meryem
Sat 23 October 2010, 09:52 am GMT +0200
87-Dediklerine Göre Düşüncenin Yalanladığı Hadis
İddia:Hammâd b.Seleme'den ,o da Ammâr b.ebî Ammâr'dan,o da Ebû Hurayra'dan.o da Rasûlullahtan (S.A.V): "Musa'nın (A.S) meleku'1-mevt (=ölüm meleğin) in gözüne bir tokat vurduğunu ve onun bir gözünü kör ettiğini" rivayet ettiniz.Eğer ölüm meleğinin bir gözünün kör olması caiz olursa.iki gözünün kör olması da caiz olur.
Belki de İsâ b.Meryem (A.S) onun öbür gözüne vurmuş ve iki gözünü de kör hale getirmiştir? Çünkü İsâ (A.S) Musa'dan (A.S) daha ziyade ölümden hoşlanmazdı ve "Ey Allahım.bu kâseyi benden başkasına çe-virebileceksen,onu benden çevir.[299]derdi.
Cevap:Biz deriz ki: Hadis çilerce bu hadisin senedi hasen'dir.Ve zannedersem eskilerin tarihi haberlerinde bunun bir aslı ölacaktır.Bu hadisin,dü-şüncenin reddedemiyeceği doğru bir açıklaması da vardır.
Bu hadis hakkında bizim görüşümüz şudur:Bu hadisteki "Allah'ın melekleri" "Ruhanîler" dİr.Rûhânî de rûh'a mensuptur.Yaraühşlarma nisbetle onlar sanki birer ruh gibidirler,bedenleri ve cisimleri yok-tur.Bizim gibi gözleri ve bizim gibi cisimleri olmadığı halde görme kudretleri vardır .Allah'ın onları ne şekilde yarattığını bilmemekteyiz.Çünkü biz ancak,müşa-hade ettiğimiz ve şeklini gördüğümüz şeyleri bilebiliriz.
Cinler,şeytanlar ve ğul (dev) ler de ruhlardan ibarettir ki.bunların da mahiyetlerini ve keyiîyyetle-rini bilmiyoruz.
Biz meleklerin sıfatlan hakkında sadece Allah ve Rasûlünün bize bildirdiği sınıra kadar varabiliriz... Allah (C.C) ise :"Melekleri ikîşer,üçer,dörder kanatlı elçiler yapan.." (35.Fâtır:l) buyurduktan sonra:" Allah yarattığı şeylerde dilediği kadar arttınr."(35.Fâtır: 1) buyurmuş tur.Sanki Allah (C.C) bu kanatlarda ve başka şeylerde dilediği kadar ziyade etmektedir.
Araplar meleklere Cin derler. Çünkü melekler de i cinler gibi görünmezler.el-A'şâ[300] Süleyman b.Dâvud (A.S) hakkında şöyle demiştir ve melek cinlerinden dokuzunu emri altına aldı.Onun huzurunda ayakta dururlar ve karşılık (üc ret) siz çalışırlar.
Allah (C.C) meleklere,çeşitli şekillere girme kudretini verrniştir.Cibril (A.S) Rasûlulluha (S.A.V) Dıh-yetu'l-Kelbî[301] şeklinde.bir bedevi kılığında[302] ve bir keresinde de .iki kanadı ile ufku kaplamış bir halde [303]görünmüştür.
Meleklere olduğu gibi,aynı şekilde cinlere de .çeşitli şekillere girme kudretini vermiştir.
Nitekim Allah (C.C) (Cebrail hakkında): "Niha- ' yet ona (=Meryeme) ruhumuzu E=Cebrâil'i) gönderdik de kendisine düzgün bir insan şeklinde göründü."(19.Meryem: 17) buyurmuştur.
Yukarıdaki zikedilen misallere hakikat nazanyla bakılamaz. Bunlar sadece (insanların) görmeleri( ni mümkün kılmak için birer temsil {^tezahür ,image) I ve tahyil(hayal,illusion} den ibarettir.
Onların hakiki yaratılışları latif ruhlardır.Da-marlarda dolaşır,kalbe ulaşır ,yer'e gir er, görür, fakat kendisi görülmez. .
İblîs hakkında Allah (C.C) Çünkü şeytan ve kabilesi sizi,kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden görürler."(7.el-A'râf:27) buyurmuş tur. Yani: Allah (C.C) bizim onlan hakiki şekilleriyle göremeyeceğimizi kasdediyor.
Yine:"Bir de: "-Peygambere bir melek in diri İs e de görsek ya!." diyorlar.Eğer öyle bir melek indir-seydik (yine îman etmemekle.helâklerine dair) iş bitirilmiş olur,sonra tevbeîeri için kendilerine bir an bile göz actınlmazdı.Eğer peygamberi bir melek yapsaydık ,yine ONU BİR ADAM ŞEKLİNDE GÖSTERİRDİK." (6.el-En'am:8,9) buyurmuştur....Yani:Eğer bir melek indirseydik.hisleri onu idrak edemezdi.Çünkü onların hisleri meleklerin hakiki şekillerini idrak edemez.Bu yüzden bizi onu görmeleri ve dediklerini anlamaları için, kendileri gibi bir adam yapardık, demek istiyor.
İbnu Abbas'ın (R.A) "Zühre (=Venüs)" kıssasında[304]anlattığına göre,Allahu Taâlâ.yeryüzündekile-rin aralarında hükmetmeleri için iki meleği yeryüzüne İndirdiğinde,onlan insan şekline çevirmiş ve onlara şehvet hissini vermiştir.Çünkü insanlar arasında ancak insanların görebildikleri ve sesini işitebildikleri ya da kendilerine benzeyen.kendilerinin şeklinde olan birinin hüküm vermesi caizdir.
Melekü'1-mevt Musa'ya (A.S) temessül edip şekillenince-ki birisi Allah'ın meleği diğeri de O'nun peygamberidir-onunla çekişmiştir.Mûsâ (A.S) da hakikat değil de sadece bir temsil ve tahyîl (=illusion) den ibaret olan göz'ü kör edecek bir tokat vurmuş, Melekü'1-mevt de evvelce olduğu gibi hakiki ruhanî yaratılışına dönmüş ve kendisinden hiçbirşey eksilmemiştir. [305]
88- Dediklerine Göre Düşüncenin Yalanladığı Hadis
Iddia: Rivâyet ettiniz ki:Ûc [306]eni ve boyu bir fersah (=5762 m.) olan Musa'nın ordusu büyüklüğündeki bir dağı koparmış ve onu askerlerin üzerine atmak üzere başının üzerinde taşımış.Sonra o dağ, ölünceye kadar boynunda taşıyacağı bir halka (=tasma) ya dönüşmüş.
Yine rivayetinize göre gûyâ o denize girer.sular onun diz kapaklarını geçmezmiş!...Denizin derinliklerinden Balinaları avlar ve onları güneşin üzerinde kızartırmış . Ve öldüğü zaman Mısır'ın Nil nehrine düşmüş te (cesedi) bir sene köprü olmuş. (Yani:Neh-rîn bir kenarından diğerine geçmeleri için insanlara bir köprü vazifesi görmüş).
Musa'nın (A.S) boyu on zira (5-8 m.),asasının uzunluğu da on zira idi,ve (bu uzunluğuna rağmen) Mûsâ (AS) ona vurmak için yerden on zira daha sıçradığı halde.onun topuğuna bile erişememiş!.
Bu, akıllıların da cahillerin de anlayabileceği derecede apaçık bir yalandır.Mûsâ (A.S) zamanında, o zamanın insanlarından bu derece farklı olan bir kimse nasıl mevcud olabilir?...Kendisi ile Âdem £A.S) ara sında bu kadar fark bulunan birinin Âdem'in neslinden olması nasıl mümkün olabilir? Bir insan, eni ve boyu birer fersah olan bir dağı başında taşımaya nasıl güç yetirebilir?
Cevap:Biz deriz ki:Bu hadis,ne Rasûlullah-tan,ne de onun Ashabından gelmiştir.Bu sadece Ehl-i Kitab'ın rivayet ettiği eski haberlerden birisidir.Bunu onlardan bazıları eskiden işitmiş ve onlar da bunu nakletmişlerdir.
Hadislere.üç cihetten karışıklık ve bozukluk girmektedir:
Birincisi:Zındıklar ve onların İslâmı tahrif etmek istemeleri ve çirkin ve akıl dışı görülen hadisleri sokuşturarak İslâmı lekelemeğe çalışmalarıdır.Daha önce zikrettiğimiz "arakul-hayl (atın teri)", "lyâde-tul-melâike (meleklerin hasta ziyareti)", "arefe gününün akşamında boz deve üzerindeki altın kafes", "zegâbu's-sadr (=göğsün kılı)", "nûru'z-zir-âayn (=iki kolun işiğı.nuru)"[307] ve bunlara benzer pekçok hadisler bu tip hadislerdendir ki, bunlarfın uydurma olduğu ) hiçbir hadisçiye gizli değildir.
Zındık İbnu ebil-Avcâ ve dehrî (=materyalist) Salih b.Abdulkuddus bu(zmdık) lardandır.
İkincisi:Geçmişteki kıssacilardır.Çünkü onlar avâmm dikkatlerini kendilerine çekerler ve rnün-ker.garib ve uydurma hadislerle onları dolandınrlar-dı.
Kıssacıların hadisi;duyulmamış,aklın almayacağı şeyler,veya kalbi hüzünlendiren veya gözü yaşartan hoş şeyler olduğu müddetçe kıssacılarla oturmak avamın işidir...
Cenneti anlattığı zaman hemen: "Cennette misk veya za'ferândan huriler vardır.Onlann kalçaları bir mil'e bir mil genişliğindedir.Ve Allah velî (dost) lanna beyaz inciden bir köşk hazırlar. Köşkün içersinde yetmiş bin has odası vardır.Her has odada yetmiş bin yataklık ,her yataklık da yetmiş bin döşek ve her döşekte yetmiş bin şu ....vardır." der.Bu,r"...her yetmişbin şeyde şu vardır.." sözleri bitmek bilmez.Sanki ona göre bu sayının yetmiş binden az veya çok olması caiz değildir.
Yine şöyle der:Cennettekilerin,Allah katındaki derecesi en küçük o lam .Allah'm kendisine dünyanın şu şu kadar katı (kıymetli şeyler) verdiği kimsedir."
Bu miktarlar çoğaldıkça,avamın hayreti de o kadar artar ki (kendisini dinlemek için) daha uzun müddet otururlar;eller de bahşiş vermede daha çabuk davranır.
Halbuki Allah (C.C) Kur'an'da bize cennette neler olduğunu;kıssacılann ve başkalarının anlattıklarından daha iyisini -Cennetin eni {= genişliği) nin yer ve gökler kadar olduğunu anlattığı sırada-haber vermektedir.
Araplar "en" kelimesini genişlikten kinaye olarak kullanırlar. Çünkü birşey genişlediği zaman enlidir ve ufaldığı ve uzadığı zaman da dardır.
Araplar:"Enli yeryüzü bana dar geldİ."derler.Ya-ni :"Geniş yeryüzü.." demekür.Keza:"Enli yeryüzünde bir yol vardır." derler .Yani"...geniş yeryüzünde." demektir.
Rasûlullah da Uhud günü hezimete uğrayanla-ra:"(Cepheyi) enli tuttunuz." Yani:geniş,tuttunuz, da-ğıldınız, demiştir,
Allahu Taâlâ da:"...artık geniş geniş duaya dalar." (41.Fussilet:5l) buyuruyor .Yani çok duâ eder demektir.
Genişliği gökler ve yer kadar olduğuna gö-re,Cennette en küçük derecedeki birine,Allah (C.C)
dünyanın birkaç katını nasıl verebilir?!
Bizi Cennete teşvik ettiği zaman Allah (C.C):"Canların isteyeceği ve gönüllerin hoşlanacağı ne varsa hepsi oradadır."(43.ez-Zuhruf:71) buyurmuştur.
Mukarrabîn'i zikrettiği zaman ise:"Mücevhe-ratla İşlemeli tahtlar üstünde, onlara yaslanarak karşı karşıya kurulmuşlardır.Dolaşır etraflarında ebediyete kavuşturulmuş genç hizmetçiler..(Tükenmez) Cennet şarabından dolu sürahiler.ibrik-ler ve kadehlerle..Ondan başları ağrımaz.sarhoş da olmazlar. .Bir de seçtikleri meyvelerle ve arzu ettikleri kuş etleri ile (hizmetçiler etraflarında dolanır) Onlar için iri gözlü huriler de vardır.Gün görmemiş inci misâli.." (56.el-Vâkıa: 15-23) buyurmuştur.
Ashâbu'l-yemin (amel defteri sağdan verilenler) hakkında da:"..dal bastı kirazlar, dolgun salkı m h muzlar altında ve yaygın bir gölgede,çağlayan bir su kenarında ve tükenmeyen,yenmesi yasaklanmayan birçok meyveler arasmda.."(56.el-Vâkıa:28-33) buyurmuştur.
Keza:"...orada altından bilezikler ve incilerle süslenecekler.Elbiselert de orada İpektir."(22.el-Hacc:23) buyurmuştur.
Bunlara benzer şeyler Kur'an'ı Kerîm'de pekçok tur.Kur'an'daki bu tip şeyler mutlaka,insanların dünyada elde ettiklerine ve zenginlik içinde yüzenlerin faydalandıkları şeylere benzer.Ancak Allahu Taâ lanın üstün kıldığı Cennet nimetleri ve ebedi (cennette kalma nimeti harici...
Sonra (mezkûr kıssacı) Âdem (A.S) bahseder onun vasıflarını zikreder ve şöyle der:"Başı buluta veya göğe değiyor ve sürtüyordu.Bu yüzden başındaki
saçlar dÖküldü.Ve yeryüzüne indiği zaman Cennetten çıktığın) a ağlaldı.0yle ki göz yaşlan deniz haline geldi ve o denizde gemiler yüzdü."
Dâvud'dan (A.S) bahseder ve :"Kırk gün Allah için secde etti ve ağladı.Hatta göz yaşlarıyla otlar bit— ti.Sonra (Dâvud) (A.S) bir iç çekiş çekti ve bütün otlar dalgalandı." der.
Musa'nın (A.S) asasından bahseder ve :"Onun dişi (ucu) uzun bir hurma ağacına benzer...Cismi de göz aha bir şimşek gibidir.Kokusu da şöyledir... "der.
Halbuki Allah (C.C) ise:"keenehâ cânnun..(=...çevik bir yılan gibi.)" (27.en-Neml:10) buyurmuştur.el-cânn,yılanların seri ve çeviklerine denir.
Cenâb-ı Hak (Musa'nın asasını) başka bir yerde de zikretmiş ve :"Hemen o anda asâ, açıkça bir ejderha oluverdi." (7.el-A'raf:107) ve (26.eş-Şuarâ,32) buyurmuştur.
Yine Lübnan dağında, Yûnus'un (AS) yanlarına vardığı birtakım insanlardan bahseder ve o insanlardan birisinin bir tek rükûunun bir sene.bir tek secde- ; sinin de keza bir sene kadar sürdüğünü,ancak şu ka- :; dar az yemek yediğini onlara anlatır.
Allah (C.C) da bizden öncekileri zikretmiş ve:" Onlar kuvvetçe sîzden daha çetin,mal ve evlâd bakımından sizden daha çok idiler." (9.et-Tevbe:69) buyurmuştur.
Yine (Tâlut) hakkında:"...ve ona bilgi ve vücud kuvveti bakımından bir üstünlük vermiştir."(2.el-Bakara:247) ve;
"Siz her tepeye bir alâmet (köşk) bina eder eğlenir misiniz? Dünyada ebedî kalacakınışsımz gibi
bir takım saraylar da ediniyorsunuz.Hem (ceza) vermek için yakaladığınız vakit,merhametsizce, zorbaca yakalıyorsunuz (döğüyor.öldürüyorsu-nuz)" (26.eş-Şuarâ: 128-130) buyurmuştur.
Allah 'in (C.C).bizden öncekilerin özellikleri hakkında anlatımış olduğu şeylerin hiçbirisinde (kıssacı-nın anlatuklanndaki) bu ifrata,aşırılığa yakın birşey yoktur.
Biz onların bizden beden bakımından daha büyük ve kuvvet bakımından daha güçlü olduklarını bi-liyoruz.Şu kadar var ki.bizimle onlar (eskiler) arasındaki fark,Allah'm bizim ömürlerimizle onların ömürleri arasında meydana getirdiği fark kadardır.
Beşerin babası Âdem'i (A.S) alalım:Ömrü sadece bin sene idi.Haberler (=târih) bize bu şekilde söylemektedir,ve ben bunu Tevrat'ta da buldum.[308]
Nuh'u (A.S) aİakm:Kavmi arasında dokuz yüz elli sene yaşadı.Nûh'dan sonra ömürler kisaldı.Ancak "Kartallar (=en-Nusûr) sahibi Lukmân " hakkında gelen tarihî malûmat hariçtir. Çünkü onun yedi kartal ömrü kadar yaşadığı zikredilmiştir. [309]Bu ise iki bin dörtyüz elli küsur seneder.,..Bu eskiden gelip geçmiş bir husustur ve bu hususta ne Kur'an'da ne de hadiste bir malûmat yoktur.Bu tarihî malûmatın bir isnadı da yoktur.Bu ,sadece Ubeyd b.Şeriyye el-Curhumî [310]ve benzerleri neseb (-soy) bilginlerinin anlattıkları birşeydir.
Eski Yemen krallarının,daha sonra da Acem krallarının ömürleri de böyledir.
Bize yakın zamanlarda da birtakım insanlara uzun ömür veri İmiş tir, ve onlarla Âdem ve Nuh'un (A.S) doğru olan ömürleri arasında daha önce anlatılmış olanlardaki gibi aşın farklılık yoktur.
Bize Ebû Hatim tahdis etti (ve) dedi:Bize el-Asmaî haber verdi (ve) dedi: bize Ebû Amr b.el-Ala (68-154) [311]haber verdi (ve) dedi:"el-Mustevğir b.Rabîa beraberinde bunamış torunu ile Ukâz çarşısına uğradı.Mustevğir onu yediyordu.Birisi ona:"-Yâhû ona iyi muamele et! O sana uzun müddet iyilik etmişti!" dedi.
el-Mustevğir:"-Kim o (biliyor musun)? dedi. Adam"Baban veya deden (olsa gerek)!" dedi.
el-Mustevğir: O vallahi- benim torunum!" dedi.
Bunun üzerine adam:"Ne böyle bir günü gördüm; ne de Mustevğir b.Rabîa'yi! "dedi.
O da: "Mustevğir benim!..."dedi.
Ebû Amr :"Mustevğir,üçyüz yirmi sene yaşadı." dedi.
EBÛ MUHAMMED :Allah , onların yüryüzünde-ki kalıntılarını,inşâ ettikleri şehir ve kaleleri, geçit vermez dağlarda açtıklan kapıları ve yont(up yap) tıkları merdivenleri,bizim için ibret alınacak »düşünülecek şeyler kılmıştır.
Bu (kalıntılarda) görülen farklılık ise.sadece bizlerle onların ömürleri arasında mevcud olan fark kadardır. Onların boyları da aynı şekildedir.
Bu farklılık hususunda,er-Riyâşî'nin bana rivayet ettiği şeyden daha mübalâğalısını duyduğumu bilmiyorum...er-Riyâşî (Abbâs b.el-Ferac),Müslim b.İbrahim'den,tahdis etti.(Müslim) dedi:Nûh b. Kays haber verdi (ve) dedi:"Hâlid b.Abdillah (66-126) [312]benli develer için bir ağıl[313]kazmakla vazifelendir-di.Ameleler bana kazıda buldukları bir öğütücü diş getirdiler.Ben onu tarthm,dokuz ntıl [314]geldi.Biz bu diş insan dişi midir,yoksa deve veya fil dişi midir, bilmiyorduk.
Bana er-Riyâşî tahdis etti (ve) dedi: Bize Abdullah b.Mesleme.Enes b.Iyâz'dan.o da Zeyd b.Es-lem'den haber verdi.Zeyd (b.Eslem) ( -136) [315]dedi ki:Amâlika kavminden bir adamın (kafatasının ) göz çukuru içersinde bir pazu kemiği ve onun küçüğü bulundu.Zeyd dedi:"Bunun deve veya başka bir hayvanın göz çukuru kemiği olması.onu görenin de,onun bir insanın göz çukuru kemiği olduğunu zannetmiş olması mümkündür.
Maamâfîh,bu bir insanın kemiği olsa büe,bunda (büyük) bir farklılık yoktur.Çünkü göz çukurunu çevreleyen kemik.içi boşalınca genişler ve sonra kafatasının üstündeki kemiğe kadar vanr.Geçmiş insanların vücudlannın büyüklüğü yamnda.onlann göz çukuru ve kafatası kemiklerinin anlatıldığı kadar olması da yadırganamaz.
Hadislere bozukluk ve karışıklık ânz olmasının üçüncü sebebine gelince;O da Cahiliyye devrinde insanların anlattikları.masala.hurafeye benzer eski haberlerdir. Onların "ed-Dabb (=büyük keler) âsî bir yahudi idi,Allah da onu keler hâline sokuverdi." demeleri bu kabil sözlerdendir.Bu sebeple de insanlar (günlük konuşmalarında):"Keler'den daha âsî..." deyimini kullanırlar .Araplar bu sözü .mezkûr sebepten dolayı sÖylememişlerdir.Bunu sadece; keler acıktığı zaman yumurtadan çıkan yavrusunu yediği için söylemişlerdir. Şair de bu hususa işaret ederek oğullarını yedin,keler'in yediği gibi,
Onlardan (yenmedik) pek azını bıraktın.." demiştir.
Yine Hüdhüd kuşu hakkında:"(Hüdhüd'ün) annesi öldü.O da onu kendi başı içine defnetti.Onun kötü kokusu da bu sebeptendir." demişlerdir.
Umeyye b.ebi's-Salt da (bu hususa işaret ederek) şöyle demiştir:
"Bulutiar,koyu karanlıklar ve fazladan tekrar bulutlar.,
Hüdhüd'ün anasını kefenlediği ve dolaştığı günler annesini saklamak için bir yer arıyor.. .ve kafa sının içine annesi için bir kabir yaptı yorularak durur,başındaki cenazenin ağırlığından..
(Bu hikâyeye dair) senedli söz çelişik değildir.."
Yine horoz ve karga hakkında.bu ikisi içki arkadaşıydılar. İçkiler bitince karga,horuzu içki satıcısının yanında rehin bıraktı gittifakat geri gelmedi.Ho-roz da da (içki satıcısına rehin olarak bırakıldığı için) içki satıcısının nöbetçisi olarak kaldı." demeleri de bu hurafelerdendir.
Umeyye b.ebî's-Salt şöyle demiştir mucize ile herşey konuşmağa başladı, karga,emaneti (olan ) horoz'a ihanet etti."
Keza onların dediklerine göre kedi,aslan'ın aksı-nğıdır.Domuz da fîl'in aksırığıdır.İstakoz terzi imiş ve, iplikleri çalarmış ve. bu yüzden meshoiunmuş (ve İstakoz haline getirilmiş),yılan balığı bir yahudi imiş,meshoiunmuş,
İşte Ûc hadisi de,bize göre bu tip hadislerdendir...
Şaşılacak taraf şudur ki,bu Ûc ,onlara göre Mûsâ (A.S) zamanında yanşamış ve bu derece acaib uzunlukta bir boyu varmış .Firavn da Mûsâ zamanında yaşamıştı.fakat el-Hasen (el-Basrî'n) in dediğine göre o (=Firavn) kısalıkta tam Ûc'un tersine imiş...
Bize Ebû Hatim veya onun yanındaki birisi rivayet etti (ve) dedi:Bize Ebû Zeyd el-Ansârî en-Nahvî haber verdi.(ve) dedi:Bize Amr b.Ubeyd ,el-Hasen'den haber verdi ki el-Hasen (el-Basrî) "Firavnun boyu sadece bir zira [316] idi,sakah da bir zira' idi" demiştir. [317]
[299] Matta:26 / 39,Markos: 14 / 36,Luka: 22/ 42.
[300] Cahîliyye şairlerinden .(M)
[301] HAN:2 /107.
[302] Krş,BUH: 2 / 37
[303] BUH: 59/7
[304] Bkz:s.:292
[305] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 416-420.
[306] Ûc b.Ûk ( veya Anâk) (İng :"Og") Bazan Basan kra-h,bazan da Firavunlardan birisi olarak gösterilmekte-dir.Hz.Mûsâ (A.S) zamanında yaşamış ve onun tarafından öl-dürülmüştür.(Tafsilât için bkz: The Jewish En cyclopedia:IX / 338;Kitâb-i Mukaddes,Sayüar:21 / 33) (M).
[307] Bu hadisler için bkz:s.66-67
[308] Krş:Kitâb-ı Mukaddes ;Tekvîn: V/S
[309] Lukman hayatının süresi olarak yedi kartalın hayatının süresini seçti.Bir kartal yetiştiriyor.bu ölünce bir ikincisi besliyordu.BÖylece altı kartal besledi ve kendisi hayatta kaldı.yedincisi olan Lubad ölür ölmez,kendisi de öldü .(Bkz:İslâm Ansiklopedisi :7 / 67,"Lukmân" md.) (M)
[310] Şeriyye ve Sâriye^ olarak da okunmuştur .Arapların uzun ömürlülerindendir.Islâm'a erişti ve müslüman ol-du.Müslümanlann .kendisine tarih kitabı izafe edilenlerinin ilkidir.(Bkz:el-Beyân ve't-Tebyîn: 1 / 361 ve dipnotu) (M)
[311] Bkz:s. I68ve dipnotu.
[312] Emevî Halifesi I.Velid zamanında Mekke ;Hişam b.AbdiImelik zamanında da 19 sene Irak valiliği yaptı (Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 3 / 101) (M)
[313] Takriben 4-4,5 küo.(M)
[314] Diğer bir nüshada ise:"evler (için temel).."(M)
[315] Zeyd b.Eslem el-Adevî.Hz.Ömer'in mevlâsı .Fa-kih.ve müfessir bir zat idi.Kendisi,Enes ,İbnu Ömer,Ebû Hu-rayra,Hz.Âişe'den;kendisinden de İbnu CuraycEyyub es-Sah-tiyânî.ve iki Sufyan'lar rivayette bulunmuşlardır .(Bkz:Tehz-îbu(t-Tehzîb:3/395) (M)
[316] Bir zira'50 ile 80 cm.arasında değişen bir uzunluk ölçüsüdür. (M)
[317] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 420-429.
İddia:Hammâd b.Seleme'den ,o da Ammâr b.ebî Ammâr'dan,o da Ebû Hurayra'dan.o da Rasûlullahtan (S.A.V): "Musa'nın (A.S) meleku'1-mevt (=ölüm meleğin) in gözüne bir tokat vurduğunu ve onun bir gözünü kör ettiğini" rivayet ettiniz.Eğer ölüm meleğinin bir gözünün kör olması caiz olursa.iki gözünün kör olması da caiz olur.
Belki de İsâ b.Meryem (A.S) onun öbür gözüne vurmuş ve iki gözünü de kör hale getirmiştir? Çünkü İsâ (A.S) Musa'dan (A.S) daha ziyade ölümden hoşlanmazdı ve "Ey Allahım.bu kâseyi benden başkasına çe-virebileceksen,onu benden çevir.[299]derdi.
Cevap:Biz deriz ki: Hadis çilerce bu hadisin senedi hasen'dir.Ve zannedersem eskilerin tarihi haberlerinde bunun bir aslı ölacaktır.Bu hadisin,dü-şüncenin reddedemiyeceği doğru bir açıklaması da vardır.
Bu hadis hakkında bizim görüşümüz şudur:Bu hadisteki "Allah'ın melekleri" "Ruhanîler" dİr.Rûhânî de rûh'a mensuptur.Yaraühşlarma nisbetle onlar sanki birer ruh gibidirler,bedenleri ve cisimleri yok-tur.Bizim gibi gözleri ve bizim gibi cisimleri olmadığı halde görme kudretleri vardır .Allah'ın onları ne şekilde yarattığını bilmemekteyiz.Çünkü biz ancak,müşa-hade ettiğimiz ve şeklini gördüğümüz şeyleri bilebiliriz.
Cinler,şeytanlar ve ğul (dev) ler de ruhlardan ibarettir ki.bunların da mahiyetlerini ve keyiîyyetle-rini bilmiyoruz.
Biz meleklerin sıfatlan hakkında sadece Allah ve Rasûlünün bize bildirdiği sınıra kadar varabiliriz... Allah (C.C) ise :"Melekleri ikîşer,üçer,dörder kanatlı elçiler yapan.." (35.Fâtır:l) buyurduktan sonra:" Allah yarattığı şeylerde dilediği kadar arttınr."(35.Fâtır: 1) buyurmuş tur.Sanki Allah (C.C) bu kanatlarda ve başka şeylerde dilediği kadar ziyade etmektedir.
Araplar meleklere Cin derler. Çünkü melekler de i cinler gibi görünmezler.el-A'şâ[300] Süleyman b.Dâvud (A.S) hakkında şöyle demiştir ve melek cinlerinden dokuzunu emri altına aldı.Onun huzurunda ayakta dururlar ve karşılık (üc ret) siz çalışırlar.
Allah (C.C) meleklere,çeşitli şekillere girme kudretini verrniştir.Cibril (A.S) Rasûlulluha (S.A.V) Dıh-yetu'l-Kelbî[301] şeklinde.bir bedevi kılığında[302] ve bir keresinde de .iki kanadı ile ufku kaplamış bir halde [303]görünmüştür.
Meleklere olduğu gibi,aynı şekilde cinlere de .çeşitli şekillere girme kudretini vermiştir.
Nitekim Allah (C.C) (Cebrail hakkında): "Niha- ' yet ona (=Meryeme) ruhumuzu E=Cebrâil'i) gönderdik de kendisine düzgün bir insan şeklinde göründü."(19.Meryem: 17) buyurmuştur.
Yukarıdaki zikedilen misallere hakikat nazanyla bakılamaz. Bunlar sadece (insanların) görmeleri( ni mümkün kılmak için birer temsil {^tezahür ,image) I ve tahyil(hayal,illusion} den ibarettir.
Onların hakiki yaratılışları latif ruhlardır.Da-marlarda dolaşır,kalbe ulaşır ,yer'e gir er, görür, fakat kendisi görülmez. .
İblîs hakkında Allah (C.C) Çünkü şeytan ve kabilesi sizi,kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden görürler."(7.el-A'râf:27) buyurmuş tur. Yani: Allah (C.C) bizim onlan hakiki şekilleriyle göremeyeceğimizi kasdediyor.
Yine:"Bir de: "-Peygambere bir melek in diri İs e de görsek ya!." diyorlar.Eğer öyle bir melek indir-seydik (yine îman etmemekle.helâklerine dair) iş bitirilmiş olur,sonra tevbeîeri için kendilerine bir an bile göz actınlmazdı.Eğer peygamberi bir melek yapsaydık ,yine ONU BİR ADAM ŞEKLİNDE GÖSTERİRDİK." (6.el-En'am:8,9) buyurmuştur....Yani:Eğer bir melek indirseydik.hisleri onu idrak edemezdi.Çünkü onların hisleri meleklerin hakiki şekillerini idrak edemez.Bu yüzden bizi onu görmeleri ve dediklerini anlamaları için, kendileri gibi bir adam yapardık, demek istiyor.
İbnu Abbas'ın (R.A) "Zühre (=Venüs)" kıssasında[304]anlattığına göre,Allahu Taâlâ.yeryüzündekile-rin aralarında hükmetmeleri için iki meleği yeryüzüne İndirdiğinde,onlan insan şekline çevirmiş ve onlara şehvet hissini vermiştir.Çünkü insanlar arasında ancak insanların görebildikleri ve sesini işitebildikleri ya da kendilerine benzeyen.kendilerinin şeklinde olan birinin hüküm vermesi caizdir.
Melekü'1-mevt Musa'ya (A.S) temessül edip şekillenince-ki birisi Allah'ın meleği diğeri de O'nun peygamberidir-onunla çekişmiştir.Mûsâ (A.S) da hakikat değil de sadece bir temsil ve tahyîl (=illusion) den ibaret olan göz'ü kör edecek bir tokat vurmuş, Melekü'1-mevt de evvelce olduğu gibi hakiki ruhanî yaratılışına dönmüş ve kendisinden hiçbirşey eksilmemiştir. [305]
88- Dediklerine Göre Düşüncenin Yalanladığı Hadis
Iddia: Rivâyet ettiniz ki:Ûc [306]eni ve boyu bir fersah (=5762 m.) olan Musa'nın ordusu büyüklüğündeki bir dağı koparmış ve onu askerlerin üzerine atmak üzere başının üzerinde taşımış.Sonra o dağ, ölünceye kadar boynunda taşıyacağı bir halka (=tasma) ya dönüşmüş.
Yine rivayetinize göre gûyâ o denize girer.sular onun diz kapaklarını geçmezmiş!...Denizin derinliklerinden Balinaları avlar ve onları güneşin üzerinde kızartırmış . Ve öldüğü zaman Mısır'ın Nil nehrine düşmüş te (cesedi) bir sene köprü olmuş. (Yani:Neh-rîn bir kenarından diğerine geçmeleri için insanlara bir köprü vazifesi görmüş).
Musa'nın (A.S) boyu on zira (5-8 m.),asasının uzunluğu da on zira idi,ve (bu uzunluğuna rağmen) Mûsâ (AS) ona vurmak için yerden on zira daha sıçradığı halde.onun topuğuna bile erişememiş!.
Bu, akıllıların da cahillerin de anlayabileceği derecede apaçık bir yalandır.Mûsâ (A.S) zamanında, o zamanın insanlarından bu derece farklı olan bir kimse nasıl mevcud olabilir?...Kendisi ile Âdem £A.S) ara sında bu kadar fark bulunan birinin Âdem'in neslinden olması nasıl mümkün olabilir? Bir insan, eni ve boyu birer fersah olan bir dağı başında taşımaya nasıl güç yetirebilir?
Cevap:Biz deriz ki:Bu hadis,ne Rasûlullah-tan,ne de onun Ashabından gelmiştir.Bu sadece Ehl-i Kitab'ın rivayet ettiği eski haberlerden birisidir.Bunu onlardan bazıları eskiden işitmiş ve onlar da bunu nakletmişlerdir.
Hadislere.üç cihetten karışıklık ve bozukluk girmektedir:
Birincisi:Zındıklar ve onların İslâmı tahrif etmek istemeleri ve çirkin ve akıl dışı görülen hadisleri sokuşturarak İslâmı lekelemeğe çalışmalarıdır.Daha önce zikrettiğimiz "arakul-hayl (atın teri)", "lyâde-tul-melâike (meleklerin hasta ziyareti)", "arefe gününün akşamında boz deve üzerindeki altın kafes", "zegâbu's-sadr (=göğsün kılı)", "nûru'z-zir-âayn (=iki kolun işiğı.nuru)"[307] ve bunlara benzer pekçok hadisler bu tip hadislerdendir ki, bunlarfın uydurma olduğu ) hiçbir hadisçiye gizli değildir.
Zındık İbnu ebil-Avcâ ve dehrî (=materyalist) Salih b.Abdulkuddus bu(zmdık) lardandır.
İkincisi:Geçmişteki kıssacilardır.Çünkü onlar avâmm dikkatlerini kendilerine çekerler ve rnün-ker.garib ve uydurma hadislerle onları dolandınrlar-dı.
Kıssacıların hadisi;duyulmamış,aklın almayacağı şeyler,veya kalbi hüzünlendiren veya gözü yaşartan hoş şeyler olduğu müddetçe kıssacılarla oturmak avamın işidir...
Cenneti anlattığı zaman hemen: "Cennette misk veya za'ferândan huriler vardır.Onlann kalçaları bir mil'e bir mil genişliğindedir.Ve Allah velî (dost) lanna beyaz inciden bir köşk hazırlar. Köşkün içersinde yetmiş bin has odası vardır.Her has odada yetmiş bin yataklık ,her yataklık da yetmiş bin döşek ve her döşekte yetmiş bin şu ....vardır." der.Bu,r"...her yetmişbin şeyde şu vardır.." sözleri bitmek bilmez.Sanki ona göre bu sayının yetmiş binden az veya çok olması caiz değildir.
Yine şöyle der:Cennettekilerin,Allah katındaki derecesi en küçük o lam .Allah'm kendisine dünyanın şu şu kadar katı (kıymetli şeyler) verdiği kimsedir."
Bu miktarlar çoğaldıkça,avamın hayreti de o kadar artar ki (kendisini dinlemek için) daha uzun müddet otururlar;eller de bahşiş vermede daha çabuk davranır.
Halbuki Allah (C.C) Kur'an'da bize cennette neler olduğunu;kıssacılann ve başkalarının anlattıklarından daha iyisini -Cennetin eni {= genişliği) nin yer ve gökler kadar olduğunu anlattığı sırada-haber vermektedir.
Araplar "en" kelimesini genişlikten kinaye olarak kullanırlar. Çünkü birşey genişlediği zaman enlidir ve ufaldığı ve uzadığı zaman da dardır.
Araplar:"Enli yeryüzü bana dar geldİ."derler.Ya-ni :"Geniş yeryüzü.." demekür.Keza:"Enli yeryüzünde bir yol vardır." derler .Yani"...geniş yeryüzünde." demektir.
Rasûlullah da Uhud günü hezimete uğrayanla-ra:"(Cepheyi) enli tuttunuz." Yani:geniş,tuttunuz, da-ğıldınız, demiştir,
Allahu Taâlâ da:"...artık geniş geniş duaya dalar." (41.Fussilet:5l) buyuruyor .Yani çok duâ eder demektir.
Genişliği gökler ve yer kadar olduğuna gö-re,Cennette en küçük derecedeki birine,Allah (C.C)
dünyanın birkaç katını nasıl verebilir?!
Bizi Cennete teşvik ettiği zaman Allah (C.C):"Canların isteyeceği ve gönüllerin hoşlanacağı ne varsa hepsi oradadır."(43.ez-Zuhruf:71) buyurmuştur.
Mukarrabîn'i zikrettiği zaman ise:"Mücevhe-ratla İşlemeli tahtlar üstünde, onlara yaslanarak karşı karşıya kurulmuşlardır.Dolaşır etraflarında ebediyete kavuşturulmuş genç hizmetçiler..(Tükenmez) Cennet şarabından dolu sürahiler.ibrik-ler ve kadehlerle..Ondan başları ağrımaz.sarhoş da olmazlar. .Bir de seçtikleri meyvelerle ve arzu ettikleri kuş etleri ile (hizmetçiler etraflarında dolanır) Onlar için iri gözlü huriler de vardır.Gün görmemiş inci misâli.." (56.el-Vâkıa: 15-23) buyurmuştur.
Ashâbu'l-yemin (amel defteri sağdan verilenler) hakkında da:"..dal bastı kirazlar, dolgun salkı m h muzlar altında ve yaygın bir gölgede,çağlayan bir su kenarında ve tükenmeyen,yenmesi yasaklanmayan birçok meyveler arasmda.."(56.el-Vâkıa:28-33) buyurmuştur.
Keza:"...orada altından bilezikler ve incilerle süslenecekler.Elbiselert de orada İpektir."(22.el-Hacc:23) buyurmuştur.
Bunlara benzer şeyler Kur'an'ı Kerîm'de pekçok tur.Kur'an'daki bu tip şeyler mutlaka,insanların dünyada elde ettiklerine ve zenginlik içinde yüzenlerin faydalandıkları şeylere benzer.Ancak Allahu Taâ lanın üstün kıldığı Cennet nimetleri ve ebedi (cennette kalma nimeti harici...
Sonra (mezkûr kıssacı) Âdem (A.S) bahseder onun vasıflarını zikreder ve şöyle der:"Başı buluta veya göğe değiyor ve sürtüyordu.Bu yüzden başındaki
saçlar dÖküldü.Ve yeryüzüne indiği zaman Cennetten çıktığın) a ağlaldı.0yle ki göz yaşlan deniz haline geldi ve o denizde gemiler yüzdü."
Dâvud'dan (A.S) bahseder ve :"Kırk gün Allah için secde etti ve ağladı.Hatta göz yaşlarıyla otlar bit— ti.Sonra (Dâvud) (A.S) bir iç çekiş çekti ve bütün otlar dalgalandı." der.
Musa'nın (A.S) asasından bahseder ve :"Onun dişi (ucu) uzun bir hurma ağacına benzer...Cismi de göz aha bir şimşek gibidir.Kokusu da şöyledir... "der.
Halbuki Allah (C.C) ise:"keenehâ cânnun..(=...çevik bir yılan gibi.)" (27.en-Neml:10) buyurmuştur.el-cânn,yılanların seri ve çeviklerine denir.
Cenâb-ı Hak (Musa'nın asasını) başka bir yerde de zikretmiş ve :"Hemen o anda asâ, açıkça bir ejderha oluverdi." (7.el-A'raf:107) ve (26.eş-Şuarâ,32) buyurmuştur.
Yine Lübnan dağında, Yûnus'un (AS) yanlarına vardığı birtakım insanlardan bahseder ve o insanlardan birisinin bir tek rükûunun bir sene.bir tek secde- ; sinin de keza bir sene kadar sürdüğünü,ancak şu ka- :; dar az yemek yediğini onlara anlatır.
Allah (C.C) da bizden öncekileri zikretmiş ve:" Onlar kuvvetçe sîzden daha çetin,mal ve evlâd bakımından sizden daha çok idiler." (9.et-Tevbe:69) buyurmuştur.
Yine (Tâlut) hakkında:"...ve ona bilgi ve vücud kuvveti bakımından bir üstünlük vermiştir."(2.el-Bakara:247) ve;
"Siz her tepeye bir alâmet (köşk) bina eder eğlenir misiniz? Dünyada ebedî kalacakınışsımz gibi
bir takım saraylar da ediniyorsunuz.Hem (ceza) vermek için yakaladığınız vakit,merhametsizce, zorbaca yakalıyorsunuz (döğüyor.öldürüyorsu-nuz)" (26.eş-Şuarâ: 128-130) buyurmuştur.
Allah 'in (C.C).bizden öncekilerin özellikleri hakkında anlatımış olduğu şeylerin hiçbirisinde (kıssacı-nın anlatuklanndaki) bu ifrata,aşırılığa yakın birşey yoktur.
Biz onların bizden beden bakımından daha büyük ve kuvvet bakımından daha güçlü olduklarını bi-liyoruz.Şu kadar var ki.bizimle onlar (eskiler) arasındaki fark,Allah'm bizim ömürlerimizle onların ömürleri arasında meydana getirdiği fark kadardır.
Beşerin babası Âdem'i (A.S) alalım:Ömrü sadece bin sene idi.Haberler (=târih) bize bu şekilde söylemektedir,ve ben bunu Tevrat'ta da buldum.[308]
Nuh'u (A.S) aİakm:Kavmi arasında dokuz yüz elli sene yaşadı.Nûh'dan sonra ömürler kisaldı.Ancak "Kartallar (=en-Nusûr) sahibi Lukmân " hakkında gelen tarihî malûmat hariçtir. Çünkü onun yedi kartal ömrü kadar yaşadığı zikredilmiştir. [309]Bu ise iki bin dörtyüz elli küsur seneder.,..Bu eskiden gelip geçmiş bir husustur ve bu hususta ne Kur'an'da ne de hadiste bir malûmat yoktur.Bu tarihî malûmatın bir isnadı da yoktur.Bu ,sadece Ubeyd b.Şeriyye el-Curhumî [310]ve benzerleri neseb (-soy) bilginlerinin anlattıkları birşeydir.
Eski Yemen krallarının,daha sonra da Acem krallarının ömürleri de böyledir.
Bize yakın zamanlarda da birtakım insanlara uzun ömür veri İmiş tir, ve onlarla Âdem ve Nuh'un (A.S) doğru olan ömürleri arasında daha önce anlatılmış olanlardaki gibi aşın farklılık yoktur.
Bize Ebû Hatim tahdis etti (ve) dedi:Bize el-Asmaî haber verdi (ve) dedi: bize Ebû Amr b.el-Ala (68-154) [311]haber verdi (ve) dedi:"el-Mustevğir b.Rabîa beraberinde bunamış torunu ile Ukâz çarşısına uğradı.Mustevğir onu yediyordu.Birisi ona:"-Yâhû ona iyi muamele et! O sana uzun müddet iyilik etmişti!" dedi.
el-Mustevğir:"-Kim o (biliyor musun)? dedi. Adam"Baban veya deden (olsa gerek)!" dedi.
el-Mustevğir: O vallahi- benim torunum!" dedi.
Bunun üzerine adam:"Ne böyle bir günü gördüm; ne de Mustevğir b.Rabîa'yi! "dedi.
O da: "Mustevğir benim!..."dedi.
Ebû Amr :"Mustevğir,üçyüz yirmi sene yaşadı." dedi.
EBÛ MUHAMMED :Allah , onların yüryüzünde-ki kalıntılarını,inşâ ettikleri şehir ve kaleleri, geçit vermez dağlarda açtıklan kapıları ve yont(up yap) tıkları merdivenleri,bizim için ibret alınacak »düşünülecek şeyler kılmıştır.
Bu (kalıntılarda) görülen farklılık ise.sadece bizlerle onların ömürleri arasında mevcud olan fark kadardır. Onların boyları da aynı şekildedir.
Bu farklılık hususunda,er-Riyâşî'nin bana rivayet ettiği şeyden daha mübalâğalısını duyduğumu bilmiyorum...er-Riyâşî (Abbâs b.el-Ferac),Müslim b.İbrahim'den,tahdis etti.(Müslim) dedi:Nûh b. Kays haber verdi (ve) dedi:"Hâlid b.Abdillah (66-126) [312]benli develer için bir ağıl[313]kazmakla vazifelendir-di.Ameleler bana kazıda buldukları bir öğütücü diş getirdiler.Ben onu tarthm,dokuz ntıl [314]geldi.Biz bu diş insan dişi midir,yoksa deve veya fil dişi midir, bilmiyorduk.
Bana er-Riyâşî tahdis etti (ve) dedi: Bize Abdullah b.Mesleme.Enes b.Iyâz'dan.o da Zeyd b.Es-lem'den haber verdi.Zeyd (b.Eslem) ( -136) [315]dedi ki:Amâlika kavminden bir adamın (kafatasının ) göz çukuru içersinde bir pazu kemiği ve onun küçüğü bulundu.Zeyd dedi:"Bunun deve veya başka bir hayvanın göz çukuru kemiği olması.onu görenin de,onun bir insanın göz çukuru kemiği olduğunu zannetmiş olması mümkündür.
Maamâfîh,bu bir insanın kemiği olsa büe,bunda (büyük) bir farklılık yoktur.Çünkü göz çukurunu çevreleyen kemik.içi boşalınca genişler ve sonra kafatasının üstündeki kemiğe kadar vanr.Geçmiş insanların vücudlannın büyüklüğü yamnda.onlann göz çukuru ve kafatası kemiklerinin anlatıldığı kadar olması da yadırganamaz.
Hadislere bozukluk ve karışıklık ânz olmasının üçüncü sebebine gelince;O da Cahiliyye devrinde insanların anlattikları.masala.hurafeye benzer eski haberlerdir. Onların "ed-Dabb (=büyük keler) âsî bir yahudi idi,Allah da onu keler hâline sokuverdi." demeleri bu kabil sözlerdendir.Bu sebeple de insanlar (günlük konuşmalarında):"Keler'den daha âsî..." deyimini kullanırlar .Araplar bu sözü .mezkûr sebepten dolayı sÖylememişlerdir.Bunu sadece; keler acıktığı zaman yumurtadan çıkan yavrusunu yediği için söylemişlerdir. Şair de bu hususa işaret ederek oğullarını yedin,keler'in yediği gibi,
Onlardan (yenmedik) pek azını bıraktın.." demiştir.
Yine Hüdhüd kuşu hakkında:"(Hüdhüd'ün) annesi öldü.O da onu kendi başı içine defnetti.Onun kötü kokusu da bu sebeptendir." demişlerdir.
Umeyye b.ebi's-Salt da (bu hususa işaret ederek) şöyle demiştir:
"Bulutiar,koyu karanlıklar ve fazladan tekrar bulutlar.,
Hüdhüd'ün anasını kefenlediği ve dolaştığı günler annesini saklamak için bir yer arıyor.. .ve kafa sının içine annesi için bir kabir yaptı yorularak durur,başındaki cenazenin ağırlığından..
(Bu hikâyeye dair) senedli söz çelişik değildir.."
Yine horoz ve karga hakkında.bu ikisi içki arkadaşıydılar. İçkiler bitince karga,horuzu içki satıcısının yanında rehin bıraktı gittifakat geri gelmedi.Ho-roz da da (içki satıcısına rehin olarak bırakıldığı için) içki satıcısının nöbetçisi olarak kaldı." demeleri de bu hurafelerdendir.
Umeyye b.ebî's-Salt şöyle demiştir mucize ile herşey konuşmağa başladı, karga,emaneti (olan ) horoz'a ihanet etti."
Keza onların dediklerine göre kedi,aslan'ın aksı-nğıdır.Domuz da fîl'in aksırığıdır.İstakoz terzi imiş ve, iplikleri çalarmış ve. bu yüzden meshoiunmuş (ve İstakoz haline getirilmiş),yılan balığı bir yahudi imiş,meshoiunmuş,
İşte Ûc hadisi de,bize göre bu tip hadislerdendir...
Şaşılacak taraf şudur ki,bu Ûc ,onlara göre Mûsâ (A.S) zamanında yanşamış ve bu derece acaib uzunlukta bir boyu varmış .Firavn da Mûsâ zamanında yaşamıştı.fakat el-Hasen (el-Basrî'n) in dediğine göre o (=Firavn) kısalıkta tam Ûc'un tersine imiş...
Bize Ebû Hatim veya onun yanındaki birisi rivayet etti (ve) dedi:Bize Ebû Zeyd el-Ansârî en-Nahvî haber verdi.(ve) dedi:Bize Amr b.Ubeyd ,el-Hasen'den haber verdi ki el-Hasen (el-Basrî) "Firavnun boyu sadece bir zira [316] idi,sakah da bir zira' idi" demiştir. [317]
[299] Matta:26 / 39,Markos: 14 / 36,Luka: 22/ 42.
[300] Cahîliyye şairlerinden .(M)
[301] HAN:2 /107.
[302] Krş,BUH: 2 / 37
[303] BUH: 59/7
[304] Bkz:s.:292
[305] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 416-420.
[306] Ûc b.Ûk ( veya Anâk) (İng :"Og") Bazan Basan kra-h,bazan da Firavunlardan birisi olarak gösterilmekte-dir.Hz.Mûsâ (A.S) zamanında yaşamış ve onun tarafından öl-dürülmüştür.(Tafsilât için bkz: The Jewish En cyclopedia:IX / 338;Kitâb-i Mukaddes,Sayüar:21 / 33) (M).
[307] Bu hadisler için bkz:s.66-67
[308] Krş:Kitâb-ı Mukaddes ;Tekvîn: V/S
[309] Lukman hayatının süresi olarak yedi kartalın hayatının süresini seçti.Bir kartal yetiştiriyor.bu ölünce bir ikincisi besliyordu.BÖylece altı kartal besledi ve kendisi hayatta kaldı.yedincisi olan Lubad ölür ölmez,kendisi de öldü .(Bkz:İslâm Ansiklopedisi :7 / 67,"Lukmân" md.) (M)
[310] Şeriyye ve Sâriye^ olarak da okunmuştur .Arapların uzun ömürlülerindendir.Islâm'a erişti ve müslüman ol-du.Müslümanlann .kendisine tarih kitabı izafe edilenlerinin ilkidir.(Bkz:el-Beyân ve't-Tebyîn: 1 / 361 ve dipnotu) (M)
[311] Bkz:s. I68ve dipnotu.
[312] Emevî Halifesi I.Velid zamanında Mekke ;Hişam b.AbdiImelik zamanında da 19 sene Irak valiliği yaptı (Bkz:Tehzîbu't-Tehzîb: 3 / 101) (M)
[313] Takriben 4-4,5 küo.(M)
[314] Diğer bir nüshada ise:"evler (için temel).."(M)
[315] Zeyd b.Eslem el-Adevî.Hz.Ömer'in mevlâsı .Fa-kih.ve müfessir bir zat idi.Kendisi,Enes ,İbnu Ömer,Ebû Hu-rayra,Hz.Âişe'den;kendisinden de İbnu CuraycEyyub es-Sah-tiyânî.ve iki Sufyan'lar rivayette bulunmuşlardır .(Bkz:Tehz-îbu(t-Tehzîb:3/395) (M)
[316] Bir zira'50 ile 80 cm.arasında değişen bir uzunluk ölçüsüdür. (M)
[317] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 420-429.