- Dediklerine Göre Kur an ın İki Yönden Yalanladığı Hadis

Adsense kodları


Dediklerine Göre Kur an ın İki Yönden Yalanladığı Hadis

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
meryem
Sat 23 October 2010, 12:48 pm GMT +0200
78- Dediklerine Göre Kur'an ın İki Yönden Yalanladığı Hadis

İddia:Rasûllahın,"Geride kalanların kendi­sine ağlamalarından dolayı Ölüye azab olu­nur.[210]buyurduğunu rivayet ettiniz.

Bu, iki yönden bâtıldır:

Birincisi:Allah (Azze ve Celle)'nin :"Günah İşle­yen   bir   kimse,başkasının   günahını    çekmez."(35.Fâtır:18) âyeti sebebiyle bâtıldır.

İkincisi:Allah'ın (C.C):"De ki:"-Sizi Allah dirilti-yor,sonra sizi O öldürecek.Sonra da sizi kıyamet günü toplayacaktır." (45.el-Câsiye:26) âyeti sebe­biyle bâtıldır.

Sonra Allah (C.C) ,çamur safhasından onları tekrar dirütesiye kadar yaratılmış (insam)ın hallerini anlatarak şöyle buyurmuş tur: "Andolsun biz insanı (Âdem'i) çamurun özünden yarattık.Sonra Adem'in neslini sağlam bir yerde(rahhnde) bir nut-fe yaptık.Sonra o nutfeyi embriyo haline getir­dik. Ondan sonra embriyoyu bir parça et yaptık ve et parçasını da kemikler haline çevirdik.Kemikle­re de et giydirdik.Sonra onu bambaşka bir yaratık yap tık.Bak ki yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir.Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz.Sonra siz.kıyamet günü muhakkak diriitileceksiniz."(23.el-Müminûn: 12-16)

Allah (C.C),ne insanı ölüm ile ba's{=tekrar diri­liş) arasında(yani kabirde) dirilteceğini ne de-gerek ölünün uzuvlarını parçaladığı ve gerek biraraya getir diği zaman-ona azab edeceğini veya mükâfatlandıracağını belirtmiştir.

Cevap:Biz deriz ki: Şüphesiz Allah'ın Kitâb'ı (=Kur'an) İcaz, ihtisar, işaret ve İmâ kullanır.Bir yerde bir sıfat kullanır,başka yerde o sıfatı zikretmez.Baş­ka bir yerde ortaya çıkmasıyla ,bu iki sıfattın,iki yer­den birisinde hazfedildiği anlaşılır.

Rasûlullahın hadisi ise Kur'an'ı açıklayıcı ve âyetlerde ne kasdedildiğini göstericidir.

Kur'an'da hazf e misal,AlIah'm:"Sizden kim hasta yahut yolcu olursa,başka günlerde ( de oruç tutar.)" .(2.el-Bakara:184)âyetidir.

Bu âyetin zahiri manası şuna delâlet etmekte-dinsizden kim hasta veya seferde olursa.seferde veya hasta halde oruç tutsa bile (bu tuttukları kadar) baş­ka günlerde (tekrar) oruç tutar.

Halbuki esas kasdedüen şudunSizden kim has­ta veya seferde olur da oruç tutmazsa.o kimse tuta­madığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar.

Ayette "...oruç tutmazsa.." ibaresi hazfolunmuş (=düşürülmüş)tür.

Keza Allah'ınfC.C) :"(Hacc'da) Sizden kim has­ta veya başında eziyyeti olursa,o kimseya üç gün oruç ;ya altı fakire birer fitre miktarı sadaka ya-hud bir kurban kesmekle fidye vermesi vacib

olur. (2.el-Bakara:196)âyeti de böyledir.

Âyetin zahiri,hasta olan veya başı bitlenen biri­ne fidyenin vacib olduğuna delâlet etmektedir. Halbu­ki kasdedüen şudur: Sizden kim hasta olur veya ba­şında eziyyeti olur da SAÇINI TIRAŞ EDERSE onun üzerine,oruç tutarak ,sadaka vererek veya kurban keserek fidye vermesi vaciptir.

Buna benzer misaller çoktur.

Bir âyette bir sıfatın zikredilip de, onun gibi başka bir âyette bu sıfatın zikredilmemesine ve bun­lardan biriyle diğerine istidlal olunmasına bir misal de: ".. içinizden adalet sahibi iki erkeği de şahid yapın.(65.et-Talâk:2) âyetidir.

Allahu taâlâ başka bir yerde:"..erkeklerinizden 'iki kişiyi de şahid tutun."(2.el-Bakara:282) buyur­muştur'.. Öbür âyette (şahidlerin) sıfatını zikrettiği için kısa kısa keserek"..iki âdil." dememiştir.

Bir yerde:"..mü'min bir köle azad etmek gere­kir." (4.en-Nisâ:92) başka bir yerde de:"birbirleriyle birleşmeden önce, bir köle azad etmek gere-kir."{58.el-Mucâdele:3) buyurmuş ve "...mü'min (bir köle) " dememiştir.

• Rasûlullahın hadisi ile istidlal edilen husus­lar ise şunlardır: Namazların kılınışı ;rükû,secde-ler.ve teşehhüd nasıldır? (Namazlar) kaç rekâttır?Mallarda ne kadar zekât ve sadaka gerekir?Hırsı-zm elinin kesilmesini gerektiren malın mikdarı (ne­dir?) ve süt emme ile kimler(in nikahı) haram olur? Bunlara benzer pekçok şeyler.

Elbette Aîlahu taâlâ Kur'an'da ,kıyamet günün­den önce bir kısım insanlara azab edeceğini bize bil­dirmiş tir. (Onlar hakkında şöyle) buyurmuştur. "On­lar sabah akşam ateşe arzedilecekler.Kıyamet koptuğu gün de:"-Firavn ve kavmini en şiddetli azaba sokun!" denUecektir.n(40.el-Mü'min:46)

Fakat onların sabah ve akşam ateşe arzedilme-leri Cenâb-ı Hakk'm "Kıyamet koptuğu gün de:"-Fir'avn ve kavmini en şiddetli azaba sokun." sözün­den dolayı ne dünyada ,ne de âhirette caiz değil-dir.Çünkü kıyamet gününün ne sabahı ne de akşamı

vardır.Ancak,"Rizıkları da orada dir,sabah ve ak-şam!"(19.Meiyem:62) âyeündeki gibi mecaz yoluyla caiz olabüir.Oradaki (kıyametteki sabah ve akşamın) mecazi olması mümkündür,fakat burada (40,el-Mü'mln.46 ayetinde) mecazi olması mümkün değil­dir.

Ben bu hususu "Te'vîlu Muşkili'l-Kur'ân" adlı eserimde anlatmıştım. [211]

 (Cenâb-I Hak) başka bir yerdckıyamet günü­nün azabını zikrettikten sonra:"Muhakkak ki o za-Iimlere,bundan (âhiret azabından) Önce de bir azab var.Fakat pek çokları bilmezIer."(52.et-Tûr: 47) buyunnuştur.

Keza;pekçok cihetten ve pekçok sika (güvenilir) ravilerin nakli ile.Rasûlullahm kabir azabından Al­lah'a sığındığı.kendisinden rivayet edilmiştir.

Bu hadisler cümlesinden olmak üzere şu hadis­leri (zikredebiliriz):

Mâlik (b.Enes) in ,Ebû'z-Zubeyr'den,o da Tavus (b.Keysân) dan,o da İbnu Abbas'dan rivayet et­tiği hadis.İbnu Abbas:"RasûluUah Deccalın fitnesinden sana sığınınm.Ve yine hayatın,   ölümün ve kabir azabının fitnesinden sa­na sığınırım. [212] derdi."  demiştir.

Yine bu hadislerden :Şu'be,Budeyİ b.Meyse-re'den.o da Abdullah b.Şakîk'den ,o da Ebû Huray ra'dan, rivayet edilen:"RasûluIah:"-Allah ım,ben kabir fitnesinden ve azabından,ve Deccalın fitnesin­den sana sığimnm.[213] derdi." hadisidir...

Hişam'ın hadisi de bu rivayetlerdendir:Hişâm (ed-Dustuvâî) Katâde'den,o da Enes {b.MâlikJ'den ri­vayet etmiştir ki:tfRasûluUah (S.A.V):"-Allah'ım! Ben hayatın ve ölümün fitnesinden ve kabir azabından sana sığınırım!" derdi. [214]

Bunlara ,Münker ve Nekir (melekleri) ve onların sual sorması hakkındaki rivayetleri de ilâve edebili riz:

Hammâd b.Seleme'nin Âsim (b.ebi'n-Necûd) dan,onun da Zirr (b.Hubeyş) den,onun da Abdullah b.Abbas'dan rivayet ettiği hadis bu tip hadislerden­dir. (Abdullah b.Abbas) dedi ki: "Muhakkak ki biriniz kabrinde öyle bir oturtuluş oturtulur ve kendisine Sen kimsin?" denilir.Bunun üzerine o: "Ben diriyken de ölüyken de Allah'ın kuluyum.Ve ben Allah'tan baş­ka ilâh olmadığına şehadet ederim.Yine Muham-med'in O'nun kulu ve rasûlü olduğuna da şehadet edirim." der.Kendisine:"-Doğru söyledin" denilir ve kabri hemen,Allah'm dilediği kadar genişletilir ve kendisine Cennetteki yeri gösterilir.

Başka birine gelince,ona:"-Sen kimsin?" deni­lir.Bunun üzerine o:"-Bilmem?" der.Kendisine:"-Sen (zaten hiç) bilmedin!" denlir ve hemen kabir onun üzerine .kaburga kemikleri parçalanıncaya kadar sı­kıştırılır. [215]

Bu,ancak bir peygamberin bilebileceği birşey-dir.Abdullah b.Abbâs'm bunları anlatabilmesi için mutlaka Rasûlullahtan işitmiş olması gerekir.

Yine Abbâd b.Râşid .Dâvud b.ebî Hind 'den o da Ebû Nadra (el-Abdî) den ,o da Ebû Saîd el-Hudrî'den (R.A) ,o da Rasûlullahtan (S.A.V) rivayet et mistir Rasûlullah şöyle anlatmıştir:"-Kabre ko­nulduğu zaman kula melek gelir.Eğer kâfir veya münafık ise o kula Muhammedi kasdederek:"Bu zât hakkında ne diyorsun?" denilir. O ^'-Bilmiyo­rum! insanların birşeyler söylediğini duydum.ben de onu söyledim!" der.Bunun üzerine (melek) :"Sen (zaten hiç) bilme din, kulak da asmadın.hida-yete de ermedin!" der. [216]

Bütün bu hadisler kabir azabının kâfire mahsus ol­duğunu gösterir.

Onların (=Kelâmcüar) :"Allahu Taâlâ:"Günah işleyen bir kimse başkasının günahını çekmez,"

(35,Fâtır:18) buyururken;nasıl olur da ölü,geride ka­lanların kendisine ağlamalarındandolayı azab olu­nur? "demelerine gelince :Biz aynı şekilde geride ka­lanların kendisine ağlamalarından dolayı ancak kâfi­re azab olunduğunu zannediyoruz.

Nitekim İbnu Abbas da böyle söylemiştir: (Rasû-lullah) bir Yahudinin kabrinfin yanından) geçer-ken: "Muhakkak o azab olunuyor.geride kalanları da ona ağhyor[217] demiştir.

Eğer İbnu Abbas'm dediği gibiyse.bu ürkülecek birşey değildir.Çünkü kâfire (zaten) her hâî-u kârda azab olunur.

Yok eğer,gıybetten ve idrardan (sakınmadığı için) azab olunan [218]hakkında dediği gibi (Rasûlul-lah) günahkar bir müslümanı kasdetmişse.o takdir­de Cenâb-ı Hakkın:"Günah işleyen bir kimse, baş kasının günahını çekmez."âyeti ancak dünyadaki hükümler hakkındadır.

Nitekim Câhiliyye ehli, öldürülen bir kimsenin intikamını almak ister ve karşı gurup, (katilin) karde-şini.babasmı veya herhangi bir akrabasını öldürür­dü. Eğer akrabalarından veya hısımlarından birini öldüremezse onun aşiretinden iki adamı öldürür­dü. Allah'u Teâlâ bunun üzerine: "Günah işleyen bir kimse başkasının günahını çekemez" ayetini indir­miştir.

Bu âyetin aynı şekilde İbrahim'e (A.S) indirildiği de bize haber verildi.

Bundan dolayı Rasûlullah.oğlu ile beraber gör­düğü bir adama:"Ne sen, onun işlediği bir suçtan mes'ul olursun.ne de oğlun; senin suçundan mes'ul olur.[219] buyurmuştur.

Fakat Allah'ın azabına gelince, o azab geldi rni, umûmi ve kötülük edene de iyilik edene de şâmil olur.

Allahu taâlâ: "Bir de öyle bir musibetten kor­kun ki, o yalnız içinizden zulmedenlere isabet et­mez." (8: el-Enfâl: 25) buyurmuştur. Yani Cenâb-ı Hak, bu musibetin umûmi olacağını, zâlime de baş­kalarına da isabet edeceğini kasdetmiştîr.

Yine Allah(C.C): "insanların kendi ellerinin yaptıkları işler (^günahlar) yüzünden karada ve denizde fesad çıktı ki Allah işledikleri günahlar­dan bir kısmının cezasını onlara (dünyada) tattır­sın!.." (30. er-Rûm : 41) buyurmuştur.

Ümmü Seleme (RA.): Ya Rasûlallah, içimiz­de sâlih kimseler de var İken biz helak olurmu-yuz? demiş, Rasûlullah da : "Evet, kötülükler ço­ğaldığı zaman." cevabını vermiştir.

Allah'ın erişkinlerin işledikleri günahlardan do­layı aralarında çocuklar ve hayvanlar olduğu halde Nuh'un (A.S.) ümmetini (Tûfan'da) boğduğu da onla­rın malûmudur.

Keza Allah (C.C.) Âd kavmini şiddetli bir rüzgarla; Semûd kavmini yıldırımlar, Lût kavmini de (gök­ten yağan) taşlarla helak etmiş, Sebt ashabını (=ya-hudileri) maymunlar ve domuzlar haline getirmiş ve. onlara azap ederken çocuklarına da azab etmiştir.

Kûfelilerden [220] birisi,-Allah'ın mukaddes kitap­larını okuduğunu ve bu kitaplardan birinde : "Ben kindar olan Allah'ım! Babalarının günahlarından dolayı onların çocuklarını da cezalandırırım." iba­resini gördüğünü bana söyledi.

îbnu Abbâs (R.A.) DanyâI'in{A.S.) : "Ey İsrail oğulları! Sizin günahlarınız yüzünden benim aza­ba uğratılmam size yakışık alır mı?" dediğini riva­yet etmiştir.

Enes b. Mâlik (R.A.) de "keler bile Adem oğlu­nun günahlarından dolayı (meydana gelen kıtlık dolayısıyla, yiyecek bulamayarak) yuvasında za­yıflayarak ölür." demiştir.

Rasûlullah, Mudar kavmine beddua etmiş ve: Ey AUahım! Mudar üzerine baskını arttır, ve onla­rın üzerine Yûsuf un (A. S) (kıtlık) seneleri gibi se­neler gönder. [221] demiş ve bunun üzerine onlar yedi sene kıtlık ve kuraklığa uğramışlardır. Hatta öyle ki,deriden yapılmış kaplan .kemikleri ve ılhiz (deni­len kan ve deve tüyüden yapılan Câhüiyye devri yiye­ceğin) i bile yemek mecburiyetinde kalmışlardır.Bu kıtlık Rasûlulah ve Ashabına bile ulaşmış ve Rasûlullahın bedduası sebebiyle onlar da cezaya mâruz kal­mışlardır. Öyle ki Rasûlullah ve müslümanlar açlık­tan karınlarına taş bile bağlamışlardır. [222]

EBÛ MUHAMMED:Şüphesiz biz ,bu çeşit ha­berlerden bizi müstağni kılacak şeyleri gözlerimizle gördük.İçersinde salihler,dindar insanlar.çocuklar ve küçüklerin de bulunduğu nice beldeler vardı ki.zelzele ile.dindan faciri, iyisi kötüsü,küçüğü büyü­ğü hepsi de helak olmuşladır."Kûmes"[223]Mih-ricân-Kuzak[224]"Rey " [225]ve Suriye ve Yemen'in pekçok şehirleri bunlardandır.

Bu, Allah'ı bilip tanıyan bütün din mensupları­nın -birbirleriyle ihtilâf içinde olsalar bilebildiği şey­dir.

EBÛ MUHAMMED : Tarihçilerden (=Ashâbûl-ahbâr) biri bana şunu anlattı : Bir gece (Halife) el-Mansûr sohbet etmiş ve Emevi halifelerini, onların [226]gidişatlarını, (başlangıçta) doğruluktan ayrıl­madıklarını, sonra sıranın, gösterişe dalan oğullan-na geldiğini; devlet işlerinin büyüklüğü ve kadrinin yüceliği karşısında onlann,gayret ve arzulannın,şe-hevi şeylere teveccüh etmek,lezzetleri tercih etmek ve Allah'ı (C.C) öfkelendirecek şeyleri irükab etmek ol­duğunu; bunları işlerkefı,AIlah'ın onlan (hemen) ce-zalandırmayıp kendilerine mühlet verdiğinden habersiz,Allah'ın kendilerini (mühlet vererek) aldatmasından (=mekr-i ilâhî) emin olarak işlediklerini; Bu­nun üzerine Allah'ın saltanatı ve izzeti onlardan so yup aldığını ve nimetlerini de onların üzerinden (kal­dırıp başkalarına) naklettiğini anlatmış.

Bunun üzerine Salih b.Ali[227](halifeye) şöyle demiştir:Ey mü'minlerin emiri! Ubeydullah b.Mervan kaçarak,kendisine tabi olanlarla "Nûbe"[228]arazi­sine girdiği vakit.Nûbe melik'i malûmat istedi,kendi-sine malumat verilince(Melik) ata binerek Ubeydullaha geldi ve değişik bir lisanla aklımda tutamadığım şeyler söyledi ve onu ülkesinden kovdu...Eğer mü'minlerin emiri onu hapisten çağınp.bu gece hu­zurumuza getirilmesini ve bunun kendisine sorul­masını muvafık görürlerse (çağınlsm) .

el-Mansur onun getirilmesini emretti ve ona ba­şından geçeni sordu.

Ubeydullah:Ey mü'minlerin emri! Kaçırabildi-ğim çeşitli ev eşyalarıyla Nûbe arazisine geldim.Ora-da bunları döşedim ve üç gün burada ikamet et­tim. Daha sonra durumumuzdan haberdar olan Nûbe meliki bana geldi.İçeriye uzun boylu .kartal burunlu yakışıklı bir adam girdi. (Vere serdiğimiz) ku­maşlara yaklaşmayarak toprağa oturdu.

Ben:"Niçin kumaşlarımızın üzerine oturmuyor sunuz?" dedim.

Bana: "-Ben Melik'im .Bütün meliklere de Al­lah'ın azameti karşısında tevazu göstermesi yara-şır.Çünkü melik'i (bu makama )O yükseltmiştir"dedi

Sonra bana döndü ve :"Kitabınızda size haram kılındığı halde niçin içki içiyorsunuz?" dedi.

Ben :"Buna kölelerimiz ve sefihlerimiz cüret edi­yor." dedim.

O:"Niçin hayvanlarınızla ekinleri çiğniyorsu-nuz?Halbuki bozgunculuk sizin Kitab'ınızda haram kılınmıştır!?dedi.

Ben:"Bunu câhillerimiz yapıyor." dedim.

O:"Size haram kılındığı halde niçin ipek ve dîbac giyiyor.gümüş ve altın (eşya) kullanıyorsunuz?" de­di.

Ben: "Saltanat bizden gitti,yardımcılarımız azal-dı.Bu esnada Acem'den bir kavme galip geldik.Onlar bizim dinimizi kabul ettiler ve hoşgörmememize rağ­men bunları giydiler." dedim.

(Melik) uzun müddet başını önüne eğdi,ve elini evirip çevirerek toprağı çizmeğe başladı.Sonra da:

"Anlattıkların senin dediğin gibi değildir! Bilâkis siz.size haram kılman şeyleri helâl saydınız.Size ya­saklanan günahları işlediniz. Mülkünüzdekilere (te­baanıza) zulmettiniz.Allah da kuvvet ve üstünlüğü sizden çekip aldı ve günahlarınızdan dolayı size zillet (elbisesini) giydirdi.Sizin hakkınızda Allah'ın henüz sona ermemiş bir azabı vardır.Azabın;siz benini top­raklarımda iken size inmesinden ve sizinle beraber bana da dokunmasından korkarım.Misafirlik üç gündür.İhtiyacınız olan erzakı alın ve topraklarımı terkedin." dedi.Ben de dediği gibi   yaptım.

Allah (C.C) Kur'an'da bize;babalanndan dolayı çocuklarım koruduğunu da haber vermiş tir .Allah (C.C) şöyle buyurmaktadır:"...Duvara gelince.bu duvar şehirde iki yetim oğlanındı.Duvarın altında bu oğlanlar İçin saklı bir define vardı .Babaları da

salih bir adamdı.Onun için Rabbin diledi ki .ikisl de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar."

(I8.el-Kehf:82)

Hz.Ömer (R.A},Hz.Abbâs ile (teberrükde bulu­narak) yağmur duasına çıktığı gün irad ettiği hutbe­sinde: ""-Ey Allahım,Senin peygamberinin amcası ve onun ashabının ululan ile sana tevessül ediyo-ruz.Çünkü Sen Hak olan şu s özünde: "...Duvara ge­lince bu duvar şehirde iki yetim oğlanındı.Duvann al­tında bu oğlanlar için saklı bir define vardı.Babaîan da salih bir adamdı.Onun için Rabbin diledi kUkisi de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar." bu-yuruyorsun.Ey Allahım, amcasını korumak suretiy­le, Peygamberinin de izzet ve şerefini koru! [229]Şefat ve mağfiret isteyerek onu sana aracı kıldık!.[230] de­miştir.

Allah'ın (C.C),dostlarının çocuklarım babaların­dan dolayı koruması caiz olduğu gibi;kendisinin düş­manlarının çocuklarım babalarından dolayı koruma­ması da caizdir.O,dilediğini yapandır.

Hz.Âişe,bu (mevzuun başında zikredilen) hadisi kabul etmez ve: "Kim bunu kabul ederse şüphe yok ki yalan söylemiş.günaha girmiş olur."derdi [231]

Bu Hz.Âişe'nin kendi görüşü ve yorumu­dur. Onun şahsi kanaatından dolayı Rasûlullahın hadisini reddetmek caiz değildİr.Eğer Hz. Âişe bu mu- halefetine dair Rasûlullahtan birşey nakletsey-di, o zaman bu sözü kabul edilebilirdi.

Eğer Abdullah b.Ömer (RJ\) bu hadisi tek başına nakletmiş olsaydı-Hz.Âişe'nin de dediği gibi- onun hata   ettiği   düşünülebilirdi...Lâkin   .İçlerinde

Hz.Ömerjmran b.Husaynjbnu Ömer ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin (RA) bulunduğu bir gurup sahabe bunu nakletmişlerdir. Eğer: "Bu zulümdür .Allah ise zulümden uzaktır.Çünkü Allah(C.C):"...ve Ben kullara zulmeden değilim!" (5O.Kâf: 29) buyurmuştur." derlerse.biz on­lara îyâs b.Muâviye (-122) nin [232] sözü ile cevab veririz.İyâs şöyle demiştir:"-Birisine,"Arab'ın lisanın­da zulüm nedir?" dedim.

O:"Kişinin,kendisinin olmayan birşeyi alması­dır." dedi.

Ben de:"Lâkjn herşey,Allah'ındır." dedim. [233]

 
79-Dedıklerıne Göre Aklın Ve Düşün­cenin İptal Ettiği Hadis

İddia:Rivayet ettiniz ki:Ebû Zerr (R.A),kişi-nin hanımıyla münasebette bulunması hakkında RasûIuHaha:"-Yâ Rasûlallah,insan hem zevkle-nlr.hem de sevab kazanır mı? [234] diye sordu.

Rasûlullah:"-Eğer bu ihtiyacını,haram yol­dan tatmin etseydin .günah işlemiş olmaz mıy-dın.ne dersin?" dedi.(Ebû Zerr de): "Evet!" deyince Rasûlullah:

"İşte bu İşi helâl yoldan yerine getirmenden dolayı sevab kazanman da böyledir." buyurdu. [235]

Haram yoldan bir ihtiyacı gidermek bir gü-nah.helâl yoldan yerine getirmek ise mubah bir şey-dir.-Mübah olan bir şeyden dolayı sevab verilmesi na­sıl caiz olur? Eğer bu caiz olursa.acıkınca yemek ye­nilmesinden ye susayınca su içmekten dolayı da se­vab verilmesi caiz olur.

Dilin inceliklerini ve caiz olan ve olmayan şeyleri bilme hususunda insanların en bilgilisi olan Rasûlul-lah bunu nasıl söyleyebilir?!...

Cevap:Biz deriz ki:Bazan bir adamın ihtiyar ve­ya çirkin bir hanımı olur .Adamın nefsi, kendisine ha­ram olan başka bir kadını arzular.Bunu yapmak ken­disi için hazır ve mümkün iken,Allah'a itaat ederek onu terkeder ve arzulu olmadığı halde (hanımıyla) helâl yoldan bu işi yaptığı için sevab kazanır.

Yine adamın iki hanımı olabilir. Bunlardan birisi siyah ve çirkin .diğeri ise beyaz ve güzel.O.bu iki hanı­mından sadece birisini arzu etmesine rağmen.ikisi arasında müsavatı gözetir, diğerine sıra gelince ona da katlanır ve bundan dolayı sevab kazanır.

Eğer bir kimse .helâl olan arpa ekmeği yese ve yi­yebileceği halde haram olan beyaz ekmeği yemeyi ter-ketse; insanlar nazarında, arpa ekmeği yediğinden dolayı sevab kazanmış olur.

Hattâ bir kimse,Rasûlullahın:MMü'mİn herşey-den dolayı sevab kazanır.Hattâ lokmayı ağzına götürmesinden dolayı bile".sözü üzerine, "Mümin yeme içmesinden ve cinsî münasebette bulunmasın­dan dolayı sevab kazanmış olur dese-kanaatıma gö­re-ancak doğruyu söylemiş olur. [236]

 
80-İddialarına Göre Düşüncenin Yalanladığı  Hadis

Iddia:Siz,maymunlann,zina ettiğinden dolayı bir maymunu recmettiğini rivayet ettiniz. [237]

Eğer maymunlar onu sadece evli olduğu için recm ettilerse,bu takdirde hadis daha da enteresan olur,ve bu kıyasa göre.siz bilmezsiniz,belki de may­munlar Tevrat'ın hükümlerinden pekçoğunu tatbik ediyorlardır ve belki de onların dini hâlâ Yahudiliktir.

Eğer maymunlar Yahudi ise, muhtemelen do­muzlar da Hristiyandır. (!...)

Cevap:Bu alay ve istihzalara cevab olarak deriz ki:Ashnda maymunlar hadisi ne Rasûlullahtan ne de Ashabından (rivayet edilmiş.) değildir.Bu sadece Amr b.Meymûn'dan ( -145) [238] naklen anlatılan bir-ş eydir..

Bana Muhammed b.Hâlid b.Hıdâş tahdis etti (ve) dedİ:Bize Müslim b.Kuteybe.Huşeym (b.Beşîr) den,o da Husayn (b.Abdirrahman es-Sulemî) den ,o da Amr b.Meymûn'dan haber verdi M (Amr) şöyle de­miştir: "Câhiliyye devrinde bir maymun zina etti .Bu­nun üzerine diğer maymunlar onu recmetti.Ben de onlarla beraber recmettim. [239]

EBÛ MUHAMMED:Amr b.Meymun'un, rnay-munlan,diğer bir maymuna taş atarken görmüş ol­ması ve zina ettiği için onu recmettiklerini zannetmiş olması mümkündür.Bu sadece tahminen bilenebile-cek bir şeydir.Çünkü maymunlar kendileri hakkında birşey söyleyemezler.Onların kavga ettiğini gören kimse,maymun zina etti mi.etmedi mi,bilemez.Bu sadece bir zandan ibarettir.

Belki Şeyh (Amr b.Meymun) .bizim bilemediğimiz emarelerle onun zina ettiğini bilmiş olabilir.Çün-kü maymunlar hayvanlann en çok zina edenidir..

Araplar onu misal verir ve: "Maymundan daha zinakâr." derler.Eğer maymunun zina ettiği bilinen birşey olmasaydı, onunla misal verilmezdi. Çiftleşme ve eşini kıskanma hususunda insanlara .maymun­dan daha çok benzeyen bir hayvan yoktur.

Bazan hayvanlar birbirine düşman olurlar,bir-birine saldınr ve birbirlerini cezalandırırlar.[240]Hay­vanların kimisi ısınr,kimisi tırmalar, kimisi de kırıp parçalar..

Maymunlar da insanların taş atması gibi,Alla-hın kendisine verdiği eller ile taş atar .Eğer maymun­lar birini,zina olmaksızın taşlamışlar da Şeyh (Amr b.Meymu} onların zinadan dolayı birbirlerini taşla­dıklarını zannetmişse.bu da uzak bir ihtimal değil­dir.

Yok eğer Şeyh.herhangi bir emare ile.zina oldu­ğu ve taşlamanın da bu sebepten olduğu sonucuna varmışsa ,aynı şekilde bu da.uzak bir ihtimal değil-dir.Çünkü maymun-dediğim gibi-hayvanların eşini ençok kıskananı ve anlama bakımından insan oğul­larına en yakın olanıdır.

EBÛ MUHAMMED:Ben,onlarm mesholunmuş olan maymunların ta kendisi olduğunu ve nesilden nesile çoğaldıklarını zannediyorum. Bunu Allahu Taâlâ'nın şu âyetinden çıkanyorum:"De ki:Allah ka­tında ceza bakımından bundan daha kötüsünü si­ze haber vereyim mi? O kimseler ki Allah kendile­rine lanet etmiş »gazabına uğratmış,onlardan maymunları (=el-kıradatu) ve domuzları(=el-hanâzîru) yapmıştır." (5.el-Mâide:60)...

el-kıradatu (=maymunlan) ve el-hanâziru (=do-muzları) kelimelerindeki "el (=elif ve lâm)" kelimenin ma'rife olduğuna ve buradaki maymunun gördüğü­müz maymunlar olduğuna delâlet eder.Eğer Allah (C.C) inkıraz bulmuş (yokolup gitmiş) ve geçmiş bir-şeyi kasdetmiş olsaydı "ve ceale minhumul-kıradate ve'1-hanâzîra" yerine "ve ceale minhum kıradaten ve hanâzîra" derdi [241]

Aksi takdirde Ummu Habibe'nin (RA) memsuh (=mesha uğrayanlar) hakkındaki hadisinin [242]doğru olması gerekir .Ve (mesele) Rasûlulİahın dediği gibi olur.

Biz, alaycının dediği gibi maymunların recim ce­zasını uyguladığını,çünkü onların Tevrat'ın (zina hakkındaki recm) hükmünü bildiğini[243] söylüyor değiliz.Lâkin biz şunu söylüyoruz:Gerçek şu ki,nasıl diğer hayvanlar tırmalar,ısırır ve parçalarsa;may-munlar da zinadan veya başka bişeyden dolayı ol-sun,elleriyle recm cezasını yerine getirmişler (taşla­mışlar) dır.Çünkü orıunjnsan elleri gibi elleri var­dır.Âdem oğlu da.eziyyet etmek istediği şey uzak olur da ona yetişemezse ona ancak taş atarak eziyyet eder.

Maymunların bizzat memsuh (^mesholunmuş) varlıklar olduğuna dair delilleri kuvvetlendiren diğer bir husus-Kur'an ve Hadiste bulunmadığı halde in­san etinin haram kılınması hususunda icma ettikleri gibi-Kur'an ve Hadiste (hükmü) bulunmadığı halde maymunun etinin haram olduğuna dair fakihlerin ic ma etmeleridir. [244]



[210] BUH: 23 / 33,HAN: 4 / 414,437; 6 / 39,57.

[211] Ibn Kutcybe bu eserinde şöyle demektedir:" Sabah ve akşam ateşe arzolunurlar" ayetine gelince; (AUah) bunun âhi-rette olacağını kasdetmemişttr.Kasdedilen.onlann öldükten sonra ateşe sokulacaklarıdır .Bu, kabir azabının varlığına dair Allah'ın kitabından bir delildir.Nitekim(ayetin devamın-da)"Kıyamette de Firavun ve kavmini en şiddetli azaba so-kun,"denmiş olması da bunun doğruluğuna başka bir delil­dir. Onlar berzah âleminde sabah-akşam ateşe sokulurlar.kı-yamette ise en şiddetli azaba sokulurIar."(Te'vîlu Muşkili'l-Kur'ân, (Kahire, 1373/1954),s.59)(M)

[212] BUH: 92 / 26; 80 / 38,HAN: 2 / 185,288,414

[213] BUH: 80/39

[214] BUH: 80 / 37.

[215] HAN: 3 / 126; 4 / 288.

[216] BUH: 3 / 24; 4 / 37.

[217] Krş,HAN:l / 26,36

[218] BUH: 23 / 89.HAN: S / 39

[219] Krş: HAN: 3 / 499; 4 / 163

[220] BUH: 65 / sûre:44,nu:2,MUS,IV.2156-57;bkz: 12,Yûsuf, 48

[221] GoIdziher bu kelimeyi (Safilerden birisi(=raculun mi­ne's-Sûfiyy in") olarak okumuştur.(Bkz.GS .111,34) Nitekim Esad Efendi nüshasında da bu şekildedir.Keisü'İ-Küttâb nüs­hasında ise "kitapçılardan birisi (=raculun mine's-suhufiy-yin)" şeklindedir. (M)

[222] Krş,BÜH: 81 / 17.HAN: 3 / 44.300.       

[223] Horasan ile Taberistan arasında bir İran eyaleti Cbkz:İslâm Ansiklopedisi: 6 / 985) (M)

[224] Saymara yakimnda.blrçok şehirleri ve köyleri olan Cibal bölgesinde geniş güzel bir mıntıka..Irak Hulvan'ın-dan Hemezân'a gidenin sağına düşer,(Mu'cemu'l-buldân: 8 / 209) (M)

[225] Medya'da eski Ragha şehri olup,Tahran'ın takri­ben 8 km.Cenûb-Cenûb-i Şarkîsinde harabeleri görülmekte-dir.(Bkz:İslâm Ansiklopedisin / 721) (M)

[226] Es'ad efendi nüshasında ise :"...bazılarının.." şek­linde olup.bir de şu İlâve vardır:"...(Halifelerin gösterişe dalan oğullarının -Maâzallah-Ehl-i Beyt-i RasûluUaha lanet ettikle­ri." (M)

[227] Salih b.Ali el-Efkam (bkz: el-Beyân ve't-Tebyîn: 3 / 84)  (M)

[228] Mısir'ın cenubunda ve Sudan (Mısır Sudanı) da bu­lunan bir memleketin ve burada yaşayan bîr kavmin adı.(Bkz:İslâm Ansiklopedisi: 9 / 339) ((M)

[229] Metnin harfiyen tercümesi şöyledir:"Amcası oğlu hakkında peygamberini şefaatçi kıl."

[230] BUH: 15 / 3 ; 62 / 11.

[231] BUH: 23 / 33.

[232] Iyâs b.Muâviye b.Kurra b.Iyâs b.Hilâl el-Mu-zeni.Basralı,oranın kadisı.Dedesi sahabe idi .Zekâsı ile meş­hurdur. (Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 1 / 390) (M)

[233] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 375-387.

[234] Diğer bir nüshada : "...biz hem zevklenir,hem de sevab ahr mıyız?"

[235] HAN: 5 /154,16i.

[236] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 387-388.

[237] Krş,BUH: 63/ 27.

[238] Amr b.Meymun b.Mihrân.Sahâbeden Meymûn b.Mihran'ın oğludur.Babasından,Ömer b.Abdüaziz'den.el-Ha-sen el-Basrî,eş-Şa'bî,İbnu Ömer 'in kölesi Nâfi ve başkaların­dan rivayette buIunmuştur.(Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 8 /108 )

[239] BUH: 63 / 27.

[240] Reîsü'l-Küttâb nüshasında:"...birbirlerini ısırırlar" şeklindedir. (M)

[241] Yani belirli olan el-kıradatu ve el hanâzîra kelime­lerini belirsiz olarak kullanırdı. (M)

[242] Bu hadisin mahiyeti hakkında herhangi bir açıkla­ma yoktur .(M)

[243] Diğer iki nüshada:"..Tevrat'ın hükmü ile amel etti­ğini."

[244] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 388-391.