meryem
Sat 23 October 2010, 12:48 pm GMT +0200
78- Dediklerine Göre Kur'an ın İki Yönden Yalanladığı Hadis
İddia:Rasûllahın,"Geride kalanların kendisine ağlamalarından dolayı Ölüye azab olunur.[210]buyurduğunu rivayet ettiniz.
Bu, iki yönden bâtıldır:
Birincisi:Allah (Azze ve Celle)'nin :"Günah İşleyen bir kimse,başkasının günahını çekmez."(35.Fâtır:18) âyeti sebebiyle bâtıldır.
İkincisi:Allah'ın (C.C):"De ki:"-Sizi Allah dirilti-yor,sonra sizi O öldürecek.Sonra da sizi kıyamet günü toplayacaktır." (45.el-Câsiye:26) âyeti sebebiyle bâtıldır.
Sonra Allah (C.C) ,çamur safhasından onları tekrar dirütesiye kadar yaratılmış (insam)ın hallerini anlatarak şöyle buyurmuş tur: "Andolsun biz insanı (Âdem'i) çamurun özünden yarattık.Sonra Adem'in neslini sağlam bir yerde(rahhnde) bir nut-fe yaptık.Sonra o nutfeyi embriyo haline getirdik. Ondan sonra embriyoyu bir parça et yaptık ve et parçasını da kemikler haline çevirdik.Kemiklere de et giydirdik.Sonra onu bambaşka bir yaratık yap tık.Bak ki yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir.Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz.Sonra siz.kıyamet günü muhakkak diriitileceksiniz."(23.el-Müminûn: 12-16)
Allah (C.C),ne insanı ölüm ile ba's{=tekrar diriliş) arasında(yani kabirde) dirilteceğini ne de-gerek ölünün uzuvlarını parçaladığı ve gerek biraraya getir diği zaman-ona azab edeceğini veya mükâfatlandıracağını belirtmiştir.
Cevap:Biz deriz ki: Şüphesiz Allah'ın Kitâb'ı (=Kur'an) İcaz, ihtisar, işaret ve İmâ kullanır.Bir yerde bir sıfat kullanır,başka yerde o sıfatı zikretmez.Başka bir yerde ortaya çıkmasıyla ,bu iki sıfattın,iki yerden birisinde hazfedildiği anlaşılır.
Rasûlullahın hadisi ise Kur'an'ı açıklayıcı ve âyetlerde ne kasdedildiğini göstericidir.
Kur'an'da hazf e misal,AlIah'm:"Sizden kim hasta yahut yolcu olursa,başka günlerde ( de oruç tutar.)" .(2.el-Bakara:184)âyetidir.
Bu âyetin zahiri manası şuna delâlet etmekte-dinsizden kim hasta veya seferde olursa.seferde veya hasta halde oruç tutsa bile (bu tuttukları kadar) başka günlerde (tekrar) oruç tutar.
Halbuki esas kasdedüen şudunSizden kim hasta veya seferde olur da oruç tutmazsa.o kimse tutamadığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar.
Ayette "...oruç tutmazsa.." ibaresi hazfolunmuş (=düşürülmüş)tür.
Keza Allah'ınfC.C) :"(Hacc'da) Sizden kim hasta veya başında eziyyeti olursa,o kimseya üç gün oruç ;ya altı fakire birer fitre miktarı sadaka ya-hud bir kurban kesmekle fidye vermesi vacib
olur. (2.el-Bakara:196)âyeti de böyledir.
Âyetin zahiri,hasta olan veya başı bitlenen birine fidyenin vacib olduğuna delâlet etmektedir. Halbuki kasdedüen şudur: Sizden kim hasta olur veya başında eziyyeti olur da SAÇINI TIRAŞ EDERSE onun üzerine,oruç tutarak ,sadaka vererek veya kurban keserek fidye vermesi vaciptir.
Buna benzer misaller çoktur.
Bir âyette bir sıfatın zikredilip de, onun gibi başka bir âyette bu sıfatın zikredilmemesine ve bunlardan biriyle diğerine istidlal olunmasına bir misal de: ".. içinizden adalet sahibi iki erkeği de şahid yapın.(65.et-Talâk:2) âyetidir.
Allahu taâlâ başka bir yerde:"..erkeklerinizden 'iki kişiyi de şahid tutun."(2.el-Bakara:282) buyurmuştur'.. Öbür âyette (şahidlerin) sıfatını zikrettiği için kısa kısa keserek"..iki âdil." dememiştir.
Bir yerde:"..mü'min bir köle azad etmek gerekir." (4.en-Nisâ:92) başka bir yerde de:"birbirleriyle birleşmeden önce, bir köle azad etmek gere-kir."{58.el-Mucâdele:3) buyurmuş ve "...mü'min (bir köle) " dememiştir.
• Rasûlullahın hadisi ile istidlal edilen hususlar ise şunlardır: Namazların kılınışı ;rükû,secde-ler.ve teşehhüd nasıldır? (Namazlar) kaç rekâttır?Mallarda ne kadar zekât ve sadaka gerekir?Hırsı-zm elinin kesilmesini gerektiren malın mikdarı (nedir?) ve süt emme ile kimler(in nikahı) haram olur? Bunlara benzer pekçok şeyler.
Elbette Aîlahu taâlâ Kur'an'da ,kıyamet gününden önce bir kısım insanlara azab edeceğini bize bildirmiş tir. (Onlar hakkında şöyle) buyurmuştur. "Onlar sabah akşam ateşe arzedilecekler.Kıyamet koptuğu gün de:"-Firavn ve kavmini en şiddetli azaba sokun!" denUecektir.n(40.el-Mü'min:46)
Fakat onların sabah ve akşam ateşe arzedilme-leri Cenâb-ı Hakk'm "Kıyamet koptuğu gün de:"-Fir'avn ve kavmini en şiddetli azaba sokun." sözünden dolayı ne dünyada ,ne de âhirette caiz değil-dir.Çünkü kıyamet gününün ne sabahı ne de akşamı
vardır.Ancak,"Rizıkları da orada dir,sabah ve ak-şam!"(19.Meiyem:62) âyeündeki gibi mecaz yoluyla caiz olabüir.Oradaki (kıyametteki sabah ve akşamın) mecazi olması mümkündür,fakat burada (40,el-Mü'mln.46 ayetinde) mecazi olması mümkün değildir.
Ben bu hususu "Te'vîlu Muşkili'l-Kur'ân" adlı eserimde anlatmıştım. [211]
(Cenâb-I Hak) başka bir yerdckıyamet gününün azabını zikrettikten sonra:"Muhakkak ki o za-Iimlere,bundan (âhiret azabından) Önce de bir azab var.Fakat pek çokları bilmezIer."(52.et-Tûr: 47) buyunnuştur.
Keza;pekçok cihetten ve pekçok sika (güvenilir) ravilerin nakli ile.Rasûlullahm kabir azabından Allah'a sığındığı.kendisinden rivayet edilmiştir.
Bu hadisler cümlesinden olmak üzere şu hadisleri (zikredebiliriz):
Mâlik (b.Enes) in ,Ebû'z-Zubeyr'den,o da Tavus (b.Keysân) dan,o da İbnu Abbas'dan rivayet ettiği hadis.İbnu Abbas:"RasûluUah Deccalın fitnesinden sana sığınınm.Ve yine hayatın, ölümün ve kabir azabının fitnesinden sana sığınırım. [212] derdi." demiştir.
Yine bu hadislerden :Şu'be,Budeyİ b.Meyse-re'den.o da Abdullah b.Şakîk'den ,o da Ebû Huray ra'dan, rivayet edilen:"RasûluIah:"-Allah ım,ben kabir fitnesinden ve azabından,ve Deccalın fitnesinden sana sığimnm.[213] derdi." hadisidir...
Hişam'ın hadisi de bu rivayetlerdendir:Hişâm (ed-Dustuvâî) Katâde'den,o da Enes {b.MâlikJ'den rivayet etmiştir ki:tfRasûluUah (S.A.V):"-Allah'ım! Ben hayatın ve ölümün fitnesinden ve kabir azabından sana sığınırım!" derdi. [214]
Bunlara ,Münker ve Nekir (melekleri) ve onların sual sorması hakkındaki rivayetleri de ilâve edebili riz:
Hammâd b.Seleme'nin Âsim (b.ebi'n-Necûd) dan,onun da Zirr (b.Hubeyş) den,onun da Abdullah b.Abbas'dan rivayet ettiği hadis bu tip hadislerdendir. (Abdullah b.Abbas) dedi ki: "Muhakkak ki biriniz kabrinde öyle bir oturtuluş oturtulur ve kendisine Sen kimsin?" denilir.Bunun üzerine o: "Ben diriyken de ölüyken de Allah'ın kuluyum.Ve ben Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet ederim.Yine Muham-med'in O'nun kulu ve rasûlü olduğuna da şehadet edirim." der.Kendisine:"-Doğru söyledin" denilir ve kabri hemen,Allah'm dilediği kadar genişletilir ve kendisine Cennetteki yeri gösterilir.
Başka birine gelince,ona:"-Sen kimsin?" denilir.Bunun üzerine o:"-Bilmem?" der.Kendisine:"-Sen (zaten hiç) bilmedin!" denlir ve hemen kabir onun üzerine .kaburga kemikleri parçalanıncaya kadar sıkıştırılır. [215]
Bu,ancak bir peygamberin bilebileceği birşey-dir.Abdullah b.Abbâs'm bunları anlatabilmesi için mutlaka Rasûlullahtan işitmiş olması gerekir.
Yine Abbâd b.Râşid .Dâvud b.ebî Hind 'den o da Ebû Nadra (el-Abdî) den ,o da Ebû Saîd el-Hudrî'den (R.A) ,o da Rasûlullahtan (S.A.V) rivayet et mistir Rasûlullah şöyle anlatmıştir:"-Kabre konulduğu zaman kula melek gelir.Eğer kâfir veya münafık ise o kula Muhammedi kasdederek:"Bu zât hakkında ne diyorsun?" denilir. O ^'-Bilmiyorum! insanların birşeyler söylediğini duydum.ben de onu söyledim!" der.Bunun üzerine (melek) :"Sen (zaten hiç) bilme din, kulak da asmadın.hida-yete de ermedin!" der. [216]
Bütün bu hadisler kabir azabının kâfire mahsus olduğunu gösterir.
Onların (=Kelâmcüar) :"Allahu Taâlâ:"Günah işleyen bir kimse başkasının günahını çekmez,"
(35,Fâtır:18) buyururken;nasıl olur da ölü,geride kalanların kendisine ağlamalarındandolayı azab olunur? "demelerine gelince :Biz aynı şekilde geride kalanların kendisine ağlamalarından dolayı ancak kâfire azab olunduğunu zannediyoruz.
Nitekim İbnu Abbas da böyle söylemiştir: (Rasû-lullah) bir Yahudinin kabrinfin yanından) geçer-ken: "Muhakkak o azab olunuyor.geride kalanları da ona ağhyor[217] demiştir.
Eğer İbnu Abbas'm dediği gibiyse.bu ürkülecek birşey değildir.Çünkü kâfire (zaten) her hâî-u kârda azab olunur.
Yok eğer,gıybetten ve idrardan (sakınmadığı için) azab olunan [218]hakkında dediği gibi (Rasûlul-lah) günahkar bir müslümanı kasdetmişse.o takdirde Cenâb-ı Hakkın:"Günah işleyen bir kimse, baş kasının günahını çekmez."âyeti ancak dünyadaki hükümler hakkındadır.
Nitekim Câhiliyye ehli, öldürülen bir kimsenin intikamını almak ister ve karşı gurup, (katilin) karde-şini.babasmı veya herhangi bir akrabasını öldürürdü. Eğer akrabalarından veya hısımlarından birini öldüremezse onun aşiretinden iki adamı öldürürdü. Allah'u Teâlâ bunun üzerine: "Günah işleyen bir kimse başkasının günahını çekemez" ayetini indirmiştir.
Bu âyetin aynı şekilde İbrahim'e (A.S) indirildiği de bize haber verildi.
Bundan dolayı Rasûlullah.oğlu ile beraber gördüğü bir adama:"Ne sen, onun işlediği bir suçtan mes'ul olursun.ne de oğlun; senin suçundan mes'ul olur.[219] buyurmuştur.
Fakat Allah'ın azabına gelince, o azab geldi rni, umûmi ve kötülük edene de iyilik edene de şâmil olur.
Allahu taâlâ: "Bir de öyle bir musibetten korkun ki, o yalnız içinizden zulmedenlere isabet etmez." (8: el-Enfâl: 25) buyurmuştur. Yani Cenâb-ı Hak, bu musibetin umûmi olacağını, zâlime de başkalarına da isabet edeceğini kasdetmiştîr.
Yine Allah(C.C): "insanların kendi ellerinin yaptıkları işler (^günahlar) yüzünden karada ve denizde fesad çıktı ki Allah işledikleri günahlardan bir kısmının cezasını onlara (dünyada) tattırsın!.." (30. er-Rûm : 41) buyurmuştur.
Ümmü Seleme (RA.): Ya Rasûlallah, içimizde sâlih kimseler de var İken biz helak olurmu-yuz? demiş, Rasûlullah da : "Evet, kötülükler çoğaldığı zaman." cevabını vermiştir.
Allah'ın erişkinlerin işledikleri günahlardan dolayı aralarında çocuklar ve hayvanlar olduğu halde Nuh'un (A.S.) ümmetini (Tûfan'da) boğduğu da onların malûmudur.
Keza Allah (C.C.) Âd kavmini şiddetli bir rüzgarla; Semûd kavmini yıldırımlar, Lût kavmini de (gökten yağan) taşlarla helak etmiş, Sebt ashabını (=ya-hudileri) maymunlar ve domuzlar haline getirmiş ve. onlara azap ederken çocuklarına da azab etmiştir.
Kûfelilerden [220] birisi,-Allah'ın mukaddes kitaplarını okuduğunu ve bu kitaplardan birinde : "Ben kindar olan Allah'ım! Babalarının günahlarından dolayı onların çocuklarını da cezalandırırım." ibaresini gördüğünü bana söyledi.
îbnu Abbâs (R.A.) DanyâI'in{A.S.) : "Ey İsrail oğulları! Sizin günahlarınız yüzünden benim azaba uğratılmam size yakışık alır mı?" dediğini rivayet etmiştir.
Enes b. Mâlik (R.A.) de "keler bile Adem oğlunun günahlarından dolayı (meydana gelen kıtlık dolayısıyla, yiyecek bulamayarak) yuvasında zayıflayarak ölür." demiştir.
Rasûlullah, Mudar kavmine beddua etmiş ve: Ey AUahım! Mudar üzerine baskını arttır, ve onların üzerine Yûsuf un (A. S) (kıtlık) seneleri gibi seneler gönder. [221] demiş ve bunun üzerine onlar yedi sene kıtlık ve kuraklığa uğramışlardır. Hatta öyle ki,deriden yapılmış kaplan .kemikleri ve ılhiz (denilen kan ve deve tüyüden yapılan Câhüiyye devri yiyeceğin) i bile yemek mecburiyetinde kalmışlardır.Bu kıtlık Rasûlulah ve Ashabına bile ulaşmış ve Rasûlullahın bedduası sebebiyle onlar da cezaya mâruz kalmışlardır. Öyle ki Rasûlullah ve müslümanlar açlıktan karınlarına taş bile bağlamışlardır. [222]
EBÛ MUHAMMED:Şüphesiz biz ,bu çeşit haberlerden bizi müstağni kılacak şeyleri gözlerimizle gördük.İçersinde salihler,dindar insanlar.çocuklar ve küçüklerin de bulunduğu nice beldeler vardı ki.zelzele ile.dindan faciri, iyisi kötüsü,küçüğü büyüğü hepsi de helak olmuşladır."Kûmes"[223]Mih-ricân-Kuzak[224]"Rey " [225]ve Suriye ve Yemen'in pekçok şehirleri bunlardandır.
Bu, Allah'ı bilip tanıyan bütün din mensuplarının -birbirleriyle ihtilâf içinde olsalar bilebildiği şeydir.
EBÛ MUHAMMED : Tarihçilerden (=Ashâbûl-ahbâr) biri bana şunu anlattı : Bir gece (Halife) el-Mansûr sohbet etmiş ve Emevi halifelerini, onların [226]gidişatlarını, (başlangıçta) doğruluktan ayrılmadıklarını, sonra sıranın, gösterişe dalan oğullan-na geldiğini; devlet işlerinin büyüklüğü ve kadrinin yüceliği karşısında onlann,gayret ve arzulannın,şe-hevi şeylere teveccüh etmek,lezzetleri tercih etmek ve Allah'ı (C.C) öfkelendirecek şeyleri irükab etmek olduğunu; bunları işlerkefı,AIlah'ın onlan (hemen) ce-zalandırmayıp kendilerine mühlet verdiğinden habersiz,Allah'ın kendilerini (mühlet vererek) aldatmasından (=mekr-i ilâhî) emin olarak işlediklerini; Bunun üzerine Allah'ın saltanatı ve izzeti onlardan so yup aldığını ve nimetlerini de onların üzerinden (kaldırıp başkalarına) naklettiğini anlatmış.
Bunun üzerine Salih b.Ali[227](halifeye) şöyle demiştir:Ey mü'minlerin emiri! Ubeydullah b.Mervan kaçarak,kendisine tabi olanlarla "Nûbe"[228]arazisine girdiği vakit.Nûbe melik'i malûmat istedi,kendi-sine malumat verilince(Melik) ata binerek Ubeydullaha geldi ve değişik bir lisanla aklımda tutamadığım şeyler söyledi ve onu ülkesinden kovdu...Eğer mü'minlerin emiri onu hapisten çağınp.bu gece huzurumuza getirilmesini ve bunun kendisine sorulmasını muvafık görürlerse (çağınlsm) .
el-Mansur onun getirilmesini emretti ve ona başından geçeni sordu.
Ubeydullah:Ey mü'minlerin emri! Kaçırabildi-ğim çeşitli ev eşyalarıyla Nûbe arazisine geldim.Ora-da bunları döşedim ve üç gün burada ikamet ettim. Daha sonra durumumuzdan haberdar olan Nûbe meliki bana geldi.İçeriye uzun boylu .kartal burunlu yakışıklı bir adam girdi. (Vere serdiğimiz) kumaşlara yaklaşmayarak toprağa oturdu.
Ben:"Niçin kumaşlarımızın üzerine oturmuyor sunuz?" dedim.
Bana: "-Ben Melik'im .Bütün meliklere de Allah'ın azameti karşısında tevazu göstermesi yara-şır.Çünkü melik'i (bu makama )O yükseltmiştir"dedi
Sonra bana döndü ve :"Kitabınızda size haram kılındığı halde niçin içki içiyorsunuz?" dedi.
Ben :"Buna kölelerimiz ve sefihlerimiz cüret ediyor." dedim.
O:"Niçin hayvanlarınızla ekinleri çiğniyorsu-nuz?Halbuki bozgunculuk sizin Kitab'ınızda haram kılınmıştır!?dedi.
Ben:"Bunu câhillerimiz yapıyor." dedim.
O:"Size haram kılındığı halde niçin ipek ve dîbac giyiyor.gümüş ve altın (eşya) kullanıyorsunuz?" dedi.
Ben: "Saltanat bizden gitti,yardımcılarımız azal-dı.Bu esnada Acem'den bir kavme galip geldik.Onlar bizim dinimizi kabul ettiler ve hoşgörmememize rağmen bunları giydiler." dedim.
(Melik) uzun müddet başını önüne eğdi,ve elini evirip çevirerek toprağı çizmeğe başladı.Sonra da:
"Anlattıkların senin dediğin gibi değildir! Bilâkis siz.size haram kılman şeyleri helâl saydınız.Size yasaklanan günahları işlediniz. Mülkünüzdekilere (tebaanıza) zulmettiniz.Allah da kuvvet ve üstünlüğü sizden çekip aldı ve günahlarınızdan dolayı size zillet (elbisesini) giydirdi.Sizin hakkınızda Allah'ın henüz sona ermemiş bir azabı vardır.Azabın;siz benini topraklarımda iken size inmesinden ve sizinle beraber bana da dokunmasından korkarım.Misafirlik üç gündür.İhtiyacınız olan erzakı alın ve topraklarımı terkedin." dedi.Ben de dediği gibi yaptım.
Allah (C.C) Kur'an'da bize;babalanndan dolayı çocuklarım koruduğunu da haber vermiş tir .Allah (C.C) şöyle buyurmaktadır:"...Duvara gelince.bu duvar şehirde iki yetim oğlanındı.Duvarın altında bu oğlanlar İçin saklı bir define vardı .Babaları da
salih bir adamdı.Onun için Rabbin diledi ki .ikisl de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar."
(I8.el-Kehf:82)
Hz.Ömer (R.A},Hz.Abbâs ile (teberrükde bulunarak) yağmur duasına çıktığı gün irad ettiği hutbesinde: ""-Ey Allahım,Senin peygamberinin amcası ve onun ashabının ululan ile sana tevessül ediyo-ruz.Çünkü Sen Hak olan şu s özünde: "...Duvara gelince bu duvar şehirde iki yetim oğlanındı.Duvann altında bu oğlanlar için saklı bir define vardı.Babaîan da salih bir adamdı.Onun için Rabbin diledi kUkisi de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar." bu-yuruyorsun.Ey Allahım, amcasını korumak suretiyle, Peygamberinin de izzet ve şerefini koru! [229]Şefat ve mağfiret isteyerek onu sana aracı kıldık!.[230] demiştir.
Allah'ın (C.C),dostlarının çocuklarım babalarından dolayı koruması caiz olduğu gibi;kendisinin düşmanlarının çocuklarım babalarından dolayı korumaması da caizdir.O,dilediğini yapandır.
Hz.Âişe,bu (mevzuun başında zikredilen) hadisi kabul etmez ve: "Kim bunu kabul ederse şüphe yok ki yalan söylemiş.günaha girmiş olur."derdi [231]
Bu Hz.Âişe'nin kendi görüşü ve yorumudur. Onun şahsi kanaatından dolayı Rasûlullahın hadisini reddetmek caiz değildİr.Eğer Hz. Âişe bu mu- halefetine dair Rasûlullahtan birşey nakletsey-di, o zaman bu sözü kabul edilebilirdi.
Eğer Abdullah b.Ömer (RJ\) bu hadisi tek başına nakletmiş olsaydı-Hz.Âişe'nin de dediği gibi- onun hata ettiği düşünülebilirdi...Lâkin .İçlerinde
Hz.Ömerjmran b.Husaynjbnu Ömer ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin (RA) bulunduğu bir gurup sahabe bunu nakletmişlerdir. Eğer: "Bu zulümdür .Allah ise zulümden uzaktır.Çünkü Allah(C.C):"...ve Ben kullara zulmeden değilim!" (5O.Kâf: 29) buyurmuştur." derlerse.biz onlara îyâs b.Muâviye (-122) nin [232] sözü ile cevab veririz.İyâs şöyle demiştir:"-Birisine,"Arab'ın lisanında zulüm nedir?" dedim.
O:"Kişinin,kendisinin olmayan birşeyi almasıdır." dedi.
Ben de:"Lâkjn herşey,Allah'ındır." dedim. [233]
79-Dedıklerıne Göre Aklın Ve Düşüncenin İptal Ettiği Hadis
İddia:Rivayet ettiniz ki:Ebû Zerr (R.A),kişi-nin hanımıyla münasebette bulunması hakkında RasûIuHaha:"-Yâ Rasûlallah,insan hem zevkle-nlr.hem de sevab kazanır mı? [234] diye sordu.
Rasûlullah:"-Eğer bu ihtiyacını,haram yoldan tatmin etseydin .günah işlemiş olmaz mıy-dın.ne dersin?" dedi.(Ebû Zerr de): "Evet!" deyince Rasûlullah:
"İşte bu İşi helâl yoldan yerine getirmenden dolayı sevab kazanman da böyledir." buyurdu. [235]
Haram yoldan bir ihtiyacı gidermek bir gü-nah.helâl yoldan yerine getirmek ise mubah bir şey-dir.-Mübah olan bir şeyden dolayı sevab verilmesi nasıl caiz olur? Eğer bu caiz olursa.acıkınca yemek yenilmesinden ye susayınca su içmekten dolayı da sevab verilmesi caiz olur.
Dilin inceliklerini ve caiz olan ve olmayan şeyleri bilme hususunda insanların en bilgilisi olan Rasûlul-lah bunu nasıl söyleyebilir?!...
Cevap:Biz deriz ki:Bazan bir adamın ihtiyar veya çirkin bir hanımı olur .Adamın nefsi, kendisine haram olan başka bir kadını arzular.Bunu yapmak kendisi için hazır ve mümkün iken,Allah'a itaat ederek onu terkeder ve arzulu olmadığı halde (hanımıyla) helâl yoldan bu işi yaptığı için sevab kazanır.
Yine adamın iki hanımı olabilir. Bunlardan birisi siyah ve çirkin .diğeri ise beyaz ve güzel.O.bu iki hanımından sadece birisini arzu etmesine rağmen.ikisi arasında müsavatı gözetir, diğerine sıra gelince ona da katlanır ve bundan dolayı sevab kazanır.
Eğer bir kimse .helâl olan arpa ekmeği yese ve yiyebileceği halde haram olan beyaz ekmeği yemeyi ter-ketse; insanlar nazarında, arpa ekmeği yediğinden dolayı sevab kazanmış olur.
Hattâ bir kimse,Rasûlullahın:MMü'mİn herşey-den dolayı sevab kazanır.Hattâ lokmayı ağzına götürmesinden dolayı bile".sözü üzerine, "Mümin yeme içmesinden ve cinsî münasebette bulunmasından dolayı sevab kazanmış olur dese-kanaatıma göre-ancak doğruyu söylemiş olur. [236]
80-İddialarına Göre Düşüncenin Yalanladığı Hadis
Iddia:Siz,maymunlann,zina ettiğinden dolayı bir maymunu recmettiğini rivayet ettiniz. [237]
Eğer maymunlar onu sadece evli olduğu için recm ettilerse,bu takdirde hadis daha da enteresan olur,ve bu kıyasa göre.siz bilmezsiniz,belki de maymunlar Tevrat'ın hükümlerinden pekçoğunu tatbik ediyorlardır ve belki de onların dini hâlâ Yahudiliktir.
Eğer maymunlar Yahudi ise, muhtemelen domuzlar da Hristiyandır. (!...)
Cevap:Bu alay ve istihzalara cevab olarak deriz ki:Ashnda maymunlar hadisi ne Rasûlullahtan ne de Ashabından (rivayet edilmiş.) değildir.Bu sadece Amr b.Meymûn'dan ( -145) [238] naklen anlatılan bir-ş eydir..
Bana Muhammed b.Hâlid b.Hıdâş tahdis etti (ve) dedİ:Bize Müslim b.Kuteybe.Huşeym (b.Beşîr) den,o da Husayn (b.Abdirrahman es-Sulemî) den ,o da Amr b.Meymûn'dan haber verdi M (Amr) şöyle demiştir: "Câhiliyye devrinde bir maymun zina etti .Bunun üzerine diğer maymunlar onu recmetti.Ben de onlarla beraber recmettim. [239]
EBÛ MUHAMMED:Amr b.Meymun'un, rnay-munlan,diğer bir maymuna taş atarken görmüş olması ve zina ettiği için onu recmettiklerini zannetmiş olması mümkündür.Bu sadece tahminen bilenebile-cek bir şeydir.Çünkü maymunlar kendileri hakkında birşey söyleyemezler.Onların kavga ettiğini gören kimse,maymun zina etti mi.etmedi mi,bilemez.Bu sadece bir zandan ibarettir.
Belki Şeyh (Amr b.Meymun) .bizim bilemediğimiz emarelerle onun zina ettiğini bilmiş olabilir.Çün-kü maymunlar hayvanlann en çok zina edenidir..
Araplar onu misal verir ve: "Maymundan daha zinakâr." derler.Eğer maymunun zina ettiği bilinen birşey olmasaydı, onunla misal verilmezdi. Çiftleşme ve eşini kıskanma hususunda insanlara .maymundan daha çok benzeyen bir hayvan yoktur.
Bazan hayvanlar birbirine düşman olurlar,bir-birine saldınr ve birbirlerini cezalandırırlar.[240]Hayvanların kimisi ısınr,kimisi tırmalar, kimisi de kırıp parçalar..
Maymunlar da insanların taş atması gibi,Alla-hın kendisine verdiği eller ile taş atar .Eğer maymunlar birini,zina olmaksızın taşlamışlar da Şeyh (Amr b.Meymu} onların zinadan dolayı birbirlerini taşladıklarını zannetmişse.bu da uzak bir ihtimal değildir.
Yok eğer Şeyh.herhangi bir emare ile.zina olduğu ve taşlamanın da bu sebepten olduğu sonucuna varmışsa ,aynı şekilde bu da.uzak bir ihtimal değil-dir.Çünkü maymun-dediğim gibi-hayvanların eşini ençok kıskananı ve anlama bakımından insan oğullarına en yakın olanıdır.
EBÛ MUHAMMED:Ben,onlarm mesholunmuş olan maymunların ta kendisi olduğunu ve nesilden nesile çoğaldıklarını zannediyorum. Bunu Allahu Taâlâ'nın şu âyetinden çıkanyorum:"De ki:Allah katında ceza bakımından bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? O kimseler ki Allah kendilerine lanet etmiş »gazabına uğratmış,onlardan maymunları (=el-kıradatu) ve domuzları(=el-hanâzîru) yapmıştır." (5.el-Mâide:60)...
el-kıradatu (=maymunlan) ve el-hanâziru (=do-muzları) kelimelerindeki "el (=elif ve lâm)" kelimenin ma'rife olduğuna ve buradaki maymunun gördüğümüz maymunlar olduğuna delâlet eder.Eğer Allah (C.C) inkıraz bulmuş (yokolup gitmiş) ve geçmiş bir-şeyi kasdetmiş olsaydı "ve ceale minhumul-kıradate ve'1-hanâzîra" yerine "ve ceale minhum kıradaten ve hanâzîra" derdi [241]
Aksi takdirde Ummu Habibe'nin (RA) memsuh (=mesha uğrayanlar) hakkındaki hadisinin [242]doğru olması gerekir .Ve (mesele) Rasûlulİahın dediği gibi olur.
Biz, alaycının dediği gibi maymunların recim cezasını uyguladığını,çünkü onların Tevrat'ın (zina hakkındaki recm) hükmünü bildiğini[243] söylüyor değiliz.Lâkin biz şunu söylüyoruz:Gerçek şu ki,nasıl diğer hayvanlar tırmalar,ısırır ve parçalarsa;may-munlar da zinadan veya başka bişeyden dolayı ol-sun,elleriyle recm cezasını yerine getirmişler (taşlamışlar) dır.Çünkü orıunjnsan elleri gibi elleri vardır.Âdem oğlu da.eziyyet etmek istediği şey uzak olur da ona yetişemezse ona ancak taş atarak eziyyet eder.
Maymunların bizzat memsuh (^mesholunmuş) varlıklar olduğuna dair delilleri kuvvetlendiren diğer bir husus-Kur'an ve Hadiste bulunmadığı halde insan etinin haram kılınması hususunda icma ettikleri gibi-Kur'an ve Hadiste (hükmü) bulunmadığı halde maymunun etinin haram olduğuna dair fakihlerin ic ma etmeleridir. [244]
[210] BUH: 23 / 33,HAN: 4 / 414,437; 6 / 39,57.
[211] Ibn Kutcybe bu eserinde şöyle demektedir:" Sabah ve akşam ateşe arzolunurlar" ayetine gelince; (AUah) bunun âhi-rette olacağını kasdetmemişttr.Kasdedilen.onlann öldükten sonra ateşe sokulacaklarıdır .Bu, kabir azabının varlığına dair Allah'ın kitabından bir delildir.Nitekim(ayetin devamın-da)"Kıyamette de Firavun ve kavmini en şiddetli azaba so-kun,"denmiş olması da bunun doğruluğuna başka bir delildir. Onlar berzah âleminde sabah-akşam ateşe sokulurlar.kı-yamette ise en şiddetli azaba sokulurIar."(Te'vîlu Muşkili'l-Kur'ân, (Kahire, 1373/1954),s.59)(M)
[212] BUH: 92 / 26; 80 / 38,HAN: 2 / 185,288,414
[213] BUH: 80/39
[214] BUH: 80 / 37.
[215] HAN: 3 / 126; 4 / 288.
[216] BUH: 3 / 24; 4 / 37.
[217] Krş,HAN:l / 26,36
[218] BUH: 23 / 89.HAN: S / 39
[219] Krş: HAN: 3 / 499; 4 / 163
[220] BUH: 65 / sûre:44,nu:2,MUS,IV.2156-57;bkz: 12,Yûsuf, 48
[221] GoIdziher bu kelimeyi (Safilerden birisi(=raculun mine's-Sûfiyy in") olarak okumuştur.(Bkz.GS .111,34) Nitekim Esad Efendi nüshasında da bu şekildedir.Keisü'İ-Küttâb nüshasında ise "kitapçılardan birisi (=raculun mine's-suhufiy-yin)" şeklindedir. (M)
[222] Krş,BÜH: 81 / 17.HAN: 3 / 44.300.
[223] Horasan ile Taberistan arasında bir İran eyaleti Cbkz:İslâm Ansiklopedisi: 6 / 985) (M)
[224] Saymara yakimnda.blrçok şehirleri ve köyleri olan Cibal bölgesinde geniş güzel bir mıntıka..Irak Hulvan'ın-dan Hemezân'a gidenin sağına düşer,(Mu'cemu'l-buldân: 8 / 209) (M)
[225] Medya'da eski Ragha şehri olup,Tahran'ın takriben 8 km.Cenûb-Cenûb-i Şarkîsinde harabeleri görülmekte-dir.(Bkz:İslâm Ansiklopedisin / 721) (M)
[226] Es'ad efendi nüshasında ise :"...bazılarının.." şeklinde olup.bir de şu İlâve vardır:"...(Halifelerin gösterişe dalan oğullarının -Maâzallah-Ehl-i Beyt-i RasûluUaha lanet ettikleri." (M)
[227] Salih b.Ali el-Efkam (bkz: el-Beyân ve't-Tebyîn: 3 / 84) (M)
[228] Mısir'ın cenubunda ve Sudan (Mısır Sudanı) da bulunan bir memleketin ve burada yaşayan bîr kavmin adı.(Bkz:İslâm Ansiklopedisi: 9 / 339) ((M)
[229] Metnin harfiyen tercümesi şöyledir:"Amcası oğlu hakkında peygamberini şefaatçi kıl."
[230] BUH: 15 / 3 ; 62 / 11.
[231] BUH: 23 / 33.
[232] Iyâs b.Muâviye b.Kurra b.Iyâs b.Hilâl el-Mu-zeni.Basralı,oranın kadisı.Dedesi sahabe idi .Zekâsı ile meşhurdur. (Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 1 / 390) (M)
[233] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 375-387.
[234] Diğer bir nüshada : "...biz hem zevklenir,hem de sevab ahr mıyız?"
[235] HAN: 5 /154,16i.
[236] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 387-388.
[237] Krş,BUH: 63/ 27.
[238] Amr b.Meymun b.Mihrân.Sahâbeden Meymûn b.Mihran'ın oğludur.Babasından,Ömer b.Abdüaziz'den.el-Ha-sen el-Basrî,eş-Şa'bî,İbnu Ömer 'in kölesi Nâfi ve başkalarından rivayette buIunmuştur.(Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 8 /108 )
[239] BUH: 63 / 27.
[240] Reîsü'l-Küttâb nüshasında:"...birbirlerini ısırırlar" şeklindedir. (M)
[241] Yani belirli olan el-kıradatu ve el hanâzîra kelimelerini belirsiz olarak kullanırdı. (M)
[242] Bu hadisin mahiyeti hakkında herhangi bir açıklama yoktur .(M)
[243] Diğer iki nüshada:"..Tevrat'ın hükmü ile amel ettiğini."
[244] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 388-391.
İddia:Rasûllahın,"Geride kalanların kendisine ağlamalarından dolayı Ölüye azab olunur.[210]buyurduğunu rivayet ettiniz.
Bu, iki yönden bâtıldır:
Birincisi:Allah (Azze ve Celle)'nin :"Günah İşleyen bir kimse,başkasının günahını çekmez."(35.Fâtır:18) âyeti sebebiyle bâtıldır.
İkincisi:Allah'ın (C.C):"De ki:"-Sizi Allah dirilti-yor,sonra sizi O öldürecek.Sonra da sizi kıyamet günü toplayacaktır." (45.el-Câsiye:26) âyeti sebebiyle bâtıldır.
Sonra Allah (C.C) ,çamur safhasından onları tekrar dirütesiye kadar yaratılmış (insam)ın hallerini anlatarak şöyle buyurmuş tur: "Andolsun biz insanı (Âdem'i) çamurun özünden yarattık.Sonra Adem'in neslini sağlam bir yerde(rahhnde) bir nut-fe yaptık.Sonra o nutfeyi embriyo haline getirdik. Ondan sonra embriyoyu bir parça et yaptık ve et parçasını da kemikler haline çevirdik.Kemiklere de et giydirdik.Sonra onu bambaşka bir yaratık yap tık.Bak ki yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir.Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz.Sonra siz.kıyamet günü muhakkak diriitileceksiniz."(23.el-Müminûn: 12-16)
Allah (C.C),ne insanı ölüm ile ba's{=tekrar diriliş) arasında(yani kabirde) dirilteceğini ne de-gerek ölünün uzuvlarını parçaladığı ve gerek biraraya getir diği zaman-ona azab edeceğini veya mükâfatlandıracağını belirtmiştir.
Cevap:Biz deriz ki: Şüphesiz Allah'ın Kitâb'ı (=Kur'an) İcaz, ihtisar, işaret ve İmâ kullanır.Bir yerde bir sıfat kullanır,başka yerde o sıfatı zikretmez.Başka bir yerde ortaya çıkmasıyla ,bu iki sıfattın,iki yerden birisinde hazfedildiği anlaşılır.
Rasûlullahın hadisi ise Kur'an'ı açıklayıcı ve âyetlerde ne kasdedildiğini göstericidir.
Kur'an'da hazf e misal,AlIah'm:"Sizden kim hasta yahut yolcu olursa,başka günlerde ( de oruç tutar.)" .(2.el-Bakara:184)âyetidir.
Bu âyetin zahiri manası şuna delâlet etmekte-dinsizden kim hasta veya seferde olursa.seferde veya hasta halde oruç tutsa bile (bu tuttukları kadar) başka günlerde (tekrar) oruç tutar.
Halbuki esas kasdedüen şudunSizden kim hasta veya seferde olur da oruç tutmazsa.o kimse tutamadığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar.
Ayette "...oruç tutmazsa.." ibaresi hazfolunmuş (=düşürülmüş)tür.
Keza Allah'ınfC.C) :"(Hacc'da) Sizden kim hasta veya başında eziyyeti olursa,o kimseya üç gün oruç ;ya altı fakire birer fitre miktarı sadaka ya-hud bir kurban kesmekle fidye vermesi vacib
olur. (2.el-Bakara:196)âyeti de böyledir.
Âyetin zahiri,hasta olan veya başı bitlenen birine fidyenin vacib olduğuna delâlet etmektedir. Halbuki kasdedüen şudur: Sizden kim hasta olur veya başında eziyyeti olur da SAÇINI TIRAŞ EDERSE onun üzerine,oruç tutarak ,sadaka vererek veya kurban keserek fidye vermesi vaciptir.
Buna benzer misaller çoktur.
Bir âyette bir sıfatın zikredilip de, onun gibi başka bir âyette bu sıfatın zikredilmemesine ve bunlardan biriyle diğerine istidlal olunmasına bir misal de: ".. içinizden adalet sahibi iki erkeği de şahid yapın.(65.et-Talâk:2) âyetidir.
Allahu taâlâ başka bir yerde:"..erkeklerinizden 'iki kişiyi de şahid tutun."(2.el-Bakara:282) buyurmuştur'.. Öbür âyette (şahidlerin) sıfatını zikrettiği için kısa kısa keserek"..iki âdil." dememiştir.
Bir yerde:"..mü'min bir köle azad etmek gerekir." (4.en-Nisâ:92) başka bir yerde de:"birbirleriyle birleşmeden önce, bir köle azad etmek gere-kir."{58.el-Mucâdele:3) buyurmuş ve "...mü'min (bir köle) " dememiştir.
• Rasûlullahın hadisi ile istidlal edilen hususlar ise şunlardır: Namazların kılınışı ;rükû,secde-ler.ve teşehhüd nasıldır? (Namazlar) kaç rekâttır?Mallarda ne kadar zekât ve sadaka gerekir?Hırsı-zm elinin kesilmesini gerektiren malın mikdarı (nedir?) ve süt emme ile kimler(in nikahı) haram olur? Bunlara benzer pekçok şeyler.
Elbette Aîlahu taâlâ Kur'an'da ,kıyamet gününden önce bir kısım insanlara azab edeceğini bize bildirmiş tir. (Onlar hakkında şöyle) buyurmuştur. "Onlar sabah akşam ateşe arzedilecekler.Kıyamet koptuğu gün de:"-Firavn ve kavmini en şiddetli azaba sokun!" denUecektir.n(40.el-Mü'min:46)
Fakat onların sabah ve akşam ateşe arzedilme-leri Cenâb-ı Hakk'm "Kıyamet koptuğu gün de:"-Fir'avn ve kavmini en şiddetli azaba sokun." sözünden dolayı ne dünyada ,ne de âhirette caiz değil-dir.Çünkü kıyamet gününün ne sabahı ne de akşamı
vardır.Ancak,"Rizıkları da orada dir,sabah ve ak-şam!"(19.Meiyem:62) âyeündeki gibi mecaz yoluyla caiz olabüir.Oradaki (kıyametteki sabah ve akşamın) mecazi olması mümkündür,fakat burada (40,el-Mü'mln.46 ayetinde) mecazi olması mümkün değildir.
Ben bu hususu "Te'vîlu Muşkili'l-Kur'ân" adlı eserimde anlatmıştım. [211]
(Cenâb-I Hak) başka bir yerdckıyamet gününün azabını zikrettikten sonra:"Muhakkak ki o za-Iimlere,bundan (âhiret azabından) Önce de bir azab var.Fakat pek çokları bilmezIer."(52.et-Tûr: 47) buyunnuştur.
Keza;pekçok cihetten ve pekçok sika (güvenilir) ravilerin nakli ile.Rasûlullahm kabir azabından Allah'a sığındığı.kendisinden rivayet edilmiştir.
Bu hadisler cümlesinden olmak üzere şu hadisleri (zikredebiliriz):
Mâlik (b.Enes) in ,Ebû'z-Zubeyr'den,o da Tavus (b.Keysân) dan,o da İbnu Abbas'dan rivayet ettiği hadis.İbnu Abbas:"RasûluUah Deccalın fitnesinden sana sığınınm.Ve yine hayatın, ölümün ve kabir azabının fitnesinden sana sığınırım. [212] derdi." demiştir.
Yine bu hadislerden :Şu'be,Budeyİ b.Meyse-re'den.o da Abdullah b.Şakîk'den ,o da Ebû Huray ra'dan, rivayet edilen:"RasûluIah:"-Allah ım,ben kabir fitnesinden ve azabından,ve Deccalın fitnesinden sana sığimnm.[213] derdi." hadisidir...
Hişam'ın hadisi de bu rivayetlerdendir:Hişâm (ed-Dustuvâî) Katâde'den,o da Enes {b.MâlikJ'den rivayet etmiştir ki:tfRasûluUah (S.A.V):"-Allah'ım! Ben hayatın ve ölümün fitnesinden ve kabir azabından sana sığınırım!" derdi. [214]
Bunlara ,Münker ve Nekir (melekleri) ve onların sual sorması hakkındaki rivayetleri de ilâve edebili riz:
Hammâd b.Seleme'nin Âsim (b.ebi'n-Necûd) dan,onun da Zirr (b.Hubeyş) den,onun da Abdullah b.Abbas'dan rivayet ettiği hadis bu tip hadislerdendir. (Abdullah b.Abbas) dedi ki: "Muhakkak ki biriniz kabrinde öyle bir oturtuluş oturtulur ve kendisine Sen kimsin?" denilir.Bunun üzerine o: "Ben diriyken de ölüyken de Allah'ın kuluyum.Ve ben Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet ederim.Yine Muham-med'in O'nun kulu ve rasûlü olduğuna da şehadet edirim." der.Kendisine:"-Doğru söyledin" denilir ve kabri hemen,Allah'm dilediği kadar genişletilir ve kendisine Cennetteki yeri gösterilir.
Başka birine gelince,ona:"-Sen kimsin?" denilir.Bunun üzerine o:"-Bilmem?" der.Kendisine:"-Sen (zaten hiç) bilmedin!" denlir ve hemen kabir onun üzerine .kaburga kemikleri parçalanıncaya kadar sıkıştırılır. [215]
Bu,ancak bir peygamberin bilebileceği birşey-dir.Abdullah b.Abbâs'm bunları anlatabilmesi için mutlaka Rasûlullahtan işitmiş olması gerekir.
Yine Abbâd b.Râşid .Dâvud b.ebî Hind 'den o da Ebû Nadra (el-Abdî) den ,o da Ebû Saîd el-Hudrî'den (R.A) ,o da Rasûlullahtan (S.A.V) rivayet et mistir Rasûlullah şöyle anlatmıştir:"-Kabre konulduğu zaman kula melek gelir.Eğer kâfir veya münafık ise o kula Muhammedi kasdederek:"Bu zât hakkında ne diyorsun?" denilir. O ^'-Bilmiyorum! insanların birşeyler söylediğini duydum.ben de onu söyledim!" der.Bunun üzerine (melek) :"Sen (zaten hiç) bilme din, kulak da asmadın.hida-yete de ermedin!" der. [216]
Bütün bu hadisler kabir azabının kâfire mahsus olduğunu gösterir.
Onların (=Kelâmcüar) :"Allahu Taâlâ:"Günah işleyen bir kimse başkasının günahını çekmez,"
(35,Fâtır:18) buyururken;nasıl olur da ölü,geride kalanların kendisine ağlamalarındandolayı azab olunur? "demelerine gelince :Biz aynı şekilde geride kalanların kendisine ağlamalarından dolayı ancak kâfire azab olunduğunu zannediyoruz.
Nitekim İbnu Abbas da böyle söylemiştir: (Rasû-lullah) bir Yahudinin kabrinfin yanından) geçer-ken: "Muhakkak o azab olunuyor.geride kalanları da ona ağhyor[217] demiştir.
Eğer İbnu Abbas'm dediği gibiyse.bu ürkülecek birşey değildir.Çünkü kâfire (zaten) her hâî-u kârda azab olunur.
Yok eğer,gıybetten ve idrardan (sakınmadığı için) azab olunan [218]hakkında dediği gibi (Rasûlul-lah) günahkar bir müslümanı kasdetmişse.o takdirde Cenâb-ı Hakkın:"Günah işleyen bir kimse, baş kasının günahını çekmez."âyeti ancak dünyadaki hükümler hakkındadır.
Nitekim Câhiliyye ehli, öldürülen bir kimsenin intikamını almak ister ve karşı gurup, (katilin) karde-şini.babasmı veya herhangi bir akrabasını öldürürdü. Eğer akrabalarından veya hısımlarından birini öldüremezse onun aşiretinden iki adamı öldürürdü. Allah'u Teâlâ bunun üzerine: "Günah işleyen bir kimse başkasının günahını çekemez" ayetini indirmiştir.
Bu âyetin aynı şekilde İbrahim'e (A.S) indirildiği de bize haber verildi.
Bundan dolayı Rasûlullah.oğlu ile beraber gördüğü bir adama:"Ne sen, onun işlediği bir suçtan mes'ul olursun.ne de oğlun; senin suçundan mes'ul olur.[219] buyurmuştur.
Fakat Allah'ın azabına gelince, o azab geldi rni, umûmi ve kötülük edene de iyilik edene de şâmil olur.
Allahu taâlâ: "Bir de öyle bir musibetten korkun ki, o yalnız içinizden zulmedenlere isabet etmez." (8: el-Enfâl: 25) buyurmuştur. Yani Cenâb-ı Hak, bu musibetin umûmi olacağını, zâlime de başkalarına da isabet edeceğini kasdetmiştîr.
Yine Allah(C.C): "insanların kendi ellerinin yaptıkları işler (^günahlar) yüzünden karada ve denizde fesad çıktı ki Allah işledikleri günahlardan bir kısmının cezasını onlara (dünyada) tattırsın!.." (30. er-Rûm : 41) buyurmuştur.
Ümmü Seleme (RA.): Ya Rasûlallah, içimizde sâlih kimseler de var İken biz helak olurmu-yuz? demiş, Rasûlullah da : "Evet, kötülükler çoğaldığı zaman." cevabını vermiştir.
Allah'ın erişkinlerin işledikleri günahlardan dolayı aralarında çocuklar ve hayvanlar olduğu halde Nuh'un (A.S.) ümmetini (Tûfan'da) boğduğu da onların malûmudur.
Keza Allah (C.C.) Âd kavmini şiddetli bir rüzgarla; Semûd kavmini yıldırımlar, Lût kavmini de (gökten yağan) taşlarla helak etmiş, Sebt ashabını (=ya-hudileri) maymunlar ve domuzlar haline getirmiş ve. onlara azap ederken çocuklarına da azab etmiştir.
Kûfelilerden [220] birisi,-Allah'ın mukaddes kitaplarını okuduğunu ve bu kitaplardan birinde : "Ben kindar olan Allah'ım! Babalarının günahlarından dolayı onların çocuklarını da cezalandırırım." ibaresini gördüğünü bana söyledi.
îbnu Abbâs (R.A.) DanyâI'in{A.S.) : "Ey İsrail oğulları! Sizin günahlarınız yüzünden benim azaba uğratılmam size yakışık alır mı?" dediğini rivayet etmiştir.
Enes b. Mâlik (R.A.) de "keler bile Adem oğlunun günahlarından dolayı (meydana gelen kıtlık dolayısıyla, yiyecek bulamayarak) yuvasında zayıflayarak ölür." demiştir.
Rasûlullah, Mudar kavmine beddua etmiş ve: Ey AUahım! Mudar üzerine baskını arttır, ve onların üzerine Yûsuf un (A. S) (kıtlık) seneleri gibi seneler gönder. [221] demiş ve bunun üzerine onlar yedi sene kıtlık ve kuraklığa uğramışlardır. Hatta öyle ki,deriden yapılmış kaplan .kemikleri ve ılhiz (denilen kan ve deve tüyüden yapılan Câhüiyye devri yiyeceğin) i bile yemek mecburiyetinde kalmışlardır.Bu kıtlık Rasûlulah ve Ashabına bile ulaşmış ve Rasûlullahın bedduası sebebiyle onlar da cezaya mâruz kalmışlardır. Öyle ki Rasûlullah ve müslümanlar açlıktan karınlarına taş bile bağlamışlardır. [222]
EBÛ MUHAMMED:Şüphesiz biz ,bu çeşit haberlerden bizi müstağni kılacak şeyleri gözlerimizle gördük.İçersinde salihler,dindar insanlar.çocuklar ve küçüklerin de bulunduğu nice beldeler vardı ki.zelzele ile.dindan faciri, iyisi kötüsü,küçüğü büyüğü hepsi de helak olmuşladır."Kûmes"[223]Mih-ricân-Kuzak[224]"Rey " [225]ve Suriye ve Yemen'in pekçok şehirleri bunlardandır.
Bu, Allah'ı bilip tanıyan bütün din mensuplarının -birbirleriyle ihtilâf içinde olsalar bilebildiği şeydir.
EBÛ MUHAMMED : Tarihçilerden (=Ashâbûl-ahbâr) biri bana şunu anlattı : Bir gece (Halife) el-Mansûr sohbet etmiş ve Emevi halifelerini, onların [226]gidişatlarını, (başlangıçta) doğruluktan ayrılmadıklarını, sonra sıranın, gösterişe dalan oğullan-na geldiğini; devlet işlerinin büyüklüğü ve kadrinin yüceliği karşısında onlann,gayret ve arzulannın,şe-hevi şeylere teveccüh etmek,lezzetleri tercih etmek ve Allah'ı (C.C) öfkelendirecek şeyleri irükab etmek olduğunu; bunları işlerkefı,AIlah'ın onlan (hemen) ce-zalandırmayıp kendilerine mühlet verdiğinden habersiz,Allah'ın kendilerini (mühlet vererek) aldatmasından (=mekr-i ilâhî) emin olarak işlediklerini; Bunun üzerine Allah'ın saltanatı ve izzeti onlardan so yup aldığını ve nimetlerini de onların üzerinden (kaldırıp başkalarına) naklettiğini anlatmış.
Bunun üzerine Salih b.Ali[227](halifeye) şöyle demiştir:Ey mü'minlerin emiri! Ubeydullah b.Mervan kaçarak,kendisine tabi olanlarla "Nûbe"[228]arazisine girdiği vakit.Nûbe melik'i malûmat istedi,kendi-sine malumat verilince(Melik) ata binerek Ubeydullaha geldi ve değişik bir lisanla aklımda tutamadığım şeyler söyledi ve onu ülkesinden kovdu...Eğer mü'minlerin emiri onu hapisten çağınp.bu gece huzurumuza getirilmesini ve bunun kendisine sorulmasını muvafık görürlerse (çağınlsm) .
el-Mansur onun getirilmesini emretti ve ona başından geçeni sordu.
Ubeydullah:Ey mü'minlerin emri! Kaçırabildi-ğim çeşitli ev eşyalarıyla Nûbe arazisine geldim.Ora-da bunları döşedim ve üç gün burada ikamet ettim. Daha sonra durumumuzdan haberdar olan Nûbe meliki bana geldi.İçeriye uzun boylu .kartal burunlu yakışıklı bir adam girdi. (Vere serdiğimiz) kumaşlara yaklaşmayarak toprağa oturdu.
Ben:"Niçin kumaşlarımızın üzerine oturmuyor sunuz?" dedim.
Bana: "-Ben Melik'im .Bütün meliklere de Allah'ın azameti karşısında tevazu göstermesi yara-şır.Çünkü melik'i (bu makama )O yükseltmiştir"dedi
Sonra bana döndü ve :"Kitabınızda size haram kılındığı halde niçin içki içiyorsunuz?" dedi.
Ben :"Buna kölelerimiz ve sefihlerimiz cüret ediyor." dedim.
O:"Niçin hayvanlarınızla ekinleri çiğniyorsu-nuz?Halbuki bozgunculuk sizin Kitab'ınızda haram kılınmıştır!?dedi.
Ben:"Bunu câhillerimiz yapıyor." dedim.
O:"Size haram kılındığı halde niçin ipek ve dîbac giyiyor.gümüş ve altın (eşya) kullanıyorsunuz?" dedi.
Ben: "Saltanat bizden gitti,yardımcılarımız azal-dı.Bu esnada Acem'den bir kavme galip geldik.Onlar bizim dinimizi kabul ettiler ve hoşgörmememize rağmen bunları giydiler." dedim.
(Melik) uzun müddet başını önüne eğdi,ve elini evirip çevirerek toprağı çizmeğe başladı.Sonra da:
"Anlattıkların senin dediğin gibi değildir! Bilâkis siz.size haram kılman şeyleri helâl saydınız.Size yasaklanan günahları işlediniz. Mülkünüzdekilere (tebaanıza) zulmettiniz.Allah da kuvvet ve üstünlüğü sizden çekip aldı ve günahlarınızdan dolayı size zillet (elbisesini) giydirdi.Sizin hakkınızda Allah'ın henüz sona ermemiş bir azabı vardır.Azabın;siz benini topraklarımda iken size inmesinden ve sizinle beraber bana da dokunmasından korkarım.Misafirlik üç gündür.İhtiyacınız olan erzakı alın ve topraklarımı terkedin." dedi.Ben de dediği gibi yaptım.
Allah (C.C) Kur'an'da bize;babalanndan dolayı çocuklarım koruduğunu da haber vermiş tir .Allah (C.C) şöyle buyurmaktadır:"...Duvara gelince.bu duvar şehirde iki yetim oğlanındı.Duvarın altında bu oğlanlar İçin saklı bir define vardı .Babaları da
salih bir adamdı.Onun için Rabbin diledi ki .ikisl de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar."
(I8.el-Kehf:82)
Hz.Ömer (R.A},Hz.Abbâs ile (teberrükde bulunarak) yağmur duasına çıktığı gün irad ettiği hutbesinde: ""-Ey Allahım,Senin peygamberinin amcası ve onun ashabının ululan ile sana tevessül ediyo-ruz.Çünkü Sen Hak olan şu s özünde: "...Duvara gelince bu duvar şehirde iki yetim oğlanındı.Duvann altında bu oğlanlar için saklı bir define vardı.Babaîan da salih bir adamdı.Onun için Rabbin diledi kUkisi de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar." bu-yuruyorsun.Ey Allahım, amcasını korumak suretiyle, Peygamberinin de izzet ve şerefini koru! [229]Şefat ve mağfiret isteyerek onu sana aracı kıldık!.[230] demiştir.
Allah'ın (C.C),dostlarının çocuklarım babalarından dolayı koruması caiz olduğu gibi;kendisinin düşmanlarının çocuklarım babalarından dolayı korumaması da caizdir.O,dilediğini yapandır.
Hz.Âişe,bu (mevzuun başında zikredilen) hadisi kabul etmez ve: "Kim bunu kabul ederse şüphe yok ki yalan söylemiş.günaha girmiş olur."derdi [231]
Bu Hz.Âişe'nin kendi görüşü ve yorumudur. Onun şahsi kanaatından dolayı Rasûlullahın hadisini reddetmek caiz değildİr.Eğer Hz. Âişe bu mu- halefetine dair Rasûlullahtan birşey nakletsey-di, o zaman bu sözü kabul edilebilirdi.
Eğer Abdullah b.Ömer (RJ\) bu hadisi tek başına nakletmiş olsaydı-Hz.Âişe'nin de dediği gibi- onun hata ettiği düşünülebilirdi...Lâkin .İçlerinde
Hz.Ömerjmran b.Husaynjbnu Ömer ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin (RA) bulunduğu bir gurup sahabe bunu nakletmişlerdir. Eğer: "Bu zulümdür .Allah ise zulümden uzaktır.Çünkü Allah(C.C):"...ve Ben kullara zulmeden değilim!" (5O.Kâf: 29) buyurmuştur." derlerse.biz onlara îyâs b.Muâviye (-122) nin [232] sözü ile cevab veririz.İyâs şöyle demiştir:"-Birisine,"Arab'ın lisanında zulüm nedir?" dedim.
O:"Kişinin,kendisinin olmayan birşeyi almasıdır." dedi.
Ben de:"Lâkjn herşey,Allah'ındır." dedim. [233]
79-Dedıklerıne Göre Aklın Ve Düşüncenin İptal Ettiği Hadis
İddia:Rivayet ettiniz ki:Ebû Zerr (R.A),kişi-nin hanımıyla münasebette bulunması hakkında RasûIuHaha:"-Yâ Rasûlallah,insan hem zevkle-nlr.hem de sevab kazanır mı? [234] diye sordu.
Rasûlullah:"-Eğer bu ihtiyacını,haram yoldan tatmin etseydin .günah işlemiş olmaz mıy-dın.ne dersin?" dedi.(Ebû Zerr de): "Evet!" deyince Rasûlullah:
"İşte bu İşi helâl yoldan yerine getirmenden dolayı sevab kazanman da böyledir." buyurdu. [235]
Haram yoldan bir ihtiyacı gidermek bir gü-nah.helâl yoldan yerine getirmek ise mubah bir şey-dir.-Mübah olan bir şeyden dolayı sevab verilmesi nasıl caiz olur? Eğer bu caiz olursa.acıkınca yemek yenilmesinden ye susayınca su içmekten dolayı da sevab verilmesi caiz olur.
Dilin inceliklerini ve caiz olan ve olmayan şeyleri bilme hususunda insanların en bilgilisi olan Rasûlul-lah bunu nasıl söyleyebilir?!...
Cevap:Biz deriz ki:Bazan bir adamın ihtiyar veya çirkin bir hanımı olur .Adamın nefsi, kendisine haram olan başka bir kadını arzular.Bunu yapmak kendisi için hazır ve mümkün iken,Allah'a itaat ederek onu terkeder ve arzulu olmadığı halde (hanımıyla) helâl yoldan bu işi yaptığı için sevab kazanır.
Yine adamın iki hanımı olabilir. Bunlardan birisi siyah ve çirkin .diğeri ise beyaz ve güzel.O.bu iki hanımından sadece birisini arzu etmesine rağmen.ikisi arasında müsavatı gözetir, diğerine sıra gelince ona da katlanır ve bundan dolayı sevab kazanır.
Eğer bir kimse .helâl olan arpa ekmeği yese ve yiyebileceği halde haram olan beyaz ekmeği yemeyi ter-ketse; insanlar nazarında, arpa ekmeği yediğinden dolayı sevab kazanmış olur.
Hattâ bir kimse,Rasûlullahın:MMü'mİn herşey-den dolayı sevab kazanır.Hattâ lokmayı ağzına götürmesinden dolayı bile".sözü üzerine, "Mümin yeme içmesinden ve cinsî münasebette bulunmasından dolayı sevab kazanmış olur dese-kanaatıma göre-ancak doğruyu söylemiş olur. [236]
80-İddialarına Göre Düşüncenin Yalanladığı Hadis
Iddia:Siz,maymunlann,zina ettiğinden dolayı bir maymunu recmettiğini rivayet ettiniz. [237]
Eğer maymunlar onu sadece evli olduğu için recm ettilerse,bu takdirde hadis daha da enteresan olur,ve bu kıyasa göre.siz bilmezsiniz,belki de maymunlar Tevrat'ın hükümlerinden pekçoğunu tatbik ediyorlardır ve belki de onların dini hâlâ Yahudiliktir.
Eğer maymunlar Yahudi ise, muhtemelen domuzlar da Hristiyandır. (!...)
Cevap:Bu alay ve istihzalara cevab olarak deriz ki:Ashnda maymunlar hadisi ne Rasûlullahtan ne de Ashabından (rivayet edilmiş.) değildir.Bu sadece Amr b.Meymûn'dan ( -145) [238] naklen anlatılan bir-ş eydir..
Bana Muhammed b.Hâlid b.Hıdâş tahdis etti (ve) dedİ:Bize Müslim b.Kuteybe.Huşeym (b.Beşîr) den,o da Husayn (b.Abdirrahman es-Sulemî) den ,o da Amr b.Meymûn'dan haber verdi M (Amr) şöyle demiştir: "Câhiliyye devrinde bir maymun zina etti .Bunun üzerine diğer maymunlar onu recmetti.Ben de onlarla beraber recmettim. [239]
EBÛ MUHAMMED:Amr b.Meymun'un, rnay-munlan,diğer bir maymuna taş atarken görmüş olması ve zina ettiği için onu recmettiklerini zannetmiş olması mümkündür.Bu sadece tahminen bilenebile-cek bir şeydir.Çünkü maymunlar kendileri hakkında birşey söyleyemezler.Onların kavga ettiğini gören kimse,maymun zina etti mi.etmedi mi,bilemez.Bu sadece bir zandan ibarettir.
Belki Şeyh (Amr b.Meymun) .bizim bilemediğimiz emarelerle onun zina ettiğini bilmiş olabilir.Çün-kü maymunlar hayvanlann en çok zina edenidir..
Araplar onu misal verir ve: "Maymundan daha zinakâr." derler.Eğer maymunun zina ettiği bilinen birşey olmasaydı, onunla misal verilmezdi. Çiftleşme ve eşini kıskanma hususunda insanlara .maymundan daha çok benzeyen bir hayvan yoktur.
Bazan hayvanlar birbirine düşman olurlar,bir-birine saldınr ve birbirlerini cezalandırırlar.[240]Hayvanların kimisi ısınr,kimisi tırmalar, kimisi de kırıp parçalar..
Maymunlar da insanların taş atması gibi,Alla-hın kendisine verdiği eller ile taş atar .Eğer maymunlar birini,zina olmaksızın taşlamışlar da Şeyh (Amr b.Meymu} onların zinadan dolayı birbirlerini taşladıklarını zannetmişse.bu da uzak bir ihtimal değildir.
Yok eğer Şeyh.herhangi bir emare ile.zina olduğu ve taşlamanın da bu sebepten olduğu sonucuna varmışsa ,aynı şekilde bu da.uzak bir ihtimal değil-dir.Çünkü maymun-dediğim gibi-hayvanların eşini ençok kıskananı ve anlama bakımından insan oğullarına en yakın olanıdır.
EBÛ MUHAMMED:Ben,onlarm mesholunmuş olan maymunların ta kendisi olduğunu ve nesilden nesile çoğaldıklarını zannediyorum. Bunu Allahu Taâlâ'nın şu âyetinden çıkanyorum:"De ki:Allah katında ceza bakımından bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? O kimseler ki Allah kendilerine lanet etmiş »gazabına uğratmış,onlardan maymunları (=el-kıradatu) ve domuzları(=el-hanâzîru) yapmıştır." (5.el-Mâide:60)...
el-kıradatu (=maymunlan) ve el-hanâziru (=do-muzları) kelimelerindeki "el (=elif ve lâm)" kelimenin ma'rife olduğuna ve buradaki maymunun gördüğümüz maymunlar olduğuna delâlet eder.Eğer Allah (C.C) inkıraz bulmuş (yokolup gitmiş) ve geçmiş bir-şeyi kasdetmiş olsaydı "ve ceale minhumul-kıradate ve'1-hanâzîra" yerine "ve ceale minhum kıradaten ve hanâzîra" derdi [241]
Aksi takdirde Ummu Habibe'nin (RA) memsuh (=mesha uğrayanlar) hakkındaki hadisinin [242]doğru olması gerekir .Ve (mesele) Rasûlulİahın dediği gibi olur.
Biz, alaycının dediği gibi maymunların recim cezasını uyguladığını,çünkü onların Tevrat'ın (zina hakkındaki recm) hükmünü bildiğini[243] söylüyor değiliz.Lâkin biz şunu söylüyoruz:Gerçek şu ki,nasıl diğer hayvanlar tırmalar,ısırır ve parçalarsa;may-munlar da zinadan veya başka bişeyden dolayı ol-sun,elleriyle recm cezasını yerine getirmişler (taşlamışlar) dır.Çünkü orıunjnsan elleri gibi elleri vardır.Âdem oğlu da.eziyyet etmek istediği şey uzak olur da ona yetişemezse ona ancak taş atarak eziyyet eder.
Maymunların bizzat memsuh (^mesholunmuş) varlıklar olduğuna dair delilleri kuvvetlendiren diğer bir husus-Kur'an ve Hadiste bulunmadığı halde insan etinin haram kılınması hususunda icma ettikleri gibi-Kur'an ve Hadiste (hükmü) bulunmadığı halde maymunun etinin haram olduğuna dair fakihlerin ic ma etmeleridir. [244]
[210] BUH: 23 / 33,HAN: 4 / 414,437; 6 / 39,57.
[211] Ibn Kutcybe bu eserinde şöyle demektedir:" Sabah ve akşam ateşe arzolunurlar" ayetine gelince; (AUah) bunun âhi-rette olacağını kasdetmemişttr.Kasdedilen.onlann öldükten sonra ateşe sokulacaklarıdır .Bu, kabir azabının varlığına dair Allah'ın kitabından bir delildir.Nitekim(ayetin devamın-da)"Kıyamette de Firavun ve kavmini en şiddetli azaba so-kun,"denmiş olması da bunun doğruluğuna başka bir delildir. Onlar berzah âleminde sabah-akşam ateşe sokulurlar.kı-yamette ise en şiddetli azaba sokulurIar."(Te'vîlu Muşkili'l-Kur'ân, (Kahire, 1373/1954),s.59)(M)
[212] BUH: 92 / 26; 80 / 38,HAN: 2 / 185,288,414
[213] BUH: 80/39
[214] BUH: 80 / 37.
[215] HAN: 3 / 126; 4 / 288.
[216] BUH: 3 / 24; 4 / 37.
[217] Krş,HAN:l / 26,36
[218] BUH: 23 / 89.HAN: S / 39
[219] Krş: HAN: 3 / 499; 4 / 163
[220] BUH: 65 / sûre:44,nu:2,MUS,IV.2156-57;bkz: 12,Yûsuf, 48
[221] GoIdziher bu kelimeyi (Safilerden birisi(=raculun mine's-Sûfiyy in") olarak okumuştur.(Bkz.GS .111,34) Nitekim Esad Efendi nüshasında da bu şekildedir.Keisü'İ-Küttâb nüshasında ise "kitapçılardan birisi (=raculun mine's-suhufiy-yin)" şeklindedir. (M)
[222] Krş,BÜH: 81 / 17.HAN: 3 / 44.300.
[223] Horasan ile Taberistan arasında bir İran eyaleti Cbkz:İslâm Ansiklopedisi: 6 / 985) (M)
[224] Saymara yakimnda.blrçok şehirleri ve köyleri olan Cibal bölgesinde geniş güzel bir mıntıka..Irak Hulvan'ın-dan Hemezân'a gidenin sağına düşer,(Mu'cemu'l-buldân: 8 / 209) (M)
[225] Medya'da eski Ragha şehri olup,Tahran'ın takriben 8 km.Cenûb-Cenûb-i Şarkîsinde harabeleri görülmekte-dir.(Bkz:İslâm Ansiklopedisin / 721) (M)
[226] Es'ad efendi nüshasında ise :"...bazılarının.." şeklinde olup.bir de şu İlâve vardır:"...(Halifelerin gösterişe dalan oğullarının -Maâzallah-Ehl-i Beyt-i RasûluUaha lanet ettikleri." (M)
[227] Salih b.Ali el-Efkam (bkz: el-Beyân ve't-Tebyîn: 3 / 84) (M)
[228] Mısir'ın cenubunda ve Sudan (Mısır Sudanı) da bulunan bir memleketin ve burada yaşayan bîr kavmin adı.(Bkz:İslâm Ansiklopedisi: 9 / 339) ((M)
[229] Metnin harfiyen tercümesi şöyledir:"Amcası oğlu hakkında peygamberini şefaatçi kıl."
[230] BUH: 15 / 3 ; 62 / 11.
[231] BUH: 23 / 33.
[232] Iyâs b.Muâviye b.Kurra b.Iyâs b.Hilâl el-Mu-zeni.Basralı,oranın kadisı.Dedesi sahabe idi .Zekâsı ile meşhurdur. (Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 1 / 390) (M)
[233] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 375-387.
[234] Diğer bir nüshada : "...biz hem zevklenir,hem de sevab ahr mıyız?"
[235] HAN: 5 /154,16i.
[236] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 387-388.
[237] Krş,BUH: 63/ 27.
[238] Amr b.Meymun b.Mihrân.Sahâbeden Meymûn b.Mihran'ın oğludur.Babasından,Ömer b.Abdüaziz'den.el-Ha-sen el-Basrî,eş-Şa'bî,İbnu Ömer 'in kölesi Nâfi ve başkalarından rivayette buIunmuştur.(Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 8 /108 )
[239] BUH: 63 / 27.
[240] Reîsü'l-Küttâb nüshasında:"...birbirlerini ısırırlar" şeklindedir. (M)
[241] Yani belirli olan el-kıradatu ve el hanâzîra kelimelerini belirsiz olarak kullanırdı. (M)
[242] Bu hadisin mahiyeti hakkında herhangi bir açıklama yoktur .(M)
[243] Diğer iki nüshada:"..Tevrat'ın hükmü ile amel ettiğini."
[244] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 388-391.