- Dağlarca nın ardından

Adsense kodları


Dağlarca nın ardından

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 23 May 2012, 12:05 pm GMT +0200
DAĞLARCA’NIN ARDINDAN
Yakup ÖZTÜRK • 45. Sayı / EDEBİYAT GÜNDEMİ


Türk Edebiyatı’nın en önemli şairlerinden biri olan Fazıl Hüsnü Dağlarca, 15 Ekim 2008’de aramızdan ayrıldı. 1914 yılında İstanbul’da doğan şair, babasının mesleği sebebiyle Anadolu’yu köşe bucak gezerek geçirdi hiç bitmeyecek çocukluğunu. Askerî lisede okudu ve bir süre orduda görev yaptı. Ordudan ayrıldıktan sonra değişik devlet kademelerinde çalıştı. Türkiye siyasetinin çok partili döneme geçişinden sonraki ilk büyük travmasının yaşandığı günlerde, Aksaray’da Kitap Kitabevi’ni kurdu. 1960-1964 yılları arasında 43 sayılık “Türkçe” adında bir dergi çıkardı. Dağlarca, Türkçe’nin şiirimizdeki en kuvvetli savunucularından biriydi. Ondaki dil titizliği, Öztürkçe savunucularıyla aynı değildi. “Türkçem benim ses bayrağım” diyen Dağlarca’nın bu dizesindeki ahenk ve içtenlik, onun dil konusundaki hassasiyetinin en açık ifadesiydi. Bu mısranın, bir şiirin parçası olmaktan öte artık dilimizde bir atasözü değeri gördüğü söylenebilir. 1933’te “Yavaşlayan Ömür” adını verdiği şiiriyle adından söz ettirmeye başladı. 1967’de Milletlerarası Şiir Forumu tarafından “En İyi Türk Şairi” seçildi. Ömrünün sonuna kadar da şiirler yazdı ve daha güzel bir Türkçe’nin kullanılması için çaba sarfetti.

Nazım Hikmet’in şiirimizde ilk güçlü ürünlerini verdiği epik şiir kavramı, Dağlarca’yla kalıcı ve sağlam bir yer edindi. Onun şiirlerinde destansı dil ve öğeler, tarihin açtığı yoldan akarak bugünkü modern şiirin imkânlarıyla buluştu. Sadece Anadolu sahasında değil, yakın ve uzak Asya’ya kadar farklı temaları barındıran şiirler kaleme aldı. Bir olayın etrafında şiir örmenin ötesinde, bir aydın erdemiyle içinde yaşadığı zamanın sesine kulak kabartarak yeryüzüne seslendi. Bunun en önemli neticesi Kore Savaşı yıllarında yazdıklarıydı. Tarihsel zaman, mekân ve isimlerden oluşturduğu şiirlerde, Türk Şiir Külliyatı’na büyük zenginlik kattı. Mevlânâ’dan Yunus’a, Malazgirt’ten Çanakkale’ye daha onlarca âna şiiriyle can verdi. Çocuk dünyası ve masal, onda bir can parçası kadar önemliydi. 26 yaşında yayımladığı ikinci şiir kitabı “Çocuk ve Allah”taki şiirler daha o günden Dağlarca’nın susturulamaz bir çocuk usunu ve hayretkârlığını içinde taşıdığını gösteriyordu. Çocuk ve Allah, bir çocuğun dünyasında Allah algısının nasıl oluştuğunu anlatıyordu. “Çocuklar Korkunç Allahım” şiirinde de ifade ettiği “Çocuklar korkunç, Allahım/ Elleri, yüzleri, saçları/ Uyurlar bütün gece / Çocuklar korkunç, Allahım/ Bebek yaparlar haçları/ Âşina değiller hatıramıza/ Severken aynı ağaçları” dizelerinde de o çocuk mâsumiyetini yaratıcının ihata edilemez gölgesinin altına çekebiliyordu. Behçet Necatigil, onu anlatırken biyografisini yazar ve ardından şu üç kelimelik cümleyi ekler: “Şimdi yalnız şair”. Orada okura bilgi olsun diye yazılan bu kısacık ifade, aslında Dağlarca’nın bir asırlık koca ömrünün ifadesini kulağımıza çalıyordu. O, yalnız ve sadece şairdi. Büyük cesaretini hiç yitirmeden ölümünden bir kaç ay önce kitap yayımlatabilecek kadar cesur bir şairdi.

Dağlarca’nın en çok ömrü heyecanlandırdı beni. 60 yıl daha yaşasam, onun sadece edebiyatla uğraştığı yılları ancak yakalayabilirim. Cumhuriyet sonrasının yetiştirdiği ilk kuşakla şiire başladı Dağlarca. Hani bize çok uzak gelen, Edebiyat Tarihi’mizde gün geçtikçe biraz daha “eskiyen” gün geçtikçe biraz daha arka raflara itilen şairler onun şiir yazdığı dönemde daha şiir heceliyorlardı. Garip şiirini, memleketçileri, bağımsızları, İkinci Yeni’yi, 70, 80 kuşaklarını gördü. Ve modern dönemin şiiri içinde kendi yerini kaybetmeden yazdı, yazdı… Bu kadar büyük bir şiir havzasında kendisini hiçbir akım ya da grupla özdeşleştirmeden gelebilen kaç şair vardı?

Fazıl Hüsnü Dağlarca kendisinden yeryüzünün bütün çiçeklerinin derilebildiği uçsuz bucaksız bir şiir bahçesi kurdu. Tam 94 yıl boyunca kopardığı her çiçeğe başka bir şiirin adını verdi. Dağlarca çiçeklerine kırağı düşmesin diye Türkçe’den bir bahçe, çocuklardan birer bağban yaptı.