- Davetsiz misafir

Adsense kodları


Davetsiz misafir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 27 May 2012, 10:00 am GMT +0200
Davetsiz misafir
Mustafa Fuat ER • 58. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


“Hastalık hayatın gece karanlığıdır,” der Susan Sontag ve Metafor Olarak Hastalık’ta (Agora, 2005). O karanlığa -kansere- hapsolmuş birisi olarak, hastalık günlerini değil ama hastalık anlayışımızı sorgulamaya girişir. Üzerinde durduğu, hastalıklar üzerinden kurulan yargılayıcı/damgalayıcı dilin bulaşıcılığıdır. Hastalıkla “mücadele”den bahsedilirken örneğin, savaş dilinden seçilme metaforlara başvurulur.

Sontag, salgın olduğu düşünülen hastalıkların ise metafor olarak daha az işe yaradığını savunuyor. 1918-1919 yılında, dünyanın çeşitli bölgelerinde, I. Dünya Savaşı’ndaki toplam can kaybından daha fazla sayıda insanın hayatını kaybetmesine yol açan grip salgınının, neredeyse tüm dünyanın hafızasından silinmesi bunu doğruluyor.

Bugün karşı karşıya olduğumuz yeni grip salgını bizi ürkütüyor ürkütmesine ama tarihte grip diğer hastalıklara nazaran “daha tercih edilebilir” bir hastalıktı. Öyleydi çünkü kolay kolay öldürmüyordu. Çiçek, veba veya cüzamın tersine yüzün şeklini bozmuyor, vücuda bir günah yükü gibi lekeler eklemiyordu. Dahası yoksulların yakasına yapışan diğer hastalıkların aksine grip ayrımcılık yapmıyor, herkesin sağlığından çalıyordu. Şimdi insanın kayıtsız kaldığı virüs gizemli ve “modern kişiliği”ni pekiştiriyor: Hızlıca, küresel ölçekte ve anonim.

Bu ayki dosyada tarih boyunca insanlığı büyük acılara boğan salgın hastalıkların tarihinden bir kesit sunuluyor. Gülten Dinç, Ali Şükrü Çoruk, Mesut Ayar ve Nuran Yılmaz tarihin çeşitli dönemlerinde yaşanan hastalıkları, salgın günlerindeki çeşitli tartışma ve olayları ele alıyorlar. Erol Göka ve Hüsrev Hatemi ise bireysel ve toplumsal olarak salgın hastalıkları alımlayış tarzımızı sorguluyorlar.

Dosyadaki yazısında Gülten Dinç, salgın hastalıklarla mücadele tarihini “insanın doğaya karşı olan çetin mücadelesi” olarak okuyor. “Bulaşıcı ve salgın hastalıklar konusunda çok büyük ilerlemelerin olduğunu” fakat savaşın tam bir galibiyete henüz ulaşmadığını belirtiyor. Burada salgın hastalıkların yalnızca kendi başlarına gelmediğine, çevreci yazar Andrew Nikiforuk’un ifadesiyle, bu ölümcül “davetsiz misafirleri” her zaman bizim çağırdığımıza dair bir pencere de açmamız gerekiyor: “Sağlığımızı koruma hayali, antibiyotik dönemde uçup gitti. Ne vücutlarımız ne de toplumlarımız sağlıklı. Topraklarımız ülser hastaları gibi iltihap sızdırıyor, sularımız iğrenç kokuyor. (…) Ölümün tetikçisi olan hastalık, bu dengesiz ve yaralı dünyadan daha davetkâr bir yer hayal edemezdi.” (Mahşerin Dördüncü Atlısı, İletişim, 2007)

Öte yandan, domuz gribinden ölümler dünyada ve Türkiye’de günbegün artıyor. Tartışmalar da sürüyor. Bu sayıda tartışmaların merkezindeki isimle, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’la gerçekleştirilen söyleşi (özellikle aşı meselesiyle ilgili) aydınlatıcı veriler içeriyor.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…