz) dır.
Eğer bunlar (=kelâmcılar) daha derin düşünse-ler,kendilerine bir nebze de (Allanın) yardım (ı) nasib olsr ydı Kur'an'ın mahlûk olmasımn mümkün olamı-yacağmı mutlaka bilirlerdi.Çünkü o,Allah'ın kelâmı ve Allah'tan bir sÖzdür.Allah'tan olan.yaratılmış olamaz.
Meseleyi .onların anladıkları şu "konuşmamız"a havale ederek bir mukayese yapabiliriz .Çünkü bizim konuşmamız.bizim fiilimiz değildir.Konuşma sadece ses ve ayn ayrı harflerden ibarettir.Sesin de harflerin de bizim için bir fiil olması mümkün değildir.Çünkü ikisi de Allah'ın yarattığı şeylerdir.Bu ikisinde amel (=fîil) olarak bize aid olan sadece bu fiillerin edâsıdır [249] ve Allah'ın sevabı da bunun üzerine terettüb eder...
Bunun misali bir adama benzer ki,sen ona emanet olarak bir mal verirsin,sonra ondan,onu geri istersin .O da eliyle onu.sana geri verir.(Burada) ne"mal"dan,ne de "el"den dolayı onun için sevap yoktur.Sevab sadece malın geri verilmesindedir.
Kur'an'ı sesinle,tek tek harflerle okumadaki se-vab da böyledir.Kur'an bu nazmı (tertibi) ve bu te'lifi (terkîb,arrangement,composition) ile Allah'ın kelâ-mıdır.ondan sadır olmuştur.Onu okuyan herkes,Al-lah' in kelâmını okumuş olur.Bu husus o kimsenin üzerinden Kur'an'ı okuyan biri olma keyfiyetini kaldırmaz.
Eğer bir adam bir hutbe yazsa,bir kaside düzse sonra bunlar ondan naklolunsa; ne hutbe ne de şiir, nakledenin bir ameli sayılmaz.Şiir sadece müellife aiddir.Nakledenin rolü ise,sadece onu tekrar etmektir, (edâ). [250]
82-Îcmâya Aykırı Olduğunu Söyledikleri Hadisler
İddia:Eyyûb (es-Sahtıyânî)den to da İbnu Si-rin'den,o da Amr b.Vehb es-Sakafi'den,o da el-Mugira b.Şu'be'den rivayet ettiniz ki (el-MuğJra) şöyle demiştir :"RasûluIlah (S.A.V) haceti için dışarı çıktı .Ben de su ile onun peşinden gittim .Abdest aldı ve sangına mesnet t İ, sonra sabah namazını kıI(dır]dı.[251]
Keza,Ebû Muaviye (Muhammed b.Hâzim) den,o da el-A'meş'den,o da el-Hakem (b.Uteybe) den,o da Abdurrahman b.ebî Leylâ'dan,o da Ka'b b.Ucre'den,o da Bilâl'den (R.A):"RasûIullahın,başörtüsüne meshettiğini" rivayet ettiniz. [252]
Yine,el-Velid b.Müslim 'den,o da el-Evzâî'den,o da Yahya b.ebî Kesir'den,o da Ebû Seleme b.Abdir rahman'dan o da Amr b.Umeyye ed-Damrî1den,onun"RasûlulIahi gördüm,abdest aldı ve sangına meshetti.[253] dediğini rivayet ettiniz. Bunlar sizin nazarınızda sağlam isnadlar-dır.Halbuki siz bunlarla amel etmeyi;Rasûlullahtan bunları nesheden birşey rivayet etmeksizin terketti-niz...
Cevap:Biz deriz ki:Hak ve hakikat bizim nâza-rımizda.rivayetle sabit olmaktan daha kuvvetli olarak.icma ile sabit olur.Çünkü hadislere bazan sehiv(=dalgınlık) ve iğfâl(=gaflet ve ihmal) gibi noksanlıklar ânz olur,ve hadisler şüphe, (çeşitli) tevil ve izahlar ve nesh ile karşı karşıyadır,Ve bazen hadisi.sika olan ravi sika olmayan raviden alır (ve rivayet eder.)
Bazan da.ikisi de caiz olan iki farklı hüküm geü-rir.Namazdan sonra bir kere (sağa) ve iki kere (sağa ve sola) selâm verilmesi rivayetleri gibi..
Bazan bir adam .Rasûlullah bir şeyi emrederken hazır buhınur.Sonra Rasûlullah.o adam yok iken,bu-nun aksini emreder.Adam ise birincisini nakle-der.haberi olmadığı için ikinciyi nakletmez.
İcmâ ise bütün bu arızalardan salimdir,uzak-tır.Bu sebepten İmâm Mâlik (95-179) [254] Rasûlullahtan bir hadisi rivayet eder.sonra da (beldesindeki) bu hadise aykırı bir tatbikattan dolayı: "Beldemizde ise.şu şekilde amel edilmektedir. "derdi.Çünkü onun beldesi (MedinejRasûlullahın beldesidir.
Rasûlullahın devrinde herhangi birşeyle amel edildiği zaman.ikinci asırda da onunla amel edilir.Ke-za üçüncü dördüncü ve daha sonraki asırlarda da böyle olur.
İnsanların hepsinin birden.beldelerinde kendi zamanlarında câri olan bir âdeti terkedip.başkasmı kabul etmeleri mümkün değildir.
Hele (bu değişme) ferd ferd değil de asırdan aşıra olacak olursa (daha da imkânsızdır.)
Gerçek şu ki insanlar (senedi) muttasıl pekçok hadis rivayet etmişler fakat, onunla amel etmeyi terke tmişlerdir. Bu hadislere misal olarak ,şunları zikredebiliriz:
Sufyân , ve Hamraâd b.Zeyd'in,Amr b.Dinâr"dan,onun da Câbir'den,onun da İbnu Ab: bas'tan (rivayet ettiği) hadistir ki, İbnu Abbâs:"Rasû-lullahın Medine'de öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını emniyette olup,korkulu bir hal olmadığı halde birarada kıldığını ( =cem)"[255]naletmiştir.
Fakihlerin hepsi,bu hadise-ya neshedildiğini yahud Rasûlullahın iki namazı yağmur veya herhangi bir meşguliyet dolayısıyla zaruret halinde birarada kılmış olduğunu düşünerek-amel etmeyi terketmişlerdir[256]
(Keza) Sufyan (b.Uyeyne) nin Amr b.Dînar'dan onun Avsece'den.onun da İbnu Abbas'dan rivayet ettiği hadis de böyledir:"Rasûlullah zamanında adam biri azad ettiği kölesinden başka vâris bırakmadan ölmüş»Rasûlullah da adamın mirasını köleye vermiş.[257]
Fakihler ise ya bu hadisin ravisi Avsece'yi (hadisi uydurmakla) itham edip ona istinaden herhangi bir farz veya sünnetin sabit olamıyacağını söylemelerinden veyahut da hadisin mânâsındaki bir bozukluktan dolayı-sanki hadisin mânâsı:"..ölen (köle),azad eden efendisinden başka vâris bırakmadı." şeklin-dedir-bu hadise karşı çıkmışlardır.Bu tevile gö-re,onun vâris olması mümkündür.Çünkü o. kölenin sahibidir.
Yahut da.neshedilmiş olması sebebiyle bu hadisle amel etmemişlerdir.
(Diğer bir misal) :Şu'be'nin,Amr b.Mur-ra'dan,onun Abdurrahman b.Ebî Leylâ'dan onun da el-Berâ (b.Ma'rûr) (R.A) dan rivayet ettiği hadisür.el-Bcrâ:"RasûIullah,sabah ve akşam namazlarında kunut (duasını) okurdu. [258]demiştir.
Alimler sabah namazında kunut'un okunup okunmayacağı hususunda farklı görüştedirler.Fakat akşam namazında kunut'un okunmayacağı hususunda müttefiktirler.
Buna benzer şeyler çoktur.İşte sarığa ve baş Örtüsüne meshedilmesi de böyledir.Fakihler bu hadisin terkedilmesi üzerinde İcma etmişlerdir. Onların da kabul ettikleri bir isnadla rivayet edilmiş olmasına rağmen sadece neshedilmiş olduğu için bu hadisi terketmişlerdir.
(Diğer bir sebep de şudur) :Ravi,Rasûlullahı sanğa ve sangın altına .başına meshettiğini görmüş ve hadisi nakleden de bu iki fiilden enteresan olanını nakletmiştir. Çünkü başa meshetmek normaldir.ya-dırganmaz:Zira bütün insanlar böyle yapmakta-dır.Ancak örtü üzerine meshetmek garipsenebilir.
(Fakihler) kendilerinin bu görüşlerini destekleyen, el-Muğîra'nın başka bir hadisini delil olarak zikretmektedirler.Bu hadisi el-Velid b.Müslim.Sevr (b.Yezîd el-Kalâî)den,o da Raca b.Hayve'den.o da Verrâd (es-Sakafî) den o da el-Muğira'dan rivayet etmiştir ki( el-Mugira)Rasûlullahin başının ön kısmına ve sarığına meshettiğini söylemiştir...
Başın ön kısmına meshetmek Kur'an'da farz kı-lınmıştır.Bu farz,lafzı ihtilaflı bir hadis ile ortadan kalkmaz.
Buna benzer bir rivayet de onların bazısının Rasûlullahm çarıkları (veya sandaletleri) üzerine meshettiğine-başka bir rivayette de-çoraplarma meshettiğine dair rivayettir.Rasûlullah çarıkları içersindeki çoraplara meshetmiştir.Fakat her râvi bu ikisinden,birisini nakletmiştir. [259]
83-Müşriklerın Çocukları Hakkında İki Farklı Hadis
İddia:es-Sa'b b.Cessâme'nin (R.A):'Ta Rasû-lallah.gece karanlığında düşmana hücum ederken atlarımız müşriklerin çocuklarını çiğniyor." dediğini, Rasûlullahın da:"Onlar babalanndandır!" cevabını verdiğini rivayet ettiniz. [260]
Sonra yine,"Rasûlullahın bir askeri birlik gön-derdiğini,onların da kadınları ve çocukları öldürdüğünü,Rasûhıllahın buna şiddetle karşı çıktığını, bun un üzerine Ashabın :" Yâ Rasûlullah, onlar müşriklerin çocuklarıdır." dediğini ,Rasûlullahın da :"Sizin seçkinleriniz de müşriklerin çocukları değiller midir?" dediğini rivayet ettiniz.
Cevap: Biz deriz ki:İki hadis arasında aykırılık mevcud değildir.Çünkü es-Sa'b b.Cessâme,Rasûlul-laha;müslümanların atlarının düşmana hücum ederken gece karanlığında onları çiğnediğini haber vermiş,Rasûlullah da :"Onlar babalanndandır" buyurmuştur."
"Onlar babalanndandır. "sözü ile Rasûluî-lah, "onların (çocukların) dünyada hükmü babalarının hükmü gibidir,gece olup da hücuma geçildiğinde müşriklere saldırma fırsatı ortaya çıkınca,çocuklar yüzünden (hücumdan) vazgeçmeyin .Çünkü çocuklarının hükmü-onları öldürmeyi kasdetmeksizin- babalarının hükmü gibidir" demek istemiştir...
Sonra İkinci hadiste, askerî birliğin .kadınları ve çocukları öldürmelerini hoş karşılamamıştır. Çünkü bu birlikteki askerler, babaları müşrik olduğu için çocukları kasten öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Rasûlullah:" Sizin seçkinleriniz de müşriklerin çocukları değiller midir?" buyurmuştur.Bu sözüyle de "Belki müşrik çocukları içersinde bulûğa erince iman edecek ve iyi bir müslüman olacak olanlar vardır." demek istemiştir. [261]
[245] HAN: 5/26 (Kalp ve hörgüç için) ;4 / 183 (Bu-Iut,gölge ve kuş karaltısı İçin),5 / 249,361.
[246] Krş,HAN: 4 / 183.
[247] ReIsü'l-Küttab nüshasında "Ziyad b.Yahya" ibaresi yoktur. (M)
[248] Krş.BUH: 4 / 183,-5 / 249,361.
[249] Yerine getirme,tekrar etme.M
[250] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 392-395.
[251] Bkz:EBÛ DÂVUD : 1 / 58.
[252] TIR:1 / 75.HAN: 5 /281.
[253] EBÛ DÂVUD: 1 / 60.
[254] Bkz:s. 82 ve dipnotu.
[255] HAN: 1 / 223,283;2 / 33.
[256] Bilakis İbn Abbas'a Hz.Peygamberin (S^-V) niçin böyle yaptığı sorulduğunda "Ümmetime zorluk vermemek için!" cevabını verdiği hadislerde zikredilmiştir.Bkz:MUS ,6.Salâ-tu'l-musâfirin,5 (I / 490);Abdurrazzak,eİ-Musannef,II.555;el-Beyhakî,es-Sunen;III.166,167;Bu konuda daha geniş bilgi için bkz:"Seferde ve Hazarda iki namazın cemedilmesi" adlı basılmamış doktora seminerimiz,s.67 v.d.;176 v.d.(M)
[257] HAN: 1 / 221.EBÛ DÂVUD: 12 / 8 (3 / 124)
[258] TIR: 2 / 177.
[259] Mİsal olarak bkz: HAN: 4 /24S.252. İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 395-399.
[260] MUS: 32 / 28.EBÛ DÂVUD : 3 / 54.
[261] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 399-400.