- Çocuklarıza Verdiğiniz Gizli Mesajlar

Adsense kodları


Çocuklarıza Verdiğiniz Gizli Mesajlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Fri 5 February 2010, 04:18 pm GMT +0200
Çocuklarıza Verdiğiniz Gizli Mesajlar

(Uzmanların Gizli Mesajlar hakkında söyledikleri birkaç söz:)

"Her zamanki gibi, Elizabeth Pantley anababalara saygılı, anlaşılır, okunabilir ve kesinlikle çok yararlı bir kitap sunuyor. Bu kitap, yargılamadan ve öğüt vermeden, anababaların çocuklarına gerçekten almalarını istedikleri mesajları vermelerine yardımcı oluyor."
—Parenting Today (Günümüzde Anababahk) adlı derginin başkanı Kathy Lynn

"Her bir öyküde, kâh gülerek, kâh ağlayarak, kendinizi, ailenizi ya da tanıdığınız birini bulacaksınız. Kendinizi bulduysanız, öyküyü izleyen bölümlerden, hem gizli mesajları, hem de yapabileceğiniz değişiklikleri öğrenebilirsiniz. Elizabeth Pantley, sadece kendine ait bir üslûpla, hem eğlendiren, hem de öğreten kitaplar yazmayı bir alışkanlık haline getirmeye başladı."
—ParentsWorld.com (Anababaların Dünyası)´ndan Editör Jill Lassaline

"Elizabeth yine başardı! Gizli Mesajları okurken, yine kendimi Tam bize benziyor´ demekten alamadım. Gerçekten eve hitap ediyor ve yılllardır kendime sormakta olduğum soruların cevaplarını veriyor. Sonunda, yaşantısı yaygın aile yapısına çok benzer bir yazar bulmak çok rahatlatıcı. Gizli Mesajlar benim ışığı görmemi sağladı!"
—Çalışmayan/evde çalışan anneler için hazırlanan bir yayın olan Choosing Home (Evi SeçmekJ´dan yayıncı Janice Boyles

"Bu kitap şimdiden benim anababalık yaklaşımlarımda bir farklılık yarattı bile! Bu öykülerde kendimden çok şey buldum. Eli-zabeth Pantley´in önerileri çok önemli ve anababaların çocuklarına daha düşünceli ve etkili bir şekilde yaklaşmalarına yardımcı olacak."
—InteractiveParent.com´dan editör Betsy Gartrell-Judd

"Eğer bilmesem, Elizabeth Pantley´in gözlerimizi açan bu harika kitabı yazarken benim evimde gizlice saklandığını düşünürdüm. Burada yazılanların çoğu evdekilerle o kadar çok çakışıyor ki, sayfalar arasında hızla uçup giderken onaylamak için sürekli kafamı salladığımı farkettim. Pek çok kez gözyaşları içinde, ´Evet, ben bunu yaptım!´ dedim. Bize her zaman tekrar tekrar başvurabileceğimiz harika bir kaynak hazırladığı için Pant-ley´e şapka çıkarmak gerekiyor."
—The Family Corner.com (Aile Köşesi)´un yaratıcısı Amanda Formaro

"Gizli Mesajlar, anababalığın mihenk taşı olan ve anababaların çocukları ile olan yanlış anlaşmalara bir ışık tutmalarına yardımcı olan bir kitap. Elizabeth, anababalar olarak karşılaştığımız sorunları algılamadaki büyük başarısını kanıtlamıştır. Daha önceki başarılı kitapları Çocuğunuzla işbirliği Yapabilme ve Mükemmel Anababalık adlı çalışmalarındaki gibi çok rahat okunan bir yapıda. Sevdiğimiz insanları daha iyi anlayabilmemiz için bize yeni bir araç daha sunuyor. Onun kitaplarını herkese salık veriyoruz."
—Anababa Eğitim Uzmanları ve Aile Eğitimi İletişim ağının yaratıcıları Joe Spataro, M.D., ve Sue Spataro R.N., B.S.N.

"Elizabeth Pantley´den yeni bir başarı! Bu kitap bize çocukların da insan olduğunu ve onlara söylediklerimizin onların yaşamında çok büyük değişiklikler yarattığını hatırlatıyor. Tüm iyi niyetimize rağmen çocuklarımıza gönderdiğimiz olumsuz mesajların nasıl da azımsandığını vurguluyor. Hatta çocuklarımıza daha başarılı bir gelecek hazırlayabilmek için gerekli olan daha olumlu bir dilin ve daha yapıcı davranışların somut yollarını göstermeye çalışıyor.
—Parentsroom websitesinin editörü JÜ1 Whalen

"Elizabeth Pantley´in bir anababa ve anababa eğiticisi olarak yeteneği bir kez daha parlıyor! Anababalıgın temel becerilerinden biri etkili ve nazik bir iletişim kurmaktır. Okuduğum hiçbir anababalık kitabı bu konuyu bu kadar kapsamlı ve düşünceli bir şekilde işlememiştir. Gerçek durumlar, uygulanabilir öneriler ve duygusal etki Gizli Mesajlardı tüm anababalar için çok önemli bir kitap haline getiriyor.
—Parentingweb.com´un yaratıcısı Keri Baker

İşte kolay okunabilirliğinin yanı sıra anababaların olaylara biraz daha derinlemesine bakmasını sağlayacak öyküler! Pantley, iyi niyetle söylenmiş sözlerin çocuklara ne kadar istenmeyen -ve zararlı- mesajlar iletebileceğin} gösteriyor ve bu tür hataları önleyecek anlamlı öneriler sunuyor. Sonuç: Sizinle severek işbirliği yapan, sorumluluklarını üstlenen ve kendileri hakkında olumlu düşünen çocuklar."
—Yazar Tamara Eberlein

Gizli Mesajlar, anababalığa derinlemesine bir bakış açısı getiriyor. Gerçek ailelerin, öyküleri aracılığı ile, anababaların günlük hayatta çocukları için yaptıkları ya da yapmadıklarının etkilerini inceliyor. Çocukların sevildiklerini hissetmelerine ve sağlıklı, mutlu ve yetenekli yetişkinler olmalarına yardımcı olacak bu güçlü ve destekleyici önerileri sakın gözden kaçırmayın."
—Yazarlar Shelley Butler ve Deb Kratz

"Bizler fizik sağlığına önem veren ve yediklerine dikkat eden kişileriz. Çocuklarımızı beslediğimiz sözel diyete de eşit şekilde önem vermeliyiz. Gizli Mesajlar, çocuklarımıza, genellikle ihmal edilen olumlu, düşünceli sözel beslenmeyi vermemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Tüm anababaların okuması zorunlu bir kitap."
—Kanada, Ontario Stepfamily (üvey aileler) Kurumundan Ray ve Lynne Heinrich
çocuklarımıza verdiğimiz gizli mesajlar ne derken ve nasıl davranırken gerçekte ne söylüyoruz

EL1ZABETH PANTLEY
Çeviren: Dr. Hande Gürel
Not : Bu kitap, anababalara ve çocuk büyüten herkese değişik görüşler ve öneriler vermek üzere hazırlanmıştır. Kitabın satışının, yayıncı ya da yazarın psikolojik veya profesyonel bir hizmet vermesi anlamına gelmediğinin bilincindeyiz. Bu bilgiler herhangi bir şeyi garanti etmemektedir. Olayların tümüne uygun durumları sunmak mümkün olmadığı için, eğer gerekliyse okuyucu profesyonel yardım almalıdır. Bu kitap bir uzmanın danışmanlığının yerine geçemez.Bu kitaptaki bazı öyküler gerçektir. Bazıları yazarın anababa eğitimcisi olarak çalıştığı yıllar boyunca anababaların kendisiyle paylaştığı olayların biraraya getirilmesiyle oluşturulmuştur. (Hangilerinin ne olduğunu tahmin edeceksiniz.) Yazarın kendi ailesiyle ilgili olanlar hariç, isimler ve belirleyici özellikler değiştirilmiştir.


İçindekiler
Önsöz
Giriş
Bu Kitabı Nasıl Kullanacaksınız
1. Sorumluluk ve Bağımsızlıkla İlgili Mesajlar
Hamburger
Bay Kızarmış Balık Filetosu
Adil Ücrete Adil iş
Hep Bana!
2. Düşüncelilik ve Kibarlık Konusunda Mesajlar
Düşünülmeden Yapılan Gelişigüzel Yorumlar
Kibarlık Nerede Kaldı?
Kaba Çocuk Danny
Diş Doktoru
3. Kırgınlık ve Öfke ile İlgili Mesajlar
Bağırmak mı, Kucaklamak mı?
Siz ikiniz!
Çin Usulü Su işkencesi
Can Sıkıcı Yeni Komşu
4. İlişkilerle İlgili Mesajlar
Hakemin Etkisi
Ailedeki Yeni Bebek
Baba-Oğul
Anababaların işi Hiç Bitmez
Süper Kadın
5. Disiplin ve Davranışlarla İlgili Mesajlar
Matt! Tam Bir Felâket!
Güç Dengesi
Anasınıfı Yönergeleri
Yatağın Altındaki Canavarlar
6. Dinleme, Şefkat ve Sevgi ile İlgili Mesajlar
Ellerinizi Boşaltın, Yüreğinizi Açın
Ayakkabı Kutusu
Bebek Sevgisi
Beyzbol Yıldızı
7. Zaman ve Önceliklerle İlgili Mesajlar
Baba, Benimle Oyna!
Hayvanat Bahçesinde Bir Gün
Huzurlu Bir Pazar
8. Anababahk Yöntemleri ile İlgili Mesajlar
Bir Yıldız için Dilekler
Avukat Kızım
Toplanmayan Giysiler
Mükemmel Çocuklar
Mükemmel Çocuklar 2. Bölüm
Hey Çocuklar, Ben Burada Çalışıyorum!


Önsöz

Bir çocuğun benlik algısı, anababasından ya da ona büyüten kişilerden aldığı mesajlardan iyi veya kötü yönde etkilenir. Bir çocuk doktoru ve sekiz çocuk babası olarak pek çok aile tanıma ayrıcalığına sahibim. Her birinin yetiştirme tarzı, yetiştirdikleri her çocuk gibi farklılıklar gösterse de, bu anababaların çoğunun ortak bir noktası çocukları için en iyi olanı istemeleridir. Bu kişiler her gün doğru olanı yapmaya ve anababa olarak doğru kararlar almaya çalışmaktadırlar. Ancak bütün iyi niyetlerine rağmen yanlış kararlar alıyorlar. Bazen bu hatalar önemsiz olabilir ama sıklıkla hem çocuğun, hem de tüm ailenin geleceğini etkileyecek sorunlar yaratacak kadar etkili olmaktadır.
Peki bu iyi niyetli ve iyi anababalar neden yanlış seçimler yapmaktadır? Bazen sadece kötü bir öneri, bazen çocuklara duyulan sevginin anababaları işe yaramayan önerilere karşı savunmasız yapması, bazen doğru olmayan varsayımlar, bazen de bilgi eksikliği. Ama en yaygın olan neden, sözlerinin ve davranışlarının ne kadar büyük bir etkisinin olduğunun farkında olmamalarıdır. En iyi olan, yaptığı hatanın uzun vadeli olası etkilerini görüp de şok olan bir anababanın bir değişim geçirme isteğinin olmasıdır. En kötü olanı ise, bu keşfin çok geç yapılması ve artık geri dönülemeyecek bir yola girilmiş olunmasıdır.
Elizabeth Pantley´nin yeni kitabı Gizli Mesajlar, anababalığın pek çok anında gezinerek bilinç kazandıran bir uyanışa davet gibi. Her bölüm, sıcak, duygusal ve gülünç örneklerle ana-babaları, çocuk-anababa ilişkisinin günlük ve yaygın görüntüleri içine çekiyor. Okuyucu, anababanın çocuğuna sessizce ve farkında olmadan gönderdiği mesaj ortaya çıktığında, kâh gülerek, kâh ağlayarak kendi davranışlarının farkına varıyor.
Sadece öykünün kendisi belki de okuyucunun ciddi değişiklikler yapmasına yetecek etkiyi yaratmaktadır. Ancak, Gizli Mesajlar orada kalmayıp, öykünün ötesine geçerek mesajları irdelemeye çalışıyor; kaynağını ve çocuğun üzerindeki olası mantıksal sonuçlarını ortaya koyuyor. Daha da önemlisi, o gizli mesajları gözden geçirmenin yollarını önererek daha olumlu ve gelişmeyi destekleyici dersler veren bir iletişim aracına dönüşmelerini sağlıyor.
Bu çok özel kitap en iyi anababaların bile vicdanına seslenerek çocuklarını daha bilinçli ve duyarlı bir tutumla yetiştirme konusunda onlara esin kaynağı olacaktır. Çocuklarına daha yapıcı mesajlar verme konusunda yüreklerinde devamlı bir hatırlatıcı görevi görecektir.
—Dr. William Sears

Yazar Elizabeth Pantley´den Bir Not

Dr. Sears benim anababalık konusundaki kahramanımdır. On iki yıl önce deneyimsiz ve gergin bir anne iken onun kitapları yardımıma koşmuştu. Anababalığın ne olduğunu onun zekâsı ve bilgisinden öğrendim. Onun nazik yaklaşımları bu işi en sevecen ve başarılı şekilde nasıl yapabileceğimi gösterdi. Kitaplarıma kendi isteği ile bir önsöz yazacak kadar yararlı bulması beni çok onurlandırıyor. Tüm anababalar Dr. Sears´ı tanıyor, tanımayanlar da bence mutlaka tanımalı.
Dr. Sears, Amerika´nın en yetenekli ve saygın çocuk doktor-larındandır ve Kaliforniya Üniversitesi Tıp Fakültesi´nde Doçent´tir. Amerika´daki bazı ünlü internet sayfalarında, uzman olarak ona erişebilirsiniz. Eşi Martha Sears ile birlikte sekiz çocuk ve dört torun sahibidirler. Sık sık basında yer alan bu çiftin, anababalık konusunda yazılmış 24 kitabı bulunmaktadır.


Giriş

Doğduğumuzda nasıl araba kullanmayı bilmiyorsak, anababalığı da bilmeyiz. Ama, araba kullanmayı öğrenmeye karar verdiğimizde, yola çıkmadan önce dersler alırız, elkitaplarını okuruz ve Uygulama yaparız. Ancak anababa olduğumuzda, hiçbir deneyimimiz olmadan, pek çoğumuz da çok az bilgi ve beceri sahibi ola-rök arabanın şoför koltuğuna oturtuluveririz. Arabayı en iyi olasılıkla dikkatsizce, en kötü olasılıkla da görme özürlü olarak teilanınz. Her iki durumda da hayatları tehlikeye atabiliriz. Ana-babalık mesleğini ciddiye almamız çok önemlidir. Kolay yolu seçmeyecek kadar, çocuklarımız üzerinde deneme yapmayacak kadar ve gerektiğinde değişebilecek kadar ciddiye almalıyız. Düşünseli, organize ve sakin bir yaklaşım (hatalarımızın farkına varacak şekilde yavaşladığımız ve onları düzeltmek için ayarlamalar yaptığımız bir yaklaşım) bizi kontrolsüz bir idareden uzak tutacaktır.
Bu nasıl olacak? ilkönce, çocuk yetiştirme konusunda her şeyi bilmediğinizi kabul edin. Kimse bilemez. Bu işin kapsamı o kadar büyük ve her çocuk o kadar farklı ki. Ama yeni bilgiler kazanmaya açık olmak başarıya doğru yeni kapılar açacaktır.
Keşke çocuk yetiştirmenin tüm ayrıntıları bir, iki paragraftık küçük bir elkitabına sığdırılabilseydi! Ama, dört çocuk annesi olarak her bir çocuk için ayrı bir tane hazırlanması gerektiğinin farkındayım. Herkes -ister çocuk, ister yetişkin olsun- farklıdır; bu nedenle de anababa-çocuk arasındaki etkileşim oluşturan
sonsuz sayıdaki yolu düşündüğümüzde daha önceden kestirilemeyen bir durumla karşılaşırsınız. Sonuç olarak yapabileceğiniz, ulaşabileceğiniz bilgiyi edinmek, anlamlı gözükenleri alıp sizin çocuğunuza en uygun şekilde uygulamak olacaktır. Bu, ana-baba olarak sizin sorumluluğunuzdur. Öğrenmek isteyen anababalar için pek çok kitap, kaset, seminerler ve çalışma grupları sunulmaktadır. Bu kitap aracılığıyla, sizleri kapasiteli, sorumlu, kibar ve keyifli insanlar yetiştirebilmeniz için gerekli becerileri öğrenmeye zaman ayırma konusunda teşvik etmeyi umuyorum. En azından anababalıkla ilgili bir kitap okuyacak kadar bu konuya önem verdiğinize göre doğru yoldasınız demektir.
Gizli Mesajlar oldukça farklı bir anababalık kitabı, iyi ana-babaların çocuklarına istemeden gönderdikleri gizli mesajları irdelemeye çalışıyor. Anababa-çocuk arasındaki, sağlıklı gibi gözüken günlük etkileşimlerin arkasında ne denli şaşırtıcı sorunların gizli olduğunu açıklıyor. Öyküler, yıllar boyunca birlikte çalıştığım anababalardan bana aktarılan olaylardan oluşuyor. Her bir öykü, anababanın bakış açısından çocuğunkine geçerek bir ders vermeye çalışıyor. Her bir öykünün ardından, gizli mesaj tanımlanıp sorunun hem anababa, hem de çocuk üzerindeki etkileri tartışılıyor. Her bölüm, öğrendiklerinizi uygulayabilmek için yapabileceğiniz değişiklik önerileri ile tamamlanıyor.
Yaşamımızdaki pek çok durumda olduğu gibi, savaşın yarısı hatanın saptanması ile kazanılır, diğer yarısı ise onu düzeltmekle. Hatta bazen sadece olası bir hatanın farkına varmak bile onu tümüyle ortadan kaldırabilir.
Kimse cevapların tümünü bilemez, kimse anababalık serüveninin götürebileceği tüm yerlere gitmiş olamaz. Ama biraz kendini sınama ve kararlılıkla, çocuklarınıza gerekli kuralları öğretmek ve başarılı geleceklerini yönlendirmek için ihtiyacınız olan güveni sağlayacak yöntemleri bulabilirsiniz. Bu kitabın sunduğu geniş bakışaçısının bu amacınıza ulaşmanızda size yardımcı olmasını yürekten diliyorum.


Birkaç Görüş ve Önemli bir Soru

"Bir adama bir kitap sattığınızda, ona birkaç gramlık kâğıt, mürekkep ve tutkal satmıyorsunuz, yepyeni bir yaşam satıyorsunuz." Christopher Morley´den alınan bu söz, elinizdeki kitabın gerçek amacını çok açık bir biçimde vurguluyor. Okurken eğle-nebilirseniz ne güzel! Ama benim bu öyküleri sizlerle paylaşmaktaki asıl amacım bu değil. Çocuklarınıza göndermekte olduğunuz şaşırtıcı gizli mesajlara derinlemesine bir bakmayı ve aynı zamanda bunları daha olumlu ve besleyici bir hale dönüştürmek için ayrıntılı öneriler sunmayı umuyorum.
Bu kitabı yazarken, bazı bölümleri arkadaşlarıma verdim. Bu arkadaşlarımın çoğu daha sonra kendi yaşamlarında uygulamalar yaptılar ve bazı derslerin kendi ailelerinde işlemesini sağladılar. Onların görüşlerinden üç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Theresa´mn Görüşü

"Gizemli şeyleri severim. En keyifli anlarım bir kitabı alıp, onun dolambaçlı öyküsünde kendi yolumu bulmaya çalışmaktır. Eliza-beth, yeni kitabının bazı bölümlerini okumamı istediğinde, heyecanla kabul ettim. Başlık ve içerik beni çok cezbetti. İlk öyküyü okuduğumda, en iyi şekilde yararlanabilmek için diğer öykülere nasıl yaklaşacağımı biliyordum.
"Her bir öyküyü tüm ayrıntılara dikkat ederek okudum ama Elizabeth´in öyküde anababanın gönderdiği gizli mesajı açıkladığı bölümü okumadım. Günlük işlerime devam ederken gizli mesajı kendim bulmaya çalıştım. Bazen öyküye geri dönüp bazı ayrıntıları tekrar okuyordum. Bir süre sonra öykünün verdiği dersi tahmin ediyor ve kitabı okumaya devam edip açıklanan gizli mesajı kendi tahminimle karşılaştırıyordum.
"Bazı öykülerde, doğru tahminler yapmıştım. Daha sonra da Elizabeth´in hataların nasıl önlenebileceği (ya da düzeltilebilceği) ile ilgili önerilerini okuyordum.
"Bazı öyküler benim için tam bir bilmece gibiydi ve yeni düşünceler gözlerimin açılmasına yardımcı oldu. "Bebek Sevgisi"™ okuduğumda, kendi yaşamımla ilgili çok zamanlı bir ders almıştım.
"Diğer bazı öykülerde, sadece bana özgü bazı gizli mesajlar keşfettim. Kitaptakinden farklı ama benim bilmekten mutlu olduğum çok öğretici bir ders.
"Bu kitap, her bir öyküdeki arayışlarımın sonuçlarının yanı sıra, anababa olarak yaşamdaki yolculuğumda kendi kişisel keşiflerimin bir başlangıç noktasını oluşturdu."

Naomi´nin Görüşü

Kendine dönük gözlem yapmayı çok seven, düşünmeyi ve özümsemeyi gerektiren kitapları okumayı seven bir insanım. Elizabeth´in kitabının müsveddelerini kendi yaşamımdaki anlamlarını bulma heyecanıyla eve götürdüm. Tam olarak beni tanımlayan öyküler buldum. Azimli bir okuyucu olarak, çok kapsamlı ve hayat değiştirecek bazı materyallerin zamanla insanın kafasında çok silikleştiğini biliyordum. Bu kitapta bulduğum bilgiler için bunun olmasına izin vermemeye karar verdim.
"Elizabeth öyküler arasında bir seçim yapmamı istediğinde, en büyük anababalık hatamla ilgili olanı seçmişim. Durumun tanımlanmasının doğruluğu beni çok güldürdü. Şimdi bile
"Hamburger" adlı öyküyü düşündükçe kendimi gülmekten alamıyorum. Buradaki öykülerde anlatılan anababalık hataları herkes tarafından yapılabilir. Bu sayfalarda kendi kız kardeşimi ve birkaç arkadaşımı buldum. Ama özellikle sözettiğim öyküde kendimi o kadar açık bir şekilde gördüm ki, şaşkınlığımı ifade etmekten kendimi alamadım.
"Kitaptan önemli noktaların notlarını aldım. Bu notlardan bir anahtar sözcük seçtim (bu sözcüğü sizin keşfetmenizi istiyorum!) ve onu kartların üzerine yazdım. Bu kartları da bulaşık makinası, çamaşır makinası gibi yerlere ve ´hatam´ı en çok yaptığım başka yerlere yapıştırdım. Bu basit hatırlatıcının, davranışımı düzeltmeme çok yardımı oldu. Hayatımda, çocuklarımın daha kapasiteli insanlar olarak yetişmelerine yardımcı olacak önemli bir değişiklik yapmak için öğrendiğim bir şeyi uygulamaktan gurur duydum.

John´un Görüşü

"Kızlarım Roxanne ve Uza ile çıktığım yolculuğa Elizabeth´in kitabının bazı bölümlerini de yanımda götürmüştüm. Kızlar suda oynarken ben de bir şezlonga uzanmış okuyordum. On bir yaşındaki büyük kızım Rox sudan çıkıp ´Baba, ne okuyorsun?´ diye sordu.
"´Elizabeth Pantley´nin yeni kitabının bazı bölümleri´.
"Bir süre duralayıp, Elizabeth´in kim olduğunu hatırlamaya çalıştı. Hatırlayınca da ´Anababalar için mi?´ diye sordu.
´Ona öyle olduğunu söylediğimde, kendisinin de okuyup okuyamayacağını öğrenmek istedi. En son okuduğum öykü Baba, Benimle Oyna!, bir babanın kızıyla olan ilişkisini anlatıyordu ve ben de tatilde onunla yoğun bir birliktelik geçirdiğim için durumumuza çok uygun buldum.
Bütün öğleden sonra devam eden bir tartışma başladı. Rox ve ben her bir öyküyü beraberce okuduk ve sanki aile üyelerini tanıyormuşçasına onları konuştuk. Her bir öyküdeki anababa "e ilgili görüşlerni benimle paylaştı.
"´Beyzbol Yıldızı´ adlı öyküdeki talihsiz baba, Rox´un anaba-balık derecelendirmesinde ´sıfır´ puanı hemen almıştı. Ben de Rox´a yıllardır /coçluk yapıyordum ve bunu çocukluktan genç kızlığa geçen minik kızımla olan ilişkimi daha derinlemesine anlamak için bir fırsat olarak gördüm. Bütün cesaretimi toplayarak, ´Bu alanda beni nasıl değerlendirirdin?´ diye sordum.
"Bir süre düşündükten sonra -tüm o süre boyunca diplomatik bir cevap için gösterdiği çabayı yüzünden izleyebiliyordum-´8´ dedi. ´ilk başladığımızda, benden çok şey bekliyordun. Ama son iki yıldır, çok daha iyisin´ diye açıklamasını da yaptı.
"Her bir öyküde konuştuk, güldük, kucaklaştık. Elizabeth´in h kitabı kızımla benim aramda pek çok konuda bir diyalog başlatmıştı.
"Bugün, zavallı babasının duygularını incitmemek için çaba göstererek yaptığı derecelendirmede yeterince dürüst olmadığını anlayabilecek kadar bilgiliyim. Ayrıca, bir çocuğun anababa- * sı ile ilgili görüşlerinin her gün yaşadığı yüzlerce farklı olaya göre devamlı olarak değiştiğini bilmekteyim. Bir babanın tüm açık yürekliliği ile şunu da biliyorum: O bir öğleden sonra paylaştıklarımız sadece keyifle hatırlanacak bir gün ya da normların biraz saptırıldığı bir eğlence değildi. Bizin ilişkimizi yeni bir anlayış düzeyine getiren bir gün -ya da bir kitap- idi.

Önemli bir Soru

Bu üç anababa, okudukları bilgileri kendi kişisel gelişimlerine uygulamanın bir yolunu bulmuşlardı. Aldıkları derslerin çocuklarını yetiştirmede olumlu bazı değişiklikler yaratmasına fırsat verdiler. Onlar bu kitabın ´yepyeni bir yaşam´ sunmasına izin verdiler. Bu kitap size de yeni bir yaşam verebilir mi? Bu tamamen size bağlı. Rahat bir koltuğa uzanıp bu kitabı okumaya başladığınıza göre, kendinize önemli bir soru sormak için birkaç dakikanızı da ayıracağınıza inanıyorum: "Çocuklarımın hayatını ve onlarla olan ilişkilerimi geliştirmek için bu kitaptaki dersleri uygulamanın en iyi yolu nedir?"
[/color]
Hamburger
16 yaşında akıllı bir çocuk olan Curt, yeni aldığı ehliyetini kullanmak için yanıp tutuşuyordu. Annesi hem kendisine yardımcı olacağı için, hem de yeni kazandığı bu özgürlüğü tadacağı bir fırsatı ona vermek için yakındaki marketten hamburger almasını istediğinde yüzünü müthiş bir sevinç ifadesi kapladı. Annesi genellikle böyle küçük işlerde Curt´e hiç güvenmez ve hep kendisi hallederdi, bu yüzden hiç hata yapmaması gerekiyordu.
Annesi fikrini değiştirmeden, büyük bir hızla arabanın anahtarlarını kaptı ve dışarı fırladı. Annesi de mutfağa gidip akşam yemeği hazırlıklarına başladı, işini bitirip, sofrayı da hazırladığında artık meraklanmaya başlamıştı. Biraz daha zaman geçti. Ama neredeydi bu çocuk?
. Tam onu aramaya gitmeyi düşünürken, Curt içeri girdi, ama hamburgerler yoktu. "Hamburgerler nerede?" diye sordu.
Omuzlarını silkerek "O markette hamburger satmıyorlar" dedi.
"Tabii ki satıyorlar, Curt!" diye bir tepki gösterdi. Ama Curt, annesinin neden anlamak istemediğini anlayamadığını ifade etmek için derin bir iç çekti.
"Her aralıktan iki kere geçtim anne ve hamburger satmıyorlar!"
Sorumluluk ve Bağımsızlıkla ilgili Mesajlar
Annesi, canı sıkılmış bir şekilde Curt´e arabaya binmesini söyledi, o da yanına bindi. Tekrar markete giderlerken sessizce söyleniyordu, "böyle olacağını biliyordum. Bir şeyin yapılmasını istiyorsam, kendim yapmalıyım." Markete geldiklerinde doğrudan et reyonuna gitti. Curt de onu izliyordu. Hamburgerleri işaret ederek, zafer ifadesiyle "işte!" dedi.
Kafası karışmış olduğu belli olan Curt, samimiyetle "Ben hamburger falan göremiyorum..." dedi.
Annesinin olayı tam olarak kavraması birkaç saniyesini aldı. Oğlundan -artık bir ehliyeti olan, sakal uzatan, üniversiteye hazırlanan oğlundan- bugüne kadar hiçbir gün alışverişe yardım etmesini istememişti! Bugüne kadar hiçbir gün yemek hazırlatmamıştı! Gerçek şuydu ki, kafasına çiğ bir hamburger atsanız onu tanıyamazdı. Şimdi o kafa şaşkınlıkla sallanıyor ve "Aman Tanrım, bugüne kadar onu hiç böyle görmemiştim." diyordu.
Olayın üzerindeki sis perdesi aralanınca, annesi düşünmeye başlamıştı: Curt hayatında hiç çamaşır yıkamamıştı! Hiç çek defteri tutmamıştı! Hiç araba lâstiği değiştirmemişti! Hiç düğme dikmemiş ya da pantalonunu tamir etmemişti! Hatta hiç okul yemeğini hazırlamamıştı! Bu işleri hep onun yerine kendisi yaptığı için, oğluna bunları yapma fırsatı vermemiş ve yetişkinliğe adım atan oğlu bu günlük işlerin nasıl yapılacağı hakkında en ufak bir bilgiye sahip değildi. Biraz insani bir sabırsızlıkla birlikte her olayda gösterdiği iyi niyeti ile, farkında olmadan oğlunu gerçek hayata hazırlamada başarısız olmuştu. O iyi bir anneydi -fazla iyi.

Gizli Mesaj
"Bu işlerle sen canını sıkma. Ben senin yerine yaparım. Ben, onları senin yerine yapmak için her zaman orada olacağım. Senin kapasiten yeterli değil ve ben sana göstermeye çalışsam bile hiçbir zaman anlayamazsın."
Bazen sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek yaptıklarımızla değil, yapmadıklarımızla ilgilidir. "Çok iyi" bir anababa olarak, yetişkin hayatlarında başarılı olmaları için gerekli bazı becerileri geliştirme fırsatını onların ellerinden çalıyoruz. Bu beceriler satın alınamayan veya verilemeyen, ancak deneyimle kazanılan becerilerdir. Çocuklarımızın yerine yaptığımız her iş, onlar tarafından yapılamamış oluyor.
Biraz isyan ederek kafanızı iki yana salladığınızı ve geçerli bir soruyu bana yönelttiğinizi görebiliyorum: "Benim görevim çocuklarıma bakmak! Bu işler de görevimin bir parçası değil mi?" Lütfen bu cevabı yavaş ve dikkatle okuyun: Hayır!
Sizin göreviniz, bağımsız ve üretken bir yaşam kurmak için bir gün evden ayrılacak olan sorumluluk sahibi, kapasiteli genç bireyler yetiştirmek ve onların bunu yapabilmek için yetenek geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Bu nedenle, evdeki bazı görevlerinizi onlara öğretmekten ve aktarmaktan rahatsızlık duymamalısınız, çünkü bu onlara vereceğiniz çok gerekli bir armağan olacaktır.
Bu sürecin, erken yaşta başlaması ve düzenli olarak sürmesi gerekir. On sekiz yaşına gelmiş çocuklarınıza yaşamsal becerileri öğretmeye çalışmak hem pek işe yaramayacak, hem de belki olanaksız olacaktır. Bunun nedeni, ergenlerin çok meşgul ve hayatlarını yaşamaya çok hevesli olduklarından, bulaşık makinasını doldurmak gibi sıradan bir yeteneği öğrenmek için pek fazla sabırlarının olmamasıdır. Başka bir nedeni de, artık kırılması çok zor alışkanlıklar geliştirmiş olmalarıdır. Bu nedenle artık minik bebeklerimiz çocukluk çağlarına girerken, onlar için yapmakta olduklarımızla, onların kendileri için yapabileceklerini daha somut bir gözle karşılaştırmamız gerekmektedir.
Burada, çocuğunuzu zaman zaman beslemenin son derece kabul edilebilir bir davranış olduğunu da eklemeliyim. Oğlunuz hastaysa, tabii ki ona yataktan kalkıp kendisine bir çorba hazırlamasını söyleyemezsiniz. Yaşından ya da becerilerinden dolayı kendi başına tamamlayamayacağı bir iş sözkonusu olduğunda ona yardımcı olmanız çok normaldir. Kendinize bir tabak mey-va alırken, sınavına hazırlanan kızınıza da bir tabak hazırlamak hoş bir yaklaşım olacaktır.
Düşüncelilik, bağımsızlık kadar gerekli bir özelliktir. Buradaki örneklerde farklı olan sizin sunuyor, çocuğunuzun da bekliyor olmasıdır. Ama bu konuda en düşünceli hareketin çocukların kendi işlerini kendilerinin yapmalarında ısrar etmek ve bunun nedenlerini tam olarak anlamak olduğunu unutmayın.
Yapabileceğiniz Değişiklikler
İşe, çocuklarınızın yapması gereken bir işi yapmak üzereyken kendinize söyleyeceğiniz bir sözcük bularak başlayın: "Yapma."
Anababalık yaşantınızda belki de ender olacak bir şekilde, yapmadığınız bir şeyden dolayı kendinizle gurur duyabilirsiniz. Bir dahaki sefere kahvaltı masasında bırakılmış kirli tabağı bulduğunuzda kendinize sözcüğünüzü mırıldanın "yapmaaaa" ve onu musluğun altına götürmeyin. Çocuğunuzu çağırın ve kibar bir şekilde tabağı göstererek gerekeni yapmasını söyleyin. Banyoda yere atılmış kirli çamaşırlar bulduğunuzda, kendinizi "yapmaaaa" diyerek durdurun ve çocuğunuzdan onları kirli sepetine atmasını isteyin. Tezgâhın üzerine atılmış çikolata kâğıtlarını "yapmaaaa" diyerek siz toplamayın. Çocuğunuzun kendi çöpünü temizlemesini rica edin. Sabahları çocuğunuzun yemek paketini hazırlama isteğinizi frenleyin ve onu mutfağa çağırıp kendi yemeğini hazırlamasına rehberlik edin.
Bu derslerin çok korkunç olması gerekmiyor. Örneğin, bir dahaki sefere çamaşır yıkayacağınızda çamaşır makinasının yanına gitmeden önce kendinize "yapmaaaa" deyin. Divana uzanmış televizyon seyreden çocuğunuzdan, televizyonu kapatmasını ve sizinle kısacık bir çamaşır yıkama dersine katılmasını isteyin Belki de birlikte beyazlar ve renklilerin arasında konuşmaktan her ikiniz de hoşlanabilir ve bu arada da önemli bir yaşamsal beceriyi ona öğretmiş olursunuz.
Evet biliyorum, bunu defalarca kez denemeniz gerekecektir. Ama sonunda, parlak bir günde, bazı şeylerin öğrenildiğini farkedeceksiniz. Bir bakacaksınız ki, çocuğunuz o kirli tabağını siz hiçbir şey söylemeden kaldırmış. Artık kendi sorumluluğunu üstlenme konusunda bir adım attığı için onu kutlayabilirsiniz. Sizin ödülünüz de, can sıkkınlığı yaşamaktan bir adım uzaklaşmak olacak.
Tabii ki bütün bunlar için biraz sağduyu gereklidir. Üç yaşındaki bir çocuğun yemek pişirmesini ya da beş yaşındakinin çimleri biçmesini bekleyemezsiniz. Basit, yaşa uygun sorumluluklarla başlayın ve çocuğunuz olgunlaşıp kapasitesi arttıkça yenilerini ekleyin. Çocuğunuzu sorumluluk ve bağımsızlık yetenekleri ile donatmanın en güzel yanı, eklediğiniz her bir taşın yeni gelecekler için bir denge unsuru oluşturduğudur. Çocuğunuz önce kaşıkları saymayı, peçeteleri getirmeyi; sonra masayı kurmayı; ardından da kendi yemeğini almayı ve daha sonra da salata yapmayı öğrenir. Siz farkında olmadan artık kendi yemeğini hazırlayacak yetenekleri kazanıverir.
Benim yaşça büyük olan üç çocuğum -sekiz, on ve on iki yaşlarında- bu yeteneklere sahipler. Kendilerine çeşitli vesilelerle, bir yemeği planlama ve hazırlama fırsatı verildi. Üçü bi-rarada bir menüyü planlayıp, alışveriş listesi hazırlarlar. Anne, baba ya da büyükanneleri onları markete götürür ve üçü alışveriş yapar (bu arada yanlarındaki yetişkin marketdeki ka-fede oturup kahvesini yudumlar). Aldıklarını eve getirip yemeklerini hazırlarlar. Bu hazırlık aşamasında ayrıntıları tartışırken onları izlemek çok zevklidir: "Bu parçalar çok mu büyük oldu?" "Fasulyeleri ne kadar pişirmek gerekiyor?" "Bu kadar peynir yeter mi?" Yemekleri oldukça yaratıcı, genellikle renkli, hatta lezzetli olur. Yaşamsal bir beceriyi kazandıklarını bilmenin yanı sıra, yüzlerindeki başarı ışıltılarını görmek her şeye değer.
Bu aşamaya nasıl gelebilirsiniz? Çocuğunuz altı yaşından küçük ise, kendinizi bir "eğitim aşamasında" kabul edebilirsiniz. Öğrenmenin ve alışkanlıkların oluştuğu bir dönemdir. Oyuncaklarını "çocuğunuzun toplamasına izin vermektense", kendinizin toplamasının çok daha kolay bir iş olduğunu biliyorum. Çocuğunuzun oyuncaklarını toplamasına, ayakkabısını bağlamasına veya sütünü doldurmasına "izin vermenin" çok daha zaman ve enerji gerektirdiğini biliyorum. Çünkü ona "yardım" etmek kendinizin yapmasından çok daha karmaşıktır. Ancak uzun vadede, bu sorumlulukları genç yaşta ona kazandırarak, devamlı bir çocuğa bakmakla geçecek bir yaşamı kurtarmış olacaksınız, işleri sizin tarafınızdan yapılan bir çocuk sizi özel hizmetçisi olarak görecek ve böyle bir lüksten vazgeçmek istemeyecektir. Siz vazgeçer miydiniz?
Ayrıca, bulaşık makinasını boşaltmaya istekli ve hevesli bir üç yaş çocuğuna öğretmek, her zaman çok meşgul ve ilgisiz bir ergene öğretmekten ve sonra da yapmadığı zamanlarda öfkelenmekten çok daha iyidir.
Çocuğunuz altı yaşından büyükse, ona evdeki bir işi öğretmek için kaçırdığınız her fırsat onun bağımlılığını uzatacaktır. Bir kirli çorabı, kullanılmış bir mendili, kirli bir tabağı veya ortalığa atılmış bir oyuncağı her kaldırışınızda -böyle bir işi her yapışınızda- çocuğunuza "temizlik perisi"ne inanmayı öğretmiş oluyorsunuz. Çocuklarınız evden ayrıldığında, evdeki "temizlik perisi "nin onlarla birlikte gitmediğinin farkına varmak sizin için olduğu kadar onlar için de çok zor olacaktır.
Bizim için oldukça zor olan bir anababalık işi olmasına rağmen yararları çok büyüktür. Hayatı boyunca ihtiyacı olacak yaşına uygun bazı işleri ve becerileri kazanmanın en güzel yanı da özgüvenine yaptığı katkılardır. Bir çocuk ne kadar becerikli olursa kendine güveni o kadar yüksek olacaktır. Bu güven ve sahip olduğu tüm becerilerle daha güçlü olacak, daha olumlu bir benlik algısına sahip olacak ve bu da hayatın zorluklarını daha kolay karşılamasına yardımcı olacaktır.
Hayatımız boyunca, fırsatlar sunan ve gelişimi sağlayan olaylardan oluşan bazı aşamalardan geçeriz. Bazen çok şaşalı bir gösteri gibi gelirler ama genellikle de karşımıza günlük hayatın önemsiz oluşumları olarak çıkarlar. Öyle ya da böyle, en önemli özellikleri büyümekte olan kişiyi zorlayarak olgunlaştırmalarıdır.

Oğlum David birinci sınıftayken, ilk kitap projesini hazırlaması istenmişti. Oldukça heyecanlı bir şekilde, sınıftaki her öğrencinin okyanuslarda yaşayan bir canlıyı seçip, onun hakkında bir kitap okuyup bir rapor ve görsel bir sunuş hazırlaması gerektiğini söyledi. Elinde kütüphaneye giriş kartı ile, kendisine bu kadar "olgun" bir görev verilmesinin hevesiyle üniversite kam-püsüne gitmeye can atıyordu.
Bütün seçenekleri dikkatle inceleyerek kütüphanede bir saatten fazla zaman geçirirken, ben de onu heyecanlı bir dikkatle izliyordum. O kocaman kitapların arasında minicik bir adam olarak sessizce ve sistemli bir şekilde çalıştı. Sonunda kararını verdi. Köpekbalıklarına duyduğu özel ilgiyi de gözönünde bulundurarak Büyük Beyaz Köpekbalığı konusunu seçmişti. O koca kitaplar kucağında ödünç verme masasına yöneldiğinde ona yardımcı olmak istememe rağmen, kendine güvenli havası beni durdurdu.
Sonraki haftalar boyunca, David beyaz köpekbalıklarının uzmanı olmuştu. Günlük konuşmalarımızın çoğunu "Onlara çok vahşi oldukları için ´denizin kaplanları´ dendiğini biliyor muydun?" (Bilmiyordum). "Çok güçlü oldukları için onlarla mücadele etmenin çok zor olduğunu biliyor muydun?" gibi sorularla geçiriyorduk. (Kitapları hatmeden benim minik adamım gibi!)
Günler geçtikçe, bu kadar güç bir görevi başarmanın gururu David´in gözlerinde parlamaya başlamıştı. Her gün biraz okuyarak ve raporu için bilgi hazırlayarak zaman geçiriyordu. Biraz üzerinde düşündükten sonra, bir ayakkabı kutusundan bir okyanus görüntüsü yapmaya karar verdi. Bulabildiği kum, bir oyunun içinden çıkan parlak mor ve yeşilden oluşan kumdu ve deniz kabukları da makarnadan boyadıkları idi ama David bu görüntüyü mükemmel bulmuştu. Bahçeden bulduğu parlak çakıl taşlarını da yapıştırdı ve kutuyu mavi kâğıtla kapladı.
En önemli parça olan Büyük Beyaz Köpekbalığı hamurdan bütün bir öğleden sonra tekrar tekrar yapılıp bozularak ortaya çıkmıştı. David´in ablası Vanessa, mutfağa girdiğinde neredeyse bitirmek üzereydi. "Ne yapıyorsun?" diye sordu Venessa. David, "Projem için. Sen ne olduğunu tahmin et" deyince, Venessa "Bana bir ipucu ver" dedi. David de okyanusla ve köpekbalığı projesiyle ilgili olduğunu söyledi. Ablası biraz düşündükten sonra, "Bu bir kızarmış balık filetosu mu?" diye sordu. Derin bir nefes aldım ve tam müdahale edip ortalığı düzeltmeye hazırlanırken, David kafasını arkaya doğru atıp bir kahkaha patlattı. "Evet! Bay kızarmış balık filetosu, Büyük Beyaz Köpekbalığı!" Minik araştırmacımın sahip olduğu espri anlayışı da beni çok mutlu etmişti.
Sonunda ödev tamamlandı. David´in altı yaş yüzü, tamamladığı görevi ailedeki herkese gösterirken ışıl ısıldı. Yaptığı işten ben de gurur duyuyordum ve sanki biraz okyanus görüntüsü veriyor gibi gözüken ayakkabı kutusu eserinden de çok mutlu olmuştum.
En azından ne olduğunu bildiğim için bir okyanus görüntüsü görüyormuş gibi hissediyordum kendimi...
O önemli günde, çocukların sunuşları için ailelerin de okula davet edilmiş olmasından, David de, ben de çok memnun olmuştuk. Ertesi sabah okula gitme konusunda o kadar heyecanlıydı ki erkenden hazır olmuş ve yola çıkmıştık.
Öğrenciler projelerini sıralarının üzerinde sunuyorlardı. David de sanat eserini ve raporunu sırasına dikkatlice yerleştirdi. Birkaç dakika sonra çevremdeki sanat eserlerini gördüğümde şaşkınlıktan gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Harika renklerden oluşan bir zemin üzerinde kâğıttan yapılmış üç tane yunus atlıyordu. Elde dikilmiş bir ahtapot nefis kayaların ve yosunların üzerinde yerini almış, geride de harika bir şekilde boyanmış okyanus resmi çizilmişti. Bu mükemmel, çarpıcı ve eşsiz projelerde yatan o müthiş yeteneklerin oradaki büyüklerin arasından çıktığı çok açıktı. Ancak, bu arada mükemmel olmayan projelerin yaratıcılarının daha yakın ve gururlu bir ilgi gördüklerinin de farkındaydım.
Bazı annelerin "Bütün bunlar bittiği için çok mutluyum (Ben)" veya "bunun üzerinde her gece saatlerimizi harcadık (biz)" "umarım Brittany bütün çabalarının karşılığında iyi bir not alır (onun çabalan mı?)" dediklerini duyuyordum. Sadece sessizce dinledim ve çocukların karnelerinde yer alamayacak bir bölümü düşündüm: "Anababaların çaba ve yetenekleri."
David´le birlikte odada dolaşırken, onun hayalkırıklığına uğrayacağını düşünüyordum. Tabii herkesin duyabileceği bir şekilde "Brittany´nin annesinin yaptığı yunuslar gerçekten güzel olmuş" dediğinde, bu kaygılarımın yersiz olduğunu anladım. Bir çocuk bile açıkça görebilmişti. Öğretmen için de her şey çok açıktı. Bu nedenle de övgülerinin ve yorumlarının büyük bir çoğunluğunu onu gerçekten hakeden çocuklara yöneltmişti. David onu "Bay Kızarmış Balık Filetosu" ile tanıştırdığında neşeyle güldü.
Eve döndüğümde, proje ile ilgili istenenler listesini bir daha okudum. "Çocuğumuzun" bir rapor yazacağı, "çocuğumuzun"bir görsel sunuş hazırlayacağı açıkça belliydi. "Anababanın" bir proje yaratmasının beklendiğine ilişkin hiçbir ifade bulamadım ve projelerini anababaları tarafından hazırlanan çocuklar için çok üzüldüm.

Gizli Mesaj
"Senin çalışman yeterince iyi değil. Sen yeterli değilsin, ama ben öyleyim. Ben daha iyi yapacağımdan, bırak bunu ben yapayım. Bunun yanı sıra sana nasıl yapılacağını gösterebilecek kadar zamanım ve sabrım da yok."
Üzerinde Düşünün
Doğal olarak hepimiz çocuklarımızın okulda başarılı olmasını istiyoruz. Böylece önemli becerileri kazansınlar, özgüven geliştirsinler, okul başarıları yüksek olsun, üniversiteye gidebilsinler, mezun olsunlar ve doyumlu bir yetişkin yaşamı yürütebilsinler. Bu başarının göstergesi de onların karnesidir.
Anababaların çoğu, ne yaptıklarının farkına varmadan ve büyük bir iyiniyetle, çocuklarının iyi notlar almasına yardımcı olarak onların ilerideki başarılarını sabote etmektedirler. Annesinin harika yunuslar yaptığı Brittany´yi ele alalım: Liseye gelene ve annesi artık derslerinden bir şey anlayamayacağı bir düzeye ulaşana kadar annesini okul görevlerinde en büyük ortak olarak görecektir. Farklı bir senaryo ile de, Brittany´nin annesinin kütüphane araştırmalarına, ortalığı batıran boyama çalışmalarına, yoğun sorulara ve cevaplara zamanı olmadığını söylediğini ve bunun yerine oturup bütün işi kendisinin yaptığını düşünelim. Her iki durumda da Brittany bir işi kendi başına yapmak için gerekli bağımsızlık ve güveni geliştiremeye-cek ve lisede, üniversitede ya da yetişkinlikte karşısına çıkacak talepleri becerilerinin çok üzerinde bulacaktır. Bu da annesinin gerçekten önlemeye çalıştığı mutsuzlukların kaynağı olacaktır.
Yapabileceğiniz Değişiklikler.
Okuldaki zorlayıcı ödev ve görevlerin üstesinden gelmek, çocukların zamanla yavaş yavaş kişisel sorumluluk, kendini yönetme ve parlak bir yaratıcılık geliştirmesine yardımcı olur. Kişilik geliştirme süreci, hamurdan yapılan bir köpekbalığı ile başlayan ve lisede hazırlanması gereken dönem ödevlerine kadar uzanan ve doyumlu bir yaşamın başarılarında yeşeren değişik boyutlar içerir. Bu başarılardan bazıları güçlü bir meslek, insani katkılar ve anababalıkta mükemmelliktir. Çocuklarımıza bu başarılara ulaşmada yardımcı olurken, bizim görevimiz biraz geri durmak ve başarısızlıklara izin vermek ve başarıyı alkışlamaktır. Bazı durumlarda kalbimizde müthiş acılar duyabiliriz ama hepimiz biliyoruz ki en güçlü kaslar çalışan kaslardır.
Bir anababanın atması gereken en önemli adım okul ödevlerinin sorumluluğunu ve sahipliğini çocuğuna devretmektir. Bu da, okul ödevlerinin ve derslerin onun "görevi" olduğunu ve ciddiye alması gerektiğini çocuğunuzun açıkça anlaması demektir. Tabii ki bu, siz kendi özel zevklerinizle zaman geçirirken birinci sınıfta okuyan çocuğunuzu yalnız başına bırakacağınızı ilân etmeniz anlamına gelmiyor. Anababa, ödev konusunda çocuğunun ortağı değil, rehberi, danışmanı olmalı ve gerektiğinde onu neşelendirip doğru yolda ilerlemesinde ve ödev teslim zamanlarını takip etmesinde ona destek olmalıdır. Ayrıca ihtiyacı olacak tüm materyalleri ve malzemeleri sağlamak ve ödevlerinin günlük olarak takibini yapmak da anababaların görevidir. Çocuğunuzun ödevini tamamlamasını sağlamak için ödüller ve cezalarla dolu bir ortam oluşturmaktan kaçının. Bunun yerine öğrenme süreci üzerinde durun ve yeni kazandığı becerilerin ona hayatta nerelerde yararlı olacağını gösterin, araya espriler katın ye geri çekilip yıllar önce ektiğiniz tohumun nasıl gelişip serpilerek bağımsız ve yetenekli bir insana dönüştüğünü seyredin.
Her şeyden önemlisi, çocuklarımız için başarı sağlamaya ne kadar istekli olsak da geçilecek bu geçitlerin yalnız bir yolculuk olduğunu hiçbir zaman unutmayın.

Adil Ücrete, Adil îş
Andrea bu haftaki anababalık destek grubuna katılmaya can atıyordu. Bu haftaki konu onun çok katkıda bulunabileceği ve hem onun, hem de diğer anababaların çok şey öğrenebileceği bir konuydu.
Herkes birbiriyle selâmlaştıktan sonra, yerlerini aldılar ve grup lideri oturumu açtı. Konuşmaya hazırdı ve "çocuklara evde yaptıkları işler karşılığında para ödenmesi gerektiğine her zaman inanmışımdır" diye söze başladı. "Ayrıca, ´emeğe karşılık ücret´ yetişkinlik hayatlarının da özünü oluşturacağına göre, neden çocukken bu işe başlamasınlar?"
"Biz de olaya hep böyle yaklaştık" diye onu onayladı Rachel. "Çocukların sorumluluk kazanması çok önemli ve ev işlerinde yardımcı olmak da bunu öğretiyor. Ayrıca, parayı idare etmeyi öğrenmeye de yardımcı oluyor."
Debbie de söze karıştı, "Performanslarının bir ölçüsü olarak her zaman harçlığı kullandık, iyi bir iş başardıklarında, bunun ücretini alacaklarını her zaman bilirler."
Brian başıyla onayladı, "iş tamamlanmadan ödemeyi yapmamak bana her zaman avantaj sağlamıştır. O haftanın parasını vermeyebileceğimden söz edince çocuklar genellikle işlerini ciddi yapıyorlar." Çoğu buna katılarak güldüler. Birden fazla anababanın bu taktiği uyguladığı anlaşılıyordu.
Gerilerde oturan ve utangaçlığı nedeniyle konuşmalara pek fazla katılmayan Diane gülmüyordu. Gruptaki diğer anababalardan farklı olarak, onun çocukları biraz daha büyüktü ve olaya biraz farklı bakıyordu. Kafasını sallayarak, "Bu tartışmayı birkaç ay önce yapıyor olsaydık, sizlere kesinlikle katılırdım. Ama evimizde olan bazı şeyler görüşlerimi gözden geçirmeme neden oldu." dedi. Birden tüm gözler ona çevrilmişti. "Trevor´a yaptığı işlerin karşılığında her zaman para verirdim ve bu daima işe yaramıştı. Ama on iki yaşına bastıktan sonra daha fazla düşünmeye ve ilginç gözlemler yapmaya başladı." Artık ergenlik çağına giren bir çocuğun annesi olarak derin bir iç çekerek devam etti. "Önce çok basit bir olayla başladı. Çarşıdan aldığım meyve sebzeyi içeri taşımama yardım etmesini istediğimde, bana ne dedi biliyor musunuz?" Diğer anababalar merakla başlarını salladılar.
Diane "Tam olarak ´ne kadar ödeyeceksin?´ diye sordu" dediğinde odada büyük bir sessizlik oldu.
Rachel´in cevabı birkaç kişinin daha gülüşmesine neden oldu: "Eğer yapmazsa başının derde gireceğini söylerdim..."
Diane yine ciddiyetini korumuştu, "işler daha da kötüye gitti! Bir hafta sonra, Trevor televizyon seyrediyordu ve ona çöpü dışarı çıkarmasını hatırlattım. Bu yıllardır onun göreviydi. Bana baktı ve çok saf ve kibar bir ses tonuyla: "Anne, benim bu hafta için yeterince param var. Çöpü sen çıkartabilirsin." dedi. Çok ciddiydi ve benim de dilim tutuldu! Kendime geldiğimde bunun onun görevi olduğunu söyledim. "Ama onu yapmam için her zaman bana para ödedin. Şimdi o parayı istemediğime göre işi de yapmama gerek yok. Geçen hafta Cumartesi günü seni işten çağırdıklarında, babama, ödedikleri paranın hafta sonunu çalışarak harcamaya değmediğini dediğini duydum. Sen de çalışmamaya karar verdin. Bu da aynı şey."
O ana kadar sessiz kalan Paige kendi öyküsünü anlatmaya başladı: "Bunu dile getirdiğinize çok sevindim Diane. Böyle bir deneyimi olan bir tek ben miyim diye düşünüp duruyordum. En büyük oğlum birkaç hafta önce heyecanla eve gelip, yazın çalışmak için bir araba yıkama yerinde iş bulduğunu söylemişti. Yeni işinden konuşurken, evde bulaşık ve çamaşır gibi işleri yapmaktansa, araba yıkamayı tercih edeceğini söyledi. Ne demek istediğini sorduğumda, araba yıkamaktan kazanacağı paranın kendisine yaz ayları boyunca yeteceğini ve artık bizden alacağı harçlığa ihtiyacı olmayacağını söyledi. Evdeki tüm işlerden kurtulduğunu sanıyordu. Yaptığı işlere karşılık ona her zaman para ödediğim için, bu varsayımı çok mantıklıydı."
Bu anababalık grubunun kendisine sunduğu değişik görüş açısını düşünerek eve dönen Andrea, ev işleri ile ilgili sistemi gözden geçirmeye karar verdi. Gruptaki annelerden Diane ve Piage´i hafta içi bir gün kahve içmeye davet etmeye karar verdi.

Gizli Mesaj
"Evdeki işlerini yaparsın, karşılığında da paranı alırsın. Paraya ihtiyacın yoksa, işi yapman gerekmiyor."
Üzerinde Düşünün
Çocukların evdeki işleri yapma karşılığında para almaları yaygın bir görüş. Andrea bu yaklaşımın altında yatan mantığı açıklamıştı: Bizlerin dünyası iş-ücret kavramı üzerine kurulmuştur. Ancak, bu yaklaşımın gözden kaçırdığı büyük bir açık var: Yetişkinler meslekleri ile ilgili işlerde çalışmalarının karşılığında ücret aldıkları halde, evlerinde aileleri için yaptıkları katkıların ücretini kimse onlara ödememektedir. Sevdiklerine karşı duydukları sevgi ve şefkatle yapılan işlerin karşılığı ödenmemektedir. Yemeğinizi pişirdiğiniz, çamaşırınızı yıkadığınız, yatağınızı yaptığınız veya çöpü döktüğünüz için ne zaman size ücret ödendi? Ailenizdekiler ne zaman bu işleri onlar için yaptığınızda size para verdi?
Yapabileceğiniz Değişiklikler
Ev ortamının devamlılığı, bazı işlerin her gün tekrar tekrar yapılmasına bağlıdır. Herkesin takımın birer parçası olduğu gerçe-öini ve ev ortamını temiz, güvenli ve işlevsel bir şekilde koruma hedefini aklımızdan çıkarmadan, bu işler de evi paylaşanlar arasında bölüştürülmelidir. Takımın her bir üyesi, diğerleri ile aynı tarafta olduğunu, yakınmalara yer olmadığını ve oyunu koçların (anne ve babanın) yönlendirdiğini anlamak zorundadır. Bazı işler deneyim ve beceriye göre üstlenilir: Araba kullanmayı ve para ödeme konularını onlar bildikleri için alışverişi anne ya da baba yapmalıdır. Faturaları anne ya da baba ödemelidir, çünkü çocuklar daha ücretli bir işte çalışmamaktadırlar. Çocukların yapabilecekleri işlerin bazıları bulaşıkları yıkamak, çöpü dışarı çıkarmak, yerleri silmek olabilir.
Günlük olağan işlerin yanı sıra, önerilecek diğer bazı işler için ücret düşünülebilir. Bunlar "ekstra" olarak kabul edilir ve bunu yapmaya istekli çocuklara verilebilir. Bunlar arabayı yıkamak, bahçeyi sulamak veya işinizle ilgili bazı dosyalama, kopyalama işlerini yapmak olabilir.
Nasıl ki ailedeki her birey ev ortamının sağlıklı yürümesi için bazı işleri paylaşırsa, ailenin gelirinin paylaşılması da doğaldır. Çocuklara evdeki işlere karşılık olmadan harçlık verilmeli ve paralarını nasıl idare edecekleri öğretilmelidir. Ama bu tamamiyle başka bir konudur ve bu da bizi bir sonraki öyküye götürecektir.


Hep Bana! Hep Bana!

Yağan ilk kar, hem kışın geldiğini, hem de tatilin ve yeni yıl alışverişinin yaklaşmakta olduğunu müjdeliyordu. Ken ve Shelley o günün alışverişe gidip bu işleri bitirmek için uygun bir gün olduğunu düşünmüşlerdi. Anneleri oturma odasından kafasını uzatıp, "Nathan... Anna..., haydi gidiyoruz" diye seslendi.
Arabaya yerleşirlerken, Nathan arkadaşının babasının yeni arabasından söz ediyordu. "Onu görmelisiniz. Koltuklar tama-miyle yatıyor, arka koltukların yanında da radyonun hoparlörleri var!"
"Ne hoş," dedi Ken, direksiyonu sıkarak.
"Neden bizim de öyle lüks bir arabamız yok baba?" diye devam etti Nathan.
"Olmasını isterdik," diye söze karıştı Shelley, "ama o arabalar gerçekten çok pahalı ve bunu karşılayamayız."
"Her zaman çocuklarla alışveriş yapmalı" diye takıldı Ken. Bu şaka arka koltukta homurdanmalara neden oldu.
Bu arada Shelley alışveriş listesini gözden geçiriyordu ve her bir hediye için ayırdığı miktarı hesaplayınca, Ken´e bankanın önünde durmasını söyledi. Ken kartını taktıktan kısa bir süre sonra otomatik para makinasından çıkan paraları gören Nathan, "Hey baba! Neden biraz daha fazla para çekmiyorsun, bir araba galerisine uğrayalım?" dediğinde, bu sefer homurdanma sırası ön koltuktakilerdeydi.
ilk durakları, daha büyük miktarlardaki satınalmaları teşvik eden kocaman oyuncakların satıldığı büyük oyuncakçı mağaza-sıydı. Nathan ve Anna her zamanki gibi o renkli görüntü karşısındaki hayranlıklarını ifade etmekten kendilerini atamıyorlardı. Anna, abartarak elini kalbinin üzerine koyup derin bir iç çekti ve "Anne! Baba! işte televizyonda gördüğüm Süper Şehir Elektrikli Tren Seti! Ve indirimde! Bir tane alabilir miyiz, lütfen?"
"Anna, bugün sadece hediyelerimizi alacağız," dedi annesi, "bu da, kendimiz için değil başkaları için birşeyler almak anlamına geliyor."
"Ama anne," diye söylendi Anna, "raflarda sadece üç takım kalmış! Bir daha hiç bulamayabiliriz!"
"Hayır, tatlım," dedi Shelley. "Bugün almıyoruz."
Ama Anna sanki o noktada kök salmıştı ve trenin değişik parçalarını incelemeye başlamıştı. "Anneciğim, lüütfeeeen! Bütün bir yıl boyunca başka bir şey istemeyeceğim! Söz."
Ken kararlı bir sesle "Anna! Annenin söylediğini duydun. Cevabımız hayır. Bugün yapacağımız çok şey var, onun için acele edin." Anna´nın omuzları düştü, allak bullak olmuş suratında alt dudağı daha da aşağıya sarktı.
Suratını asarak onları izlerken, bu sefer başka bir aralıkta Nathan´ın yalvarmaları başladı. "Ama her zaman Değişik Sesler Çıkaran Bir Uzaylı Maskem olsun istemiştim!" Tabii, aynı görüntüler tekrarlandı ve Nathan da suratını asıp onlara katıldı.
Bütün olanları görmezden gelmeye çalışarak, Ken ve Shelley akrabalarına ve arkadaşlarına hediye seçimine devam ettiler. Her iki çocuğun da Yeni, Geliştirilmiş ve Harika Oyuncaklar üzerinde sürdürdükleri ısrarlara daha fazla dayanamayan babaları, ikisinin de bütün mağazanın bir duvarını boydan boya Kaplayan bölümden birer video filmi seçmelerine izin verdi.
Videolar da, mağazanın değişik koridorlarında ilerledikçe devam eden yalvarmaları durduramamıştı. Oyuncak mağazası anababalar için bir cezaya dönüşmüştü. Arabaları hediyelerle dolmuş ve hem harcayabilecekleri paranın, hem de sabırlarının sınırlarına dayanmışlardı. Listeleri tamamlansa da, tamamlan-masa da Ken, Shelley ve suratı asık iki çocuk kasada sıraya girdiler.
Paketlerini bagaja doldurduktan sonra, Shelley öğle yemeği molası vermeyi önerdi. Bir hamburgercide durdular. Daha kâğıtlara sarılı sandviçlerini açmamışlardı ki Nathan masanın öbür ucuna uzanmaya kalkınca portakal suyu patates kızartmalarının üzerine döküldü. Shelley´nin de, Ken´in de söylenecek halleri yoktu. Şanslarına, görevli biri dağınıklığı temizledi ve yeni bir yemek getirdi. Neredeyse bitirmek üzereydiler ki Nathan, "Ben hâlâ açım" dedi, sanki tüm midesini patates kızartması ile doldurmak zorundaymış gibi. Anababasının hiç anlayamadığı mutsuz çocuk ifadesi ile "Biraz daha patates kızartması alabilir miyim?" diye sordu. Elinde kocaman patates kızartması paketi ile arabaya geri döndüler ve alışverişlerine kaldıkları yerden devam ettiler.
Öğleden sonra uzun bir süre harcadıktan sonra, listelerindeki hediyelerin çoğunu tamamladıklarında Shelley o günkü alışverişin tamamlandığını söyledi. Ken yorgunluktan bitkin bir sesle "hareketlerin dondurulduğunu" bildirdi.
Shelley, arabayı boşalttıktan sonra, akşam yemeği için dolaba boş gözlerle bir baktıktan sonra, "Yemek hazırlayamayacak kadar yorgunum" dedi. "Neden bu akşam için pizza ısmarlamıyoruz?" iki kere söylemesine gerek kalmadan Nathan telefonu uzatmıştı bile.
Pizzalarını beklerken, Shelley ve Ken günün bilançosunu çıkartmaya başlamışlar, çocuklar da oyuna gitmişlerdi. Birkaç dakika sonra Anna ağlayarak yanlarına geldi, "Oyuncak maymunumu kaybetmişim".
"Buralarda bir yerlerdedir" dedi Ken.
"Hayır baba! Alışverişe onu da götürmüştüm. Geri gitmeli ve onu bulmalıyız, en sevdiğim oyuncağımdı. Bir milyon dolar değerindeydi..."
"Ona benzeyen yüzlerce oyuncağın var tatlım. Bir dahaki sefere oyuncaklarını alışverişe götürme."
Gözyaşlarına boğularak, "Bana yeni bir tane daha almalısınız!" dedi.
"Anna!" diyerek araya girdi annesi. "Hemen koşturup, kaybettiğin şeyleri yerine koyamayız. Biliyorsun, parayı sokaktan toplamıyoruz!"
Gizli Mesaj
"Para sokaktan toplanmıyor, ama otomatik para çekme makinalarından çıkıyor. Alışveriş, hamburgercide öğle yemeği, akşam yemeğinde pizza ve en son çıkan ne varsa her şey için sonsuz bir para kaynağı var.
Üzerinde Düşünün
Bir ders verilmekte olduğunun farkında olmasak bile çocuklarımıza devamlı olarak birşeyler öğretmekteyiz. Çocuklarımızla birlikte geçirdiğimiz günün her anında inançlarımızı dışa vuran davranışlarda bulunuyoruz ve çocuklar da örnek alarak öğrenirler. Özellikle aile bütçesi ile ilgili konularda bu çok geçerlidir. Günlerin içinde, çocuklarımızın gördüklerine ve duyduklarına bakarak maddi kavramlar oluşturduklarının farkına bile varmayız. Bir çocuğun bakış açısından gereksinim duyulan ve istenen nesneler maddi anlam taşımaz. Aldığımız nesnelerle, çalıştığımız işler, ödediğimiz vergiler, ara sıra beynimizi eden ev taksitleri ve faturalar arasında bir bağ kurma Şansları yoktur.
Çocuklarımıza kararlarımızın arkasındaki nedenleri açıklamadan, "Bunu karşılayamayız" veya "Bugün bunu satın alamayız" gibi sözlerle geçiştirerek para ile ilgili bilgileri onlara aktarma fırsatını elimizden kaçırıyoruz. Bir hamburgerciye gittiğimizde, paranın kime verildiğini ya da yedikleri yemeğin fiyatını akıllarına bile getirmiyorlar. Değerlerin göreli olduğunu da düşünürsek, küçük bir çocuk için 20 sent ile 20 dolar arasındaki fark siz onlara göstermedikçe anlaşılabilir mi? Çocukların çoğu için parlak madeni paralar, buruşuk kâğıt paralardan daha caziptir.
Para, değer, fiyat ve bu üçü ile ilgili olarak verdiğimiz günlük kararlar çocuklarımız için kendi başlarına çözemeyecekleri birer sırdır. Maddiyatla ilgili daha sağlıklı ve üretici bilgiler aktarma isteğimiz, paranın bizim için neler yapıp yapamayacağı ve ona ulaşabilmek için neler yaptığımız konuyla ilgili gerçekleri açıklamaktan bizi alıkoymaktadır.
Yapabileceğiniz Değişiklikler
Çocuklara birşeyler öğretmek için pek çok fırsatımız oluyor. Kendinize, "Çocuklarıma para konusunu öğretmem gerekiyor ve her gün bunu yapmak için fırsatlar kollayacağım" diye bir söz verin. Buna bir başladığınızda, ne kadar çok fırsatınız olduğunu farketmek sizi şaşırtacaktır.
Bir ürüne ya da hizmete para öderken, çocuklarınıza ne kadar ödediğinizi söyleyin. Miktarın daha anlaşılır olması için, onu çocuğunuzun harçlığı ya da bir oyuncağının fiyatı ile karşılaştırın. Örneğin, "Bugünkü yemeğimiz 20 dolar tuttu. Bu senin dört aylık harçlığın demek" ya da "Bugünkü alışverişimiz 100 dolar tuttu, ki bu da senin bisikletinle aynı miktar." Çocuğunuzun ikinci bir patates kızartmasını istemeden önce biraz daha düşüneceğini anlayabiliyor musunuz? Evinize taktıracağınız yeni sıcak su kazanının onun 100 aylık harçlığına eşit olduğunu öğrendiğinde ne kadar şaşıracağını düşünebiliyor musunuz? Bu tür olaylar, çocuğunuzun gözünde sadece maddi olmakla kalmaz, anlaşılabilir bir değer de kazanır.
Kızınız kendisine bir hediye seçerken o pahalı bebek setini tercih ediyorsa, "Bunu karşılayamayız" demekten kaçının. Bu anlama geliyor: Bir yerde fazladan 600 dolarınız olsaydı, o bebeği ona almaktan mutlu olurdunuz. Onun yerine, örnekler vererek o bebeğe vereceğiniz parayla geniş ailenizdeki tüm bireylere hediyeler alabileceğinizi anlatın.
Ceplerinizdeki veya cüzdanınızdaki bozuk paralan bir çekmeceye fırlatıp atmayın. Bu, çocuğunuza, küçük paraların değersiz olduğu algısını verecektir. Bunun yerine onları bir kavanozda biriktirin ve bankada hepsini bütünlettikten sonra ailenizi sinemaya götürün. Böylece ona küçük paraların bile biriktirilerek zamanla daha çok değer kazanacağını gösterebilirsiniz.
Çocuğunuz ona zaten alacağınız bir şey istiyorsa, ona seçenek sunarak ödenecek paranın değeri üzerinde daha çok düşünmesini sağlayın. "Tabii ki her hafta yaptığım gibi bu hafta da sana bir video filmi kiralayabilirim. Ya da bu hafta ona vereceğimiz 3 doları sana verebilirim ki almak istediğin CD için Biriktirdiğin paraya ekleyebilesin." "Durup bir külah dondurma Alabiliriz ve bugün bir tane yiyebilirsin ya da çarşıdan malzemesini alırız ve her gün üç tane külâhlık dondurmamız olabilir." Birden çocuklarınız onlara otomatik olarak aldığınız şeylerin değerini daha iyi anlamaya başlayabilirler.
Çocuklarımıza küçük yaşlardan başlayarak vermenin zevkini öğretmek de çok önemlidir. Kendi ailelerinin sadece kendi ihtiyaçlarını ve istediklerini karşıladıklarını, yardıma muhtaç olanlara pek fazla para harcamadıklarını görürlerse, başkalarına yardımın yaşamlarında pek de yerinin olmadığını düşünürler. Somut bazı girişimlerde bulunarak (örneğin, çocuğunuzun bozuk paralarını bir kutuda biriktirmesini sağlayıp, o parayla Çocuk yurduna bazı oyuncaklar almasını sağlamak gibi) onun yüreğine gidecek mesajlar gönderebilirsiniz. Bunları özel bazı 9Unlerde yaparsanız, tatillerin sadece istediğinin yapıldığı,hediyelerin alındığı zamanlar değil, paylaşmayı ve başkalarını düşünmeyi de gerektiren anlar olduğunu öğrenir.
Çocuğunuza harçlık verirken bazı kurallar ve kısıtlamalar getirin. (Örneğin, harçlıklar sizin onaylamadığınız şeker ve oyuncak almak için kullanılamaz.) Onlara bir bütçe hazırlamada yardımcı olun, ama parayla ilgili bazı kararlar almalarına da izin verin. Bazen yanlış kararlar verebilirler ama zaman içinde bu hataları onları başarıya götürecektir. Örneğin, çocuğunuz bütün parasını yeni bir CD´ye harcamayı seçerse, sonra da okul tişörtlerinin satılmaya başlandığını hatırlarsa, ona para vermekten kaçının. Bunu, onun bir ders çıkarması için bir fırsat olarak kullanın: "Bazen paramızı bir şeye harcamayı seçeriz -CD gibi- ve bu istediğimiz başka bir şeyi -tişört- alamayacağımız anlamına gelir. Parayla ilgili almamız gereken kararlar vardır."
Çocuğunuz çok özel bir şey almak istiyorsa -yeni bir bisiklet, paten, gitar- devamlı birşeyler istemesinden şikâyetçi olmayın, hemen koşup ona istediğini de almayın. Bunun yerine, beraberce oturup maddi durumunu tartışın. Yeni birşeyler alma isteğini onaylayın: Ara sıra özel bazı şeyler almak istemek çok normal ve kabul edilebilir bir davranıştır. Masrafın ne kadarını karşılayabileceğinizi (yarısını, üçte birini) söyleyin ve gerisini biriktirebilmesi için bir plân oluşturun. Öğretmeye çalıştığımız çok değerli bazı dersler alacaktır: Satın almayla ilgili akıllıca kararlar vermek, para biriktirmek, "isteklerimizin ruhumuzu tüketmesine izin vermeden istediklerimizi satın almak, "isteklerimizden birine öncelik vermek ve gerisini unutmak. Çocuğunuz istediğini satın aldıktan sonra da, bu süreçte kişisel olarak çaba gösterdiği için, eşyasına daha çok özen gösterecektir.

Çok ciddi bir hata: Kendi çocukları hakkında acımasız bir dürüstlükte ve kırıcılıkta konuşmak, üstelik de haklarında kırıcı yorumlar yaptıkları kişiler her sözcüğü dinlerken. Belki de şimdi kendinize "Bu bana hiçbir zaman olmaz." diyorsunuz. Belki oluyor, belki de olmuyordur. Aşağıda verdiğim örneklerde kendinizi görme olasılığının yüksek olduğunu düşünüyorum.
Büyük bir marketteki kasalardan birinde, bir yandan arabasındaki yiyecek malzemelerini tezgâhın üzerine boşaltırken, bir yandan da kasiyer kızla sohbet eden bir anne şunları söylüyordu:...Yaz tatillerine sadece bir hafta kaldı, sonra çocuklar bütün gün evde olacaklar. Şimdiden tüm o tartışmaları duyar gibiyim! Önümüzdeki birkaç ay yaşamayı nasıl başaracağımı bilemiyorum! Çok ucuza iki çocuk satın almak ister misiniz" Kasiyer kız da gülerek kafasını salladı ve Hayır, teşekkürler. Benim de var! Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum! Ben de şimdiden eylül ayını beklemeye başladım, dedi. Bu, belki de masum, fazla düşünülmeden yapılan konuşma sırasında, bu kırıcı sözlerin her birini sessizce dinleyen iki çocuğun yanıbaşlarında durduğunu her ikisi farketmedi. Yine her ikisi de, minik iki çift gözün sessizce ye-re yöneldiğini ve gergin birkaç minik öksürüğü farketmedi.
Yorgun bir işgününün ardından eve dönen Amir´in durumunu ele alalım: Neşe dolu çocukları babalarına doğru koşup onu kucaklayamadan, anneleri gelip günlük raporu verdi. "Eve geldiğine çok sevindim. Beş dakikalık bir huzur ve sessizliğe ihtiyacım var. Bu çocuklar beni bütün gün boyunca çıldırttılar! Abdi ve Sheida vahşi hayvanlar gibiydiler. Oturma odasında kavga ederlerken saksıları devirdiler. Aria, iki yaşındaki bebek gibi davranıyor ve ufacık şeyler için huysuzluk nöbetleri geçiriyor. Çamaşır makinası yine bozuldu ve çocukların dört öbek kirli çamaşırı banyoda birikmiş beni bekliyor..." Sinmiş üç çocuk sessizce ve farkedilmeden oturma odasına süzülüp televizyonu açtılar.
Megan en iyi arkadaşıyla telefonda konuşuyordu. Her zamanki gibi konu döndü dolaştı çocuklara geldi. Megan o sabah Kyle´ın beyzbol maçında ne kadar sıkıldığını abartarak anlatıyordu. "Çok utandım" diye söylendi. "Kyle ikinci kez dışarı çıktığında, bir bebek gibi ayağını yere vurup, kaskını başından çıkarıp yere attı. On beş yaşında değil de beş yaşında olduğunu sanırdın!" Kıkırdayarak "Sanırım ergenlik hormonları kontrolü ele alıyor." Bu arada, konusu edilen ergen birkaç metre ötede ödevini yapıyor gibi gözüküyordu, ama aslında annesinin en büyük sıkıntısı olan bir konuyu çok müthiş bir espriymiş gibi başkasına anlatmasını dinlemekten büyük bir acı duyuyordu.
Na yazık ki, anababalar bu tür talihsiz konuşmaları yapabiliyorlar. Anababalık seminerlerime katılan bir çift bir gün çalışmadan sonra beni durdurmuş ve üç yaşındaki kızlarının davranış sorunları ile ilgili olarak benimle konuşmak istemişti. "Molly son günlere kadar çok iyi bir çocuktu. Sanıyoruz o korkunç iki yaş dönemine biraz geç girdi. Artık hiç de keyif vermiyor. Bize sürekli "hayır" diye bağırıyor ve bizim söylediğimiz hiçbir sözü dinlemiyor. Sabırlı olmaya çalıştık ama artık sabrımız taşmak üzere!". Biraz aşağıya doğru baktığımda, üç yaşındaki minik kızın (herhalde Molly´nin) babasının
bacaklarına asılıp durduğunu gördüm.Ama o sadece üç yaşındaydı ve söylenenleri anlamıyordu, bunlar onu incitemezdi.Ya da sadece biz öyle sanıyorduk.
Gizli Mesaj
"Senin hakkında istediğim her şeyi söyleyebilirim ve zaten sen de bir çocuk olduğun için söylediklerimi naasıl olsa dinlemiyorsun. Bir yetişkine göstereceğim saygıyı gösttermeye değmezsin. Bunun yanı sıra, senin hakkında da gerçekten böyle hissediyorum ve duygularına önem vermiyorum, sem sadece bir çocuksun, bu yüzden de duygularının önemi yok.´"
Üzerinde Düşünün
Çocuklarınızın sizin gelişigüzel yaptığımız yorumları duymadığına inanıyorsanız, şöyle bir şey deneyirn. Bir arkadaşınızla ya da eşinizle sohbet ederken, araya bir yere bir soru sıkıştırın "Sence çocukları toparlayıp dondurma yenmeğe götürsek nasıl olur?" Bunu sorduğunuzda, evin dört köşesinden gelen "Evet!" bağrışmalarının sonucunda arabaya atlayıp gerçekten dondurma yemeğe gitmeye hazırlıklı olun.
Çocuklar duydukları her şeye karşı dışadönük bir tepki göstermeyebilirler. Ancak, yüreklerinin içini görebiliyor olsaydınız, dikkatsizce sarf edilen her bur sözcüğün, her düşüncesiz davranışın bir kaydını görebilir ve dünyanın en korumasız ve narin yeri olan o yüreklerde yetişkin gülüşlerinin hiç de komik bulunmadığını görürdünüz. Orada,, çocukların yaptığı içselleştirmenin tüm bu ürünlerine önemli ve genellikle de doğru olmayan- bir anlam yüklendiğini farkederdiniz. Çocuklar büyüme süre