ezelinur
Thu 28 January 2010, 02:17 pm GMT +0200
Cuma namazının vakti, öğle namazının vaktidir ve dolayısıyla güneşin zevali anından itibaren başlayıp her şeyin gölgesinin, zeval payına ek olarak, kendi misline ulaşmasına kadar devam eder. Bu vakitten önce ve sonra Cumanın sahih olmayacağı hususunda Hanefîlerle Şâfiîler görüş birliği etmişlerdir. Mâlikîlerle Hanbelîler buna muhaliftirler.
Hanbeliler dediler ki: Cuma namazının vakti, güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden itibaren başlar ve herşeyin gölgesinin zeval payına ek olarak kendi reisline ulaşmasına kadar devam eder. Zevalden önceki vakti cevaz vakti olduğundan dolayı, zevalden önce kılınması caizdir. Zevalden sonra kılınması ise, bu vakit vücûb vakti olduğundan dolayı vâcibtir. Zevâîden sonra kılmak, zevalden önce kılmaktan daha faziletlidir.
Malikiler dediler ki: Cuma namazının vakti, güneşin zevalinden batmasına kadardır. Yani son vakti, hutbeyi okuyup namazı tam olarak kıldıktan sonra, güneşin batması vaktidir. Güneşin batmasına sadece hutbeyi okuyup bir rek’at namaz kılacak kadar bir süre kalmışsa, Cumaya başlanmayıp öğle namazı kılınır. Zaten bu durumda Cuma namazına başlansa da sahîh olmaz.
Cuma namazı kılındığı sırada vakit çıkacak olursa, mezheblerin bu durumda hükmün ne olacağına ilişkin muhtelif görüşleri vardır.
Hanefiler dediler ki: Cuma namazı tamamlanmadan önce vakit çıkarsa, şartı kaçırıldığından dolayı namaz da batıl olur. Kâdede teşehhüd miktarı oturulmuş olsa bile, vakit çıktığında namaz batıl olur.
Şafiiler dediler ki: Cuma kılacak kadar vakit varken Cumaya başlanır, fakat namaz uzatılır ve bu esnada vakit de çıkarsa, kılınmakta olan namaz batıl olmayıp dört rek’ate tamamlanarak öğle yerine kılınmış olur. Bunu yaparken de öğle namazına niyet edilmez. Eklenen kısımda imam, kıraati sessiz yapar. Ekleme yapmadan namazı kesmek ve öğle namazını baştan kılmak haram olur. Ama vakit daraldığı halde Cumanın kılınabileceğini zannederek namaza başlanıp da namazdayken vakit çıkarsa, kılınan namaz batıl olup öğle namazına dönüşmediğinden, dört rek’ate tamamlanmaz.
Hanbeliler dediler ki: Cemaat vaktin sonunda Cumaya başlar da namazdayken vakit çıkarsa, namazlarını Cuma namazı olarak tamamlamış olurlar.
Malikiler dediler ki: Tam olarak kılınabileceğine inanarak (vaktin sonunda) Cuma namazına başlanır da namazdayken güneş batarsa, eğer birinci rek’at iki secdesiyle birlikte kılınmışsa, namaz Cuma namazı olarak tamamlanmış olur. Aksi takdirde öğle namazı olarak tamamlanmış sayılır.
Cuma namazının vaktiyle ilgili delil, biri Buhârî’nin Sahîh’inde Enes (r.a.) den rivayet edilen ve diğeri de Müslim’in Seleme İbn Ekvâ’dan nakletmiş olduğu şu iki hadîs-i şeriftir:
“Rasûlullah (s.a.s.) güneşin zevale meyletmesi zamanında Cuma namazını kılardı.” [35]
“Rasûlullah (s.a.s.) ile güneşin zevale ermesi esnasında Cumayı kılar, sonra da dönüp (serinlemek) için gölge yerleri araştırırdık.” [36]
Alış-Verişin Haram Olup Cumaya Koşmanın Vâcib Olduğu Zaman Ve İkinci Ezân
Cuma namazını kılmakla yükümlü olan kimselerin, hatibin minbere çıktığı esnada okunan ezan ile çağrı yapıldığında aliş-verişi bırakıp Cumaya koşmaları gerekir. Çünkü bu esnada alış-veriş artık haram olur. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey imân edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında durmaksızın Allah’ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın.” [37]
Yüce Allah bu âyette, çağrı esnasında Cuma namazına koşmamızı emretmiştir. Asr-ı Saadette hutbe öncesi ezandan başka bir çağrı yoktu. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, hutbe için minbere çıktıklarında müezzin, karşısında durup ezan okurdu. Bu haberi Buhârî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve Tirmîzî rivayet etmiştir. Hz. Osman (r.a.), halkın çoğalması, cemaatin fazlalaşması dolayısıyla, o zamanlar hutbe ezanından önce bir ezan daha okunmasını emretti. Bu ezanla ilgili olarak Saib İbn Yezid’in şöyle dediği rivayet edilmektedir:
“Peygamber (s.a.s.), Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer devirlerinde Cuma çağrısı, hatibin minbere oturması esnasında yapılırdı. Hz. Osman devrinde insanlar çoğalınca, minare üzerinde ayrıca bir ezan daha okunmaya başlandı. (Bir rivayette “ayrıca üçüncü bir ezan daha okunmaya başlandı”).[38]
İkâmet de bir ezan sayıldığından, hatibin karşısında okunan ezanla birlikte minarede okunan ezan üçüncü ezan olmaktadır. Bu ezanın da meşru hüviyete sâhib bir ezan olduğu şüphesizdir. Zîrâ bundan maksat, namaz vaktinin geldiğini haber vermektir. Müslümanların Hz. Osman (r.a.) devrinde çoğalmaları nedeniyle onlara böyle bir çağrı yapmak zorunlu hâle geldi. Efendimiz Osman (r.a.), dinin kurallarını bilen ve onları Rasûlullah (s.a.s.) tan nakleden müctehid sahabelerin önde gelenlerindendir.
Hatibin huzurunda okunan ezanın duyulmasıyla mükellefin Cuma namazına koşmasının vâcib olduğu ve âyet-i kerîmeden de bu mânânın anlaşıldığı hususunda üç mezheb imamı görüş birliği etmişlerdir. Hanefîler buna muhalefet ederek demişlerdir ki: Güneşin zevalinden hemen sonra okunan ezanın duyulması esnasında mükellefin Cumaya koşması vâcibtir. Zamanımızda, Cuma günleri namaz için minareden okunan ezanla birlikte Cumaya koşmak vâcib olmaktadır. Zîrâ bu ezan meşru bir çağrıdır. Âyet-i kerîme genel bir mânâ ifade etmekte ve hu-sûsen hatip huzurunda okunan ezanı kasdetmemektedir. Nitekim diğer üç mezheb imamı da bu görüştedirler. Cuma ezam okunurken her ne kadar sahîh olsa bile, alış-verişin haram olduğu hususunda Hanefîlerle Şâfiîler görüş birliği etmişlerdir. Yalnız Şâfiîler, Cuma ezânıyla, hatibin huzurunda okunan ezanı kasdetmişlerdir. Hanefîler ise alışverişin, Cuma için minarede ezan okunmasından itibaren namazın tamamlanmasına kadar haram olduğunu söylemişlerdir. Mâlikîlerle Hanbelîlerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır.
Hanbeliler dediler ki: Cuma ezanı okunurken yapılan alış-veriş otomatikman geçersiz olur.
Malikiler dediler ki: Ezan vakti yapılan alış-veriş, fâsid olduğundan feshedilir. Yalnız, satılan eşyada bir değişiklik meydana gelirse; meselâ, satılan şey bir hayvan olur da kesilip eti yenilirse veya satılan eşyanın fiyatı düşüp-yükselerek piyasası değişirse yapılan alış-veriş fâsid olmaktan çıkar. Bu eşyanın alış fiyatı üzerinden değil de teslim alındığı günkü değer üzerinden parası ödenir.
Bu anlatılanlar, Cuma namazını kılmakla yükümlü olanları ilgilendirmektedir. Cuma namazıyla yükümlü olmayanların ezan okunduğunda namaza koşmaları vâcib değildir. Dolayısıyla bu gibi kimselerin alış-veriş yapmaları da haram olmaz. Alış-verişi yapanlardan biri Cuma namazıyla yükümlü olur, diğeri olmazsa; ahş-veriş her ikisi için de haram olur. Zîrâ bu durumda yükümlü olmayan kişi, yükümlü olan kişinin günah işlemesine yardımcı olmuştur. Önceki ihtilâftan ötürü, mezkûr ezandan önce alış-verişin haram olmadığı ve bu esnada namaza koşmanın da vâcib olmadığı anlaşılmış bulunmaktadır. Ama evi mescide uzak olan bir kişinin, Cumanın farzına yetişecek şekilde acele edip namaza koşması vâcibtir.[39]