- Çocuğa değer verme ve boşanma

Adsense kodları


Çocuğa değer verme ve boşanma

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Fri 8 October 2010, 04:18 pm GMT +0200
(BİR ACI FERYAT)

Kırk beş yıllık ömrümü, mutlu yuvamı, eşimi ve üç çocuğumu elimden alan bu içki ve kumara lanet olsun. Eğer aklınız varsa, birazcık da olsun kendinizi, sevdiklerinizi ve yuvanızı düşünüyorsanız, bu illetle¬re yaklaşmayın. Beni yiyip tüketen bu canavarlar, size de acımayacaktır.
Şimdi "beni affedin" demeye utanıyorum. Ne yüzle?
Para bitti, şeref ve onur tükendi, itibarımı, çevremi kaybettim. Ben rezil bir insanım artık. Nasıl af dileyeyim?
Beni asla affetmeye kalkmayın. Ve kendinizi de bu kötü alışkanlıkla¬ra karşı affetmeyin.
Ben ölüyorum, bari siz yaşayın.
Günümüzün en büyük problemlerinden birisi olan ve aile hayatının en büyük düşmanı haline gelen bu zararlı alışkanlıklara düşenlerin sesine kulak vermek lâzımdır.
Hastaneler, hapishaneler ve kabristanlar bu zavallı insanların fer-yatlarıyla doludur. Küçük, zararlı alışkanlıklar büyük facialara yol açmadan bu gerçeği iyi görmek lâzımdır.
Verdiğiniz Harçlıkları Disiplin Altına Alın
Her şey satın alınabilir, ama güzel huy ve örnek davranış asla...
Çocuğunuzun yanlış davranışlarından korkmayın. Nasıl davranacağınızı bilememeden korkun.
Çocuk suçlu doğmaz. Ama suça çabuk bulaşır.
Atılgan çocuğunuzu susturmayın, yönlendirin.
Verdiği sözleri yerine getirmeyen anne ve babalar, çocuklarını da yalancılığa alıştırıyorlar demektir.
Çocuğunuzu suçtan korumanın yolu, aile içi uyum ve sevgidir.
Problemlerinin evde çözüldüğünü gören çocuk, çözüm için sokaklara düşmez ve suça da bulaşmaz.
Siz örnek bir yaşantı sergilerseniz, çocuğunuz da size uyar.
Çocuğa, çocuk gibi davranın, büyük gibi değer verin.
Hoşgörü, bir ailenin sihirli değneğidir.
Hoşgörülü olan anne babalar, her zaman kazançlı çıkmışlardır
Verdiğiniz sözü yerine getirmezseniz, vereceğiniz sözü kimse dinlemez.
Savurgan ailelerde, savurgan bir çocuk yetişir.
İLKSÖZ
Çocuğa, paranın bir araç olduğu öğretil¬melidir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Saygı değer hocam Halit Bey,
Çocuklarımıza düzenli harcama alışkanlığı kazan¬dırdık. Önceleri çocuğumuzun parayı tanıması ve bir şeyler alması hoşuna gidiyordu. Şimdi de bunun önüne geçemiyoruz.
Çevremizdeki bazı arkadaşlar da işi daha da sıkı tutup, harçlıklarını büsbütün kısıtlıyorlar. Biz çok verdiğimiz için sıkıntıdayız, onlar da az verdikleri için sıkıntıdalar.
Bir çocuğun parayı küçük yaşlardan itibaren nasıl kullanması gerek¬tiğini bilmesi çok önemli. Bunun bilincindeyim. En azından şimdi fark ediyorum. Ama bu nasıl yapılacak, ölçülü ve amaçlı para harca¬ma alışkanlığı nasıl kazandırılacak?
Sanıyorum ki bu konuyu birçok baba, benim gibi merak ediyor. Teşekkür ederim.
Abdülhakim Ceren
ÖNERİLER
Parayı kullanmak, paranın nasıl harcanacağını bilmek ve harca¬ma politikası belirlemek için, çocuk parayı tanıyıp, kullanmaya başladığı andan itibaren ona kalıcı kurallar öğretmek gerekir.
Günlük yaşantımızda çevremizdeki birçok insana baktığımız za¬man, kolay para kazandıkları halde, parayı ölçüsüz ve savurganca kullandıkları için, çok zor durumda kaldıklarını görürüz. Ama öte yanda o parayla düzenli bir hayat sürmenin yollarını bilen kişilere de şahit oluruz. Bunun sebebi tabii ki küçük yaştan beri parayı öl¬çülü bir şekilde harcama alışkanlığının oluşmasıdır.
( ANI ~)1
O yıllarda ilkokul öğretmeniydim. Sınıftaki bir öğrencinin bazı eşyaları kaybolmuştu. Sonra onları aynı sınıfta bir başka öğrencinin aldığı ortaya çıktı.
Çocukla görüşmemde, ailesinden çok az harçlık alabildiğini, bazı ihtiyaçlarını karşılamak üzere, hırsızlık yapmak zorunda kaldığını anladım.
ANI- 2 )
Aynı yıllarda bir başka öğrencimin babası, ilçede yüksek düzeyde bir amirdi. Çocuğun giyimi ve harçlığı boldu. Çocuk bunları bir üstün¬lük sayarak, arkadaşlarına tepeden bakardı. Arkadaşları da onu aralarına almazdı. Çocuk belli bir zaman sonra yalnızlığa itildi ve okulu bıraktı.
Genellikle ülkemizde, çocuklara para verme alışkanlığının düzen¬siz olduğu açıktır. İlkokula başlama yaşıyla birlikte çoğunlukla dü¬zenli gündelik ya da haftalık şeklinde ailelerce harçlık verilmekte¬dir. Bu harçlık, sosyo - ekonomik düzeyi düşük olan ailelerde ço¬cuğun karnını doyurmak amacı ile verilirken, ekonomik düzeyi yük¬sek olan ailelerde, çeşitli ilgilerine cevap verecek harcama yapıl¬ması için verilir.
İhtiyacından fazla harçlık alan çocuk, ihtiyacını karşıladıktan sonra elinde kalan bu fazla parayı başarılı bir şekilde kullanamaz. Varolan kalem ve silgilerinin yanına yenilerini ilave eder. İsraf ve doyumsuz¬luk böylelikle başlar. Bu sebeple çoğunlukla ekonomik şartları iyi olan ailelerde anneler, çok para vererek çocuklarının mutluluğu ye¬rine mutsuzluğuna ve doyumsuzluğuna sebep olmaktadır.
Parayı az verip hırsızlığa itme kadar, çok verip, savurganlığa alıştır¬mak da o ölçüde zararlıdır.
UYGULAYIN
1 Çocuğunuzun ihtiyacını belirleyin, harçlığı ona göre verin.
2 Harçlıkları genellikle haftalık veya aylık verin.
3 Haftalık veya aylık verdiğiniz harçlıktan sonra, çocuk bir da¬ha para alamayacağını bilsin.
4 Bir ihtiyacı için para biriktirip, biriktirdiği parayla onu alma¬sını öğütleyim Diyelim ki bisiklet alınacak; "bunun şu kada¬rını sen biriktir, diğerini de ben tamamlayayım" deyin. Böy¬lece çocuk para harcama politikasını öğrensin.
5 Çocuğunuzun harçlığı arkadaşlarına göre makul düzeyde ol¬sun. Düşük olursa mahcup olur, fazla olursa daha da şımarır.
6 Harçlık verirken evdeki çocukların dengesine dikkat edin.
7 Çocuğa her istediği zaman harçlık vermeyin. Her zaman harçlık almamaya da çocukları küçükken alıştırın.
8 Harcama yaparken ona öneriler sunun, yollar gösterin ama zorla yaptırmayın.
9 Alışverişe birlikte çıkarsanız, onun adına tercihte bulunma¬yın. Bir daha sizinle olmak istemez.
10 Harçlığı bir ceza konusu yapmayın. Yani harçlıkla cezalan¬dırmayın.
SON SÖZ
Kişinin hayata bakışı, harcadığı paradan belli olur.
( BİR HİKÂYE
Ali, okul arkadaşı Hikmet'le çok iyi anlaşırdı. Ama bir konu hariç...
Ali, her hafta aldığı harçlığı harcar, Hikmet ise bir kısmını kumbara¬sına atardı. Ali bu kısıtlamanın mantığını anlamadığı için Hikmet'e
kızar, "Niçin hepsini harcamıyorsun, nasıl olsa her hafta harçlık alı¬yorsun." derdi. Hikmet de ona kıs kıs gülüp, "Sana öyle bir sürpriz yapacağım ki çok şaşıracaksın" gibilerden bakardı.
Bu çekişme aylar sürdü.
Bir gün Ali gerçekten bir sürprizle karşılaştı. Hikmet yeni bir bisikle¬te binmiş, cirit atıyordu. Ali çok şaşırdı. Heyecan içinde:
- Bunu kim aldı? diye sordu. Hikmet gülerek cevap verdi.
- Ben aldım, kumbaradaki parayla...
Ali arkasını döndü ve yere çöktü. Başını ellerinin arasına aldı, derin¬den derine:
-Vaybe! deyip,inledi.
Çocuğun yanında hep paradan bahsederseniz, paraya esir edersiniz.
Çocuğunuza, paranın satın alamayacağı idealler aşılayın.
Çocuk paraya hasret edilmemeli. Ama paraya da boğulmamak.
Çocuğun para biriktirme alışkanlığı hayata güzel bir hazırlık olur.
Çocuğunuzun gelişimini bilemezseniz, ona uygun davranışlar da gösteremezsiniz.
En yanlış davranış, çocuklarınızdan, kendi yaşınızın olgunluğunu beklemenizdir.
Bir evin güzelliği uyumudur.
Bir evin zenginliği çocuklarıdır.
Bir evin mutluluğu, memnun olan gönüllerdir. -H. Taylor-
Çocuklarınıza Farklı Davranmayın
Bir ailede çocuklara farklı davranılırsa, çocuklar da farklı davranmaya başlarlar.
İLKSÖZ
Anne baba, çocuklar arasında, imâ yoluyla bile bir ayrıcalık ve farklı bir tutum içinde olurlarsa, o evde güven ve saygı bitmiş olur.
BU MEKTUBU OKUYUN
Halit Ağabey,
Bendeniz Faruk... Telefonla size ulaştım, mektup yazmamı istediniz. Ben de problemlerimi kabaca arz ediyorum:
Allah bağışlasın, üç çocuğum var. Yaşları; yedi, on ve on iki. Ortancası kız.
Sorum şu: Çocuklar arasında şiddetli geçimsizlik var. Erkekler kızımı anlamıyor, kızım da erkekleri... Ayrıca birbirleriyle kavga da ediyor¬lar. Her gün annelerini üzüyorlar. Her Allah'ın günü evde küslük ve kardeş kavgası eksik olmuyor...
Ortamın bu kadar gergin oluşunda, bizim de yaklaşım eksikliğimiz var. Belki de çocuklar arasında dengeyi oluşturmakta zorlanıyorum.
Bu problemi nasıl çözebiliriz? Bize ne gibi bir tavsiyeniz olur?
Saygılarımla...
Faruk Ata
NASIL ÇÖZMELİ?
Kıskançlığa yol açan ilk davranışlar, ailede ilk olarak çocuğa yeni bir kardeş geldiği zaman ortaya çıkar. Bu da ilk kez iki yaş civarında görülür. Çünkü gerçek anlamda, çocuğun ilk duygusal tepkileri iki yaş civarında başlar. Aile içindeki bu duygusal tepkiler, beş yaşından sonra aile dışı kişilere karşı da görülür. Çocuk, sevdiklerine eşya ve oyuncaklarını verir. Ona doğru atılır, koşar. Sevdiğine başka bir ço¬cuk yaklaşırsa, ona karşı antipati duyar. Bu, bir kıskançlık belirtisi¬dir.
Teorik açıdan eğer anne sevgisi eşit dağılıyorsa, kardeşler arasın¬da rekabet olmaması gerekir. Fakat rekabet, ne eşit dağıtım, ne de elde edilenlerin eşit olması ile ilişkilidir. Çoğunlukla çocuk, böyle bir dağıtımda, eksik bırakıldığı duygusuna kapılır. Aslında, annelerin rekabet duygusunu engelleyememesi eşit dağıtım yapıp yapma¬dıklarına ilişkin kaygıya dayanır. Aksine rahat, kaygısız davranan, kişisel problemlerinde teorik cevaplar aramayan anneler, kardeşler arası gerilimi daha kolay azaltırlar. Kardeş kıskançlıkları, annenin ihmalkârlığı veya çok dikkatli olması halinde daha önemli hale ge¬lir. (Yavuzer, 1999: 103)
Genellikle ailede bazı çocukların yeri ve önemi başka olur. Bu isteyerek oluşmasa da, gelenekler ve aile yapıları bunu zorlar.
Her zaman büyük çocuğun, ortanca ve en küçüğün konumu ve duruşu farklı algılanır ve farklı davranılması beklenir. Buna bazı ai¬lelerin erkeğe veya kıza karşı yoğun ilgisi de eklenirse, bu farklılık büsbütün ortaya çıkar.
Birinci Çocuğun Durumu:
Aileye ilk gelen çocuk çok sevilmiş ve çok ilgi görmüş ve her ar¬zusu yerine getirilmiştir. Bu, yeni bir çocuk gelene kadar sürer. Yeni bir çocuğun gelmesi ile ilginin ona dönmesi, birinci çocukta bir kıskançlık uyandırır. Eğer anne dikkatli olmazsa, çocukta kıskançlık, aşırı sinirlilik ve anormal davranışlar oluşur.
Ortanca Çocuğun Durumu:
ikinci çocuğun aileye katılması, birinci çocuk kadar heyecanlı olmaz. Anne ve baba artık deneyim kazanmışlardır. Birinci çocuk¬taki beklenti ve baskılar ikinci çocukta görülmez, ikinci çocuk nor¬mal doğrulukta gelişmesini sürdürür. Kendisi ile oynayacak ağabeyi veya ablası vardır. Çevreye uyumu gayet iyidir. Daha çabuk arkadaş edinir. Kıskançlıkla büyüdüğü için girişkendir. Bazı psikologlara göre kişilik geliştirme yönünden en güç durumda olan ikinci ço¬cuklardır. Birinci çocuğun liderlik ve kendine güveniyle son çocu¬ğun mücadeleci kişiliği arasında nasıl hareket edeceklerini bilme¬diklerinden güçlük çekerler. Bu sebeple bunlar sessiz ve silik bir ki¬şilik geliştirirler.
Son Çocuğun Durumu:
Anne ve babanın yaşlanması nedeniyle ilk çocukta gösterilen otorite kaybolmuş, onun yerini yumuşama almıştır. Son çocuğa be¬bek gözü ile bakılır. Çünkü bu çocuk ayrıcalıktan istifade eder.
Küçük çocuk, aile fertleri içerisinde en tecrübesizidir. Onlara yetişmek için kendini zorlar; bu da onu rahatsız eder. Ailede kendi¬ne yer bulmak ve ne olduğunu onlara kanıtlamak için olumlu ve olumsuz davranışlar sergiler. Olumsuz davranışların çoğu çocukça¬dır. Bunlar böyle olsa da mücadeleci bir kişilik geliştirirler. Çoğu kere benlikçidirler. (Yakut, 1997:48-50)
UYGULAYIN
1 Çocuk psikolojisi konusunda bilgilenin.
2 Çocuğun duygusal kırgınlığının, ikinci plana itilmesinin ço¬cuk açısından yıkıcı sonuçlar çıkardığını unutmayın.
3 Herhangi bir çocuğu diğerlerinin önünde aşırı sevip, ona ilgi göstermeyin.
4 Her giysi alışınızda çocukların hepsine alın.
5 Çocuklara eşit davrandığınızı ve hepsine de gerekli ilgi ve yakınlığı gösterdiğinizi, onların davranışlarına bakarak anla¬yabilirsiniz.
6 Kardeş kavgalarında dikkatli olun, şikâyetleri inceleyin, he¬men çocuğa kızmayın.
7 Anne baba, kardeşler arası ilişkilerde daima uzlaştırıcı olma¬lı, taraf olmamalıdır.
8 Çocukların hepsinin aile içinde önemli, eşit olduğu gösteril¬meli ve bu duygu yaşatılmalıdır.
9 Kardeşlerin birbirlerini şikâyet etmelerine prim verilmemelidir.
10 Çocuklar kavga sonrasında cezalandırılmamalıdır.
11 Çocuklar arasında kavgaya neden olan alanları ve konuları belirleyin, bunun nedenlerini ve çözümlerini araştırın.
12 Kardeşler arasında, paylaşım konusunda yol gösterici bir tu¬tum içinde olun.
13 Kardeşler kavga ettiklerinde onlara bağırma, kızma yerine, iki tarafı da sakinleştirerek onların uzlaşmalarını sağlayın.
14 Kardeşler arası yaş farklılığının, fiziksel açıdan güçlü olma¬nın, sorunları çözümlemede yeterli olmayacağını çocuklara gösterin.
15 Kardeşler arasında; "sen büyüksün", "o küçük" gibi kıyasla¬malar yapmayın.
16 Sürekli kavga eden kardeşleri birbirlerinden uzaklaştırmayın, tersine aralarında sağlıklı bir iletişimin ve etkileşimin oluşa¬bilmesi için, daha çok birlikte olmalarına gayret edin.
17 Kardeşlerin birbirlerini bir rekabet ortamında değil, birbirle¬rine yardımcı olarak görmelerini sağlayın.
18 Aile içinde beraberliklerini sergilemelerine fırsat verin ve bunları olumlu davranışlarla destekleyin.
19 Kardeşlere; kardeşlik, yardım, himaye ve koruma konusunda hikâye ve masallar anlatın.
BİR HİKAYE
Hasan ve Hakan iyi kalpli olmakla beraber, mizaç ve huyları farklı iki kardeştiler. Hasan; uyanık, akıllı, çevik ve neşeli, buna karşılık Ha¬kan ise isteksiz, düzgün, ciddi, içine kapanık ve pasif bir çocuktu. İki
kardeşin dış görünüşleri de birbirinden çok farklıydı. Hasan; sevimli, hoş ve sempatik bir yüze sahipken; Hakan gayet ciddi ve asık surat¬lıydı. Gülümsediği çok az görülürdü. Biri hoplaya zıplaya yürürken, diğeri şakalaşmaktan hiç hoşlanmazdı.
Çocukların bu görüntüleri anne ve babayı aldatıyordu. Hasan'ın her dediği yapılırken, Hakan'ın yüzüne bakan bile olmuyordu. Elbiselerin en güzelini Hasan giysin, yiyeceklerin en güzelini Hasan yesin ve herkes Hasan'ı sevsin öyle mi?
Hakan'ın kalbi gün geçtikçe kararıyor, Hasan'a karşı kıskançlık duy¬guları besliyordu. Sonunda kardeşinden nefret eder oldu. Nefretini, onu itip kakarak belli ediyordu. Yüzü hiç gülmüyor, fırsatını buldu¬ğunda Hasan'ın defterlerini ve kitaplarını yırtıp, elbiselerine leke sü¬rüyordu. Bilerek, elinden gelen bütün kötülükleri kardeşine yapmak¬tan çekinmiyordu. Sık sık bağırıp çağırıyor ve onu adamakıllı döv¬mekten zevk alıyordu. Tabii bu yaptıkları yanına kalmıyor, her gün ceza alarak günden güne kötüleşiyordu.
Yukarıdaki misâlde de görüldüğü gibi çocuklar arasında ayrım yap¬mak onların ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemekte, birbirlerine düşmanca duygular beslemelerine sebep olmaktadır. (Salzman'ın bir hikâyesinden uyarlanmıştır)
SON SÖZ
Bir ailede uyumlu bir ortam oluşması ve kardeşlerin birbirle¬riyle kaynaşması için, anne ve babaların adaletli bir siyaset izleme¬leri gerekir.
Bir çocuğa yapılacak en büyük kötülük, kardeşlerine karşı onun göz ardı edilmesidir.
Çocukların, birbirlerine tercih edildikleri evde, gerçek bir birlik ve huzur oluşmaz. Bu, geleceğe çok kötü bir yatırımdır.
Çocuğu değiştirmek yerine, onu geliştirmeye ve yönlendirmeye çalışın.
Çalışan Anneler, Çocuğunuzu İhmal Etmeyin
Çalışmak lazımsa da, çocuklarla yeteri ölçüde ilgilenmek çok daha önemlidir. Çünkü ilgisizliğin telâfisi yoktur.
İLKSÖZ
Evle iş arasında ikiye bölünen anne, çocu¬ğuna gerekli ilgiyi gösteremediğinden, ço¬cuk eğitiminde çok ciddi problemlerle kar¬şılaşır.
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Halit Ertuğrul Bey'e;
Ben çalışan bir anneyim. Eşimden üç yıl önce ayrıl¬dım. Çalışmak zorundayım. Kızım ise dört yaşında. Onunla yeteri kadar ilgilenecek zaman bulamıyo¬rum. Gün boyu işteyim. Eve de yorulmuş olarak dönüyorum. Tabii ki benden ilgi bekliyor. Onun beklediği ilgiyi de ve¬remeyince, çocukta davranış bozuklukları oluyor, inatçılık, mızmızcı-lık, söz dinlememe, bağırıp çağırma, mutsuzluk, daha başka şeyler...
Ne işimden vazgeçebiliyorum, ne de çocuğumu mutlu edebiliyorum. Ne yapmam lâzım? Bana neler önerirsiniz?
Serap Zengin
NASIL ÇÖZMELİ?
Çalışan annelerin, çocuk yetiştirme görevlerinde ortaya çıkan aksamalar, günümüzde çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu yalnız çocuk açısından değil, annenin sağlığı ve aile düzeni bakımından da böyledir.
ANNENİN PROBLEMLERİ
Anne olmanın, yalnız iş hayatı açısından değil birkaç açıdan çö¬züm bekleyen problemleri vardır.
* Ev kadını olarak: Çalışan kadın, evine, kocasına ve çocuğuna ye¬teri, zaman ayıramadığından "klasik ev hanımı"nın fonksiyon¬larını yerine getirmiyor. İşten yorgun dönen kadın, çocuğunun ve kocasının haklı isteklerine cevap veremiyor. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan sıcak aile bağı zayıflıyor. Çoğu zaman ciddi münakaşa ve kavgalarla bu bağ kopacak dereceye geliyor, işinden yorgun dönen kadını evinde bekleyen pek çok iş var¬dır yemek pişirmek, bulaşık yıkamak, temizlik, çamaşır, ütü
gibi. Çalışan kadın bu işlerini akşam yapmazsa, hafta sonları yapmak zorundadır. Bu işlerin yapılması her toplumda çalışan kadın için meseledir. Ancak Avrupalı kadının bu işlerini ko¬laylaştıracak pek çok imkânı vardır. Ev işlerini hafifleten araç gereçler, mutfak işlerim hafifleten hazır yemekler gibi. Bizim cemiyetimizde sofraya hazır yemek koymak, hele misafire ha¬zır yemek ikram etmek, hem hoş karşılanmamakta, hem de geleneklerimize ters düşmektedir.
* İş kadını olarak: iş, çalışan kadından verim ister, üretim ister,
disiplinli çalışma ister. Evinde kendini bekleyen pek çok işi
olan; aklı, yeterince ilgilenmediği bir veya birkaç çocuğunda
olan, sürekli yorgun ve gerilim içinde olan bir kadın bütün
dikkatini işine verebilir mi? Hele çocuğu evinde hasta yatarken, işinden izin almakta güçlük çekerken, çalışan anne huzurlu ve verimli olabilir mi?
Yeni bir araştırmaya göre, işi ile evi arasında kıvranan, bilhassa aile hayatının kendilerini meslekten fedakârlık yapmaya zorla¬dığına inanan kadınların, diğer kadınlara nazaran, ciddî kalp hastalığına yakalanma tehlikesi çok yüksektir.
* Anne olarak: Batı kapitalizminde kadını çalışmak zorunda bırakan sistem, o kadını aynı zamanda çocuk istememeye de zorlamıştır. Çünkü çalışan kadının, sahip olacağı çocuğa bakabilmek için yeterli zamana ihtiyacı vardır. Günümüzde ne devlet, ne de işverenler bu konuda duyarlı değildir.
Çalışan kadın, çocuk yapmaya karar vermeden önce kendisi¬ne çocuğun bakımında kimin yardımcı olacağını düşünmek zorundadır. Bütün hamileliği de "Çocuğuma kim bakacak?" sorusuna cevap aramakla geçer.
Doğum sonrası izin süresi annenin kendini toparlaması için yeterli olmadığı gibi, kadının annelik rolünü benimsemesi ve anneliğin zevkine varabilmesi için de yeterli değildir. (Gezer, 2000:124-125)
Bu Konuda Yapılan Yanlışlar
1 Çocuğun hafta başlarında yedek anneye bırakılıp, hafta son¬larını annesi ve babası ile geçirmek üzere cuma akşamı veya cumartesi sabahı eve alınması,
2 Çocuğun sürekli olarak yedek annenin yanında kalması, anne ile babanın fırsat buldukça iş dönüşü veya hafta sonları ço¬cuklarını görmeye gitmeleri,
3 Çocuğun aynı kentte olmayan veya anne ile babanın bulun¬duğu yere belli mesafede bulunan anne yedeğine gönderilme¬si, fırsat buldukça anne veya babanın hafta sonlarında veya bayram tatillerinde çocuğu ziyarete gitmeleri,
4 Çocuğun yine uzaktaki bir akrabaya teslimi, çocuğun anne babadan uzak büyümesi, anne babanın ancak yıllık izinlerin¬de çocukla beraber olması,
5 Çocuğun okul çağına kadar anne babadan uzak büyümesi, bir büyükanne yanında kalması, okul çağına gelince annesi ile babasının yanına gelmesi,
6 Çocuğun paralı, fakat bilgisiz veya çocuk sevmeyen bir bakıcı tarafından büyütülmesi veya bakıcıların sık sık değişmesi,
7 Çocuğun kendisinden daha büyük bir kardeş tarafından ba¬kılması, ancak bu kardeşin bazı sorumlulukları kavrayacak kadar büyük olmaması,
8 Çocuğun iyi yetişmemiş, cahil bakıcıların çalıştığı bir kreşe verilmesi,
9 Nihayet, birden fazla çocuğun bulunduğu ailelerde, çocuklar¬dan birinin anne baba yanında kalması, diğeri için aileden uzakta bir yere gönderilmesi gibi bir çözümün bulunması. Bu çözümlerin hepsi, çalışan annelerin başvurdukları çözüm¬lerdir. (Yavuzer, 1999: 231)
Çalışan annelerin çocuklarıyla ilgili problemlerinin esası, çalış¬mak zorunda oldukları için değildir. Esas problemleri çalıştıkları için çocuklarıyla nasıl ilgileneceklerini, bunun için nasıl bir yol iz¬leyeceklerini bilememeleridir.
UYGULAYIN
1 Sevgi, şefkat, güven ve ilgi ihtiyacı gibi temel unsurları ihmal etmeyin.
2 Çocuğa bakacak bakıcıyı çok iyi seçin.
3 Kreşe verecekseniz, uygun bir yer bulun.
4 Büyükanneler bakacaksa, mutlaka yardımcı olun. Eğitim ça¬tışması oluşmasın.
5 Evin diğer bireyleri ve babası, çocuk eğitiminde anneye yar¬dımcı olsun.
6 Ne kadar yorgun düşerseniz düşün, çocuğunuza mutlaka za¬man ayırın.
7 Fırsat bulduğunuzda çocuğun bakıcısını ve kreşi habersizce ziyaret edip, denetleyin.
8 Çalışma şartları müsaitse, çocuk en az altı yaşına gelinceye kadar çalış¬mamaya özen gösterin.
9 Hafta sonlarında hafta içindeki ihmallerinizi telâfi etmeye ça¬lışın.
10 Çocuğunuzla birlikte geçirdiğiniz süreye değil, birlikteliğinizdeki eğitim açısından verime ve kaliteye özen gösterin.
11 Çocuk kreşten veya okuldan eve döndüğünde onu karşılaya¬cak birisinin olmasına dikkat edin.
Özellikle ilk 5-6 yıl, çocuğun mutlaka annenin bakımına ihtiyaç duyduğu yıllardır. Bu yaşlardan sonra ise, çocuğun bakımından sorumlu olacak, iyi seçilmiş ve mümkünse çocukla kan bağı olan bir yetişkinin varlığı, problemi çözebilir. Ancak bu sağlansa bile annenin çocuğu ile birlikte iken geçireceği zamanın kalitesi çok önemlidir. Aşırı şımartmaya ve telâfi etmeye dönük olmayan, do¬ğal ve doyurucu bir anne-çocuk ilişkisi, annenin çalışmasından doğabilecek problemleri önemli ölçüde azaltır.
SON SÖZ
Allah'ın en büyük lütfu olan annelere, Allah şefkat ve merhamet gibi iki büyük sevgi hazinesi bağışlamıştır. Anne ne kadar zor ve çaresiz de olsa, çocuklarını yetiştirmek için olağanüstü çalışmaktadır. Çünkü kadın zayıftır, ama anne güçlüdür.
Victor HUGo
C BİR ÖYKÜ )
Oyuncak
Bütün gün dışarda çalışan karı koca küçük kızlarına yaş günü için bir hediye almak üzere oyuncakçı dükkânına girmişlerdi.
Kadın, satıcı kıza:
"Bakın" dedi, "ben çalışan bir anneyim ve kızım bütün gün evde bakıcısıyla kalıyor. Öyle bir oyuncak istiyorum ki, kızıma benim yokluğumu hissettirmesin."
Satıcı kız başını sallayıp:
"Anlıyorum hanımefendi. Fakat, malesef mağazamızda oyuncak anne bulunmuyor."
Selim Gündüzalp-İsmail Örgen Ümit Öyküleri s/
Bir evin mutluluğu, memnun olan gönüllerdir. -H. Taylor— Çocuğun en büyük ihtiyacı, anne sevgisi ve şefkatidir. Anne kucağının huzurunu hiçbir lüks hayat veremez. Allah, çocuk sevgisine ulaşan bir başka sevgi yaratmamıştır. -Hz- Ömer-
Çocukları yalnız dünya için değil, ahiret için de hazırlamalıdır. Çünkü ahiret inancı çocuğa ümit aşılar.
Çocuğunuzu başkalarıyla değil, mevcut yeteneğiyle kıyaslayın.
Çocuğunuzdan yapamayacağı davranışları isterseniz, hatalarına engel olamazsınız.
Çocuğunuzu rahat bırakın. Yoksa hayatta rahat olamaz ve sürekli bir yardımcı ister.
Mutlu insanlar, mutlu evlerde yetişir.
Çocuğunuza mutlaka görev ve sorumluluk verin ki, hayatın kurallarını öğrensin.
Hayatı ailede öğrenemeyen çocuklar, dışarıda hayata yenik düşerler.
Boşanmanın Nedenlerini Çocuklarınıza Anlatın
Boşanmış çiftlerin çocukları, en büyük mutsuzluğu yaşayanlardır.
İLK SÖZ
Boşanmanın en zor yükünü çocuklar taşı¬maktadır. Eğer çocuklar ilgisiz bırakılırsa, onları felâketler bekliyor demektir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Halit Bey,
Yaptığımız tüm çabalar sonuçsuz kaldı, nihayet bo¬şandık. Aslında boşanmayı ne ben, ne de eşim isti¬yordu. İstemememizin en büyük nedeni de çocuklarımızdı. Bildiğiniz gibi daha onlar küçük. Birisi dört, öbürü de altı yaşında.
Mazeretler çok, ama somut olan bir şey var ki, birbirimizi yeteri ka¬dar anlayamadık, taşıyamadık, ne yazık ki boşandık.
Boşanmamızın çocuklarımızı bu kadar etkileyeceğini hiç sanmıyor¬dum. Her gün babalarını soruyorlar. Bunca olumsuz olaylara rağ¬men yine de babalarını unutamıyorlar. Çok üzülüyorlar. Onları bu yeni döneme alıştırmakta güçlük çekiyorum.
Çocuklarımın bu yeni dönemdeki korku ve endişelerini aza indirmek için neler yapılabilir? Neler önerirsiniz hocam?
Yardımlarınız için tekrar tekrar teşekkürler...
Selvi Karaca
NASIL ÇÖZMELİ?
Boşanma, bir ailenin düzenini alt üst eden bir gelişmedir. Hem anne baba, hem de çocuklar için böyledir.
Anne baba çatışma ve huzursuzluklarını ayrılarak, bir anlamda çözmeye çalışırlar. Artık birlikte bu hayatın paylaşılamayacağına kesin olarak inanmışlardır. Ama birçok boşanmada olduğu gibi ço¬cukların durumunu hesaba katmazlar. Veya "Çocuk değil mi alışır." diyerek geçiştirirler. Ama görürler ki, boşanma onlara çok önemli bir "çocuk problemi" sunar. Çok zaman da çocuklar, bu yeni döne¬me ayak uyduramadıkları için çok çeşitli olumsuzluklara itilirler, belki de gelecek yaşamları tehlikeye girer.
UNUTMAYIN
Aile ortamının gergin ve çözümsüz ortamından bıkan anne ve babalar, boşanarak rahatlamak isterler ve kendilerine mutlu bir ge¬lecek kuracakları ümidine kapılırlar.
Ne yazık ki, bu hayat asla gerçekleşmez. Gerçekleşen varsa da çok azdır.
Anne ve babalar ikinci evliliklerinde yaşamış oldukları kötü tec¬rübe nedeniyle, yeni aile hayatında da aradıkları özlemi bulamazlar, hayal kırıklıklarına uğrarlar. Bunun sayısız örnekleri vardır.
Boşanmış ailelerde çocukların durumu daha da acıdır. Anne ba¬ba yeni evlilik yapsa da, yapmasa da artık onlar ortadadır, kendile¬rini güvensiz hissederler.
UYGULAYIN
1 Boşanmadan önce çocuklarınıza bu ayrılığın nedenlerini anlatın, asla yalnız kalmayacaklarını ve daha çok sevileceklerini söyleyin.
2 Çocuklar hangi tarafta kalırsa kalsın, rahat ve endişesiz olmaları için, birbirinizin aleyhinde atıp tutmayın.
3 ilginizi her fırsatta yoğun şekilde sürdürün.
4 Eğer yeni bir evlilik yapacaksanız, çocuklarınızın durumunu en ince ayrıntısına kadar düşünün.
5 Onlara elbise, harçlık, gezi ve çeşitli imkân sunmak yerine zaman ayırın, birlikte olun, sevginizi verin.
6 Çocuklarınıza yardım için onların öğretmeni ve uzmanlarla işbirliği yapın.
7 Özel günlerinde onları yalnız bırakmayın.
8 Yanlarında kişisel problemlerinizi açıp onları üzmeyin.
9 Çocukların eski eşinizi ziyaret etmeleri için onları teşvik edin.
10 Eğer yeni evliliğinizde yeni çocuklarınız olursa, bunları gözleri önünde çok fazla sevmeyin.
SON SÖZ
Çocukları aile içi kavgalarınıza hakem yapmayın. Boşanma sıra¬sında bir tarafa zorlamayın. Onları itilmiş ve üvey evlât psikoloji¬sinde bırakmayın. Unutmayın ki, onlar artık eskisi gibi değillerdir.
BİRANI
Ahmet, dördüncü sınıf öğrencisiydi. Çok yaramaz, çok hırçın, çok kav¬gacı ve çok da tembeldi. Yani bütün olumsuzluklara sahip olmak için adetâ çırpınıyordu. Her gün bir olay yaşar veya yaşatırdı.
Onun için dayak yemek, dayak atmak, bir arkadaşını yaralamak ve cam kırmak sıradan şeylerdi.
Bütün öğretmenlik bilgimi ve deneyimimi kullandığım halde Ah¬met'le baş edemedim.
Babasını çağırttım, geldi.
Durumu anlattım:
- Bütün bunlar doğrudur hocam, dedi. Ben de baş edemiyorum onunla... Benimle de her gün kavga eder, sözümü dinlememek ve beni kudurtmak için özel bir çaba harcar.
Çok şaşırmıştım.
- Peki annesiyle arası nasıl? diye sordum.
Adamın gözleri bir anda doldu ve başını önüne eğerek:
- Sorma, dedi. Çocuğun annesiyle iki yıl önce ayrıldık. Eve yeni bir
anne geldi. Ne olduysa da o zaman oldu. Kadın onu, o da kadını sevmedi.
Annesinin yanına da gidemiyor. Yeni baba bırakmıyormuş. Çocuk¬cağız ortada kaldı.
Karşımda bir çocuk gibi ağlayan adamı seyrederken içim burkuldu.
- Hata ettim hocam, çok hata ettim, dedi son söz olarak.
Eski hanımla bazı anlaşmazlıklarım vardı. Boşanıp yeniden evlenin¬ce düzelebilir sandım. Nerede? Hem onu yaktım, hem de kendimi. Meğer ki ilk evliliğin değerini hiçbir evlilik getirmiyormuş.
SONUÇ
"Son Gelişmelerle Anne Baba Eğitiminde Yeni Teknikler" adıyla kitaplaştırılan bu çalışmada, anne baba eğitimi ile ilgili olarak şu ko¬nular ön plâna çıkmıştır:
1 Etkili ve verimli bir çocuk eğitimi için önce anne baba ken¬dini yeterli hale getirmelidir.
2 Ebeveynler, anne baba olmanın huzurunu ve ayrıcalığını hissetmelidir.
3 Evde sevgi ve hoşgörü zemini oluşturulmalıdır.
4 Çocuklarına farklı davranmamalıdırlar.
5 Çalışan anneyse, çocuğunu ihmal etmemelidir.
6 Çocuk gelişimi hakkında bilgi sahibi olunmalıdır.
7 Çocuğu dinlemeli, anlamalı ve onun dünyasına girmelidirler.
8 Arkadaş grubu ve zararlı alışkanlıklar izlenmelidir.
9 Paranın kullanılmasını öğretmelidirler.
10 Boşanmışlarsa, boşanmanın nedenlerini anlatmalıdırlar.
11 Evde, aile toplantıları yapılmalı ve her karar tartışılarak alın¬malıdır.
12 Çocuklara millî ve manevî değerler kazandırılmalıdır.
13 Okul başarısızlığının nedenleri araştırılmadan, herhangi bir girişimde bulunulmamalıdır.
14 Çocuğa güven sunulmalı ve sorumluluk verilmelidir.
15 Çocuklar, oyun ve oyuncaklar yoluyla eğitilmelidir.
16 Çocukların sınav korkuları yenilmelidir.
17 Konuşma ve davranış bozuklukları izlenmelidir.
18 Aşırı televizyon izlemenin etkisini kırmak için alternatifler sunulmalıdır.
19 Ailede esnek ve anlayışlı kurallar oluşturulmalıdır.
20 Çocuğun dünyasına girip, onu yönlendirmelidir.
Günümüzde çok büyük önem kazanan anne baba eğitimini cid¬diye alan ebeveynler, evlerini bir okula çevirerek, çocuklarını ideal bir şekilde yetiştirebilirler. Bu hiç de zor ve uzak değildir. Zor olan, nasıl yapıldığını bilmemektir.


Yanlışlıklarınızı, çocuklarınıza ödetmeyin.
Boşanmak kolay bir yoldur. Her kolay, bir zorluğa çıkar.
Evliliğin zorluklarına çocukları için katlanan anne ve babalar, mutlaka huzura ereceklerdir.
Çocuğu en mutlu kılan olay, anne ve babanın varlığıdır. Bunun yerini asla başkaları dolduramaz.
Çocuk bir evin gülüdür. O solarsa, sizi de soldurur.
Konuşmasında ve vücudunda herhangi bir eksiklik olan çocuğa,
hayretinizi ve acıdığınızı belli etmeyin. Doğal olun.
Çocukta haram-helal anlayışı en güzel demokrasi eğitimidir.
Zararlı alışkanlıkların büyük çoğunluğu arkadaştan bulaşır.
Yanlışsız çocuk isteyen, çocuğunu daha çokyanlışa iter.